one million bullets || myg.

By alluretodarkness

399K 24.4K 18K

Önce sadece tek gecelik bir ilişkiydi, Daha sonra suç ortağı oldular, Birbirleri için kendilerini bir milyon... More

1
2
3
4
5
6
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30 | FİNAL
♡ Yeni fic & Daesang ♡
♡|yeni hikaye| devil in him (taekook)

7

12.5K 844 370
By alluretodarkness



Namjoon sinirden köpüren Min Yoongi'yi evden gönderdiğinde keyifle telefonumu elime aldım ve yeni telefon numaramı tanıdıklarıma attım. Fakat tek düşünebildiğim Min Yoongi'yi nasıl sinir edebildiğimdi.

Sıratarak koltuğa yayılmıştım ki Namjoon hiddetle oturma odasına girdi.

"Sen ne yaptın?!" dedi bağırarak. Gözlerimi telefondan yüzüne çevirdim ve omuz silktim.

"Halıyı birazdan temizleyeceğim, Namjoon." Tam telefona bakmaya geri dönecektim ki histerik gülüşü beni durdurdu.

"Sokayım halısına! Min Yoongi'ye sevgili olduğumuzu söyledin! Anlaşmamızda bu yoktu!"

Gerçekten kızmıştı ama işine yaramayacağımı söylediğimde beni geçiştirmişti. Sanki evinde kalmak için yalvarmışım gibi bana kızmaya hakkı yoktu.

  Ayağa kalktım ve karşısına dikilip sertçe gözlerine baktım.

"Neden kızdığını anlamıyorum, Jin yüzünden mi? Kıskanacak mı seni?! Fark etti mi acaba duygularını?!" Alayla söylediğim sözler üzerine kırıldığını anladım. Ben ne dediğimin farkına varıp düzeltmeye kalmadan hiçbir şey söylemeyip hızla kapıdan çıktı ve kapıyı arkasından çarptı.

Çok güzel Yoo Rae, çok güzel. Yine bencilsin.

***

Binanın çatısından adamı takip ederken bile tek düşündüğüm Namjoon'un kırılan kalbini nasıl düzelteceğimdi. Bazen, pekala çoğu zaman bencillikte sınırları aşabiliyordum ama elimde olan bir şey değildi. Yalnız başıma çabalamaya o kadar alışmıştım ki söz konusu başkası olunca kendimden başka birini nasıl düşüneceğimi çözemiyordum. İnkar ettiğim bir şey değildi.

Namjoon telefonlarıma cevap vermiyordu, sadece işin adresini mesaj atıp tek kelimelik bilgilerle haber vermişti. Geriye konuşmak istediğimi mesaj olarak attım ancak cevap gelmedi. Ben de işe odaklanırsam bir şeyler yaparım diye düşündüm.

Takip ettiğim adam çaldığı altın ve mücevherleri her akşam tuttuğu depodan bir çantaya dolduruyor ve turistlere tuzlu bir fiyata kakalamaya çalışıyordu. Aşağıdan takip etmememin sebebi de buydu. Adam tecrübeliydi ve işini berbat etmeye çalışanlara karşı pek nazik olduğu söylenemezdi. Onun gibi ben de değildim.

Karşı dükkanın çatısına atlayarak geçtiğimde adamın ara sokaklardan birine girdiğini gördüm. Bu sokak caddenin ışığını bile almıyordu, zifiri karanlıktı. Durduğu noktada duvara dayandı ve bir sigara yakarak beklemeye başladı. Bu mesafeden kimle görüşürse görüşsün ne söylediğini duymam mümkün değildi, bu yüzden çatıdan sessizce kendimi sarkıtıp eski binanın en üst katının çamaşır tellerine basarak balkona indim. İki metre daha yaklaşmıştım. Şimdi en azından duyamasam bile görebilirdim. O sırada içerden gelen erkek sesi bekleyen adama bakarak oturup dinlememe neden oldu. 

 "İnanabiliyor musun?! Bunca yıldır ona tavsiyeler verip dinliyorum ama bir kere olsun beni desteklemiyor. Zaten eşcinsel olduğumu öğrendikten sonra sürekli bana kaba davranmaya başladı. Yani.. Çok üzüldüm açıkçası. Bundan sonra bir kızla arkadaşlık etmeyi düşünmüyorum. Bana resmen sevdiğim adamın beni görmesinin imkansız olduğunu söyledi, onun beni sevemeyeceğini söyledi."

 Sertçe yutkundum. İnce erkek sesi kafamda bir anda Namjoon'unkine dönüştü. O da mı böyle hissediyordu?

 "Sadece biraz destek versin istemiştim, her türlü zorluğunda yanındaydım oysa ki..."

 Tam içeri girip tavsiye isteyecek kıvama gelmiştim ki duvara dayanan adam kendini itip sokağın başında beliren kadına gülümsedi. Kadın ünlü bir derginin kapağından fırlamış gibiydi. Topuklu ayakkabısının sesi sokakta yankılanıyordu. Adam elindeki çantayı açtı ve kadın bir metre ötesinde durunca konuşmaya başladı.

 "Ne düşünüyorsun?" 

 Kadın omuz silkti. "Ben payımı aldıktan sonra düşünmeme gerek kalmıyor."

 Çantanın içini göremiyordum ama anladığım kadarıyla mücevher değildi. Kadından istediği şey için para teklif ediyordu. 

 Adam sağa sola baktı ve çantayı biraz daha yaklaştırdı. "Ee? Binanın planı nerede?"

 Söyledikleriyle kaşlarımı çattım. Binanın planı mı? 

 Kadın gülümsedi ve üstünde kırık bir altın külçesi logosu olan zarfı elinde salladı. Olduğum yere çakılmıştım. Bu logo her hırsızın köşeyi dönme efsanesiydi. Mutlaka her hırsızın bildiği bir şeydi ama inananı çok azdı. Benim gibi.

 Efsaneye göre, bu logonun olduğu çok gizli bir bina vardı ve orayı bulmak için gitmediysen orası olduğunu bilemezdin. İçinden sağ çıkabilirsen de içeride bulduklarınla sonsuza kadar zengin yaşayabilirdin. Kısaca bir hırsız masalıydı ancak insanlar oraya gidip geri gelmeyen bir sürü kişiyi biliyorlardı, fark etmişlerdi. Bu hikayeyi ilk dinlediğim zaman 16 yaşındaydım ve kafaya öyle takmıştım ki uyuyamıyordum bile. Şimdiyse benim için hiç gerçekleşmeyecek bir unicorn hayali gibiydi. 

 Ama gözlerimin önünde olanlar öyle demiyordu. Büyük plan oradaydı. Hayatımın geri kalanında bu işleri yapmamamı sağlayacak şey oradaydı. Onunla yeni baştan bir hayat kurabilir, hatta kendime yeni bir aile bile alabilirdim. Histerik bir şekilde güldüm. 

 Bu kadın kimdi? Planı nereden bulmuştu ve neden satıyordu? Eğer plan oysa neden birine vermek gibi bir aptallık yapsındı ki? 

 "Önce para." diyen kadına doğru bir küfür savurdu adam. 

 "Hayır, önce malımı görmek istiyorum sürtük!"

 Kadın sabırla gülümsedi ve başıyla onaylayarak zarfı adama uzattı. Adam zarfı elleri titreyerek almadan önce elindeki para dolu çantayı yere fırlatmıştı. Adam zarfı açtığında yüzü düştü ve öfkeyle kadına baktı. Kadın adam daha sesini çıkaramadan cebinden çıkardığı bıçakla adamın boğazını parçalarcasına kesti. Birkaç saniye sonra adam boğazından fışkıran kanla yere yığıldı, kan boşanırcasına akmaya devam ediyordu. Kadın adamın üstüne tükürdü ve çantayı alarak geldiği yöne doğru yürümeye başladı. 

 Daha fazla izleyemezdim. Gerçek olmadığına emin olmalıyım.

 Kendimi balkondan sarkıtıp aşağıdaki dükkanın tabelasına doğru fırlattım. Son anda dengemi kurup yere yumuşak bir iniş yapmıştım. Kadına doğru sessizce koştum ve boğazına kolumu dolamak için uzanmıştım ki kolumu çevirerek beni duvara yapıştırdı. 

 "Umarım eğlenmişsindir." dedi deli gibi belerttiği gözleriyle. Tip tip makyajdan yeni bir cilt oluşmuş suratına baktım. 

 "Sadece şunu söyle, gerçekten binanın planı sende değil, değil mi? Tek yaptığın şunun gibi asalakları kandırıp paralarını almaktı. Kimi öldürdüğün ya da kestiğin umrumda değil anladın mı? Sadece soruma cevap ver." dedim yakamdaki elini tutup iterek. Alayla gülümsedi.

 Boğazımda hissettiğim acıyla kasıldım ve kendimi duvara doğru ittim. Bir şey enjekte etmişti. Gitmeden önce hafifçe saçlarımı okşadı.

 "Yaşamak istiyorsan, efsanelere inanan salaklardan olmak yerine aklını kullanmaya devam et agashi."


***

 Gözlerimi açtığımda istediğim tek şey o kadını bulup böbreklerini ağzından çıkarmaktı. Hazırlıksız yakalandığıma inanamıyordum, hem de hazırlanarak geldiğim bir yere. Şimdi hem para gitmişti, hem de sorularıma cevap verecek kadın. 

 Pekala, salaktım. Öyle bir şey tabii ki yoktu. Kadının yaptığı şeye saygı duyabilirdim, insanların zaaflarından faydalanıp para kazanıyordu. Zekiceydi ama bana karşı yapılan zekice davranışlar insanlardan nefret etmeme sebep oluyordu. 

 Güneşin doğmasına yakın gibi duruyordu. Dibine çöktüğüm duvardan destek alarak ayağa kalktım. Kanlar içindeki beden hala orada duruyordu. Birilerinin gelip onu bulması an meselesiydi ve ben bir cinayet alanının ortasında duruyordum. Başım hala dönse de harekete geçtim ve kimseye görünmediğime emin olarak sokaktan çıkıp kendimi sakin caddeye attım. Arabalar tek tük geçiyordu ama etraf akşamında deli gibi içip şimdi başını tutarak evinin yolunu bulmaya çalışanlarla doluydu. İlk gün ışıkları etrafı aydınlatırken bir taksi çevirdim ve evin yolunu tuttum.

 Anahtarı kilide sokarken başım yine dönmeye başlamıştı. Sallanarak içeri girdiğimde evdeki kalabalık olduğum yerde durmamı sağlamıştı. Ben içeri girince herkes bir anda bana baktı.

 Namjoon, Choi Hana, Min Yoongi ve evdeki diğer çocuklar... Hepsi buradaydı. Sanki bir şey bekliyormuş gibi bir oraya bir buraya dolanıyorlardı. İlk konuşan endişeli ifadesiyle Namjoon oldu.

 "Yoo Rae! Nasıl endişelendik haberin var mı?! Aramadığım yer kalmadı. Nerelerdeydin, telefonuna neden bakmıyorsun?!"

 Sözleri boğuk geliyordu ama anlayıp cebimdeki telefona uzandım. Şarjı bitmişti.

 "Şarjı bitmiş." Sözler ağzımdan çıkıyordu ama farkında değildim. Choi Hana yanıma gelip sarılmıştı, diğer çocuklar da rahatlamış gibi kendilerini koltuklara attılar ama Min Yoongi hala bana endişeyle bakıyordu. Onunla hiç uğraşamayacaktım. 

 Hana geri çekilip mutfağa ilerledi, Namjoon tekrar tavrına büründü ve Hana'nın peşinden mutfaktaki bar tipi taburelerden birine oturdu. Jin buradaydı, benim yüzümden. İnanamayarak içten içten sevindim. Belki Namjoon da bu yönden düşünmüştür, diye kendimi avutmaktan başka çarem yoktu. Ne konuşacak ne de gönül alacak halde değildim. Hala damarlarımda dolaşan şey beynimi bulandırıyordu.

 Odama yönelmiştim ki Yoongi'nin sesini duydum. "Hey, sen iyi misin?" Sesi o kadar uzaktan geliyordu ki uçurumdan aşağı düşüyormuşum da o yukarıda kalmış gibi hissediyordum. O anda fark ettim ki gerçekten de yere düşüyordum. Kafamı yukarıda tutamayacağımı bildiğim için yere çarpma hissine kendimi hazırlayarak gözlerimi kapattım. Acıyı hissettiğimde nefesim kesilmişti. Bir anda uğultu şeklinde bağırışlar duydum ve tekrar bilincimi kaybetmeden önce son gördüğüm şey Min Yoongi'nin adımı seslenen dudaklarıydı ve nefes alamıyordum. 



***


Helö madırfakırs!


Nabıyonuz dfıugy8dugjds

 Bu bölümü ara bölüm olarak düşünün, çok fazla yorum yapılacak bir şey yok ama yapan olursa da şimdiden tebrik ediyorum rıuegtjweıjwo

Bugün halsizlikten ölecek gibiyim o yüzden fazla uzatmıyorum, sonraki bölümde görüşürüz :')



Continue Reading

You'll Also Like

745K 47K 70
kookiedise: Hey, bir ihtimal Jeon Jungkook olma ihtimalin var mı? kookielovescookies: siktir. | to; @losermaknae
284K 26.7K 46
[Tamamlandı] İş dolayısıyla Kore'nin bir diğer ucuna taşınan Seonmi, taşındığı evde yaşadığı garip olaylar üzerine evi incelemeye başlar. Yaşadığı o...
52.5K 4.3K 17
Kapıyı açtığımda, onu karşımda savunmasız bir biçimde görmeyi beklemiyordum. Zil zurna sarhoş olmuştu, ayakta bile zor duruyordu. Beceriksizce içeri...
186K 10.2K 35
"Üzerindeki şirin kıyafetler sana çok yakışsa da senin bu olmadığını sadece ben biliyorum. Sen küçük bir kız değilsin, sen her şeye hükmeden bir kral...