Geçmişim (Gay)

Oleh Gunsnpizzas

1.2M 60.4K 36.4K

DÜZENLENDİ! Üç arkadaştık. İkimiz aynı kişiye vurukken, nasıl birbirimize tutulduk? Lebih Banyak

1
2
3
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
Instagram Uzayı
17
18
19
FİNAL

4

60.1K 3K 1K
Oleh Gunsnpizzas

Ayağımı ileri savurup yeni öğrendiğim tekmeyi gösterdim Tunç'a. Koray da kollarını göğsünde birleştirmiş, bizi izliyordu. "Kafaya vurmak çok zormuş ama ben ilk denemede başardım. Öğretmenim bana esnek olduğumu ve bunun çok iyi bir şey olduğunu söyledi."

"Ama tekmen çok hafif. Bunu bana atsaydın hiç etkilenmezdim. Ne önemi var ki esnekliğin?" diye homurdandı Koray. Ona bir ders vermek isteyerek üzerine yürüdüm ve tekmemi başına doğru savurdum. Ama boyu bana göre çok uzundu çünkü ben 8, o 12 yaşındaydı. Bacağım omzuna hafif bir şekilde çarpıp yere düşerken hiç etkilenmedi bile. Ama benim kasıklarım sızlamıştı çünkü bacaklarımı ısıtmamıştım. Yüzümü buruşturdum. Koray bana sinirli bir bakış attı. "Bana nasıl vurursun?"

"Acımadı, değil mi?" diye bağırdı Tunç ona doğru koşarak. Koray'ın bakışları yumuşadı onu görünce.

"Biraz." diye mırıldandı. Yalan söylüyordu, acımış olamazdı. Tunç onun tişörtünün kolunu kıvırıp omzuna bir öpücük bıraktığında gözlerimi yumdum. Koray'dan nefret ediyordum.

Hiçbir şey söylemedim. Onlar da beni unutmuş görünüyorlardı. Koşarak uzaklaştım, kendimi ilk bulduğum bahçe arkasına atıp sırtımı duvara vererek dizlerimi kendime çektim. Ondan ve yaptığı her şeyden bıkmıştım.

Direkt satın aldığım evimize en fazla yarım kilometre uzaklıktaki daireye girdim. Bir ay önce yapılmaya başlanmıştı zaten. Duvarlar kırılmıştı. İki odacık olacak şekilde soyunma odaları bir köşede kalmıştı sadece. İçlerinde tuvaletler de vardı. Kızlar ve erkekler soyunma odası olarak iki taneydi. Köşeye malzemeler için bir dolap konulmuştu. Yerler döşenmişti ve bir köşeye iki tane koltuk atılmıştı bekleme alanı olarak. Duvarların büyük kısmı da aynayla kaplanmıştı. Şimdi tek eksik malzemelerdi. Bir hafta içinde salonu açabilecektim. Broşürler mahallenin duvarlarına asılmış, çevredeki liselere dağıtılmıştı. Şimdilik 20 kişilik kadar katılım vardı. Tahmini kişi başına gelen para 200 TL gibi bir şey olacaktı. 20 kişiden 4000 TL gelirim oluyordu. Salonun aylık giderlerini çıkarınca da 3500 TL bana kalıyordu. Bu parayla evi geçindirebilirim diye tahmin ediyordum. İki
kişiydik zaten. Tek sorun Yiğit'in seneye üniversiteye başlayacak olmasıydı.

Ben salonu turlayıp bakınırken içeriye birinin adımladığını duyunca başımı merdivenlere çevirdim. Salon bodrum katta kalıyordu bu arada.

Ve görmeyi bekleyeceğim son kişi bile değildi belki de Koray. O da beni görünce şaşırdı. "Buraya boks salonu açılacakmış diye duydum ama..." diye mırıldandı. Bakışları ben ve salon arasında gidip geliyordu.

"Evet." diye cevapladım kısaca. Geçen gece birlikte film izlediğimizden beri görmüyordum onu. O dakikalar aklıma gelince kızardım. Film biter bitmez ayaklanıp yüzüne bile bakmadan iyi geceler dilemiş, Yiğit'i sürükleyerek oradan ayrılmıştım.

"Sen de mi üye olacaksın?" diye sordu şaşkınlıkla. Hadi ama... 8 yaşından beri boksla uğraşıyordum, hatırlamıyor muydu?

"Aslında ben hocayım." Duvara astığım antrenörlük belgelerini işaret ettim. Bakışları o tarafa kaydı, sonra tekrar bana döndü. "Kayıt için mi geldin?" Aslında içeri giriş yasaktı böyle pat diye. Kayıt için araması gerekirdi. Burayı açık yakalaması da büyük tesadüftü.

"Ben..." Salona bakındı. "Bu kadar mı?" Bakışlarımı boş salonda gezdirdim.

"Malzemeleri toptancıdan alacağım bugün. Derslerin başlamasına daha bir hafta var. Bu kadar değil yani." diye cevapladım. "Sen soruma cevap vermedin?"

"Evet, kayıt olacağım." Gülümsedim. Güzel. Daha önce boksla uğraştığını hiç sanmıyordum ve onu ezmek için sabırsızlanıyordum.

"Aslında telefondan yapıyorum kayıtları ama madem geldin..." Dolaplara yönelip ilk hafta gelen öğrencilere dağıtmayı düşündüğüm dosyalardan birini alıp ona uzattım. Gerekli her şey içinde yazıyordu. Soruları cevaplayıp rapor ve giriş ücretini bana vermesi gerekiyordu. Giriş ücreti dediğim de -keşke öyle olsaydı- benim çıkarıma değildi. Kıyafetler için falan...

Dosyayı elimden alırken gözleri gözlerim üzerinde dolandı. "Tek başına koca salon, zor olmayacak mı?" Eh, bir yerden başlamam gerekirdi. Eğittiğim öğrencilerin ben yaşlandıkça bana yardım etmelerini umuyordum.

"Yiğit de iyi bir sporcu. Bana yardım edecek." Yiğit de iki yıldır benim katkılarımla boksla uğraşıyordu. Yaz boyunca benimle birlikte kursta olacaktı ama okullar açılınca ne olacağını ikimiz de bilmiyorduk.

"Yiğit." diye tekrar etti. Aramızdaki bu soğukluk tuhaftı. Bakıştık, geriye iki adım attı. "Neyse, sonra görüşürüz." Elindeki dosyayı havada salladı, merdivenlere ulaşıp dışarı çıktı. Başımı iki yana salladım. Tuhaftı.

*

"22 katılım var." dedim salona girerken. Yiğit okuduğu kitabı koltuğa atıp bana döndü. "Bu ne demek biliyorsun, değil mi?"

"Paracıklar paracıklar demek, değil mi?" Göz devirdim.

"Çok sevinmeyelim, sıkıcı bulanlar, bırakanlar olacak. Ama aynı anda önerme durumlarıyla birlikte katılımcı sayısı da artabilir. Bu bize bağlı."

"Yakışıklı suratını kullan ve üye topla." dedi sırıtarak. Kaşlarımı çattım.

"Kimseye asılmak yok. İşimize aşkı karıştırmayacağız."

"Ya Tunç da katılırsa?" İri gözlerle ona döndüğümde bakışlarını kaçırdı. Suratında hayal kırıklığını yakalamıştım. Bunu nasıl anlamış olabilirdi ki? "Koray'la konuştuklarınızı duydum." Konuştuklarımızı düşündüm. Tunç'u artık sevmediğimi söylemiştim. Sanki ne düşündüğümü anlamış gibi "Bence sen de onu seviyorsun." diye homurdandı. "Sana bu konuda kızgınım. Yıllardır benden sakladın."

"Çünkü ona karşı bir şey hissetmiyorum."

"Ama gaysin. Değil mi?" Bu soruyu sorarken suratında beliren tavır hoşuma gitmedi. Ama ondan daha fazla saklamak istemiyordum. Şimdi söylemezsem, yalan söylemiş olacaktım ve bu ilerde sorun olabilirdi. Başımla onayladım. İç geçirdi, ayaklanıp kapıya yöneldi.

"Nereye?" diye bağırdım ama cevap vermeden dışarı attı kendini. Kahretsin.

*

Akşam yemeğini hazırlayıp masayı donattım, oturup beklemeye başladım. Yaklaşık iki saattir ortalarda görünmüyordu Yiğit. Onu hiç homofobik biri olarak hayâl etmemiştim. Sorusunu cevapladığımda kendini dışarı attığında bile sadece şaşırdığını düşünmüştüm. Ama şimdi cidden şüpheliydim.

Ve endişeliydim de. Bunun arkadaşlığımıza zarar vermesini istemiyordum. Yiğit benim tek ailemdi.

Dışarı çıktım sonunda dayanamayıp. Önce gözlerimle bahçeyi taradım, sonra dışarı çıkıp yürümeye başladım. Aklıma onu bulabileceğim hiçbir yer gelmiyordu. Cebimden telefonumu çıkarıp aradım onu. Açmadı. O sırada karşı kaldırımda bisiklet süren Tunç'u fark ettim. "Tunç!" duraksayıp bana baktı.

"Naber?" diye seslendi sırıtarak.

"Yiğit'i gördün mü?" diye karşılık verdim. Konuşacak durumda hissetmiyordum. Buraları bilmiyordu, başına bir şey gelmiş olabilirdi. Telefonuna da bakmıyordu.

"Hayır. Bir şey mi oldu?"

"Tartıştık da, ulaşamıyorum." Kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Görürsem söylerim." Sonra ilerlemeye devam etti. Ben de yürümeye...

Sevim Teyzeyi gördüm bu sefer. Muhtemelen temizlik yapmıştı. Elindeki kovadaki pis suyu sokağa döküp süpürmeye başladığında ayakkabılarımın altının ıslandığını hissettim. Beni fark etti. "Kusura bakma evladım." diye mırıldandı kadın. Tek elini beline koymuştu. Yorulmuş görünüyordu. Beni de tanımadı tabi.

"Sevim Teyze Feza ben. Nasılsın?" Kadın irkildi, düşündü, düşündü...

"Feza? Feza Ateş?" Başımla onayladım. Kadın şaşkın şaşkın bana baktı, hiç beklemediğim bir anda kolları arasına çekti beni. Kıkırdadım. "Nasılsın yavrum?"

"İyiyim, siz nasılsınız?"

"İyiyim. Kocaman olmuşsun!" Eliyle bel hizasını gösterdi. "Bu kadar bir şeydin." Kahkaha attım.

"Yıllar geçti tabi..." Kadının suratı hüzne bulandı.

"Başın sağolsun evladım." Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı ağır ağır salladım. Annemle babamı kaybettiğim zaman komşular durumun şokundan benimle vedalaşmamışlardı bile. Zaten 11 yaşındaydım. Bir tek Tunç'la vedalaşmış, anneannemlere geçmiş, bir daha dönmemiştim.

"Ben buralardayım artık. Konuşuruz daha sonra." diye mırıldandım, elini sıktım kadının. O da sırtımı sıvazlayıp gülümsedi. Yanından geçip yürümeye devam ettim.

O sıralarda gördüm Yiğit'i. Köşede bir park vardı. Salıncakta oturmuş, sallanıyordu. İç geçirdim, yanına yürümeye başladım. "Yiğit!" diye seslendim o tarafa. Başını hafifçe kaldırıp bana baktı. "Seni arıyorum bir saattir!"

"Yalnız kalmak istiyorum." diye mırıldandı. Dişlerimi gıcırdattım. İşaret parmağımı ona doğrulttum.

"Bu yüzden sana söylemedim! Beni kabul etmeyeceğini biliyordum!" Arkamı döndüğümde salıncağın tıkırtısını duydum.

"Seni kabul ederdim! Sadece yıllarca beni ayakta uyutmanı kabullenemiyorum!" Duraksadım, omuz üzerinden ona baktım. Yiğit hep çocuk ruhlu olmuştu. Ve şimdi gözlerinde yaşlar, bir çocuk gibi ağlıyordu karşımda.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

727K 37.8K 38
Zorla evlendirildiği kızın abisine aşık olan bir adam.. {TAMAMLANDI}
234K 11.7K 28
•Tamamlamdı ✓ Eşcinsel olduğu için dışlanan ve dikkat çekmekten korkan Nayiri ile okulun popüler çocuğu Aroan'ın ilk başta zorbalık ve nefretle başla...
364K 13.5K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
2.7M 85.9K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı?