NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)

By selin-visne

1.8M 105K 38.6K

Kiraz Mahallesinin yaralı abisi Halit ve masum kızımız Nazenin'in hikayesi... Başlama Tarihi : 2017 More

TANITIM
TANITIM II
TANITIM III
1. Yeni Bir Hayat
2. Göğe Bakma Durağı
3. Çiçek Kız
4.Muhallebi Çocuğu!
5. Dedikodu
6.Pamuk Şeker
7. Umutları Elinde Kalır
8. İmtihan Bu Ya..
9. Biçare
10. Bak Aşk Diyorum
11. Uzaktan Sevmek
13. Çok Eskiden Karşılaşacaktık
14.Kendini Bulmak Senin Elinde
15. Hüzün Sessizliğin Olmuş
16. Rüzgarım Olan Adam
17. Seni Zamana Bıraktım
18. Sensiz Olmaz
19. Senden Öğrendim
20. Bu Şehirde Sen Varsın
21. Mavi Hareler
22. Bitmesin
23. İlkler
24. Bir Çıra Meselesi
25. Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek
26. Küçük Osman (Osman&Yeliz)
27. Kaynanam Baldan Tatlı!
28. Naz Evi !
29. Beklenmeyen Misafir
30. Dönüm Noktası
31. Meftun Bir Adam
32. Anne Kız
33. Ay Şahit
34. Meydanlar Bizim!
35. İstemeyle Topyekün Mücadele
36. O Kurnadan Bu Kurnaya !
37. Sevda Kervanı
38. Anılar
39. Bir Pazar Kahvaltısı
40. Bir Olmak -1-
41. Bir Olmak -2-
42. Hazırlıklar Başlasın
43. Son Dokunuşlar
44.Kınayı Getir Aney!
45. Hayat
46.Bir Şarkısın Sen
47. Oy Oy Güzelim
48.Sevince
49.
50.
Minicik Bir Duyuru
51. Hızla Geçen Günler
52. Bölüm (Final)

12. Çıkmaz Sokak

32.1K 2.2K 678
By selin-visne

Multideki müziği dinliyoruz. Bölümümüzü fulyasu ithaf ediyorum💗
Oy vermeyi unutmayalım😋

İyi Okumalar

~~

Deniz kenarının karşısındaki masaya rakı sofrası kurulmuştu. Ahsenle Yılmaz, Duyguyla Alihan , Osman'la Yeliz ve karşılıklı oturan Nazenin ve Halit vardı.

Yılmaz Ahsen'in omzuna kolunu atıp rakısından bir yudum aldı. Başını yerden kaldırmayan arkadaşı Halit'e baktı. Geldiklerinden beri başı yerden kalkmıyordu. Arada başını kaldırıp uzaklara bakıp derin bir nefes alıp tekrar kendi kabuğuna çekiliyordu. Sohbete çok az katılıyordu, elindeki rakı bardağıyla oynuyor bir yudum dahi almıyordu. Halit'i ilk defa böyle düşünceli görüyordu. Başını Ahsen'in diğer yanında oturan Nazenin'e çevirdi. Günden güne eriyordu Nazenin. Yüzündeki eski canlılığı kaybolmuştu, gözlerine hüzün oturmuş kalkmıyordu. Bugünde gelmesi için zorla ikna etmişlerdi. En sonunda karısı hamile olmasını kullanıp duygu seline başlamıştı da öyle gelmişti Nazenin.

"Ya bu rakı da kuru kuru ıslatılmıyor be. Yok mu sesi yanık olan söylesede öyle içsek rakımızı" diye konuştu Alihan. Nişanlısı Duygu'nun yanağına birde buse kondurdu.

"Nazenin'in sesi çok güzeldir aslında"

Nazenin Ahsen'in dediğiyle başını Ahsen'e çevirdi. Gözlerini sorarcasına Ahsen'e dikti, Nazenin. Bunu neden söylemişti ki? İçi kavrulurken türkü mü söyleyecekti. Türküyü söylediği anda dile gelirdi Nazenin. Kendine verdiği Halit'i uzaktan sevme sözünü bozardı. Zaten zor direniyordu.

Halit başını kaldırıp karşısında oturan kıza baktı. Bir yanı sesini bile duymak istemezken bir yanı deli gibi o sesi duymak için can atıyordu. Nazenin'e baktığında ikilemde kalıyordu. Derince iç çekti. Kadehinden bir yudum alıp mavi gözlere baktı.

Yeliz yanıbaşında duran bağlamayı Nazenin'in kucağına bıraktı. Nazenin bağlamayı sıkıca tuttu. Bağlamadan güç almak istercesine parmaklarının arasındaki bağlamayı daha fazla sıktı. Sandalyesini geri itip parmaklarını bağlamanın tellerinde dolandırdı. Uzun zaman olmuştu bağlama çalmayalı. En son babaannesiyle birlikte çalmışlardı. O da son olmuştu zaten. Bir daha eline alamamıştı. Şimdi elindeki bağlamayı karşısında bu hayattaki sınavı, imkansızı , gönül yangını otururken çalacaktı. Parmaklarıyla hayat verdiği bağlamanın telleri dile geldi, usul usul çalmaya başladı. Biraz parmakları tellerde gezindikten sonra Nazenin'in efsunlu sesi duyuldu.

"Tanrıdan diledim bu kadar dilek aman aman
Bu kadar dilek
O yarin yüzünü bir daha görek
Aman Aman
Bana kısmet değil dizinde yatmak Aman Aman
Dizinde yatıp da yüzüne bakmak Aman Aman"

Nazenin'in dili söylüyordu ama içi bambaşka söylüyordu. Türkünün sözleriyle kendini buluşturdu Nazenin. Evet kendisine kısmet değildi Halit'in dizinde yatmak. Ne çok isterdi sevdiği adamın dizlerine yatmak, Halit'in ellerini saçlarında hissetmek. Yüzüne bakmak, doyasıya izlemek. Bıkmadan usanmadan. Hayal etmekten korkar olmuştu Nazenin. Çünkü hayal etmek demek yeniden umut etmek demekti. Bunun için sadece düşüncelerle yetindi.

Nazenin karşısında oturan Halit'in gözlerine baktı. Korktuğu başına geliyordu. Kendine verdiği sözü tutamamıştı. Uzaktan sevecem demişti, ima yok demişti. Ama..  Ama bu yüreği o kadar sevgi arsızı olmuştu ki yeniden dile geliyordu. Gözlerini Halit'in gözlerinden çekemiyordu, olmuyordu. Ya da kimi kandırıyordu, Halit'in gözlerinden kendini alıkoyamıyordu. Gözlerini çekmek istemiyordu. O bakışları kendine katmak istercesine türkünün ikinci nakaratını söylemeye başladı.

"Gel aman aman yanıma
Kıyma bu yazık canıma
Bir kara kaşın bir kara gözün 
Değer dünya malına"

Değerdi gerçekten. Halit'in bir kara kaşı bir kara gözü Nazenin için her şeye değerdi, bedeldi. O kara gözlerde sevgi kırıntısı görmek, işte o çoğu şeye değerdi.

Nazenin türküsünü bitirince yan tarafına bağlamayı koydu. İçi yanıyordu. Kendisini yine üzmüştü, yine verdiği sözden dönmüştü. Olsun dedi Nazenin. Uzun zamandır gözlerine böyle uzun uzun bakamamıştım, olsun...

Herkes ağzına sağlık derken Halit artık dayanamadığını her şeyin üstüne üstüne geldiğini hissediyordu. Sandalyesinden hızlıca kalktı, ceketini eline alıp baş selamı verip çıktı dışarıya.Herkes durumu az çok biliyordu artık. Nazenin gözüne dolan yaşları tutmaya çalışarak yalancı tebessüm gönderip yerinden kalkıp, dışarıya çıktı.

Gitmek üzere olan Halit'in kolundan tutup onu durdu.

"Nereye gidiyorsun" Nazenin kendine engel olamadan döküldü sözcükler.

Halit gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Bir süre öyle durdu. Ardından gözlerini tekrar açtı. Nazenin'in kolundaki elini çekti.

"Nazenin yapma anlıyor musun yapma! Kaç defa söyledim sana. Söylemesem bile hareketlerimle belli ettim. Ben senin istediğin gibi bir adam değilim. Benim içim virane. Kırık dökük enkaz altında. Benim yüküm sana ağır gelir taşıyamazsın altında ezilirsin Nazenin. Yapma Nazenin"

"Senin yükünü ben almaya çalışırken, içindeki yaran bende sızlasın derken tereddütsüz söylüyorum Halit. Belki ben düzeltirim o enkazı. Belki o virane dediğin yerde papatyalar açtırırım. Dünyam yok diyorsun ya sen benim keşfetmek istediğim dünyasın Halit"

"Bak denemeye çalıştım ama olmuyor Nazenin. Bir yerden sonra kalıyorum öyle. Çıkar yol bulamıyorum. Yazık olur bize. Benim içimde sana gelen sokakların hepsi çıkmaz sokak"

Nazenin gözyaşlarını tuttu. Ağlamayacaktı. Ağlamak istemiyordu. Yüzüne alaylı gülümsemesini yerleştirdi.

"Sen gelmek isteseydin, o sokakların hepsi bana çıkardı Halit."

~~

"Doldurayım mı abi"
"Doldur koçum"

Halit bardağına doldurulan rakıyı tek yudumda içti. Bardağı masaya sertçe koydu. Nazenin'in sözlerinden sonra soluğu Necip Ustanın meyhanesinde almıştı. Tek başına gelmişti buraya. Kafasını dinlemeye en çok da kendini dinlemeye ihtiyacı vardı.

Ne olacaktı bu hali ? Ne zamana bitecekti içindeki karamsarlık, güvensizlik, yeniden sevme korkusu ? Ne zaman tam anlamıyla Halit olup, yaraları kapanacaktı? Öyle bir yerdeydi ki hiçbir sokağın adı yoktu. Bütün sokakları çıkmaza çıkıyordu.

Nazenin geldi aklına, benim sana gelen sokaklarımın hepsi çıkmaz sokak demişti. Nazenin de, eğer gelmek isteseydin o sokakların hepsi bana çıkar demişti. Haklıydı. Bunu çelişkiye düşmeden söylüyordu. Ama kimse sormuyordu ki Halit'e neden sokaklarını çıkmaza sürüyorsun diye ? Tutturmuşlardı herkes güven sorunu yaşıyor, herkesin yarası oluyor. Ama bak hayat devam ediyor felsefini bağırıp duruyorlardı. İyi de bunların hiçbirine itirazı yoktu zaten. Hayatın devam ettiğini, herkesin yaraları olduğunu hepsini biliyordu, Halit.

Ama bir şey daha vardı ki aslında en büyük sorundu bu Halit için. Halit korkuyordu. Küçücük bir çocuğun karanlıkta kalıp çaresizce ağlaması gibi korkuyordu. Sevmekten korkuyordu. Yine tek başına bırakılmaktan hayallerinin yıkılmasından korkuyordu. Cesareti kalmamıştı.

Nazenin. Ah Nazenin ah diyerek mırıldandı. Hayatında bu kadar cesaretli , bu kadar sevdasına sahip çıkan, çabalayan birisini görmemişti. Dupduruydu. Su gibiydi. Bir insanın içinde hiç mi kötülük olmaz cümlesinin eşitiydi Nazenin. Sanki başkalarını mutlu etmek için yaratılmıştı bu kız. Güzeldi de. Masumluğuyla, duruluğuyla çok güzeldi. Hayat doluydu. En küçük şeylerden mutlu olabilen bir yapısı vardı. Ağlamak için can atan gözlerini gülmeye zorlayacak kadar da gizliydi aslında.

Evet gizliydi Nazenin. Hiç kendi hayatından bahsetmemişti. Kıza bahsetmesi için fırsat verdin sanki diye payladı kendini. Arkadaş ortamlarında herkes ailesiyle ilgili bir anısını anlatırken gülen gözlerle dinlemiş, hiçbir anısını paylaşmamıştı Nazenin. Aysel sultan ve annesi ailesiyle ilgili soru sorduğunda kısa cümlelerle anlatmıştı. Hiçbir detay yoktu.

Bardağına sonradan doldurulan rakıyı da tek yudumda içti. Garsonu çağırıp eliyle doldurmasını işaret etti. Sandalyesinin gürültüyle çekilmesiyle karşısına buranın sahibi Necip Usta oturdu.

"Şişe de durduğu gibi durmaz bu meret"
"Çok içmedim usta, merak etme"

Necip usta Halit'e bakıp öne doğru eğildi. "Kafandaki bitmeyen düşüncelerle içersen, çarpar adamı bu içtiğin meret. Ne kadar çok içersen o kadar çok düşüncelerinden çıkamazsın."

"Belki de bu meret düşüncelerime iyi geliyordur be baba"
"Düşüncelerine iyi gelir belki de, yürek yangınına iyi gelmediği kesin be evlat"

Halit bir şey demeden bir yudum daha aldı bardağından. Meyhane de en sevdiği şarkı duyulmaya başladı.

Bakma bana öyle bakma
Bir bakışta tanıyamazsın beni
Göremezsin ruhumun gizli derin derin köşelerini
Göremezsin göremezsin

Hırçın hırçın akan nehirleri
Serin serin süzülen berak suları göremezsin
Nar ateşlerde demlenmiş duygularımı sezemezsin

Şarkının sözlerine içiyordu, Halit. Tam kendisini anlatıyordu Müslüm Babanın bu şarkısı. Şarkının diğer bölümüne eşlik etti, Halit.

Hasret yollarında geçerken ömrüm
Birde senden hasret gelmesin bana
Olmasın bu aşk başlamasın bu sevda
Birde senden hasret gelmesin bana

Kader zorlasada almam alamam seni hayatıma
Birde senden hasret gelmesin bana

"Niye bu efkar Halit. Bu yüreğin sana ne diyor oğlum"
"Boşver be Necip Baba. Bazen.." devamını dile getirmedi Halit. Sendeleyerek ayağa kalktı. Necip Ustaya başıyla selam verip meyhaneden çıktı.

Dilinde hala meyhanede söylediği şarkı vardı. Kendi kendine mırıldanıyordu. İçkinin etkisiyle  sarhoş olmaya başlamıştı. Hala şarkıya devam ediyordu. En sonunda da şarkının sözlerini içinden geldiği gibi söyledi:

"Bir de senden hasret gelmesin bana, Nazenin"

~~

Nazenin Halit'le konuşmasından sonra çantasını alıp kimseye bir şey demeden evine gelmişti. Üstünü değiştirip pijamalarını giymiş. Salonundaki sarı kanepenin üstünde oturuyordu. Kaç saattir böyle oturuyordu bilmiyordu bile ama bir ya da iki saat sonra güneş doğmaya başlardı. Gözyaşlarıyla bir gecenin daha sonuna gelmiş birazdan da güneşi karşılayacaktı. Ne zaman bitecekti gözyaşları ?

Yine yapmıştı yapacağını. Herkesin gecesini mahvetmişti. Ne vardı türküyü söyleyecek. Hadi söyledin niye müptelası olduğun gözlere bakıyorsun Nazenin diye kızdı kendine. Yetmezmiş gibi bir de Halit'i durdurup hesap sorar gibi nereye gidiyorsun demişti. Oysaki ne haddineydi Halit'e hesap sormak. Zaten sonra susmamıştı. Yine bahsetmişti Halit'e olan sevdasından. Nerde kalmıştı kendine verdiği söz?

Halit kendisini çıkmaz sokak gibi gördüğünü söylemişti. Hiç mi çıkar yolu yoktu bu sokakların? Hiç mi gelmezdi? Eğer Halit çıkamıyorsa o sokaklardan o zaman kendi girerdi o sokağın içine. O sokakta hayat kurardı. Memleket kurardı. Kendini hiçbir yere ait hissedemiyordu Nazenin.Memleketim diyebileceği bir yer yoktu. Halit'in gönlüne kurardı memleketini. Bahar bahçe yapardı orayı. Virane dediği yerlere papatyalar ekerdi. Sevgisiyle büyütürdü. Belki zor olurdu. Ama yapardı Nazenin. Yeter ki Halit istesindi.

Ama istemiyordu. Kendini kandırıyorsun. Nazenin dedi kendine. Baharın gelmesi için önce soğuk buz gibi bir kış yaşamak gerekirdi. Karların olduğu, soğuktan titredikleri bir kış yaşamaları gerekirdi. Sonra karlar erir yağmur yağar ve ardından yeşil çimenler merhaba derdi. Ağaçlar çiçek açardı. Papatyalar gün yüzüne çıkar, rengarenk güller etrafı süslerdi. Hepsinin bir sırası vardı. Halit istese hepsini yaşamara razıydı. Ama Nazenin, Halit'in sonbaharında takılı kalmıştı. Yapraklarını dökemediği sonbaharıydı Halit.

Nazenin kapının tıklatıldığını duydu. Birisi parmağıyla vuruyordu kapıya. Ürkmüştü. Kimdi ki bu saatte. Acaba Ahsen'e bir şey mi olmuştu ? Üstündeki polar battaniyeyi attırıp ayağa kalkıp kapıya koştu. Kapıyı açtığında hiç beklemediği bir yüz karşısındaydı şimdi, Halit.

Halit mahalleye girdikten sonra ayakları kendisini Nazenin'in evine götürmüştü. İki defa dönmüştü kapısından ama ikisinde de ayakları yine bu kapıya getirmişti Halit'i. En sonunda zile basmayarak parmağıyla kapıyı tıklatmıştı. Bir yanı kapının açılmasını dört gözle beklerken bir yanı kimseye görünmeden kaçmak istiyordu. Kapının kilidi çevrilip açıldı.
Mavi gözlerine hüzün oturmuş, Nazenin'i gördü.

Halit'in aklından bir cümle geçti sadece. "Keşke başka zamanda karşılaşsaydık, gökyüzü gözlü."

Halit'le Nazenin hiç konuşmadan kapıda birbirlerine baktılar. Halit ne söyleceğini bilmeyerek bakıyordu. Nazenin burnuna dolan rakı kokusuyla Halit'in içtiğini anladı. Eliyle içeriyi gösterip,

"Kahve ister misin?"dedi. Halit içeriye geçip kafasını olur anlamında salladı. Nazenin Halit'i yalnız bırakıp mutfağa geçti. Titreyen elleriyle cezveyi tezgahın üstüne koyup kavanozu açıp iki kişilik kahveyi cezvenin içine koydu. Suyunu da ekleyip ocağa koydu cezveyi.

Halit içeri geçtiğinde direk balkona çıktı. Küçük sedirin üstüne oturdu. Temiz havayı içine çekti. Balkona göz attı bir sürü çiçek vardı ama en güzeli mor menekşeydi. Ellerini dizlerine yaslayıp öne doğru eğildi. Bütün mahalle ayaklarının altında gibiydi. Kahvenin keskin kokusu geldi. Ardından da elinde küçük tepsiyle Nazenin göründü. Yanına oturup kahve tepsisini aralarına bıraktı Nazenin.

Halit eline kahveyi alıp küçük bir yudum aldı. İkisi de mahalleyi izliyordu. Konuşmadan oturdular. Nazenin o kadar dalmıştı ki Halit'in konuşmasıyla Halit'e döndü.

"Bundan 5 yıl önce tanıştım onunla. O zamanlar çay bahçem yoktu. Bende Yılmaz gibi meslek lisesi mezunuyum. Bölümümde bilgisayar. Mühendisin yanında çalışıyordum. Bilgisayarların bakımı, programlar bunun gibi işlerle uğraşıyordum orda. Yanımızdaki çiçekçi dükkanında çalışıyordu orda. Arada bizim dükkana geliyor konuşuyoruz günler böyle geçiyordu. Bizim mahallenin üstündeki mahallede oturduğu için birlikte gidip geliyorduk. Onu yanındayken gülüyordum, mutluydum , eğleniyorduk. Nasıl olduğunu anlamadan baktım ki sevgili olmuşuz."

Nazenin Halit'in konuşmasından kimden bahsettiğini anlamıştı. Hiçbir şey demeden dinlemeye devam etti.

"Beni anlıyordu. Ya da ben anladığını sanmıştım. Bilmiyorum. Ama güzel vakit geçiyordum onunla. Her fırsatta beni ne kadar çok sevdiğini söylüyor. İkimizin olduğu hayallerinden bahsediyordu. Gitgide bağlanıyordum ona. Bir şeyler eksik geliyordu da boşver diyip geçiştiriyordum duygularımı. Bir yere gideceğinde izin vermiyordum. Gittiğinde kırk defa arıyordum. Kıskançlık değildi bunun adı. Başka bir şeydi. Neticesinde iyi gidiyordu. Günlerimiz hep birlikte geçti. Bir yılın sonunda onunla yuva kurmaya karar verdim. Annem babam ilk karşı çıktı yaşım erken diye ama ben yok diyordum. Bir şekilde annemleri de ikna ettim. Geriye bunu onunla paylaşmak kaldı. "

Nazenin gözlerini Halit'e dikmiş ağzından bir kelimeyi kaçırırım korkusuyla dikkatle dinliyordu.

"Süprizleri, şatafatlı , gösterileri çok severdi. Bi arkadaşımın çalıştığı mekan vardı. Akşam orayı kapatıp evlenme teklifi edecektim ona. Önceden arkadaşımla konuşup gerekli süslemeleri yaptık. Akşam 6'dan sonra müşteri kabul etmeyecekti bende onu alıp buraya gelecektim."

Nazenin bir şey fark etmişti. Kızın ismini hiç kullanmamıştı Halit. Hep "o" diyerek bahsetmişti. Halit tepsideki sudan içip konuşmasına devam etti.

"Saat 6 olmadan önce mekana bakmaya tekrar geldim. Kapıda arkadaşım Alper'i gördüğümde yüzünde öyle bir ifade vardı ki bana acıyarak bakıyordu sanki. Bir şeyler olduğunu anlamıştım aklıma gelen tek şey müdürünün izin vermediği onca hazırlığın boşa gittiği olmuştu. Hızlıca içeri girip mekana geçtim. En arka masada bir adam kızın yüzüne eğilmiş deli gibi öpüyordu. İçimden ayıpladım. İnsanlarda hiç edep kalmamış dedim. Tam çıkacakken bir kahkaha sesi duydum. Duyduğum o ses bir o kadar tanıdık ama bir o kadar da uzaktı bana. Arkamı yavaşça döndüğümde. Adam kızın boynunu öpüyor kızda gülüyordu."

Halit Nazenin'e döndü. Nazenin'in gözlerinden yaşlar süzülüyordu. O kızı kıskanmıştı Nazenin. Halit tarafından sevildiği için kıskanmıştı. Aynı zamanda da Halit'e bunları yaşattığı için çok kızmıştı.

"O kız benim evlilik teklifi edeceğim kızdı Nazenin. Ben onu başka bir adamla öpüşürken buldum. Dünyam karardı o anda. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Yer ayağımın altından kayacak gibi oldu. Hiçbir şey demedim. Söylemedim. Mekanı başlarına yıkmadım. Geldiğim gibi çıktım. Alper'e süsleri toplamasını söyledim. Böyle bir şeyin neden başıma geldiğini sorguluyordum. Eve gittim. Hiçbir şey demeden yattım ama uyumadım. Bir hafta böyle avare gibi gezdim. Tek Yılmaz'a anlattım. Sonrada gittim buralardan."

Halit Nazenin'in gittikçe artan gözyaşlarına parmaklarını bastırıp yavaşça incitmeden sildi.

"Ağla diye anlatmadım Nazenin. Bil diye anlattım. Niye bu kadar güvensizim, yeniden sevmeye mecalim olmadığını gör diye anlattım. Sen çabaladıkça bir şey değişmiyor gördüğün gibi ben aynı ruhsuz herifin tekiyim. İflah olur muyum bilmiyorum da."

"Onu çok sevdin mi ?" Nazenin çaresizce sordu bu soruyu.

Halit yüzünü mahalleye çevirdi. Ciğerlerine nefesini doldurdu.
"Sevdiğimi sanmışım en acısı da bu aslında."

Tekrar Nazenin'e döndü Halit. "Ben bunları yaşadım Nazenin. Güvenemiyorum. En önemlisi de birini sevmeye de güvenmeye de korkuyorum. Belki korkak dersin bana haklısın. Aynı acıları yaşamaya dermanım yok."

Halit konuştukça Nazenin'in gözyaşları usul usul akıyordu yine. Halit Nazenin'in ellerini tuttu.

"O kadar iyi birisin ki senin kadar iyisini görmedim ben. Kendini mutlu etmek yerine hep başkaları mutlu olsun diye uğraşanlardansın. Benim gibi bir adam için bile yılmadan, vazgeçmeden çabaladın. Benim bütün huysuzluklarıma, dengesiz hareketlerime, ağır sözlerime karşı yine bana sırtını dönmeyip her seferinde bir adım daha atarak cesaretini gösterdin. Nazenin ama ben sana layık değilim. Bu kadar hayat dolu, etrafına neşe saçan, gülünce gözleri kısılan sana az gelirim ben."

Halit Nazenin'in ellerini daha sıkı tuttu. "Geçmeyen yaralarımla sana da zarar veririm. Yıpratırım, üzerim. İçimdeki virane yerin parçaları batar sana ellerin, dizlerin, ayakların kanar. Karanlık dünyama seni de alıp gökyüzü gibi gözlerini kör etmene müsaade edemem Nazenin. Sana bu kötülüğü yapamam ben. Çünkü sen bu dünyada ki her şeyin en iyisine layıksın, inan bana."

Nazenin ellerini Halit'in elinden çekip ayağa kalktı.

"Git Halit, lütfen git."
Halit şaşırmıştı Nazeninden bu sözleri duymayı beklemiyordu. Birlikte içeri salona geçtiler.

Nazenin gözlerinden akan yaşları pijamasının koluna sildi.

"Allah kahretsin ki bir yanım kopmuş kanıyor ama ben hala senin mutlu olmanı tüm kalbimle istiyorum. " Daha çok ağlamaya başladı Nazenin.

Halit, Nazenin'e yaklaşmaya çalışırken Nazenin eliyle durdurdu.

"Ben bir menekşe kokusunda seni aramışım ama menekşelerin kokmadıklarını bilememişim, Halit."

~~
Merhaba Canlar 😍
Hepinize anlayışınızdan dolayı çok çok çok çok teşekkür ediyorum, yahu ne tatlı insanlarsınız. Bir kez daha bana sizleri tanıdığım için iyi ki dedirttiniz bütün alkışlar, sevgiler hepinize❤️❤️👏🏻👏🏻👏🏻

Umarım beklediğinize değen bir bölüm olmuştur. Bölümü nasıl buldunuz ballar, litfen yorumları alalım efenim😎

Oy vermeyi de unutmayalım, küçücük yıldıza basarsınız siz biliyorum ben 🙈😋 oy vermeyen serçe parmağını sehpaya çarpsın 😂

Hepinizi çok seviyorum, bir dahaki bölümde görüşünceye kadar kendinize müthiş davranın. Çünkü sizler şahanesiniz ve çok değerlisiniz 💪🏻

Bu arada bu hafta takipte kalın kim bilir belki bir bölüm daha gelir 🙊

Continue Reading

You'll Also Like

19.2K 2.9K 31
Polis Amiri Akın Avcı, gökten herkese üç elma düşecek olsa kendi payına düşenin bir kız olduğunu hiç bilmiyordu! Ta ki o güne kadar... Bahçesindeki a...
636K 24.2K 86
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
318K 15K 43
Ruhu yara bere dolu bir adam Ali Asaf Demir. Hüznün vakti olan bir kadın Hazan Tekin. Ve bu da onların hikayesi. "Bir gün Hayal, bir gün hikayeni din...
2.7K 1.5K 40
İki Yaralı İnsanın Çok Acı Çekip Mutlu Olması Ve Onların Aşk Meyvesinin Hayat Hikayesi