Psikopat Sevgilim

By besteeda

812K 24.7K 1.5K

Yüzüme sıçrayan cam parçalarının açtığı kesiklerden,kanlar akıyordu. Artık buna daha fazla katlanamazdım. Hı... More

Psikopat Sevgilim
Önsöz
Ayrılık
Arslan
Fena Kandırıldık
İtiraf
Kırmızı Güller
Bana Neler Oluyor?
Arslan'ın Sırları
Siyah Gül
Yalanlar
Lütfen
Deniz'im
Gitme
Seninle Ne Yapacağım?
Üzgünüm
Elveda
Aptal Kalbim
Neredesin Arslan?
Buraya Kadarmış
Umut
Haberin Yok Ben Ölüyorum
Yeni Kitap

Yasak Meyve

34.6K 1.1K 71
By besteeda

Sabah bir sesle uyandım. Birisi adımı fısıldıyordu. Yavaşça gözlerimi açtım. Arslan bana bakıyordu. Yatakta doğruldum.
- Günaydın.
Dedi sıcak bir gülümseme ile.
Arslan gülümsüyordu?
- Günaydın.
- Kahvaltı hazır.
- Geliyorum.
Başını salladı. Odadan çıktı.
Dün akşamki konuşmalarımız aklıma geldi.En iyi hatırladığım şey bana sarıldığı idi.
Kapım tıklatıldı.
- Benim Yıldız.
- Gel lütfen.
- Bunları getirdim. Umarım olur.
O gittikten sonra getirdiği dar kot pantolonu ve ince,siyah tişörtü giydim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağı indim. Salondaki büyük masada oturuyordu,Arslan. Kucağında Uğur vardı. Karşısına oturdum. Yıldız elinde su ve bardaklarla geldi. Uğur'u bebek sandalyesine oturttu.Kendisi de yanına oturdu.
- Nasılsın Deniz'ciğim?
- İyiyim,Yıldız. Size çok teşekkür ederim. Beni kabul ettiğiniz için.
Arslan atıldı. Yüzü ciddiydi.
- Seni sokakta bırakacak değildik herhalde?!
Gülümsedim. Bana üzerine çikolata sürdüğü ekmeği uzattı. Önce şaşırdım. Bana baktı. Uzanıp aldım. Arslan...Onu anlamak her zaman zor olmuştu.
Yemekten sonra salona geçtik. Yıldız tüm ısrarlarıma rağmen yardımımı kabul etmedi,masayı toplama konusunda. Arslan kucağında Uğur ile yanımda oturuyordu.
- Bugün daha iyi görünüyorsun.
- Evet. Sayenizde.
O uzun ve güçlü kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çekti.
-Artık bilmek istiyorum,Deniz.
Devam etti. Aklıma ona sarıldığım ve ağladığım geldi. Bunu görünce beni zorlamamıştı.'Bu konuyu yarın konuşalım'deyip odadan çıkmıştı. Sonrasında ben ölü gibi uyumuştum.
- Şimdi mi?
- Evet. Duymak istiyorum.
- Bak söz verdin.
- Tamam.
-Derya Hanım.
- Ne?!
Sinirlendi. Yüzü ciddileşti. Kaşları çatıldı. Ayağa kalktı. Uğur'u biraz ilerideki oyuncaklarla dolu küçük bahçesine bıraktı. Geri geldi. Yanıma oturdu. Başını ellerinin arasına aldı.
- Bunu sana nasıl yapar?
Cevaplamadım.
- Ne zamandır böyle?
- Sanırım bir aya yakın veya fazla.
Bana baktı.
- Buna nasıl boyun eğersin?
- Babam için sustum. O çok mutlu,Arslan. Mutluluğunu bozmak istemiyorum.
- Ya senin mutluluğun?Sana her zaman böyle şiddet uyguladı mı?
- Hayır. Bunu da bilerek yapmadı zaten. Masaya fırlattığı bardak parçalandı. Yanında olduğum için de sıçrayan parçalar bana geldi.
-Babana haber vermelisin.
- Önce ben de öyle düşündüm ama...
- Aması falan yok. Söyleyeceksin.Yoksa ben söylerim.
- Arslan...
- Son sözüm bu. Eğer o kadını yaptıklarına pişman edemiyorsam bunu sen yapacaksın.
Hala sinirli idi.Devam etti.
- Eğer bunu yapmazsan sözümü tutabileceğimden emin değilim.
Biraz düşündüm.
- Buralarda hiç yurt var mı?
- Ne yurdu?
- Öğrenci elbette.
- Var da?
- Eğer yurda yerleşirsem her şey yoluna girer.
- Hayır.
- Arslan.Sana söyledim. Bunu babama yapamam. Eğer yurda yerleşirsem,herkes daha mutlu olacak.
-Deniz...
Sözünü kestim.
- Ben de daha mutlu olacağım.
-Burada kal.
- Olmaz.Babam razı gelmez.Hem burada kalmam saçma olur.
-Ama...
- Bak.Yurda yerleşeceğim ve her şey düzelecek.
Başını salladı.
- Sözünü tutacaksın tamam mı?
- Anlamıyorum. Neden hala o kadını düşünüyorsun?
- Ben onu değil seni düşünüyorum.
Bana döndü.
- Başına bir şey gelmesinden korkuyorum. Başkaları için kendini yakma.

Yıldız geldi.Kahve yapmıştı.Kahvelerden sonra Arslan ile dışarı çıktık. Bir yurda gittik.Benim için başvuruda bulunduk. Burası yarı özel bir yurt olduğu için her ay bir miktar para ödemem gerekiyordu. Başka bir yurda bakmayı önerdim.
- Burası iyi.
Dedi Arslan. Yurt onların evine on dakika idi.Ve okula yakındı. Eşyalarımı almak için eve döndüm. Yanımda Arslan da vardı. Derya Hanım evde idi. Kapıyı açtı.
- Ah.Merhaba hayatım. Nerelerdeydin?Sen de hoşgeldin tatlım.
Dedi,Arslan'a bakarak. Arslan'ın yüzü ciddi idi.
- Kes şunu!
Dedi ve peşimden içeri girdi. Kadın şaşkındı.
Odama çıktık ve eşyalarımı toplamaya başladık. Yirmi dakika içinde hepsini toplayabilmiştik.Odaya geldi.
- Ne yapıyorsunuz?
- Bu evden gidiyorum.
- Ne?Babana ne derim ben?
- Bilmem. Sevgilisine kaçtı dersin.
-Deniz,saçmalama!
Arslan çantanın fermuarını çekti ve doğruldu.
Ona doğru bir adım attı. Gerçekten de çok güçlü görünüyordu. O kadından uzundu.
- Bana bak.
Dedi. Gözleri de ağzından çıkan her söz de ateş saçıyor gibiydi.
- Eğer Deniz'e bir şey daha yapacak olursan seni süründürürüm.
Korktuğu her halinden belli idi.
- Ne...Neden bahsediyorsun?
- Ne dediğimi gayet iyi anladın. Seni uyarıyorum. Eğer bir şey daha yapmaya çalışırsan beni bulursun,karşında!
Arslan'ı kolundan tuttum.
- Gidelim.
Çantalardan ikisini aldı.
Ben de tekerlekli valizimi alıp onu takip ettim.
Derya Hanım şaşkınlık ve korkudan taş kesilmişti.Biz giderken olduğu yerden ayrılamadı.
Taksi tutup yurda gittik. Kaldığım oda iki kişilikti.Oda arkadaşımın kim olduğunu sorduğumda henüz gelmediği cevabını aldım. Başka bir okuldan geçiş yaptığını söylemişlerdi o kadar.Arslan eşyalarımı yerleştirmeme yardım etti. İlk ayın parasını biriktirdiğim paramdan yatırdım.Yurda olan kaydımı tamamlamam için babamın imzası gerekiyordu.Bu konuyu o döner dönmez halletmeliydim. Yurttan çıktığımızda bana telefonunu uzattı.
- Babanı aramalısın.
- Bunu daha sonra yapsam?
- Deniz...
- Lütfen. Hazır değilim.
- Peki.Ama yine de ara.Telefonuna ne olduğunu anlat.Sana ulaşamıyordur,endişelidir.
Başımı salladım ve telefonu alıp aradım.
Karşıdan endişeli bir ses duyuldu.
- Deniz?Sana ulaşamıyorum. Neler oluyor?
- İyiyim baba.Telefonum kırıldı.
- Peki her şey yolunda mı?
- Evet.
- Derya'yı dün akşamdan beri arıyorum ama açmıyor.
- Bilmiyorum.
Duraksadı.
- Deniz her şey yolunda mı? Doğruyu söyle.
- Baba her şey yolunda. Lütfen,endişelenme.
Bir şey diyecekti ki sözünü o başlamadan kestim.
- Baba kapatmalıyım.
-Peki. Görüşürüz meleğim.
- Görüşürüz.

- Ona söylemeliydin.
- Lütfen,bu konuyu şimdilik kapatabilir miyiz?
- Peki. Şimdi ne yapalım?
- Bilmem?
- Akşam bir partiye davetliyiz.
- Biz?
- Evet. Sınıftan bir arkadaş doğum gününü kutluyor. Belki bilirsin, Toprak.
- Şu kahverengi,uzun saçları olan çocuk mu?
- Evet.
- Gitmek ister misin?
- Evet.
- Peki. Akşam tamam.Ya şimdi ne yapalım? Yemeğe gidelim?
- Olabilir.
- Tamam. Böyle dediğine göre canın istemiyor. O zaman seni bir yere götüreyim. Ama önce evime uğramalıyız.
- Olur.
Eve geldiğimizde siyah büyük bir poşet aldı. Sormama rağmen içinde ne olduğunu söylemedi.
Büyük bir parka gittik.On beş dakikalık yürüyüş sonrası ulaşmıştık. Büyük bir parkur vardı ve birçok kişi kaykay ile kayıyordu. Paten kullananlar da vardı. Ve en az onlar kadar kişi de kenarlardaki çimlerde oturuyordu.
Poşeti açan Arslan iki kaykay çıkardı. Gri olanı bana uzattı. Kendisi siyahı aldı.
- Ben bilmiyorum.
- Olsun. Öğrenirsin.
Elimden tuttu. Düz bir parkura götürdü. Denedim. Kolaydı evet.Ama diğer parkurlara geçmem kötü olmuştu. Yukarıdan aşağı inerken dengemi kaybettim ve yere düştüm.
- Sakar!
Dedi ve yanıma geldi. Kızarmış dizime baktı.
-Bir şeyin yok.
Elimden tutup kaldırdı.
Ondan sonra birkaç kez daha düştüm. Ama hiçbirinde Arslan'ı beklemedim.Kendim kalktım.
Bu bana zorluklarla mücadele etmeyi hatırlattı.Evet. Tüm bunlarla tek başıma mücadele etmeliydim.Ve bunu başaracağıma inanıyordum.
Orada o kadar çok eğlenmiştim ki! O saatlerin bitmesini hiç istememiştim.Arslan çok farklıydı. Gülüyordu,güldürüyordu. Düşüyordu,eğleniyordu. Bambaşka birisi olup çıkmıştı, şu iki günde.
Oradan sonra yemek yemeye gittik. Kafeden çıktık. Yürürken aklıma geldi.
- İşe ihtiyacım var.
- Ne?
- Biliyorsun,yurda her ay para yatırmalıyım.Bunun için bir işe ihtiyacım var.
- Ama baban..
- Hayır. Ondan para almak istemiyorum. Kendi ayaklarımın üzerinde durmalıyım.
- Peki ne gibi bir iş?
- Bilmiyorum.
- O zaman benim çalıştığım yerde çalış.
-Sen çalışıyor musun?
- Elbette.Ablama ve yeğenime bakmalıyım.
- Anlıyorum. Peki nerede  çalışıyorsun?
- Bir kafede,garsonluk yapıyorum.
-Yeterince kazanabiliyor musun?
- Ehh. İdare ediyoruz.
- Peki,olur.
-Ben akşamları çalışıyorum,sadece. Öğrenci olduğum için. Sen de öyle yaparsın.
- Kulağa güzel geliyor.
- O zaman hadi gidip konuşalım.
Kafeye girdiğimizde sahibi hemen yanımıza geldi.
- Hoşgeldin, Arslan.Seni bugün görmeyi beklemiyordum?
- Evet. Ben arkadaşım için buradayım.
Kısa bir sohbet sonrasında adam beni işe almayı kabul etti,garson olarak.
Oradan çıktık.
Toprak'ın partisine hazırlanmak için ayrıldık. Daha doğrusu beni yurda kadar bırakıp evine döndü. Bense direkt yurda girmedim.Oraya beş dakika uzaklıkta bulunan bir mağazaya gidip hediye aldım. Sonra geri döndüm.
Odama çıktım. Burası beklemediğim kadar güzeldi. Duvarlar açık pembe renkteydi.Dolap kremdi. Banyonun odada bulunması çok güzeldi. Hızlı bir duşun ardından hemen üzerimi giydim.Siyah düz bir elbisem vardı, onu seçtim. Saçlarımı maşa ile kıvırcık yaptıktan sonra hafif bir makyaj yaptım. Yaprak'ın hediye ettiği ama hiç kullanmadığım kırmızı rujumu sürdüm. Elbisenin altına yine Yaprak'ın aldığı siyah topuklu ayakkabılarımı giydim.Buradan aldığım küçük krem renkli çantamı ve hediye paketini aldım.
Parfüm sıkıp dışarı çıktım. Beni hastaneye götürdüğü arabanın yanında bekliyordu,Arslan.
- Bu araba da nerden çıktı?
- Ödünç aldım.
Ona yaklaştım. Bakışları gözlerimdeydi.
- Çok güzel olmuşsun.
Şaşırdım.Arslan beni çok şaşırtmaya başlamıştı.
- Teşekkür...ederim.
Güldü.
Arabaya bindik. Arabayı çalıştıracaktı ki kolunu tuttum.
- Bir dakika.
-Ne oldu?
Bakışı endişeliydi.
Poşetteki iki paketten siyah olanı aldım,uzattım.
-Doğum günün için.Bir şey almaya fırsatım olmamıştı.
- Neden yaptın ki bunu?
Çekinerek aldı.
- İçimden geldi.
- Teşekkür ederim.
Açtı. İçinde ki siyah botlara baktı.
- Aslında kahverengi alacaktım ama hep siyah giydiğin için bunu aldım.
- Teşekkür ederim,çok.
Kutuyu dikkatlice arka koltuğa bıraktı.
Toprak'ın evine geldik.Hediyelerimizi verdik ve bahçeye geçtik. Pasta kesildikten sonra müzik başladı. Toprak ve kız arkadaşı dans etmeye başladılar. Birçok çift de onlara eşlik etti. Bizim oturduğumuz yerden biraz uzaktaki bir çift dikkatimi çekti. Onlar...Berke ve Peri idi! Yanlarına gitmeyi düşündüm ancak vazgeçtim. Bu romantik anı berbat etmek istemedim.
- Seni dansa kaldırmayı isterdim ama dans etmeyi bilmiyorum.
Dedi ve kolasından bir yudum aldı.
-Önemi yok,çünkü ben de bilmiyorum.
- Gerçekten?
- Evet.
Güldü.
- Kızlar genelde böyle şeylerden iyi anlarlar.
- Ben anlamıyorum. Bir kez bir arkadaşımla dansa kalkmıştık. Çocuğun ayaklarına basıp durmuştum.Rezillikti.

Güldü. İki saat sonra oradan ayrıldık. Arslan beni yurda bıraktı ve evine gitti.
Odama girdim.Lamba yanıyordu ve odada iki açık yeşil renkli valiz vardı. Yeşil?
Banyodan gelen sesler kesildi. İçeriden bornozlu bir kız çıktı. Sırtı bana dönüktü. Sarı bornoz ve Hello Kitty'li havlu? Yavaşça bana doğru döndü. Ve ikimiz de aynı anda bağırdık.Ve birbirimize sarıldık. Yeni oda arkadaşım Yaprak'tı!
-Senin olduğunu bilmeliydim! Kim yeşil valiz alır ki senden başka? Ve şu çocuk havlusunu kim kullanır?!
O üzerini giydikten sonra yataklarımıza oturduk.
- Seni kaç kez aradım ama bir türlü ulaşamadım.
- Telefonum kırıldı.
- Buraya geçiş yaptığımı söylemek istemiştim.
- Gelmene çok sevindim ama neden buradasın?
- Sensiz yapamadım. Senden hiç bu kadar ayrı kalmamıştık.Ailemi ikna etmek biraz uzun sürdü ancak işte buradayım!
- Sana inanamıyorum. Buraya benim için mi geldin?Sen gerçekten çılgınsın!
- Kim öyle olmadığımı söyledi ki ?!
Ona tekrar sarıldım.
- Rüzgar ne yapıyor?
- O iyi.
Beni geçiştirmişti.
- Yaprak ne oldu?
-Aslında ben sana sormadan bir şey yaptım ama inan kötü niyetim yoktu. Ona çok sinirliydim ve herneyse.Senin onu sevdiğini söyledim.
- Ne?!
-Bak. Üzgünüm. O şekilde ağlaman beni çok üzdü. Çok düşündüm ve farkına vardım. Sen bunu hak etmiyordun.Ve onun da bilmeye hakkı vardı. Sözümü kesme.
Açtığım ağzımı kapadım.
- Evet hakkı vardı çünkü  sen gittikten sonra adeta çöktü. Sosyal hayatı bitti. Kendini derslere ve kitaplara verdi.Benimle dahi zar zor görüşür oldu.
Bir süre durdu ve beni izledi.
- Kızgın mısın?
- Ben... Aptallaşma Yaprak.Sana nasıl kızabilirim?
Tekrar sarıldık.
Sabah zar zor kalkıp bir duş aldım. Ve okul için hazırlandım.Yaprak da on dakika içinde hazırlandı. Yurtta kahvaltı yaptıktan sonra çıktık. Okula doğru yürümeye başlamıştık ki bir araba durdu.
- Hadi birlikte gidelim.
Dedi Peri. Berke'nin yanında oturuyordu.
Yaprak ile arkaya oturduk.
- Peri, Berke ve Yaprak.Yaprak benim çocukluk arkadaşım.
-Memnun olduk.
- Peri ve ben aynı sınıftayız.Berke bizden büyük.
- Anladım.
Peri atıldı.
- Okulumuzu seveceksin.
- Buna eminim. Özellikle yanımda Deniz olduktan sonra.

Sarıldım.
Okula geldiğimizde hepimiz çimlere oturduk. Sohbet ederken Arslan'ın okula geldiğini gördüm. Ama yalnız değildi. Yanında okulun en havalı ve maalesef ki en güzel kızı Sarmaşık vardı.Neden bilmiyorum ama bir an kızgın ve kırgın hissettim. Başımı çevirdim ve sohbete tekrar dahil oldum.Ama aklım hala Arslan ve o kızdaydı.Neden birliktelerdi? Neden o kız konuşuyor ve Arslan'ı güldürmeyi başarıyordu?
Kafamdaki sorulardan Yaprak'ın ne dediğini duymamıştım.
- Efendim?
- Diyorum ki biz de mi gitsek?
- Nereye?
- Kızım senin kafan nerde?
- Duymadım.
- Tamam,neyse.Diyoruz ki çıkışta sinemaya gidelim.
- Olur.
Peri ve Berke önden giderken Yaprak yanıma yaklaştı.
-Deniz iyi misin?
-Evet.
-Dalgınsın. Babanı mı düşünüyorsun? Düşünme. Kararlaştırdığımız gibi; onu birlikte ikna edeceğiz.
- Aslında ben başka bir şey düşünüyordum.
- Ne peki?
- Sana bahsettiğim çocuk var ya.
- Arslan?
- Onu okulun en güzel kızıyla gördüm.
- Ve?
- Bilmiyorum. Sadece çok kızdım.Ve kendimi kötü hissediyorum.
- Deniz,bence takılma. Yoksa hislerini yanlış değerlendireceksin.
- Yanlış?
- Yani onu sevdiğini falan düşüneceksin.
- Ne?!
-Tamam biraz sakin ol.
Dedi,  bize bakan insanları işaret ederek.
- Bu  mümkün değil! Ben onun gibi birisini asla sevemem!
-Biliyorum ama. Dediğim gibi düşünme.
Yaprak ile aynı sınıfta değildik.Bu iyi olmamıştı. Onu görmem için üst kata çıkmam gerekecekti ki Arslan'ın sınıfı da oradaydı. Onu görmek istemiyordum. Belki de onu görmek istiyordum da o kızın yanında olmasından korkuyordum?
- Evet bir cevap bekliyorum?
Fizik öğretmenimiz karşımda duruyordu.
-Evet,Deniz?
- Üzgünüm efendim,dalmışım.
- Peki biraz da dışarıda dal bakalım. .

Yerimden kalkıp dışarı çıktım. Bu kadına karşı gelemezdim; beni çiğ çiğ yerdi. Dersin bitmesine on dakika vardı. Üst kata çıktım. Yaprak'ın sınıfının önündeki banka oturdum.
En kısa zamanda telefonumu yaptırmalıydım.Ama bunun için bir miktar para lazım olacaktı.O an aklıma gelmişti,akşam işe gideceğim. Ve orada Arslan da olacaktı. Kafamdan atmaya çalışarak ayağa kalktım ve tur atmaya başladım. O sırada elinde dosyalarla gelen Arslan'ı gördüm. Tam selam verecektim ki arkasından elinde iki kitapla onu takip eden Sarmaşık'ı gördüm. Onlar koridorun başındalardı.Hemen sol taraftaki bilgisayar laboratuvarına girdim. Kapıyı kapattım. Ama camdan bakmaya devam ettim. İşte geliyorlardı. Arslan karşıdaki biyoloji laboratuvarının  kapısını açtı ve Sarmaşık içeri girdi.
Bir öksürük sesi duydum.
Arkamı döndüğümde çatlak bilgisayar hocasını gördüm. Lütfen hemen yargılamayın.Ona çatlak diyen ben değilim. Tüm okul ondan böyle konuşuyor.Bu yüzden gerçek adını dahi bilmiyorum.
- Burada ne yapıyorsun?
- Özür dilerim, hocam.Ben yanlışlıkla geldim.Size iyi dersler.
Kapıyı tam açtım ve kahretsin ki karşımda Arslan duruyordu.Bu çocuk neden içerde değildi ki?
Arkamdan hoca geldi. Kapıyı kapattı ve ters ters yüzüme baktı.
- Sen bu ders saatinde neden sınıfında değilsin?
Cevap vermedim.
Arslan atıldı.
- Özür dileriz Aydın Hocam. Bizimleydi ama kapıları şaşırdı anlaşılan.
-Emin misin?
- Evet.Elbette,hocam.
- Peki Arslan,sana güveniyorum. Lütfen arkadaşına sahip çık.
- Teşekkürler efendim.
Adam içeri girdi ve ben de yerin dibine girdim. Tüm bu konuşmaları Sarmaşık da duymuştu. İkisine de rezil olmuştum.
- Teşekkürler.
Dedim arkamı dönmüş gidecektim ki kolumu tuttu.
- Burada ne işin vardı?
O kız hala bizi dinliyordu.
- Gitmeliyim.
Adım atmaya çalıştım.
- Bıraksana!
-Sana ne oldu?Neden sinirlisin?
- Sinirli falan değilim. Bırak.
Kolumu kurtardım ve Yaprak'ın sınıfına gittim.Hocaları çıktı ve ben de içeri girdim.Onun yanına oturdum. Arslan'ı görebiliyordum,aralanan kapıdan. Hala o kızlaydı.Bu beni neden bu kadar rahatsız ediyordu ki? Bu durumda olduğumu gören ona aşık olduğumu falan sanırdı. Ama değildim,değil mi?
Öğle arasında yemek yemeye indik.Masalardan birine oturduk.Yaprak yemek yemeye dalmıştı. Bense Arslan'a bakınıyordum. Sadece meraktan.Yani nasıl diye? İçimden bir ses 'sen kendini kandırmaya devam et' dedi.Ve onu gördüm. Yalnızdı. Karşımda ama uzakta oturuyordu.  Tabağındaki yemekle oynuyordu. Gözleri masasındaydı. Düşünceli görünüyordu. Ve o geldi,Sarmaşık. Yanına oturdu.Kahve uzattı. Saçlarını soluna attı ve Arslan'a baktı. Bir şeyler söyledi ancak tabi ki duyamadım.Arslan da konuştu.Sonra Sarmaşık çantasına uzanıp,içinden bir roman çıkardı. Bir şeyler söyleyerek Arslan'a verdi.O da alıp kendi siyah,deri çantasına yerleştirdi. Kız Arslan'a baktı ve elinden çatalı aldı. Makarnaya batırdığı çatalı alıp Arslan'ın ağzına götürdü. Şaşkın görünüyordu. Kız zorladı ve birşey söyledi. Ve Arslan ağzını açtı.Yok artık! Kız bu kadar kişinin önünde Arslan'a yemek yediriyordu! Kız ikinci kez yedirmeye çalışınca elinden çatalı aldı ve kendisi yemeye başladı,Arslan.
Sıcak basmıştı,beni.Bu aptal hareketler de neydi böyle? Kız sevgililermiş gibi davranıyordu. O an aklıma geldi. Ben hiç Arslan'a sevgilisinin olup olmadığını sormamıştım.Belki de onlar sevgiliydi de benim haberim yoktu?
Gözlerimi onlardan güçlükle ayırdım ve yemeğime gömüldüm.
Yaprak beni durdurdu.
- Yavaş ye boğulacaksın!
- Boğulmam.
- Deniz.
- Bir şey olmaz!
Su içerken boğuldum. Yaprak sertçe sırtıma vurdu bir kaç kez.
- Tamam,tamam. İyiyim.
Kafamı kaldırdığımda bize doğru gelen Arslan'ı gördüm.
- İyi misin Deniz?
Cevap vermedim. Yaprak cevapladı.
- İyi.
Hala olduğu yerde duruyordu.
Yaprak'a baktım. Hemen anladı. Aynı anda kalktık ve çıkışa yöneldik.

Okul çıkışı sinemeya gittik. Filmi Peri seçti. Elbette ki aşk filmiydi.
Solda Berke olmak üzere Peri,Yaprak ve ben sıralandık.Salon kalabalıktı. Mısır almadığıma pişman oldum ve film başlamadan almak için salondan çıktım. Salona döndüğümde ise bir şok geçirdim. Yaprak'ın önünde Arslan oturuyordu,yanında da Sarmaşık.
Kendimi zorlayarak onlara bakmadan yerime geçtim. Kız Arslan'a birşeyler anlatıyordu. Onun ne söylediğini duyuyordum ama konsantre olamıyordum.Sinirim tavan yapmıştı. Bunu gören Yaprak gitmeyi önerdi. Ama hayır gitmeyecektim. Neler olacağını görecektim.
Işıklar kapandı ve film başladı. Filmden çok onları izliyordum. Kız gittikçe Arslan'a daha çok yaklaşıyordu. O ise filme bakıyordu. Yaprak'a döndüğümde onu bana bakarken buldum. ' Gidelim 'dedi sessizce. Başımı iki yana salladım.
Ve önüme döndüm. Ve o kız yapacağını yaptı. Arslan'ın elini tuttu! Bununla da kalmadı,başını omzuna yasladı. Ellerini göremiyordum ama elele oldukları açıktı. Bir an nefes alamadım ve içime bir hüzün çöktü. Yaprak'a döndüm. Anladı ve Peri'ye bir şey söyledi. Yavaşça yerimden kalktım. Sağolsun Yaprak'ın çantasındaki zincirler o kalkarken sessizliği bozdu.Ve o an Arslan arkasına baktı,göz göze geldik. Hemen başımı çevirip yürümeye devam ettim. Salondan çıktık ve bir kafeye oturduk. - İyi misin Deniz?
- Bilmiyorum, Yaprak. Bana neler oluyor,anlamıyorum.
- Peki sana bir soru soracağım Rüzgar'ı unuttun mu?

Rüzgar...Asla aklımdan çıkmayan çocuğu ne zamandır düşünmez olmuştum. Bu nasıl mümkün olabilmişti?
Arslan dedi içimden bir ses. Evet.Arslan bana onun yokluğunu hissettirmemişti.Ve hatta Rüzgar'ın yerini almıştı.
-Emin değilim. Yani onu eskisi kadar düşünmüyorum ama hala da özlüyorum. Ve aklıma gelince kötü hissediyorum ama yine de emin değilim. Sanki eskisi kadar istemiyorum,onu.
- Görünen o ki senin duyguların karışmış. Peki Deniz neden Arslan? Yani demek istediğim hangi özellikleri seni ona çekiyor?
- O iyi birisi.Yani sanırım. Aslında hem iyi hem kötü. Ama bana hep iyi davrandı.
Yaprak kaşını kaldırdı.
- Tamam,genelde. Bilmiyorum belki de beni koruması hoşuma gidiyor,tıpkı Rüzgar'ın yaptığı gibi.
- Ve ?
- Ama onu sevmiyorum. Hayır ben onun gibi birisine aşık olamam.O psikopatın teki. Hayır, ona aşık olmam mümkün değil.
- Yasak meyve.
- Ne?
- Onu seviyor ve istiyorsun çünkü o yasak meyve. Kötü biri,psikopat,şiddet yanlısı ve karışık... Bunu sen de biliyorsun. Bu yüzden kendini onu sevmemeye zorluyorsun ama sen böyle yaptıkça onu daha çok istiyorsun. Tıpkı yasak olan şeylere daha çok ilgi duymamız gibi... Tıpkı kuralları çiğnemeye can atmamız gibi...
- Bu... bu çok mantıklı... Yani aslında ben onu öyle görmesem böyle hissetmeyeceğim?
- Sanırım.
-Nasıl yani?
- Yani belki evet belki hayır. Çünkü tüm bunların dışında ondan gerçekten hoşlanıyor da olabilirsin.

Başımı ellerimin arasına aldım. Çok...Karışık bir durumdu,bu.
Başımı kaldırdığımda Berke ve Peri'nin çıktıklarını gördüm. Ama onlar bizi görmemiş gibiydi. Aşağı kata indiler.Ve bakışlarımı Yaprak'a çevirdiğimde arka taraftaki Arslan ve o kızı gördüm. Kız onu bir tatlıcıya sürükledi. Masalardan birine oturdular. Onları net görebiliyordum. Kız her fırsatta Arslan'ın eline dokunuyordu.
- Yaprak.
- Efendim?
- Gidelim mi ?
- Peki.
Yurda geldiğimizde uzun uzun Arslan mevzusunu konuştuk ama bir sonuca varamadık. Aslında ben bir sonuca varmıştım ama bunu kelimelere dökemiyordum.
Bir saat sonra hazırlandım, kafeye gittim. Önlügümü takıp servislere başladım. Beş dakika sonra Arslan da geldi. Siparişleri almak için tezgaha yaklaştığım sırada yanıma geldi.
- Merhaba.
-Merhaba.
Dedim ve tepsiyi alıp gittim. Geri döndüğümde siparişleri tepsisine yerleştiriyordu. Ondan tarafa bakmadan siparişimi alıp gittim. Tüm akşam böyle geçti. Saat on ikiye gelirken kafeden çıktık. Ceketimi giydim ve yurda doğru yürümeye başladım. Bana yetişti.
- Ne oldu?
- Hiç.
- Deniz?
-Üzgünüm hızlı yürümeliyim,Yaprak merak eder.
O da hızlı yürümeye başladı.
- Deniz ne oldu diyorum!
-Bir şey olduğu yok.
- Deniz...
Yürümeye devam ettim. Sıkıca kolumdan tuttu.
- Sen ne yaptığını...
Ve dudaklarını dudaklarımda hissettim!
Beni kendine doğru çekti ve sıkıca sarıldı.
Arslan beni öpüyordu?! O kaskatı,sert bakışlı,kalpsiz Arslan? Bir an aklıma bugün ki gördüklerim geldi.O ve Sarmaşık...
Hemen ondan ayrıldım. Ve onu ittim.
- Senden nefret ediyorum!
Göğsünü yumrukladım.
- Senden nefret ediyorum! Bir daha bana dokunma pislik!

Öylece duruyordu. Hiçbir şey söylemedi.
Yanından ayrıldım ve göz yaşları içinde hızla yurda yürüdüm.

Öğlen onunla,şimdi benimle? Bu pislik ne sanıyordu beni,aptal mı? Gözyaşlarımı durduramıyordum.
Beni aptal yerine koyuyordu.Beni kullanmaya çalışıyordu.Ondan nefret ediyordum.

----------
Okuduğunuz için teşekkürler :) ♡
Lütfen seveceğini düşündüğünüz arkadaşlarınıza da önerin.

Continue Reading

You'll Also Like

1.7K 37 4
Bu kitap ilk görüşte aşklarla başlamıyor çünkü başrolümüzün zaten sevgilisi var. Erkeği güçlü göstermiyor çünkü bu kitapta asıl güçlü olan kadın! En...
1K 90 4
Yanmasına rağmen sever mi bir insan? Ateşin içine atar mıydı kendini? Ben kendimi, bilerek atmıştım o ateşe ve günden güne eridiğimi hissettim... hep...
1.7M 90.4K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
783K 54K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...