Tutkuyla Harmanlanmış Bedenler

By redndyellow

5.2M 167K 32.1K

Acar Devran, kendini bozguna uğramış gibi hissediyordu. Yaklaşık 7 saattir yatağındaki güzelliği seyrediyordu... More

0.0: "Karşılaşma"
0.1.1: "İddia"
0.1.2: "Bu Kız.."
0.2: "Yüzleşme"
0.3 "Gerçekleri Öğrenen Bezelye Beyinli Koala"
0.4 "Geçmişe Bakış"
0.5 "Sen Hep Benimdin Demek"
0.6 "Gelmemi Mi İstersin?"
0.7 "Kabusun Tozları"
0.8 "Acar Devran'ın Vikipedisi"
0.9"Devran Yalısı'nda Elvin Rüzgârı"
1.0: "Seviyor mu? Sevmiyor mu?"
1.1 "Fırtınadaki İnciler"
1.2: "Bumerang"
1.3: "O'na Dokunma"
1.4 : "Kül"
1.5 : "Sana Geldim Yiğidim!"
1.6: "Hediye gibi geldin, hoşgeldin"
1.7: "Seni Anan Benim İçin Doğurmuş"
1.8: "Galata Kulesi Tepesinde"
1.9: "Gecede Bir Damla Okyanus"
2.0: "Sağ Kalanlar"
2.1: "Hep Kadın Gibi"
2.2: "Seni Yaratana Ölünür."
2.3: "En Derin İlk Adam"
2.4: "Yarişkimi"
2.5: "Karadeniz Güzeli"
2.6: "Defile"
2.7: "Bencil"
2.8: "Çabala Devran"
2.9: "Ne Diyorsun?"
3.0: "Sahil"
3.1: "Atılgan Rus'a Dövüş Çiçeği"
3.2: "Yeni Yılda Yeni Kararlar"
3.3: "Karabasan ve Düş Kapanı"
3.4: "Mangal Sonrası Nişan"
3.5: "Hazırlıklar&Düğün Bohçası"
3.6: "O Zaman Dans!Renk!"
3.7: "Köprüden Önceki Son Çıkış"
3.8: "Thinking Out Loud"
3.9: "Lady D."
4.0: "Hafızadan Silinen Bir Gece"
4.1: "Güçlü Kadının Güçlü Adamı"
4.2: "Eve Dönüş "
4.3: "Sarı Gül Buketi"
4.4: "İkiz"
4.5: "Ev Alışverişi"
4.6: "Ağva"
4.7: "Hat Trick"
4.9: "Gün Gelir Devran Döner!"
SAVAŞ DEVRAN: "Dolmasın O Güzel Yeşillerin"
5.0: "Aden"
DUYURU
BADE
5.1: "1 Çilek 2 Erik"
5.2: "Mutlu Ailenin İlk Resmi"
5.3: "Bir Aşüfte Sorunsalı"
5.4: "Affet Kız, Yükün Azalır!"
5.5: "O Benim!"
5.6: "Eksik Resim"
5.7: "All Of Me"
5.8: "Büyüyen Minikler"
DUYURU
5.9: "Krallık"
6.0: "Elmalar"
6.1: "Yama"
6.2: "EN GÜZEL HEDİYEM-FİNAL"
ÖZEL BÖLÜM-1: "Afet-i Devran ve Devran Erkeği"
ÖZEL BÖLÜM-2: "Bayramlar"
ÖZEL BÖLÜM-3: "Nabız"
Acar&Elvin: "Başka Bir Dünyada"

4.8: "Kapan"

38.2K 1.8K 785
By redndyellow

(Bölüm 4 Şubat 2017/ 01.21'de yayımlanmıştır.)

Acar DEVRAN'dan

-Acar biz ciddi ciddi kaybolduk." Elvin telefonunu çantasında ararken bir yandan bulunduğumuz sokağa değişik değişik bakıyordu.

İstanbul'u avucumun içi gibi bilsem de şuan bulunduğumuz yer hakkında hiçbir fikrim olmaması kaderin bir cilvesi olsa gerekti.

Ağabeyimi takip etmeye devam ederken aramıza giren bir grup yarışan arabalar yüzünden ağabeyimi ve bizimkileri kaybetmiş, yöneleceklerini tahmin ettiğim yola sürmüştüm.

Ağabeyim bir zamanlar yalnız ikimizin gittiği bir yere huzurlu diye bizi götürmek istemişti. Yolu o biliyordu, ben sadece yol boyunca uyuma ve işleri halletme durumunu gerçekleştiriyordum.

En son 4 yıl önce gitmiştik ve yolu tamamen unutmuştum.

Ama şuan İstanbul'da olduğumuzdan şüphe ediyordum.

İstanbul Karabayır'a mı düşmüştük amınakoyayım?

Elvin sağ demiş, ben sol düşünerek sola sapmıştım. Ve şimdi o kadar gidilen yol sonunda çıkmaz görünen sokaktaydık.

Saat 18.39 du ve telefonumun şarjı %4 gibi bir şeydi.

-Savaş ağabeyi arasana." Telefonumu elime alıp ağabeyimi aradım. Tek çalışta açtı:

-Oğlum neredesiniz siz?"

-Ağabey ben de anlamadım. Sizi takip ediyorduk bir grup it, araya girdi. Kaybettik. Neredesiniz siz?"

-Biz geldik dediğim yere. Butik oteldeyiz, navigasyona gir. Dediğim yeri yaz, bulursunuz." Dediklerini yaparak yol tarifini açtım.

Yola çıktığımızda, sokaktan geri geri çıkarak direksiyonu sağa kırdım.

Tarife göre dümdüz ilerleyip sola dönüp, biraz daha yol kat ettikten sonra sağa çevirdiğimde daha deminki sokaktan daha tekinsiz bir sokağa girdiğimi farkettim.

Bir şeyler yanlıştı.

Saat çoktan ilerlemiş 19.47 yi bulmuştu bile. Biz halâ yoldaydık.

Telefon tekrar çalınca Elvin açtı bu sefer. Biraz endişelense de belli etmemeye çalışıyordu.

-Ağabey biz yol tarifine uygun hareket ettik. Ama iyice kaybolduk." Bir süre dinledikten sonra Elvin:

-Sesini tam alamıyorum..." demişken telefon kapandı. Elvin gözlerini devirerek telefonu arka koltuğa attı.

-Şarj aletin yok mu güzelim?" Kafasını sağa sola salladı.

-Telefonumu da bulamıyorum Acar. Sanırım Savaş ağabeyler bizi almaya geleceklermiş. Yola çıkıyorlar. Arabanda araç takip sistemi varmış." Kafamı salladım aşağı yukarı.

Bunun dışında araba içinde ayrı bir GPS de bulunuyordu.

Ailece her türlü önlem alınırdı arabalar ve evler için.

Örneğin Elvinle tanıştıktan sonra Devran yalısında kendi odama özel yaptırdığım, bir panik odası bile vardı.

Bu sokaktan geri giderek çıkmak için dikiz aynasına baktığımda gördüğüm kalabalığa kaşlarımı çatarak bakmaya başladım. Kendi camımı açıp kafamı çıkardım.

-Selam Devran!!!" Diye bağıran sesle kafamı saniyesinde geri çekip Elvin'e kısa bir bakış attım.

-Acar onlar kim? Ne oluyor?" Dedi panikle kaşlarını çatıp sağındaki dikiz aynasına bakarak.

-Sıkı tutun güzelim." Dedikten sonra hızla arabayı ileri sürüp, tek elimle direksiyonu hızla kırdım. Araba kulaklarımızda tiz, çığlığa benzeyen iğrenç bir ses çıkarırken, gaz pedalına asılarak kalabalığın üstüne sürmeye başladım.

Araba hızını kesmeden önüme çıkan ve kaçmaya çalışan insanlara çarparak hızla geçtiğinde, bir çoğunu ezdiğime emindim.

Sonunda sokağın sonuna geldiğimizde arabayı durdurmak istemiştim.

Elvin gözlerini kısmış, kulaklarını elleriyle sımsıkı kapatmıştı çünkü. Krize girmesini istemeyeceğimden hızımı düşürüp frene basarken bir şeyi farkettim.

Fren tutmuyordu.

Elvin'e belli etmeden hızımı iyice düşürüp benzinin neredeyse biteceği gerçeğiyle yüzyüze gelmişken, Elvin'in çığlıyla direksiyonu kırdım.

-Acar, çocuğa dikkat et!!!!" Korkarak elindeki mendillerle koşan çocuğa çarpmamayı başarsam da, çok feci bir şekilde duvara çarpmamızı engelleyememiştim.

Allah'tan duvara çarpmadan tek elimle, kemerine ek olarak Elvin'i sabit tutabilmiştim. Benim de kaşımın patlaması dışında bir sorunum yoktu.

Kanım kaynamıştı. İlk defa korkmuştum çünkü karanlık olan bu yerde, Elvinle, tanımadığım insanlar arasında kalmıştım. Gerçi seslenmelerine bakarsak onlar beni tanıyordu.

Elvin'i arabadan çıkarıp, kaldırıma oturttuğumda gözü yaşlı bir şekilde boşluğa bakıyordu.

Gözlerinin altını silerek, yumuşak yüzünü ellerim arasına aldım.

-Yavrum, derin nefes al...İyisin tamam mı? Derin bir nefes al..." Elvin nefes almayı hatırlamış gibi dediğimi yapıp, arabanın koltuğundaki suyu uzattığımda içerken bagajdaki silahımı ne olur ne olmaz diyerek belime yerleştirdim.

Araba şuan bizim için pek güvenli değildi.

(Arabayı merak edenler için: mercedes-benz G63 amg 6x6....Ne güzel arabadır yarabbi! Seni tanımak istiyorum yiğidim... Daha önceden de dediğim gibi adam milyonlarla yaşıyor arkadaşlar.)

Camlar bile o kadar korunaklı olmasına rağmen, anlayamadığım bir şekilde paramparça olmuştu.

Kahkaha ve kalabalığın sokak başında görünmesiyle Elvin'e elimi uzatarak kaldırımdan kaldırdım.

Eli soğuğun etkisiyle buz gibi olduğundan, üzerimdeki ceketi çıkararak ona sardım ve hızlı bir şekilde yürüttüm. Yanımıza çantasını ve arabanın içine, sürücü koltuğunun iç kısmına yerleştirdiğim mini GPS'i almayı da unutmamıştım.

Hızlı bir şekilde bilmediğimiz sokaklar arasında ilerlerken erkek sesi işittim:

-Devraaaan, bizden ne kadar kaçacaksın? Neredesiiiniiiz?" Kalabalığın adım ve gülüş sesleri kafamın içinde yankılanırken, Elvinle ne yapacağımı şaşırmıştım.

Tek olsaydım şuan o kalabalığın karşısına zerre kadar umursamadan çıkardım, ama şu durumda kaçmak dışında hiçbir şey yapamazdım.

Adım sesleri artık daha sesli duyuluyordu. Yaklaşıyorlardı.

Elvin'i kucağıma alıp daha hızlı bir şekilde koşarak, yıkık ve tabelasına bakarak bir zamanlar fabrika olduğunu gösteren eski binanın önünde durdum. Elvin'i kucağımdan indirdim. Korku dolu bakışlarıyla sokağı kontrol ediyordu.

Silahın ucuna bir susturucu taktıktan sonra kapıya ateş ettim. Kilidi kırarak içeri girdiğimizde, yıkık dökük ve karanlık binada göz gezdirmeye çalışırken Elvin fener açtığında ona baktım.

-Şey, acil durum için çantamda duruyordu." Son derece gergin olsam da gülümsemeye çalışarak, yanağına bir öpücük kondurdum. Gözyaşları yüzündeki fondöten üzerinde izler bırakmıştı.

Kapıyı kapatmak amacıyla, bulduğum uzun bir demir çubuğu, kapının kırdığım kilidi geçirmek için oluşturulan yuvarlak çıkıntıdaki boşluklarına yerleştirdim. Kapıyı bir süre tutacağını umuyordum.

Elvin'in elinden tutarak, elimdeki fenerle ilerleyerek binadaki merdivenlerden yukarı çıktım.

Daha önce bir yönetici odasının kapısı olduğunu düşündüğüm, tozdan ismi göstermeyen bir kapıyı açarak Elvin'i içeri soktum.

-Sen nereye?" Dedi korkusundan hızla nefes alıp vererek. Cebimdeki mini GPS'i çıkarıp arka cebine soktum.

-Ben onları oyalayacağım. Sen burada kal, bunu cebinden çıkarma. Ağabeyimler yoldadırlar, bizi bulurlar."

3.GÖZ

Adam, genç kızın korkudan titremeye başlayan buz kütlesi kadar soğumuş ellerini tuttu.

-Lütfen gitme...Acar lütfen tek başına gitme." Genç kızın endişesini anlıyordu,adam.

Ama yapacak başka hiçbir şey yoktu.

-Elvin'im, sizin canınız daha önemli benim için." Elvin'in yüzünü, onun aksine kaynayan kanından dolayı sıcacık olmuş elleri arasına alarak, gözlerine kararlılıkla baktı Acar.

-Ama...Sana bir şey olur, ben yapamam...Bizim yanımızda kal, lütfen Acar. Gitme..." dedi kız, belki vazgeçer diye son bir ümitle.

Ama vazgeçmeyeceğini biliyordu Elvin.

Bunu Acarla o barda, ilk bakıştığında gözlerinde görmüştü. Acar, pes edecek bir adam değildi. Ve şuan da sevdiği için canını vermeye son derece hazır görüyordu.

-Döneceğim, sizin için dönerim...Miniklerimi sen taşıyorsun bal, onlara dikkat et. Sakin ol tamam mı?" Elvin, ikna edemeyeceğini iyice anladığında daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı.

Kaybediyordu çünkü.

Biliyordu, hissediyordu. Belki karnındaki canı koruyacaktı ama Acar'a veda ettiğini hissetti. Tüm kalbiyle..

-Hayır..." diye sessizce mırıldanırken Acar çoktan Elvin'in elinden tekrar tutarak kapıyı kapatmış, merdivenlerden aşağı inmişti bile.

-Şimdi ben kapıdan çıkacağım ve sen o çubuğu kapıya tekrar yerleştireceksin anladın mı? Ve sonrasında fenerle, o odaya çıkıp saklanacaksın. Elvin duyuyor musun beni?" Kız ağlayarak kafasını aşağı yukarı sallamak dışında bakmadı adama. Gözlerine bakamıyordu.

-Onlara iyi bak, babaları çok güçlü. Gelecek yavrum." Demiri çekip kapıdan çıktığında, kız hıçkırıklar içinde ağlayarak çubuğu adamın ardından kapıya geçirdi.

Acar tam aksini düşünüyordu aslında. Elvinle olan mükemmel hayatında bir yerde, olumsuzluk çıkacağını hissetmişti.

Elvin'i kaybetmekten, evladını, belki de evlatlarını kaybetmekten nasıl korktuğunu ve kaybedeceğini hep hissetmişti.

Korktuğu başına gelmemişti ama.

Kaybetmiyordu.

Eğer uğruna ölecek kadar sevdiği karısı ve çocukları için can verecekse, onlar yaşayacaksa kaybettiği hiçbir şey yoktu.

Sadece üzüleceği tek şey, evlatlarının babasız kalması olurdu. Elvin evlatlarını düşünerek, içerde sessizce oturduğu sürece hiçbir sorun yoktu.

Bu yüzden vücudunu dikleştirerek sonunda kendine doğru yaklaşan kalabalığın karşısına dikildi. Tabi fabrikanın önünde değildi. Sokağın başına gelmişti. Elvin'in yerini belli etmeyecekti.

Ama adam yanılıyordu.

Elvin kocası kendi canını feda ederken, asla köşesinde oturacak bir kadın değildi.

Gerekirse kendi canından bile olurdu.

Çünkü Acarsız ne güvenli bir hayat istiyordu, ne de onsuz bir hayat. Ne olacaksa onunla olacaktı.

Bu yüzden büyük bir öfkeyle yerinden kalkıp daha rahat hareket etmek için topuklu ayakkabılarını çıkardı kız.

Etrafına bakarken, gözlerini kısmıştı. Feneri fabrikanın dolaplarında gezdirdi. Umut dolu bir gülücük peyda oldu yüzünde.

Bu eski fabrika binası, şimdilerde bir kimya laboratuvarındaki malzemelere sahipti.

Elvin kimya dersinde çok başarılı olmuş ve kimya delisi en yakın arkadaşa sahip bir kızdı.

Bu sırada dışarıdaki adam kalabalık içinde öne çıkan Ufuk'a öfkeyle bakıyordu.

Ufuk, muz çürüğü rengindeki bir boğazlı kazak ve siyah pantolonuyla Acar'a yaklaştı.

-Devran, Devran,Devran...." gülerek kafasını sağa sola salladı. "Sevdiklerini bir türlü koruyamıyorsun...Şu işe bak! Rahatına tekrar kavuşmuş zannederken yine kapana kısıldın."

Acar, bilmeden Ufuk'u en tahrik edecek şekilde pis pis gülerek, kahkaha attı.

Bakışlarında çok tehlikeli, yırtıcı bir ifade vardı Acar'ın.

Çünkü burada ölüsünü bile bıraksa, Elvin'i korumasız bırakmazdı.

-Yanlışsın, Ufuk...Daha önce ağabeyinin, gebermeden önce o depodaki yangında kapana kısıldığı gibi..." Ufuk elindeki sopayı daha sıkı kavrarken, kolundaki bütün damarlar kasılmasından dolayı ortaya çıkmıştı. "Sen de benimle beraber kapana sıkıştın. Ve sonunu iyi görmüyorum."

Ufuk bir anda gevşeyerek, umursamaz bir şekilde omuz silkti.

Kesinlikle normal bir genç olmadığını Acar zaten biliyordu.

Bipolar hastalığı nedeniyle, annesi tarafından üvey babasından saklanarak bir zamanlar deliğe kapatılmış, sonra sokaklarda büyümüş, ağabey aşığı zavallı bir çocuktu Ufuk.

-Buradan ben sağ çıkmayabilirim. Ama sana zarar görecek kişiyi söyleyeyim mi?" Acar'ın seri katil ifadesiyle, biraz bozulsa da belli etmeden devam etti genç. "Hamile, güzel karın Elvin."

Elvin'in hamile olduğunu biliyordu.

-Ona dokunamayacaksın bile." Acar bunu son derece sakin söylese de, Elvin adıyla kalp atışları hızlanmıştı.

Resmen göğsünden fırlayıp tam şu kalabalığın ortasına düşecek gibiydi kalbi.

-Haklısın Acar. Ona dokunmaktan fazlasını yapacağım." Ufukla beraber gülen erkek kalabalığına baktı Acar.

Ezdikleriyle birçok insan orada canını verse de, burada tamı tamına 49 kişi vardı.

Ve Acar'ın da var olduğunu tahmin ettiği 9 kurşunu.

-Bizimkiler nasıl istekli bir bilsen...Resmen 2 aydır karının resmiyle yatıp kalkıyorlar...Aa ama tabiki de öncelik bana ait olacak. Hamile olmasının pek bir önemi yok, tabii onunla işim bittiğinde hamile kalıp kalmayacağının da garantisini veremiyorum."

Acar damarlarında akanın kan değil, başka bir şey olduğunu düşünüyordu.

Çünkü fokurdayan o vücut sıvısı, şimdi buz kesmişti.

Yine de kaybetme korkusunu belli etmemeliydi.

-Bu dediklerin sadece bir bipoların hayal dünyasından kesitler...Ağabeyinden yola çıkmalıydın küçüğüm. O en son dediklerini yapmak için harekete geçtiğinde, ilk olarak bamyasından olmuştu. İkinci hareketinde de canından..." Ufuk'un gözleri akşamın karanlığında tehlikeli bir şekilde parladı.

O kıza çok daha kötülerini yapmayı kafaya koymuştu.

Ağabeyine acınmadığı gibi, Elvin'in gözyaşları akarken o da acımayacak aksine bundan son derece zevk alarak kızın bedenine türlü işkenceler uygulayacaktı.

-Ağabeyim o orospuya aşıktı...Aptallık etti. Eğer araba takip cihazına güveniyorsan, üzgünüm onu devre dışı bıraktık. Eh benzininin bu kadar erken bitmesi ve yolu kaybetmenize neden olan o "navigasyon" da bizim beyin takımımızın işiydi. Biraz yanlış yol tarifi ve evinizin bahçesine gizlice girdiğimde zırhlı camlarını alarak, taktığım korumasız araba camları...Sabah evinize kadar girip, karının telefonunu aldım. Güzel gecelikleri varmış bu arada, bundan sonra benim için giyer artık. Neyse hastahane önünden beri sizi izledim. Hamile haberini de aldım...Adamlarım arabalarıyla kafanı biraz karıştırdılar ve işte buradasınız....Sonuç olarak güzel bir plandı."

Acar da güldü samimi bir şekilde. Orospu çocukları güzel olan yapmıştı. Ama Acar'ın kendine ait GPS'ini bilmiyorlardı.

Ağabeyinin gelmesi için bu itleri oyalamalıydı.

Çünkü ağabeyi, hız yapacağını da katarsak, tahmini olarak 2 saatlik yolu yaklaşık olarak 1 saatte indirebilirdi.

Ufuk, Acar'ın gülmesine o kadar sinirlendi ki 49 kişinin içindeki toramana kafasıyla işaret etti Acar'ı.

Siyahi, 2 metre küsür boylu adam, bu soğuğa rağmen giydiği siyah atletinden görünen kaslarını göstere göstere Acar'ın yanına yaklaştı.

-Mesela, Ali karını en çok arzulayan adamlarımdan. Değil mi Ali?"

İri yarı adam Acar'a birkaç adım kala durdu. Güldüğünde belli olan altın dişiyle çok itici duruyordu. Bir elini yumruk yapıp, diğer elinin avucuna vururken konuştu:

-Evet. Beyaz kadınlar pek ilgimi çekmez. Hele ki...Pamuk kadar beyaz kadınlar. Ama hakkını vermeliyim, içinde kaybolmayı çok merak ettiğim bir karın var..." Ufuk da kalabalıkla beraber kahkaha attığında, Acar güldü. Tabii Acar gülünce hepsinin yüzü düşmüştü.

-Siyahi arkadaşlarım var biliyor musun Ali? Irkçı bir insan değilim ama, kişisel algılama." Sözünü bitirdiği an, silahıyla adamın kafasında bir delik açtı.

Kalabalık irkilerek Acar'a baktığında, gülümseyerek yere yığılan koca öküze baktı adam.

Silahıyla sakalını kaşıdıktan sonra, kalabalığa doğrulttu.

-Evet sıradaki önce çıksın." Çıkan 3 iri kişiyi daha öldürdüğünde Ufuk da kalabalığı zapt etmekte zorlanıyordu.

-Eğleniyor muyuz gençleeeeer?!" Diye bağırdı Acar.

Ve gelen 2 kişiyi daha devirdi.

-Tı tı tı. Yazık oldu...Sıradaki!" Çıkan 2 kişiyi de öldürdükten sonra Acar endişe etmediğini söyleyemezdi.

Çünkü 1 tek kurşunu kalmıştı. Ufuk konuşunca kafasından bu durumu uzaklaştırıp, genç adama döndü:

-Beni de mi vuracaksın Acar Devran? Bu kadar mı adamsın?"

-Başkasının karısına göz koyan, bebek katili olmayı göze alan ve her ne kadar şuan 41 kişi kalmış olsa da, başta 49 kişiyle kavgaya gelen sen mi adamlıktan bahsediyorsun? Merak etme seni ellerimle öldüreceğim." Ufuk dişleri arasından tıslar gibi konuştu:

-Burada 1 adamım bile kalsa, buradaki her yer bize ait Acar. En az 1 saat içinde bulur onu. Ve ne yapılacağını her birimiz iyi biliyoruz...Ne diyordu filmler? Ah buldum...Tanrı onu korusun."

Ufukla Acar birbirilerine nefret dolu bakarken Elvin gelen silah seslerinin üzerine camdan Acar'ı kontrol ediyor, uzaktan da olsa seçebildiği, ayakta duran silüetiyle teselli buluyordu. Onlar konuşurken kendini işine vermişti.

Ve onları kurtarmasını umduğu iki şeyi de hazırlamıştı. Gözündeki koruyucu şeffaf gözlükleri, beyaz laboratuvar önlüğü ve elindeki eldivenlerle çılgın bir profesörü andırıyordu.

Elindeki feneri alarak olduğu yerden kalktı genç kız, eski binanın başka bir kapısı olması tek ümidiydi çünkü. Acil çıkış için arka kapıyı bulduğunda yanına lazım olur diye baltayı da aldı. Arka kapının bağlandığı sokakta çıplak ayaklarıyla ilerledi.

Şuan bu şekilde çıplak ayakla, soğuk ayak tabanlarından karnına yükselirken yürümek, çocukları için son derece zararlıydı.

Bunun için sürekli onlardan özür diliyordu.

Yapacak başka bir şeyi yoktu. Çocuklarını babasıyla büyütmek istiyorsa bunu yapmalıydı.

Arka kapıdan sokağın girişine kadar yol olduğunu görmüş olduğunda, geriye dönerek tekrar arka kapıya doğru yürüdü ve binaya girdi. Arka kapıyı kilitlemişti tabiki.

Derin bir nefes alarak yapmış olduğu ses bombası etkisi sağlayacak 2 şişeyle beraber, demir çubuğu çekerek açtığı kapıdan çıktı.

Bu sırada sokakta olanları gördü.

Birsürü insanın üstüne çullandığı, hiç acımadan tekmelediği, sopayla vurduğu ve yumruk attığı kişi Acar mıydı?

Kalbi bir saniyeliğine tekledi.

Şuan kriz geçirmenin hiç sırası değildi.

Genç adam kalabalıkla baş etmeye çalışsa da başına aldığı sopa darbesiyle yere düşmüştü. Kendini korumak için başını elleri arasında tutsa da, çok zarar görüyordu.

Beline vurulan sopalar beyninde "Hayatımın kalanında dik durabilecek miyim?" Sorusuna sebep oluyordu.

Hiç acımadan sevdiği adama, çocuklarının babasına tekme atan öfkeli kalabalığa korkarak baktı.

Ses bombası yerlerini bir ümit belli etmek içindi aslında.

Belki bir ümit yardım eden olurdu.

55 dakikayı geride bırakmışlardı. Savaş nerede kalmıştı?

Eğer Savaş ya da başka biri gelmezse Elvin kalabalığı oyaladıktan sonra vücudu bu pozisyondan bile kötü bir durumda görünen Acar'ı nasıl taşıyıp, kimden yardım isteyecekti bilmiyordu.

-Allah'ım lütfen..." dedi gözleri dolu dolu şişeyi açarken. "Lütfen onu bana ve çocuklarıma bağışla."

Sokağın başında, yerin soğuğu tüm vücuduna işlemiş bilinci neredeyse kapanacak olan Acar'ın bile duyduğu bir ses yankılandı sokakta.

Ses bombası.

Sokağın başına doğru döndü kalabalık:

-Onu bırakın. Gerekirse beni alın. N'olur!"

Elvin bugüne kadar hiç yalvarmamıştı kendi için.

Acar'ın gözünden akan yaş, yüzündeki kanlar arasında seçilmiyordu. Varlığını sadece kendisi hissetmişti.

-Hayır...Elvin'im..." diye mırıldandı sadece, inlemeyle karışık bir şekilde.

Kalabalık Acar'ın yakasından düşerek sokağın sonundaki kıza döndü.

Hepsi aç bir şekilde, sokağın sonundaki kıza bakmaya başladığında Ufuk eliyle beklemeleri için işaret yaptı.

Kıza doğru yaklaştı biraz:

-Ah...Birileri ilgi istiyor sanırım." Kafasını, yerden kalkmaya çalışan ama başaramayan Acar'a çevirdi. "Sen ilgilenemiyorsan...Ben ilgilenirim. Ama...Tabi bu bir takım işi."

Elvin belli etmemeye çalışsa da korkudan sırtından soğuk terler aktığını hissediyordu.

-Elvin!" Diye bağırdı Ufuk bir anda. "Hadi gel buraya ve kocanın önünde seninle biraz eğlenelim! Hadi bebeğim, güzel bir vücudun var."

Elvin sanki böyle bir şey yapacaklarını tahmin etmiyormuş gibi davranmaya başladı, sahte bir korkuyla bağırdı:

-Ne...Ne?! Bana tecavüz mü edeceksiniz?" Kalabalık gülmeye başladı kızın korkmuş haline.

Ama bunun oyun olduğundan haberleri yoktu.

-Hayır hayır hayır..." dedi kız binaya koşarak girip. Kalabalık hızla binaya doğru koşmaya başladığında Ufuk Acar'a eğilerek saçlarından kavradı adamı:

-Karınla ilgilendikten sonra, seninle de ilgileneceğim."

Kalabalık bina kapısını kırmaya yaklaşmışken Elvin topuklu ayakkabılarıyla beraber ikinci planını yanına aldı.

Bu binanın sahibi her kimse ona teşekkür edecekti.

Topuklu ayakkabılarının topuk kısımlarını kemerine geçirerek, baltayı aldı. Ve arka kapıdan hızla çıktı ve ardından kilitledi. Tam bu sırada kapı kırılmış, adamlar içeri girmişti bile.

Dört bir yana yayılıp Elvin'i arayan adamların haricinde bir adam Elvin'in arka yolda önüne çıkıp üstüne atladı.

Genç kız elindeki baltayı adamın kafasına geçirmeyi düşünse de katil bir anne olmak istemiyordu.

Adam, tişörtünü yırtmak için ellerini kızın boynuna getirdiğinde Elvin baltanın sapıyla adamın kafasına sağlam bir şekilde geçirdi.

Adam inleyerek geri çekildiği sırada, adamın kafasını bacakları arasına alarak kuvvetle sıktı ve sapla bir kere daha kuvvetli bir şekilde vurduktan sonra bayıldığına emin olarak hızla yerinden kalktı.

Yoluna yanındakileri bırakmadan hızla koşarak devam etti.

Yerdeki kırık cam ayağına girmişti. İnleyerek de olsa yoluna devam etti kız. Pes etmek yoktu!

Nefes nefese sola döndüğünde sokağın başına varmıştı işte.

Acar'ın yanına eğilerek adamın yüzünü elleri arasına aldı. Adam adını söylediğinde ilk defa mutlulukla gülümsedi.

Acar zorlanarak da olsa iki kelime edebildi:

-Elvin...Git." Kadının yapması gereken en mantıklı şeydi belki.

Ama o aşıktı.

Yani mantıklı olması pek beklenemezdi.

-Onlar seni öldürsün diye mi? Asla! Tutun bana aşkım." Acar'ın bir kolunu omzuna atarak ayağa kaldıran kız, ilerlerken sokağın sonunda yarısı binadan çıkan kalabalığa baktı.

-Kaçıyorlar!" Dendiğinde cebindeki çakmakla fitili ateşe çoktan vermişti ve şişeyi tam da sokağın ortasında kendilerine koşan adamlara doğru attığında ortalığı büyük bir duman kapladı.

Elvin Acarı taşıyarak, yolda çıplak ayağına batan cama ve Acar'ın ağırlığına rağmen hızla ilerlerken Acar zorla konuşarak sordu:

-Ne yaptın sen güzelim?" Elvin derin nefes alarak gözleriyle güvenli bir yer bulmaya çalışırken, sokağın köşesindeki bir apartman kapısına sindi.

-Sis bombası gibi bir şey." Acar öksürdüğünde Elvin beynini zorluyordu.

Şimdi ne yapacaklardı?

Tam bu sırada, etrafı kontrol ederken, bir tokat yedi Elvin.

Yere düşmesine ve kafasını merdivene çarpmasına neden olan bir tokattı bu. Kafasını kaldırıp Ufuk'u gördü.

Ve elinde gece karanlığında parlayan sivri, metal şeyi de.

Bıçak.

Yutkunarak ayağa kalkacağı sırada, karnını hedef alan bir tekme yedi Elvin, her ne kadar elleriyle karnını son anda korumaya çalışsa da.

Ufuk tehlikeli bir şekilde Acar'a döndü.

-Karının ölümünü izle." Acar oturduğu yerden Elvin'in aldığı darbeden güç alarak hızla kalktı.

Bacağını kaldırıp Ufuk'un kafasına tekme geçirdi. Elvin'in ise gözü kendisiyle yere düşüp, topuğu kırılmış ayakkabısına ilişti.

Kırılan sivri topuğu eline alıp, zorlanarak kalktı yerinden. Ayağa kalkmış Ufuk'un gözüne bir saniye bile düşünmeden sapladı topuğu Elvin.

Genç adam acıyla inleyerek yere düştü.

Gözünün acısından kıvranıyordu.

Elvin Acar'ın kolunu tekrar boynuna atıp derin bir nefes alarak onu kaldırmaya çalışırken tam o an, saatler 20.50'yi gösterirken bir şey oldu.

Ufuk gözüne aldığı kalıcı hasarın acısını, öfkesini hatırlayarak bir anda atmış, Elvin'i bıçaklamak için hamle yapmışken; Elvin'in karnını hedef alan bıçak, Acar'a saplanmıştı.

Tam bu sırada Acar'ın elinde patlayan silah, kalan son kurşun, Ufuk'u yere düşürmüştü.

Çocuklarının ve karısının geleceğini Ufuk'tan kurtardığını düşünürken, yüzündeki tebessümle, Elvin'i, hayatının kadını başındayken dayanmaya çalıştı adam.

Sokağa giren Lamborghini Aventador ile kafası rahatlayarak kaldırıma düştü, istemsizce dayanamayan gözleri kapandı adamın.

Ağabeyi gelmişti.

Kaybetmemişti.

Saat 20.52 ydi.

***

Bölüm Sonu 😘😘😘 2900 kelime! Hata vardır, okurken yazın lütfen düzenleyeyim.

En uzun bölümüm oldu!

Yorum istiyorum ve oy tabiki!

Özellikle oylar okunmaya göre oldukça düşük.

Bir sonraki bölümün erken veya geç gelmesi sizin elinizde. Yorumlarınızı bekliyoruum...

Ama yb, yb, yb olanları değil rica ediyorum.

Ve tabiki 'lütfen ölmesinler' içerikli yorumlar da istemiyorum.

Bana ve kurguma güvenin lütfen. ❤️

Ne düşünüyorsunuz?

Acar? Ne olacak?

Elvin? Bebekler ne durumdadır?

Savaş ne yapacak?

Çok mutluyum, huzurluyum. Tabi şu bölümü yazmak benim için de pek kolay olmadı.

İçim daraldı, karardı ayol!

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere:

Sevin, sevilin. ❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

22.1M 900K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
47.5K 3.5K 12
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...
321K 1.5K 46
seks hayatın bir parçası...
168K 4.9K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...