Demir'in Hirası (Zoraki evlil...

By hopeklausm

2.8M 121K 11.5K

Yirmi üç yaşındaki bir kadının yirmi altı yaşındaki İstanbullu biriyle evlendirilmesi, bu zoraki evlendirmeni... More

Tanıtım
Bölüm 1: 'Mardin kızlarından uzak dur!'
Bölüm 2: "Hem yeriz hem konuşuruz"
Bölüm 3: Melek gibi kahkaha atmıştı karısı
Bölüm 4: Kocalık Hakları!
Bölüm 5: Hira seni çok seviyorum
Bölüm 6: "Para, Money, Argent"=Demir Saraçlı
Bölüm 7: Demir ve Cem
Bölüm 8: "Özlemin azı çoğu olmaz!"
Bölüm 9: Özgür ve modern bir hayat!
Bölüm 10: "Biraz da şu köşede sıkılayım"
Bölüm 11: Başka bir adamla bile evlenmeye razı olmak!
Bölüm 12: Bir üst kat, bir alt kat!
Bölüm 13: Beyaz Laleler
Bölüm 14: "Hira Saraçlı!"
Bölüm 15: Gerçeklere şahit oluyordu
Bölüm 16: Sömürenler utansın
Bölüm 17: Ve o ses benim kalbime işledi...
FACEBOOK GRUBU !!!
Bölüm 18: Ayıkla şimdi pirincin taşını
Bölüm 19: Karar!
Bölüm 20: Kurtulmak isteyen de yok zaten!
Bölüm 21: Ah bizi basmıştı
Bölüm 22: Bir daha sakın karıma orospu deme!
Bölüm 23: Aşk veya sevgi yoksa o evlilik azaptır
Bölüm 24: Son kez!
Bölüm 25: Plan & Kan testi!
Bölüm 26: Beş haftalık hamilesiniz!
Bölüm 27: İzmir! (KABS Ortak Bölüm 1)
Bölüm 28: Şu sigara mı yanıyor yoksa ben mi? (Kabs ortak bölüm 2)
Bölüm 29: Kişiye göre muamele yapan kadınlar! (Kabs Ortak bölüm 3)
Bölüm 30: Gitme sana muhtacım Demir!
Bölüm 32: Çok seviyorum Müslüm baba!
Bölüm 33: Oldururuz hira oldururuz!
Bölüm 34: Merhaba küçüğüm
Bölüm 35: Teşekkürler baba!
Bölüm 36: Canımın içi!
Bölüm 37: Ne dersin?
Bölüm 38: Mevlam alsın sensiz yarınlarımı!
Bölüm 39: Kuzey Saraçlı!
Bölüm 40: Ölüm (Final)
ÖZEL BÖLÜM

Bölüm 31: Bu aşkın adresi bir çıkmaz sokak!

59K 3.2K 734
By hopeklausm

Medya & Bölüm Şarkısı: Yirmi7 - Sokak Lambası (Bölümü okuyarak dinleminizi öneririm)

Bölümü internet eşliğinde okuyun aralarda medyalar var.  

Çalan saatle gözlerimi araladım. Saati susturup yeniden kapadım gözlerimi. Uyku denilen illet o kadar tatlıydı ki bırakamıyordum namussuzu! Sahi ben bu saate çalar saati neden kurmuştum ki? Bugün okul gezi de olduğu için okula da gitmeyecektim. Birden bulanan midemle neden kurduğumu hatırladım. Bebeğim sağ olsun onunla ilgili hiçbir şeyi unutturmuyordu. Öğleden önce doktor kontrolüm vardı. Öğleden sonrada duruşmaya gidecektim zaten. Gözlerimi açıp yatakta oturur vaziyet aldım. Saf saf karşımdaki duvara baktım. Yüreğime bir öküz oturmuş gibiydi. Çok durgundum bugün. Kendime gelince yataktan kalkıp duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra hazırlanmaya başladım. Hazırlandıktan sonra midem bulantım fazlalaşınca yatağa oturup azalmasını bekledim. Kendimi iyi hissedince evden çıktım. Asansör'ün düğmesini basıp gelmesini bekledim. Asansör gelince kapısı açıldı. Tam adım atacakken Selma Teyzeyi gördüm. Ağzım hafifçe aralandı. Tüylerim diken diken oldu. Açıkçası onu görmeyi beklemiyordum. Saygı da kusur etmeyip "Günaydın" dedim.

"Sana da günaydın. Bekleme gel" deyince "Yok merdivenlerden ineyim" dedim. Titreyen ellerimi görmesin diye yumruk yaptım.

"Gel hadi"

"Yok ben-..." derken sözümü kesip "Gel!" dedi.

"Peki" deyip asansöre bindim. O asansörün düğmesini çalıştırdı. Asansör hızla aşağıya inerken zor nefes alıyordum. Açıkçası Selma Teyze bir şey diyecek ya da yapacak diye ödüm kopuyordu. Çok çekiniyordum ondan. Bana hala kötü gözle bakıyor olabilirdi. Kahretsin kadın beni istemiyordu ama ben karnında torununu taşıyordum. Selma Teyze beni istemediği gibi bebeği de istemeyebilirdi. Boşandıktan sonra evimi de değiştirmeliydim.

Asansör durunca "İyi günler" deyip indim ve apartmanın kapısına yöneldim. Kapı da beni bekleyen taksiye binip gideceğim adresi söyledim. Taksi hastaneye doğru giderken bende camdan dışarıya bakıyordum. Taksici birden "Radyoyu açsam sorun olur mu?" diye sorunca "Yo hayır" dedim. Taksici radyoyu açınca arabada şarkı dinlemeye başladım.

"Sevdim bir kadını

Yollarım şaştı

Geceler boyunca

Aradım sabahları"

Sevdim bir adamı yollarım şaştı!

"Bir yandım bir söndüm

Kayboldukça

Son kalan umudum

Sokak lambasında

Bu aşkın adresi bir çıkmaz sokak

Bir çöp arabası peşinde çocuklar

Yorgun anılardan aşıklar çıkmazı

İçinde ben yandım

Bir sokak lambası"

Şarkı bitip başka şarkı çalınca dinlemeyi bıraktım. Bu şarkı fena canımı acıtmıştı! Dakikalar sonra hastanenin önüne gelince ücreti ödeyip taksiden indim. Hastaneden içeriye girip sıramı aldım ve randevu saatimi beklemeye başladım. On dakika sonra doktor hanım beni çağırdı. İçeriye girince "Buyurun?" dedi.

"Ben kontrol için gelmiştim"

"Hira Hanım hatırlıyorum hamile olduğunuzu da benden öğrenmiştiniz" deyince "Evet" dedim.

"Buyurun yatağa karnınızı açıp yatın" dedi. Yatağa yatıp karnımı açtım. Karnıma soğuk bir şey sürüp ultrason probunu karnımda gezdirmeye başladı. "Evet bebeğimiz şimdilik iyi gözüküyor. Yedi haftalık olmuş bile. Artık yavaş yavaş kol ve bacaklarında el ve ayakları ortaya çıkıyor"

Saflığıma denk geldi ve "Bildiğimiz el ve ayak mı?" diye sordum.

Gülüp "Hayır Hira Hanım el ayak dediğimiz şey tombul tombul minik şeyler değil yüzgeçe benzeyen organlar" dedi. "Bebeğiniz geçen haftalara göre iki kat büyüklüğe ulaştı ve şu an bir santim falan"

"Ne? Bir santim mi?" diyerek güldüm. Çok küçüktü miniğim.

"Bir böğürtlen kadar. Eğer rahminizden içeriye bakabilme gibi bir şansınız olsaydı; onun minicik gözlerini ki şuan renkleri belli olmuştur, göz kapağı çukurlarını, burnunun ucunu ve kâğıt kadar ince olan derisinin altından geçen minik damarlarını görebilirdiniz. Umarım gözlerini annesinden alır, gözleriniz çok güzel. Babasının da gözleri de böyle mavi mi?"

Yutkundum. Hem de mavinin en güzel tonu demek isterken sadece "Evet mavi" dedim.

"Hım... Umarım bebeğinizde mavi olur. Bebeğinizin kalp atışını dinlemek ister misiniz?" diye sorunca olumlu anlamda başımı salladım. Birkaç düğmeye bastı sonra oda da kalp atış sesleri yankılanmaya başladı. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Allah'ım bu nasıl bir mucizeydi?

"Birkaç test daha yapalım sonra size daha iyi bir açıklama yapacağım" deyip ultrason cihazını kapattı. Uzattığı peçeteyle karnımı silip ayağa kalktım. Bir, bir buçuk saat içinde istediği testleri de yaptırdım.

Yaptırdığım testlere uzun uzun bakıp konuşmaya başladı. "Gayet iyi durumunuz şuan. Yalnız süt ve süt ürünleri içmeye önem verin gebelikte kalsiyum anne adayının kemik sağlığını korumaya yardım eder ve bebeğinizin kemiklerinin ve dişlerinin gelişmesi için kalsiyuma ihtiyacı vardır. Aynı zamanda yüksek kan basıncı önlemektedir. Dediğim gibi süt ve süt ürünleri içmeye önem verin yalnız fazla da abartmayın dikkatli olun."

Dediklerinin hepsini aklıma not aldım. O konuştukça ben bir elim karnımda dinlemeye devam ettim. Meleğim benim onun için her şeyi yapardım!

"Sizin biraz demir vitaminine ihtiyacınız var, ona da lütfen önem verin. Bir de zorlanmamak koşuluyla cinsel ilişki yaşayabilirsiniz. Sizi iki hafta sonra yeniden bekliyorum. İki hafta içinde üzüntü ve stresi hayatınızdan çıkarın. Sizin ruh haliniz bebek için çok önemli" deyince başımı salladım. Demir vitamini mi? Valla doktor hanım vitaminine değil de kocam olan Demir'e çok ihtiyacım var! Bende isterdim üzüntü ve stresi hayatımdan çıkarmak ama nerede! Doktorla el sıkışıp odadan çıktım.

Hastanenin çıkışına doğru ilerlerken telefonum çaldı. Çantamdan çıkarıp arayana baktım. Nehirdi arayan. Hiç açmak istemedim ama beni merak falan eder diye açtım. "Efendim?"

"Güzelim nasılsın?" Ne biçim soru bu! Saatler sonra sevdiğim adamdan boşanıyorum tabi ki de iyi değilim.

Sakinleşip "İyiyim sen?" derken hastaneden çıktım.

"Bende iyiyim, seni merak ettim de biraz o yüzden aradım" sesi biraz durgundu.

"Niye merak ettin ki?"

"Bugün iki de duruşma var ya" deyince derin bir nefes alıp verdim. Telefonumu kulağımdan çekip saate baktım. On iki buçuktu saat duruşmaya az kalmıştı. Telefonu kulağıma geri götürdüm.

"Merak etme gayet iyiyim" Süperim ya! Cidden süperim. La havle vela kuvvete!

"Duruşmaya gelmemizi ister misin? Destek oluruz"

"Fark etmez, kendiniz bilirsiniz"

"Tamam canım görüşürüz o halde" deyince "Görüşürüz" deyip kapadım.

Telefonumu çantama geri koyup kaldırımda yürümeye devam ettim. Nereye gideceğimi umursamadan yürüdüm. Rüzgar yüzüme çarparken üşüdüğümü hissettim. Yalnız olsam umursamazdım ama hasta olmam bebeğime zarar verebilirdi. Bu yüzden daha fazla üşümeyip karşıma çıkan ilk cafeye girdim. Deniz manzaralı bir masa bulunca direk oturdum. Oturmamla garsonun gelmesi bir oldu. "Buyurun ne alırsınız?"

"Çay"

Garson gidip çay getirince manzaraya karşı çayımı yudumlamaya başladım. Hem beni ısıtıyordu, hem de içimdeki harareti söndürüyordu. Belki acılarıma bir sigara yakamıyordum ama çay içebiliyordum. Masmavi denize karşı çayımı yudumlarken aklım her zamanki gibi Demirdeydi. Acaba o da benim gibi acı çekiyor muydu? Ya da beni düşünüyor muydu? Belki de mutluydu. Bir haftadır hiç görüşmemiştik. Nerede, ne yapıyor, kiminle, yanında hangi yelloz var hiç bilmiyordum. Ve bu beni sinir ediyordu. Cafenin içinde birden bir şarkı yankılanmaya başladı, bende içim cız ede ede dinledim. Taksi de ki şarkıydı.

"Bu aşkın adresi bir çıkmaz sokak

Bir çöp arabası peşinde çocuklar

Yorgun anılardan âşıklar çıkmazı

İçinde ben yandım

Bir sokak lambası"

Yaklaşıp bir saat falan cafe de oturdum. Sonra hesabı ödeyip kalktım. Duruşmanın olacağı salona doğru giderken her attığım adımda ağlamak geliyordu içimden. Bu ne biçim bir şeydi böyle?! Sanki ölüme kendi ayaklarımla gidiyordum. Adliyeye gelince beni bir avukat karşıladı. Demir'in bana tuttuğu avukattı. Onunla konuşurken duruşma salonuna doğru ilerliyorduk. Duruşma salonuna yaklaşınca Demir'i gördüm. O da biriyle konuşuyordu. Daha sonra sandalyelere oturmuş Selma Teyze, Nehir ve Sinan'ı gördüm. Onların hemen yanında ayakta duran kişi de Cem'di. Vay be Cem bile gelmişti!

Birden durunca avukat "Hira Hanım iyi misiniz?" diye sordu.

"İyiyim" deyince sesimi duyup hepsi bana baktı. Ben ise Demir'e baktım. O ise bana çok kısa bir süre bakıp başını çevirdi ve yanındaki adamla konuşmaya devam etti. Bende başımı Nehirlere çevirdim. Onlar hala bana bakıyordu. Hepsine zoraki gülümseyip hemen karşılarında duran sandalyelere oturdum.

Resmen tek başımaydım. Kimsesiz gibiydim. İşte şuan anladım ki şu saatten sonra bir tek yavrum ve bendim. Başka kimse yoktu hayatımda.

Yanıma gelip bir tek avukat oturdu. Hormonlarım tavan yapmıştı. Ağlamak geliyordu içimden. Biri bile yanıma gelmedi. Dişlerimi sıktım. Ağlamayacaktım! Dışarıdan bakan biri beni kimsesiz Demir'i ise çok sevilen biri olarak görürdü. Herkes onun yanında gibiydi. Sanki bu hikâyedeki kötü karakter benmişim gibiydi. Dişlerimi sıkmakta bir işe yaramadı. Gözümden tam bir yaş düşecekken ayağa kalkıp avukatıma "Ben lavaboya gidiyorum" deyip yürümeye başladım. Hepsine sırtım dönüktü ama arkamdan baktıklarına emindim. Ağlayarak yürümeye devam ettim. Lavaboya girince ilk kabine girip klozetin üstene oturdum. Ağlamaya devam ettim. Kendimi tutamadan hıçkırarak ağlamaya başladım. Niye bu kadar çok acı çekiyordum! Kalbim sanki sökülüyordu. Zoraki kocam bana ne yapmıştı böyle!

Gözlerimi sımsıkı kapadım, ellerimi yumruk yapıp kendimi sıkmaya başladım. O an her şey gözlerimin önünden film gibi geçti.

Nehirlerin düğününde kahkaha attığımda dönüp bakması geldi aklıma. O an aklımı başımdan almıştı.

Evine ilk geldiğimizde adımı bile bilmiyordu, aptal kocam bana Hilal demişti.

Aptal bana "Sen benim karım değilsin" demişti ama sonra kendi isteğiyle beni karısı yapmıştı. Ağlamam daha da çok şiddetlendi.

Birlikte uyuduğumuz geceyi hatırladım da ne kadar da çok heyecanlanmıştım. Hele ki ilk birlikte olduğumuz gece heyecandan ölebilirdim.

Bana aldığı beyaz laleleri hala saklıyordum. Ama onlarda benim gibi mutsuzluktan kurumuştu.

Pislik herif bana çakma sarışın bile demişti!

İzmir deki sarhoş hali aklıma geldi. "Soy beni" deyip gülünce çok tatlıydı.

"Boşanmadan önce seninle oturup bir Müslüm Gürses şarkısında kadehlerimizi tokuşturmazsak bu da bizim ayıbımız olsun" dediğinde erimiştim sanki.

"Boynundaki koku hatırına canımı feda ederim" deyişi kulaklarımda yankılandı sanki.

"Tıpta yeri yok ama ciğerimi çürüttün"

"İçimin ağrısı uyutmuyor hatunum"

Bana bunları diyen bir adamdan ben şimdi nasıl boşanacaktım!

Ve anlamıştım ki Demir benim sadece zoraki kocam değildi... O benim aşkımdı, sevgimdi, kalbimde, yüreğimdi, ömrümdü. Kısacası her şeyimdi!

Kapım birden çalınca "Ne var?" diye bağırdım.

"Hanımefendi iyi misiniz?"

"Evet" Hayır değilim!

"Peki" deyip gitti tanımadığım ses.

Kim bilir kaç kişi ağladığımı duyuyordu. Derin derin nefesler alıp kendimi tutmaya çalıştım. En sonunda ağlamam kesilince kabinden çıkıp lavaboya doğru ilerledim. Çantamı mermere koyup yüzüme defalarca su çarptım. Akan makyajımı temizledim. Yeniden makyaj yapıp ağladığımı gizlemeye çalıştım. Tuvaletten çıkıp duruşma salonuna geri döndüm. Bizi bekletmeden duruşma salonuna aldı. Kimseye bakmadım. Avukatımın yanına beyaz masanın ardına oturdum. Demir ve avukatı da karşımızdaki masadaydı. Avukatım benim adıma konuşuyordu. Ben ise sadece beyaz masaya bakıyordum. Genellikle Demir'in avukatı konuştu, benim avukatım da onayladı. Demir de benim gibi hiç konuşmadı. Bir yerden sonra bende hatlar koptu. Konuşulanları bile duymuyor sadece düşünüyordum. Bebeğimi, kendimi ve her saniye içimde büyüyen aşkı!

Ben çok seviyordum! Ben salak gibi çok seviyordum. Ölüyordum ulan. Karşımda suskunca duran adama ölüyordum. Herkesin bir kusuru vardır ya sanırım Demir'in kusuru da bendim. Ben ona yakışmıyordum. Şuan bir düşündüm de ne demek ben yakışmıyorum. Benden başka kim yakışacak ulan! Gebertirim. Derin bir nefes alıp hormonlarıma sahip çıkmaya çalıştım. Hamileliğim daha neredeyse ikinci ayında böyleysem ilerleyen ayları düşünemiyorum.

Demire baktım. O da bana bakıyordu. Kısa bir süre göz göze geldik. Ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki son anda ağzını kapadı. Gözlerini de kapayıp masanın üzerinde duran elini yumruk yaptı. Gözlerimi ondan alıp masaya bakmaya devam ettim. Ellerimi karnıma götürüp gözlerimi kapadım. O an Demir'e bebeğimizin olacağını söylemek istedim ama yapamadım. Korkuyordum. Beni istemeyen bebeğimi de istemezdi! O an tüm düşüncelerimi def edip demirle konuşmalarımızı hatırladım. Bebek için Mardin de dedikleri şeyleri düşündüm.

"Hira bak sorumluluğun farkındayım ve bu sorumluluğu alabileceğimizden eminim" Bunu derken acaba gerçekten içten miydi?

"İyi bir baba olacağım"

"Umarım kızımız olur" Kızımız olmasını mı istiyordu?

Ona "Bundan sonra ne benden ne de olacak çocuğumuzdan kolay kolay kurtulamazsın" dediğimde "Kurtulmak isteyen de yok zaten!" demişti. Kahretsin nefes alışverişlerim zorlanmıştı. Ben ne yapıyordum! Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Aşk bu kadar mı kör etmişti gözümü! Dedikleri doğruymuş aşk kapıyı çaldığı zaman mantık dışarıya çıkarmış. Ben mantıklı düşünemiyordum.

Bukrenin kaçırıldığımızda dediklerini mantıklı bir şekilde düşünmeye başladım.

"Bir bebeği babasız büyütmek zor olmayacak mı?" Hem de çok zor olacaktı!

"Niye Demir'e sormadan onun hakkında kararlar veriyorsun?"

"Bak ben hayatımın neredeyse yarısını babasız geçirdim. Ne demek olduğunu bilirim. Hadi benim babamın kim olduğu belliydi. Ama senin bebeğin benden daha çok zahmet çekecek. Benim başıma öyle bir şey gelse bana kimse bir şey diyemez. Belki yanımda Poyraz olmayabilir ama arkamda ailem var. Aman sen şu durumda yalnızsın Hira. Tek başına bir bebek büyütmek hele ki İstanbul gibi bir şehirdi çok zor"

Ne oluyordu bana! Ne olursa olsun babasız bir çocuk dünyaya getirmeyeceğimi söyleyen ben değil miydim? Aptal kafam ben nasıl bir günah işliyordum. Az kalsın bir çocuğu babasından saklayacaktım.

Dönüp Selma Hanıma baktım. O da bana bakıyordu. Dudaklarımı oynatarak "Üzgünüm, oğlunuzu çok seviyorum" dedim. Gözüm açılmıştı bir kere artık kimse umurumda olmazdı.

Dönüp hâkime baktım. "Yaz kızım..." deyip konuşmaya başlayınca karar verildiğini anladım.

"Boşanmak istemiyorum!" diye bağırdım. Hepsi dönüp bana baktı. Hâkimde susunca ben yeniden konuştum. "Ben..." dedikten sonra zor nefes alıp Demir'e baktım. "Ben hamileyim"

Ve sonunda! Süper bir bölümdü! Bol bol vote ve yorum bekliyorum. Bakalım baba olacağını öğrenenen Demir ne yapacak? Burada kesip heyecanı dorukta bırakmak istedim. Bölüm geç geldi çünkü bir kaç aksilik üst üste geldi. Sizi seviyorum.

Facebook Grubu: "Hopeklausm Hikayeleri" Bol bol yeni bölüm alıntısı paylaşıyorum.

İnstagram: "Kodadi_baysapik" ve "Esra_Kirtay"

Snapchat: "Esra.Krty"

Deli aşk! Hikayeme bakmayı unutmayın.

13.07.2016

Hopeklausm... 

Continue Reading

You'll Also Like

21.3K 1.5K 47
En yakınının, kardeşinin mafya olduğunu nasıl anlamazdı? Aşık bir mafya mı yoksa aşiret ağası bir komiser mi daha tehlikelidir? Koyunun aşkı mı..? Ye...
333K 14.5K 52
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...
444K 16.7K 82
"Nefret aşka en yakın duygudur derler. İste bu yüzden geç anladım sende kendimi kaybettiğimi." Zoraki bir evlilik. Aşka yolculuk. Not= Bazı sorunlard...
479K 16.8K 121
Serinin ilk kitabı ! Gerçek yaşanmış bir aşk hikayesi dır. Not:Mehmetin melisi tavlama maceraları :) yoğum aşk ,sevgi,tutku , romantik içerir.