VEYL

By iamistanbul

6.2K 55 16

"Veyl." Ağzından 4 harf döküldü ve hafif bir tebessüm,yabancı bir kelime olmalı yada benim hiç duymadığım kel... More

VEYL
1.Bölüm;"Kırmızı Şapka Yerine Ulaştı."
2.Bölüm;"En Güzel Yerinde.."
4.Bölüm;Part1"Seni Öldüreceğim."
4.Bölüm;Part2"İlk Aşk."

3.Bölüm;"Yalan Söyledim."

540 5 0
By iamistanbul

Seksendört-Kendime Yalan Söyledim

"Kendime yalan söyledim,
Yalnızım bunu ben istedim.."
¤

Ölecektik hemde en güzel yerinde.
Hayır, ölmeye hazır değildim.

Adamın, beni ileriye doğru atmasıyla, yere yapışmam bir oldu. Arkamdan, Pamir'i attıklarında ise o, benim tersime, dimdik ayakta duruyordu.

Adam, hiçbir açıklama yapmadan, kapıya kitledi ve gitti.

Çok bile tuttuğum gözyaşlarım, yanaklarımdan süzülmeye başladı.

''Ne için ağlıyorsun?'' diye sordu Pamir, yanıma otururken. Ölücektik. Pamir, benim tersime, çok rahattı.

''Neden, çıkmadık?'' diye sordum. Kaçabilirdik, eğer Pamir, orada kalmasaydı.

''Öyle gerekti.'' dedikten sonra, dakikalarca düşüncelere daldı ve bende dakikalarca ağladım.

''Nasıl ölücez?'' dedim, kendimi durdurabildiğimde. Pamir, bana gülümsedi. Ama gözleri, dudaklarımda takılı kaldı.

''Daha önce hiç öpüştün mü?'' diye sorduğunda, kalbim yerinden çıkacaktı. Bu tuhaf bir andı. Eğer yakınlaşırsak, geri dönüşü olmayacaktı.

Ama son dakikalarımı, ya da günlerimi, Pamir'le harcamak fikri güzeldi.

Normalde, beni kaçıran birinden nefret ederdim. Ama bu, kaçırmak değildi. Beni, olmak istemediğim bir hayattan alıp yeni bir hayat kurma şansı vermişti.

Pamir, benim katilim değil, benim geleceğimdi.

Bugün, yaptıklarım o kadar korkunç gibi dursa da, aslında eğlenmiştim. Hiç iken, bir şey olmuştum.

Peki, ya duygularım? Ne olursa olsun, engelleyemediğim duygularım? Pamir'le zaman geçtikçe ondan etkilenmiştim. Bunu inkar edemem.

Fakat bunu, daha şimdi kendime söyleme cesareti buluyordum.

İnsanlar, ilk aşkın kim dendiğinde, babasını söylüyordu. Ama ben asla babamı söyleyemedim. Babam bana değer bile vermemişken, ona karşı sevgi bile beslemek benim için zordu.

İlk aşkım, Pamir'de değildi. Fakat Pamir, bana ilk değer veren erkekti. Her ne kadar, belli etmese de beni umursuyordu.

Cinayet işleyemezdi, umursamaz bir görünüm verse bile, Pamir'i azcık tanıyan insanlar, onun cinayet işleyemeyecek kadar hassas olduğunu bilirdi.

''Evet.'' dedim. Daha soru sormadı, tam tersine kafasını çevirdi ve bende ilk öpüşmemi düşündüm.

Kumarhanede, mavi gözlü çocuğun beni öpmesi, ilk öpüşmemdi. O öpücük, beni öpüşmekten soğutmuştu. İçki şişesinin ağzıyla öpüşmek gibi bir tat vermişti ağzımda.

Pamir'e döndüm. Beni öpmesini istiyordum. Şuan, bunu söylemek bile kalp atışlarımın ritmini değiştirirken, son dakikalarımı Pamir ile geçirecektim.

''Bugün.'' dediğimde yine dikkatini üzerime verdi. Beni cidden dinlemek istiyordu. Beni umursuyordu. ''O mavi gözlü, beni öptü.''

Şaşırdı. Böyle bir tepki beklemediği açıktı, mavi gözlüden. Sonra bana yakınlaştı. Ama aynı zamanda kararsız gibiydi.

''Pamir, bana ilk öpücüğümü yeniden yaşat. Bu sefer içki kokmasın, lütfen.'' dedim ve tebessüm ettim. Pamir, bana yakınlaştı. Kararsız gibiydi.

En sonunda, gözlerimi kapadım ve onun hamlesini bekledim. Kalbim, benimde yakınlaşmamı istiyordu ama, mantığım ve vücudum, tepkisiz bekliyordu.

Dudağımdaki, baskıyı hissedince gülümsedim. Mavi gözlünün öpücüğü ile, bunun çok fazla farkı vardı. Pamir, sadece dudağını dudağıma değdiriyordu. İleri gitmiyordu. Biraz daha bu pozisyonda, durduktan sonra geri çekildi.

Bende gözlerimi açtım. Beklediğim gibi olmamıştı. Sanki arkadaşça bir öpücük gibiydi ve kalbim kırılmıştı.

Kapı açıldığında, dört siyah giyinimli adam, bizi kolumuzdan tuttu ve yukarı kata çıkardı.

Ölüm, ilk defa bu kadar yakınımdaydı.

Bizi demirle, kollarımız ve ayaklarımızdan bağladıklarında, hareketsiz önüme bakıyordum.

İçeri üç kişi girdi, bunların içinde mavi gözlüde vardı. Mavi gözlü hızla bana gelip tokat attı. ''Fahişe.'' diye bağırdı.

Alev, öyleydi. Rolümü güzel oynamıştım.

''Pamir. Nedense hiç şaşırmadım.'' dedi diğer adam. Adını bilmelerine hem şaşırmış, hemde şaşırmamıştım.

''Sizi güzel tuzağa düşürdüm, değil mi?'' diye tepki verdi Pamir. Adam ise kahkaha attı. Kazanan gayet ortadaydı aslında.

''Seni, kolların ve bacakların bağlıyken ciddiye alamıyorum, Pamir.''

''Sana leşimi bile vermeyeceğimi biliyorsun. Nasıl bu kadar beni öldüreceğinden eminsin?'' diye Pamir, gülümseyerek sordu. Ölüm döşeğindeyken, hala güçlü olması beni korkutmuştu.

''Derini, kendi ellerimle süzeceğim, sen ayıkken.'' Ve ben korkudan ağlamaya başladım.

''Sadece bu kadar mı? Ben işkence yapacağını düşünürdüm.'' Adamın kaşları çatıldı. Benim ağlayışlarım arttı. Pamir'in de ciddiyeti azaldı.

''Aslında, fahişenin tadına bakmak isterim.'' dediğinde bütün gözler bana doğru döndü, ben ise Pamir'e. Pamir'de gerilmişti.

''Bir fahişenin tadı nasıl olursa, onunki de öyle.'' dedi ve kafasını benden uzağa çevirdi. Doğru değildi biliyordum ama elimde olmadan kalbim kırılıyordu.

''Sadece burada kullanmak içindi. Buradan çıkınca onu kerhaneye bırakacaktım.'' Yalandı. Kesinlikle öyle yapmayacaktı değil mi? ''İstediğinizi yapabilirsiniz.''

Yalan değildi. Beni kullanmıştı. Ne sanmıştım ki? Bana değer vereceğini mi? Yine hata yapmıştım.

''Güzel. Senin ölümün süprizli olacak, Pamir. Şimdi götürün şu ikisini de.'' Geldiğimiz yönden, siyah odaya gittik. Bu sefer isteyerek kendimi yere attım. Simsiyah oda da, kendi başımaydım.

''Nefes, ayağa kalk.'' Duymazlıktan geldim. Kendimi yorgun hissediyordum. Pamir'le konuşmak istemiyordum.

''Aptal kız. Kaybedecek zamanımız yok. Kaçmalıyız.'' dediğinde son kelimeyle ayaklandım. Nasıl kaçacaktık ki?

''Ama nasıl?'' diye bağırdım. Ayağa kalkttım. Pamir'i göremiyordum.

''Salak kız. Beynini kullan. Biz buraya nasıl girdik?'' Kanalizasyondan. Ve direk olarak bu odaya çıktık. Aklıma bunlar gelince sevinç içinde çığlık atmamak için kendimi zor tuttum.

''Nerdesin?''

''Sesime gel.'' Çok zor olmadan Pamir'i buldum. Pamir ilk beni çıkardı, yukarı. Ardından kendisi çıktı.

Kanalizasyona indikten sonra, o iğrenç koku ve suyu bile umursamamıştım.

''Burayı gördüğüme sevineceğimi düşünmemiştim.'' Pamir odadaki kapağı kaparken, aşağı indi ve elimi tuttu. Koşarak bizi burdan çıkardı.

En sonunda ormana geri döndüğümüzde, koşmaya ara vermedik ve arabaya kadar koştuk. Arabaya hızla kendimi atarken, Pamir'de ben gibi rahatlamıştı.

Hızla, arabayı ormandan uzaklaştırdı. Ben ise gülüyordum. Kahkaha atıp duruyordum. Koltuğa yattım. Pamir'de benim gülmeme eşlik etti.

''Her şeyi, hesaplamıştın.'' dedim. Ve mutlulukla arabanın tavandaki camından gökyüzünü izledim.

''Tokatı değil.'' dediğinde, gülümsemem soldu. O tokatı, düşünmemiştim bile. Benim için önemi yoktu. Yaşıyordum.

''Önemli değildi.''

''Önemliydi.'' dedi ve benim tersime, kendi bildiğini okudu. Arabanın saatine baktığımda 4.29 olduğunu gördüm. Yorgundum. Fazla mesai yapmıştım, bugün. İç sesime gülümserken, uyuya kaldım.

Gözlerimi açtığımda karanlık odada, karanlık biri, tam karşımda ki sandalyeye oturmuştu. Beni izliyordu.

Yatakta oturur vaziyete geçip bu karanlıkta onu görebildiğim gözlerine baktım, ela gözlerine.

Böyle biri niçin Dünya'daki insanların varlığını çalmak istesin, hasta bir annesi veya babası yoktu, kumar borcu da olamazdı, gösterişli bir evdede yaşıyordu...

"Neden bir şeyler çalıyorsun?"

Bir süre cevap vermedi, sustu. Belki de anlatmak istemediği bir nedeni vardı.

"Bu hayat benden ailemi, mutluluğumu, arkadaşlarımı, doğum günlerimi, çoğu şeyi çaldı ve bende artık hayattaki kişilerinden maddi eşyalarını çalıyorum."

Pamir Öymen, kaybetmişti ve kazanmak için çabalıyordu.

"Anladım."

"Beni anlayamazsın çünkü yarın hatta bugün bile her an polislere yakalanabiliriz, sen kurtulursun ama bir daha asla ortak olamayız." Ortak olmayacaktık. Bir daha onu göremeyecektim. "Ailen seni çok merak ediyor."

Bir ailem olduğunu tamamen unutmuştum. Aslında merak edeceği değil, ortadan kaybolduğumu bile fark edemeyecek kadar kördüler.

"Benim ailem mi?" diye sordum. Başını aşağı yukarı sallayıp Leptopu bana doğru çevirdi, videonun başlat düğmesine bastı.

"Ortadan kaybolan genç kızın -Nefes Cihan- ailesi 7 gündür kızından haber alamıyorlar, görenler kanalımızın altında ki numarayı tuşlayabilir."

Başka bir videoya bastı.

"Nefes, seni çok özledim. Evet üstüne çok geldim, geldik. Ama çok pişmanız. Ne olur kızım evine dön."

Annem benim için ağlıyordu, beni merak ediyorlardı. Bir sonra ki videoya bastı.

"Nefes, kızım olacak diye çok sevindim, içim içime sığmadı. Herkese baklava dağıttım. Ben ne kadar kızgın bir baba olsam da böyleyim. Asla senin saçını okşamadım, özür dilerim. Ne olur. Nefes, geri gel, evladım."

Leptop kapağını kapattığında gözlerimden yaşlar süzüldüğünü fark ettim. Onlar için değer miydi? Hep onlar beni ağlattı birazda onlar ağlaması gerekmez miydi?

Pamir bana bir şey demedi. 'Iyi misin?' veya 'Ağlama ben burdayım.' gibi kelimeler kullanmadı. Sadece leptopu alıp,çelik kapıyı açtı.

"Pamir," diye çatallaşmış sesimle seslendim. "Saçlarımı okşar mısın?"

Ahşap kapıyı kapatıp bana doğru ilerlemeye başladı. Leptopu masaya bıraktı. Yatağa oturup, yastığı dizlerinin üstüne koydu. Başımı yastığa koyduğumda, babamın hiç yapmadığını yapmıştı. Saçlarım, onun ellerine karışmıştı.

"Küçük yaşta beni, yetimhaneye amcam bıraktı, anne-baba diye oluşan kavram ortada dahi yoktu, yaramaz bir çocuktum. 5 yaşında yetimhaneden kaçtım. Oradan kaçınca mutlu olacağımı düşündüm, aslında dışarısı oldukça acımasızdı. Hiç adaletli değildi hayat, ben hep parka annesi ile gelen çocukları izledim. Büyüdüm, sevdim. Kız, çok güzel, saf, masum. Her yerinde bir şiir yatar. Ama hayat bende onu bile fazla gördü, benden onu da aldı. O yüzden, Nefes, sakın kendini bana bağlama çünkü kaybedersin."

Başımı yüzüne çevirdim. Ela gözleri aynı 5 yaşında ki çocuğun gözlerine benziyordu.

"Bağlanmam ortak."

Yalan söyledim.

- - -

Sonra konuşmadık. Pamir, benim saçımı okşadıktan uzun bir süre sonra uyuyakaldı.

Bende nerede olduğuma bakınmak için, odanın kapısından dışarı çıktım. Gezdiğim kadarıyla, iki katlı şirin bir evde yaşıyorduk.

Üst katta, iki tane yatak odası, birde teras bulunuyordu. İki odadan da terasa çıkılabiliyordu. Ama sadece benim kaldığım oda da bir banyo vardı.

Alt katta, girişin hemen önünde salon ve mutfak vardı. Birde küçük bir banyo vardı. Onun dışında bir oda yoktu.

Hatta, bahçesi bile küçüktü. Fakat bahçesinde sadece kırmızı lalelerin olması dikkatimi çekmişti.

Televizyonu açtım ve koltuğa oturup kanallara bakınmaya başladım. Gereksiz bir sürü dizi vardı. Dizi izlemeyi sevmezdim. Evde de genelde, ya spor, ya haber ya da evlilik programları açık olurdu.

Bu sefer Müge Anlı'ya bakma isteğinde bulundum. Annemin, böyle bir durumda Müge Anlı'ya çıkacağını tahmin ederdim. Öyle olmadı, Müge Anlı'da bir cinayet konuşuluyordu.

Üzüldüm, hemde rezil olmadığıma sevindim.

Kapı zili çalmaya başladığımda, korkarak yerimden sıçradım. Hayır, kapıyı açamazdım. Televizyonu kapatıp yukarı kata koştum. Hızlıca terasa çıkıp bakınca orta yaşlarda bir kadın gördüm.

Elinde de bir tabak.

Heralde, beni öldüremez diyerek aşağı kata indim ve kapıyı açtım. Kadın bana gülümsedikten sonra konuşmaya başladı.

''Hoşgeldiniz, Dilan kızım.'' deyip bana sarılıp yanaklarımdan öptü. Dilan mı?

''Hoşbuldukta, teyzecim, sen beni karıştırıyorsun. Ben Dilan değilim.'' dedim gülümseyerek. Allah aşkına, Dilan kimdi?

''Gülfidan teyze?'' diye arkamda Pamir'in sesini duyunca, teyze gülerek benden ayrılıp Pamir'e ilerledi. Pamir'e sarılınca, Pamir eğilmek zorunda kaldı.

''Pamir oğlum, kocaman olmuşsun. Dilan kızım da çok değişmiş. Saçlarını mı boyattı, o?''

''Hayır, Gülfidan teyzem. O, Dilan değil.'' Kadın şaşırdı. Bana sertçe bakmaya başladı. ''Bu kız kim, o zaman?''

''O benim, nişanlım.'' dediğinde ben gözlerimi pörtlettim. Fakat Pamir, hiç açık vermedi. Kadın, hem kızgınlık hem de şaşkınlıkla ellerimizi incelemeye başladı.

''Yüzükleriniz nerede?''

''Biz dün akşam, geldik buraya. Aslında daha erken gelcektik. Nefes, temizlik yapacaktı. Fakat geç gelince uyuyakaldı, yapamadı. O yüzden çıkardı, yüzüğünü.'' dediğinde bende gülümsedim. ''Ben zaten, takmam, biliyorsun.''

Kadın sonra, beni umursamadan Pamir'i yukarı doğru çekmeye başladı. Alındım ama belli etmedim. Kapıyı kapatıp üzerime kalmış olan temizlik için banyoya girdim.

Ben salonu halletmişken, Pamir ve kadın aşağı indi. Zor bir şekilde onları dinleme isteğimi geri tepmiştim.

Kadının ağladığı belli oluyordu. Yukarı da ne olmuştu, öyle?

Kadın, benim yüzüme dahi bakmadan evden çıkıp gitti. Gerçekten çok iyi bir misafirdi (!).

''Burdaki herkes, Pamir olduğumu bilir. Hırsız olduğumu da. Ama kimse beni şikayet etmeye cesaret edemez. Buraya gelme nedenimiz, tek, saklanmak değil.'' dedi ve koltuğa oturdu. Bende elimdeki bezleri bırakarak yanına oturdum.

''Sende Nefes'sin. Burdakilere, senle nişanlanarak hırsızlık işlerini bıraktığıma inandırmalıyız. Uzun bir zaman geçecek, bunun için.'' dediğinde ağzım açık onu dinliyordum. Pamir'le nişanlı mıydım? Kesinlikle annem ve babamdan istemeden olmaz.

''Peki. Dilan kim?'' dedim, Pamir ve kadın yukarı çıktığından beri, Dilan'ın kim olacağı hakkında düşünmüştüm. Karısı, nişanlısı, flörtü, sevgilisi?

Ama, o sustu. Bende korkttum. Dilan'ı seviyordu. O yüzden susuyordu.

''Dilan, eski ortağım.'' dedi sadece. Hayır, kesinlikle Dilan'ın kim olduğunu öğrenmeliydim. Onu kızdıracak dahi olsa.

''Neden eski?''

''Televizyonlarda boy boy aranmam onun yüzünden.'' dedi ve televizyona baktı. Pamir ismini duymamıştım. Evet, ama Dilan ismi de tanıdık gelmemişti.

''Düzgünce anlatır mısın?'' dedim, sadece. O ise ayağa kalkttı ve yukarı gitti. Umursanmadım.

Bende sinirle ayağa kalkttım ve evi temizleye devam ettim. Evi temizlemek, sinirimi biraz olsun yatıştırıyordu.

Evi baştan aşağı, temizledim. Zaten, kirli değil. Sadece tozluydu.

Odama gittim ve uzandım. Pamir'in bana izlettiği videoyu düşündüm ve ağlamaya başladım.

Annem perişen olmuştu. Burnu ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. Videoda bile ne kadar çok titrediği belli oluyordu. Babam onun tersine daha sakin karşılamıştı.

Onlardan, böyle bir video beklemiyordum. Ailem ya gerçekten üzgündü, ya da gerçekten çok iyi oyuncuydular.

Kaç yıldır, o aileydi ama onları hiçbir zaman tanıyamamıştım.

Annemin, beni bazen hizmetlisi olarak gördüğünü düşünürdüm. Sofra hazırlanacak, temizlik yapılacak, getir-götür işleri olacaksa annem 'Nefes' diye bağırırdı.

''Nefes, seni çok özledim.''

Annem bana ilk defa çok özledim, dedi. Sevincim de ağlıyordum yoksa illaha bunu söylemesi için başıma bir olay mı gelmesi gerekiyor diye üzülüyordum.

''Ama çok pişmanız.''

Pişmanlık? Belki. Üzüntü? Evet. Peki ya sevinç? Merak ediyordum ki, hiç benden kurtuldukları için sevindiler mi? Benim hiçbir işe yaramadığımı söylerken benden kurtulmak istediklerine inanmıştım. Şimdi gittiğime çok mu pişmandılar, gerçekten?

"Nefes, kızım olacak diye çok sevindim, içim içime sığmadı.''

Neden yansıtmadın bir kez olsun, baba? Benim ölmek istediğim gecelerde, yaşamak için bir neden niye sunmadınız önüme?

''Asla senin saçını okşamadım, özür dilerim.''

Okşamadın. Bir yabancı, benim saçımı okşadı, baba. Senin yapmadığını yaptı? Bana cidden değer verdi. Senin rolünü çaldı, baba.

''Ne olur. Nefes, geri gel, evladım."

Neden geri döneyim? Neden bana değer veren tek insana sırtımı döneyim? Neden beni daha çok sevmemenize göz yumayım?

Daha çok acı çekmem için mi?

Beni sevmedin, baba. Beni sevmedin, anne.

Size her inandığımda, beni kandırdınız. Ben artık büyüdüm. Anlıyorum. Beni hiç sevmediniz.

Şimdi, hiç tanımadığım bir çocuk bana babalık yaptı. Kendime kızıyorum, onun sevgisine muhtaç hissettiğim için.

Fakat Pamir, kaybetmişti. Ona bağlanan herkesi kaybetmişti. Dilan gibi.

Pamir Öymen, Dilan isimli bir kişiye bağlanmış ve onu kaybetmişti.

Kesinlikle, en doğru açıklama bu olurdu.

Dilan'ı öğrenmenin ya da daha doğrusu Pamir'i öğrenmenin bir yolu vardı.

İnternetten araştırmak.

Yakalanırsam, başımın belaya gireceğini bile bile Pamir'in odasına girdim. Telefon, bilgisayar, tablet gibi elektronik cihazları aramak için.

Odaya girer girmez Pamir'in telefonu ile karşılaştım. Hemen telefona hareket ettim fakat bir ses beni durdurdu.

''Hırsızlık hakkında gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun.''

¤
28.08.2016

Continue Reading

You'll Also Like

6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
2.9M 102K 65
"Hiç boşuna çabalama sen benimsin!" diye tıslayınca utanmasam oturup ağlayacaktım. Neden bu bana aşık oldu ve başıma bela oldu. "İstemiyorum anlamıy...
78.1K 3.8K 32
°Aile kurgusu° İzel 17 Yıl boyunca hayatını Cehenneme çeviren Ailesinin gerçek Ailesi Olmadığını öğrenir. Peki ya Yıllar sonra çektiği acılara rağmen...
680K 45.4K 35
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...