Drawn to You [Kaisoo Çeviri] ✔

By supisup

449K 32.9K 7.4K

*Bir oğlan vardı ve Kyungsoo'ya göre o çok yakışıklıydı.* Yazar : kokuhaku Çeviri : supernaturel Orjinali :... More

Drawn to You [Kaisoo Çeviri]
Bölüm 2~
Bölüm 3~
Bölüm 4~
Bölüm 5~
Bölüm 6~
Bölüm 7~
Bölüm 8~
Bölüm 9~
Bölüm 10~
Bölüm 11 ~
Bölüm 12~
Bölüm 13~
Bölüm 14~
Bölüm 15~
Bölüm 16~
Bölüm 17~
Bölüm 18~
Bölüm 19~
Bölüm 20~
Bölüm 21~
Bölüm 22~
Bölüm 23~
Bölüm 24~
Bölüm 25~
Bölüm 26~
Bölüm 27~
Bölüm 28~
Bölüm 29~
Bölüm 30~
Bölüm 31[FİNAL]~

Bölüm 1~

30.9K 1.4K 691
By supisup

BÖLÜM 1

Bir oğlan vardı ve Kyungsoo'ya göre o çok yakışıklıydı.

Herkes gibi parlaktı gözleri ama Kyungsoo onun hüzünle bezenmiş manalı bakışlarını seviyordu en çok. Diğerlerinden farklı değildi gülümsemesi ama arada sırada konuşunca dudaklarının yana kıvrılmasını seviyordu.

Bu hüzünlü bakışlar ve yukarı kıvrılan dudaklar, Kyungsoo’nun kalbini tekletmeye yetiyordu, her sabah  otobüsteki yerini alıyor ve onu görüyordu. 145 yerine 166 numaralı otobüse biniyordu hep, çünkü bu onu görmesi için bir şanstı. Evden 20 dakika erken çıkmak zorunda kalıyordu ama buna değerdi, çünkü böylece her sabah bu güzelliği görüp, kalbinin ısınmasını sağlıyordu.

Daha önce hiç konuşmadılar, hatta Soo onun farkında olup olmadığını bile bilmiyordu. Herşey ona kaçamak bakışlar atıp, kendi kendine gülümsemesinden ibaretti.  Ama Soo, onun adını yaka kartından biliyordu : Kim Jongin. Adı bile güzel diye düşündü Kyungsoo.

Kyungsoo’da isim kartının okunduğundan emin oluyordu, belki birgün o da onun adını görürdü? Her ne kadar çocuğun ondan tarafa dönüp bakacağından emin olmasa da…

Bugünde, her zamanki gibi,  Jongin orta kısımda oturan Soo’nun yanından geçerek otobüsün arkalarındaki yerini aldı.  Soo onun hafif ve çekici kokusunu alabiliyordu ya da derin bir şekilde iç çekişini duyabiliyordu. Onu kolundan tutup durdurduğunu ve kendinden emin bir şekilde ‘Hey ben Kyungsoo, seni tanımak güzel olurdu, bence sen harika bir insansın!’ dediğini hayal etti. Ama sonra kafasını salladı,  Jongin asla ona dönüp bakmayacaktı. çocuk yanından geçtikten sonra yavaşça arkasına yaslandı ve derin bir iç çekti.

Kısa bir süre sonra okula vardılar. Kyungsoo çantasıyla uğraşır gibi yaparak  Jongin’in yerinden kalkmasını bekledi ve hızla onu takip ederek okulun girişine doğru ilerlediler.  Bugün pazartesiydi, yani Jongin ile hiç ortak dersleri yoktu, o yüzden elinden geldiğince onun çevresinde olmak istiyordu. Aralarında belli bir mesafe bırakarak onu merdivenlerden dolaplarının olduğu yere kadar sessizce takip etti. Jongin’in sahip olduğu tek arkadaşına doğru ilerlemesini izledi, onun başkalarıyla konuştuğuna nadir rastlardı.  Paylaştıkları derslerde Jongin hep en arka sıraya oturur ve asla parmak kaldırmazdı, ama yine de sorulan bir soru olursa hiç zorlanmadan cevaplardı. Bu yüzden Soo onunla hep gurur duyardı.  Başkaları Jongin’i aptal ya da tembel sanabilirdi ama Soo’ya göre tam bir dâhiydi ve oldukça da özenli biriydi.  Kyungsoo onun bu özelliğine hayrandı ve tüm dünyaya onun ne kadar harika bir insan olduğunu haykırmak istiyordu.

Kyungsoo dolabına gerekli olmayan kitaplarını geri koyuyor, bir yandan da dolabında asılı olan aynadan Sehun ve Jongin’i izliyordu.  Sehun komik bir şeyler demiş olacak ki Jongin güldü, Soo ise ona bakarken farkında olmadan gülümsemişti.

‘Öyle sırıtınca tam bir şapşala benziyorsun.’

Kyungsoo’nun gülümsemesi uzun sürmese de gözünü Jongin’den alamıyordu.

‘Merhaba Baekhyun.’ Dedi ona bakmadan Kyungsoo.

Zil çalınca ilk ders için, Sehun ve Jongin sınıflarına doğru ilerlediler. Kyungsoo iç çekip, dolabını kilitledi. Muhtemelen bugün bir daha onu göremeyecekti.

‘Hadi ama gidelim,  aşık çocuk. Hem ödevimi yapmadım, o yüzden senden geçirmeme izin ver.’

‘İzin vermiyorum.’

‘Awww hadi ama Soo, sana chocopie*(bizim halley) alırım! Bak! Düşünmeye başladın bile! Hadi!’

Baekhyun onu ikna ettiğini bilerek, gülüp saçlarını karıştırdı.  Baek cevap  olarak birkaç ufak yumruk alsa da, sonunda ikisi de dayanamayıp gülmeye başlamışlardı.  Ama ikisi de onları izlerken dudakları yukarı kıvırılan kişinin varlığından habersizdi.

--

Ders matematikti ve yanında harıl harıl not tutan Lay’in tersine Soo’nun pek eğlendiği söylenemezdi. Baekhyun ise esneyip, elindeki kalemle oyalanmaya devam ediyordu.  Kyungsoo, başaramasa da, dikkatini hocaya vermeye çalıştı. Tıpkı Jongin gibi öğrenebilmek istiyordu. Hatta  öğle arası Jongin’in okuduğu kitapları da o da okumaya başladı. Bundan hoşlanıyordu, başka bir evreni düşlemeyi,  başkalarının yazdıklarında bir yer edinmeyi. Ama nedense bir süre sonra kitaplara ilgisi azalmıştı,  ama daha sonra bu özelliğine geri dönmüştü. *Jongin’in üzerimde iyi bir etkisi var.* diye düşünerek gülümsedi Kyungsoo.

‘Parabolden hoşlanmışa benziyorsunuz Bay DO?’ diyerek gergin bir gülümseme sundu hocası. ‘Madem öyle lütfen kalkıp soruyla ilgilenin de, bizde sizi bu kadar gülümseten parabolü görelim?’

--

‘Son zamanlarda çok dalar oldun Kyungsoo.’ Diğer derse girmek için yürürlerken söylendi Lay.

‘Hayallerinin erkeğini düşünüyor, Kim Jongin’i ’ diyerek sırıttı Baekhyun. Soo ise ona dirsek atmakla yetinmişti. Baek bundan rahatsız olmamıştı, aksine eğlenmiş görünüyordu.

‘Kim Jongin? Şu *yakışıklı kötü çocuk* mu?’

‘O kötü biri değil Lay. O kimseye zarar vermez, saçlarının teline bile. Fazla konuşmuyor diye, ona kötü çocuk diyemezsiniz. Onu yanlış anlamaktan vazgeçin.’

Kyungsoo, Jongin’i ilk gördüğü zamanı hatırladı.

FLASHBACK

3 yıl önceydi, ikisi de orta sondaydı. Yağmur başladığında Kyungsoo nehrin kenarında yürüyüş yapıyordu.  Yağmura aldırmayan çocuğu fark ettiğinde, kendine sığınak olacak bir ağaç kenarı aramakla meşguldü. Okul üniforması Soo ile aynıydı, neden onu daha önce görmemişti ki?  Çocuk kulağında kulaklıklarla yürürken, durup çimenlerin üzerine bırakılan kutuya ilerledi. Soo ise pür dikkat onu izliyordu.  Çocuk çantasında şemsiyesini çıkarıp açtı. Kyungsoo, şemsiyesi olduğu halde neden kullanmadığını ve sırılsıklam olduğunu merak etmişti.  Çocuk eğilip şemsiyeyle kutuyu korudu ve ellerini geri cebine koyarak yavaş adımlarla oradan uzaklaştı.  Kyungsoo çocuğu nehir boyunca yürürken ağacın arkasından izliyordu. O gözden kaybolunca, eliyle başını siper ederek(hani yağmurdan korunmak için yaparız ya anladınız :P)  koşup, kutunun içindeki köpek yavrusunu gördü. Yani çocuk köpeği yağmurdan korumak istemişti. Bu Kyungsoo’yu gülümsetti, onun yüzünü tam olarak görememişti ama bu onun güzel olduğunu düşündüğü ilk seferdi.

Ertesi gün Soo, çocuğa bakınmaya başladı.  Yaşları yakın duruyordu, belki de aynıydı kim bilir… Sıkılmış ve hayal kırıklığı içinde, sırasına oturmuş pencereden dışarıyı izliyordu. Bu çocuk nerede olabilirdi ki? Derin bir iç çekti, daha önce kimseyle bu kadar ilgilenmemişti. Elbette arkadaşları vardı, onları çokta seviyordu ama bu çocuk ona farklı gelmişti, ve bu da Soo’nun ilgisini çekmesine yetiyordu. Bulutların gökyüzünde dans edişini izlerken, birinin okulun bahçesinde yürüdüğünü fark etti.  Kyungsoo hızla yerinden kalktı, bu o çocuktu!  Heyecanlanmıştı, nedenini bilmese de heyecanlıydı. Kafasını uzatarak onu okula girerken olabildiğince izledi. Hatta o an hocasının tam dibinde dikildiğini bile fark etmemişti.

‘Anlaşılan dersimle pek alakadarsınız Bay DO.  Öbür saati de çok seveceğinize eminim. Cezalısın.’

Kyungsoo hayal kırıklığıyla iç çekti, ama yine de gülümsüyordu. Onu tekrar görebildiği için her şey yolundaydı onun için.

Okuldan çıktığında akşam olmak üzereydi. Dışarı çıkınca gerinmeden edemedi(esneme), sadece ufak bir cezaydı ama yıpranmış hissediyordu. Aklına bir an da dünkü köpek geldi ve nehir kenarına doğru gitmeye karar verdi. Geldiğinde kutuya köpeği kutuda bulamamıştı, 1.5 saatlik arayıştan sonra pes etmişti. Kyungsoo köpeği eve götürmek istemişti ama yapamazdı, annesinin köpeklere alerjisi vardı. Köpeğin iyi bir sahip bulmasını umut etti.

FLASHBACK BİTTİ.

‘Onu hiç tanımadığın halde nasıl hoşlanabiliyorsun anlamıyorum!’ Lay kuşkulu görünüyordu.

‘Sizce de birini uzun süre gözlemlemek onu tanımak için yeterli değil mi?’

Lay tatmin olmuş görünmüyordu. ‘Daha önce hiç konuşmadınız bile.’

‘Konuştuk.’

‘Ne zaman? Yolda mı? Ne dedi? ^Ow sana çarptığım için üzgünüm.^ mü?’

Lay’in tavrını taktığı pek söylenemezdi, aslında arkadaşları ona her zaman destek olurdu.

‘Bir şey değil.’

‘Ne?’

‘  ^Bir şey değil.^ demişti. Lisenin ilk yılıydı. Dışarıda çok yağmur vardı ve ben sabah uyaya kaldığım için ne ceketimi ne de şemsiyemi yanıma almıştım. O da, ona  sormadığım halde şemsiyesini bana vermişti.’

‘Gördün mü? Bak! Ayak üstü hayal de kurar oldu. İyi gidiyorsun Lay.’

‘Daha sonra onunla konuştun mu peki?’

‘Hayır, ertesi gün ona şemsiyesini verdim ama tek kelime etmeden aldı ve gitti.’

‘Belki de böyle olması daha iyidir Kyungsoo.’

Kyungsoo bir şey demedi ama hiçbir şeyin böyle daha iyi olmadığını biliyordu.  Onunla tekrar konuşmak istiyordu, kesinlikle ona anlatabileceği ilginç şeyler vardı.

‘Hadi gidelim geç kalacağız.’ Dedi Baekhyun.

Kyungsoo iç çekip arkadaşlarının arkasından sürüklendi.

--

Ders çabuk bitmişti ve şimdide üçü kafeteryaya doğru koşturuyordu. ‘Hadi çabuk olun, ton balıklı sandviç kalmayacak.’

Yemeklerini aldıktan sonra Kris’in yanına kuruldular.

‘Merhaba Kyungsoo’ diyerek sıcak bir şekilde selamladı onu Kris, Soo ise karşılık olarak ona gülümsememişti.

‘Bana merhaba yok mu?’ diye dudak büzdü Baek.

‘Okul kurulunun toplantısına geç kalma Baek.’

Baek somurtarak kafasını salladı. ‘Sadece Kyungsoo’ya karşı naziksin.’ Diye söylenmeden edememişti.

Kris onu iplemeyerek tekrar tüm dikkatini Kyungsoo’ya yönlendirdi.

‘Edebiyat projesi için kendine bir eş buldun mu?’

Kyungsoo kafasını hayır anlamında sallayıp sandviçinden bir lokma aldı.

‘Hayır, yapmak istediğimden de emin değilim.’

‘Ama yapmak zorundasın.’

‘Bana ne dersin Kris? Prejeyi beraber yapalım.’ Baekhyun, Krisin yanına oturup, kollarını ona sardı.

‘Aslında ben Kyungsoo’dan isteyecektim…’

‘Anlaştık o zaman! Benim birkaç fikrim var.’

Kris, başkasını aradığını fark ettiği Kyungsoo’ya baktı.

‘Peki o zaman.’

Kirs, Kyungsoo’nun onunla biraz daha ilgilenmesini diledi, böylece şu anki hayal kırıklığıyla bezenmiş yüzünü görebilirdi.

Ama Kyungsoo’nun dikkati başka taraftaydı. Jongin’in kafeteryada hiç yemediğini biliyordu, muhtemelen kütüphaneye gitmiş kitap okuyordu ama her öğlen onu arama huyundan da bir türlü vazgeçemiyordu.

‘Kyungsoo?’

Kyungsoo düşüncelerinden arınarak ‘Hm?’ dedi.

‘Okuldan sonra konseyin toplantısına gelmek ister misin?’

‘Artık  oraya üye değilim Kris.’

‘ Eğlencesine, hem Suho seni görmek istediğini söylemişti.’

‘Pekala, Suho’yu uzun zamandır görmüyorum.’

Kris memnun olmuşa benziyordu, tüm ara boyunca yüzünden gülümsemesi silinmedi.

--

Suho’yu tekrar görmek güzeldi, artık konseye üye olmadığı için diğerleriyle pek vakit geçiremiyordu. Suho onu kollarına alıp selamladı. Kris ise söylenip, bir an önce toplantıya başlamasını istemişti.

Kyungsoo arkalardan bir sıraya oturup onları dinledi, ama an ve an aklı Jongin ile biraz daha doluyordu…

--

Okuldan çıktıklarında öğlenden sonra bitmek üzereydi.

‘Bir şeyler yemeye gitmeye ne dersiniz? Uzun zaman oldu.’

‘Evet, gidelim!’ Yemek lafı geçince Baek’in gözleri parlamıştı.

Kyungsoo gülümsedi ve aklına gelen şeyle durmuştu.

‘Siz önden gidin, kitabım dolapta kaldı. Size yetişirim!’

‘Seninle gelmemi ister misin?’

‘Gerek yok Kris. Sizi ararım!’

Kyungsoo hızla merdivenleri çıktı ve dolabına doğru ilerledi. Tam dolabın kapısını açarken sesler duymuştu. Bu kadar meraklı olmaması gerektiğini biliyordu ama ses ona tanıdık gelmişti. Sesleri duyabileceği kadar mesafe de bir yere saklandı.

‘Neden?’

Kyungsoo ağlayan bir kız gördü.

‘Sana ilgilenmediğimi söylemiştim.’ Jongin sakin bir şekilde konuşuyordu.

‘Yeterince güzel değil miyim?’

‘Benim aradığım şey o değil.’

‘O zaman ne? Hoşlandığın başka biri mi var?’

‘Belki.’

‘Kim o?’ Kız neredeyse bağırmıştı.

‘Bağırmanı gerektiren bir durum yok ortada. Sana söyleyemem, üzgünüm.’

Jongin arkasını dönünce, Kyungsoo panikleyip yerine iyice yapıştı. Onu görmemişti değil mi?

‘Kurula bana bir şeyler yaptığını söyleyeceğim.’

Jongin tekrar kıza döndü.

‘Sence bu işe yarayacak mı?’

‘Herkes zaten seni kötü çocuk olarak biliyor.’

‘O halde… Öyle bir şey yapınca senden gerçekten hoşlanacağımı mı düşünüyorsun?’

Kız bir şey demedi ama ağzından ufak bir hıçkrık çıkmıştı.

‘Umurumda değil!’

‘Ama öyle olmasını umarım.’

Tek kelime etmeden, Kyungsoo’nun yanından geçerek orayı terk etti Jongin. Kyungsoo’nun kalbi çok hızlı atıyordu, Jongin için üzülmüştü, hemde çok..

Continue Reading

You'll Also Like

533 67 6
"sarhoş değilsin, yalnızca paris biraz aşağıda kaldı"
6.3K 807 12
Jaemin 10 defa Renjun'e aşık olduğunu fark etti, Renjun ise sadece bir defa. ya da Jaemin umutsuzca Renjun'e aşık ama Renjun farkında değil. [0304201...
2.6K 246 12
sehun: jongin şey jongin: sana kucak dansı yaptığıma inanamıyorum -sekai başlangıç:280723 bitiş:130823 ©youarenct, 2023 texting, minific
5K 611 21
Ve ben şimdi bir şeyler için mücadele etmeye devam ediyorsam bu bana yol gösteren senin sayende. -SemeJim -UkeKook -Lise kurgusu -Yarı texting+Düz y...