Hangimiz Sarah ?

By WinterBird8

12.5K 1.6K 1.6K

Zihnindeki kelimeler ilk kez anlam kazanabilmişti o an. Tam o an. Ruhunun geceyle karıştığı, karanlığın içind... More

1 - S ı r a d a n
2 - K a h v e r e n g i
3 - M a r y
4 - K ü ç ü k K ı z
5 - B o ş Y a t a k
6 - O r m a n
7 - S a r a h ?
8 - A k ş a m Y e m e ğ i
9 - Ü ç ü z l e r
10 - G e r ç e k l e r d e n K a ç m a k
12 - U m u t K ı r ı n t ı l a r ı

11 - K ü ç ü ğ ü m

628 79 141
By WinterBird8

"Hadi! Çık artık Chloe. Lütfen..."

Başını ellerinin arasına alırken, parmaklarıyla saçlarını geriye itti. Gölün önünde, bir o yana bir bu yana yürürken artık hiçbir şey düşünemiyordu. O sırada uzaklarda bir yerde küçük bir kız sesi duyuldu.

"Sarah?"

Hiç uzaklardan gelmemişti ses aslında. Tam tersine, ona çok yakın bir yerden gelmişti. Derinliğinde bulunan boşluğu, ruhunu ve ruhunu saran sarmaşıkları hızla geçerek ulaşmış olabilirdi ona, titrek ses.

"S- se- sen buradasın... Küçüğüm!"

Kahkaha attı küçük. "Her zaman buradayım ben. Tam burada." dedi eliyle Sarah'ın kalbine dokunurken. Bir ruh kadar ince olan hayalet bedeni ve havada sağa, sola savrulan yarı saydam beyaz saçlarıyle tamda onu bırakıp gittiği günkü gibiydi küçük. Hiç büyümemişti.

"Seni özledim. Beni bırakmadığın için teşekkürler küçük. Tam da vaktinde geldin. Sana o kadar ihtiyacım var ki... Tekrar iç sesim olmana ihtiyacım var. Bana yardım edip, ne yapmam gerektiğini söylemene ihtiyacım var. Sensiz kendimi, çok aciz hissediyordum. İnan bana çok karar verdim, çok şey yaşadım. Bunları doğru yapıp yapmadığıma bilmeye ihtiyacım vardı hep. Bir daha beni bırakma. Lütfen." Sarah yalvarıyordu adeta.

İlk haftalar kendini çok boş hissetmişti onsuz. Yapamıyordu, çok zordu. Görme engelli biri olmuştu sanki. En değerli şeyi yok olmuştu. Doğduğundan beri yanındaydı o hep. Gidişi bu yüzden çok acı bir anıydı onun için...

Hep ondan küçüktü o. Küçüktü ve tek arkadaşıydı. Bir bedende iki kişi gibiydiler.

Küçük ona biraz daha yaklaştı ve bir anda tenindeki beyaz ışık olup, yok oldu. Daha sonra ışık gittiğinde, tamamen yok olmuştu. Artık sesi daha boğuk ve güzel çıkıyordu. En önemlisi ise, ondan başka kimse küçüğün sesini duymuyordu.

"Seni bir daha asla bırakmayacağım Sarah. Bensiz geçirdiğin yıllar için özür dilerim."

Sarah gözlerini kapatmış, onu dinlerken hiçbir şey demiyordu.

"Bu arada evine git. Başına çok büyük işler açılır. Yakında ailen çoktan uyanmış olacak. Chloe'yu burada bırakmalısın. Önemli bir şey yoktur merak etme."

Gözlerini açtı. Nasıl hemen her şeyi anlamıştı?

"Sen nereden biliyorsun tüm bunları?"

"Şu an senin zihnindeyim Sarah." dedi bıkkın bir sesle. "Her neyse git buradan!"

"Hayır! Onu bırakamam anlıyor musun? Ona söz verdim!"

"Bırakmayacaksın zaten. İstese çıkardı. Demek ki hâla bulamamış üçüzleri." Küçük, onu ikna etmeye çalışıyordu, aynı Sarah'ın Chloe'yu ikna etmeye calıştığı gibi...

Eğer şimdi gitmezse gerçekten çok kötü şeyler olacaktı. Gözleri son kez durgun göle kaydı. Ardından güneşin gökyüzünde yavaş yavaş yok oluşunu izledi. Dışarıda güneş doğuyordu, burada ise batıyordu. Hep burada biraz daha süresinin olmasını istemişti.

Gözlerinden bir damla yaş süzüldüğünde, bağırdı. Sesi yankılandı bir süre. Yanındaki ağaçlık alan ve gölden başka bir şey yoktu bulunduğu yerde. Saçlarını sinirle çekiştirirken, Chloe'nun daha önce gösterdiği çıkışa doğru koşmaya başladı. Birkaç saat önce dışarıda olan insanlar şuan evlerinde olmalıydılar. Hava git gide kararıyordu. Ortalık normalden daha sessizdi ve çok fazla kişi yoktu. Kalp atışları adeta bir kuş gibi çırpınıyordu göğüs kafesinin içinde.

Sonunda çıkış geçitine yaklaştığında, ayağıyla kurumuş yaprakları yanlara doğru iteledi ve öylesine, küçük bir ağaç dalı aldı yerden. Gittiği yerlerden bir şeyler toplamayı çok seviyordu.

Chloe'yu öylece karanlığa bıraktığı için kendinden nefret etmesine rağmen, bildiği bir şey olduğuna inanıyordu. Annesini hatırladığında biraz korktu ve üzüldü. Şuan kim bilir ne yapıyordu, Chloe için ne kadar endişelenmişti. Suçluluk duygusu bir anda çoğalırken, düşünmemeye çalışarak zeminden çıkacak mavi ışığı bekledi.

Bu kadar bencil biriydi işte. İnsanlar hiçbir zaman nasıl olmak istediklerini seçemezdi. Yabancı bir bedenle doğup, sahip olmak istemediği özelliklerle ölürlerdi. Hayat böyleydi kısaca. Ama yapılması gereken çok şey, işlenmemesi gereken çok günah, ve bir sürü imtihan vardı her hayatta.

Uzun bir süre bekledi orada. Ama ne bir ışık yandı, ne de bir karanlık kapladı etrafını. Bedeni titriyordu. Göğüs kafesinin içindeki soğukluk bedenini ürpertiyordu. Ruhu alışamamıştı hiçbir şeye.

O an bir şey hatırladı. Sinda'nın söylediği korkunç gerçeği...

"Element ülkelerinden, gece olduğunda kimse çıkamaz. Çünkü dışarıda güneşin doğduğu zaman burada batıyor. Yani herhangi birisi dışarı, burada güneş battığında çıkarsa, orada gündüzdür ve böylece insanların bizi fark etmesi çok kolay olur."

Burada düzenli bir sistem vardı. O yüzden normalde gece iken, buraya geliyordu. Dışarısı hangi vakitte ise, burada tam tersi oluyordu. İnsanların onları fark etmemesinin sebebi, bundan kaynaklanıyordu kısacası.

"Neden her şey bu kadar zor?" dedi kısık sesiyle.

Onu güçlü yapan şeyler, hayatında yaşadıgı zorluklar ve kötü olaylardı zaten. Ve şimdide güçlü kalabilmeliydi.

Elindeki kurumuş ağaç dalına dalgın gözlerle bakarken, arkasını döndü ve yorgun adımlarla yürümeye başladı.

***

"Fıstıklı çikolatalar aşkına! Bir insan!"

Duyduğu garip cırtlak sesle arkasını döndü. Küçük, bahçeli bir evin yanında duran, şişman bir kadın ona doğru bakıyordu. Kadının yüzünde bir ton makyaj vardı ve kabarık saçlarıyla bir palyaçoya benzediğini, büyük ihtimalle tahmin edemiyordu.

Onu tanımamasına rağmen, görünüşünden özetleyebileceği bir kelime, 'manyak' olabilirdi.

Kime seslendiğine emin olmak için tekrar arkasına döndü. Kimse yoktu. Başını kadına çevirdiğinde, kadın gülümseyerek, eliyle saçlarını düzeltti.

İnsan olduğunu nasıl anladığını bilmiyordu ancak sormayacaktı. Alt dudağını ısırırken, gözlerini kısarak kadının tatlı yüzüne bakmaya devam etti.

Boğazını temizleyip, titrek bir sesle konuştu. "B- b- ben mi?"

"Tabii ki sana diyorum tatlım. Burada başka bir insan mı var?" diyerek kahkaha atmaya başladığında, Sarah birkaç adımla geri çekilip, gözlerini biraz daha kısarak kadının gülmesinin bitmesini bekledi.

Böyle neşeli insanları seviyordu fakat bu anlamsız cümleye niye kahkahalarla güldüğünü anlamlandıramamıştı. Kadının sarhoş olabileceği, aklına geldiğinde biraz korktu. Zaten davranışları normal değildi.

Kadın birden gülmeyi bıraktığında ona dönüp, tüm dişlerini göstererek gülümsedi. Ardından Sarah'a doğru bir adım attı.

Şişman kadının ona doğru yürümesini izlerken, kaşları çatılmış ve ağzı şaşkın bir şekilde açılmıştı ve bu sefer cidden korkuyordu. Tekrardan geri geri adımlar atmaya başladı. Kalp atışları, ve kulağındaki ince damarlardan gelen sesleri sadece o duyuyordu.

Kadının gözleri, karanlıkta parlarken, burayı daha önce hiç gece vakti görmediğini anladı. Hep gündüz olurdu, çünkü dışarıda gece idi. Bu sefer ise gündüzdü...

Kadın aniden üstüne doğru koşmaya başladı. Büyük göbeği ne yazık ki onu engellemiyordu. Aralarındaki mesafe git gide azalırken, tiz bir çığlık kaçtı dudaklarının arasından.

Kilolu kadın hırıltılı nefeslerle koşarken, o çoktan arkasını dönüp kaçmaya başlamıştı.

Saniyeler sonra, anlık bir özgüvenle koşmayı bıraktığında, kadın bundan yararlanıp, Sarah'ın üstüne atladı. Niye böyle bir şey yaptığını anlamamıştı. Belki de canına susamıştı. Ya da kadının ona ne yapacağını merak ediyordu. Şunu biliyordu ki; bu karanlık ve yalnızlığın içinde ona bir şey olursa, cesedini bile bulamayacaklardı. Bu düşünce tüylerini ürpertiyordu.

Kadın, üstünden kalktığında, iri elleriyle, elbisesindeki çamuru temizledikten sonra nereden çıkarttığını anlamadığı bir çikolatayı uzattı ona. Derin nefesler alıp verirken, biraz önce üstündeki ağırlıktan kurtulduğu için şükürler ediyordu.

Sadece nefeslerinin düzene girmesini bekliyordu. Kadın eliyle çikolatayı, ona biraz daha yaklaştırdığında, Sarah meraklanarak kaşlarını çattı.

"Fıstıklı çikolata ister misin tatlım? Bablaiko'dan." Kadın hayran hayran elindeki çikolataya bakarken çok lezzetli olduğunu belirten bir ses çıkardı.

Davranışları gerçekten korkutucuydu. Dengesiz hareketleriyle, onu rahatsız etmeyi başarırken, bu kadından bir an önce kurtulmak istedi.

"Y- Yok. Ben almayayım." dedikten sonra kadının ona uzattığı çikolatayı, ittirdi.

"Sen bilirsin." Kadın omzunu silktikten sonra çikolatayı bir hamlede açıp tümüyle ağzına attı.

Demek ki şişman olmasının sebebi bundan kaynaklanıyordu.

Saniyeler, kadının ağzını sakız çiğniyormuşçasına şapırdatarak çikolatayı yemesiyle geçti. Umursamaz gözleriyle, Sarah'ın önünde dikilerek, yanındaki ağacı izliyordu. Yüz ifadesi çok daha ciddi gözüküyordu şimdi. Kahverengi gözleri, saçlarıyla aynı renkteydi. Teni yaşlılıktan yavaş yavaş buruşmaya başlamıştı fakat makyajı, bir maske gibi kapatarak, görünmemesini sağlıyordu cildini. Makyaj yapmasa, bundan daha tatlı gözükeceğine emindi. Tatlı gözüktüğü kadar çatlak birinede benziyordu. İçten içe, ona zarar vermek yerine, çikolata vermesine sevinmişti. Davranışlarına ön yargılı davrandığı için kendini biraz suçlu hissdiyordu. Böyle bir kadını, soğuk kanlı katil kişiliğinde düşünmek, hayatında yaptığı en saçma hataydı.

Kadın elindeki çöpü, ani bir hareketle yanındaki çalılığa attığında, Sarah irkildi. Aynı anda kadın başını ona çevirip dişlerini göstererek gülümsedi.

"Gel!"

Sarah'ın omzuna bir elini koydu ve çekiştirerek yürümeye başladı. Her adımında, tombul yanakları bir jel gibi zıplıyordu. Kadın sarhoş değildi. Sadece biraz hiperaktif ve eğleneceli birisine benziyordu.

Nereye gittikleri hakkında en ufak bir fikri yoktu ve sormuyordu. Sormayacaktı.

İnsanlara güvenmekte niye bu kadar zorlandığını bilmiyordu. Ama bu huyunu sevmediği kesindi. Güvenemiyordu herkese. Bu, eskiden yaşadığı olaylardan kaynaklı olabilirdi tabii. Her üç kelimesinden biri tatlım olan bunak bir kadın, en fazla ne yapabilirdi ona?

İyilik.

Yarım dakika kadar sonra, geldikleri yere geri döndüklerini anlamıştı. Küçük ağaç dalı, elindeki terlerle birlikte kayganlaşmış, sıktıkça daha çok kaşındırıcı olmuştu. Kadın elini Sarah'ın omzunundan çektiğinde, ağaç dalını diğer eline aldı ve boş kalan elini üstündeki geceliğine sürterek terlerini sildi.

Bahçeli evin yanına yürüdüler. Küçük pencereden, sızarak geceyi aydınlatan ışıklar, yan tarafta sırasıyla dizilmiş çitler ve bahçedeki bitkiler çok hoş görünüyordu.

Şişman kadın, evin kapısının önüne gelir gelmez, arkasında bekleyen Sarah'a dönüp konuştu.

"Kendi evin gibi hisset tatlım. Seni ağırlamaktan gurur duyarız."

Gözlerini birkaç kez kırptı ve gülümsedi. Ardından, ilk defa soğuk bir yüz ifadesi takınıp, kaşları çatılmış bir şekilde önüne dönüp kapıyı yumruklamaya başladı. Sert yumrukları, kapıyı sarsarken aynı zamanda sesleri dışarıda yankılanıyordu. Sarah, biraz geriledi. Kapı açıldığında, sarı saçlı, yaşlı bir bayanla karşılaştı. O an şişman kadının boyunun, kapıdaki sarı saçlı kadına göre çok daha kısa olduğunu fark etti.

Sarı saçlı kadın, dudağını büzerek bekledi bir süre. Gözlerini Sarah'dan ayırdığında, başını aşağı çevirerek şişman kadına baktı. Anında kaşları çatılmıştı.

"Tobias uyandığında, bu yaptığına pişman olacaksın cani kadın! Kaç defa dedim, kapıya nazikçe vur diye..." Başını iki yana hızla çevirip gözlerini devirdiğinde, sarı saçları bir süre havalandı rüzgarda. Sesinden ve görünüşünden olgun ve daha ağır başlı bir kadın olduğu anlaşılıyordu.

"Tobias kış uykusunda değil miydi?" dedi şişman kadın, sinir bozucu bir gülümsemeyle. "Her neyse tatlım! Gördüğün gibi, element kullanıcısı olmayan misafirimiz var. Şimdi çekilde, daha fazla üşümeden içeri geçelim."

Eliyle, sarı saçlı kadını nazik olmayan bir hareketle ittirerek içeri girdiğinde, arkasını dönüp Sarah'a baktı. "Hadi gel."

Sarah birkaç adımla eve girdikten sonra kapıyı kapattılar. Tatlı bir sıcaklık temas etti tenlerine. Evin içindeki, nefis kek kokusuyla, acıktığını fark etti. Ayrıca yorgundu ve bir an önce uyuması gerekiyordu. Yoksa her an düşüp bayılabilirdi.

Sessizce oturma odasına doğru yürürlerken, sarı saçlı kadının yüz ifadesinden şaşkın olduğu belli oluyordu.

Etrafı izlemeyi, ayaklarının önünden gelen bir hırıltılı havlamayla bırakmak zorunda kaldı. Çünkü çığlık dahi atamadan yere kapaklanmıştı. Yüzünü buruşturarak, sessizce inledi. Dizlerini yere çok sert vurmuştu. O sırada anında, şişman kadın Sarah'ın yanında duran siyah köpeği kucağına almış, bağırarak kızıyordu. "Tobias! Cezalısın küçük canavar! Misafirlere nazik davranman gerektiğini kimse sana ögretmedi mi? Seni..." Sanki köpek dediklerini anlıyormuşcasına konuşuyordu.

Sarah kadının daha fazla ne dediğini dinleyemeden, sarı saçlı kadın, yerden kalkması için ona yardım etti.

"Sen şuraya otur," eliyle duvarın önünde duran kabarık koltuğu gösterdi. "bende sana kek ikram edeyim."

"Teşekkürler." dedi Sarah gülümseyerek ve kadının yavaş adımlarla odadan çıkışını izledi.

***

"Anlat bakalım. Burada ne yapıyorsun, kimsin ve niye geldin?"

Sarı saçlı kadın elindeki tepsiyi, koltukların önündeki masaya koyarken, diğer kadın hâlâ odanın bir köşesinde köpekle ilgileniyordu.

"Adım Sarah." dedi sakince. "Sarah Skyler."

"Ah! Ne kadar güzel bir isim. Bu arada bize Bayan Corbwible diyebilirsin. Kardeşiz." dedi sarı saçlarını omzundan çekerek.

"Peki Bayan Corbwible. Aslında buraya ne ara bu kadar bağlandımı bilmiyorum. Haftalar geçtikçe hayatımın bir parçası oldu ve ben o kadar çaresiz hissediyorum ki... Dışarıda bir yerde beni bekleyen ve nerede olduğumu bilmeyen bir ailem var. En önemlisi ise, su ülkesinden ve ormandan çıkıp evime girer girmez, elementlerle ya da gece dışarı çıkmamla ilgili, en ufak bir şey hatırlamamam. Normalde buradan ayrıldığımda, dışarıda güneşin doğmasına saatler kalırdı ve ben soğuk yatağıma geri döndüğümde, hiçbir şey olmamış gibi uyurdum. Sessiz ve sakin bir gece geçirmiş gibi... Çünkü hatırlamazdım hiçbir şeyi. Unutulmuş bir rüya gibi kalırdı zihnimdeki boşlukta. Peki ya şimdi? Ne diyeceğim ben aileme? Ne yapacağım ben?" Sesi kısılırken, bir göz yaşı süzüldü yanaklarına doğru.

Bayan Corbwible elini Sarah'ın sırtına koydu. Başını eğerek buz mavisi gözlerini, onun mavileriyle birleştirdi. "Oldukça karmaşık bir durumdasın. Bunu anladım. Senin için yapabileceğim bir şey var mı?"

"Belki vardır Bayan Corbwible. Belki de yoktur. Ama birkaç sorum var ve bu sorularıma vereceğiniz cevaplar bana çok büyük bir yardımda bulunur." Göz yaşlarını siler silmez önündeki sıcak keklerden birini eline alıp yemeye başladı.

"Ne gibi sorular bunlar?" dedi Bayan Corbwible. Eli artık Sarah'ın sırtında değildi. Merakla bekliyordu sorularını.

Alnının üstündeki açık kahverengi saçlarını, parmaklarının arasından geçirtirken, başını kaldırıp bir sır veriyormuş gibi sessizce söyledi. "Buralara çok yakın olan bir göl hakkında bazı şeyler öğrenmek istiyorum."

Bayan Corbwible irkildi. "Miginda gölünden bahsediyorsun sanırım. Su ülkesindeki en büyük göldür." Tepside duran bardaklardan birisini alıp, içindeki yeşil çayı içti.

Sarah ise her zaman yaptığı gibi gözlerini kısarak, açlığını giderebilmek için ikinci keki alıp çayından yudumladı.

"İçinde balıkların ve benzeri canlıların dışında yaşam olan tek göldür ayrıca. Suya daldığında ilk olarak yüzerek dibe ulaşman gerekir. Her şey orada gün yüzüne çıkar. Uzaydaymışsın gibi gizemde hissedersin kendini." Bakışları donuktu. Başını Sarah'a çevirdi. "Biliyor musun? Bende gitmiştim bir kere."

Şaşırmıştı. "Tehlikeli bir yer mi?

"Bir yanardağdan bile daha tehlikeli tatlım. Oraya gidenler aptal olmalı. Değil mi Tobias?" Aniden şişman kadın odanın diğer köşesinden aralarına girdiğinde, ikisininde gözleri ona döndü. Bu cümle Sarah'ın tüylerini ürpertmişti. Şu an kesinlikle Chloe'yu düşünmek istemiyordu.

"Ne?" dedi biraz daha kısık bir sesle ve omzunu silkerek köpekle konuşmaya devam etti şişman kadın. Böylece, koltukta oturarak keklerini yiyen ikisininde bakışları bir birlerine geri döndü.

"Onu dinlememelisin. Hayvanlarla dost olan birisi zaten normal olamaz..." dedi Bayan Corbwible.

"Hayvanlarla dost olan birisi derken tam olarak ne demek istedin?" diye sordu Sarah.

"O, hayvanlarla konuşabiliyor. Daha doğrusu, hayvanlar, onun konuşmasını anlıyor."

"Bu... Çok ilginç."

"Evet, oldukça ilginç. Çünkü bizde aynı dili konuşuyoruz ama asla bizi anlamazlar." Dudağını bükerek omzunu silkti Bayan Corbwible. "Her neyse. Konumuza dönelim. Benden ne duymak istiyorsan, söyleyebilirsin. Bildiğim her şeyi anlatacağım."

"Teşekkürler. Aslında ben, Miginda gölüne girmek istiyorum a-"

"Ne? Nasıl?" Bayan Corbwible, Sarah'ın konuşmasını böldü. "Sen bir su insanı değilsin. Daha beş dakikaya kalmadan boğulup, karanlık sualara karışırsın."

"Bende sizden böyle bir şey mümkünse, isteyecektim zaten." Gözlerinin içi parlarken, adeta yalvarıyor gibiydi.

"Mümkün!" diye bağırdı şişman olan Corbwible, odanın diğer köşesinden.

Kısa süren bir sessizliğin ardından, "Saçmalama Marlene! Bu bir delilik..." diyerek, oturduğu koltuktan kalktı Bayan Corbwible.

"Ona karışamazsın! Yapacağı şeyleri kendi bilir ve sorumlusu da o olur. O bir genç kız." Başını ona çevirdi. "Değil mi tatlım?"

Hızlıca başını olumlu anlamda salladı Sarah. "Evet de... Bu nasıl olacak?"

Şişman kadın, elindeki parlak mavi yüzüğü öne doğru uzattı ve odadaki tüm bakışlar mavi ışıltılarda kilitlendi. Büyüleyiciydi. Bir gece lambası gibi parlak ve ışıltılıydı.

"Muhteşem değil mi?" Gözlerinin içi parıldarken bu cümleyi kurabilmişti.

Saniyeler sonra bakışlarını elindeki yüzükten ayırıp, Sarah'a, "Bu yüzüğü en kalın parmağana tak. Asla düşürmeyeceğin, veya kaybetmeyeceğin. O zaman kendine bile farklı gözlerle bakacaksın işte. Benim fıstıklı çikolatalara baktığım gibi..."

"Ah! Hayır alma onu sakın. Niye beni dinlemiyorsun? Orada başına neler gelebileceğini asla bilemezsin. Senin için endişeleniyorum." dedi sarı saçlı kadın.

"Üzgünüm, Bayan Corbwible."

Sarah, birkaç adımla kadının önüne gelip, yavaşça yüzüğü aldı. Eli titrerken aynı zamanda terlemişti. O anda, ağaç dalını koltuğun üstünde bıraktığını hatırladı.

Yüzüğün ona ne yapacağını çılgınlar gibi merak ediyordu. Kadının söyledikleri hâlâ kulağındaydı.

Yüzügü baş parmağına takacağı sırada vazgeçip işaret parmağına taktı ve aniden parmaklarına binlerce iğne batıyormuş gibi hissetti. Çok farklı hissediyordu. Gözlerini kapattığında bir rengi hissedebilmişti ilk defa. Soğukluğu ve ferahlatıcılığıyla maviyi hissetmişti tamamen. Suyu hissetmişti ruhu. Suyu hapsetmişti ruhu. Suyu sahiplenmişti ruhu...

Odada bir sessizlik hakimdi ve o gözlerini hâlâ açmamıştı. Bir süre daha açmayacağı ise kesindi...

***

Köpeğin birkaç kez havlamasıyla sessizlik bozuldu.

"Aman Tanrım! Bu inanılmazdı! Artık tüm su insanı özelliklerine sahipsin tatlım."

Gözlerini açtı.

"Artık su da boğulmam değil mi?" dedi.

"Hayır tatlım, hayır. Şu an nasıl nefes alıyorsan, suyu da öyle çekeceksin ciğerlerine. Vücudun ağırlaşmayacak, bir balık gibi süzüleceksin, bir balık gibi net göreceksin karanlık suları. İnanılmaz bir hızla yüzebileceksin artık. Yüzüğü çıkarana dek bunlar geçerli olacak tabii. Yüzüğüne dikkat et ve bu iyiliğimi asla unutma." Göz yaşları akın etti gözlerine kadının. "İnanır mısın, yıllardır bu anı beklemiştim. Bu yüzüğü birine vermek istemiştim hep. En azından tozlanmış çekmecelerin arasında kalmazdı, yardımı dokunurdu birilerine..."

"Teşekkür ederim."

"Ben teşekkür ederim Sarah Skyler." dedi şişman kadın.

Sarı saçlı kadında derin bir nefes vererek ilk defa konuştu. "Kendine iyi bak. Seninle tanıştığım için mutluyum."

"Asıl ben sizinle tanıştığım için mutluyum. Bu iyiliği asla unutmayacağım." dedikten sonra arkasını dönecekken, şişman kadın konuştu. "Bir dakika. Nereye gidiyorsun? Şimdi gidemezsin bebeğim. Bu gece bizimle kal, burada. Gün ışığında, için ferah bir şekilde gidersin. Sen bize emanetsin." Başını sarı saçlı kardeşine çevirdi. "Öyle değil mi?"

"E- evet. Bu gece burada kalabilirsin. Hem boş oda da var."

Birkaç saniye sessizlik olduğunda teninde beyaz bir ışık, parlamaya başladı ve tanıdık ses kulağını doldurdu.

"Onları dinlemelisin. Gece gece bir şey yapamazsın." Ses beklenilenden daha fazla yankılandı.

"Teşekkür ederim." dedi küçüğe, olabildiğince kısık bir sesle. Ama yeterince kısık çıkmamıştı.

"Rica ederiz. Her zaman..." Gözlerini hızla kırparak gülümserken, kabarık saçlarını düzeltti şişman kadın. "Ben sana odanı göstereyim. Takip et." dedikten sonra Sarah, şişman kadınla birlikte odadan ayrıldı. Merdivenlerden çıktıktan sonra, karşılarına çıkan koridorun en sonundaki odaya girdiler.

Oda küçüktü ama insanı boğan tarzdan değildi. Cam kenarındaki yumuşak olduğu belli olan yatağı gördüğünde mutluluktan ağlayabilirdi. Gözleri uykusuzluktan morarmıştı ve cılız bedeni bu kadar şeyi kaldırabilecek kadar güçlü değildi.

Hızlıca yatağa doğru ilerledi ve minik pencereden dışarıya baktı. Yıldızlar göz kamaştırıcıydı.

"İyi geceler." Kapıdan gelen sesle başını oraya çevirdi.

"Sizede iyi geceler Bayan Corbwible."

Tekrardan dışarıyı izlemeye koyulduğunda, kapının kapanma sesini duydu.

Acaba şimdi Chloe ne yapıyordu? Üçüzleri bulmuş muydu? Yarın onu görebilecek miydi? Dakikalarca bunları düşünmüştü. Yarın yapacağı şey aklına geldikçe heyecandan karnı ağrıyordu.

Dakikalar sonra yatakta kıvrılıp göz kapaklarının ağırlaştığını hissetti.

"Bana, Miginda gölüne gidip gitmemem için neden hiçbir şey söylemedin küçüğüm?"

Teni karıncalandı ve bayaz ışık gözlerini yaktı. Kapalı olmalarına rağmen...

"Çünkü ne yapacağını zaten biliyordum ve bunu sende biliyordun. Sen, sana güvenenlerin, güvenlerini boşa çıkartmayacak kadar iyi birisin Sarah. Sen sözünden hiçbir zaman dönmezsin ve herkese yardım edersin. Ne yazık ki herkes böyle değil Sarah. Sana söylemem gereken tek şey dikkatli olman. Herkes iyi değil. Kendini bir oyundaymış gibi hisset. Yaşayacağın çok zor şeyler var ve her zaman sana yardımda bulunacak biri bulamayabilirsin. Bana kalırsa, bu dünyada sağ elinden başka bir şeye güvenmemelisin."

"Peki ya solaksam?"

Güldü. "Uyu Sarah."

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Nasılsınız? :D Beklettiğim için üzgünüm. Ama uzun bir bölüm yazdım bence. 😃

Bu arada medyada benim yaptığım bir stop motion var sdjdjds
İzleyin mutlaka. Süper olmamış mı? :D

Oylar ve yorumlar lütfen azalmasın :/

Diğer bölümde görüşürüz :)

Continue Reading

You'll Also Like

3.7M 195K 66
UYARI: Hikayeyi okurken sakın henüz okumadığınız bölümlere bakmayın. Gizem/Gerilim olduğu için spoiler yiyebilirsiniz! Yetenekli olmak. Her defasınd...
254K 4.6K 42
Merhaba! Wattpad uygulamasında cadılık oğretilerini, büyüleri, paganizmi anlatacağım. İhtiyacınız olacağını, merak edeceğinizi düşündüğüm konular hak...
21.6K 898 26
☠Onlar katil. Artık insan olmadıklarına dair yemin ettiler, diye söylentiler var; bu yüzden dikkatli ol, aptalı oynamak canını kurtarmayacak. ☠İstekl...