X KİŞİSİ (TAMAMLANDI)

By gulsahhcan

4.1M 140K 25.8K

Beni tanıyan herkes, şu hayatta tahammül edemediğim iki şeyin karanlık ve uykusuzluk olduğunu bilir. Geceleri... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
Bölüm 21
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
Aslanlar ve Diğerleri

BÖLÜM 22

70.4K 4.6K 1K
By gulsahhcan





Barış'la birlikte okula yürürken , bir yandan da sınavdan sonra –eğer kazanabilirsek- gitmeyi düşündüğümüz üniversiteler hakkında konuşmaya başladık. Ben Ankara'da bir yer okumak istediğimi söylerken Barış'ın düşünceleri bambaşkaydı. Yurt dışından bahsediyordu. Moralim bozulsa da yüzüme yansıtmamaya çalıştım. ''İşte dediğim gibi , sporda ilerlemek istiyorsam yurt dışındaki o okul, benim için çok iyi olacak. '' Kafamı sallayarak yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. ''En iyisi ne olacaksa senin için, o olsun.''

''Senin niye yüzün düştü bakayım?''

Sorduğu soruyla kaşlarımı havalandırdım. Anlamayacak kadar salak bir çocuk değildi benim sevgili sevdiceğim. Yoksa öyle miydi? '' Bir şey yok. '' dedim ve Barış'ın elini bırakarak ellerimi ceplerime soktum. Kaşları çatıldı hemen. ''N'apıyorsun sen?'' Omuzlarımı silktim. ''Ne yapmışım?''

''Trip atıyorsun.'' dediği an onu alkışladım. ''Nasıl da zeki...'' Kahkaha attığındaysa kaşlarımı çattım ve ellerimi belime koydum. Dalga mı geçiyordu benimle? ''Bana trip atma güzelim. Biliyorsun, henüz hiçbir şey net değil ve seni bırakıp gideceğimi sanmıyorum zaten.'' Bu mutluluktu işte. Rahatlamış bir şekilde kollarımı Barış'ın boynuna doladım. Geleceği için gitmek zorunda kalsa bile beni aklından ya da hayatından çıkarmayacağından emindim. Okula vardığımızda Barış antrenman için yanımdan ayrılırken okulun bahçesindeki servis dikkatimi çekti. Taha '' Hayırdır arıza? '' diyerek omzuma kolunu attı. ''Nereye bakıyorsun?''

''Bu servis ne iş? '' diye sordum. ''Futbol takımı antrenman için başka bir yere gidecekmiş bugün sanırım.'' dediğinde anladığımı belirtircesine bir mırıltı çıkartım ağzımdan. ''Hatta geliyorlar bak.'' Taha'nın işaret ettiği yöne kaydı gözlerim. Barış'ların yeniden bu tarafa doğru yürüyor olduğunu fark ettim o sıra. Taha'yla birlikte kenara çekilirken takımdakiler servise binmeye başladılar. Barış'sa koşarak yanıma geldi. Yanağımdan öptü uzunca. ''Kaç gibi döneriz bilmiyorum. Olmadı akşam evine gelirim, olur mu?'' diye sordu. Benden onayı aldıktan sonra ise Taha'ya '' Sana emanet. '' diyerek bu kez servise koşturdu.

''Sırıtma sırıtma. Yürü hadi derse geç kalacağız.'' diyerek beni ilerlerken Taha'nın karnına dirseğimi geçirdim. Ardından ona sarılarak sınıfa doğru yürümeye başladık. ''İlk ders neydi lan?'' dedim bir anda matematik olmamasını umarak.'' Matematik. '' cevabını aldığımdaysa alnıma bir tane geçirdim. ''Oğlum ben ödevi unuttum ya!'' Taha kahkahayı basarken ellerini kaldırdı. '' Yalnız değilsin güzellik. '' Büyük bir bıkkınlıkla kendimi sırama bırakırken hocanın içeri girmesi üzerine derin bir nefes aldım. ''Şimdi sıçtık.'' diye fısıldadım Taha'ya.

#

''Lan Eylem! ''

Taha'nın koşturarak yanıma gelmesi üzerine kalemimi masaya fırlatarak ayağa fırladım. ''N'oldu oğlum? Ne bağırıyorsun?''

''Barış'ın doğum günüymüş mal insan!''

Gözlerim şokla açılırken '' Hassiktir! Harbi mi be? Bugün müymüş? '' diyerek cırladım heyecanla. Taha'ysa gözlerini devirdi. '' Bugün değil, bir hafta sonra. '' Bana boşa heyecan yaptırdığı için içimden canım arkadaşıma küfrederken ''Kim söyledi haftaya olduğunu? Kesin mi?'' diye sordum hemen. ''Bugün beden hocası elime dosya verdi öğretmenler odasına götüreyim diye. Futbol takımının lisans listeleri vardı. Oradan gördüm, kesin bilgi yani. ''

''Sevgiliyiz ama birbirimiz hakkında çok az şey biliyoruz Taha ya... Ne yapacağım ben şimdi doğum günü için? Ne sever, ne sevmez bilmiyorum ki hiç...'' Bıkkınlıkla kalktığım yere bedenimi bırakırken ofladım. Taha da yanıma ilişti. '' Doğru diyosun. Ona bir el atmak lazım bence de.'' Kalemimi parmaklarım arasında çevirmeye devam ederken ''Nasıl?'' diye sordum. Gerçi benimki sorudan çok, çaresizce cevabı olmayan bir soruya takılıp kalmaktı. Dirseklerimi masaya koyarak ellerimi çenemin altında birleştirdim. Tam o anda aklıma gelen hain fikir ise bir anda ''Filler aşkına, buldum!'' diye bağırmama neden oldu.

#

''Kızım saçmalama. Salak mısın sen? Andaval andaval fikirler buluyorsun sonra buna kendi kendine heyecanlanıyorsun. Olmaz bence, yapmayalım böyle bir şeyi.''

Taha'nın heves kırıcı konuşmasının ardından gözlerimi devirirken sırama iyice yerleştim.'' Ya neden? Bence çok eğlenceli olur. Düşünsene, alacağım kuzenimin kullanmadığı telefonu, Barış'a mesajlar atmaya başlayacağım. Ardından sinirlenecek, delirecek. Doğum gününde de ona sürpriz hazırlayacağım yere gelmesini sağlayacağım.'' Ellerimi birbirine vurarak ''Bence gayet aksiyon dolu bir hafta olacak!'' diye devam ettim. ''Ben bir şey demiyorum yavru kurt. Nasıl istiyorsan öyle olsun bakalım...'' Omuz silktim hemen ve telefonumu çıkararak kuzenime mesaj attım heyecanla.

Gönderilen: Kuzikokiko

'' Kuzen senden bir şey isteyeceğim... Okul çıkışında size geleceğim, bir yere kaybolma olur mu?''

Okul çıkışında Barışların henüz gelmemesini fırsat bilerek aceleyle çantamı aldım ve teyzemlere doğru koşturmaya başladım. Binanın önüne geldiğimde merdivenleri öyle hızlı çıktım ki engelli koşu maratonuna katılmış olsam, derece yapardım şüphesiz. Kapıyı tekmelemeye başladığım sırada telefonum titredi. Teyzem kapıyı açarken içeri geçtim ve telefonumu cebimden çıkardım. Barış mesaj atmıştı.

Gönderen: Barış

''Özledim seni. Akşam buluşuyoruz değil mi?''

''Hayırdır güzelim? Haber vermemiştin geleceğini...Şaşırdım.'' diyen teyzeme bakışlarımı çevirdiğimde ''Emre'yle bir işim var teyzeciğim. Ondan geldim, burada değil mi?'' diye sordum hemen. Kafasını sallayarak ''Odasında.'' dedi. Başka bir şey söylemeden Emre'nin odasına koşarken az kalsın düşüyordum. Koridordaki halıya içimden küfrederken kapıyı tıklatma ihtiyacı duymadan içeri daldım.

''Kuzikokiko!''

''Geldi deli...'' diyerek yatağına yayılan Emre'nin yanına iliştim. ''Canım kuzenim benim...Ne yapıyorsun? Nasılsın? Keyfin yerinde mi? Ay canım benim...'' Eğilerek yanaklarını sıkıştırdığımda kollarımı tuttu ve itekledi beni. ''Ya kızım dengesiz misin sen? Daha geçen ay sizdeyken kafama flüt fırlatan sen değil miydin?'' Kahkaha atarak kendimi yatağa bırakırken '' Çok komikti lan! '' dedim yarıla yarıla. Haketmişti de atmıştım flütü kafasına. Sonuçta benimle dalga geçmesine izin verecek kadar naif bir kızcağız değildim. ''Ne isteyeceksin, dökül hadi. Geç yalakalık faslını.'' Doğruldum hemen yattığım yerde. ''Senin şu diğer hattın var ya, kullanmadığın. O lazım bana. '' Emre kaşlarını çatarken ''Ne yapacaksın?'' diye sordu. Gözlerimi devirdim. ''Sana ne oğlum, ver işte. Ne kurcalıyorsun? ''

''Hah! Döndü özüne...'' diyerek gülmeye başlarken ayaklandı ve çekmecesinden çıkardığı telefonu bana doğru uzattı. ''Yalnız kontör falan yok içinde, halledersin onu.'' Telefonu alarak çantama attım ve ayaklandım. ''Sen adamın dibisin be Emre başkan! ''

''Tamam çirkinleşme, kaybol.''

Uzatmadan odadan çıktım ve teyzeme de veda ettikten sonra eve doğru yola çıktım. O sırada aklıma gelen şey ile duraksadım birden. Barış'ı unutmuştum resmen. Telefonumu çıkardım hemen.

Gönderilen: Barış

'' Buluşalım buluşalım. Hatta bir saate kadar gel al beni.''

Oyunu da bir saat içinde başlatmış olacaktım zaten. Yolda seke seke yürüyüp bir yandan da şarkı söylerken operatörlerden birine girdim.

Başlayalım bakalım...

#

Barış'ın numarasını, Emre'den aldığım telefona kaydettikten sonra yatağın üzerine fırlattım ve dolabımın önünde dikilmeye başladım. Efes havlayarak etrafımda dolanırken onu fazlasıyla ihmal ettiğim gerçeği yüzüme tokat gibi çarpmıştı. ''Gel bakayım buraya! '' diyerek ellerimi dizlerime vurduğumda Efes üzerime atladı. Derdi oyun oynamaktı keratanın. Onunla biraz ilgilendikten sonra kabına yemeğini koydum ve beni rahat bırakması için odamın kapısını kapattım. ''Ne giyeceğim ya?'' diye kendi kendime söylenirken elim her zamanki gibi dolabımın alt rafındaki kot pantolonuma doğru gitti. Ardından bordo kazağımı da çıkardıktan sonra dolap kapağını kapattım. ''Salak çocuk. Kim bilir kimler kimler yavşadı bugün sana!'' Eteğimi kenara fırlatırken derin bir nefes aldım. ''Bu kadar hoş olmak zorunda mıydın acaba insafsız insan tanesi...?'' Kendi kendime konuşmaya devam ederken telefonum titremeye başladı.

Taha arıyordu.

''Tahacımcımcım! '' diyerek neşeyle telefonu açtığımda kıkırdadı. ''Üç –cım kullandığına göre dediğini yaptın demek...İyi bok yedin.''

''Ya sus, hevesimi kırma benim. Çok güzel olacak her şey...''

''Bir şey demiyorum ben sana. Ne yapıyorsun? Dışarı mı çıksak, baya sıkıldım evde. Ders çalışmak da gelmiyor içimden.''

''Barış'la buluşacağım.'' dediğimde gözlerini devirdiğine neredeyse emin olmuştum. ''Hadi kapatıyorum bebeğim, görüşürüz sabah.'' Telefonu kapattıktan sonra üzerimi hızla giyindim ve saçlarımı açarak bordo beremi kafama geçirdim. ''Oldu oldu.'' diyerek kendimi onayladığım an Barış'a mesaj atma vakti gelmişti. Emre'den aldığım telefonun kilidini açarak yatağa oturdum.

Gönderilen: Barış

''Demek bu soğukta, dışarıdasın ve bir başkasının kapısında bekliyorsun. Yakıştı mı futbolcu çocuk?''

Mesajı gönderdikten sonra heyecanla atan kalbimi tuttum bir süre. Cevap vermesini bekliyordum fakat bir süre cevap gelmedi. Ardından kendi telefonum titredi.

Gönderen: Barış

''Aşağıdayım güzelim. Gel hadi.''

Dudaklarımı büzerken ''Niye yazmadı bu ya?'' diye söylendim kendime. Ardından yazmamasının daha iyi bir şey olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Sonuçta bunu yapan bir başkası da olabilirdi. Ki Barış gibi bir çocuğa, ağzının suyu aka aka bakan bir sürü 'meteor avcısı' olduğundan, olağan bir ihtimaldi bu. Biraz uzun sürecekti fakat bir şekilde ikna edecektim onu bana mesaj atmaya.

Çok eğlenecektim çok!

Montumu üzerime geçirerek odadan çıktım ve anneme gözükmeden ayakkabılarımı giydim sessizce. Efes'e öpücük göndererek kapıyı açtığımda havlaması üzerine yerimde sıçradım. ''Yahu sussana!'' Efes anında geri doğru birkaç adım atarken ''Aferim.'' diye söylendim bu kez. Ardından evden çıktım. Barış her zamanki gibi ellerini cebine sokmuş, beni bekliyordu. Koşturarak boynuna atladığımda sarsıldı geriye doğru. ''Dur kızım, düşeceğiz.''

''Özledim çocuk. Ne var?''

Kahkaha atarak kollarını belime sardı ve kafasını boynuma gömdü. Bir süre bu şekilde sarıldıktan sonra elimi tutarak yürümeye başladı. ''Nereye gidiyoruz?'' diye sordum heyecanla. Barış'ın durgun halleri gözümden kaçmazken bunun attığım mesajla bir ilgisi olup olmadığını düşünmeye başlamıştım. Doğu'dan sonra bu tip bir şey yaparak onu korkuttuğumu biliyordum. Kendi için olmasa bile benim için endişelendiği kesindi. Fakat amaç da buydu zaten.

Ona unutamayacağı bir sürpriz yapacaktım.

''Neyin var senin?'' diyerek duraksadım ve tuttuğum elinden çekerek onu da durdurdum. ''Bir şey yok güzelim. Niye ki?'' dediğinde ise kafamı yana yatırarak 'sen ciddi misin?' bakışlarımı yolladım inanmadığımı anlaması üzere... ''Yoruldum. Hem de inanılmaz yoruldum. Tek istediğim seninle biraz vakit geçirdikten sonra uyumak.'' Anladığımı belirtircesine kafamı salladığımda beni kendine çekti ve sarıldı tekrardan. ''Bir şey daha var ama...nasıl söylesem bilmiyorum doğrusu.'' İşte beklediğim an geliyordu. Konuştur oyunculuğunu kızım! ''Söyle bakalım. Neymiş o?'' diye sordum yalandan. Barış biraz kıvrandıktan sonra telefonunu çıkardı ve bir şeyler yaparak elime tutuşturdu. ''Baksan daha iyi olacak.'' Attığım mesajla karşı karşıyayken gülmemek için kendimi adeta sıktım birkaç saniye boyunca. Sinirlenmem gerekiyordu. Bu nedenle aklıma Barış'a yavşayan Leyla'yı getirmeye çalıştım. Kısa süre içinde sinir olmayı başarırken bir anda Barış'a çevirdim bakışlarımı. ''Ne bu?''

''Bilmiyorum Eylem. Vallahi kim olduğu hakkında en ufak fikrim yok.''

Telaşı , az kalsın itiraf edecek konuma gelmeme neden olurken kendimi sıktım. Daha çok erkendi. Bir hafta boyunca devam ettirmem gerekiyordu planladığım sürprizi yapabilmem için bu oyunu. ''Nasıl bilmiyorsun ya? Bir bu eksikti!'' Telefonu Barış'a doğru uzattım ve arkamdaki kaldırıma çöktüm. Barış hemen önümde diz çökerken ellerimi avuçlarının arasına aldı. ''Bana bak, sakın aklından farklı şeyler geçmesin. Kim olduğunu bilmiyorum ve umurumda da değil. Biliyorsun bunu, değil mi?'' Kafamı usulca salladıktan sonra kollarımı Barış'ın boynuna doladım. Umarım çok kızmazdı bana tüm bunların bir oyundan ibaret olduğunu öğrendiğinde.

Sahi , kızar mıydı?

#

''Cevap yazmayacaksın yani kıza?'' diye sordum kollarımı Barış'tan ayırırken. ''Tabii ki yazmayacağım.'' diyerek kaşlarını çattığında ''Güvenmiyor musun bana?'' diye sordu. Ellerimi aceleyle savuştururken ''Yok, öyle değil. Yani kim bu yerden bitme, onu merak ediyorum sadece. Bulamazsam rahat edemem, deliririm kıskançlıktan sonra...'' Sırf bana cevap yazsın diye saçma sapan şeyler söyleyip, kendimi rezil ediyordum fakat başka çarem de yoktu. Fakat işe yarıyor gibi görünüyordu şimdilik. ''Kıskanıyorsun yani...'' diyerek imalı imalı yüzüme bakan Barış'ın ağzına bir tane geçirdim. ''Oha!Kızım yavaş ol azıcık, hayvan gibi abanıyorsun.'' Kahkaha atarak ''Sen de beni utandırma o zaman.'' dedim ve ayaklandım. ''Bana bak Barış! O kızın kim olduğunu birkaç gün içinde öğrenmezsen yolarım seni. Anlıyor musun? ''

''Güzelim nasıl bulayım, söylesene bana? Hem umurumda bile değil ki merak etmiyorum kim olduğunu. ''

''Barış! '' Yerimde tepinerek sevgili sevdiceğime bağırdığımda gözlerini büyüterek bir adım geri attı. ''Tamam haşin kızım, sakin ol tamam.'' Zafer kazanmış bir edayla arkamı dönerek eve doğru yürümeye başladım. Barış arkamdan ''Nereye be? Öpmedin bile daha...'' diye bağırırken umursamadım onu. ''O kızı bulmadan öpücük bekleme benden. Andaval inek seni! '' Ardından adımlarımı hızlandırdım ve binaya doğru koşturdum adeta. Bir an evvel Barış'a mesaj atmam gerekiyordu diğer telefondan. Binaya girer girmez kendimi odaya atarken, Emre'nin telefonunu elime aldım ve Barış'la olan sohbete girdim.

Çevrimiçiydi.

''Hıyara bak sen. Kimle konuşuyor bu davar?'' dememe kalmadan elimdeki telefon titredi ve Barış'tan bir mesaj geldi.

Gönderen: Barış

''Bana bak, kimsin bilmiyorum ama kız arkadaşım var benim. Eğer bizim okuldansan Eylem'i de tanıyorsundur. Valla seni bulursa ağzını burnunu kırar,ezer geçer, üstüne de çiçek bırakır... Ayağını denk alsan iyi edersin, bu da ilk ve son uyarım olsun.''

Barış'ın mesajını kahkahalar eşliğinde okurken hemen ekran görüntüsü alıp Taha'ya gönderdim. Çok geçmeden cevap gelmişti.

Gönderen: Tahacımcım

''Bu işin sonu iyi görünmüyor gözüme. Dikkat et ve beni karıştırma. ''

Hep heves kırmak zorunda mıydı bu çocuk yahu? Gözlerimi devirerek kendi telefonumu kenara bıraktım ve Emre'ninkini aldım.

Gönderilen: Barış

''Eylem'i tanıyorum evet. Ben seninle arkadaş olmak istiyorum, neresi kötü bunun?''

Barış mesajı okuduktan sonra cevap yazmazken hala çevrimiçiydi. Kimle konuşuyor diye düşünüp kendi kendime sinir olmaya başladığım sırada, telefonumun titremesi ile dizimin altına sıkışmış olan cihazı elime aldım.

Gönderen: Barış

'' Haşin Kızım. Bana yazan anonim delirmiş sanıyorum. Seni tanıyor ama korkmuyor senden. Erkek olmasın?''

Konuşmamızı ekran görüntüsü alarak bana göndermişti. Gülerek yazdığı mesaja cevap verirken Emre'nin telefonu da aynı anda titredi. Onu boş vererek önce Barış'a cevap yazdım.

Gönderilen: Barış

''Mikrop beyinliye bak sen! Dursun o dursun, kim olduğunu bir öğrenelim de göstereceğim ben ona korku nasıl oluyormuş.''

Gülmekten ağrıyan karnımı tutarken Emre'nin telefonunu aldım ve gelen mesajı açtım.

Gönderen: Barış

''Lan kimsin söyle o zaman. Arkadaş olmak isteyen anonim olarak yazmaz. Kimi kandırıyorsun?''

Hemen tuşlara dokundum.

Gönderilen: Barış

''Yanında sevgilin varken gelip seninle konuşmaya mı çalışayım? Saçmalama istersen, delinin teki kız. Üstüme atlar garanti. Uğraşamam onunla.''

Kendimi biraz gömüyordum fakat Barış'ın inanması için gerekliydi tüm bunlar. Zaten haftaya sona erecekti bu eğlence. En azından bir hafta boyunca biraz gülebilirdim Barış'a oynadığım oyun sayesinde. Hem fena mı olurdu? Belki bu sayede hiç tanımadığı bir insana karşı beni nasıl tanıttığını ya da sevgisinin arkasında nasıl durduğunu görmüş olacaktım. Şüphe ettiğimden değildi. Sadece meraktı benimkisi.

#

Uykumu gecenin bir yarısı bölen şey, telefondan gelen mesaj sesi olmuştu. Gözlerimi zorla aralayarak komodinin üzerindeki telefonu aldım ve gelen mesajı açtım.

Gönderen: Barış

''Düşündüm de aslında arkadaş olabiliriz.''

Saat gece 3'e geliyordu ve elimde tuttuğum telefon Emre'den aldığım telefondu. Sinirle gözlerimi mesajın üzerinde gezdirirken yatakta doğruldum. ''N'oluyor ya? Bu ne şimdi?'' diye söylendim kendi kendime. Barış durduk yere ona anonim olarak yazan biriyle arkadaş olmayı kabul etmişti ,öyle mi? Öfkeyle tuşlara dokundum.

Gönderilen: Barış

''Ne değiştirdi fikrini? Hani sevgilin vardı senin?''

Korkmaya başlamıştım. Barış gecenin bir yarısı, neden tanımadığı birine böyle bir mesaj atıyordu ki? Çok geçmeden cevap geldi.

Gönderen: Barış

''Haberi olursa sıkıntı olur, orası doğru. Ama olmazsa, sıkıntı da olmaz...''

Şok içerisinde gelen mesajı okurken ''Siktir...''diye fısıldadım. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Barış benden böyle bir şeyi nasıl saklardı ki? Titreyen ellerimle telefonu komodine bıraktım ve yastığıma sarılarak gözlerimi kapattım.

Sanırım yarın Barış'la görülecek bir hesabım vardı.

#

Sabah kalkar kalkmaz dün gece olan biten her şeyi anlatmak üzere Taha'yı aradım ve beni almaya gelmesini söyledim. Formamı giydikten sonra montumu üzerime geçirirken Efes'in havlayışlarını umursamıyordum. Çok sinirliydim. Bir gram uyku girmemişti gözüme. ''Uyandın sen, nasıl?''diyerek her zamanki rutininde odama dalan anneme gözlerimi devirerek baktım bir süre. ''Kızım ne oldu sana? Hasta mısın?'' diye sordu ardından elini alnıma götürürken. ''Yok bir şey anne. Hadi, çıkıyorum ben.''

''Yok yok, olmuş bir şey. Ne oldu anlat bakayım.''

Yatağıma kurulan annemi kolay kolay geçiştiremeyeceğimi fark edince ''Regl dönemim yaklaşıyor ya, ondan halsizim.'' deyiverdim. '' Öyle olsun Eylem Hanım...'' diyerek inanmaz bakışlarını üzerimde toplayan annemi umursamayarak çantamı ve telefonları da alarak evden çıktım. Taha beni bekliyordu. ''Taha oğlan, inanılmaz şeyler oldu ve ben delirmek üzereyim.'' Taha'nın ifadesiz suratı daha çok sinirimi bozsa da sonunda ne olduğunu sorması gecikmedi. ''Ne oldu kızım yine? Dur , günaydın de önce. Anında konuya dalıyorsun anasını satayım, afallattın insanı.''

''Bırak şimdi aydın günü. Günler benim için pek karanlık son birkaç saattir ve Barış'ın da hayatını karartmama çok az kaldı. Diyorum ki bacak arasına şöyle sağlam bir tekme geçireyim de bir daha kimseye yavşayamasın.''

''Oha lan, sakin ol. N'oldu bu kadar sinirleneceğin dünden bugüne?''

Derin bir nefes alarak Taha'ya olan biten her şeyi anlattım ve okula yürümeye başladık. ''İşte böyle. Şimdi gidip ağzını burnunu kıracağım Barış'ın.'' dedim kararlılıkla. Taha sinirlenmişe benzemiyordu. Bu durum kaşlarımın çatılmasına neden olsa da çok durmadım üzerinde. Gerçi normalde olsa gidip Barış'a kafa atması gerekiyordu fakat sakin karşıladı bu defa durumu. Üstüne bir de ''Hayır kırmayacaksın.'' dediğinde gözlerimi devirdim. ''Saçmalama Taha oğlan. Dün gece resmen kur yapışıma karşılık verdi Piçoroz Velet. Bu kişi ben olmayabilirdim, anlıyorsun değil mi?'' Taha kafasını sallarken kolumdan tuttu ve durdurdu beni. ''Bak oyunu sürdür Barış'ın doğum gününe kadar.'' dediğinde derin bir nefes aldım. ''Aklındaki şeyi söyleyecek misin artık dolandırmadan?'' diye sordum.

''Bak şimdi.. Bırak Barış senin, yani anonimin kur yapışına istediği kadar karşılık versin. Bir hafta kadar sürdür bu oyunu. Eğer devam edip sana olan biteni anlatmazsa, yani senden saklarsa bu durumu ; işte o zaman doğum gününde istediğini yaparsın. O senin canını yakmış oldu söylediği yalanla sonuçta. Sen de ondan doğum günü gibi özel bir günde ayrılarak almış olursun intikamını.'' Taha'nın fikri mantığıma oturmuştu. Her ne kadar sinirden deliye dönmüş olsam da bir hafta kadar sabredebilirdim. Yani umarım...

Okul bahçesine girdiğimizde Barış'ın futbol takımındakilerle beraber, merdivenlerin orada olduğunu görür görmez Taha'ya çevirdim bedenimi. ''Kendimi zor tutuyorum. Gidip ağzını burnunu dağıtasım var! Nasıl yapar bana bunu ya?'' Taha kolumu tutarak beni arkasına aldı ve okul binasına doğru ilerledik Barış'a gözükmemeye çalışarak. Binaya girdiğimizde de duraksayarak omuzlarımdan tuttu. ''Sabret. Hiç renk verme, anlamasın senin bildiğini. Eğer cidden böyle bir şey yapıyorsa, karaktersizin teki demektir zaten. Görelim bakalım gerçek yüzünü Barış Bey'in.'' Kafamı sallayarak Taha'yı onaylarken merdivenlerin başında durmuş bizi izleyen Doğu çekti dikkatimi. Gözlerimi devirerek yeniden önüme döndüğümde Taha ''N'oldu?'' diye sordu. ''Bir şey yok ya. Doğu salağı bize bakıyordu da...'' Taha bir anlık sinirle kafasını merdivenlere çevirdiğinde kolundan tuttum. Nefret ediyordu Doğu'dan. Son olaylardan sonra bir güzel benzetmek istemişti onu fakat Barış ve ben engel olmuştuk.

Olayların iyice büyümesine gerek yoktu.

''Eylem! ''

Barış'ın sesi kulaklarıma dolarken kaşlarımı çattım ve sinirle arkamı döndüm. Barış'a sert bir şekilde bakmış olacağım ki bir iki adım attıktan sonra duraksadı ve kaşlarını çattı. ''N'oldu güzelim, bir sorun mu var?'' Taha kolumu çimdirdiğinde sessizce inledim ve gülmeye zorladım kendimi. ''Yok, ne sorunu olabilir ki? Derse geç kalacağız.'' Arkamı dönerek merdivenlere doğru ilerledim koşar adım. Taha peşimden gelirken Barış bir kez daha seslendi ardımdan. Fakat duymamış gibi davranarak sınıfa girdim ve sırama oturdum. Çok geçmeden Taha yanıma gelirken ''Kızım salak mısın sen?'' diye sordu. ''Neden belli ediyorsun sinirli olduğunu, renk verme demedim mi sana?''

''Ben ona öyle bir renk vereceğim ki... Önce mor düşünüyorum, yüzü morarana kadar sıkacağım o boğazını. Sonra da kırmızı olur... Kör testereyle keseceğim o mesaj atan parmaklarını! ''

''Eylem.. Ne konuştuk biz?'' diye sitem etti Taha yanıma otururken. Sıkıntılı bir şekilde nefes verdikten sonra '' Ne yapayım? Yediremiyorum işte. '' diye söylendim. ''Haklısın. Ama sakin kal ki olaylar tam anlamıyla çözülsün. Hem sandığımız gibi Barış'ın anonime kur yapma gibi bir durumu olursa, doğum gününde onu terk etmen daha çok yakar canını. Sen de böyle olsun istemez misin?'' Kafamı sallayarak gözlerimi kısarken ''Gebersin acıdan.'' dedim ve kafamı masaya gömdüm. ''Beni önümüzdeki yetmiş beş yıl boyunca uyandırma olur mu? Herhalde seksen küsür yaşımda ölmüş olurum. Emin ol tek istediğim şu an bu olasılığın gerçekleşmesi.'' Taha'nın kıkırtısı kulağıma dolarken gözlerimi yumdum ve geceden beri uyumadığım için bastıran tatlı uykuya teslim ettim kendimi.

''Haşim Kızım?''

Barış'ın tatlı-sert kokusuyla göz kapaklarımı aralarken kafamı onun olduğu tarafa doğru çevirdim. ''Barış?'' Kafasını sallayarak ''Benim güzelim.'' dedi. Doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum bir süre. ''Saat kaç ya?'' Barış kahkaha atarak ''Okul bitti Eylem.'' dediğinde etrafıma bakındım hemen. Sınıfta kimse yoktu ve Barış başımda dikiliyordu. Bir anda olan biten her şey aklıma hücum ederken kaşlarımı çattım. ''Taha nerede?''

''Gönderdim onu. Bir şeyler yaparız diye düşündüm.'' Barış'la baş başa kalmak istemiyordum. Bu nedenle bir bahane uydurmam ve eve gidip oyunu sürdürmem gerekiyordu. Barış ''Bir şey mi oldu?'' diye sorarken ''Yok yok. '' dedim aceleyle. Ardından ayaklandım ve gün boyu hiç açmadığım çantamı sırtıma alarak montumu giydim. ''Anneme sözüm var, temizlik yapacağız bugün. ''

''Sizin temizlik günleri Pazar değil mi? Niye bugün yapıyorsunuz?''

Yutkunarak kaşlarını çatan ibibiğe diktim gözlerimi. ''Annemin keyfi misin Barış? Ne bileyim ben, çağırdı işte. Hadi tutma beni. '' Yanından geçerek sınıftan çıkarken kolumdan tuttu ve ''Bir şey var ama bana söylemiyorsun. Ne bu soğukluk?'' diye sordu. Dün geceyi aklıma getirmemeye çalışsam da beceremiyordum. ''O kız...'' dedim bir anda sesimi yükseltip. Ardından pot kırmak üzere olduğumu fark ederek çevirdim lafı. ''O kızın kim olduğunu bulana kadar böyle davranacaktım sana ama vazgeçtim, istemiyorum artık. Engelle kızı, boş ver. '' Barış yüzüme imalı imalı bakarken ''Hadi gidiyorum ben.'' diyerek sınıftan çıktım.

Allah sonumu hayır etsindi. Okul bahçesinden çıkarken Taha'yı aradım hemen. Birkaç çalışın ardından açtı. ''Taha'cığımcığım?''

''Söyle baş belası çok sevgili arkadaşım. ''

''Niye beni Barış'la bırakıp gidiyorsun ya? Manyak mısın nesin? Beynine sokayım senin canım kardeşim.''

''Beddualarını sonraya saklarsın. Ne yapsaydım, sevgilin sonuçta çocuk senin. Mecburen yalnız bırakmak zorunda kaldım. '' Gözlerimi devirerek ''Geri zekalı! '' diye bağırdım sokağın ortasında ve telefonu Taha'nın suratına kapattım. Eve doğru hızlı adımlarla ilerlerken Emre'nin telefonu titredi cebimde. Çatık kaşlarla telefonu elime aldım ve gelen mesajı açtım.

Gönderen: Barış

''Yazmıyorsun dünden beri? Vaz mı geçtin arkadaş olmaktan yoksa?''

''Bu kadarı da fazla ama artık! '' diye bağırdığım an etraftaki birkaç insanın bakışlarını üstüme çekmem gecikmedi. Elimi ağzıma götürdüm ve kendimi susturdum. Ardından binaya doğru ilerledim koşar adım. Merdivenlerden çıkarken bir yandan da Barış'a cevap yazıyordum.

Gönderilen: Barış

''Biraz garip geliyor mesajların. Hani sevgilin Eylem beni mahvederdi, çiçek falan dikerdi üstüme? Neden değişti fikrin?''

Sinirden titreyen ellerimle zile bastım ve çok geçmeden açtı annem kapıyı. ''Hoş geldin yavrum.'' Annemle göz teması kurmadan odama yürürken ''Ne oldu yine kız? Deli tepmiş gibi titriyorsun.'' diye seslendi. Yine umursamadım ve tepkimi odamın kapısını sertçe kapatarak gösterdim. Herhalde rahatsız etmezdi beni bu saatten sonra. Annem haklıydı. Titriyordum. Fakat tek titreyen ben değildim ne yazık ki. Barış cevap yazmaya devam ediyordu inatla.

Gönderen: Barış

''Bilmiyorum, sanırım sıkıldım biraz. Aksiyon arıyordum. Biraz da eğlence... Tam üstüne geldin anlayacağın. ''

Gözlerim fal taşı gibi açılırken ''Çük kafalı!'' diye bağırdım. Efes bir anda havlarken yeniden tuşlara dokunmaya başladım.

Gönderilen: Barış

''Yaptığın çok da hoş değil aslında. Sonuçta sevgilin var senin. Gizli gizli konuştuğumuzu duyarsa baya kızar. Hatta ayrılabilirsiniz...''

Şuna bak! Bana mesaj atıp, sorunun ne olduğunu öğreneceği yerde kızın tekine mesaj atıyordu. Taha'ya söz vermiş olmasam çoktan mahvetmiştim hayatını ya...

Gönderen: Barış

''Sen orasını bana bırak. ''

''Sorun çıkmaz, merak etme.''

Mesajı birkaç kez okuduktan sonra gözlerimin dolmasına engel olamadım. Mesajın ekran görüntüsünü alarak Taha'ya gönderdim ve telefonu yastığın altına fırlatarak kendimi yatağa bıraktım. ''Tam mutlu oldum derken, yıktın bütün dünyamı Piçoroz Bey!

Continue Reading

You'll Also Like

562 236 19
Oysa ebeveynlerimiz bize, her buldukları fırsatta ezberletiyordu bu cümleyi "kimseye fazlasıyla güvenme". Ahsenin düştüğü bu hatadan onu kim kurta...
20.9K 681 21
Mina:bak aşk diyorumm Mina:yanaş diyorumm Mina:kime diyoruuuummm
1.5K 693 18
Hayattaki tek sorunu 'kira borcu' olan Çağla, sonuçlarını düşünmeden kendine doğru gelen bir dövüş geçirir. Nasıl bir hataya düştüğünü anlayan Çağla...
8.3M 462K 54
Aleyna'nın yaz tatili için doğduğundan beri, bir kez bile görmediği amcasının yanına gönderilmesi ve onun üvey çocuklarıyla tanışmasıyla başlayan kar...