Engin beylerin yanına gidince Deniz birden bana sarıldı.
- Sana birşey olacak diye çok korktum..dedi kulağıma
- Bana birşey olmaz..dediğimde gülümseyerek ayrıldı benden.
Ardından Engin bey sarıldı.
- Sana endişenlenmekle hata etmişim. Aferin sana..dedi Engin bey
Sonra yavaşça ayrıldım ondan.
- Dediğim gibi ben asla kaybetmem..dediğimde Engin bey bana aferin dermiş gibi bakıyordu.
Bu adam neyin kafasını yaşıyor. Şu plan bir bitsede kurtulsam şunlardan. Ben Zaynleri özledim. Bunlar çok sıkıcı. Şuna bak bir ihtiyarla bir de süt çocuğuyla takılıyorum.
- Çok iyi dövüştün. Muhteşemdin..dedi Deniz
- Size söylemiştim. Profosyönel dövüşçüyüm..dedim
- Tamam. Hadi şimdi hep beraber yemek yemeye gidelim..dedi Engin bey
Ben yine ortalarına geçip kollarına girdim. Bu yaptığıma ikiside sırıttı.
Arabanın yanına geldiğimizde Mahmut buradaydı. İhtiyar bunak. Arabayı onun süreceğini anladığımda ofladım.
Arabaya bindiğimizde Mahmut sürmeye başladı. Ya valla yolda yürüyenler koşsa bizi geçer . Ayağımı yere vurup ritim tutmaya başladım. Git gide sinirim bozuluyor. Sert sert Mahmut denen adama baktığımda Engin bey ve deniz sırıtıyordu. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda yine ofladım.
- Mahmut amcacığım. Bilirmisin ayağına yakın yerlerde gaz pedalı var. Oraya basınca hızlanırsın. Seninde basmanı öneriyorum..dediğimde Mahmut amca birşey dememişti.
Sonra Mahmut amca kornaya basmaya başladı. Öndeki araba yolun ortasında durmuş gitmiyordu . Mahmut amcada sürekli kornaya basıyordu.
- Yakında sanada basıcam o korna gibi..diye mırıldandığımda Engin bey ve Deniz bir kahkaha patlatmıştı. Anlaşılan beni duymuşlar.
Engin bey ve Denizin duyabileceği şekilde konuştum.
- Engin bey siz bu adamı neden işe aldınız baksanıza.. Üflesen mezara uçacak bu..dediğimde bir kahkaha daha patlattılar.
Bu Mahmut denen adam hala kornaya basıyor. Sinir olmaya başladım. Öndeki araba hala ilerlemiyordu. Bu adam yüzünden trafik durdu resmen.
Sanırım Engin beyde sinirlenmeye başladı.
- Mahmut . Yeter basma artık..dedi Engin bey
Ayh. Daral geldi resmen. Engin beye ve Denize döndüm.
- Ben duramıcağım. Bekleyin siz..dedim ve arabadan indim. Onlar ise camdan bana bakıyorlardı.
Önümüzde duran aarabanın sürücü koltuğunun olduğu trafa gelip cama tıklattım. Sonra cam açıldı. İçeride bir adam ve üstünü düzeltmeye çalışan bir kadın vardı. Adamın dudakları ise ruj olmuştu. Arabada hadi onu geçtim trafiğin ortasında yiyişiyorlar ya..
- Ne vardı..dedi adam
- Ne ne vardı. Yolun ortasında dikilmişsin kazık gibi ilerleyemiyoruz..diye bağırdığımda bizim gibi bekleyen diğer arabalardaki kişilerde arabadan inip beni izlemeye başladılar.
- Yürü git belanı benden bulma..dedi adam
Ben sana şimdi gösteririm. Arabanın kapısını açtım ve adamın yakasından tuttuğum gibi yere fırlattım.
- Kim kimin belası oluyor görürüz şimdi..dedim
Sonra adamın suratına bir kaç yumruk geçirdim. Yüzü kan olduğunda geri çekildim. Adamın arabasına binip kenarı park ettim . Herkes hala bana bakıyordu.
Sonra yerden büyük bir taş aldım ve arabanın ön camına fırlattım. Cam tuzla buz oldu. Paramparça. Sürtükse çoktan kaçmıştı.
Beni izleyenler şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
Dövdüğüm adam yerden kalkıp bana baktı.
- Psikopatmısın sen..diye bağırdı
- Evet..dedim
Ona bir el hareketi çektikten sonra Engin bey ve Denizin yanına gittim.
Şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı.
- Ne ? İlk defa yapmıyorum..dediğimde kahkaha atmaya başladılar.
- Hhaaha gördünmü baba . Adamı pert hahaaah etti..dedi Deniz gülerken
- Gördüm gördüm..dedi Engin bey
Sonra bana döndü.
- Sen hep trafikte böylemi yapıyorsun..dedi
Evet anlamında kafamı salladım.
- Ama haksızmıyım insanı sinir ediyorlar...dedim
- Peki arabada ne yapıyormuş adam..dedi Deniz
Ben bunu uygun dille nasıl anlatıcağım şimdi. Yolun ortasında şey mi yapıyorlar diyeceğim. Tövbe tövbe
- Eee ımm şeyy yapıyorlarmış..diye gevelediğimde anlamamıl gibiydiler.
Ay ben bunu söylersem kesin kızarırım.
- Anlamıyoruz. Ne yapıyorlarmış..dedi Engin bey
- Arabada sürtük falan vardı. Ayh herşeyi benmi söylüyeceğim. Anlayın işte..dediğimde ilk başta anlamasalarda sonradan anladıklarında gülmemek için dudaklarını ısırdılar.
- Düzgün söyle..dedi Deniz
Anladı ama numara yapıyor. Pislik. Engin beye beni kurtar der gibi baktım.
- Deniz gayette iyi anladın..dedi Engin bey
Sonra tam Mahmut amca arabayı sürmeye devam etti. Hala tın tın gidiyor. Kaşlarımı çatıp sert sert baktım ona. Deniz kulağıma eğildi.
- Şöyle bakma. Korkuyorum..dedi alayla
Onu umursamamaya çalışıyorum. Sinir ediyor beni.
Mahmut denen adam iyice sinirimi bozmaya başladı.
- Mahmut amca azıcık gaza bas. Ben daralıyorum böyle yavaş yavaş. Bak orada gaz pedalı var. Oraya bas bir daha da çekme..dediğimde Engin bey ve Deniz gülmüştü.
Sonunda bizi bir restoranta getirebildi ihtiyar.
Hızla kendimi arabadan attım.
- Dönüşte ben kullanıcağım..dediğimde Deniz ve Engin bey sanki bunu söylememden korkuyormuş gibilerdi.
Aman banane. Dönüşte asfaltın anasını ağlatıcam.
Hep beraber restoranta girdik. Boş bir masaya oturduk. Yanımıza bir garson kız geldi.
Siparişlerimizi alıp gitti. Bizde sohbet etmeye başladık.
YAZARIN AĞZINDAN
Siparişler geldiğinde yemeye başladılar. Engin bey ve Deniz sohbet ediyorlardı.
Dolunay ise planını düşünüyordu . Bugün büyük mafya ve diğer mafyalar Enginin depolarını patlatacaklardı. Zavallı Engin diye düşündü Dolunay.
Ama o sırada Engin beyin telefonu çaldı. Engin bey telefonda duyduğu haberle şok oldu.
Hızla kalktı yerinden. Deniz babasına ne olduğunu merak ederken Dolunayda öyle yapıyordu. Ama o sebebini biliyordu. Depo işi tamamdı.
Engin hızla restoranttan çıktığında Deniz de Dolunayda peşinden çıktı. Dolunay gülmemek için cidden zor duruyordu.
Hızla arabaya bindiler. Sürücü koltuğuna Dolunay bindi.
- Nereye sürüyim Engin Bey..dedi dolunay
Engin bey ise dişlerinin arasından
- Eve..dedi
Dolunay hızla gaza bastı. Çok hızlı gidiyordu. İbreyi zorlamıştı.
Kırmızı ışıklarda bile durmuyordu. Arabalara makas atarak ilerliyordu.
Eve geldiklerinde hızla arabayı parketti Dolunay.
Engin bey ise sanki ateş saçıyordu. Çok sinirli gözüküyordu. Hızla arabadan indiler ve hep beraber eve girdiler.
Engin bey salonda tyrluyordu resmen.
- Baba ne oldu. Bize de anlat..dedi Deniz
Engin bey ise sinirle koltuğa oturup konuşmaya başladı.
- Büyük mafya ve diğerleri tüm depolarımızı içindeki mallarla beraber patlatmış. Büyük zarara uğradık..dedi
Deniz ise sinirlenmiş gibiydi. Sehpanın üzerindeki vazoyu bağırarak duvara fırlattı. Dolunaysa artık bu çocuğun süt çocuğu olmadığını düşünmeye başlamıştı.
- Ne olacak şimdi..dedi Deniz
- Diğer ortaklarımız gelicek şimdi. Onlarlada konuşacağız..dedi Engin ney
Tam o sırada kapı çaldı. Hizmetçilerden biri kapıyı açtı.
Dolunay gözlerini oraya dikti. İçeri 10 u geçik adam falan girdi. Bunların hepsi mafyaydı. Büyük mafya birçok mafyanın patronu olabilirdi ama onun dışındada mafya grupları vardı.
İçeri giren adamlar sinirli gözüküyorlardı ama Dolunayı gördüklerinde gözlerinden bir an şaşkınlık geçti.
Hepsi boş yerlere oturdu. Dolunay işte şimdi eğleniyordu. Rakiplerinin çaresiz çırpınışları.
- Bu güzel hanım kim..dedi esmer birisi
Engin bey ve Deniz sinirlenmişti. Ama Dolunay hemen lafa atladı.
- Eben..dediğinde az önceki esmer adam dışında hepsi gülmüştü.
Esmer adam ters ters Dolunaya bakıyordu.
- Neyse konumuza dönelim. Ama önce bu kız kim..dedi başka biri
Dolunayın sinirlendiğini farkeden Engin bey hemen duruma el koydu.
- O benim manevi kızım sayılır artık. Adı Dolunay. Ona yaptığınız yanlış bir hareketi görmeyeyim..dedi Engin bey
Sonra Dolunaya döndü.
- Dolunay sende artık aramızdasın . O yüzden alış..dedi
Esmer adam müdahale etti.
- Ne demek aramızda o bir kız..dedi esmer adam
- Kes sesini Sam. Bu konu tartışmaya açık değil..dedi Engin bey
Dolunay böylelikle esmer adamın adının Sam olduğunu anlamıştı.
Sam Dolunaya döndü
- Pis şeytan. Nasıl kandırdın onları..diye bağırarak ayağa kalktı Sam
Hızla Dolunayın üstüne yürümeye başladı. Dolunayda ayağa kalkıp kollarını umursamazca göğsünde birleştirdi.
Sam Dolunaya hızla yumruk savurduğunda Dolunay hiç zorlanmadan Samin yumruğunu tek eliyle tuttu. Sonra sıkmaya başladı. Sam acıyla inledi. Odadakiler şaşkın şaşkın Dolunaya bakıyordu.
Dolunay diğer elinin işaret parmağını Sam 'in alnına bastırdı ve yavaşça geriye ittirdi.
- Laflarına dikkat et ihtiyar. İşine bak. Bir dahakine bu kadar ucuz kurtulamazsın..dedi Dolunay soğuk bir sesle tıslayarak
Sonra Sam elini ovuşturarak yerine oturdu. Odada herkes Dolunaya bakıyordu. Engin bey kızın suratını bu kadar ifadesiz yapabilmesine şaşımıştı ama sevmiştide.
- SAM! Bir daha Dolunaya dokunma..dedi Engin bey
- Dokunsa ne olur . Kendi zararlı çıkar..dedi Deniz alayla
Odadaki bütün mafyalar Dolunay a bakıyordu. Dolunaysa oturduğu tekli koltukta sağ bacağını diğer bacağının üstüne atıp umursamazca tırnaklarını incelemeye başladı. Odadakiler ona hayran olmuştu.
- Neyse konumuza dönelim..dedi Deniz
Mafyaların Dolunaya olan bakışlarından rahatsız olmuştu Deniz.
- Bu kızın yanındamı konuşacağız..dedi Sam
Dolunay tırnaklarında olan gözlerini çekti ve Sam ' dikti. Gözlerini kısıp tıslyarak konuştu.
- Ebeni sikim senin. İşine bak pezeveng..dediğinde herkes bir kızdan küfür duymanın şaşkınlığını yaşıyordu. Deniz ve Engin bey sırıtıyordu. Artık alışmışlardı Dolunayın tavırlarına.
Sam bu laftan sonra birşey diyememişti. Mıh gibi kalmıştı ortada.
- Evet bildiğiniz gibi depolarımız büyük mafya tarafından patlatıldı. Anlamadığım bütün depoları nasıl patlatabildi. Arkasında zeki ve güçlü biri olmalı..dedi Engin bey
Dolunay herne kadar o kişi benim demek istesede tutuyordu kendini.
Sam direk Dolunaya döndü.
- Kesin bu kızın işidir. Belki de ajanlık yapıyordur sürtük..dedi Sam
Dolunayın elleri yumruk olmuştu. O kadar sıkıyorduki eli bembeyaz olmuştu. Herkes Dolunayın eline bakıyordu.
Dolunay bir anda ayağa kalktı. Gözlerini kısmış oldukça ürkütücü bir şekilde Sam ' e bakıyordu. Herkes biraz tırsmıştı.
- Özür dile..dedi keskin ve sert bir sesle
Sam ' se alayla sırıttı
- Dilemiyorum..dedi
Engin bey ve Deniz şimdiden Sam' e acımaya başlamıştı.
Dolunay yavaş yavaş Sam ' e yürümeye başlamıştı. Kalçasının altına kadar gelen siyah lacivert saçları yürürken sallanıyordu. Yumruk olmuş eli , kısılmış gözleri ve ifadesiz suratıyla odadaki herkesi ürkütmüştü. Ölümcül bir güzelliği vardı.
Sam ' e dahada yaklaştığında tekrar konuştu.
- Özür dile..dedi Dolunay tekrar
Sesi bu sefer daha sert çıkmıştı. Sam de biraz ürkmüştü ama bir kıza yenilmeyi gururuna yediremiyordu.
- Hayır..diye diretti
İşte o zaman daha ne olduğunu anlamadan suratına yumruğu yemesiyle geriye savrulmuştu.
Hızla kalktı Sam. Dolunaya doğru bir adım atmasıyla yeri boyladı. Dolunay ona çelme takmıştı. Dolunay yerde yatan adama yukarıdan baktı ve ayağını sertçe adamın karnına bastırdı.
Sonra üstüne çıktı ve yumruklamaya başladı. Adamın ağzı yüzü kan olduğunda geri çekildi. Adamın kalkması için müsade etti. Adam öksürerek yerde oturur pozisyona geldi
Dolunay adamın saçlarını avuçlayıp geri çekti ve adamın kafasını arkaya doğru yatırıp boynunu açıkta bıraktı.
Cebindeki çakıyı aldı ve adamın boynunda gezdirmeye başladı.
- Özür dile..dedi Dolunay
Ama bu seferki sesi soğuk bir fısıltıdan ibaretti. Sesi sanki zehir saçıyordu.
- Ö-öz-özür di-dile-dilerim..dedi Sam kekeleyerek
Dolunay adamın kafasını savurarak bıraktı. Odadakiler şok içinde Dolunaya bakıyordu.
Dolunaysa umursamadan tekli koltuğuna dönüp oturdu daha doğrusu yayıldı.
- Konuya bir giremedik . Biz ne yapacağız bu olayı. Nasıl hepsini patlatabildiler.dedi mafyalardan biri
Dolunay alayla güldü. Herkes ona döndüğünde Dolunay konuşmaya başladı.
- Çok basit. Sizn korumalarınızdan bazıları casus. Bombaları büyük mafyadan aldılar ve depoya yerleştirdiler. Eğer korumalarınız ihanet etme cesaretini gösterdiyse demekki korumaların üzerinde yeteri kadar baskın bir karakter değilsiniz..dedi Dolunay
Herkes hayranca bakarken Sam ona nefretle bakıyordu.
- Peki önerin ne..dedi genç mafyalardan biri
Dolunay ona baktı.
- Önerim ilk başta o casusları bulmak..dedi Dolunay
- Peki sonra ..dedi başka bir mafya
Dolunay soğuk ürkütücü bir kahkaha attı.
- O casusları diğer korumaların önünde işkence yaparak acı bir şekilde öldürmek..dediğinde odadakiler bu kızdan korkmaya başlamışlardı.
Onlarda işkenceye falan alışıklardı ama bunları bir kızın ağzından duymaya alışık değillerdi.
- Peki artık malları nereye koyucağız. Depo işini nasıl hallediceğiz..dedi başka genç bir mafya
Başkalarının birşey demesine izin vermeden Dolunay yine lafa atladı.
- Tabikide başka birisinin deposunu eline geçireceğiz..dedi
- Nasıl yani. Başka bir mafyanın deposunu mu basıcağız..dedi Engin bey
Dolunay kafasını evet anlamında salladı.
- Ama o zaman diğer mafyalarıda düşman olarak karşımıza alırız..dedi Deniz
- Bu kimin umrunda. Düşman olsak ne olur. İşte ne güzel onları öldürmek için fırsat çıkar. Herkesi teker teker kaldırırız. Buranın en güçlüsü olmak varken neden olduğumuz yerde duruyoruz...dedi Dolunay
Sam kanlı suratıyla lafa atladı.
- Güçsüz insanları mı öldüreceğiz..dedi
- Güçsüzlerin sonu daima ölümdür Sam. Güçsüzlerin öldürülmesi gerekiyor. Çünkü bir zaman sonra güçlü olmaya başlıyorlar. En sonsa bir bakmışız karşımıza rakip olarak çıkmışlar. Ama bir yandan da oyun gibi oynadığımız piyonlar. İşte bunun dozunu ayarlamak gerek. Güçsüzleri sürekli eziklersen bir zaman sonra akıllarınca güçlenmeye başlarlar. O yüzden ona ne kendini fazla ezik nede güçlü göstereceksin..dedi Dolunay
Sam itiraf edemesede etkilenmişti.
- Neyse toplatı burada bitmiştir..dedi Engin bey
Herkes gittiğinde Engin bey Dolunaya bakıyordu. O onun küçük ölüm meleği olacaktı. Eğer bu kıza istediklerini yaptırırsa kimse onu karşısına alamazdı. Bunu biliyordu.
Dolunay daha fazla bu bakışlara katlanamayacağını anladığında odasına çıktı. Tam o sırada bir mesaj geldi. Telefonunu çıkarıp mesaja baktı.
' Planların gayet güzel gidiyor Gececiğim. Kabul etmeliyimki fazla zekisin. Bir an ben bile planını anlayamamıştım. Ama bir an. Sadece sana hatırlatmak istedim. Büyük buluşma yakında. Çok az kaldı '
Mesajda bunlar yazıyordu. Dolunay yine sinirlenmeye başladı. Pencerenin yanına gitti ve camı açtı. Başını yukarı kaldırdı ve yıldızlara baktı.
Bu karanlık şehrin masum yıldızları..
Dolunay hayatını düşünmeye başladı. Herşey fazla karmaşıktı. Hayatında doğru olan hiçbirşey yoktu. O yaşamıyordu. Dolunay diye biri yoktu bile. O yaşamıyordu ama yaşatmıyorduda.
Dolunay artık bu gizemli adamdan sıkılmaya başlamıştı. Ama hissediyordu. Gerçekten az kalmıştı. Belki 1 ay belki 2 hafta belkide yarın...