Gülümse Bana

By fndbyk

109K 4.3K 314

Nisan, liseden beri birlikte olduğu sevgilisi Kerem'le evlenme hayalleri kuran bir üniversiteli. O hayal kura... More

GB - 1
GB - 2
GB - 3
GB - 4
GB - 5
GB - 6
GB - 7
GB - 8
GB - 9
GB - 10
GB - 11
GB - 12
GB - 13
GB - 14
GB - 15
GB - 16
GB - 17
GB - 18

GB - 19 Sezon Finali

6.7K 297 48
By fndbyk

selam millet yorumlarınız ve voteleriniz için çok teşekkür ederim:) sizinde gördüğünüz gibi sezon finali veriyorum ve bayağı çalkantılı bir bölüm baştan söyleyeyim:)Memleketim Ordu'ya gidiyorum:) size ufak bir şey söylemeliyim; bu yaz kuzenimin yanına Soma'dan Yalova'ya geldim. burada hikaye yazmak gibi bir düşüncem yoktu kuzenim ısrar etti kıramadım yazdım:) Ve bir şey söylemeliyim ki benim bilgisayarım yok babamı ikna edip bilgisayarı aldırmalıyım bana şans dileyin ve lütfen okumaktan vazgeçmeyin:) bu gece yola çıkıyorum bütün gün hazırlık yapacağım ama yorumlarınıza cevap vermeye çalışacağım:) bu arada kuzenim ZMelisK'nin yakında yayınlanacak hikayesi Titanyum'a bakarsanız sevinirim:) NE UZUN YAZDIM BE!:D bunu okuyun lütfen sizleri çok seviyorum tekrardan çooooooook teşekkürler:) yorumlarınızı eksik etmeyin:)

Nisan~

Hayatın zorlukarını görmeden insan yaşayamıyordu. Doğrularımız, yanlışlarımız ve bilinmezliklerimizle birlikte gelip geçiyorduk  bu yaşam basamaklarından... Acısıyla tatlısıyla; yeni umutlara,  yeni hayallere yelken açıyorduk. Kimi zaman zaman kapımızı ihanetler, kimi zamansa çöl sıcağı  gibi yakıp kavuran aşklar çalıyordu. Hiç ummadığımız bir an da hiç tahmin edemeyeceğimiz kişiye kapılıp giderdik ve ne doğrumuz ne de yanlışımız kalırdı. Gözümüz o kadar boyanmıştır ki onun ihanetini göremeyiz. Sevgi sanallaşmıştır, ailemize bile güvenemiyorken nasıl ayakta kalabiliriz ki?

Güven kolay kaybolan ama zor geri gelen bir şeydi. Biri bir kere güveninizi yıktıysa kolay kolay geri gelmiyordu. O kişiden soğuyordunuz, aileniz olsa bile soğuyordunuz. Hayatınızda hiç yer  almamış gibi yok olup gidiyorlardı. Geçmişte unutulup gitmiş birer kağıt parçası gibi...

 Ailemin bana güvenmemesi beni yıkmıştı. Beni hiç tanıyamamışlardı. İşlerine gelince övüp yere göğe sığdıramadıkları kızlarına güvenememişlerdi. O Kerem pisliğine güvenmişlerdi ama bana... bana , öz kızlarına güvenemeişlerdi. O tokattan sonra söyleneceek ne söz ne de yapılacak bir şey vardı. Bana inanmayan aileyi istemiyordum ama yine de onları affetmiştim.

Mete... Obenim kahramanımdı. Hayatıma girmeseydi ne olurdu merak ediyorum. Ayrılıkla, ailemle nasıl başa çıkardım? Yeniden yaşamaya nası başlardım? Yardıma muhtaç insanlara uzatılan bir el gibiydi Mete... Karanlığı aydınlatan bir ışık gibi... Karanlık  ve kasvetli dünyamı aydınlık, cıvıl cıvıl bir yere dönüştürmüştü. O yaşamsal bir ihtiyaçtı, yapılmadığında yokluğu hissediliyordu. Mete... Mete her şeyim olmuştu. Geçmişim, bugünüm, geleceğim...

Annemler gideli neredeyse 2 gün olmuştu. Rahatlamış ve yorulmuştum. Gerçi gerçekleri ortaya çıkaran Mete'ydi ama... Duygusal anlamda yorulmuştum. Ailem tarafından hakarete uğramıştım ve bunu kaldırmak çok zordu. Onlarda haklıydı ama... "DÜŞÜNME!" diye kendimi uyardım. Kafamı dinlemek istiyordum. Bir süre sorunsuzca yaşamak istiyordum. Çok şey miydi istediğim? Evet, Nisan'ın normal bir hayatı yoktu maalesef!

Gözlerimi açıp zorlukla etrafıma bakındım. Odamdaydım, buraya ne zaman geldiğimi hatırlamıyordum. En son içeride film izliyorduk. Uyuyakalmış olama ihtimalim çok yüksekti.

Gerinirken aklımda perdeden sızan parlak güneş ışığı vardı. Bugünün güzel bir gün olmasını istiyordum. Dolaptan iç çamaşırlarımı ve su  yeşli bir elbise kapıp banyoya gittim. Ilık suda duş alıp üzerimi giyindim. Saçlarımı kurutup salık bıraktım. Bugün kendimi daha enerjik ve iyi hissediyordum.

Aşağı indiğimde Mete kahvaltıyı hazırlıyordu. Ona  belli etmeden hızlıca arkasından yaklaşıp beline sarıldım. Önce korksada sonradan gülümseyerek, "Günaydın!" dedi. Görebildiğime göre o da benim gibi enerjikti. Geriye dönüp beni etrafımda döndürürken gülüyordu. "Bu güzelliği neye borçluyuz?"

Omuz silktim. "Bugünün güzel olmasını istiyorum. İçimde durdurulamaz bir neşe var." dediğimde kollarını belime doladı. Gözlerimin içine bakarak, "İşte senin böyle olmanı istiyorum." dedi içimi titretecek bir sesle. Yanaklarım hafifçe kızarırken istemsizce ondan uzaklaştım. Beni etkiliyordu, çok fazla...

 Kahvaltıyı yapıp sofrayı toplarken içim hala kıpır kıpırdı. Hissediyordum, bugün güzel geceçekti. Mete'ye dönüp, "Bugün işin var mı?" diye sorarken umutla hayır demesini bekliyordum. Bir süre düşündü. "Tarık ve Emre'ye parti için yardım edecektim ama gerek yok. İkisi halleder." dediğinde şaşkınca ona bakıtım. Parti? Benim niye haberim yoktu? Anlına vurdu. "Olaylar arasında söylemeye zaman olmadı ki!" diye söylenirken açıklamasını bekledim. " Bugün Emre evinde parti veriyor, mezuniyet olmayınca bizim ki kendini buna mecbur hissetmiş."

Mezuniyet olmaması doğru. Yüzümün asılmasına engel olamadım. Bütün gece yalnız mı kalacaktım? Sahte bir gülümsemeyle, " Yaa sizin için çok güzel olur! İyi eğlenceler!" diyerek bir tabağı daha makineye kkoydum. Ona bakmadım. Sinirlenmiştim ve ona bakarsam ağzımı tutamayacaktım. Niye böyle tepki  veriyordum ki? Gittiği her yere beni götürmek zorunda değildi. Kıskabç bir sevgili gibi davranıyorudum.

Koluma dokunduğunda ona baktım. Gülmemek için dudaklarını  birbirine bastırmıştı. Sinirle ona baktım. "Ne?!" derken güldü. "Teşekkür ederim, aklındaki kötü düşünceleri uzaklaştır. Prtiye birlikte gidiyoruz." Önce anlamsızca surattına bakarken söyelediklerini birkaç saniye sonra idrak etmiştim. Yüzüme bir gülümse yayılırken, "Beni işletmektan zevk alıyordun değil mi?" diye sormuştum. Sırıtırken kolunu omuzuma  dolayıp beni kendine çekti. "Kızınca çok  güzel oluyorsun, ne yapayım?" Yüzümü buruşturdum ama kalbim içimde dans ediyordu resmen. O kadadr hızlı atıyordu ki, nefes almamı zorlaştırıyordu. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. "Çok komiksin." derken sesim boğuk çıkmıştı.

Onu zorla da olsa arkadaşlarının yanına gönderdiğimde bende çok hoşuma gitmese dde ev işi yapmıştım. Çamaşırları yıkayıp asmış, odaları süpürüp silmiştim. Yatakların çarşaflarını çıkarıp yenilerini takmış, kirlileri yıkamıştım. Yemek işini Mete yapacaktı. Yorgunluktan ölecektim. Kendimi oturma odasındaki koltuklara attığımda neşem hala yerli yerindeydi. Ne kadar onu yanlız göndermek istemesemde gitmek de istemiyordum. Benden küçük insanların içinde dikkat çekecektim; açıkcası o kadar ergenle içiçe olmakda istemiyordum.

Mete geldiğinde hala oturma odasındaki koltuklarda yatıyordum. Yorgunluğum biraz geçmişti ama hala yorgundum. Ayağa kalkmamıştım; yalnızca bağırarak, "Hoşgeldin!" demiştim. Bu bile enerjimi yemişti. İçeriye girip bana baktığında suratında anlama veremediğim bir ifade vardı. Merakla onu incelerken  bıkkınlıkla yanıma gelmişti. Kendini  koltuğa atarken hiç konuşmadı.

 "Ne oldu?" dediğimde omuzlarını silkti. "Mete bir şey olduğu belli, söyler misin?" diye üsteleyince başını koltuğa dayadı. Ellerini saçlarınını arasına atarken, "Ailemle aram düzeldi." dedi. Gülümsedim. "Buna sevinmelisin şapşal." Bşını bir anda bana çevirince delici başbaşa kaldım. "Sevinecek hal bırakmadılar ki! Emre'nin ailesiye konuşmuşlar, bir kaç gündür benimle iletişim kurmaya çalışıyorlardı." dedi iğrenir bir sesle. Gözlerimi devirdim. "Bi hoşsun Mete! Bak ailem bana neler yaptı ama... onlar sonuçta ailemiz." dediğimde sinirle başını salladı. Başka bir sıkıntısı vardı ama söyleyeceğe benzemiyordu.

Elimi saçlarının arasına geçirip saçlarını dağıtırken, "Başka bir şey?" diye sordum. Gözlerime baktı. Tam ağzını açmıştı ki telefonu çalmaya başladı. Hızla telefona bakıp açarken kimin aradığına bakamamıştım. "Efendim?" diyerek yanımadan kalkerken sinirli gibiydi.Kimin aradığını merak etmiştim. Gelmesini beklerken parmaklarımla ritim tutmaya başlamıştım. Kimdi arayan ve niye benim yanımda konuşmamıştı? Saçmalama Nisan, bugün kıskançlığın tuttu! diye mırıldandım. Doğru, bugünkü kıskançlığımda neydi böyle?

Yanıma gelip oturduğunda hala sinirliydi. Hafifçe gülümsedim. "Kimdi arayan?" zorki bir gülümsemeyle "Önemli biri değil" deddi. Sesi ne garipti öyle! Yalançıktan gülümsedim. Oturduğu yerden kalkıp beni de kaldırırken, "Yemeğimizi yiyelim, sonra hazırlanıp gideriz." dedi. Başımı salladım. Mete bir garipti ve bu Mete'yi sevmemiştim. Benden bir şey saklıyordu ama sesimi çıkarmadım. Yakında çıkardı kokusu.

Yemeği yiyip hazırlanmak için odalarımıza çıkarken ikimizde çok sessizdik. Hey! Ne kadar neşeliydik değil mi?(!) Tam parti havasındayız(!) Bize bakan herkes partiye gideceğimizi anlardı(!)

Mavi dizlerimin üstünde olan fırfırlı elbisemi giydim. Saçlarımı doğal halinde bırakıp, pudra rengi rugan topuklu ayakkabılarımı giydim. Kendime baktığımda sadeydim ama güzeldim. En sevdiğim parfümümden sıkıp pudra rengi çantamı alıdım. İçine telefonumu ve bir kaç makyaj eşyamı attım. Makyaj olarak doğal olmaya özen göstermiştim. Biraz rimel ve ruj. Yansımama gülümsedim. "İyi şanslar!" diye fısıldayıp odadan çıktım.

Mete beni bekliyordu. Merdivenleri inip yanına geldiğimde gülümsedi. Beni süzüp gözlerimi gözlerine hapsederken, "Bu kadar büyüleyici olmamalısın!" diye fısıldadı. İçimi çekip gözlerimi devirdim. Ben onun yanında şık kalmıştım. O daha spor giyinmişti; teknik olarak her zaman ki Mete'ydi.

Dışarıya çıktığımızda taksi bizi bekliyordu. Taksiye bindiğimizde beni şoför koltuğunun arkasına itmişti. Tam yanıma oturunca şoföre bakışlarını gördüm. Ne diye kızmıştı ki şimdi? Sormadım, inince ister istemez söyleyecekti. Yolculuk Mete'nin beni cam kenarına sıkıştırmasıyla geçmişti. Sol kalçama batan camın açma kolu canımı acıtmıştı. Neyseki eve geldiğimizde onu beklemeden arabadan attım kendimi. İçimdeki şddetli kalçamı ovalama isteğimi bastırıp arabadan inmesini bekledim.

Taksiden inip yanıma geldiğinde kolumu koluna dolarken sinirliydi. Onu durdurdum. "Sorunun ne senin?" diye sormadan yapamadım. Öfkeyle elini saçına daldırdı. "Adam  bacaklarına bakıyordu!"   "Ah! Bu benim sorunum, senin değil!" derken gözlerinde yanıp sönen öfkeyi görünce sustum. "Nisan..." demişti ki elimi yanağına dayadım. "Bu gece sorun yok! Sadece eğlenelim. Bu arada benden sakladığın şeyi bana söyleyeceksin ama eve gidince." dediğimde kızardı. Onu utandıracak bir şey dememiştim.

Koluna girdiğimde bana başını salladı. Mete garipti ve brn bu halinden hoşlanmamıştım. Eski neşeli Mete'yi istiyordum.

Ev güzel ve gösterişliydi. Zengin oldukarı herhallerinden belli oluyordu. İçerisi o yabancı filmlerdeki parti evlerine dönmüştü. Her yerde yiyişen züppeler, içki ve daha fazlası... Bu ortamı sevmemiştim. Böyle şeylere katılmayı da, bunları yapanlarla arkadaş olmayı sevmezdim. Allah'a şükür ki arkadaşlarım normaldi. Bi çılgınımız Deniz'di ama o da... Neşeydi be!

Mete'ye baksam da benimle ilgilenmiyordu. Bugün bu çocuğa ne yapmışlardı böyle? Evden giderken böyle değildi. İçine bir başkası girmiş gibiydi. Mete'nin bütün o sevecenliğini almıştı.

Mete beni Emre ve Tarık'la tanıştırdı. Emre çapkın bir tipti. Bal rengi dalgalı saçları, insanı içine çekecek koyulukta yeşil gözleri vardı. Yakışıklıydı. Tarık her grubun üyesi olan o komik tiplerden biriydi. O da çapkındı ama Emre'yle yarışamayacak kadar tatlıydı. Siyah kıvırcık saçları, masmavi gözleriye insanda yanaklarını sıkma isteği uyandırıyordu.

Bir kaç saat dördümüz takılırken üçü içkiye gömülmüştü. Ben ağzıma sürmemiştim. Son tanışmamızda iyi anlaşamadığımıza karar vermiştim. Beni kötü etkiliyordu.

Çevreme bakınırken Emre ve Mete'nin yanımızda olmadığını farkettim. Tarık sarhoştu ama hala espiri yapabiliyordu. Onunla oyalanırken gözüm salonu taradı. Yoktu, nereye gitmişti?

"Nisan... İsmin gibi sen de güzelsin." derken Tarık güldü. "Teşekkür ederin." diye söylenirken zoraki bir şekilde gülümsedim. "Mete'yi arıyorsan... O biraz meşgul. Şimdilik benimle takılmak zorundasın." dediğinde içimdeki kötü sesi susturmaya çalıştım. Meşgul mü? Kaşlarımı çattım. "Meşgul derken?" diye sorduğumda güldü. "Mete bugün nişanlandı." dediğinde başımdan aşağı kaynar su döküldü. Zorlukla yutkundum. "Şaka yapıyorsun değil mi?" diye sorarken ağzına vurdu. "Allah kahretsin! Söyleme demişti. Beni öldürecek!" dedi kızgınca.

Sinirle Tarık'tan uzaklaşırken arkamdan bağırdı. "Ama devamını dinlemedin!" derken onu takmadım. Hızla kapıyı açıp dışarı çıktım. Gözlerim dolmuştu. Sinirle içimi çektim. Bu erkeklerin benimle sorunu  neydi?! Niye sürekli beni bir başkası için terk ediyorlardı? " HEPİNİZİN CEHENNEME!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. Biri kolumu tutunca istemsizce dönüp tekme atmıştım. Yerdeki kişi Mete'ydi. "Senin sorunun ne?!" diye sarhoş bir sesle bağırdı. "Sensin!" dedim. Bu konuşma tanıdıktı ama sonu ilk sefer ki gibi mutlu bitmeyecekti! "Ne?! Ben bir şey yapmadım!" diye bağırdı. Sinirle soluyup bir tekme daha attım. "Piç! Adi oruspu çocuğu! Beni kandırdın!"    "Sözlerine dikkat et Nisan! Neyden bahsediyorsun sen?!" diyerek hırsal soludu. "Nişanlın... İkimizi birden mi idare edecektin? Ama ne yazık ki oyunun bozuldu!" dedim öfkeyle.  

 Kendini toplayyıp ayağa kalkerken, "Nişanlım mı? Tarık! Bak açıklayabilirim. Her şey göründüğü gibi değil." dedi yslvsrsn bir sesle. "Ne açıklaması be! Ne sandın beni? Oradan bakınca senin ergen hayallerindeki bir sürtüğe mi benziyorum?!" diye bağırırken irkildi. "Nisan o... yani... ailem..." diye gevelerken hırsla soludum. Konuşamıyordu bile! "KAPA ÇENENİ! Bu beni son görüşün Mete!" diyerek son kez ona baktım. Acı çekercesine yüzünü buruşturdu. "Nisan gitme... Beni din... "demişti kiarlakadan bir kız, "Mete, bebeğim seni bekliyorum." diye seslenince ikimizde dönüp kıza baktık.

"Eylül, zamanı değil. Özel konuşuyoruz." dediğinde kalbime bir bıçak saplamışcasına acı çekerek, "Nişanlını bekletme... Seni bir daha görmek istemiyorum Mete!" diyerek uzaklaşmaya başladım. Peşimden  gelip kolumu yakaladı. Gözleri kıpkırmızıydı. Sebebi içki miydi yoksa ağlıyor muydu bilemiyorum. "Dur Nisan, açıklamama izin ver!" dediğinde gözlerimden süzülen yaşları sildim. "Mutlu musun? Kendinden büyük bir kızı etkiledin; mutlu musun ha?! Siz erkeklerin benimle sorunu ne?! Niye sürekli terk ediliyorum ha?!" derken hırsla göğsüne vuruyordum. "Ben..." derken tokatı yapıştırmıştım. "Sus! Beni rahat  bırak ki daha fazla rezil olamayayım!" derken gözyaşlarım istemsizce akıyordu. "Nisan!"   "Seni farklı sanmıştım be! Sana güvendimben! Evime aldım piç! Bu muydu, bunu mu  hak ettim?! Siz erkekler aynısınız, hepiniz aynı boksunuz!" diyerek ona yumruk attım. O yere düşerken bende koşmaya başlamıştım. Nereye gittiğimi bilmeden koştum. Arkamdan seslendiğini duyuyordum ama cevap vermedim. İçimden son kez, "HOŞÇAKAL" diye geçirmiştim.

Bu da Mete'yi son görüşümdü...

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gülümse Bana 2 için:  http://www.wattpad.com/story/10608959-g%C3%BCl%C3%BCmse-bana-%E2%9D%83-2

Continue Reading

You'll Also Like

GERBERA By ...

Teen Fiction

579K 19.3K 30
Sessiz olmaktan uzak bir kız... Fazla çaresiz bir genç adam... Onları bir araya ne getirebilir? Kader mi? Yoksa tesadüfler mi? Hayır,onları...
I Want Him By CC

Fanfiction

30.2K 2.6K 10
🖤MİNSUNG🖤 "Nesini anlamıyorsunuz? Ben onu istiyorum..."
4.7K 396 17
Park Chaeyoung aynı grupta olduğu Lalisa Manobal'a aşıktı. Peki ya Lalisa...?
EMANET By Siyahhuzur

General Fiction

1.9M 85.8K 81
-kızımız ağlamasın deniz... -kızımız sana emanet dayısı.. Uçak kazasında ölen ablası ve eşinin son sözleri kulaklarında çınlıyordu.Koca 4 yıl geçmişt...