Düşman Çeteler

Zeynep_Buyukemre द्वारा

57.1K 2.1K 289

Bir grup acımasız kız... Akıllı kız çetesi... Acımasız kızlar... Bir grup acımasız erkek... Akıllı erkek çete... अधिक

Karekter Tanıtımı
SURVİVOR
DÇ~İddia'nın ucunda ceza vardır güzelim!~ Part1
DÇ~İddia'nın ucunda ceza vardır güzelim!~ Part2
Üzgünüm
DÇ~İddia'nın ucunda ceza vardır güzelim!~ Part3
Soru??
1K
DÇ~Özel Güçler~ Part1
DÇ~Özel Güçler~ Part2
DÇ -Final-
Duyuru!!

866 43 15
Zeynep_Buyukemre द्वारा


Bu sefer sizi fazla bekletmek istemedim. Önceki bölümün geç gelmesi üzerine telafi olarak sayın. İyi okumalar okurimolarım🙈❤️

Multimedya: Hande Ölmez💚

Şarkılar: Teoman- Sen Geçerken

Seksendört- Şimdi Hayat

Özdemir Erdoğan- Bana Ellerini Ver





BÖLÜM 15

-ELÇİN

Ha? Şey öhöm. Barış az önce bana bir şey mi sormuştu? Bence ÇOK şey sormuştu. Bu soruların hepsine "evet" dersem, büyük bir sorumluluğun altına girmiş olacaktım. Hoş, zaten bir sürü sorumluluğum vardı. Kızlara göz kulak oluyordum, Selina'lar, Eymen'ler, öte bir yandan Barış'lar... Kafam çok karışıktı.

Hem... Evlenmek için çok genç değil miydim? Topu topuna on altı yaşındaydım. Haftaya on yediye basacaktım. Tabi bu gerçek doğum günümse. Esra ablaya göre haftaya -yani Mayıs'ın 16'sında- doğmuşum.Tabiki bu bir rivayete göreydi. Kızlar dışında kimse bilmiyordu. Zaten paylaşmaya gerek bile yoktu.

Zaten Esra abla doğum günlerimizi kendi kafasından uydurmamıştı. Biz ne zaman ona geldiysek, ona göre doğum günü tarihimiz oydu. Kısacası; gerçek doğum günümü bilmiyordum.

"Bilmiyorum."

Barış'ın yüzü düşmüştü. Ayağa kalktı ve tepeden bana baktı. Uzunsun anladık!

"Neden?" Kaşlarımı çatarak anlamadığımı belli etmeye çalıştım. "Neden "evet" demedin? Neyi bilmiyorsun?"

"Çünkü," diyip yutkundum. "Ah! Bunu anlayamazsın."

"Neyi anlayamam? Bana açık bir şekilde konuşur musun! Az önce daima açık konuştuğunu söylemiştin. Şimdi şifreli konuşuyorsun ve bu açık konuşmak olmuyor."

Cıkladım. "Gaza getirme beni, Barış." Derin bir nefes daha aldım. "Anlamıyor musun? Anlayamazsın. Nedenini açık bir şekilde söylesem, gene anlayamazsın. Seni tanıyorsam; beni sorgularsın. Ve sorgulanmak en nefret ettiğim şeylerdendir. Barış bak," diyip bir kez daha nefes aldım. Uzun süre konuşunca nefessiz kalmıştım. "Bilmiyorum tamam mı? Çok ani bir soru oldu ve hemen cevaplamamı bekleme. Bana biraz zaman ver, olur mu?"

Başını aşağı yukarıya sallayınca gülümsedim. "Anlayışın için teşekkür ederim."

Kuru bir şekilde gülümsedi ve sessizce arabaya doğru yürümeye başladı. Gelmediğimi fark etmiş olmalı ki arkasını dönerek bana baktı. "Gelmiyor musun?"

"Hayır, hava alacağım." Başını salladı ve arabaya bindi. Gaza bastı ve yerdeki asfaltı gıcırdatarak oradan uzaklaştı.

Derin bir nefes aldım ve arkamdaki banka oturdum. Dirseklerimi dizlerime dayadım ve avuçlarımla yüzümü kapattım. Bir süre öyle kaldım.

"Abla?" diye bir çocuk sesi duydum. Aynı zamanda kolum dürtüleniliyordu. "Abla bakar mı?"

Başımı avuçlarımdan çektim ve beni dürten çocuğa baktım. Çocuğun teni karaydı. Gözleri eşek gözü gibiydi. Simsiyahtı ve fakir bir çocuğa benziyordu.

"Abla bana yardım eder mi?" O kadar tatlı konuşuyordu ki gülümsemeden edemedim.

"Tabiki ederim. Adın ne senin?"

"Isaac."

"Isaac. Ne güzel bir isim. Sen buralardan değilsin sanırım."

"Değil abla. Melezim ben. Babam Amerikan, annem Hindistanlıymış. Beş yaşlarındayken beni terk edip Türkiye'ye getirdiler. Ve bir sürü çocuğun olduğu yere bıraktılar. Annem ağlayarak çok üzgün olduğunu söylüyordu. Babam ise kolundan çekiştiriyordu. Üç yıl boyunca bir sürü çocukların olduğu yerde kaldım."

"Anlıyorum Isaac. Sen Türkçeyi pek güzel konuşuyorsun."

"Evet, bir bayan öğretmen benimle özel ilgilendi. Ona göre özel bir çocukmuşum. Türkçeyi köküne kadar öğretti. Tabi ara sıra hatalarım oluyormuş."

"Doğal, hatalar ara sıra olur. Ama şimdi senin yetimhanede olman gerekmiyor mu?"

"Yetimhane neresi abla?"

"Senin kaldığın yer tatlım. Oraya yetimhane diyorlar. Biliyor musun? Bende oradan geldim."

"Seninde mi annen baban terk etti?"

"Evet, ikisi başka bir dünyaya gittiler. Benden çok uzak diyarlara gittiler. İkisi artık başbaşalar."

"Seni neden istemediler?"

"Hayat onlarla olmamı istemedi Isaac." Dudaklarını büzerek başını salladı. Sonra aklıma ricası geldi. "Sen benden yardım istemiştin Isaac."

"Evet abla bana yardım eder mi? Ben o yerde daha fazla kalmak istemiyorum."

"Isaac, biliyorum tatlım. Orası çok güzel bir yer değil ama orada güvendesin."

"Hayır, beni al. Lütfen! Kimse beni kabul etmiyor. Tuhaf bir çocukmuşum ve herkes ben ucubeymiş gibi davranıyor. Lütfen abla, beni al arana. Söz sana zorluk çıkartmak . Ayak bağı olmamak."

Gülümsedim. O kadar tatlı konuşuyordu ki. "Peki tamam Isaac, yetimhanenin müdürü ile konuşacağım bu konuyu."

"Teşekkür ederim abla. Peki senin adın ne?"

"Elçin."

"Çok, kutsal bir isim sanki."

Güldüm ve Issac'in elinden tuttum. Yakınlardaki yetimhaneye doğru yola koyulduk.

***

"Girin." Derin bir nefes aldım ve içeriye girdim. Yıllar sonra bu yetimhaneye gelmek beni tuhaf hissettirmişti. Kafamı içeriye soktuğumda müdüre hanımın aynı olduğunu gördüm. Kadınla aramız iyiydi. Müdür gözlerini bana çevirince gülümseyip ayağa kalktı. "Elçin! Bu ne büyük bir sürpriz!" Gülümseyerek içeriye bir adım attım. Müdüre hanım beni kucakladı. Sonra hemen geri çekildi. "Ah kusura bakma Elçin. Sarılmayı sevmediğini unuttum."

"Yok, dayanabilirim," diyip gülümsedim.

"Gel, geç, otur."

Koltuklardan birine oturdum. Hatice Hanım gülümsemek koltuğuna oturdu. "Ne içersin? Kahve? Çay?"

"Teşekkür ederim ama almayayım. Ben sizinle bir konu hakkında konuşacaktım."

"Tabiki buyur söyle."

"Buraya üç yıl önce bir çocuk gelmiş; adı Isaac."

"Ah evet. O çocuğu çok severim. Pırlanta gibi bir kalbi vardır ve çok saf." Durup düşündü. "Peki sen nereden tanıyorsun?"

"Şey... Sahilde tanıştık kendisiyle. Sanırım kaçmış yetimhaneden."

"Ah Isaac! Bunu son zamanlarda çok yapmaya başladı."

"Şey acaba sakıncası yoksa?"

"Nedir?"

"Evlatlık edinebilir miyim?"

Hatice Hanım şaşırmış olmalı ki kaşları havaya kalktı. "Evlatlık mı edineceksin?"

"Evet. Isaac'e bakabilirim."

"İyide Elçin, sen on sekiz yaşını doldurdun mu?"

"Hayır ama Hatice Hanım. Lütfen, bir konuda anlaşamaz mıyız? Isaac'i çok sevdim, o da beni sevdi. Ne olursunuz, benle kalmayı çok ısrar etti. Bende kıramadım. Kızlarla ona bakabiliriz."

Hatice Hanım düşündü.

"Bak Elçin, seni severim. Ve seni sevmeseydim böyle bir şeye asla izin vermezdim. Kabul edi-"

"Çok teşekkür ederim!" diyip Hatice Hanım'a sımsıkı sarıldım. Hatice Hanım güldü ve benden uzaklaştı.

"Sen son zamanlarda çok değişmişsin Elçin."

"Ne konuda?"

"Hem bedenen, hem de ruhsal. Gelişmişsin, sevgi dolusun. Hatırlarsan, eskiden katıydın ve sana kızlarla Esra ablan dışında kimse söz geçiremiyordu." Başımı salladım. Değiştiğimi bende biliyordum.

"Esra nasıl? Çok özledim onu."

Buruk bir tebessüm ettim. "İyi, artık bizden çok uzaklarda ve umarım iyi yerlerdedir."

"Hangi ülkeye gitti ki?"

Hatice Hanım çok saftı. Bu yüzden çok seviyordum zaten. "Çok uzak diyarlara gitti. Bizden uzak. Umarım yukarıdan bir yerlerde nler yaptığımızı izliyordur. Allah'ın yanında huzurlu, rahat ve güvende olacaktır."

"Ah canım. Esra... Öldü mü?" Başımı salladım. "Kıyamam, sakıncası yoksa sana sarılabilir miyim?" Başımı tekrar salladım. Hatice Hanım kalkıp bana sımsıkı sarıldı. O am gözümden yaş gelmeden edemedi.

Annem gibi gördüğüm kişi ölmüştü. Neden üzülmeyeyeydim ki?

"Duygusallaşmışsın, güzelleşmişsin, sevgi dolu olmuşsun. Çok değişmişsin Elçin, çok. Şaşırttın beni. Asla değişmez dediğim kişi, değişmiş. Yumuşamışsın."

Başımı salladım. Değişmiştim, hem de çok...

Burnumu çektim. "Tamam ya, bu kadar duygusallık yeter. Bünyeme bu kasar duygusallık karşı."

Gülerek, "Sonunda eski Elçin geri döndü."

Ayağa kalktım. "Isaac çok beklemiştir. Ben kalkayım." Hatice Hanım başını sallayıp ayağa kalktı ve bana sımsıkı sarıldı.

"Yine gel, olur mu? Çok fazla özletme bizi. Kızlar da gelsin ara sıra buraya." Gülümseyerek başımı salladım ve kapıdan çıktım. Isaac kapının eşiğinde beni bekliyordu.

"Abla müdüre hanım izin verdi mi? Orada çok kaldın ama." Gülerek başını okşadım.

"Evet, izin verdi. Hadi eşyalarını topla. Seni bizim kızlarla tanıştırmak istiyorum."

***

Isaac gergindi. Güven vermek için elini tutup sıktım. Oda gülümseyerek bana bakınca bende gülümsedim. "Merak etme, bizim kızlar seni çok sevecektir. Sana bir oda ayarlayacağız tamam mı?" Başını salladı ve anahtarı kapı deliğine sokarak çevirdim. Kapı açıldı ve Isaac ile birlikte içeriye girdik.

"Elçin! Çok merak ettik sen-" derken Miray'ın gözü Isaac'e kaydı.

"Miray sonra konuşuruz tamam mı?" Başını salladı. "Ben Isaac'e oda ayarlayacağım o zamana kadar bizim kızları oyala. Isaac konusunu sonra konuşacağız."

Isaac'i merdivenlerden yukarıya çıkarttım ve misafir odalarından birine geçirdim. Yatağa oturttum, üzgün görünüyordu.

"Ne oldu Isaac? Üzgün görünüyorsun. Burayı beğenmedin mi yoksa?"

"O abla beni sevmedi Elçin abla." Gülümseyerek diz çöktüm.

"Sevmedi değil Isaac. Şaşırdı sadece. Seni beklemiyordu. Onlara senden bahsetmemiştim. Alınma yani tamam mı?" Başını salladı. "Şimdi gel kıyafetlerini yerleştirelim."

Dolabı açıp Isaac'in şirin kıyafetlerini yerleştirdim. O kadar fazla eşyası yoktu zaten. 1-2 tane tişörtü, 1-2 tane pantolonu ve birkaç iç çamaşırı vardı. Ona yeni kıyafetler almam gerekecekti.

"Isaac, istersen yarın alışverişe gidelim. Sana kıyafet bakarız hem olur mu?"

"Abla sana zahmet olmas-"

"Ne zahmeti Issac? Büyük bir zevkle yaparım bunu." Gülümseyerek bana sarıldı.

"Çok teşekkür ederim Elçin ablacım! Sen bana çok iyi davranıyorsun. Kimse bana iyi davranmadı senin gibi."

Gülümseyerek, "Demek ki, kimse senin özel bir çocuk olduğunu bilmiyordur." Gülümsedi. Bu çocuk daha bir saatte hayatım olmuştu.

"Şimdi sen burada otur, bende bizim kızlarla konuşayım tamam mı? Bak buradan sakın ayrılma."

"Tamam Elçin abla." Gülümseyerek doğruldum ve Isaac'in odasından ayrıldım.

Aşağıya paldır küldür indim. Kızlar bana öyle bir bakıyordu ki açıklama yapmam zorunluymuş gibiydi.

"Evet Elçin seni dinliyoruz"

"Ta-mam. Galiba bir açıklama borcum var size." Usulca koltuğa oturdum ve anlatmak için yutkundum. "Isaac ile sahilde karşılaştım. Barış gittikten sonra onunla tanıştım ve benden yardım istedi. Onu evlatlık edinmemi istedi. Hayatı biraz karışıkmış. Size daha sonra anlatırım. Yetimhaneye gittim. Israr ettim ve evlatlık edindim. Isaac inanın çok iyi bir çocuk."

"Elçin," dedi Melisa. "Böyle bir şeyi nasıl yaapbilirsin? Yeterince sorumluluğumuz yokmuş gibi birde bu çocuğa mı bakacağız? Hiç düşünmedin mi? Bu çocuk bize çok masraf olacak."

"Melisa böyle konuşma!" dedim imalı bir sesle. "Çocuğun durumuna kendini koysana."

"Melisa galiba haklı Elçin," dedi Demet beni şaşırtarak. "Yani, bizim tehlikeli işlerimiz var. Çocuğun başına bu tehlikeleri sarmayalım?"

"Demet haklı Elçin," dedi Hande. "Çocukları severim ama ona bakamayız. Anlıyor musun?"

"Hiçbiriniz onu kabul etmeyecektiniz. Bunu tahmin etmeliydim. Madem bu çocuğa bakamayacaksınız. O zaman bende sizden uzakta bakarım," diyip ayağa kalktım.

"Elçin yanlış anladın bi-" derken Miray sözünü kestim.

"Aksine, sizi doğru anlamışım. Dünya bu kadar acımasızken bir çocuğu yalnız başına bırakamam. Özellikle biz bu tecrübeyi yaşamışken sizin böyle konuşmanız çok..." diyip sustum ve hemen yukarıya çıktım. Isaac'i alıp bu evden gidecektim.

"Isaac, tatlım?" diyip odaya girdim ama odada Isaac yoktu. Çantasıda yoktu. "Isaac?" diye seslendim ama cevap yoktu. Git gide endişelenmeye başlamıştım.

Evden hızlıca çıktım. "Issac!" diye bağırdım. Gene ses yoktu.

Sokaklarda gezmeye başladım. "Isaac!" diye bağırdım birkaç kez. O kadar dalgınmışım ki bir şeye çarptığımı fark etmemiştim. Çarptığım şey çok sertti. Taşa mı çarpmıştım?

"Elçin?" Ha? Bu ses tanıdık geliyordu. "Elçin, benim Eymen. Sen iyi misin?"

Bir an durduğumuz duruma baktım. Ben neredeyse yere düşüyormuşum. Eymen düşmemem için belimden tutmuştu. Bende omuzlarından tutmuştum. Gözlerim kocaman oldu ve doğrulup Eymen'den uzaklaşmaya çalıştım. Ama o izin vermemiş, belimi daha sıkı tutmuştu. "Bu kadar yakınımdayken seni bırakamam."

Kaşlarımı çattım. "Sen ne diyorsun Eymen? Bıraksana beni!"

Cıkladı, "Olmaz."

Bu sefer tüm gücümü kullanıp ondan uzaklaştım ama onun benden daha kuvvetli olduğunu unutmuştum. "Ya, bıraksana be gerizekalı!" Of böyle de ergenlere benzemiştim. Aman ne hoş! Gülümsedi ve beni dikleştirdi ama tutmasını bırakmadı.

"Gel sana bir hikâye anlatayım." Elimden tuttu ve beni arabasına bindirdi. Arka kapıyı açıp beni içeriye soktu ve hemen Eymen de içeriye girdi.

Bana doğru döndü ve ellerimi kendi ellerine hapsetti. Çekmeye çalışsamda bırakmadı. "Lütfen, hikâyemi bitirmeden ellerini ellerimden çekme." Ellerimi çekme mücadelemi kestim ve anlatması için bekledim.

"Bir zamanlar yeşil gözlü, kahverengi saçlı bir çocuk varmış ve küçükken annesini kaybetmiş. Annesi onbir gün boyunca komada kalmış ve çocuk onun dört gözle gözlerini açmasını istiyormuş. Ama onbirinci günde doktorlar o çocuğa baş sağlığı dilemişler ve annesini morga götürmüşler. Ertesi gün cenaze olmuş. Çocuk ağlayarak, annesinin toprağını öpmüş ve, "Toprağın bol olsun annem," demiş ve her ölüm yıl döneminde mezara gidermiş. Bu hâlâ devam ediyormuş ve çocuğun yarası, her gün dahada fazla kanıyormuş. Çocuk bir gün bir grup bulmuştur. -Nasıl bulduğunu bende bilmiyorum- Bu grubun dışındaki kimseye güvenmeme kararı almış. Ta ki hayatına bir kız girene kadar. Kızın gün batımı kızılı saçları, bal rengi gözleri, bembeyaz bir teni varmış. Kız her ne kadar narin görünse de çok gaddar ve sertmiş. Çocuk içinden kıza, "Erkek Fatma," demiş. Ama kızı güzel bulmuş. Günler geçtikçe bu kızı daha fazla görmeye başlamış -daha doğrusu takip etmiş- ve artık bu ona alışkanlık haline gelmiş. Onu görmeden yapamıyormuş. Nedenini kendisi bile bilmiyormuş. Kıza aşık olduğunu zamanla anlamış. Bir gün kız ve grubu bardan içeriye girmek için uğraşırken çocuk ve grubu tesadüfen o bara giriyorlarmış ve çocuk, "Onlar bizimle," diyerek sevdiği kızın belinden tutmuş. Ama o an o kadar heyecanlanmış ki, kıpkırmızı kesilecekmiş. Kız teşekkür etmiş ve tanışmışlar. Çocuk kızın adını zaten biliyormuş. Sonra kızın çetesi farklı bir yerde takılırken, çocuk sevdiği kızı izliyormuş. Yaptığı her hareketi, attığı kahkahayı izlerken ona dalıp gidiyormuş. Kıza o kadar aşıkmış yanı artık düşün. Bir arkadaşı ona, "Niye kendi kendine gülümsüyorsun?" diye sormuş ki çocuk gülümsediğini bile fark etmemiş. "Neyse boş ver," diyerek geçiştirmiş. Neyse sonra kızın suratı asılmış ve çocuk ister istemez meraklanmış. Kızın baktığı yeri takip edince kızın neye baktığını anlamış, bir erkek çetesi görmüştü. Erkeklerin birisi de sevdiği kıza bakıyormuş. Çocuğun içini yavaş yavaş sinir kaplıyormuş. Tamamen kasıldığından haberi yokmuş. Kızlar zorla çıkarılmaya çalışırken çocuk çetesine bakmış ve ayağa kalkmış. Çetesi de ayağa kalkarak her bir kızı kendisine almış. Çocuk sevdiği kıza doğru yürümüş ve kızı sürükleyen erkeğe bakmış. Karşısındaki kişi yakışıklıydı bunu kabul ediyormuş ama bu ona yumruk atmasına engel değilmiş. Bardan dışarıya çıkmışlar ve birbirlerini girişmeye başlamışlar. Kız sarhoşmuş ve ayakta zar zor duruyormuş. "Yeter!" diye bağırmış ve çocuğun karşısındaki adama, "Git!" demiş. Çocuk içinden buna o kadar çok sevinmiş ki, utanmasa dans edecekmiş. Kızın evini bilmiyormuş ve arabasına bindirerek evine götürmüş. Kızı salona oturtmuş ve çocuk mutfağa gidere, ayılması için kahve yapmış. Dönerken kızı sızmış olarak bulmuştu. Gülümsedi ve o güzel manzarasını izledi ve az önce olanlara inanamadı. Yıllardır sevdiği kız şu an onun evindeydi ve onunlaymış. Bu an onun için paha biçilemezmiş. Bu anın sonsuza kadar kalmasını istemiş. Kızı kucaklamış ve yukarıdaki yatak odasına götürmüş. Yatağına kızı usulca yatırmış. Üstünü değiştirmeyi düşünmüş ama hem kız, hemde kendisi utanmasın diye değiştirmemekte karar vermiş. Üstündekilere bakılırsa rahat kıyafetlemiş. Yada ona öyle geliyormuş. Omuz silkip üstünü değiştirmiş. Aslında yanında uyumak istiyormuş ama utandığı için misafir odasına gitmiş ve orada uyumuş."

Boğazını temizleyip anlatmaya devam etti.

"Bu çocuk bir rüya görmüş. Çocuk aslında annesi dışında başka bir rüya görmezdi. Sevdiği kızı sevmeye başladığı zamanlar içinde geçerliymiş. Rüyasında sevdiği kız onun yanağını okşuyormuş ve ona gülümseyerek bakıyormuş. Çocuk gülümseyerek uyanmış. Kız gözlerimi kapayarak çocuğa eğilmiş. Çocukta öpeceğini sanarak gözlerini kapamış. Sonra kız geri çekilince çocuk gözlerini açmış. Uzaklaştığını anlaması, kızın kokusunun ondan uzaklaşmasından anlamış. "Sana aşık olabilmem için daha çok şey yapman lazım," demiş kız. Çocuk afallamış. Sonra gözlerini açmış ve biraz sersemlenmiş bir şekilde uyanmış. Rüyanın etkisinde kalmış. Sonra kızı uyandırmak için odasına gitmiş. Kız biraz zorda olsa uyanmış. Teşekkür etmiş ve bu borcunu yemek yiyerek ödeyeceğini söylemişti. Çocuk çok sevinmişti ve onunla yemek yiyeceği zamanı sabırsızlıkla beklemeye başlamış. Kız bir süre sonra ertelemek istediğini söyleyince çocuk üzülmüş ama alttan alarak sorun olmayacağını söylemiş ama içten içe kırılmıştı tabiki."

Durdu ve durdu ama devam etmedi. "Ee devamı?"

"Devamını bende bilmiyorum."

"Ne yani bu kadar mı?"

"Ne o küçük hanım? Uyumadan önceki masal mı sandın bunu?"

"Hıı. Uykum gelmişti."

"Bu... Gerçek bir hikaye."

"Öyle mi? Acaba kim bu çocuğun ismi? Kızın ismi ne acaba?"

"Cidden anlamadın mı?"

"Neyi anlamam gerekiyor ki?" Aslında anlamıştım ama salağa yatıyordum.

"Açık açık söyleyeyim mi?"

"Her neyse söyle." Kaşınıyordum ve bunu biliyordum. Eymen benden hoşlanıyordu ve bu barizdi. Bir hikayeye sığınarak söylemesi yerine açık açık söylemesini tercih ederdim.

"Hikayedeki yeşil gözlü, kahverengi saçlı çocuk benim, kızıl saçlı, bembeyaz tenli, bal rengi gözleri olanda sensin. Anlasana, ben seni seviyorum!"

"Aslında anlamıştım ama salağa yatıyordum. İtirafını bir hikaye ile anlatmak yerine direk söylemeni tercih ederdim."

"Tamam söylüyorum işte. Annemden sonra değer verdiğim ilk kızsın, aşık olduğum, kıyamadığımı kızsın. Seni seviyorum ELÇİN TOPAL!"

Ne diyebilirdim ki? Onu sevmiyordum. Nefret de etmiyordum ama arkadaş olarakta sevmiyordum.

"Beni sevseydin Selinaların çetesi ile iş birliği içinde olmazdınız. Daha doğrusu sen olmazdın."

"Bilmediğin çok şey var Elçin, seni sevmem başka, onlarla iş birliği yapmam başka."

"Ama beni karşına aldın."

"Yoo sen hep sol yanımdaydın."

"Biliyorsun, ben Barış'ı seviyorum ve onunlayım. Ne diye bana bu itirafı yaptın ki?"

"Evet cümlenin başında dediğin gibi biliyorum. Sadece senin bilmeni istedim ve artık içim rahat. Yoksa bu duyguyu hep içimde yaşayacaktım. Bunu bilmen hem senin hem benim için iyi oldu. Daha bilmediğin çok şey var Elçin, ileriki zamanlarda kızlarla bunu öğrendiğiniz zaman sen tek başına bana bir uğra. Kızlarda bizim çeteye uğrasınlar. Zaten kızlar kimlere uğrayacağını biliyorlar."

Yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı. Ne olduğunu anlamadan eli belime kaydı ve beni kendisine yapıştırdı. Yaptığı hareketten hoşnut olmamıştım ve beklemediğim için donakalmıştım.

"Ve şunu bil ki seni seviyorum. Hemde çok," dedi ve dudakları dudaklarıma kapandı. Gözlerim otomatik olarak kapandı ve Eymen beni öpmeye başladı. Buna izin verdiğime inanamıyordum. O an donakalmıştım ve yaptığı her harekete karşı olamıyordum. Eymen benden ayrılıp alnını alnıma yasladı. "Lütfen, son bir istediğimi yap; beni bir kez olsun öper misin? Yıllardır istediğim tek şey bu."

"Lütfen, zorlama," dedim kısık bir sesle.

"Sadece, küçük bir buse." Nefeslenecek duraksadı. "Lütfen." Yavaşça dudakları dudaklarıma tekrar kapandı ve sadece o istedi diye bir kez olsun karşılık verdim. Bunu demek istemezdim ve sürtüklüktü bu biliyorum. Ama Eymen'in dudaklarının tadı çok güzeldi. Dayanamadım bir kez daha öptüm. Bir kez daha ve bir kez daha. Barış'a ihanet ediyordum ve bunu biliyordum. O bana evlenme teklifi etmişken ben gidip birisini öperek onu aldatıyordum. Bu işin sonu kötü bitecekti bunu da biliyordum. Bunu bilerek aptallık yapıp bir kez daha öptüm. İş daha da ileriye gitmeye başladı. Eymen beni yavaşça koltuğun oturağı ile sırtımı buluşturdu ama kendi ağırlığını vermedi. Öpüşleri hâlâ yumuşaktı ve kendisini kontrolde tutmayı beceriyordu. Ben ise acele etmemeye çalışıyordum ve bir kez daha öptüm. Dudaklarına bağımlı kalmıştım.

Bir zamanlar Eymen'den hoşlanmıştım. Sadece bana iyi davranmıştı diye idi oda. Bilmiyorum içimde hâlâ o hoşlandı var mıydı? İnsan sevgilisi olunca başkasına aşık oluyordu ve bu gerçekten istem dışıydı.

Bunu düşünerek bir kez daha öptüm. İçimdeki kor alev daha da alevleniyordu. Sıcak basmıştı sanki burayı. Eymen alnını alnıma yasladı. Nefes nefese kalmıştık. "Dudakların," diyerek bir kez öptü. "Çok," diyip bir kez daha öptü. "Güzel," diyip bir kez daha öptü. "Barış bu dudakları hakedecek ne yaptı? Daha doğrusu ben bu dudakları tadacak ne yaptım? Sadece tatmak istemiştim. Bu kadar güzel beklemiyordum. Bağımlısı oldum," diyerek uzun bir şekilde öptü. "Sonunda, sevdiğim, aşık olduğum kadınla öpüştüm. Bu anı asla değişmem. Belki biraz olsun heyecanlandırmışımdır onu," diyip bir kez daha öptü. Bu sefer söylediklerinden dolayı karşılık verememiştim. Aslında iyi de olmuştu. Karşılık vermem benim hatamdı. "Dudaklarının etkisi sigaranın verdiği etki gibi. Sigarayı içtikçe içesin gelir, dudakların öptükçe öpesim geliyor," diyip bir kez daha öptü. Geri çekilerek bir kaç santim aramızda boşluk bıraktı. "Sana kıyabilseydim seninle burada sevişebilirdik ama kıyamadığım için buraya kadar gidebildim. Bir kez daha öper misin beni?"

"Eymen, lütfen zorlama. Barış'a ihanet ettim zaten."

"Ettin işte, yaptığın şeyi geri de alamazsın. O yüzden," diyip dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırdı. Elleri kollarımı okşuyordu, benimde ellerim onun omzunu tutmuştu ve karşılık veriyordum. İçimdeki zevk dalgası filizleniyordu.

Elçin gerçekten çok dengesiz değil mi? "İyice saçmaladın sende yazar!" diyebilirsiniz ama birde şöyle düşünün. Kız daha önce aşık olmamış ve ne yapacağını bilmiyor. Aslında bu kısım saçma değil. Bunu gelecekteki bölümde anlayacaksınız. İnanın hepsi kurgu ve planın parçası. Öptüm sizi okurimolarım😘😘

İnstagram/ Zeynepbuyukemre

Snapchat/ swimpianozeyno

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

TAKINTI ☆☆☆ द्वारा

किशोर उपन्यास

1.7M 30.4K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
27.2K 2.6K 18
Leyla psikoloji son sınıf öğrencisidir. Mezun olabilmesi için bir tez yazmak zorundadır. Fakat bir türlü ne yazacağını bilemez. Bir gün alışveriş me...
6.4K 79 5
Şişmanken zayıflayan bir kızın hikayesi. Eğer klişe bir ergen kitabı okumak istiyorsanız yanlış yerdesiniz. Yazarken çok zorlandım. Bölümleri topar...
3K 305 47
Ben hayatta ne acı keder cektiysem hepsi bana tapulu.kimsenin bir hatası bir kabahati yok seçimler bana ait.o yüzden yok kimseye sitemim yok zerzenis...