"GÖLGE" - Magic Serisi I ∞

By rabiaabalta

34.4K 2.6K 2.4K

# WattpadFantasyTR Okuma Listesinde /'Sylvia, kasabaya ilk inişinde tanıştığı kişinin bir kara büyücü olacağı... More

1. Gizem(Kasaba)
2. Gizem(Grimlocks)
3. Gizem(Koruma Kalkanı)
4. Gizem(Açılış Balosu)
5. Gizem(Zehir)
6. Gizem(Ressam)
8. Gizem(Duyuru)
9. Gizem(Yasaklı Kütüphane)
10. Gizem(Büyü Tarihi)
11. Gizem(Lanetli Zindan)
12. Gizem(Hayaletin Yolu)
13. Gizem(Ejderhanın Kafesinde)
14. Gizem(Ceza Odası)
15. Gizem(Beni Bekleyen Ev)
16. Gizem(Davetsiz Misafir)
17. Gizem(Hazır Büyü Kitabı)
18. Gizem(Felaketin Habercisi)
19. Gizem(Kehanet)
20. Gizem(Aynadaki Yansıma)
21. Gizem(Vizyon Bağı)
22. Gizem(Erken Bir Veda)
23. Gizem(Derine İnen Kökler)
24. Gizem(Tuval)
25. Gizem(Sorgu)
26. Gizem(Şüphe)
27. Gizem(Kayıp Anılar)
28. Gizem(Kalitra'nın Kadehi)
29. Bölüm(Tehlikeli Bilgi)

7. Gizem(Kuyu)

1K 123 192
By rabiaabalta


"Hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim?"

İkimiz de 70 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim yuvarlak gözlükleri ve dağınık saçları olan sevimli yaşlı kadına döndük. Beni fark ettiğinde şaşkınlıkla ağzı açıldı ve sonra gözleri irileşti. Eliyle bizi işaret ederek konuşmaya başladı.

"Siz. Siz onlarsınız. Siz beklenen misafirlersiniz. Roger bunu duyunca çok sevinecek," dedi gülüp ellerini ovuşturarak.

Lovena'nın kolunu dürttüm. Fısıldayarak konuşmaya başladım. Kadın fark etmesin diye sırıtıyordum.

"Kapıya sadece iki adım uzaktayız. Aynı anda hareket edersek kaçabiliriz. Üç deyince. Bir, iki..."

Kapıya doğru adım atarken Lovena hızla koluma yapışıp beni yanına çekerek kaçmamı engelledi. İyi, öyle olsun. Bu çatlak kadın bizden büyücü lazanyası yaparsa ben demiştim derim ama.

"Ne zamandır bugünü bekliyoruz," dedi kadın tatlı bir şekilde gülerken. Sonra aniden, sanki burada olduğunun yeni farkına varmış gibi irkildi. Ama gözlerini bizden ayırmadı.

"Benim hatam, sizi ayakta bıraktım," dedi. Bizimle konuşmuyordu. Kendi kendine konuşuyordu. Sonra aniden hareketlendi. Odayı aramaya, masaların altına bakmaya başladı. "Nerede bu tabureler?" diye söyleniyordu bir yandan.

"Ah, hiç sorun değil. Biz ressamla konuşabilir miyiz?" dedi Lovena gülümseyerek.

Kadın aniden irkildi. Altına baktığı masanın önünde durdu. Sonra bize döndü. Şaşkın bir hali vardı.

"Unuttum. Benim hatam, benim hatam. Tabii, Roger." Yüzüne tekrardan sevimli gülümsemesini yerleştirdi. Gülümseyerek bize üst kata çıkan sarmal merdivenleri gösterdi. "Bu taraftan."

Önden Lovena, arkasından ben, benim arkamdan da yaşlı kadın geliyordu. Merdivenler, duvara yerleştirilmiş meşalelerle aydınlatılmıştı. Lovena merdivenlerin sonundaki ahşap kapıyı açtı. Kendimizi birkaç katlı, tuvallerle döşeli geniş bir resim atölyesinde bulduk. Odanın ortasındaki adam, önündeki tuvale hızlı fırça darbeleri indiriyordu. Bir yandan da kendi kendine mırıldanıyordu.

"Hayır, olmuyor, olmuyor! Nasıldı? Hatırlayamıyorum," deyip elini başına götürdü. Yaşlı kadın bizim önümüzden geçip adamın yanına gitti.

"Roger... Misafirlerin var," dedi ve ressamın omzuna dokundu. Ressam, omzuna dokunulmasıyla yerinden sıçradı.

"Bethy!" diye bağırdı. "Sana daha kaç kere resim yaparken beni rahatsız etme demeliyim, ha?"

"Üzgünüm Roger. Üzgünüm," dedi sıkıntı içinde. "Benim hatam, benim hatam," diyerek saçlarını yolmaya başladı. Roger ağzından bir nefes vererek gözlüğünü düzeltti.

"Tamam, Bethy. Neyse boş ver," dedi Bethy'nin sırtını sıvazlayarak.

"Peki, sen ne demek için-" Beni fark etmesiyle durakladı. Gözlerini benden ayırmadan ayağa kalktı ve etrafımda dönmeye başladı.

"Bu gerçek mi? Yoksa yine mi iş başında uyuyakaldım," dedi beni iri gözlerle. Bethy kıkırdadı.

"Hayır Roger, bu gerçek." Roger birkaç kez daha etrafımda döndükten sonra konuştu.

"Bugünün geleceğini biliyordum," dedi şaşkınlık ve neşe arası bir ifadeyle. Sonra hızla kendini az önce kalktığı sandalyeye attı.-

"Son çalışmamda biraz sıkıntı yaşadım da," diyerek çizdiği resmi görebilmemiz için yana çekildi. Ve... İnanamıyorum, bu ben miyim? Lovena resmi görünce kahkahalarla gülmeye başladı. En sonunda karnını tutarak sakinleşebildi. Resim harikaydı. Ta ki Mariana Çukuru'nu andıran burun deliklerini fark edene kadar. Kendimi nasıl tuttum bilmiyorum ama gülmemeyi başardım. Roger hızla ayağa kalkıp beni kolumdan tuttu ve karşısındaki tabureye oturttu.

"İşte tam bu açı," dedi ve tuvale doğru eğilerek çizmeye başladı.

"Vay canına!" Lovena'nın sesiyle ona döndüm. Duvarlarda bir sürü resim asılıydı. Hepsi de benim resmimdi. Gülerken, şaşırırken, elma yerken... Bazıları o kadar gerçekçiydi ki, adeta aynaya bakmak gibiydi.

"İşte oldu!" Roger'ın neşeli sesiyle ben de ayağa kalktım. Burun artık daha güzel gözüküyordu.

"Neden sürekli Sylvia'nın resimlerini çiziyorsun?" dedi Lovena nihayet düşüncelerimi dile getirerek. Adam şaşkınca önce bana, sonra tekrardan Lovena' ya döndü.

"Sizin bildiğinizi sanmıştım," dedi hayretle. Lovena bunu duyunca bir kahkaha attı ve atölyeyi gösterircesine kollarını iki yana açtı.

"Bu kadar çok tablonun hepsinde aynı kişinin olması, sıradan bir durum değil."

Ve... nihayet delirdi. Adamı işaret ederek devam etti. "Sen! Ya burada ne döndüğünü açıklarsın ya da..."

Duraksadı ve sonra kafasını eğerek kulağıma doğru fısıldadı.

"Aklına söyleyebileceğim bir tehdit geliyor mu?" Ben de kulağına fısıldadım.

"Büyücüler makamına şikâyet ederiz de." Hiç bozuntuya vermeden devam etti.

"Ya da seni büyücüler makamına şikâyet ederiz!"

Roger şaşkınlıkla yerinden sıçradı. Kendini savunurcasına elini göğsünün üzerine götürdü.

"Yemin ederim hiçbir fikrim yok. Ama istediğiniz buysa, bildiklerimi anlatırım. Bethy."

Bethy bir süre gülümseyerek bize bakmaya devam etti. Sonra aniden endişeyle yerinden sıçradı.

"Onlarla yalnız konuşmak istiyorsun! Benim hatam, benim hatam... Hemen çıkıyorum Roger."

Kapının kapanma sesi geldiğinde Roger bize döndü. Yer yer boya bulaşmış kemik gözlüklerini çıkararak, sağ tarafındaki masaya koydu. Alnında biriken terleri elinin tersiyle sildi. Bir Lovena'ya bir bana baktı. Ağzından bir nefes verip anlatmaya başladı.

"Birkaç gün önce bir rüya gördüm. Rüyamda bir kız vardı. Uyandığımda, her yaptığım resimde onu çiziyordum. Neden olduğunu bilmiyorum. Gerçekten."

"Biz de buna inanalım öyle mi? Beynini goblinler mi yedi senin?" dedi Lovena.

"Goblinler beyin yemez," dedim kafamı sallayarak. Kollarımı kavuşturdum. "Ama devam et."

"Bu durumda mağdur olan benim," dedi adam çaresizlikle. "Söylesene, senin resmini çizmek bana ne kazandıracak?"

Lovena tam konuşmaya başlayacaktı ki kolunu tutarak onu durdurdum ve bana bakmasını sağladım.

"Lovena, bence o doğruyu söylüyor," dedim adamı göstererek.

"Evet! Evet, ben doğruyu söylüyorum," diye onu savunmama güvenerek konuştu.

"Hadi gidelim," dedim Lovena'nın kolunu çekiştirerek. Resim atölyesinden ve sonra da dükkandan ayrıldık.

Dışarı çıktığımızda, Lovena bana bağırdı. "Ne yapıyorsun? Onu haklayabilirdim."

"Evet, ama suçsuzdu," dedim sağ elimle dükkânı gösterirken.

"Nereden biliyorsun!"

"Biliyorum işte," dedim dükkâna bakarak. Tekrar Lovena' ya döndüm. "Hem beni nasıl tanıyor olabilir ki? Anlattığı hikaye gayet mantıklı."

"Sözlüğünde mantıklı sözcüğü ne anlama geliyor, bilmiyorum Sylvia," dedi algılama güçlüğü çekercesine. "Ama bu mantıklı değil! Hem de hiç!"

"Evet değil," dedim kabullenerek. "Ama onun suçu olduğunu sanmıyorum. Birisi ikimizle de uğraşmış olmalı. Rüyalar konusunda benim de çok sıkıntı yaşadığımı biliyorsun."

Lovena kafasını yana yatırdı. "O da senin gibi rüya gördüğü için-"

"Evet," diye atladım. "Yaşadıklarımız çok benzemiyor mu? Rüyalarımla uğraşan kişi onu bana gözdağı vermek için kullanmış olmalı."

Eliyle çenesini sıvazladı. "Peki bu kim olabilir Sylvia? Neden sana bulaşıyor? Neden rüyalar?"

"Bilmiyorum," diye mırıldandım dükkânın camından içeri bakış atarken.

Rüyaların bir anlam ifade ediyor olup olamayacağını da bilmiyordum. Yılan her kimse, bir şekilde buraya geleceğimi biliyordu. Ürperti hissi tüm bedenimi sardı. Kalkanı aşmasının ne kadar kolay olduğunu bana sergilemekten geri durmamıştı. Hareketlerimi izliyor olduğuna inanmak zor değildi.

"Ailene düşman olan birisi bunu yapıyor olabilir mi?" dedi Lovena.

Aslında bu mümkündü. Annem kimliği belirlenemeyen biri tarafından öldürülmüştü. Babama düşman olan biri, annemi ve beni inciterek ona zarar vermeye çalışıyor olabilirdi. Tabii, babamın beni zerre umursamadığını bilmiyor olmalıydı.

"Olabilir."

"Tamam neyse," dedi Lovena. "Tadımızı kaçırmayalım. Alt tarafı birkaç resim. Gelmişken birkaçını alsaydın keşke."

"Ha ha. Çok komik."

"Ciddiyim," dedi Lovena. Saçını savurdu. "Ben olsaydım alırdım."

"Ona ne şüphe," dedim gözlerimi devirerek. Lovena güldü.

Resim dükkanının önünden ayrılarak okulun mola verdiği restorana gittik. Restoranı işletenler Nel ve Mel adında iki goblindi. Kendileri büyücüler diyarında oldukça meşhur bir restoran zincirinin sahipleri olurlar. Goblinler çok yanlış anlaşılan yaratıklardır. Sıklıkla vahşi etobur versiyonları olan troblinlerle karıştırılırlar. Oysa goblinler sanatta, aşçılıkta ve sağlık alanında oldukça yeteneklidirler.

Birkaç tane zıplayan kurabiye(midenizde zıplamaya devam ediyorlar) ve bir dilim çığlık atan turtadan sonra tıka basa doymuştum. Gezi sona ermişti ve okula dönme zamanı gelmişti.

Dönüş yolunun nasıl geçtiğini anlamadan, kendimi Grimlocks'un önünde buldum. Ağır adımlarla kenara çekilerek geçitlerden çıkan öğrencilerin yanımdan sıyrılıp okula doğru ilerlemesine izin verdim. Lovena yanıma geldiğinde, çok yorulduğunu ve odasına çıkacağını söyledi. Başımı salladım. Kafam çok doluydu.

Sabah tatsız bir münakaşa yaşadığım banka doğru ilerledim. Banka otururken Calvin'in söyledikleri aklıma geldi. Belki de haklıydı. Gerçekten dik kafalıydım. İnatçıydım. Öyle hemen pes etmezdim ve kolay lokma olmak kesinlikle benlik değildi. Yaşadığım hayal kırıklarının ve umutsuzlukların beni kırmasına izin vermemiştim. Şimdi de izin vermeyecektim. Her kim karşıma geçmeye bile cesaret edemeden beni ortadan kaldırmaya çalışıyorsa, onu bulacaktım. Her şeyin hesabını verecekti.

Bankın tam ortasına oturdum. Safir taşlı bir geçitten çıkan Nate beni gördü ve bana doğru döndü. Ben de ona baktım ve gözlerimi üstünden ayırmadım. Kısa süre sonra başını çevirip okula yöneldi. Calvin'in bu kadar gözünü korkuttuğuna inanamıyordum. İlk başta çok daha inatçı görünmüştü oysa. Kendi başımın çaresine bakabilirdim. Ama kötü şöhretini beni korumak için kullandığından dolayı ona müteşekkirdim.

Bir süre bahçede durduktan sonra odama çıktım. Çalışma masasında oturup kitap okudum. O kargaşada evden kitaplarımı getirmeyi unutmadığım için çok mutluydum. Calista odada yokken burası neredeyse huzurlu bir yer oluyordu. Elbette ki çok geçmeden geri geliyor ve beni hayattan bezdirmeye kaldığı yerden devam ediyordu.

Henüz birkaç haftadır birlikte olmamıza rağmen, şimdiden çeşitli hareketlerle beni hayattan soğutmuştu. Geçen hafta odaya geldiğimde kitaplarımı yerde bulmuştum. Bir kere kendi eşyalarını dizmek için bir sürgümü boşaltıp eşyalarımı yatağıma atmıştı. Ayrıca gece ben uyurken sesli bir şekilde telefonla konuşmayı çok severdi.

Telefonum olmadığını öğrenince benimle çok alay etmişti. Herkesin telefonu olması gerektiğini düşünüyordu. Ben bu konuya pek kafa yormamıştım. Amcam bir telefona ihtiyacım olmadığını söylemişti. Eksikliğini pek hissetmemiştim.

Saat geç olunca okuduğum kitabı kaldırarak Calista gelmeden uyumak ümidiyle yatağıma uzandım. Tek istediğim biraz huzurdu.

➳⎯⎯ও∞ও⎯⎯➳


Bir kuyu var. Hemen yanında duruyorum. İleride bir meşe ağacının yanında annemi görüyorum. Bana el sallıyor. Ben de ona el sallıyorum. Kuyuya yaklaşarak içine bakıyorum. Tekrardan anneme döndüğümde, artık orada değil. Arkamda bir karaltı fark ediyorum. O karaltı beni kuyuya iterek, suyun derinliklerine gömülmeme neden oluyor. Kuyu gittikçe derinleşiyor. Çırpındıkça daha da derine batıyorum. Bir ses yankılanıyor. 'Yüzleşmeye hazır mısın Sylvia?'

Bir kez daha nefes nefese yatakta doğrulduğumda çığlık atmamak için elimin kenarını ısırdım. Bu kabuslar devam ederse delirecektim. Eskiden de olurdu. Ama bu aralar o kadar sıklaşmıştı ki gece uyumaya korkar hale gelmiştim.

Başucumda duran Judegard'ın verdiği iksir şişesine uzandım. Tıpasını açarak bir yudum aldım. Ne kadar içmem gerektiğini söylemedi. Ama ne gerek var? Sonuçta ben bir dâhiyim.

Yatağa geri uzandığımda gözlerimi tavana odakladım. Rüyam gözümde canlandı. Kuyulardan hep korkardım. Bu kişi korkularımı ve onları bana karşı nasıl kullanacağını biliyordu. Tavana bakmayı sürdürerek sorusunu düşündüm.

Yüzleşmem gereken neydi?


➳⎯⎯ও∞ও⎯⎯➳

Continue Reading

You'll Also Like

19.4K 235 19
Şahsıma kurulan şeytani bir kumpas sebebiyle ayak kölesi oldum. Bu durumdan nasıl kurtulacağım (Şantaj Kölesi hikayesinin 2.sezonudur. 35 bölümden de...
577K 9.3K 13
Hitreads uygulamasıyla yaptığım anlaşma nedeniyle 1. ve 2. kitabın ilk 3 bölümü yayımdadır. 1. kitap Hitreads uygulamasında yüklüdür ve çok yakında 2...
429K 36.3K 56
Yıllar önce,Pasifik okyanusunun bilinmeyen köşelerinde başkanlığını Victor Morcam'ın yaptığı Morcam Adası kaynağı da kendisi gibi bilinmeyen bir nede...
580 304 23
"Hiçbir kadın cenneti bulmak için, bir erkeğin cehennemine katlanmak zorunda değildir!" çoğu alıntıdır ama kendi yazdıklarım da var:)