Doruk Sinangil

By swedishmafiaa

422K 23K 2K

"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinan... More

1-Tesadüfler
2-Soğuk rüzgarlar
3-Dolap
4-Ekim
5-Aile işleri
6-Sevgili
7-Yılbaşı
8-Yılbaşı
9-Ayrılıklar
10-Dengeler
11-Tehlike
12-Korku ve Öfke
13 - Azrail
14 - Kafes
15 - Araf
16 - Ring
17 - Biz
18 - Davet
19-Güneş
20-Dans
21-Mutlu yıllar
22-Asansör
23-Ağaçların ardında
24-Gözyaşları
25-Tek varis

26 - Yüzleşme

12.8K 732 310
By swedishmafiaa

Bölüm parçası : Keane - Everbody's changing

Naz

Ekim beni eve bıraktıktan sonra başka bir işi olduğunu söyleyerek gitmişti. Ben de üstümü bile çıkarmaya gerek duymadan kendimi koltuğa attım ve ağırlaşan göz kapaklarıma direnerek tavanı izlemeye başladım. 

Ekim hakkında öğrendiklerim ona karşı olan zıt davranışlarımı tekrar düşünmeme sebep olmuştu. Bundan sonra daha dikkatli olacak, beni çok fazla sinirlendirip zorlamadığı müddetçe ters davranmayacaktım. Beni kendisine yakın hissettiğinin farkındaydım ve garip hissediyordum. İşin garibi ben de kendimi ona yakın hissediyordum zira o olmasa yaşadığım zor günleri atlatabilir miydim, emin değildim. Gözlerimi kapattığımda yanımdaki yastığa sarıldım. Hafiften üşüyordum.

Gözlerimi açtığımda etrafım koyu mavi bir ışıkla çevriliydi sanki. Yürümeye çalıştım ama yönümü bulamıyordum. Ellerime baktığımda Azrail'in gri boks eldivenlerini gördüm. Rüya gördüğümün yavaş yavaş ayrıdına varıyordum. Rüyaya hükmetmek istermişçesine eldivenleri elimden çıkarmaya çalıştım ama boşuna çabalıyordum. Ardından mavi kaybolarak yerini karanlığa bıraktı ve çok yüksek bir yerden düştüğümü hissettim.

Nefes nefese yerimden kalktığımda titrediğimi fark ettim. Terden yüzüme saçlar yapışmıştı. Kendime gelmeye çalışarak saate baktım, uyuduğumdan beri yarım saat geçmişti. Elimi alnıma götürdüm, ateşim vardı. Üzüntüden hastalanmak böyle bir şeydi demek ki. 

Güç bela ayağa kalktığımda kapının çalmasıyla yerimde durakladım. Kafamdan ihtimalleri geçirirken gözlerimi ovuşturarak kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı yavaşça araladığımda gözlerim belirgin bir şekilde irileşti ve adrenalin hormonu tüm vücudumu sardı. Kulaklarımın alev almaya başladığını hissettiğimde koyu mavi gözlerine baktım. Rüyamda beni çevreleyen mavilik şimdi tam karşımda duruyordu.

"Doruk.." diyebildim belli belirsiz. Ardından şaşkınlığımdan sıyrılmaya çalışarak kapıyı biraz daha açıp geri çekildim. "İçeri gelsene"

Bir şey söylemeden içeri girdi, bakışları üzerimdeydi. Kulaklarım yanmaya devam ediyordu, tam anlamıyla sefil bir haldeydim ve beni böyle görmesini isteyeceğim en son kişi karşımdaydı. Doruk Sinangil.

"Ben üstümü değiştirip geleyim" dediğimde kibarca kolumdan tuttu.

"Gerek yok.."

Hafifçe yutkunduğumda kızaran kulaklarıma ve yanaklarıma dokundu. "Ateşin var senin"

"Önemli bir şey değil" diye mırıldandım gözlerine bakarken. Ben de öyle istiyordum ki onun yüzüne dokunmak, o izlemeye doyamadığım yüzüne.

"İlaç var mı hiç?" dedi endişeli gözlerle ben izleyerek. Cevap vermeden ona bakarken ne kadar özlediğimi bir kez daha fark ettim. 

"Ben seni çok özledim" dediğimde hıçkırmaya başladım. Nasıl bu kadar cesaretli olabilmiştim anlam vermek zordu ama gerçekten hissettiklerimi söylemek ayrı bir rahatlık veriyordu.

Tekrardan şefkatle okşadı yüzümü ve beni kendine çekti. 

"Ben de seni özledim" diye fısıldadı kızaran kulağıma. "Ve biliyorsun, senin olduğun her yere gelirim"

Gözyaşlarım boynunu ve omzunu ıslatırken ona sımsıkı sarıldım. "Ben de.." dedim hıçkırıklarımın arasından. "Senin olduğun her yere gelirim.." diye ekledim. "Ama nerede olduğunu bilmezsem nasıl sana gelebilirim ki?"

Burnumu çekerek gözlerimi kapattım. Tek istediğim şey biraz huzurdu ve o bana böyle sarılırken başka hiçbir şeye gerek yoktu.

"Nerede olduğumu biliyorsun" dediğinde beni saran kollarını indirip bir adım geri çekildi. "Yüzüme bak lütfen"

"Biliyor muyum" dedim titreyen sesimle. Bir türlü Azrail'i tam anlamıyla aşıp ona ulaşamıyordum ve artık çok yorulmuştum.

Kibarca boynumdan tuttuğunda beni tekrardan kendine çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Tek kolunu belime sarıp beni kendisine çekerken eridiğimi hissettim. Kesik öpücüklerinin arasında nefesimin titremesine engel olamıyordum.

"Şimdi biliyor musun nerede olduğumu?" diye fısıldadığında yüzümün yandığını hissettim.

Cesaretimi toplayıp bakışlarımı kaldırdım ve gözlerine baktım.

Mavinin adını koyamadığım tonları beni sararken hislerimden her zamankinden daha fazla emindim.

Sahi, tek bir rengin bu kadar çok tonu olabilir miydi?

*

Hazal

Kahvaltıda Ekim ile karşılaşmanın şokunu henüz üzerimden atamamışken bir de Doruk'un müstakbel sevgilisi ile tanışmam iyice sürpriz olmuştu. Neler döndüğünü tam olarak anlayamamıştım ama ortada ciddi bir şey olduğu kesindi. Naz, Doruk ile sevgiliyse neden Ekimleydi? Ya da ne bileyim Doruk'un bu durumdan haberi var mıydı, olsa ne olurdu falan. Bir de Ekim, Naz ile biraz fazla ilgileniyor gibiydi sanki. Yani olaya neresinden bakarsam bakayım garip geliyordu.

Ayrıca Doruk'un tek varis olması meselesi falan da bayağı ilginçti. Ekim ile Özge hiç anlaşamıyordu ama bir kez bile olsun Özge Ekim'in bu durumunu dile getirmemişti. Ailedeki herkes için zor olmalıydı fakat en kötüsü de Ekim'in içinde bulunduğu durumdu. İstenmemek ne demek biliyordum, her ne kadar onun kadar iyi olmasa da.

Nefesimi dışarı verirken kahve kavanozunu da alışveriş sepetime attım ve mısır gevreklerinin olduğu rafa uzandım. O sırada arkamdan biri çikolatalı mısır gevreğini raftan alıp gelişigüzel bir şekilde alışveriş sepetime attı.

"Napıyos-" derken önümü döndüm ve cümlemi bile tamamlayamadan öylece kaldım.

"Ekim?" dediğimde sesimdeki tedirginliği gizleyememiştim.

"Şimdi sen diyet bir şey falan alırsın diye müdahale etmek istedim" dediğinde umarsızca tek kolumu tutup ağırlığına bakarmış gibi kaldırdı. "Zayıflıktan öleceksin"

Sert bir şekilde kolumu çekip kurtardım. "Ne istiyorsun benden?"

Omuz silkti. "Hiçbir şey"

"E o zaman niye buradasın?" dediğimde kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Burası herkese açık bir market" dediğinde yeşil gözlerini devirdi.

"Sapıksın sen. Beni takip etmeyi bırak" diye tısladım.

Sanki komik bir şey söylüyormuşum gibi gülmeye başladı. "Sinangil boks okulunun kapısında yakaladığım kız mı söylüyor acaba bunu?"

Kulaklarımın kızardığını hissettim ve bakışlarımı kaçırdım. Gerçekten nerede ne diyeceğini çok iyi biliyordu.

"Beni rahat bırak" dediğimde alışveriş sepetimi kasaya doğru sürükleyip ondan uzaklaşmaya çalıştım. Nitekim pes etmeye niyeti yoktu, sessiz bir şekilde beni takip etti. Ben aldıklarımı öderken de aynı şekilde yanımda dikilip aldıklarıma baktı. Bir ara diyet sütü normal olanla değiştirmek istedi ama izin vermedim.

"Anoreksik falan mısın? Niye diyet süt içiyorsun?" dediğinde kasadaki kadın garip garip bize baktı. Sinirli bir şekilde nefesimi dışarı vererek aldıklarımı poşete doldurdum ve hızlıca marketten çıktım.

"Taşımana yardım edeyim" diye poşete uzandığında adımlarımı hızlandırıp ondan uzaklaştım ve "Git başımdan" diye söylendim.

"Biraz daha kibar olabilirsin" dediğinde sesi ciddiydi. Olduğum yerde durup ona döndüm.

"Tamam. Öyle olsun. Benimle açık açık konuşur musun?"

Hafifçe kafasını sağa eğdi ve ellerini paltosunun cebine götürdü. "Demek Özge'nin kankası Hazal sensin"

Gözlerimi devirdim. "Evet. Başka sorun var mı?"

"Çok sorum var. Hangisinden başlasam bilemedim" dediğinde iyice gerildiğimi hissettim. Konunun nereye geleceğinin elbette ki farkındaydım.

"İyi sen biraz yalnız kal, ne diyeceğini düşün" dediğimde hafifçe gülümsedi. Bu kez yüzünde en ufak kibir yoktu ve samimi olduğunu hissetmiştim.

"Bir şeyler içmek ister misin?" dedi birden.

"Hayır" dedim net olmaya çalışarak. Ona bir şey anlatmak istemiyordum.

"Hazal?"

Adımı duyduğumda irkilerek arkamı döndüm. İrkilmeme sebep olan şey ise sesin sahibini çok iyi tanıyor olmamdı.

"Selam Mete" dedi Ekim umursamaz bir tavırla. Mete ise basit bir şekilde selam verdi ona, daha çok neden şu an konuştuğumuzu, birbirimizi nereden tanıdığımızı anlamaya çalışıyor gibiydi.

Mete'ye olan öfkem bir türlü geçmemişti. Öncesinde bana o kadar yakın olup sonrasında yılbaşı gecesi hiçbir şey olmamış gibi başka kızlarla öpüşmesini ne kadar denesem de unutamıyordum. Yaptığı bu şey hayatıma çok farklı bir yön vermişti. Üzgün olduğum için partiden arka bahçeye çıkmış, orada Doruk ile karşılaşmış, onunla yılbaşına girmiştim. Öyle ki şu an Ekim ile içinde bulunduğumuz durum dahi Mete'nin eseriydi, her ne kadar farkında olmasa da olaylar zincirini tetiklemişti.

"Bir sorun mu var?" dediğinde bir bana bir Ekim'e baktı. İçimden 'varsa var sanane' derken derin bir nefes alıp bakışlarımı Ekim'e çevirdim.

"Bir şey yok. Ekim ile Limon'a bir şeyler içmeye gideceğiz" dedim düz ve soğuk bir sesle.

Ekim'in yüzüne bakmıyordum ama gülümsediğine emindim. 180 derece dönüşümü keyifle izliyordu.

"Öyle mi?" dedi Mete şaşkınlığını saklayamayarak. "Ben sizin tanıştığınızı bilmiyordum"

"Gitmemiz lazım" dediğimde Ekim'i kolundan çekiştirdim ve Mete'ye kısaca "görüşürüz" diye mırıldandım. O bunu çoktan hak etmişti.

Biraz uzaklaştığımızda "canını çok yakmış belli ki" dedi Ekim. Sesi her zamankinden daha ciddiydi.

Tedirgin bir şekilde kafamı kaldırdım. Daha çok benimle dalga geçer, teklifine hayır derken ani değişimime göndermeler yapar diye düşünüyordum. Fakat öyle olmamıştı.

Bir şey söylemek için dudaklarımı araladım ama boşunaydı. Susmak en iyisiydi.

"Doruk ile aranda tam olarak ne var?" dedi birden konuyu değiştirerek.

"Hiçbir şey" dedim. Yalan da sayılmazdı. Yeşil gözlerini bana çevirip dikkatlice süzdü.

"Ya sen?" dedim aniden. "Naz ile aranızda ne var?"

Bakışları bir an bile değişmedi, öyle ki ne hissettiğini anlamak imkansızdı.

"Bazı şeylerin adı yoktur" dedi düz bir sesle. "Senin gibi yapıp hiçbir şey dersem kendimle çelişmiş olurum"

"Başka sorun yoksa?" dedim yurdun olduğu sokağa sapmaya niyetlenirken.

"Var" dedi sakin bir şekilde. "Ama bunları sen biraz daha büyüyünce konuşuruz"

Uzaklaşmasını izlerken hafifçe iç geçirdim. Göründüğünden daha karmaşık bir karakteri vardı ve bazı söylediklerini anlamak için düşünmek gerekiyordu.

Fakat tüm bunlara gerek yoktu, içimden onunla uzun bir süre karşılaşmamayı denedim ve yurdun yolunu tuttum.

Normalde yazmıyorum geçici bir dönem için fakat güzel mesajlar aldım ve içimden yazmak geldi. Umarım beğenmişsinizdir. Sevgiler!

Continue Reading

You'll Also Like

108K 789 42
Bengi ile Cem Can ile Nalan İki evli çift. Bengi ile Can iş arkadaşıdır, zamanla aralarında yakınlaşma başlar ama ikisi de evlidir. Hem aşklarını y...
58.7K 3.7K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
113K 18.3K 40
TÖRE & ADALET SERİSİ 2. KİTAP♟️👠🎓