Psikopat Sevgilim

By besteeda

812K 24.7K 1.5K

Yüzüme sıçrayan cam parçalarının açtığı kesiklerden,kanlar akıyordu. Artık buna daha fazla katlanamazdım. Hı... More

Psikopat Sevgilim
Önsöz
Ayrılık
Arslan
Fena Kandırıldık
İtiraf
Kırmızı Güller
Bana Neler Oluyor?
Arslan'ın Sırları
Yasak Meyve
Siyah Gül
Lütfen
Deniz'im
Gitme
Seninle Ne Yapacağım?
Üzgünüm
Elveda
Aptal Kalbim
Neredesin Arslan?
Buraya Kadarmış
Umut
Haberin Yok Ben Ölüyorum
Yeni Kitap

Yalanlar

25.5K 986 69
By besteeda

Eşyalarımı yurda bıraktım ve hazırlanıp yanına döndüm.

Çalıştığım kafenin yanındaki şık bir yere gittik.Hala onun burada,yanımda olduğuna inanamıyordum.Gözlerimi ondan alamıyordum.

-Eee okul nasıl gidiyor,kurabiyem?

-İyi..Sen neden buradasın,Rüzgar?

-Geldiğime sevinmedin mi yani?

-Deli misin?! Elbette sevindim.Sadece nedenini merak ediyorum.Bir anda böyle habersizce geldin.

-Seni özledim.

Yeşil gözlerinden anlamlandıramadığım bir duygu geçti.Ve aklıma benim onu sevdiğimi bildiği geldi.Elimde olmadan bakışlarımı kaçırdım.Kızardığıma emindim.

-İyi misin?

-Evet.Ne kadar kalacaksın ve nerede?

-Bir otele yerleştim bu sabah.Aslında bir hafta kalmayı planlıyorum.

-Okul?

-Okulun sensiz hiç tadı yok ki.

Yine yapıyordu.Her zamanki gibi bana kendimi değerli hissettiriyordu ama buna rağmen benimle o manada ilgilenmiyordu.Ve ben yine kendi kendimi yemeye başlamıştım bile.

-Yurdu Yaprak'tan mı öğrendin?

-Evet.

-Doğru söyle Rüzgar,buraya gelmeni o mu söyledi?

-Hayır.Yani evet o defalarca söyledi ama ben buraya gerçekten seni görmek için geldim,kimse beni zorlamadı.

-Anlıyorum.

Meyve suyundan bir yudum aldım.

-Aslında sana vermek istediğim bir şey vardı.

Şaşırdım.

-Taşındığınız günü hatırlıyorsun?

-Evet.

-Aslında bunu sana o gün verecektim ama daha sonra seninle karşılaşacağım ihtimali olsun diye bunu yapamadım.

Boş boş yüzüne baktım.

-Sanırım saçmaladım.Neyse al,kendin bak.

Uzattığı siyah kutuyu aldım.Açtığımda gümüş renkli,şu içine resim yerleştirebileceğiniz tarzda bir kolye çıktı.

-Bu benim mi?

-Evet.

İçini açtığımda bir tarafta benim;diğer tarafta onun resmini gördüm.Bu çok... tuhaftı.

-Tuhaf geldiğini biliyorum ama...

-Anlayamadım?

-Demek istediğim...Aslında ben...

-Ne zaman gelmeyi düşünüyorsun?

Masamıza hızla yaklaşıp bunu söylemişti,Arslan.Şaşkınla baktım.

-Kafeye diyorum ne zaman geleceksin?Bugün gördüğün gibi bir kutlama var.Yardımına ihtiyaç var.

-Ama başlamama bir saat var?

-Patron tüm elemanları istiyor.Dediğim gibi bugün kafe yoğun.

-Tamam.Yarım saate oradayım.

-On beş dakika!

-Ne?!

-On beş dakika sonra görüşürüz.

Konuşma boyunca Rüzgar'ın yüzüne dahi bakmadı.Kaşlarını çatarak konuştu benimle de.Bu çocuğun derdi ne idi,böyle? Bu soru sonrasında aklıma bizi gördüğü geldi.Siyah gül...Ne yani o gülü Sarmaşık'a vermemiş miydi?Yoksa başka bir gülmüydü? Düşündüğün şeylere bak deniz!Yok o muydu değil miydi? Sağı solu belli olmayan bir adamdı bu!Her an herşeyi yapabilirdi,bunlara takılmamak lazımdı.
Hızla dönüp gitti.

-Sevgilin mi?

Bu soru ile yüzümde bir şok ifadesi belirdi.

-Ne?

-Sevgilin değil mi?

-Elbette hayır! Hatta arkadaşım bile değil!

-Beni yanılttığını itiraf etmeliyim.Sorunlu tipler hep hoşuna giderdi,senin.

-Ne demeye çalışıyorsun?

-Tamam,tamam.Sakin ol.Ben sadece...

-Sen sadece ne Rüzgar? Söylemek istediğin ne varsa söyle.Gergin olduğunu görebiliyorum.

Tam o sırada kapıdan üzerinde garson önlüğü ile Arslan geldi.Kolumdan tuttu ve beni ayağa kalkmaya zorladı.,

-Ne yapıyorsun?

-Süre doldu. Hızlı olmalıyız.

-Bırak Deniz'i.

Rüzgar ayağa kalmıştı ve yeşil gözleri onun kahverengi gözlerine sabitlenmişti.

-Gitmemiz gerek ayrıca bu seni ilgilendirmez.

-Gayet ilgilendirir.

Korumacı tavrı yine kabarmıştı,Rüzgar'ın.Birbirimizi tanıdık tanıyalı hep böyleydi.Beni koruyup kollardı.Tıpkı yakın bir dost gibi ya da kardeş gibi mi?.. Bu hiç aklıma gelmemişti.Beni kardeşi gibi mi görüyordu?Küçük,yaramaz ve başı beladan kurtulmayan,korunması gereken kardeşi olarak? Şöyle bir geriye baktığımda onun hep öyle davrandığını gördüm.Hep koruyan,gözeten,dediklerimi yapmaya çalışan ve her zaman her ne olursa olsun araya mesafe koymayı ihmal etmeyen? Bunları düşünmek yaralayıcıydı.

-Tamam,Arslan lütfen.

Sonra Rüzgar'a döndüm.

-Sonra konuşalım olur mu?

-Çıkışta seni almaya gelirim.

-Peki.Görüşürüz.

-Kendine iyi bak,kurabiyem.

Fısıltı ile söylediği sözü duydum,Arslan'ın.

-Kurabiyemmiş!

-Efendim?

-Kurabiye saçmalığı da ne? Sizler orta okul çocuklarısınız sanırım?

-Ha ha. Kes şunu ve bil ki bizim hakkımızdaki hiçbir şey seni ilgilendirmez.

-O kim?

Acaba beni hiç dinliyor muydu?!

-Sanane.

-Deniz.

Soğuk sesi kulaklarımda yankılandı.

-Konuşmak istemiyorum.

-Ben aslında Sarmaşık ve ben...

Sözünü kestim.Ona baktım.Sıcak kahverengi gözleri benimkilere sabitlenmişti.

-Duymak istemiyorum.

-Ama ben duymak istiyorum.Kim o?

Hızla kafeden içeri girdim.Önlüğümü bağladım.Hemen işe koyuldum.Arslan haklıydı,kafede her zamankinden daha fazla müşteri vardı ki bunun sebebi kutlama idi.Bir çift ilk yıl dönümlerini kutluyordu.

Akşam boyunca Arslan çok keyifsiz,sessiz ve her zamanki gibi sinirliydi.Bu hali birçok kişinin dikkatini çekmişti,patron dahil.Gelen giden bana onu ve ona ne olduğunu sorup duruyordu.Defalarca bilmediğimi söyledim.
Saat on bir buçukta patron beni yanına çağırdı ve Arslan'ın hiç iyi görünmediğini bu yüzden bugün için erken bırakmamızı istediğini belirtti.

Arslan üzerinde yarım pasta diliminin olduğu bir tabakla içeri geldi.

-Arslan.

Bana baktı.Soğuk yüz ifadesi beni korkuttu.Ve kendimi kötü hissetmeme neden oldu.

-Patron bugün için erken gitmemizi söyledi.

-Neden?

-Boşver şimdi,hadi gidelim.zaten çok yorulduk,bugün.

Dışarı çıkarken Rüzgar'a mesaj attım.Yarın  görüşelim dedim.Hem ben erken çıkmıştım ve onu beklemeliydim,hem de onu dinleyecek kadar enerjim yoktu.Çok yorucu bir akşam geçirmiştim.Yurda gidip bir duş aldıktan sonra,ölü gibi uyumak istiyordum.

Arslan yine aynı görünüyordu.Onun bu hallerini sevmiyordum çünkü ne zaman böyle bir hale bürünse beni endişelendiriyor ve korkutuyordu.Korkma eylemi gerçekten lafta değildi;ondan deli gibi korkuyordum ancak elbetteki bunu belli etmeye niyetim yoktu.

-İyi akşamlar.

-Bırakırım.

-Gere...

-Bırakırım!

-Peki.

Yürümeye başladık.

-Sana tek bir soru sormama izin ver.

-Nereden çıktı bu şimdi?

Yüzü çok ciddi idi.Yürümeyi bıraktı ve bana döndü.

-O,sevgilin mi?

-Ne?Rüzgar?

-Adından banane be!

-Seni ilgilendirmez.

Yürüyeceğim sıra kolumu tuttu.

-Bir cevap istiyorum sadece.Ve bu cevabı alana kadar sana rahat vermeyeceğim.

Ne cevabından bahsediyordu bu çocuk? Hayır yani onun benim sevgilim olup olmaması neden önemliydi ki onun için? Ben onu sorgulamıyordum ama Sarmaşık sevgilin mi diye?!

-Evet,öyle!

Ağzımdan çıkan kelimelere ben de inanamamıştım.Neden böylesine bir yalan söyleme ihtitacı duymuştum ki? Hem de gerçeğin bununla hiç uzaktan yakından alakası yokken...

Arslan'ın yüzünde tam olarak nitelendiremediğim bir ifade belirdi.Nedenini bilmediğim bir şekilde içimden oradan uzaklaşarak kaçmak geldi.Yürümeye başladım.Ve arkamdan yetişti.

-Yurda kadar bırakacağım.

Hiç konuşmadım ve yanında sessizce yürümeye devam ettim.Yurdun kapısına geldiğimde ona döndüm.

-Teşekkür ederim.

Ama onun bakışları bende değil;arka taraftaydı.Dönüp baktığımda bize doğru el salalyan  Rüzgar'ı gördüm.Yanımıza yaklaştı.

-İyi misin diye merak etmiştim.Bu yüzden geldim.

-İyiyim.Arslan sağolsun, buraya kadar bana eşlik etti.

-Anlıyorum.

Kendimi hesap veriyormuş gibi hissetmiştim.Bu da neyin nesiydi böyle?

Arslan başıyla bana selam verdi ve yavaş adımlarla yanımızdan ayrıldı.

-Şundaki havaya bak.Kendini ne sanıyorsa.

Rüzgar mı demişti bunları?

-Görünüşünün aksine anne kuzusu olduğuna eminim.

-Niye bu şekilde konuşuyorsun ki?

Ve o anda olan oldu.Arslan o karanlıktan çıkıp yanımıza geldi ve Rüzgar'ın suratına yumruğunu geçirdi.

-Düzgün konuş! Bir daha hakkında hiçbir şey bilmediğin insanlara böyle davranma seni aptal!

-Arslan lütfen!

Rüzgar'ın yanına gittim.Arslan'a küfür etti ve ona doğru yürümeye başladı.

-Derdin ne senin?!

Dedi Arslan.Yine o korktuğum ve bir daha hiç görmeyi istemediğim ruh haline bürünmüştü.Burnundan soluyordu adeta.

Bu saçma tartışmanın sebebinin Rüzgar'ın aptal sözleri olduğu ise ortadaydı ve beni herşeyden çok şaşırtan da bu olmuştu.Onun gibi sakin bir insan nasıl olup böyle sözler sarf etmişti? Öylesine nazik ve efendi bir insan? Sonra kendime istemsizce şu soruyu yönelttim; acaba Rüzgar gerçekten benim tanıdığım gibi birisi mi? 

Arslan bir kez daha vurdu ama bu kez Rüzgar da karşılık  verdi.Her ikisinin de burnundan kan geliyordu.

-Yeter!Şu saçmalığa bir son verin!

-Sen karışma,Deniz.Bu asi çocuğa haddini bildireceğim!

Ardından bir kez daha küfür etti.Arslan'ın yüzü kireç gibi oldu.

-Rüzgar sen çıldırdın mı?!Sana ne oldu böyle?Sen böyle bir insan değildin...Dediklerine inanamıyroum!

-Sen karışma!

Dedi ve beni itti.

-Yeter!Git buradan Rüzgar!

Şaşırmış bir ifadeyle bana baktı.

-Ne?

-Git,lütfen. İyi gününde değilsin sanırım.İşleri daha da zorlaştırmayalım.Yarın görüşelim olur mu?

-Sen ne saçmalıyorsun,Deniz? Buraya gelmemi çok istiyordun? Ki herşeyi geçtim beni deli gibi sevdiğini de biliyorum! 

Ne düşüneceğimi tam olarak kestiremedim.Rüzgar nasıl söylüyordu,böyle şeyleri? Kaldı ki Arslan'ın önünde...Ve ben de tam ona sevgili yalanını uydurmuşken... Mumum yatsıyı bırak on beş dakika bile yanmamıştı...

-Sen neler söylüyorsun Rüzgar?

-Yalan mı? Buradan gitmemi isteyemezsin! Sen beni seviyorsun bu asi çocuğu değil! Nasıl olur da ona hiçbir şey demezken bana git diyebiliyorsun?

-Ben nasıl senin gibi kendini beğenmiş bir insanı sevebilmişim? Böyle yersiz bir kendine güven... Git artık yoksa seninle ilgili tüm düşüncelerim sonsuza kadar değişecek.

- İstesen de değiştiremezsin.Bunca yıl beni sevmişken nasıl olur da bir anda tüm hislerini silebilirsin,ki sevgin karşılıksız olduğu halde?

- Yani bu pislik senin sevgilin değil?

Arslan gözlerime bakıyordu.

- Ne sevgili mi? Yapma be dostum,o benim kardeşim gibi.Bunu anlaması için herşeyi yaptım...

Sözünü kestim.

- Evet yaptın. Beni onun önünde küçük düşürüp,alay ettin! Ve evet anladım ama neyi biliyor musun?  Senin gibi bir insana bu kadar değer verdiğim için ne kadar da aptal olduğumu!  Buraya neden geldin ki Rüzgar? Beni yaralamak,alay etmek için mi? Yoksa bu nefret ettiğim gerçek yüzünü göstermek için mi? Buraya neden geldin söyle!  Bu aptal kolyeyi neden aldın?

Kolyeyi cebimden çıkarıp önüne fırlattım.
- Neden Rüzgar? Neden buradasın?  Asıl amacın ne?

Cevap vermedi bunun yerine güldü.
- Senden nefret ediyorum!

Yurda girmek yerine Arslan'ı kolundan tutup yola doğru sürükledim.
-Lütfen, yanımda kal.
Dedim,gözyaşlarımı silmeye çalıştım.
Bir ara durakladı, sonra o beni kolumdan tuttu ve evinin bulunduğu sokağa sürükledi.
Eve geldiğimizde ablası ve yeğeni uyuyordu.Salona geçtim ve koltuklardan birine oturdum. Mutfaktan gelen Arslan'ın elinde çikolatalı süt ve bisküviler vardı.
Yanıma oturdu ve önümüzdeki masaya bıraktı.
Ona söylediğim yalan ve orada gördüğüm muameleden dolayı utanıyordum. Yüzüne bakamadım.
- Yemelisin.
Başımı salladım. Ondan tarafa bakamıyordum.
- Ben... Utanıyorum. Nasıl oldu da sana o yalanı söyledim, bilmiyorum.

Cevap vermedi ki zaten ben de cevap beklemiyordum.
Rüzgar'ın söyledikleri aklıma geldi. Ve babam... Ona ihtiyacım vardı...Yaprak,bir zamanlar mutlu olduğumu düşündüğüm eski hayatım... Her şey bir anda  nasıl bu hale gelmişti?
Arslan'ın sıkıca sarılması beni kendime getirdi. Ben de ona sarıldım ve ağlamayı kesmedim.Aksine bu durum  daha fazla ağlamama neden olmuştu. Başımı omzuna yasladım.
- Hepsi geçecek. Merak etme.
- Artık umudum kalmadı. En değer verdiğim,inandığım ve güvendiğim insanlardan biri bunu yapmışken, benden umut etmemi bekleyemezsin.Ben bir yalanın içinde yaşıyormuşum. O,tanıdığımı sandığım kişi değilmiş. Onu düşünmeden geçirdiğim bir gün yoktu ve aslında ben bu yüzden onun için değersiz biri olmuştum. Bana kardeşim olduğunu söylüyor ancak nasıl bir kardeş diğerine böyle aşağılayıcı şekilde davranabilir? Yoruldum artık. Konuşmak istedim,konuşamadım; unutmak istedim,unutamadım.

Bir süre geçtikten sonra konuştum.
- Her şey için teşekkür ederim. Gitsem iyi olacak.
Kalkmak üzereyken konuştu.
- Neden yalan söyledin?
- Ben..Sana kızgındım ve öyle ağzımdan çıktı,bir anda.

Başını salladı. Ona baktım, bir süre önce kan ile kaplanmış burnu ve yüzünden eser yoktu,hiçbir şey olmamış gibiydi.
- Ya beni neden dinlemedin? Hem de o kadar çabalamama rağmen?
- Dinleyecek bir şey olmadığını düşündüm. Çünkü olanlar açıktı.
- Bu ne demek?
- Sen ve Sarmaşık. Onu sevdiğini ve onun da seni sevdiğini bir okul görebiliyor.
-Kör olduğunu bilmeliydim.
-Ne?
O sırada telefonuna mesaj geldi. Bakmasını söyledim. Ve o mesajı ben de gördüm Sarmaşık'tandı; 'Aşkım nerede kaldın? Seni bekliyorum. '

Arslan da mı yalan söylüyordu? Bu mesaj gayet açıktı,evet ama neden gözlerim dolmaya başlamıştı?

Okuduğunuz için teşekkürler :)
Lütfen seveceğini düşündüğünüz arkadaşlarınıza da önerin.
Ve okuma listelerinize de ekleyin,lütfen.
Yorumlarınızı bekliyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

27.1K 1.8K 22
- Hazam bırak sana ya! dinlemeden sürüklemeye devam etti. ☆☆☆ bodruma inip temizlik odasına soktu. - bırak canımı yakıyorsun! hızla duvara itip sini...
543K 16.3K 59
Hikaye uyarlamadır...
Sadist By dogadeniiz1

General Fiction

1.1M 31.1K 32
Bedenimi acıdan titretirken , ruhumu binlerce parçaya bölebiliyordu .gözlerinde en ufak bir pişmanlık bile bulamazken acı çektirmekten zevk aldığı yü...
873K 50.1K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...