Doruk Sinangil

By swedishmafiaa

422K 23K 2K

"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinan... More

1-Tesadüfler
2-Soğuk rüzgarlar
3-Dolap
4-Ekim
5-Aile işleri
6-Sevgili
7-Yılbaşı
8-Yılbaşı
9-Ayrılıklar
10-Dengeler
11-Tehlike
12-Korku ve Öfke
13 - Azrail
14 - Kafes
15 - Araf
16 - Ring
17 - Biz
18 - Davet
19-Güneş
21-Mutlu yıllar
22-Asansör
23-Ağaçların ardında
24-Gözyaşları
25-Tek varis
26 - Yüzleşme

20-Dans

12.7K 869 63
By swedishmafiaa

Naz

Karanlıkta adımlarımı hızlandırdığımda Doruk da geldiğimi fark etmiş, bana doğru dönmüştü. Birkaç saniye bir şey söylemeden ona yaklaşmamı bekledi. İfadesi biraz gergindi. İçeride canını sıkacak bir şey mi olmuştu yoksa beni göremediği için mi gerilmişti emin değildim.

"Sadece biraz hava almak istemiştim" dedim aramızda birkaç adım bırakacak şekilde durduğumda. Üşüdüğümü fark ettiğimde kollarımı vücuduma sardım ve bir şey söylemesini bekledim.

"Sen bir türlü gelmeyince tuvaletin kapısında bekledim." dedi sakin bir şekilde. Ses tonunun yumuşaklığıyla ifadesindeki gerginlik tam bir tezat oluşturuyordu. "Bunca zaman tek başına mıydın?" dediğinde hafiften gerildiğimi hissettim. Ekim'in hala ileride bir yerlerde olduğundan adım gibi emindim çünkü.

"Sen iyi misin?" dedim konuyu değiştirerek. Yalan söylemek istemiyordum. 

"İyiyim" dedi düz bir sesle. Daha çok bir şeyler düşünüyor gibiydi. "Neden buradasın?" diye devam etti, sanki daha önce yaptığım açıklamayı duymamış gibi. Belki de inanmamış gibi desek daha doğru olurdu.

"Dediğim gibi biraz bunaldım" dedim bakışlarımı yere eğerek. Elif ile yaşadığım konuşma sinirimi bozmuş, özgüvenimi kırmıştı. Kendimi biraz ezik hissediyordum.

"Neden yanıma gelmedin?" dediğinde lacivert gözlerini bana dikmişti. Gittikçe tüm cesaretimi kaybediyordum. Yanlış bir şey söylemekten öyle çok korkuyordum ki. Hafifçe nefesimi dışarı verdiğimde bakışlarımı yerden kaldırmadan cevap verdim.

"Çünkü Elif ile dans ediyordun. Rahatsız etmek.. istemedim"

Çok kısa bir an aramıza kömür rengi bir sessizlik çöktü. Kendimi ufak çocuklar gibi hissediyordum, öyle çok utanıyordum ki söylediğimden. Utançtan ellerimle yüzümü kapatmak istesem de kendime hakim oldum ve az önce Ekim'in söylediklerini hatırladım. 

'Kim olduğunu.. sakın unutma. Olur da bir gün yine karanlığa düşersen orada olacağım. Sana güneş olduğunu hatırlatmak için.'

Doruk ceketini çıkarıp omuzlarıma örttüğünde istemsiz olarak bakışlarımı yerden kaldırdım ve göz göze geldik. Lacivert gözleri beni süzerken bir an kızardığımı hissettim ve bakışlarımı yere eğdim. Aramızda neredeyse hiç mesafe kalmamıştı ve ben Ekim'in hala bir yerlerde bizi izlediğini biliyordum.

"Ne fark eder ki" dedi Doruk yüzüme dökülen saçları geri çektiğinde. "Buraya gelmeden önce sana ne dediğimi hatırlıyor musun?"

Hatırlıyordum. Hem de çok net bir şekilde. Benim gittiğim her yere gideceğini söylemişti. Düşününce yaptığı imayı da açıkça anlamıştım. 

"Benim yerim senin yanın" dediğinde sevgiyle yanağımı okşadı. "Tamam mı?"

Tamam anlamında kafa salladığımda o kadar garip hissediyordum ki ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Dudaklarımı birbirine bastırdığımda burnum hafiften sızlayıp biraz sonra ağlayabileceğimin sinyallerini vermişti zaten.

"Benim de yerim senin yanın" dedim cılız çıkan sesimle. Artık pes etmiş göz yaşlarımı serbest bırakmıştım. Dakikalardır niyetlendiğim şeyi yaptım ve ellerimi yüzüme kapatıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. 

Bir süre beni izledi. Durdurmaya, teselli etmeye ya da sebebini öğrenmeye çalışmadı. Birkaç saniye sonra ellerimi yüzümden çekti ve gözlerime baktı. "Gidelim mi buradan?"

***

Kimseye hissettirmeden dışarı çıkmıştık. Doruk vestiyerden geri aldığı paltomu getirdiğinde omuzlarımda duran ceketini çıkarıp ona verdim. "Teşekkür ederim"

Ceketini giyerken hafifçe gülümsedi ve arabanın kilidini açtı.

"Senin için sorun olacaksa biraz daha kalabiliriz" dedim arabaya binmeden önce. Sonuçta ailesiyle ilgili bir davetti ve orada olması gerekiyordu.

Cevap vermedi, onun yerine arabaya bindi. Ben de ısrar etmeden onu takip ettim.

"Nereye gidiyoruz?" dedim kemerimi bağlarken. Ağladıktan sonra genelde çenem açılıyordu.

"Bilmiyorum" dedi düz bir sesle. Zaten önemli de değildi. Benim yerim onun yanıydı.

Yağmur damlaları arabanın camına çarparken sessizlik uykumu getirmişti. Az önce konuştuklarımızı düşündüm, gerçekten her şey o kadar büyülüydü ki. Bana tam olarak ne hissediyordu, bilmiyordum. Tek bildiğim bana değer verdiğiydi.

İçten içe korkuyordum da. Tüm bu yaşadıklarımız bir rüya ve ben çok yakında bu rüyadan uyanacakmışım gibiydi. Uyanmak istemiyordum. Onunla kalmak istiyordum.

Doruk arabanın hızını artırdığında gergin bir şekilde yerimde doğruldum. Fakat bir şey söylesem mi emin değildim. Yağmur da yağdığı için yolun kaygan olması muhtemeldi. Neyse ki benim bir şey söylememe gerek kalmadan yavaşladı ve kenara çekti. Sakin kalmaya çalışarak anahtarı kontaktan çıkarmasını ve düz bakışlarını izledim. Nedense tedirginliğim artmıştı, onda garip bir şeyler vardı.

Hafifçe yutkundum ve cesaretimi toplayarak sol elimle koluna dokundum. "Her şey yolunda mı?"

Ufak bir an için ürperdiğini hissettim. Sanki bir şeylere dalmış, benim varlığımı unutmuş ve dokunuşumla geri dönmüştü.

"Yolunda" dediğinde arabanın kapısını açtı. "Biraz yürüyelim mi?"

Yağmur şiddetini giderek artırıyordu ama onu kırmadım ve arabadan indim. Zaten evime çok yakındık, olur da çok ıslanırsak sorun olmazdı.

Yaklaşık beş dakika konuşmadan yürüdük. Yağmur damlaları kirpiklerimde kendine yol buluyor, gözlerime giriyordu. Önünden geçtiğimiz bir cafeden gelen müzik kulaklarımı doldurduğunda gülümsedim ve muhabbet açılır umuduyla "bu şarkıyı çok severim" dedim.

Gecenin karanlığına karışan bakışlarını bana çevirdiğinde dikkatini müziğe verdiğini görebiliyordum. 

"Dans etmek ister misin?" dediğinde öylece kalakaldım. 

"Nasıl yani? Şimdi, burada mı?"

Omuz silkti. "Neden olmasın?"

Elini uzattığında utangaç bir şekilde etrafıma bakındım. Şimdilik kimse bize bakmıyor gibiydi ama dans etmeye başladığımız an her şey değişebilirdi.

Sonunda boş vermeye karar verip gülümsedim ve elimi uzattım. Ellerini belime yerleştirdiğinde ben de kollarımı boynuna sardım. Cafenin ışıkları gözlerine, sakallarına vururken gittikçe daha çok kapılıyordum ona. Doruk başkaydı. Bambaşkaydı. Bunu görebilmek de ayrıca özel hissetmemi sağlıyordu. 

Öyle gözlerine bakarken müziğin sonuna geliyorduk. Bir an için uzanıp burnuna bir öpücük kondurmak istedim ama yapmadım. Sadece gülümsedim. 

Sonsuzluk gibiydi ama bitmişti. Kollarını yavaşça belimden çektiğinde yağmurdan ıslanan saçlarımı yüzümden çekti ve elimi tuttu. 

Ağır adımlarla eve geldiğimizde bir süredir içimde biriken soruyu sorup sormamanın tereddütünü yaşıyordum. Birbirine kenetlenmiş ellerimize baktığımda hafifçe nefesimi dışarı verdim ve cesaretimi topladım.

"Doruk" dedim yutkunarak. "Sana bir şey sormak istiyorum"

Kafasını hafifçe yana eğdiğinde elimi bıraktı ve ani ama bir o kadar kibar bir hamleyle parmaklarını dudağıma bastırdı. "Şşşş" dediğinde ekledi. "Geç oldu. Uyumalısın." 

Islanmış saçlarına ve sakallarına baktığımda nefesimi dışarı verdim ve sorumu sormayı sonraya erteledim. "İçeri gel istersen, üşüteceksin" dediğimde el yordamıyla çantamdan anahtarımı buldum ve kapıyı açtım. Bir şey söylemeden beni takip etti. 

Zeytin mırlayarak bizi karşıladığında Doruk'un bacaklarına dolandı. O salona geçerken ben de abimin temiz kıyafetlerinden birkaç parça alıp ona götürdüm.

"Bunları giyebilirsin" dediğimde kıyafetleri uzattım ve aynı andaüzerindeki smokine bakıp gülümsedim. "Gerçi biraz eskiler ama temizler"

"Sorun değil" dedi gülümsememe karşılık vererek. Koltuğun kenarına saçlarını kurulaması için ufak bir havlu bırakmayı da ihmal etmedim.

"Ben de üzerimi değiştirip geliyorum" dedim. "Kahve ister misin?" 

"Olur" dediğinde bir an için gözlerinin içinin güldüğünü gördüm. Öyle güzel bir histi ki. Sanki yeniden doğmuş gibi oluyordum böyle anlarda. 

Mutluluktan sarhoş bir şekilde odama gittim. Saçlarımı kuruladım, üzerimi değiştirdim. İnsan mutlu olunca yaptığı her şey ayrı bir güzel gözüküyordu gözüne. Daha önce çoraplarımı giyerken bu denli keyif aldığımı hatırlamıyordum mesela. Dediğim gibi, mutluluk sarhoşuydum. 

Odadan çıktığımda ağır adımlarla mutfağa gittim ve kahve hazırladım. Sıcak kupaları dikkatli tutmaya özen göstererek salona girdiğimde bir an durakladım. Doruk koltukta uyuyakalmıştı.

Birkaç saniye ne yapacağımı düşündüm. Uyandırabilirdim, birlikte kahvemizi içer, sohbet ederdik. Ama öyle güzel uyuyordu ki, bir yandan kıyamıyordum. Ses çıkarmamaya özen göstererek bardakları sehpanın üzerine bıraktım ve koltuğun önünde diz çöktüm. 

Çenemi koltuğa dayayıp onu izlemeye başladım. Huzurlu olduğu çok belliydi, benim de içime huzur doluyordu böyle olunca. Yavaşça tek elimi sakallarına götürdüm. Ona dokunmak öyle güzeldi ki. Tam elimi çekmeye niyetlenmiştim ki elini elimin üzerine koydu ve gözlerini araladı.

"Ben.." dedim utancımı gizlemeye çalışarak. "Kahveleri hazırlamıştım"

Yerinde doğrulduğunda benim de yanına oturmamı sağladı. Ardından sehpanın üzerindeki kahve bardağını alıp bir yudum aldı.

"Çok güzel olmuş."

Gülümsedim. 'Sevgimi kattım' diyesim geldi ama sustum. 

"Ben gideyim" dedi bardağı sehpaya geri bırakırken. 

"İstersen burada uyuyabilirsin" dedim onu izlerken. "Sonuçta ben de seni az rahatsız etmedim boks okulunda"

Dudaklarından belli belirsiz bir tebessüm geçtiğinde yumuşak bir dokunuşla belime sarıldı. "Bana kendini anlat" dedi.

Başımı göğsüne yasladığımda kokusunu içime çektim. 

"Nereden başlayayım?"

Çok uzun zamandır yazmadığımın farkındayım. Yeni bölüm görünce şaşkınlığınızı hayal eder gibiyim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir, lütfen yorum bırakın. Bir sonraki bölüm ne zaman gelir şimdilik bilmiyorum.İlerleyen bölümlerde Mum Işığı'ndan bildiğimiz Hazal'ı da göreceğiz. Özge ve Atakan da biraz daha kendilerine yer bulacaklar olayların gidişatında.

Sevgiler.









Continue Reading

You'll Also Like

104K 770 41
Bengi ile Cem Can ile Nalan İki evli çift. Bengi ile Can iş arkadaşıdır, zamanla aralarında yakınlaşma başlar ama ikisi de evlidir. Hem aşklarını y...
114K 5.7K 20
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
770K 43.5K 36
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
2.1M 201K 40
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da...