Soo'nun alarmıyla apar topar hastaneye gittik. Jin telaştan tüm bilgileri yanlış doldurmuştu. Jungkook duruma el koyup belgeleri doldururken ben sedye de bağırmakta olan Soo Jungla meşguldüm. Ona sakin olup derin nefesler almasını söyledikçe o daha çok sinirleniyordu. O içeri alınırken Jin bebek çantasını kontrol ediyordu. Hayır yani çantadakileri dışarıya dökmemesi daha mantıklı olurdu ama aklı yerinde değildi. Çantayı elinden alıp eşyaları yeniden içine koyarken, Jungkook Jini koltuğa oturttu ve ona sakin olmasına dair bir şeyler söyledi. Dakikalar sonra doktor içerken çıktığında Jin yerinden kalkıp heyecanla neler olduğunu sordu. Doktor yanlış alarm olduğunu doğum falan olmadığını söylediğinde derin bir nefes almıştık. Ancak doğum her an başlayabilirdi. Bu yüzden hastanede kalması gerekiyordu. Yolda haber verdiğimiz Jinin ve Soo Jungun ailesi de gelip bizi soru yağmuruna tutmaya başladığında. Lanet ederek bir köşeye sinip oturdum. Nihayet herkes sustuğunda doktor içeri girebileceğimizi söyledi . Onlar içeri girdiğinde Jungkook ve ben kapıda beklemeyi tercih ettik.
"Kendimi yaşlanmış hissediyorum" dedim. Tüm enerjimin bitmiş olduğunu belli ederek.
"Bende öyle " dedi Jungkook da sesinden tüm enerjisinin bittiğini belli ederek.
Soo Jungun bağırtısı tüm hastaneyi tutarken Jin özür dileyerek ailesini dışarı çıkarıyordu.
"Gerçekten fena bu kız " diyip kalktım.
Odaya doğru giderken aileleri dışarı çıkıyordu. Soo'nun yanına gittiğimde beni gördüğüne sevinmiş gibiydi.
"Neden bağırdın?" Diye sorduğumda yeniden sinirlenip
"Gerizekalı ebeveyinler . Jinin annesi neden yanlış alarm olduğuna dair salak salak konuştu. Benim annem de üstüne laf sokunca çıldırdım işte. Ben burda canımla uğraşıyorum. Kadının tek derdi keyfi aishh ! Cidden çıldırcam. Ailesi olmayan bir eşinin olması en iyisi Sae Jin"
"Belki de öyle.." diye mırıldanırken Jin ve Jungkook içeri girdi.
"Ben burda kalırım. Siz gidin hadi " dedi Jin.
"Ya yardıma ihtiyacın olursa. Olmaz bizde burda kalıcaz. Hem ben arkadaşımı bu günde yalnız bırakamam" dedim
"Neden ama gitseydik iyi olurdu ben.."
"Ya Jungkook!" Diye çıkıştığım da Jungkook sustu ve hiçbir şey söylemedi. Git gide Soo'ya benziyordum.
**
Gözlerimizi iki dakika yummuştuk, sadece iki dakika ama Soo'nun cırıltılarıyla uyandık. Bu sefer gerçekten geliyordu. Ve ben çok heyecanlıydım. Jin yeniden deli gibi dolanırken, Jungkook onunla ilgileniyordu.
Saatler sonra kapı açılmıştı ve hemşire elindeki bebekle yanımıza gelmişti. Şaşkınlıkla bebeğe bakarken kız elime bebeği bıraktı. Nasıl tutacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu, ya canını yakarsam diye çok endişe etmiştim. Ama bu konuda fena değil gibiydim.
"Merhaba " dediğimde o an gülümsemişti. Yeni doğan bebeğin gülebileceği hiç aklıma gelmezdi.
Jin karşımda durduğunda ona bakıp
"Kızına merhaba de" diyip ona uzattıp. Gözleri dolmuş bir şekilde kızını kucağına aldı. Bu an gerçekten kalbime dokunmuştu . Bu duygunun bu kadar değişik olabileceğini düşünmemiştim.
Bir de anne olduğumda nasıl bir his olacağını gerçekten merak ediyordum..
**
5 yıl sonra
"Jungkook sana kaç defa dedim!"
"Jin şunu al yerden artık. Sabahtan beri üzerine basıp geçtin. Döküntülerinden bıktım "
"Yaa Jungkook! Gel diğer yemeği karıştır "
"Jin kalkta oğlumuza bak görmüyor musun temizlik yapmam gerek"
"Jungkook al şu çocuğu ağlıyor duymuyor musun?"
Bu ve daha da çok söylenerek geçiyordu evliliğimiz.
Evet evliliğimiz .
Biz de artık Jungkook ile evliydik. Nasıl oldu dersiniz?
-
Jin ve Soo kızları Seon Ah'nın doğumundan sonra hayatımız tamamiyle değişmişti. İlk olarak benim kucağıma verildiği için mi bilmem ama ona beslediğim çok başkaydı. Önceden ona bakma düşüncesinde bile değilken günün 24 saati onun güzel kokusunun yanından ayrılmak istemez olmuştum. Jin yokken Soo'ya ben yardımcı olmuştum. Birlikte tüm yazı bitirmiştik. Ardından Soo okulu bırakıp kızını tek başına büyütmeye başlarken biz o sıkıcı okul günlerine Jungkookla devam etmeye başladık . Öyle ya da böyle biz okuldan mezun olmuştuk. Jin ve Soo bir ebeveyin gibi mezuniyet törenimize katılmıştı. Komik bir durum olsa da güzeldi..
Mezun olduktan sonra Jungkookla günümüzün çocuğunu yeni evimizde geçirmeye başladık. Ben bir kafede çalışırken. Jungkook amcasının yanında bir işe girmek zorunda kalmıştı. Zamanla evi güzel bir şekilde dizayn etmiştik.
Seon Ah 4 yaşında olduğunda ise Soo'nun yeni bir bebek haberini almıştık. Bu doğuma daha tecrübeli olmamız fazlasıyla iyi olmuştu. Woo Jin dünyaya geldiğinde. Soo Jungu yine yalnız bırakmak istememiştim. Bu yüzden Jungkookla yeni ev fikrini bir süre askıya almıştık. Ancak bu arada hesaba katmadığım bir şey olmuştu. Jungkook bana evlenme teklifi etmişti. Hemde beni kayalıklardan suyun derinliğine iterken. Evet cevabımı aşağıya inerken vermiştim. Daha sonrası zaten dünyanın benim için yok olduğu zamandı . Benim için harika bir evlenme teklifi olmuştu. Deniz benim için en önemli varlıklardan biri olmuşken bu güzel anı orda yaşamamız ayrı bir güzeldi..
Evleneceğimizi anneme söylediğimde tepki vermedi. Aksini bizi tebrik etti ve çok mutlu olduğunu söyledi. Yaptıklarından duyduğu pişmanlık hala bitmek bilmiyordu.
Sade bir törenle evlendikten sonra Jungkookla yeni evimize taşınmıştık. Aynı evde yaşamış olsakta evli olmak farklı hissettirmişti. Başlarda Jungkook romantik sürprizler yapıyordu. Ancak bir yılı geride bıraktığımızda tüm sürprizler çoktan bitmişti. Aslında pekte itirazım yoktu. Sonuçta ben onunla sürprizleri için evlenmemiştim .
Ve bir gün ben o güzel haberi almıştım. Bitmek bilmeyen bulantılarımın nedeninin aslında hamile olmam olduğunu öğrenmiştim. Jungkook'a bunu nasıl söylemem gerektiği konusunda çokça düşündükten sonra.
Elime aldığım biri pembe biri mavi ayakkabıyı Jungkookun eline koymuştum. İlk başta ne olduğunu anlamayarak elindekilere bakarken. Diğer elini alıp karnıma koydum.
"Biz bir aile oluyoruz. Hamileyim" dediğimde gözlerinin yavaş yavaş dolduğunu görmem benim için unutulmaz anlardan biriydi.
Beni kollarının arasına alırken gözyaşlarına boğulması beni de ağlatmıştı. Yarım saat sevinçten anıra anıra ağlamıştık. Gerçekten tam da öyle ağladık.
"Sen harika bir anne olucaksın. Seni seviyorum Sae Jin" sözleri hala dün gibi aklımda dururken.
Çoktan o gün gelmişti. Biz bebeğimiz Jeonsan'ı kucağımıza almıştık. O kadar değişik bir duyguydu ki tarifi zordu. Bizden oluşan bir şeydi bu. Anlamı o kadar büyüktü ki o kadar özeldi ki . Ben daha önce böylesine anlamı büyük olan bir hediye almamıştım.
O günden sonra biz her ne kadar farklı evde yaşasakta. Her dakika birbirimize gidip asla ayrılmaz olmuştuk. Bebeklerimiz birlikte büyümüş ve kocaman olmuştu. Her yaş günlerini hep birlikte kutlayıp. Git gide yaşlandığımızı dibine kadar anlar olmuştuk.
O an anlamıştım. Hayatımın asıl evresinin şimdi başladığını..
**
Jungkook yarı çıplak bir şekilde kucağında Jeonsan'la beni karşılaşmıştı.
"Jungkook, ikinizinde şuan giyiniyor olması gerekirdi" Diye söylenerek içeri girdim.
"Durmuyor ki velet!" Diyip Jeonsan'a gıcık olmuş bakışlar attı. Jeonsan da ondan geri kalmıyordu.
"Babam telefonuyla uyraşmaktan baya bakmıyoy anne" dilinin yeni yeni kelimelere dönmeye başladığı zamanlarda bu velet daha da sevilir oluyordu.
"Pis baba ! Sen onu boşver oğlum gel ben seni giydiririm " diyip Jeonsan'ı alıp odasına ilerledim. Odasından kıyafetlerini alırken.
"Ya Saejin ne giyinicem gel bana bir şey bul" Diye seslendi çok sevgili kocacığım. Elimdeki kıyafetlerle yatak odamıza girdim. Jeonsan'ı yatağa bırakıp kıyafetlerini yanına bıraktım. Jungkookun yanına gidip dolaba kısa süreli göz attım. Ardından beyaz bir gömlek ve dizleri yırtık bir kot çıkarıp ona uzattım.
"Sen böyle mi geliceksin?" Diye sorduğunda üzerime baktım. Siyah kot ve siyah bir tişörtün nesi vardı?
"Evet" dediğimde.
"Ne o cenazeye gider gibi kutlama yapıcaz Saejin . Sende şu beyaz elbiseni giy hadi " dedi.
"Doğru. Tamam oğlumu giydireyim değişirim " diyip beni yatakta bekleyen Jeonsanın yanına ilerledim.
Minik beyaz gömleğini giydirip üzerine bahçıvan model kahverengi kıyafetini giydirdim. Lacivert renk ayakkabılarını da giydirip yine lacivert renk onu daha da tatlı gösteren papyonunu taktım. Saçlarını da güzel bir şekle soktuktan sonra başına bir öpücük koyup.
"Şimdi anne giyinsin' diyip kalktım. Bu sırada Jungkook hala aynaya bakıp oyalanıyordu.
"Giyin artık be adam! " diyip dolabıma ilerledim. Üzerimdeki siyah tişörtü çıkarıp katlarken. Jungkookun bakışlarını hissettim. Hala yarı çıplak bir şekilde bana doğru gelirken. Hormonlarım anında devreye girmişti.
Parmaklarını belime yerleştirip beni kendine çektiğinde
"Yaa! Çocuğun önünde rahat dur. Gitmemiz gerek hemen giyin"
"Bu gece oğlumuzu Jinlerde bırakıp dönelim olur mu?" Diye sorduğunda gülümsedim.
"Bunu düşüncem. Şimdi giyin"
**
Jungkook Jeonsanı alıp ilerlerken ben de bebek çantasını almıştım. Kapıyı çaldığımız da Soo ve Jin açmıştı. Seon Ah
"Teyzee" Diyerek bacaklarıma sarılırken. Elimdeki çantayı kenara bırakıp onu kucağıma aldım.
"Benim güzel yeğenim ne kadar da güzel olmuş hani öpücük" diyip yanağımı uzattım. Uzunca bir öpücük koyduğunda onu yere koyup.
"Hadi gidip anneye yardım edelim" dedim.
Jungkook Jeonsan'la ilgilenirken. Jinde Woo Jine bakıyordu. Şükür ki daha fazla veletimiz yoktu. Seon Ah bize gücü yettiği kadar masa kurmamızda yardım ediyordu. Bu kız gerçekten ideal gelin adayına tamamiyle uygundu. Şimdiden talibi olursa şaşmazdım. Bu kadar becerikli olması aslında normaldi..
Masayı donattığımızda yerimizi alıp Soo Jungun yapmış olduğu yemekleri midemize indirdik. Ardından pastayla arkadaşlık günümüzü kutladık. Evet bugün Jin Soo ben ve Jungkookun resmi olarak dörtlü olduğu gündü. Ve biz bu günü bile atlamadan kutluyorduk.
Geriye baktığımda Jungkook gibi bir eşe sahip olduğum kadar iki güzel dostta da sahip olmuştum. Bu dünya da iki şey zor bulunurdu. Biri sana gerçekten sadık olup seni ölümüne seven bir insan bulmak. İkincisi ise sana gerçekten ihanet etmeyen sonsuza dek arkadaşın olucak iyi yürekli insan bulmaktı.
İkisi birleşince hayat gerçekten de daha yaşanır bil hal alıyordu...
**
Jeonsan Jungkookun kucağında kıvrılıp uyurken. Ben kapıyı açtım ve içeri girdik. Güzel geceyi ardında bırakırken Jungkook Jeonsanı yatırmak için girmişti. Ben de kendimi koltuğa bırakıp boş boş tavana baktım. Jungkook döndüğünde başımı kaldırıp yanıma oturuşunu izledim. Yanıma oturduğunda beni kollarının arasına aldı. Başımı göğsüne koyup gözlerimi kapattım.
"Saejin !"
"Hı"
"Sence de artık ikinci çocuğun vakti gelmedi mi?" Diye sorduğunda gözlerimi anında açtım. Bir şey dememe fırsat vermeden beni kucaklarken.
"Bunu sen doğurursan olur. " dediğimde büyük bir kahkaha attı.
"Ciddiyim. Hamilelikte aldığım kiloların hatti hesabı yok"
"Ya Saejin! Boşuna nefesini tüketme. Birazdan yeterince tükenicek'
"Yaa! Pis sapık "
"Kocanım ben senin kadın!"
"Kes sesini de bir an önce çık şu merdivenleri. Beyaz gömlek sen de fazla seksi duruyo bir dahakine kendime hakim olmak için bu gömleği yasaklamalıyım"
"O halde bu gömleği bundan sonra asla üzerimden çıkarmam"
***
Bu ne biçim soooonnnn dediğinizi duyar gibiyim. Daha iyisi ne olurdu bilmiyorum...
Aslında ben sevdim gibi umarım siz de sevmişsinizdir.
Öncelikle hikayenin başından beri benimle olan yorumlarını oylarını eksik etmeyen tüm okuyucularıma kocaman teşekkürlerimi sunuyorum.
Sizleri seviyorum
Sevgilerimle