Kapı Komşum

By okyanus0624

452K 20.5K 2.6K

Ey kanadı kırık gül yaprağı. Hem umudum ol , hem de acım. Sonsuz dokunuşlarda ruhumu buladığım. Ansızın çıkıp... More

Tanıtım《☆☆☆》1
Tanıtım 《☆☆☆》 2
Tanıtım《☆☆☆》3
1.Bölüm《☆☆☆》 Yeni Komşu
2. Bölüm《☆☆☆》 Şüphe
3. Bölüm 《☆☆☆》Hey Seni Yerler
5. Bölüm 《☆☆☆》 Bana Abi Dedi!
6. Bölüm 《☆☆☆》Bana Öyle Bakma !
7. Bölüm 《☆☆☆》Küçük Oyunbaz
8. Bölüm 《☆☆☆》Organize İşler
9. Bölüm 《☆☆☆》 Aşk Kapıyı Çalınca
10. Bölüm 《☆☆☆》 Arkadaş
DUYURU
11. Bölüm 《☆☆☆》İlk Adım
12. Bölüm 《☆☆☆》 Tuzlu Kahve
13. Bölüm 《☆☆☆》 Alışveriş!
14. Bölüm 《☆☆☆》Nişan
15. Bölüm 《☆☆☆》Ruh Bağı
16. Bölüm 《☆☆☆》 Aşk-ı Diyar
17. Bölüm 《☆☆☆》Yeni Bir Hayat
18. Bölüm 《☆☆☆》 İhanet
19. Bölüm 《☆☆☆》 Yaralı Kalbim
20. Bölüm 《☆☆☆》 Yangın Yeri
21. Bölüm 《☆☆☆》 Saman Alevi
22. Bölüm 《☆☆☆》 Öfke
23. Bölüm 《☆☆☆》 Senden Vazgeçmem!
24. Bölüm 《☆☆☆》 Gazap Ateşi
25. Bölüm 《☆☆☆》Aşkın Ateşi
26. Bölüm 《☆☆☆》Yorma
27. Bölüm 《☆☆☆》Bir Sebebi Var!
28. Bölüm 《☆☆☆》Bi Küçük Nikah Meselesi!
29. Bölüm《☆☆☆》Güzel Kadın
30. Bölüm 《☆☆☆》Karavan
31. Bölüm 《☆☆☆》Oğlan Bizim Kız Bizim
DUYURU
32. Bölüm 《☆☆☆》Kötü Zamanlar
33. Bölüm 《☆☆☆》 Bazen Pes Etmek Gerekir

4. Bölüm 《☆☆☆》 Eyvah Basıldık

18.6K 955 137
By okyanus0624

Tekin ile o günden sonra karşılaşmamak adına iki gün boyunca evden dahi çıkmamış , onunla yüz yüze gelmemek adına resmen kendimi eve kapatmıştım. Annem bile bu halime şaşırsa da hasta olduğumu düşünerek ses etmemişti. Kızlar bir iki defa gelseler de , onlar da beni öyle bırakıp gittiği için kızgındım. Gerçi ben onlara kızsam da , küs kalamayacağımı bildikleri için işi gırgıra vurup daha ilk yanıma geldikleri gün başlamışlardı dalga geçmeye.

Yaa resmen adama onun taklidini yaparken yakalanmıştım... Vurun beni...

Daha fazla kendimi eve kapatamayacağımı bildiğim için üzerimdeki pikeyi tekmeleyerek atıp ayaklandığımda ,gardırobun kapağındaki aynadaki aksime baktım. Gerçekten de bir hastadan farkım olmadığını anladım. Solgun yüzüm ve darmadağınık saçlarım ile hasta taklidi yapmama bile gerek kalmamıştı. Vakit epey geç olduğu için babam ve abimler sabahtan işe gitmiş , annem de kahvaltısını yapıp kendini sokağa atmıştı. Ben de ılık bir duş aldıktan sonra üzerime bilek üstü buz mavisi pantolon ve onun üzerine de koyu mavi askılı bir bady giydikten sonra kısa kollu gömleğimi de üzerime geçirdim. Saçlarımı aceleyle kurutup tepemde topladım. Mutfakta bir iki lokma bir şeyler atıştırıp dışarıya çıktım. Annem hastayım diye bana iş bırakmamıştı ve ben de bunun rahatlığıyla kendimi dışarıya atmıştım. Ellerimi ceplerime atıp Nesrinlere doğru yürürken , boş mahallede adımlarım bile ses çıkarıyordu. Hava aşırı derecede sıcaktı ve herkes kendini eve kapatmıştı belli ki. Annemin nerede olduğunu merak ettim. Bu sıcakta nereye gitmişti ki , bu kadın? Tam köşeyi dönmüş Nesrin'lerin evine girecekken , köşe başında gördüğüm kadınla durakladım. Sinan'ın annesi bana doğru asık suratla gelirken , telaşla etrafıma bakındım. Neden böyle bir surat ifadesi ile üzerime geliyordu bilmiyorum ama iyi şeyler olmayacağını hissetmiştim. Ben tam yanından geçip gidecekken kolumu yakalayıp beni çekiştirdiğinde , şaşkınlıkla kısa boylu, zayıf ve esmer kadına baktım.

"Bana bak Zeliş... Oğlumun aklını karıştırma. Senin yüzünden evlere sığmaz oldu çocuğum. "

Lafı dolandırmadan patır patır suratıma söyleyince , afalladım. Kadın resmen beni tehdit ediyordu. Hem de hiçbir alakam olmadığı halde... Pekâlâ belki biraz alakam olabilirdi. Büyüklerime karşı her zaman saygılıydım ama benimle ilgili söyledikleri , sinirlenmeme sebep oldu.

"Aynur Abla. Lafına sözüne dikkat et. Ne işim olur benim senin oğlunla? " Her ne kadar bu duruma sebep olduğumu bilsem de bana öfkeyle bakan kadına karşı bir savunma mekanizması oluşturmuştum.

"Ondan mı oğlan kaç gündür içip içip eve geliyor. Hiç görmediğim huylar çıktı çocuğumda. Belli ki çelmişsin aklını. Bulduğum kızı istemiyor. "

O anda Sinan'a söz geçiremediğini ve bütün hırsını benden çıkaracağını anladım. Belli ki Sinan o günden sonra sözlerimi kaldıramamış , bunun acısını da ailesinden çıkarmıştı. Ben ne kadar bilinmeze yatsam da , haklıydı kadın , benim yüzümdendi. Yine de inkar yoluna gidip tamamen bütün bağlarımı koparmak adına öfkeyle soludum.

"Aynur Abla konuşmalarına dikkat et. Bana ne senin oğlunun hareketlerinden. İşim olmaz benim senin oğlunla. Bir daha da sakın benim yolumu kesip abuk sabuk konuşma. "

Hırsla bileğimi elinden çekip ayaklarımı yere vura vura yoluma devam ettiğimde , ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ben daha dış kapıdaki zile basmadan açılan kapıda gördüğüm süretle , bütün yelkenleri suya indirip gözyaşlarımın yanaklarımdan firar etmesine izin verdim. Nesrin şaşkın bakışlarla bana bakıp sonra telaşla arkasına döndüğünde , onu zor durumda bırakmamak adına ellerimle gözyaşlarımı aceleyle sildim. Nesrin hızla kapıyı kapatıp beni evlerinin bahçesine çıkan merdivenlere omuzlarımdan tutarak oturttuğunda , hıçkırıklarım onun telaşlı sesine karıştı. Bir süre sadece yanımda oturduktan sonra ona Sinan'ın annesi ile aramızda geçenleri anlattığımda , benim gibi onunda gözlerinde öfke vardı.

"Allah'ım... Kadındaki hareketlere bak. Sanki o sıska oğluna kaldın sen. Gören de Nick Bateman sanır. "

Normal zamanda onun bu sözlerine güleceğimi bilsem de , kalbim öyle acıyordu ki , gülmeye bile halim yoktu. Bir süre öylece oturup onların kayalığa bakan manzarasını izledikten sonra kalçamın uyuşması ile söylendim.

"Off her yanım uyuştu ya... Kalk biraz yürüyelim. "

Bu teklifime balıklama atlayan arkadaşımla geldiğim yolda geri dönerken , hâlâ tedirgindim. Yeniden o kadınla karşılaşmamak için resmen onların kapısından koşarak geçtim. Yediğim sözleri geçtim , tek bir kelime ailemin kulağına gitse , başıma bir sürü dert açılacağını biliyordum. Yeniden kapının önüne geldiğimizde , köşeden çıkan Gül bize doğru gelirken , yan evin demir kapısı açıldı. Hızla bakışlarımı oraya çevirdim. Fahriye Teyze ve Mümtaz Amca Tekin ile birlikte evden çıktıklarında , onunla yüz yüze gelmemek için bakışlarımı yanımda duran arkadaşıma odakladım. Nesrin pür dikkat onlara bakarken , ben başımı çevirmemek adına resmen kendimle mücadele veriyordum. Hele hele bu moral ile onun alayını çekemeyecek kadar sinirliydim. Gül salına salına gelip yanımıza oturduğunda , o da hiç çekinmeden gözlerini oraya dikti. Neye bu kadar dikkatli baktıklarını anlayamadım.

"Kızım bakmasanıza. Yanlış anlayacak insanlar. "

"Kız sanki bir biz mi bakıyoruz. Adam resmen gözleriyle yedi seni. "

Nesrin kıkırdaya kıkırdaya bunu söylerken , ben şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Kendimle resmen mücadele veriyordum bakmamak için. Neden bana bakıyordu ki şimdi bu? Kesin benim bakmamı bekliyordu ve o sinir olduğum alaycı gülümsemesiyle , bütün moralimi alt üst edecekti.

Daha ne kadar moralim bozulursa artık.

Zaten bugün yeteri kadar o kotamı doldurmuştum. Ben bu düşüncelere dalmışken Fahriye Teyze'nin sesi kulağımıza dolduğunda , mecburen dönüp baktım.

"Nasılsınız güzel kızlarım? "

Baştan aşağı süzdüğümde , üzerindeki siyah kumaş pantalon , mavi uzun gömlek ve başındaki siyah başörtü ile bize gülümseyerek bakan kadına hafifçe gülümseyip başımı eğerek selamladım. Yanında tüm ihtişamı ile duran Mümtaz Amca ise sanki karısının bizimle konuşmasından memnun olmamış gibi suratını asmış öfkeyle ona bakarken , neden bu tavır içerisinde olduğunu anlayamadım. İstemsizce gözüm arabanın direksiyon tarafına kayınca , arabaya binmek üzere olan adama göz ucuyla baktım. Gözlerim onun duman grisi gözleri ile kesiştiğinde karnımda oluşan sızlamaya bir anlam veremedim. Üzerindeki kol kaslarını göz önüne seren spor beyaz tişört ile tam ağızlara layık görünse de , beni en çok etkileyen dipsiz bir sis bulutunu andıran o gözleriydi. Benim ona baktığımı fark ettiğinde , hiç kimseden çekinmeden gözlerini bana diktiğinde , onun bakışlarındaki bir duygu huzursuzca yerimde kıpırdanmama sebep oldu. Onda öyle bir şey vardı ki , tam olarak çözememiştim ama sanki efsunluydu ve ben istemesem de onun etki alanından kurtulamıyordum. Bir süre sonra bana yandan çimdik atan Gül ile kendime geldiğimde , Fahriye Teyze'nin gözleri benim ve oğlu arasında gidip geliyordu. Sanki bir şeyler hissetmiş gibi hafifçe gülümsediğinde , utançla bakışlarımı kaçırıp zar zor sorduğu soruya cevap verdim.

"İy... iyiyiz Fahriye Teyze sağol. Sen nasılsın? "

Başta kekelesem de , son anda kendimi toparladığım için kendimle gurur duyuyordum.

Onlar arabaya yerleşip hareket ettiklerinde , ben hâlâ Tekin'i görmenin ve bakışının sersemliği içindeydim.

"O nasıl bir bakıştı be? Adam resmen yedi seni gözleriyle. "

"Saçmalama Gül ya... Ne yapsın adam beni. Bir ona bak , bir de bana. "

Ben dalgın gözlerle bu sözleri dile getirdiğimde , tek kaşını kaldırıp bana bakan karşımdaki kıza çemkirdim.

"Ne?"

"Ha yani o yüz verse , hemen atlayacaksın kollarına? "

Resmen sesinde alay vardı ve ben dalgınlıkla söylediğim bu sözlerden pişman olmuştum.

Ne demiştim ben öyle ya?

Huzursuzca oturduğum yerden ayaklandığımda , ikisi de hâlâ kuşkuyla beni süzüyorlardı. Öyle paniklemiştim ki elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemedim. Ellerimi pantalonumun arka ceplerine atıp bakışlarımı boş sokakta gezdirdikten sonra gözüm yan evin bahçesinin duvarına takıldığında , aklıma gelen şey ile sinsice gülümsedim.

"Ay aman Allah korusun. " Nesrin'in bu sözleri üzerine ona bakınca , açıklamak istercesine devam etti. "Sen böyle bakınca , kesin sonunda başımıza bir iş geliyor. Valla şimdiden söyleyeyim ben yokum. "

Daha ne yapacağımı bilmeden kendini köşeye çeken arkadaşıma ters ters baktım. Bir bakışımla bile gözlerimi okuyan bu kıza şaşırmamak elde değildi.

"Korkak... Sen de. "

Umarsızca omuz silkince ben etrafıma bakıp hiç düşünmeden duvarı tırmanmaya başladığımda , o inatla beni vazgeçirmeye çalışıyordu.

"Kızım bak biri görecek , valla başımız derde girecek. Ne yapıyorsun Zeliş Allah aşkına? "

"Amma bıdı bıdı ettin ya? Altı üstü girip bakacağım bahçeye. Bunlara güvenmiyorum ben. Var bir şey bu ailede. "

Hafifçe başımı çevirip telaşla aşağıdan bana bakan arkadaşıma bu sözleri söylerken , Gül de panikle gözlerini etrafta gezdiriyordu. Ben duvarın üzerine çıkıp aşağıya atlamadan önce onları uyardığımda , hâlâ vazgeçmemi beklediklerini gözlerindeki bakışlardan anladım.

"Biri gelince ıslık çalın yeter. Onlar akşama kadar gelmez. Ben hemen dönerim. "

Bu sözlerden sonra duvardan bahçeye atladıktan sonra hafifçe eğilip etraftaki evlerden kimse görmesin diye bahçede giderken , bir anda gördüğüm güller ile olduğum yere çakıldım. Bu çiçekler benim rüyamda gördüklerimle aynıydı. O anda kafama o evin bu ev olduğu dank ettiğinde , şaşkınlıkla bir süre öylece baktım. Birkaç adım atmıştım ki , yanımda hissettiğim soluk sesi ile bakışlarımı oraya çevirdiğimde , birkaç adım ilerde gördüğüm köpek ile donup kaldım. Hareket etmeden öylece dururken , yabancı olduğumu gören hayvan bana gözlerini dikmiş , dişlerini göstererek hırlayınca başımın dertte olduğunu anladım. Köpeği süzerken , korkudan bütün bedenimin titrediğini fark ettim. Daha az önceye kadar bahçede köpek olduğunu düşünmediğim aklıma binlerce küfür ettim içimden. Bu detayı nasıl atlamıştım. Fevri kişiliğim yine başıma dert olmuştu.

"Şimdi gerçekten başın belada Zeliş. "

Bu sözlerin ardından yavaşça arkamı dönüp kaçmak için kapıya odaklandığımda , hâlâ yanımda hırlayan köpeğin sesini duyuyordum. Tam tabanları yağlayıp koşmaya başlamıştım ki , arkamdan üzerime atlayan köpeğin havlaması ile çırpınmaya başladım. Ben çığlık çığlığa köpekten kurtulmaya çalışırken , bileğimden kavramasıyla acıyla inledim. İçimden birinin beni kurtarması için dua ederken , gözlerimi kapatıp kendimi kaderimin kollarına teslim ettim. Bileğimde hissettiğim yanma ile gözlerimden akan yaşları bile silmek korkudan aklıma dahi gelmemişti. Ben yeni bir ısırılma beklerken , aniden kulağıma dolan ses ile kendime geldim. Tekin üzerimden köpeğini alıp bağırarak köşeye gitmesi için emir verirken , ben kalçamın üzerinde geri geri gidip sırtımı duvara yasladım. Tekin'in sözleriyle geri yerine dönen hayvan hâlâ  bana hırlasa da , artık güvende olduğumu biliyordum. Birkaç saniye sonra hızla yanıma diz çöküp bileğimi kavrayan adama bakmaya cesaretim bile yoktu. Sızlayan yaramı bile unutmuş , ona ne cevap vereceğimin derdine düşmüştüm. O telaşla yaramı incelerken , ağzının içinden küfürler savururken , ben hâlâ korkudan hızla nefes alıp vermeye devam ediyordum. Biz ikimiz dip dibe böyle dururken , içeriye giren Gül ve Nesrin telaşla yanıma geldiklerinde , dudağımı ısırıp onlara baktım.

"Hadi kalk hastaneye gidiyoruz. "

Tekin bana sert sesi ile bu sözleri söylerken , ben biran önce ondan uzaklaşmak için ayaklarımın üzerine kalkıp arkamı dönerek , çıkmaya hazırlandım.

"Gerek yok. Ben sağlık ocağına giderim. "

Çıkışa birkaç adım kala beni omzumdan tutup kendine çevirdiğinde , o gözlerin itiraz kabul etmeyeceğini fark ettim.

"Zeliş beni sinirlendirme. Kolunu parçalayacaktı hayvan biraz daha geçiksem. " Çamaşır ipinde bir bez parçasını çekip bileğime sararken de , artık benimle değil Nesrin ile konuşuyordu. "Nesrin sen de gel bizimle. Gül sen de Zeliş'in ailesine haber ver , telaş etmesinler. Ben ararım gerçi ama şimdi onları bekleyemeyiz. Annen evde yok bildiğim kadarıyla. "

Ben annemin evde olmadığını nereden bildiğini soracakken , o beni çekiştirerek çoktan arabanın yanına getirmiş , arka koltuğa binmem için itmeye başlamıştı bile. Homurdanarak koltuğa geçtiğimde , yanıma gelip oturan Nesrin'in panik dolu yüzünü fark ettim. Onu yatıştırmak adına elimi dizine koydum. Dolu dolu gözlerini bana diken kıza güven verircesine gülümsedim.

"Bir şeyim yok , korkma. " Benim elimi kendi elinin arasına alıp sıktığında , birkez daha böyle dostlarım olduğu için mutlu oldum. Tekin arabaya atlayıp aracı çalıştırdığında , onunla yüzyüze gelmemek adına başımı dahi kaldırmadan öylece durdum. Nesrin yanımda sıkıntıyla nefes alıp verirken , benim de adrelnalinden hissetmediğim ağrı kendini göstermeye başlamış ve canımın fena halde yanmaya başlamasına sebep olmuştu. Bir süre sonra dışarıyı izlerken refleks olarak aynaya baktığımda , Tekin bir yola bir de benim gözlerimin içine bakıyor , gözlerinde gördüğüm öfke alevleri de , ne kadar sinirli olduğunu gözler önüne seriyordu. Geldiğimiz hastanenin önünde başımı kaldırıp baktığımda , özel hastane olmasından dolayı geri döndüğüm anda çarptığım sert beden ile başımı kaldırıp bana sorgulayarak bakan adama mırıldandım.

"Ben girmem buraya. " Benim sözlerim üzerine kaşlarını kaldırıp sessis bir neden sorusu yönelttiğinde ,devam ettim. "Buraya ailemin gücü yetmez. Hem yanımda para da, kimlik de yok. Devlet hastanesine gidelim. "

"Zeliş gir şu kapıdan içeri , beni delirtme. "

Bu sözler üzerine sinirle kaşlarımı çatıp baktığımda , kaş göz işareti ile giriş kapısını gösteren adama homurdandım.

"Ya basmıyor mu kafan? Benim ailem buranın masraflarını karşılayamaz. Hayır yardım etmeyeceksen , ben başımın çaresine bakarım. "

Benim ona meydan okumama öfkelenip kolumdan çektiği gibi hastanenin içine soktuğunda , inatla ona direnmeye devam ediyordum. Nesrin kıkırdayarak yanımızda ilerlerken , sert gözlerimi bu defa alaycı arkadaşıma diktim.

"Sana da helal olsun. Arkadaş olacaksın güya. Lan köpek ısırdı , sen sırıtıyosun. "

Biz üç deli itişe kakışa bir odanın önüne geldiğimizde , hiç kimseye danışmadan kapıyı çalıp içeriye benimle birlikte giren adama şaşkınlıkla baktım. Ben kendimi görgüsüz bilirdim ama bu benden beter çıkmıştı. Adam babasının ahırı gibi resmen doktorun odasına dalmıştı ya.

Biz paldır küldür odaya girince , şaşkınlıkla bize bakan genç doktor yanımdaki adamı görünce gülmeye başladığında , onu tanıdığını anladım. Ayağa kalkıp önce panikle arkadaşını baştan aşağı süzüp sonra benim sargılı elime baktığında , az önceki gülümsemesinin yerini idealist bir doktor duruşu aldı. Beni baştan aşağı süzüp yanımda hareketsiz duran adama soru sorması ise sinirlerimin tavana vurmasına sebep oldu. Hasta bendim ama adam sanki beni yok sayıyordu.

"Hayırdır? "

"Köpek ısırdı. " Tekin bunu öylesine umarsız  bir ses tonuyla söylemişti ki sanırım genç doktorun kahkaha atması bu yüzdendi. Eğer beni bir köpeğin ısırması onu bu denli eğlendiriyorsa kendime başka bir doktor arasam daha iyi olacaktı. Benim ters ters ona bakmamla bir anda kendini toparladı.
Hayır ne vardı şimdi bunda gülecek? Ben burada canım ile mücadele verirken , onlar işin gırgırındaydı. Tamam şöyle bir düşününce baya komikti halim ama böyle de insanın suratına gülünmezdi ki arkadaş.

Ben homurdanarak onların yanından uzaklaşıp cam kenarına gittiğimde , uzun boylu, kumral saçları alnına dökülmüş , sivri yüzü kahverengi gözleri ile uyum içinde olan adam yanıma gelip gözlerime bakınca , dik dik bakmayı ihmal etmedim.

"Kolunuza bakabilir miyim küçük hanım? "

Ses tonu öyle tok ve erkeksiydi ki , bir süre aval aval adama baktım. O anda bana kaş göz işareti ile elimi gösterdiğinde , kendimi toparlayıp kolumu uzattım. Köşede duran Nesrin ve Tekin'e bakışlarım değdiğinde Nesrin hâlâ  alayla gülerken , Tekin'in gri gözleri yağmurlu bir havanın o koyulaştığı halini almıştı. Kaşlarını hafifçe çatmış bize bakarken , onu neyin bu kadar öfkelendirdiğini anlayamadım.

"Hmmm... Çok fazla derine girmemiş Allah'tan. İki üç dikiş ile hallederiz. Önce güzelce bir temizleyelim , sonra da lokal anestezi ile dikiş atalım. "

Dikiş lafını duyunca gözlerim sonuna kadar açılınca , hızla elimi çekip çıkış kapısına yöneldim. Ben daha kapının kulpunu tutmadan artık aşina olduğum bir el elimin üzerine kapanınca , korku ile bakışlarımı bana bakan adama çevirdim.

"Ben dikiş falan attırmam. Bak pansuman etsinler gidelim. Valla dikiş mikiş attırmam ben. "

Benim bu sözlerim üzerine dudaklarının kenarı hafifçe kıvrılınca , ona gülmenin ne kadar yakıştığını düşündüm. Güldüğünde dudak kenarlarında oluşan o kıvrımlar resmen beni kendine çekiyor ve aklıma günaha gireceğim görüntüler getiriyordu. Bu çılgın düşüncelerimi aklımdan atmak için başımı sağa sola salladığımda , omzumdan kavrayan adama bön bön baktım.

"Zeliş pansumanla olmaz , inat etme. Uyuşturacaklar, canın acımaz. Bak sonra enfeksiyon kaparsın , daha büyük iş açılır başına. "

Dedikleri öyle doğruydu ki korksam da başka çarem olmadığını anlayıp kuzu kuzu köşedeki koltuğa yerleştim. Tekin genç doktorla birkaç kelime konuşup diğer koltuğa çöktüğünde , Nesrin de kendini sedyeye atıp ayaklarını sallandırarak beklemeye başladı.

Adının Murat olduğunu öğrendiğim adam telefonla birilerini arayıp adını bilmediğim birkaç eşya isteyince , işlemi odasında yapacağını anladım. Bir süre sonra kapıda beliren genç bir hemşire elinde bir takım malzemelerle gelip onları yerleştirdikten sonra doktorun yanı başında sessizce beklemeye başladığında, huzursuzca yerimde kıpırdandım. İçi sıvı dolu şırınga ile bana yaklaşan adama sert bakışlarımı atsam da , hiç etkilenmediği gülümseyerek gelip karşımdaki koltuğa kurulduğunda ortadaydı. Ben bir kaç defa elimi kaçırsam da , Tekin gelip tepeme dikildiğinde , mecburen uzattım elimi. İğneden sonra bir süre beni soru sorarak oyalayan doktor işini bitirdiğinde , canımın düşündüğümden de az yandığını fark ettim. Kalkarken hafifçe saçıma parmağını dokundurup konuştuğunda , yanımda uyarıcı bir öksürük atan Tekin'in bu tavrını anlayamadım.

"Korku sadece zihnindedir Zeliş. Onu yendiğinde, aslında düşündüğün kadar canının yanmadığını anlarsın. "

Kahverengi gözleri sevimli bir hal alan adama aynı şekilde karşılık verince , Tekin beni diğer kolumdan kavrayıp sertçe kendine çektiğinde , bu hareketinin nedenini bir türlü anlayamadım. Kesin bu adamın psikolojik sorunları vardı ve dengesizlik karakterinin bir parçasıydı.

Ben Nesrin ile onun yanında dururken genç doktor yanımdaki adama alayla gülümseyip kafa salladığında , aralarında bir şeyler geçtiğini düşündüm. Bizimle tokalaşıp kapıya kadar yolcu etti. Elimde kullanacağım ilaçların reçetesi , bir yanımda can dostum diğer yanımda Tekin hastaneden çıktığımızda , içerideki yoğun ilaç kokusundan sonra temiz hava iyi gelmişti. Biz arabaya gelip binerken , beni yine artık alışkanlık olmuşcasına dışarıya doğru çeken adama şaşkınlıkla baktım.

"Bahçede ne arıyordun? "

Bana bu soruyu sormasını bekliyordum ama daha buna hazır olmadığımı kulağıma dolan bu kelimelerle fark ettim. Gözlerimi kaçırsam da cevap vermek zorunda olduğumu biliyordum.

"Top düştü. Onu almak için girdim. "

Benim bir özelliğim vardı ki yalan söylediğimde , yüzüm kızarır ve bakışlarımı asla yalan söylediğim kişiye çeviremezdim. Bu da berbat bir yalancı olduğumu gösterirdi bana. Annem hemen anlardı benim kelimelerimden ne yaptığımı. Bu yüzden de ya kaçardım onu yanıtlamaktan , ya da lafı değiştirirdim. Şimdi ne yapacağımı bilmeden dudaklarımdan bu kelimeler döküldüğünde , onun beni tanımadığını ve bu yüzden de yalan söylediğimi anlamayacağının rahatlığı vardı üzerimde. Ben bir süre sonra bakışlarımı ona çevirdiğimde , ellerini göğsünde birleştirmiş meydan okuyarak tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Stresle dudağımın kenarını ısırdığımda , aniden bakışları oraya döndü. Gözlerinin grilerinin koyulaştığını fark ettim.

"Peki madem... Hadi bin arabaya. "

Ben bu kadar çabuk inanmasını beklemediğim için şaşakınlıkla arka koltuğa yerleşirken , Nesrin de sorgularcasına bana bakıyordu. Hafifçe omuz silkip sonra konuşmamız gerektiğini sessizce ifade ettiğimde , başını sallayıp dışarıyı izlemeye başladı. Ben yol boyu gözüm aynada Tekin'i izlerken ,onun ara ara bana dönen bakışlarındaki ifade içimi huzursuz etti. Bir süre sonra aynadan yeniden bakıp konuştuğunda , bu defa şaşıran ben oldum.

"Evdekiler benimle olduğunuzu biliyor. Bir dondurma molasına ne dersiniz kızlar? "

Bu teklifi mahallemizdeki biri yapsa direk atlardım ama onun yanında her kalışım benim bazı duygularımın hızla değişmesine yol açıyordu. Ben tam itiraz edecekken , yanımda Nesrin evet deyince şaşkınca ona baktım.

Deli miydi bu kız? Nasıl hemen kabul etmişti?

Ben bu soruları sorarken lüks bir cafenin önünde duran arabadan dışarıya bakarken , Tekin gelip kapıyı açtı. El mahkum isteksizce indim. Nesrin fısır fısır yanımda mekanın güzelliğinden bahsederken , benim aklım birkaç gündür hayatımızın orta yerine düşen bu adamın, neden bizimle bu kadar ilgili olduğundaydı. Anahtarları gelen görevliye verdiğinde , husursuzca yanımda ilerleyen Nesrin'in kolunu tutup çekiştirmeye başladım. Bana döndüğü anda fısıltıyla kulağına tısladım.

"Nesrin senin çarkına tüküreyim. Hemen ne atladın kızım sazan gibi. Bir şu mekana bak , bir de bizim halimize. "

"Ne varmış be halimizde. Sanki buradakiler çok matah giyiniyor da. Gayette normal kıyafelerimiz. İçerdekiler gran tuvalet mi geliyor sanki. "

Hayatın her alanında keyfini çıkarmayı bilen ve her zaman meydan okuyan arkadaşımın sözlerinin doğruluğu beni beynimden vurdu. Ben ki bugüne kadar asla böyle şeylere takılmazken , bugün neden huzursuz olduğumu anlayamamıştım. Ürkek adımlarla mekandan içeri girdiğimizde , farklı renkteki rahat koltukları ve önlerindeki bambu masalarıyla normal gibi görünse de , şık dekoru ile buranın pahalı bir yer olduğu daha kapıda insanın gözüne çarpıyordu. Biz cam kenarında bir masaya yerleşince , üzerinde vişne rengi bir önlük ile gelen genç bir garson yanımızdaki adam ile sohbet etmeye başladı. O anda Tekin'in buranın müdavimi olduğunu anladım.

Ben Nesrin ile yan yana otururken , Tekin tam karşıma geçmiş delici gözleriyle beni süzerken , istemsizce bakışlarımı dışarıdaki sıcak havaya yönelttim.

"Ne alırsınız abi. "

Genç çalışanın bu sorusu üzerine karşımızda oturan adam bakışlarını bize dikti. Ben omuz silkip karşılık verdim. O an gerçekten de dondurma yiyecek havamda değildim.

"Kızlar aç mısınız? Burası aperatif bir şeyler de satıyor. Bayadır hastanedeyiz , açıkmışsınızdır. "

"Yok ben yedim... Tokum Tekin Abi. Sabah biraz fazla kaçırmışım. "

Nesrin'in bu sözlerine o içime işleyen gülümsemesiyle karşılık verince , bön bön gözlerine baktım. Bu defa sorgulayıcı bakışlarını bana çevirince mecburen yanıt verme zorunluluğu hissettim.

"Ben de yemem bir şey. Zaten neden burdayız onu da anlamadım ya. " Huysuzca homurdanmıştım resmen.

O inanmazca bana kafa sallarken , yanımda yediğim dirsekle bakışlarımı bana kaş göz işareti yapan arkadaşıma çevirdim.

"Koçum sen bize karışık dondurma getir. "

Bizim sessiz kalışımız üzerine siparişi verince , yanımda hafifçe konuşan Nesrin'i boğazlamamak için kendimi zor tuttum.

"Zeliş dondurmayı karışık sevmez. Onunki karamelli , çam fıstıklı ve sütlü olsun. "

Beni bedenindeki uzvu kadar iyi tanıyan dostuma gözlerimi devirdiğimde , siparişi alıp uzaklaşan garsonun ardından Tekin de sessizce dışarıyı izlemeye başladı. Bir süre sonra onlar Nesrin ile aralarında sohbete başladığında , ben hâlâ kulağım onlarda olsa da umursamadan oturmaya devam ettim. Zaman ilerlerken çatlak bir ses tam yanı başımızda karşımdaki adamın ismini şuh bir ses tonuyla dile getirince , istemsizce bakışlarımı tepemizde duran sahte sarışına çevirdim. Kızı baştan aşağı hiç umursamadan süzerken , o son sürat gelip Tekin'e sarıldığında , içimde oluşan hayal kırıklığına kendim bile inanamadım. Boya olduğu belli olan uzun sarı saçları , yüzünde bir kilo makyajı ve dudaklarını gerdire gerdire konuşmasıyla , seksi gibi görünse de bana itici gelmişti. Belki de Tekin'e bu kadar yakın davranması öyle hissetmeme sebep olmuştu bilmiyorum ama daha görür görmez kızın bu sahte hali , bende tuhaf bir aşağılama duygusuna yol açmıştı.

"Ayy Tekin nerelerdesin sen ya? Kaç gündür ulaşamıyorum da sana. Hayırdır yine ne işler karıştırıyorsun yakışıklı? "

Onun bu sözlerine gözlerimi devirsem de hiç gizlemeden bakmaya devam ettim. Nezaket kuralları o anda umurumda bile değildi. Önümüze konulan dondurmalara şöyle bir bakıp Tekin'in yanına oturduğunda , Nesrin ve ben mal mal birbirimize baktık. Gülsem gülemiyordum , kalksam yanlış anlaşılacaktım. Ne yapacağımı bilmeden öylece otururken , o bize tepeden bakışlarını çevirip şöyle bir süzdükten sonra dudağını kıvırıp konuşmaya başladı.

"Ayy sakın bizim çocukların söyledikleri gerçek deme. O varoş mahallesine mi döndünüz? "

İnsan adını bile bilmediği birine daha görür görmez uyuz olur muydu? Ben olmuştum. Masanın üzerine çıkıp onu saçından tutmamak için resmen kendimle savaşıyordum. Kız gözümüzün içine baka baka resmen bize hakaret etmişti ve ben buna rağmen kibar kibar oturuyordum. Kesin kıyamet kopacaktı , onu anlamıştım.

"Ben o varoş mahallesinin çocuğuyum Nil. Sözlerine dikkat et biraz. "

Tekin sert sözlerle onu uyarınca hafifçe toparlansa da , yeniden bize bakıp aşağılamaya devam edince , bende bütün balatalar sinyal verdi.

"Çocukken oradasın diye şimdi olan adamı yok edemezsin Tekin. Senin ne işin olur o insanların arasında. "

Hızla ayağa kalkıp Nesrin'i ittirerek oturduğumuz koltuklardan kalktığımızda , zafer kazanmışcasına bize bakan kadına kibarca gülümseyip lafımı soktum.

"Haklısın sahte Paris Hilton... Bizim oralar sizin gibi villa bebelerine fazla gelir. Sırıtırsınız orada. Siz böyle lüks mekanlarda birbirinizin babasının parasıyla hava atarken , biz hepimiz bir parça ekmeğimiz de olsa yüksünmeden paylaşırız. "

Ben öfkeli adımlarımı dışarıya attığımda , yanımda yürüyen arkadaşıma hırsımdan bakmadım bile. Tekin'in bizi buraya neden getirdiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama bir şeyi anlamıştım. Türk filmi klasiği gibi olsa da onunla bambaşka hayatları yaşayan iki farklı insandık. Ben öfkeli gözlerimi etrafa çevirip bir taksi ararken , homurdanarak yanımda duran dostumun da gidip o kızın saçını başını yolmamak için zor durduğunu biliyordum. Ben tam köşedeki taksiye el kaldırmıştım ki yanımda duyduğum ses ile irkildim. Önümüze gelen arabanın şöförüne camdan tamam dediğinde , uzaklaşan arabanın arkasından aptal aptal baktım.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen? "

"Asıl sen ne yapıyorsun Zeliş? Bir boş boğazın sözü yüzünden sinirlenip kalkmakta ne? "

"Onu o kokonaya söyle sen. Oturup bana laf sokmasına izin mi verseydim? Hem sana ihtiyacımız yok bizim , eve kendimiz döneriz. "

Bu sözlerimden sonra Nesrin'e bakmadan benim gözlerime bakarak onunla konuştuğunda , hâlâ öfkem damarlarımda deli bir kan gibi dolaşıyordu.

"Nesrin arabayı kapının önüne getiriyorlar. Git bin sen. "

Ses tonu itiraz edemeyecek kadar sertti. Nesrin tek söz etmeden yanımızdan ayrılırken , birkaç adımda bana yaklaşıp gözlerimin içine bakarak konuştu.

"O mahalleden benimle çıktınız , benimle girersiniz Zeliş Hanım. Eğer itiraz edersen , seni sırtlar götürürüm. "

★ ★ ★

Ve işte yeni bir bölüm daha... Kahramanlarımız ilk sinyalleri verdi... Bakalım ikisi bize ne süprizler yaparak bu macerada bizi nerelere sürükleyecek.

Sizce Zeliş ve Tekin'i neler bekliyor dersiniz?

Lütfen yorum ve beğenilerinizi benden esirgemeyin meleklerim.

Continue Reading

You'll Also Like

1M 58.8K 25
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
965K 57.2K 73
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

124K 5.7K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
Sarı bukle By ID

General Fiction

49.3K 6.5K 15
interseksüel birey içerir. .... "Ben ona ait değilim, insan sevdiğine ait olur." "Ya kime aitsin? Kiminsin?" İç çekti..." Senin..." .... 🤍