İMKAN'SIZIM

By haylazcicikiz

16.7K 787 303

Adam sevdi, çok sevdi. Fakat kadın bunu görmedi. Bir gün adam dikildi kadının karşısına: Seviyorum, sonsuzluk... More

►SIFIRI TÜKETENLER◄
►SIFIRI TÜKETENLER◄
►AZ İNSAN; AZ GÜVEN◄
►SONU İYİ BİTEN ACI◄
►YILDIRIM SAVAR◄
►MÜZİK◄
►SALLANIP DURAN MUTSUZLUK◄
►YAŞAMAK◄
►DEĞER◄
►YARA◄
►İLK GÖRÜŞTE NEFRET◄
►UÇURUM◄
► SEVGİLİ ◄
►KURŞUN◄
►ZEHİR◄
►YÜZLEŞME◄
►İHANET◄
►ÇARESİZLİK◄
►ACI◄
►PAPATYA◄

►YALAN◄

460 36 17
By haylazcicikiz

 İki yaşamımız var der Pessoa. Biri çocukluğumuzdan beri düşümüzde yaşattığımız "gerçek" biz. Diğeri insanlarla paylaştığımız "sahte" olan. Benimde iki yaşamım var. Biri babaannemin yanında sahip olduğum yaşam diğeri ise insanlarla paylaştığım sahte yaşam. Her insanın öyle değil midir? Hangi insan sevdiği insanlar ile sevmediği insanlara eşit davranıyor? 

O gecenin sonunda gördüğüm o araba, taksiydi. Biri aramış ve o da beni almaya gelmiş, kimin aradığını sorsam da bilmediğini söyledi. Bu kişinin kim olduğunu düşünüp bulmaya çalışırken otele gelmiştik. Teşekkür edip taksiden inmiştim, ücretinin verildiğini söylemişti. Odama gittiğimde Ezel gelmiş yatağımda uyumuştu. Onu uyandırmamaya çalışarak yanına kıvrıldım. Çok yorgun düşmüştüm, ama yorgunluğum sokaklarda yürümemden değildi. Yorgunluğum güvendiğim ve ona olan davranışlarım yüzünden pişman olmaya başlamışken bu insanın bunu hak etmemesiydi. Yine hak etmeyen bir insana güvenmiş, boşu boşuna vicdan azabı çekmiştim. 

Sabah Ezelden önce uyanmıştım, spor yapmak için odadan çıkacağım sırada ayağıma bir şey takılmıştı. Ayağıma takılan şeye baktığımda ise dün gece o adamın arabasında unuttuğum çantam olduğunu görmüştüm. İçindeki her şey tam ve yerli yerindeydi. Bu gizemli kişiyi merak etmiştim. Spordan döndükten sonra ise Ezel'e dün geceyi anlatmıştım, kendimize yeni bir görevli tutmuştuk. Ve o sabahın ardından günler hızlı hızlı geçmiş ve en sonun da büyük gün gelmişti. 

İlk defa babamın istediği gibi giyinmiştim. Lacivert kumaş pantolon, lacivert ceket ve içine de siyah tişört giyinmiştim. Bu ihaleyi sırf kıyafetim yüzünden kaybetmeyecektim.

Babam dün gece ihalenin son detaylarını konuşmak için aramıştı. Ama daha çok konuştuğu benim tarzımdı.  ' Yarın işe geldiğin gibi gelme. Etek, ceket giyin. Saçlarını topla, hatta rengini değiştirip doğal rengine boya. ' Tüm bu söylediklerini gülümseyerek dinlemiştim. Babam ilk defa beni azarlamak yerine bana tavsiye veriyordu ve bende onu kırmadım. İstediği her şeyi yapmıştım, sadece saçımı boyatmamıştım, onuda asla yapmam zaten. 

Aynada son kez kendime bakıp çantamı alarak apartmandan ayrıldım. İhalenin yapılacağı şirket, evime uzak olduğu için çıkmam gereken saatten bir saat erken çıkmıştım. Trafiğe kurban gitmek istememiştim. Dün gece son defa kontrol ettiğim dosya yüzünden uykumu alamamıştım. Ondan önceki günlerde de sürekli çalıştığım için yine uyuyamamıştım. Deyim yerindeyse gözlerimden uyku akıyordu. Ama bugün ihaleyi alırsak her şeye değerdi. O arsayı kaybetmek istemiyordum. 

Ezel de gelecekti toplantıya bana destek olmak için. Söylediği gibi diğer günlerde bana yardım etmişti, birlikte dosyaya yön vermiştik. Şirkete ilk ben gelmiştim. Benden yarım saat sonra diğer şirketlerde gelmeye başlamıştı. O insanların arasında bana gülümseyerek gelen Ezel'i görünce oturduğum yerden ayağa kalktım.

'' Günaydın, heyecanlı mısın? ''

Heyecanlı değildim, ben heyecan denen duyguyu çoktan unutmuştum. Kafamı olumsuz anlamda salladım.

'' Sana da günaydın. ''

İkimiz beraber oturup babamın gelmesini bekledik. Babamda gelince ikimiz toplantı odasına girmiştik, Ezel de dışarıda bizi bekliyordu.  Toplantı başlatılacağı sırada orta yaşlarında bir adam şirket sahibinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O da kafasını olumlu anlamda salladı, toplantıyı beş dakika sonra başlatacağını söyledi. Bizimle beraber ihaleye katılan on sekiz şirket vardı. Kafamı önüme eğip dosyayla oynamaya başladım, babam yanımda oldukça gergin bir şekilde oturuyordu. Odanın kapısı açılınca kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım. Ve o an gözlerimin kör olmasını bile dileyebilirdim. Onun burada ne işi vardı? Ne olur tahmin ettiğim şey olmasındı. Onun da sert bakışları beni buldu, daha sonra az önce toplantıyı ertelemek isteyen adamın yanına oturdu. O geldikten sonra toplantı başlamıştı. 

'' Dosyalarınızı alabilir miyim? ''

Özenle hazırladığım, günlerimi verdiğim dosyayı masaya bıraktım. Umarım Ezel ihale ile ilgili her şeyi anlatmamıştır. Şuan o kadar öfke doluydum ki kendimi zor tutuyordum. Migrenim kendini belli etmeye başlamıştı. Şimdi anlamıştım neden bana yanlış geldiğini. İşte şimdi her şey çözüldü dedim, bu bağladığım en büyük düğümdü, bunu bilemedim.  

Toplantı iki saatten fazla sürmüştü, sonlarına doğru ihaleyi kaybedeceğimizi anlayınca gözlerim dolu dolu sonucun belirlenmesini bekledim. Karşımda oturmasına rağmen Asil'e bakmıyordum, bakmak istemiyordum. Toplantı boyunca neden böyle bir şey yaptığını düşünüp durdum, sonunda ise ihaleyi almak için Ezel'e yaklaştığı sonucunu çıkardım. Bu kadarını ondan ben bile beklemezdim. Evet, yanlıştı ama bu kadar yanlış olması beni şaşırtmıştı. 

'' Evet, dosyalarınızı yönetim kurulu ile inceledik. En yüksek fiyatı sunan ve dosyayı son derece güzel hazırlayan şirket; TAŞKIN İnşaat Şirketi. '' 

Gözleri yumdum, bulunduğum yerde hemen can vermek istedim. Babam'ın sinirle bana baktığını biliyordum ve ne yazık ki bu defa haklıydı. Ezel'e dosya hakkında bilgi vermemeliydim.  

Gözlerimi açıp sinirle ona baktım, onlar kazanmıştı. Yanındaki adam sevinirken o gözlerini sabit bir şekilde bana dikmişti. Bu hayatta kimseden nefret etmediğim kadar nefret ediyordum ondan. Bir insan bu kadar aşağılık, adi olamazdı. Bir insan bu kadar rahat yalan söyleyip, insanları kandıramazdı. 

Babama bakınca gözlerim dolu doluydu. Bakışlarıyla ne kadar beceriksiz olduğumu ve bana olan nefretini anlatıyordu. Toplantı salonundan herkes çıkmaya başladı, babamda ayağa kalkıp bana kafasıyla işaret verdi. Arkasından yıkılmış bir şekilde bende çıktım. Ezel bizi görünce ayağa kalktı. 

'' Nasıl onlar alır ihaleyi? Sana bu ihaleyi almalıyız demedim mi?  Sana bu ihaleye adam gibi çalış demedim mi? Hani ihale bizimdi? ''

Gözlerimi kapatmış bağırarak söylediklerini dinliyordum.

'' Sana ilk defa güvendim. Ezra bu işi yapar dedim, ama beni yanılttın. Sana güvenmekle hata yapmışım. ''

Avaz avaz bağırdım içimden; ' Yapma baba, böyle söyleme, beni öldürme. ' Duymadı babam, yine anlamadı beni. Oysaki atan rengim, dolu olan gözlerim, titreyen ellerim anlatmıyor muydu ne kadar üzgün olduğumu? 

'' Gözlerini aç ve bana bak! ''

İkiletmedim, açtım gözlerini. Bana nefret ve hayal kırıklığı ile bakan gözleri harladı içimdeki ateşi. 

'' Sana bir hata daha yapma demiştim. Bu hatanın bedeli çok ağır olacak. Beceriksizliğinin bedelini öyle bir ödeyeceksin ki yaptığın bu hatayı bir daha unutamayacaksın. ''

Gülümsedim, şuan bedel ödemek bile beni korkutmuyordu. Hak etmiştim.  

'' Senin gibi bir kızım olacağına ölseydim daha iyiydi. ''

Ve artık acıtmaz dediğim babamın sözleri acıttı. Küçükken yaptıkları bile bu kadar canımı yakmazken bu yakmıştı. Hangi baba evladına kolayca böyle söyleyebilirdi ki? Yada bir baba böyle söyleyebilir miydi? Dört yıldır takındığım zırhı indirdim ve babamın kurşunlarına göğsümü siper ettim. 

'' Özür dilerim. ''

Ağzımdan çıkan kelimelerde acıtmıştı. Yenilmiştim... Ve en son iki yıl önce dökülen gözyaşlarım yeniden döküldü. Babam son kez nefretle bakıp, gitti.  

Bizi uzaktan izleyen Ezel yanıma doğru geleceği sırada olduğu yerde durdu ve dudaklarını büyük bir gülümseme kapladı. Ben gözyaşları dökerken neden gülümsediğini merak ettim ve arkamı döndüm. 

Ezel böyle bir şey yapmış olamazdı, değil mi? Asil ile birlik olup beni çökertmiş olamazdı, değil mi?  Ezel'e bakmadan yürüdü yürüdü ve yanıma geldi. 

'' Üzgünüm. ''

Elimin ne zaman havalanıp ne zaman yanağına indiğini çözemedim. Ama şuan o kadar çok canım yanıyor ve o kadar çok öfkeliyim ki içinde bulunduğum durumu bile kavrayamıyordum. 

'' Neden? Neden üzgünsün? İhaleyi aldın işte. ''

Ezel koşarak yanımıza geldi ve hızla Asil'in yanına gidip yanağına baktı.

'' Ne oluyor? ''

Gözyaşlarımı silmedim onlar acımı mühürlüyorlardı tenime. 

'' Beni dinlemelisin. ''

'' Sakın bir daha karşıma çıkma. ''

Arkamı döndüm, titreyen bacaklarımı zorla hareket ettirerek oradan uzaklaşmak istedim. Ama ruhumu kamçılayan o sözü beni durdurdu.

''Seni görmezsem ölürüm. ''

Dönmedim arkamı, ağzından çıkan kelimeleri hazmetmeye çalıştım ama olmadı. Tüm bu olanlar bir kabustu ve ben artık bu kabustan uyanmak istiyordum. 

'' Ezra izin ver anlatayım her şeyi? ''

'' Sen sevgiline anlat, çünkü sesini duymayı bile midem kaldırmıyor artık. ''

Koşmadım, yürüdüm yavaş yavaş. Ne bir daha arkamdan seslendi ne de beni durdurdu. Sevemezdi o beni, hakkı yoktu. 

Şirketten çıkıp arabama bindim, sakinleşip kendime gelmem gerekiyordu. Düşen silahlarımı toplayıp yeniden savaşa dönmem gerekiyordu. Babama olan nefretimi yeniden gün yüzüne çıkarmam gerekiyordu. Yaptığım bir hata yüzünden geçmişimin üzerini örtmemem gerekiyordu.

Arabamı sahil kenarına çektim, kafamı direksiyona yaslayıp tüm bunların birer rüya olmasını diledim. Tüm bunlarla savaşamazdım. Telefonum çaldı, açmadım. Bir daha çaldı, açmadım. Gözlerimi kapayıp kendimi soyutlamaya çalıştım bu dünyadan ve başardım da. İhaleyi kazanmak için teslim olmadığım uykuya kaybettiğimizde teslim oldum, tüm güçsüzlüğümle. 

'' Bir şeyim yokmuş gördün mü? Boşu boşuna bu kadar evhamlandın. ''

Kolumda babaannemle hastaneden çıkıyorduk. Üç gün önce bayılmam üzerine hastaneye getirmişti, bu gün tahlil sonuçlarım temiz çıkınca mutlu olmuştu.

'' Olsun içimiz rahatladı en azından. ''

Yürümeyi bırakıp bana döndü, elini yanağıma getirip okşadı. 

'' Benim güzel prensesim, ya kötü bir hastalığın olsaydı ne yapardım o zaman ben? ''

Gözleri dolmuştu. Bana bir şey olmasının düşüncesi bile onu üzüyordu. Hayattaki en değerli varlığımdı. Bana insan olduğumu hatırlatan tek insandı. Beni teselli eden tek arkadaşımdı.

'' Bir şeyim yok, iyiyim babaanne. ''

Kollarını sardı bedenime. Kolları sevgiyi, güveni, merhameti barındırıyordu içinde. O bana sarılınca artık kimse sarılmasın isterdim. akan gözyaşları ile kollarını benden ayırdı.

'' Hadi git su al da gel. ''

Ağladığını görmemem için beni yanından uzaklaştırıyordu, itiraz etmeden kantine gittim su almak için. Suyu alıp arkamı döndüğüm sırada sert bir ses duyuldu. Yere çarpan beden ile elimdeki su yere düştü. 

'' Babaanne! '' 

Gözyaşları içinde araladım gözlerimi. Kabuslar bugün peşimi bırakmıyordu. Kafamı direksiyondan kaldırınca boynuma bir ağrı saplandı. Hava kararmıştı, içimdeki duygular gibi. Her duygunun bir rengi vardır derler. Benim duygularımın tek bir rengi vardı; siyah... 

Arabadan inip deniz kokusunu çektim içime, kendime gelmiştim. Güçlü hissediyordum yeniden kendimi. Babaannem bana güç vermişti. Sanki kolları yeniden sarmıştı bedenimi. 

Tekrar arabama bindim, telefonumu elime aldım. Asil ve Ezel aramış, mesaj atmışlardı. Asil'in mesajlarını okumadan sildim ve Ezel'i aradım.

'' Neredesin sen? ''

Sesi çatlak çıkıyordu, sanırım ağlamıştı. Gerçi nasıl ağlamasın ki kandırılmıştı. Sevdiği, güvendiği adam onunla oynamıştı. Üstüne bir de bana seni seviyorum demişti.

'' Boş ver beni. Sen nasılsın? ''

Asil'in söylediği o kelime yüzünden çekinerek konuşuyordum Ezel ile. 

'' Kötüyüm, kalbim ağrıyor. ''

'' Yanına gelmemi ister misin? ''

'' Evet, seninle konuşmamız lazım. ''

Bir şey söylemedim, söyleyemedim. Ne diyebilirdim ki? Üzme kendini mi? Boş ver mi? Yoksa Asil bana seni seviyorum dedi, kusura bakma mı? 

 Arabayı  evlerine sürdüm, kapıyı hizmetlileri açmıştı. Koşarak odasına çıktım ve kapıyı tıklatmadan girdim içeri. Yatakta uzanmıştı.

'' İyi akşamlar. ''

Sesimi duyunca doğruldu ve kızarmış gözleriyle yanına oturmamı işaret etti. 

'' Anlattı her şeyi. ''

Ben sormadan başlamıştı anlatmaya. Ama ben onun ne anlattıklarını değil Ezel'in ne hissettiğini merak ediyordum.

'' İhale çok önemliymiş, onun için duygularımla oynamış. Sonradan pişman olmuş bu yaptığına, ama geri dönemezmiş.  Seni çok seviyormuş. Seni sevdiği için sana gerçekleri anlatmak istemiş ama... ''

Donuk bakan gözleri yaşlarla dolmuştu ve gözlerinden akan her damla tenime ateş olarak iniyordu. Cümlesini tamamlayamadan hıçkırıklara boğuldu.

'' Ezra, kalbim acıyor. ''

Kalbini acıtan ona yalan söylemesi miydi yoksa beni sevmesi miydi?

'' Beni hiç sevmemiş. ''

Omzumda döküyordu yaşlarını, yakıyordu ruhumu.  Ama ben inanmıyordum ki onun beni sevdiğine. Belki bu da bir oyundur. Belki de Ezel ile aramızı bozmak için böyle bir şey söylüyordu. Bundan sonra ona güvenemezdim ki. Bundan sonra onu görmek istemiyordum ki. Silecektim onu, Ezel'in kalbinden kendi zihnimden... Ona ait hiçbir şey bırakmayacaktım ikimizde de. Tüm izlerini silecek, dağıttığı kalbinin parçalarını toplayacak Ezel'i yeniden canlandıracaktım. Gözyaşlarının yerini kahkahaları alacaktı. 

'' Seni seviyor, beni değil. ''

'' Bundan sonra seni sevip sevmemesi önemli mi? ''

Acımasız olacaktım, belki şimdi canını çok yakacaktım ama çabuk toparlanacaktı. Acıyan yara daha çabuk kabuk tutar ve iyileşir. Durmadan kanayan  yara ise sadece acını tazeler. 

'' Seni sevdiği için böyle söylüyorsun. Seni değil, beni sevmesi gerekti, anlıyor musun? ''

Kafasını omzumdan kaldırmış hırsla elleri ile gözyaşlarını silerken, bana öfkeyle bakmış ve düşünmeden sarf etmişti bu cümleleri. Çünkü eğer düşünseydi, bunu bana söylemezdi. 

'' Asıl sen anlamıyor musun? yalan söylüyor, bizi birbirimize düşürmek istiyor. ''

Söylediğim her kelime ile kafasını olumsuz anlamda salladı. Ezel şuan kabullenme sorunu yaşıyordu. 

'' Bir kere yalan söyleyen bir daha söyler. ''

Yalan uyuşturucu gibiydi, bir kere söyledin mi bağımlılık yapardı ve kolay kolay kurtulamazdın. 

'' Onu sen dinlemedin, ben dinledim. Seni sevdiğini söylerken gözleri parlıyordu. ''

Bu kargaşanın, bu  yıkıntıların içinde beni sevdiğini söylerken gözleri parlıyorsa ben buna inanmazdım, buna inanmamı bekleyemezdi. Seven bir insan, sevdiği insanın hayatını yerle bir ettiği için üzülürdü, gözleri parlamazdı. Parıldayan o göz bebekleri söyleyeceği yeni yalanın heyecanı ile parlıyordur. 

'' Ona inanmıyorsun, değil mi? Bak Ezel o sana, bana yalan söyledi. Onun yüzünden aylardır hazırlandığım ihaleyi kaybettim ve babam tarafından çok ağır laflar işittim, üstüne bir de unutamayacağım bir ceza alacakmışım. Seni ise ihale için kullandı. Senin ona güvenip söylediğin her şeyi şirketimize karşı kullandı. Tüm can acıtan gerçeklere rağmen o yalancı adamın söylediklerine inanıyor musun? ''

Nefes bile almadan vurdum gerçekleri yüzüne. Gerçekler acıtsa bile onlarla yaşamak lazım... Gerçekler insanı diri tutardı. Belki daldığımız o düşten bizi aşağı iterdi ama bir yalan kadar yaralamazdı insanı.  

Oturduğu yataktan ayağa kalktı ve odayı turlamaya başladı. Ara ara durup saçlarını çekiştiriyordu. Ona kendine zarar verme diyemiyordum çünkü ona asıl zararı veren Asildi. 

'' Evet, kullanıldım. Ama senin yüzünden. Eğer sen ve o lanet şirketin olmasaydı, kullanılmayacaktım. Ben Ezel Çankırı ilk defa kullanıldım. ''

Söylediklerine sinirlenmedim, kırıldım. Ama keşke sinirlenseydim. Sinirim çok çabuk geçerdi ama kırgınlığım bir ömür yerini korurdu. Haklıydı, keşke olmasaymışım... Bugün iki  kişi varlığımdan rahatsız olduğunu vurguladı. Biri babam, diğeri güvendiğim arkadaşım... Yara üstüne yara alıyordum bugün. Hemde bir hiç uğruna. 

'' Biraz uyu istersen, kendini toparlarsın belki. ''

Oturduğum yataktan ayağa kalkmıştım, rahat uyuması için. Uyku belki bazı yaraların üzerini örterdi. 

'' Toparlanmak istemiyorum, ben böyle dağınık iyiyim. Eserin ile gurur duy, beni sen dağıttın. ''

Sus Ezra diye bağırmak istedim.  Daha fazla karartma simsiyah olan kalbimi. İçimdeki titrek beyaz ışığı söndürme.  Duy, sustuklarımı demek istedim. Ama diyemedim, dilim kelimeleri bir araya getirip cümle kuramadı.

'' Ben gitsem iyi olur. ''

Hızla yanıma gelip kollarımı tuttu.

'' Nereye gideceksin, aşığının yanına mı? ''

Kullandığı her kelime öfkesini kamçılıyor ve kamçılanan öfkesi ile beni daha sert sarsıyordu. Sarsılan bendim ama saçmalayan oydu. En fazla yarayı alan bendim ama kanayan oydu. Çünkü benim kanamaya bile hakkım yoktu. 

'' Saçmalıyorsun. ''

Hırsla bıraktı kollarımı ve beni ileriye itti. 

'' Saçmalıyorum öyle mi? O seni sevdiğini söylerken saçmalamıyor ama ben saçmalıyorum öyle mi? Peki, öyle olsun. ''

Bu defa ben gidip kollarını tuttum.

'' Bak Ezel, o ve ben diye bir şey olamaz. O beni sevemez. O ben ve senin arasını bozamaz, anla artık bunu. ''

Kollarını kurtardı ellerimden ve beni yerin yedi kat dibine sokacak kadar kötü bir bakış attı. Ben bunları yaşamak istemiyordum. Şuan burada bulunup Ezel'e açıklama yapmak istemiyordum. Asıl açıklamayı hak eden bendim. Bilgileri o yalancı adama veren oydu, ihaleyi kaybetmemize neden olan bir diğer etken oydu ama hesap veren, açıklama yapan bendim. Ne adaletsiz dünyaymış be. Haklıyken haksız durumuna düşmek ne iğrenç bir şeymiş.

'' Git buradan, seni görmek istemiyorum. ''

Ve sallanan mutsuzluğum Ezel'i de aşağı atmış, hayatımdan çıkarmıştı. 

'' Üzgünüm. ''

İğrendiğim adamın  dudaklarından dökülen kelime benimde dudaklarımdan dökülmüştü. Onun benim için kullandığı kelimeyi ben onun yüzünden arkadaşıma kullanmıştım.  

Yatağın üzerinde duran çantamı elime aldım, tekrar ona baktım fakat o gözlerini kapatmıştı. Gitme demesi için bekledim, demedi, biraz daha zaman kazanmak için yavaş yavaş yürüdüm fakat Ezel o kelimeyi dillendirmedi. 

Tükenmiş, yorgun, bitkin bir şekilde çıktım evden.  Arabama doğru yöneldiğim sırada onu arabama yaslanmış bir şekilde gördüm.  Bir yanım geri dön derken diğer yanım git ve hesap sor diyordu. Geri dönmem demek kaçmak anlamına geldiği için hesap sormak için adımlarımı devam ettirdim. Beni görünce yaslandığı yerden doğruldu ve bana doğru bir adım attı. 

'' Konuşmamız lazım, izin ver sana her şeyi açıklayayım. ''

Açıklanacak hiçbir şey yoktu, her şey apaçık bir şekilde önüme serilmişti. Ama konuşmamız gerekti fakat ben konuşacak o dinleyecekti. 

'' Burada olmaz. ''

Ezel görebilirdi. Çekincem görüp yanlış anlamasından değildi, üzülüp benden soğumasındandı. 

Kafasını olumlu anlamda salladı ve arabasına yöneldi. Bende kendi arabama bindim ve onu takip ettim. Gece dürüm yediğimiz sahile getirmişti bizi. Onun inmesini beklemeden arabamdan inip denizi izlerken onunda inmesini bekledim. Omzuma örtünen şal ile kafamı arkama çevirdim. 

'' Bugün biraz esiyor. ''

Örttüğü şalı omzumdan yere attım. Ve denizin dinginleştirdiği öfkem tekrar şaha kalktı. Yere düşen şala baktı ve eğilip aldı. 

'' Senin için işlettirmiştim. '' 

Elindeki şalı arabamın açık olan penceresinden koltuğa bıraktı ve geri dönüp tam karşımda durdu.

'' Lütfen sözümü kesmeden dinle beni. ''

Gerçekten onu dinleyeceğimi mi sanıyordu?  Gözlerine baktım, evet, parlıyordu gözleri ama sevgiden değil çaresizliktendi. Bu gece bana çaresizliği yaşattığı için biliyordum bunu.

'' Daha fazla yalan söylemene izin vermeyeceğim. ''

İtiraz edeceği sırada onu bakışlarımla susturdum.

'' Sus, sesini duymak istemiyorum. Eğer amacın arkadaşım ile aramı bozmaksa boşuna uğraşma. İhaleyi aldın elimden ama arkadaşımı alamayacaksın.  ''

Kafasını olumsuz anlam da salladı. 

'' Hayır, amacım aranızı bozmak değil. Ben sadece... ''

Sustu ve ben bu suskunluğundan istifade edip tüm öfkemi kusmaya başladım.

'' Sen ne? Ya sen ne kadar pis bir insanmışsın ya. Nasıl haftalarca kandırabildin bizi? Senin kadar iğrenç birini tanımamıştım daha önce. Sen var ya... ''

Söyleyeceklerim eli ile kapattığı dudaklarım arasında boğuldu. Gözlerini gözlerime sabitlemişti kaçırmama izin vermiyordu.

'' Sus, daha fazla kanatma. ''

Derin bir nefes alıp verdi, gözlerini yumdu ve açtı. 

'' Özür dilerim. Sana olan duygularımı fark ettikten sonra vazgeçmek istedim ihaleden ama yapamadım. Yemin ederim seni üzmemek için vazgeçmek istedim ama beceremedim, üzdüm seni. Bak hoşlantı mı aşk mı bilemiyorum ama bir gün görmemeye bile dayanamıyorum seni. '' 

Elini ısırınca çekti parmaklarını dudaklarımdan. 

'' Asıl sen sus, daha fazla yalan söyleme. ''

Sesi öyle masum çıkıyordu ki yalan söylediğini bilmesem şüphe duyacak hatta ona inanacaktım. 

'' Ama ben yalan söylemiyorum ki. Hatta ilk defa bu kadar doğruyum. Ne olur Yardım et bana! Söyleyebildiklerimden fazlasını anla. ''

  Franz Kafka'dan bir alıntı yaparak anlatmak istemişti söylediklerini. Ama ben ona yarım edemezdim. Ona yapacağım yardım onun zararına olurdu. Ben onu anlayamazdım, anlayacaklarım ise hiç iyi şeyler olmazdı.     

'' Bir çocuğun elinden şekerini alırsan, hırsından elindekilerin hepsini yere atar.  Kurosawa'dan Ders: İnsanlardan neyi aldığına dikkat et! ''

Söylediklerimi tam olarak anlaması için bekledim ve daha sonra devm ettim.

'' Sen bizden güveni aldın ve İnsanları bir arada tutan şey: Güvendir. Her şeyini kaybet, güvenilirliğini kaybetme. Ama sen kaybettin, anladın mı?  

Kafasını olumlu anlamda salladı. 

'' Biliyor musun? ''

Yere eğdiğim kafamı kaldırıp gözlerine baktım ve ne söyleyeceğini merakla bekledim. Çünkü söyleyecek bir şey kalmamıştı.

'' Belki bir gün kaldırıp kafanı bakarsın diye gökyüzü olmak istedim. Belki imkansız ama Kötü olduğunda gittiğin ilk kişi olmak istedim.  ''

'' Daha fazla yalan söylemene tahammül edemeyeceğim. ''

Arkamı döndüm ve arabama doğru ilerlemeye başladım.  

'' Söylediğim hiçbir şeye inanma ama sana olan sevgime inan. Çünkü belkide hayatım da en doğru olan şey o. ''

Ona döndüm, bana bir adım yaklaştı ve bir adım daha. Aramızda açtığım mesafeyi yine azaltmıştı. Eğer bana olan sevgisi hakkında doğru söylüyorsa bu söyleyeceğim şey onu dağıtacaktı. 

'' Tek yöne bir bilet al ve git, dönme sakın... ''

Sevdiği birinden bu cümleleri duymak yaralardı insanı.  Gözlerimi gözlerine sabitledim, yaralanıp yaralanmadığını gözlerinden anlamaya çalıştım ama buna izin vermedi yumdu gözlerini, bende arkamı dönüp arabama bindim.  

Koltuğumun üzerine bıraktığı şalı elime aldım. Siyah bir şaldı , ön yüzüne benim resmimi bastırmış kendi adını yazdırmıştı; arka yüzüne ise kendi resmini bastırmış benim adımı yazdırmıştı. Kenarlarına ise ' Kalbin, kalbim. ' yazdırmıştı. Hakkını yemeyecektim güzel bir fikirdi, çok güzel olmuştu. Ama bir yanlışlık vardı resminin üzerinde benim adım yazmayacak ön yüzünde benim resmim olmayacaktı. Uzun uzun incelediğim şalı ayaklarının dibine fırlattım. 

'' Sana ait hiçbir şey istemiyorum, izlerini al ve git. ''

Onu arkamda bırakarak sürdüm arabayı. Aynadan baktığımda hala olduğu yerde durduğunu gördüm ve sonra eğilip şalı aldığını ve burnuna bastırdığını gördüm. Daha fazlasını görmeme yollar izin vermedi. Onunla benim aramda bunda sonra aşamayacağımız yollar vardı. 




Continue Reading

You'll Also Like

92K 5.7K 29
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen
107K 9.4K 17
Uyku ile uyanıklık arasında gezindiğim o ince çizgide yatağın bana ait olmayan kısmı çöktü yavaşça. Ardımdaki beden sanki üşümemi istemez gibi yorgan...
685K 42.3K 46
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
290K 15.3K 35
-Gerçek ailem kurgusu- 17 yıl sonra gelmişler biyolojik aileniz diyorlar. Hadi oğlum, nerede bende o şans? TAMAMLANDI✅