İTAATKAR #Wattys2018

By Gizem-k

465K 17.9K 2K

Dominant köle ilişkisi ASLA yoktur. Kitap isminden öyle anlaşılabilir. Hepimizin içinde birer şeytan uyukluyo... More

NOT
{1}~İTAATKÂR *düzenlendi
{2}~İTAATKÂR~2 *düzenlendi
{3}~YENİ *düzenlendi.
{4}~SIR*düzenlendi.
{5}~TANIK *düzenlendi.
{6}~GÖREV *düzenlendi
{7}~ACI *düzenlendi
{8}~ACI~2 *düzenlendi.
{9}~CEZA
{10}~İSTENMEYEN
{11}~GERÇEKLER
{12}~GERÇEKLER~2
{13}~KURBAN
{14}~MEDUSA
{16}~ACINILAN
{17}~ÖLÜM YARIŞI
{18}~ÖLÜM YARIŞI~2
{19}~ZEMHERİR
{20}~ZEMHERİR~2
{21}~EKSİK
{22}~EKSİK~2
{23}~GÜZEL
{24}~KAPAN
{25}~KAPAN~2
{26}~BAŞROL
{27}~ZAYIF
{28}~PİYON
{29}~SOĞUK DUYGULAR
{30}~VASAT
{31}~GEÇMİŞ
{32}~KÖTÜ
kapak
{33}~TUTKU
DUYURU
{34}~KAÇIRILMA
{35}~VAVEYLA
{36}~SIRLAR
{37}~MİLAT
{38}~TANRININ TUZAĞI
{39}~İSYAN VE DUA
DUYURU 2
{40}~KIRIK RUHLAR
{41}~KAN REVAN
{42}~YÜREK YARASI
{43}~SÖKÜK RUHLAR
🍃GİZEM KARACA🍃
{44}~GÜNAHIN KOKUSU
{45}~KOR VUSLAT
{46}~KEHRİBAR
{47}~SİYAH GÜL
{48}~LÂFÜGÜZAF
49. bölümden alıntı.
{49}~YEİS
{50}~VEYL
{51}~ÖLÜLER
Ciddi bir duyuru:
Kitabı Neden Silmek İstiyorum?
Toplaşalım mı bir şeyler anlatacağım?
{52}~YARALI DİZLER

{15}~DÖNÜŞ

10K 358 8
By Gizem-k

Kendimi kayıp balık Nemo gibi hissetmekten başka bir şey yapamıyordum. Bundan alıkoyamıyordum da. Yine birilerinin hayatını kurtarmak için çabalıyordum ve olan olmuştu.

Yine kaybolmuştum.

Kahvaltı masasında olan konuşmamızdan sonra aklım biraz daha bulanıklaştı.
Ne yapacağımı ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Tek düşündüğüm şey Ailemdi. Aile kavramı benim için ne kadar uzak olsada, uzaklarda bir yerde onların varlığını hissetmek beni kendime getiriyordu.

Beynim şu anda tamamen iflas etmişti. Erik intikam ve ölümden bahsedip gitmişti. Şu anda odasında ne yapıyor bilmiyordum ama benim odamda onun odası kadar sessizdi.

Kelimeler zihnimin kör kuyularına saklanırken içimde ki boşluğa bile bir şeyler fısıldayamıyordum.
Acizdim...

Valizimi hazırlamıştım ve yatağımın üzerine oturmuş halde bekliyordum. Erik odasından çıkacak ve konağa geri dönecektik. Ama lanet olsun ki odasından saatlerdir çıkmamıştı.
kahvaltıdan bir süre sonra gelip hazırlanmamı söylemişti. Nedenini sorduğumda ise konaktan bahsetmiş ve kendi odasına çekilmişti.

Yine de odasına girip ne yaptığını deli gibi merak etsemde bir şey sormayacaktım. Sadece konağa gitmek istiyordum. O konağa gidip başka insan suratları da görmek istiyordum. İki haftadır Erik'ten başka kimsenin yüzünü görmemiştim.

Oflayarak nefesimi dışarı verdiğim sırada adım sesleri duydum ve Erik odama girdi.

"Aşağıdayım." dedi ve geldiği gibi geri gitti. Bende valizimi alarak peşinden gittim.
Arabaya bindiğimizde ortam yine sessizdi. İki saatlik yolculuğun sonunda evin dışında başka bir yere park etmişti arabayı. Bir mağazaya. Arabadan beraber indik ve mağazaya girdik.

Şaşkınlığımı üzerimden atamadım, burası harika kıyafetlerle doluydu. Kısa bir bakış fırlattım çevreme, gerçekten de giyinilesi kıyafetler vardı burada.
Mağaza müdürü olduğunu tahmin ettiğim adam Erik yaklaşırken hızla önünü iliklemişti.

"Hoşgeldiniz efendim."

"Seçtiğim parçalar hazır mı?" diye sordu Erik, sesinde aceleci bir ton vardı. Adamı umursamamıştı bile.

Adam kafasını sallayıp çalışanlarından birini çağırdı ve bir kaç şey söyledi. En fazla üç dakika sonra çalışan kollarında elbise kılıflarıyla geri döndü.
Soran gözlerle Erik'e baktığımda çalışan kızdan kıyafetleri aldı ve bana uzattı.
Tek kaşımı kaldırarak ona baktığımda ise gözleriyle elindeki kılıfları işaret etti.

Oflayarak elindekileri aldığımda mağazanın çıkışına ilerledik ve geri dönerek arabaya bindik. Kılıfları arka koltuğa bırakıp ön koltuğa yerleşirken Erik'e gözlerimle kıyafetleri işaret ederek sordum.

"Bunlar ne için?"

"Senin, akşam ki davette giymen için."

"Neden ben de gelmek zorundayım ki?"

"Çünkü öyle olması gerekli." dedi ve gözlerini yola odaklayarak arabayı çalıştırdı. Ellerimi yumruk yaparak kucağımda birleştirdim ve başımı cama yasladım. Araba ilerlerken yağmur yavaştan kendini göstermeye başlamıştı.

Zihnim 10 yıl öncesine giderden kafamın içindeki kız da benimle birlikte gözlerini kapadı. Yağmur yavaştan yağmış ve yine böyle birden ıslanmıştı. 12 yaşındaki Rose yağmuru seviyordu ve yetimhanenin arka bahçesine gidip yağmurun altında ıslanmıştı.
Kollarını açmış yağmurun altında tebessümle ıslanıyordu.
Yüzüne yağmur damlaları çarparken ailesine olan özleminden uzaklaşmış, kısa bir süreliğine de olsa ailesini unutmuştu.
Sonra yetimhanedeki hiç sevmediğim sert bayan görevli beni yağmurun altında görmüştü. Hiç vakit kaybetmeyip yanıma gelmiş ve hiç acımadan yağmurun altında beni dövmeye başlamıştı. Burnumun kanadığını hatırlıyorum. Sonra beni içeriye çekiştirmeye başlamıştı ve ona tekme atarak elinden kurtulmuştum. Sonrası tam bir felaketti.
Koşarak ağaca çıkmış ve hiç beklemeden kendimi ağacın yanındaki duvara atmıştım. Tellerden geçerek dikkatlice duvardan inmiştim ve nereye gittiğimi bilmeyerek vücudumda yaralar açarak koşmaya devam etmiştim. O günde yetimhaneden kaçmıştım. Mutluluğum kısa sürmüştü onlar beni yakalamışlardı ve o haftayı hasta olarak geçirmiştim.

Bu kaderinde var. Dedi içimdeki Rose. Bir şey diyemedim haklıydı.

Ne zaman mutlu olsam veya kaçsam özgürlüğüm hep engelleniyordu. Yine öyle olmuştu. Tek fark bu sefer ki daha beterdi. Karşımda ki adam vezir miydi şah mıydı bilmiyorum ama benim her oyunda yenilen bir piyon olduğum gerçekti.

Benim kaderim kimsenin çözemeyeceği düğümlerle bağlanmıştı.

Konağa geldiğimizde korumalar kapımızı açıp şemsiye tuttular. Ben korumanın tuttuğu şemsiyeyle içeri geçerken Erik kıyafetlerle beraber girmişti içeriye.
Evde kimseyi göremeyince Brenda'nın odasına yöneldim.

Ne kadar kendime itiraf edemesem de onu özlemiştim. Erik ile yalnız olmaktan daha iyiydi onu görmek. Kapıyı yavaşça açıp içeriye geçtiğimde Brenda uyuyordu. Odasından çıkarak kabanımı çıkarıp askılığa astım. Erik kıyafetleri üst kata çıkarmıştı.

Mutfağa gidip bir şeyler atıştıracağım sırada yanıma geldi ve masaya yaslandı. "Aç mısın?"

"Evet."

Ocağın üzerindeki hazır yemeklerin altını yakarak onları ısıttım ve dolaptan gerekli malzemeleri çıkararak salata malzemelerini yıkadım. Saat epeyce geç olmuştu ve hizmetçilerin neden görünürde olmadıklarını kanıtlar nitelikle akrep ve yelkovan hareket ediyordu.

Çekmeceden bıçak aldım ve doğrama tahtasını ararken beni izliyordu. Sonunda tahtayı bulup salata yaptığımda ocağında altını kapatmıştım. Birer sandviç yaptıktan sonrada çay işini de halletmiştim. Masayı hazırladığımda ikimizde oturarak yemeklerimizi yemeye başladık. Kısa süre sonra sessizliği bozan ben olmuştum.

"Bu akşam ki davet ne için?"

Cevap vermeyeceğini düşünmüştüm ama öyle olmadı. Yemeğini yerken bir yandan da bana cevap verdi. Sahiden acıkmış olmalıydı.

"Yeni evli bir arkadaşım, akşam yemeğine davet etti. Bu geceyi mahvetmeni istemiyorum." dedi peçeteyle ağzını sildiğinde.
Gözlerimi devirerek ona baktım. Partide vurulduğum an gözlerimde canlanmıştı.

"Sadece bir akşam yemeği bu. Nasıl mahvedebilirim ki?"

Masadan kalkarak toplamaya başlamıştım. Beni küçük düşürmesi hoşuma gitmiyordu.

"Orası belli olmaz, kendini pecereden atarsın falan. Sonra benim intikam planlarım denize düşer." dedi mutfaktan çıkarken hafif şakayla karışık. Derin bir nefes alarak bende peşinden çıktım ve üst kata yöneldim, kapısı açık olan odada kıyafetler yatağın üzerinde duruyordu.

Üzerimdekileri çıkararak kendimi odada ki banyoya attım ve on dakikalık duşun ardından kısa olan havluyu vücuduma sararak odaya geçtim.

Elim banyo kapısını kulpundayken odada tek olmadığımı farkettim. Acaba banyoya geri mi dönsem diye düşünsem de vazgeçip olduğum yerde durdum. Kapıyı kapattığımda pencereden uzaklaşarak bana yaklaştı. Yutkundum.

"Bundan sonra burada kalıyorsun." dedi şaşırmama müsade etmeden. "Bu oda senin."

''Benim bir evim var.'' dedim kafamı iki yana sallayarak.
Sonuçta benim bir evim vardı ve ben oraya aittim. Burada kalmamı gerektirecek herhangi bir durum olduğunu sanmıyorum. Adımları sakinlikle bana doğru yaklaştı ve tam karşımda durduğunda aramızda bir nefes mesafesi vardı. Hangi ara geriye doğru gidip sırtımı banyo kapısına yasladığımı hatırlamıyorum.

Gözlerini kıstığında bir elini uzatıp kalçama dokundu. Titrek bir nefes aldım. Eli havlunun altındaki yaranın üzerindeydi ama sadece serçe parmağı tenime temas ediyordu. Parmaklarıyla çenemi kaldırdı ve dudağıma tüğ kadar hafif bir öpücük kondurdu.

''Ne yapıyorsun?'' diye sordum anın korkusuyla. Bana yine zarar vermesini istemiyordum. Hiçbir şey söylemeden sadece gözlerimin içine baktı ve belimden tutarak bana biraz daha yaklaştı. İki elimi yumruk yapıp sıkmıştım ve avucumun içinde tırnak izlerinin kaldığına eminim.
Onu omuzlarından itekledim ve etkilenmemesine rağmen yine de bir tepki göstermemişti.

''Erik!'' diye inledim dişlerimi sıkarak. ''Bıraksana beni ya!''

''Şşş, sakin ol Medusa.'' dedi ve boynuma eğilerek bir öpücük kondurup derin bir nefes aldı kokumu içine çekerek.

''Siktir!''diye tısladı ve belimden tutarak kaldırdı beni. Havalanan vücudum korkuyla bacaklarını beline sardı ve kollarım omuzlarına tutundu. Gözlerini gözlerimden ayırmazken hareket etti, ilerledi ve bir süre sonra eğildiğinde sırtım yatağın soğuk yüzeyine değdi ve dudaklarıma uzanarak büyük bir açlıkla öpmeye başladı.

Bir eliyle de beline sarılı olan bacağımı okşuyordu. Dudağımı dişlediğinde ne yaptığımı anlamayarak ona karşılık verdim ve onun hızıyla tırnaklarımı ensesine geçirdim. Kendini bana bastırdı. Erkekliğini orada, kasıklarımda hissettiğimde içimde bir şeyler gıdıklandı ve bir inleme koyverdim ağzının içine. Nefes nefese ayrıldığımızda dudakları bornozun açık bıraktığı boynuma gitti.

''Erik ne yapıyorsun?'' diye sordum tekrar içim titreyerek nefes alabildiğim bir sırada. inlemiştim. Bu utanç vericiydi.
Şu sıralar bu duygular fazla geliyordu bana.

''Seni hissediyorum.'' dedi boynuma bir öpücük bırakarak, sesi bir ilahi gibi kulaklarımı doldurmuştu.
Burnunu boynuma sürterken
''Ne demek bu?'' diye bir soru daha attım ortaya. Sesim az önceki öpücüğün bıraktığı etkisiyle pürüzlü çıkmıştı.

''Geçmiş yılların yamyamları der ki: 'Öldürmeden önce avını hisset' ve bende şuan onu yapıyorum.'' dedi ben soruma cevap vermeyeceğini düşünürken. Sinir kat sayım yükselmişti artık. Boynuma bir öpücük daha bıraktığında ben artık sakin olmak için neredeyse dudaklarımı dişleyerek kanatacaktım. Lanet olsun sakin olamıyordum!

Beni öldürme fikrini her seferinde açıkça yüzüme vurduğunda, bende sakinlik adına hiçbir şey kalmıyordu. Ya korkup tedirgin oluyordum, ürküyordum. Ya da sinirlenip öfkeleniyordum.

Şuan da öfkem kesinlikle ağır basıyordu ve bir şey yapmazsam bedenimin kontrolü elimden kayıp gidecekti. Derin bir nefes aldım, onu umursamayabilirdim. Bir derin nefes daha aldım, kesinlikle sakin olabilirdim.

Gözlerimi kapayarak ellerimi yumruk yapıp derin bir nefes daha aldım. Gözlerimi açarak beline sardığım bacaklarımı çözünce onu üzerimden hızla ittirerek altından çıktım ve havluyu düzelterek elimle kapıyı gösterdim.

Yine de izin vermese altından kurtulamayacağımı biliyordum.
O çok güçlüydü. Onunla başa çıkılmazdı. Bunu size baktığında o bakışlarına yansıyan sarsılmaz ifadesen çok net anlayabilirdiniz.

Bir kez daha sinirle gözlerimi kapatıp açarken ısrarla kapıyı gösterdim. Sırıtarak odayı terkettiğinde ise delirmek üzereydim.

Kasıntı herif.

Yıldıza dokunman beni sevindirir.🌟

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 42.7K 49
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
352K 26.3K 44
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...
1.6M 85.2K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
5.9M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...