VAMPİRİN GÖZYAŞLARI #Wattys20...

By mrsiceblue

42.6K 606 691

« 30 yaşındaki Jade 7 yıl önce paranormal bir şekilde öldürülen sevgilisinin katilini araştırırken bütün del... More

❝ TANITIM ❞
1. Bölüm "Mektup"
2. Bölüm - ''O'nu gördüm."
3. Bölüm - "Sen Kimsin, Nesin?"
4.Bölüm -"Karanlık kişilik"
5. Bölüm - "Kolye"

6.Bölüm - "Bana benziyor..."

8.9K 48 35
By mrsiceblue

SINAV DÖNEMİMDE OLDUĞUM İÇİN GECİKME YAPTIM BAYA BUNUN İÇİN ÇOK ÖZÜR DİLERİM SEVGİLİ OKURLARIM. ^^ 

PS: YENİ SOUNDTRACK GELMİŞTİR! Lütfen, medyadaki yeni soundtrack'ı açarak okuyunuz, hikaye daha canlı ve daha duygulu hale gelecektir.


"Jade, bu çok güzel!" Violet, ayna karşısında bir sağa bir sola dönerek kolye ile boy gösterirken, annem ile beraber onu sessiz bir şekilde izliyorduk. Annemle aramızda oluşan kırgınlığı daha fazla sürdürmek istemiyordum ama içimdeki gururum buna yine engel olmayı başarıyordu.

"Ay, bunu takabilir miyim? Lütfen!" Violet'e bakmış, fakat ne diyeceğimi bilememiştim. Gözlerimi kaçırırken bunu ona vermemin uygun olmadığını biliyordum. Ama o çok kırılgan ve saf bir kızdı. Benden altı yaş küçük olmasına rağmen, çok çocuk ruhlu bir kızdı. Bu güne kadar ne istediyse, ona hediye etmiş birisiydim ve şu an ona onu kırmayacak ne desem diye düşünürken o benden once davranmıştı.

"Düşündüğüm kişinin hediyesi miydi yoksa?" Pot kırmışcasına suratını gerginleştirdiğini görebiliyordum. "Şey yani, Leo'nun hedi-" sessiz söylediği cümlesini her halukarda duyabilmiş ve yerimden sıçrayarak sert bir yanıt vermiştim. "Leo ile herhangi bir ilgisi yok. Sende kalsın." Bana acırcasına bakıyordu. Işte yine en nefret ettiğim şeyi yapmıştı. Hiçbir şey umurumda değildi o an yeterince sorunlarla boğuşuyordum zaten. Sadece beynimin dinlenmeye ihtiyacı olduğunu hissediyordum. Bana sanki saplantılı bir platonik aşıkmışım gibi davranmaları çok kanıma dokunuyordu her seferinde. Onlar bunu yapmaktan bir türlü vazgeçememişlerdi. Nefret ediyordum bundan.

Odama hızlıca geri çıkmış, üstümdeki kıyafetleri çıkarıp vücudumu yorgunluktan arındırmak için duş kabinime girmiştim.

Gözlerimi kapatıp, ince kemikli parmaklarımı kısacık saçlarımın arasına geçirmiştim. Su çok sıcaktı. Vücudumdan akarken, buharlar tavana doğru yükselmişti. Birkaç saniye duşta öylece beklemiş, olanları aklımda tartmıştım. Bir mektupla bir insanın hayatı anca bu kadar değişebilirdi. Bir iki ay öncesine kadar, sadece Jack ile sorunlarımın olduğunu sanıyordum. Hiçbir şeyin farkında olmadan, bu kadar derine dalmış mıydım acaba. Bir yavru balık kadar savunmazsızdım. Issız bir denizin ortasında en diplerde ve etrafı köpek balığı çevrili.

Duştan çıktığımda, çıplak vücuduma sardığım beyaz havluyu koltuk altıma sıkıştırmış, banyoyu terk etmiştim. Odaya girdiğim an, kapıyı açıp içeri giren Violet'le yüzyüze gelmiştik. Ona şaşkın birşekilde baktığımda, yüzünde beliren ciddi ifadesini izlemiştim.

"Sen sürekli insanların sana acıdığını düşünüyorsun. Ama asıl kendine acıyan sensin." Onu dinlerken ifademde herhangi bir değişiklik yapmamış, yerimden kıpırdamamıştım bile. "Jade, sorun şu ki, sen aslında geçmişi geri getirmeye çalışıyorsun. Sana hep dedim, şimdi de diyeceğim. Leo geri gelmeyecek o öldü. Sen onun ölümünü araştırarak onu geri getiremeyeceksin, işinden olduğun gibi de, ailenden olacaksın. Annen senin için ne kadar endişeleniyor bunun farkında mısın acaba? Onu birazcık olsun önemsemeyi düşündün mü? Leo da Leo bura-"

Seri ve yüksek sesle olan konuşmasını bölmüş, onun karşısına geçmiştim. Gözlerimi kısarak onun gözlerine alaycı bir biçimde bakmıştım.

           "Leo mu? Sadece o mu? Bu kadar insan önce yok oluyor, ardından intihar süsü veriliyor. Aileler      ise buna seslerini çıkarmıyor. Onların bir tehtid aldığını düşündün mü sevgili küçük avukat hanım?     Bunların hepsi birer muamma şu anda. Leo öldü evet ama onun gibi birçok insanın ölümüne engel       olabiliriz, olabilirim! Benim bunu yapamacağımı sanıyorsan, beni bunca senede hiç tanımamışsın demektir."

Ondan uzaklaşırken bana göz devirmişti. "Biliyorum. Onlar çok tehlikeli. Farkında değil misin? Neden işten atıldın farkında değil misin tanrı aşkına Jade! Bunlar hükumete dayalı bir olay farkında değil misin!"

Onun sözlerini sesimi yükselterek yine kesmiştim. "Biliyorum! Biliyorum!"

Sesini çok incelterek, yüzündeki endişe ile beraber bana birkaç kelime daha fısıldamıştı. "Sana bir şey olmasından endişeleniyorum. Bunlarla başa çıkamayız, kimse çıkamaz." Gözlerinin içine bakmış, saçlarını okşayarak gülümsemiştim.

"Ama Jade Russel başa çıkar."

* * *

Yaşlı Bilge, o saatlerde evinde sıcak bir kahve içmek için ocağın altını açmaya yönelmişti. Kapı aralığından giren buharımsı bir soğukluk, ocağı açmasına izin vermemişti. Gözlerini kırpıştırarak düşünceli bir bakış atmıştı ocağın altına. Gözlerini kalerüfere çevirdiğinde ise, simsiyah olmuş odunlardan çıkan beyaz dumanı görerek gözlerini kapatmış alaycı bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirmişti.

"Blake?"

Arkasını tekrar dönmüştü, bu sefer boş olan koltukta birinin oturduğunu görmüştü. Evet, tahmin ettiği gibiydi. O, Blake'den başkası olamazdı. Yaşlı Bilge için bu durum alışıla gelmiş bir hal aldığı için, hiç şaşırmamıştı. Blake hep böyle gelirdi.

"Michael denen o pisliğin zayıf noktasını buldum. Bu konuda bana yardım etmen gerekiyor ihtiyar." Sinsi gülümsemesi yüzüne yayıldığında, koltuktan yavaşça kalkarak pencereye doğru yaklaşmış, perdeleri kapatmıştı.

Yaşlı Bilge hiçbir şey demeden, elleri arkasında bağlayarak öylece onu dinlercesine bakmaya başlamıştı. Blake perdelerin üzerinde birkaç saniye ince uzun parmaklarını dolaştırmış, ardından yüzünde alışıla gelmeyen bir ifade oluşturmuştu. O, çok düşünceliydi.

"Jade..." kaşlarını hafiften çatarak tekrardan ihtiyara dönmüş, cümlesine devam etmişti. "Daha önce böyle bir isim duydun mu? Bu kızın vampirlerle... Ya da Michael ile ne tür bir ilişkisi var benim için bul."

Yaşlı Bile düşünceli bir şekilde yeniden gülümsemiş ve başını önüne eğmişti.

"Bu merak kız için mi yoksa, gerçekten Michael'la alakalı mı?"

Blake önce şaşırarak ona birkaç saniye kaşlarını havaya kaldırarak bakmış, ardından ise yüzündeki gülümsemesi kahkahaya dönüşmüştü. Birkaç saniye sürmeden yüzündeki ciddilik yeniden belirmişti. Gözleri etrafı süzdüğünde, dişlerini sıkarak her kelimesinde adım adım sesini yükseltmişti.

"Benden korkmuyor.. İlk defa bir canlı benden korkmuyor! Bu da benim canımı sıkıyor anladın mı!!!?" Hızlı hızlı nefes alıp veriryordu. Dudaklarını birbirine bastırmış, masanın üzerinde duran vazoya bakmış ve vazo onun bakışlarının hemen ardından paramparça olmuştu.

"Benden korkmuyor ve bu beni güçsüz kılıyor. Onu ısırma isteğimi öldürüyor! Isırmaya karar vermişken bile saçma sapan bir şekilde kendi ırkımdan olan birisi, bir insanı savunuyor. Sence merak ettiğim şey yeterince açık değil mi?"

Yaşlı Bilge ona düşünceli bir şekilde baktığında yüzündeki ifadesini ciddileştirmiş ve onun yanına bir iki adım yaklaşmıştı.

"İyi de Michael gizli iş yapmaz ki, ne yapsa hepsi belli bir nedenden olur. Sen de biliyorsun, nefretinden kaynaklı olabilir mi?"

"Ihtiyar, bu kızı özel kılan bir şey var. Michael da bunu biliyor ve onu bu yüzden savundu ve benim onu bulmam gerek. Belki de Michael'ın bana kurduğu tuzaklardan birisidir. Biliyorsun bu ilk değil. O hep bir şekilde beni yok etmeye çalıştı. Yüzüme gülerek arkamdan iş çevirdi. Onu benden iyi kimse tanıyamaz! O yüzden bu kızı bana karşı kullanabilir. Çünkü bu kız.." Düşünceli bir şekilde yine gözleri sağı solu aramış ardından cümlesine devam etmişti.

"Bu kız bana devamlı Leo diye seslenip duruyor."

Yaşlı Bilge bunun üzerine şaşırmış, kollarını birbirine bağlayarak evde bir sağa bir sola dolaşmaya başlamıştı. Blake ona baktığında bir şeyler bilmediğinin farkındaydı. Her nedenin farkında olmasına rağmen, ona Leo ismi ile seslenen o kızı merak etmeden edemiyordu. Blake birkaç saniye Yaşlı Bilge'ye odaklandığında, onun raflardan beş altı kalın kitap çıkarıp masanın üzerine koyduğunu görmüştü. İlgili bir şekilde yaklaşarak, onun ne yaptığını izlemek istemişti. Yaşlı Bilge dudakları arasında bir şeyler mırıldanarak onun anlamayacağı şekilde kendi kendine kitapların ismini okuyordu.

Birkaç saniye sonra tozlu kitaplardan en kalınını ellerine almıştı. "Bu nedir?" diye Blake meraklı bir şekilde ona soru yöneltse de, cevabını alamamıştı henüz. Yaşlı Bilge kitabı araladığında kapak ve üzerinde kalan sayfaların ağırlığı masaya sert bir darbe indirerek, kitaplar üzerindeki tüm tozları havaya yükselmişti.

Blake tozdan dolayı rahatsız birşekilde öksürerek, sinirlenmişti.

"Artık ne aradığını söylesen diyorum!?"

Yaşlı Bilge buruşuk ellerini sayfadaki yazıların üzerinde gezdirirken, Blake yazıların latin alfabesi olmadığını fark etmişti. Bilge birkaç saniye tek bir cümlenin üzerinde parmaklarını sonuna kadar dolaştırmış ve başını kaldırarak Blake bakmıştı.

"Blake, o kızın Michael'ın ajanı olup olmadığını öğrenmenin tek bir yolu var. Fakat bunun için senden nefret etmemesi gerekir."

Blake tüm dikkatini, yaşlı bilgenin ağzından dökülen cümlelere odakladığında, onun ne diyeceğini çoktan biliyordu.

"Düşüncelerini okumak."

Cümlesinin ardından dudaklarına yayılan gülümsemesi ile tek bir noktaya dalmıştı. Ve dudaklarından sakin tonlamada çıkan birkaç cümle Yaşlı Bilge'nin de merakına neden olmuştu.

"Onun düşündüğü kişiymiş gibi davranacağım."

***

Karanlık tüm şehrin üzerinde hükmüne başlarken, saat gece yarısını gösteriyordu. Buz parçacıkları, tüm ıslak zemini adeta kırık cam parçaları kadar parlak bir şekilde süslerken, Blake sokaktaki lambaları tek bir bakışı ile birer birer söndürerek yoluna devam ediyordu.

Git gide Jade'in kokusunu daha çok yakında bir yerlerde hissediyordu. İki katlı bir villanın önünde durdurmuştu kendini. Etfafına baktığında, neredeyse tüm evlerin birbirine benzediği bir semtde olduğunu fark etmişti. Tüm evlere birkaç saniye göz gezdirdikten sonra gözlerini kapatarak kokunun peşinden ilerlemeye başlamıştı. İlerledikçe geride en az altı civarı ev bırakmıştı. Nihayetinde yedinci evin karşısında adımlarını yavaşlatabilmişti.

Göz kapaklarını usulca araladığıda, sert bakışları yüzünden eksik olmamıştı. Çevik bir haraketle beyaz villanın çıçeklerle süslü olan penceresine doğru yükselmişti.

İçerde gördüğü manzarayı birkaç saniye izlemeyi tercih ettiğinde, iki kişilikli yatakta uyuyan Jade'in üzerindeki saten kumaşı incelemişti. Görünüşe göre, orası bayağı sıcak olmalıydı. Bakışları ile pencereye odaklandığında yavaşça kendiliğinden açılan camın yukarıya kayması ile beraber, içeriye usulca girmeyi başarmıştı.

Birkaç adım ileriye doğru yaklaşarak yatağın kenarına oturmuştu.

Artık Jade'e çok daha yakındı. İnce uzun kemikli parmaklarını Jade'in kısacık saçları arasında narin bir biçimde dolaştırmıştı.

Öyle ki, Jade gözlerini araladığında, birkaç saniye onun soğuk tepkisiz bakışlarını şaşkın bir şekilde izlemişti. Daha sonra ise, yavaşça yerinden doğrulmuştu.

"Leo?" Gözleri dolmaya başladığında, yatağın örtüsünü sinirle avuçlamıştı. Ardından ise dudağını ısırarak gözlerini Blake'in gözlerine kenetlemişti.

Blake yüzündeki sinsi gülümsemeyle onun sorusunu onaylarcasına kafa sallamıştı. Her şey tam istediği gibi ilerliyordu. Jade artık etkisi altındaydı. Onun düşüncelerini okuyacaktı fakat, garip bir şekilde bunu beceremiyordu.

Birkaç saniye yine ona bakmaya başladığında, yüz kaslarını germişti. Yine denemişti ve yine becerememişti. Bu sefer gördüğü tek şey, Jade'in gözlerinden akan birkaç damlaydı. Bundan rahatsız olduğunda, yüzünü önüne doğru çevirmişti.

Birkaç saniye öyle bekledikten sonra, yüz kaslarını yeniden gererek derin bir nefesi ciğerlerine doldurup, kafasını Jade'e dönmüştü.

"Benden nefret ediyorsun."

Jade, onun son cümlesinden sonra ağlamasını durduramıyordu. Kaşları yukarıya doğru kıvrıldığında, ellerini Blake'in yanaklarına yerleştirmişti.

"Bir insan öldürdüğü kişiye neden benzer Blake?"

Blake onun gözlerine bir kez daha bakmıştı. Jade'in gözlerinde haps olduğu o an, aniden gözlerini kırparak geri çekilmişti.

Düşüncelerini okuyabiliyordu ve garip bir şekilde tamamı, sadece Leo ve onunla alakalıydı. Yani, Leo ve Blake ile. Bunun nedenini bir türlü bağdaştıramasa da, istemsiz bir şekilde bu kızla ilgili olan her şeyi merak etmeye başlamıştı. Düşüncelerini okuduğunda, özellikle Michael'la ilgili bir şey bulamadığı için, ani şaşırma geçirmişti. Ve aslında her şeyin nedenini o an fark ettiğini anlamıştı. Taşlar yerine oturuyordu, aslında Jade'in düşüncelerini okyabildiğini ve ilk başta neden okuyamadığını ve neden çelişkide kaldığını anlamıştı. Yaşlı Bilge'nin söyledikleri bir kez daha kulaklarında tekrarlanmıştı. "Bir insanın düşüncelerini okumak için, o insanın senden nefret etmemesi gerekiyordu."

Fakat, Jade hem nefret ediyor, hem de seviyordu.

Blake ona bir cevap vermek için dudaklarını araladığında, gözleri aniden kırmızılaşmıştı. Jade'in aldığı nefesin hızlandığını farkettiğinde, gözleri onun inip kalkan göğüs kafesine takılmıştı.

Jade ondan korkuyordu. Bu onun vahşi isteklerini ortaya çıkarmıştı. Ani bir şekilde Jade'in boynuna geçirmişti dişlerini. Kanını hiç durmadan tüketmeye başlamıştı.

Fakat, onun kanını emerken göz hizasına takılan bir kırmızı parıltı görmüştü...

Bir kolye ve en önemlisi ise, o kolyenin yanında duran iki kişinin fotografı.

Kaşlarını hafiften çattığında, Jade'i hızlı bir şekilde dudaklarından kurtarmıştı. Gözlerini çekemediği çerçeve içersinde olan fotografa, ardından ise kolları arasında baygın olan Jade'e dikkatlice bakmıştı.

Şaşkınlığı git gide artmış, Jade ile beraber aynı karede olan genc'e pür dikkat bakmış, dudaklarının arasından çenesine doğru akan kanın ardından birkaç kelime fısıldamıştı.

"Bana benziyor..."

-BÖLÜM SONU-

YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ EKSİK ETMEYİN CANLARIM SİZİN YORUMLARINIZ SAYESİNDE BEN HEVESLENİP YAZIYORUM. ÇOKÇA SEVİLİYORSUNUZ. (*3*) AYRICA YENİ  SOUNDTRACK'MIZI NASIL BULDUĞUNUZLA İLGİLİ YORUMLARINIZI ÇOK MERAK EDİYORUM FİKİRLERİNİZİ ALALIM EHEH ^.^ 

Continue Reading

You'll Also Like

12.8K 1.7K 25
Arkadaşımla kamp yapmaya giderken ormanda girmemem gereken yere girdim girmez olaydim
2.2M 216K 31
"Hoşuma gidiyorsun ama seni öldürürüm."
857K 35.7K 33
Maral orman yolunda kaza yapar, ve gözleriyle görmese inanamayacağı şeyler yaşar. Artık doğaüstü bir varlığın tutsağıdır... Bu varlık onu zorla tutup...
12.1M 517K 75
Jenna Collins Gizemli Kasaba'ya taşındığında olacaklardan habersizdir. Birçok yeni insan tanıyacaktır. Peki ya tanıdığını sandığı insanlar gerçekte ö...