VAMPİRİN GÖZYAŞLARI #Wattys20...

By mrsiceblue

42.6K 606 691

« 30 yaşındaki Jade 7 yıl önce paranormal bir şekilde öldürülen sevgilisinin katilini araştırırken bütün del... More

❝ TANITIM ❞
1. Bölüm "Mektup"
2. Bölüm - ''O'nu gördüm."
3. Bölüm - "Sen Kimsin, Nesin?"
4.Bölüm -"Karanlık kişilik"
6.Bölüm - "Bana benziyor..."

5. Bölüm - "Kolye"

4K 53 72
By mrsiceblue

                                      " BALDAN TATLI YENİ OKUYUCULARIMA:

Öncelikle sevgili yeni okuyucularım, sizin güzel yorumlarınızı dün gördüm Allahım!*-*

Yaptığınız her yorum beni benden aldı. Çoğunuza cevap yazsam da, bir çoğunuza cevap yazacak zaman bulamadım. Her gün arttınız gerçekten şu an Hikayem 150 den 1 hafta içine   400 oldu ve bunun için öncellikle @Vote_Yorum_Merkezi ailesine canı gönülden teşekkür       ediyorum. Beni hem muhteşem, emeğe değer veren okuyucularla ve aynın zamanda da       mükemmel yazarlarla tanıştırdığı için. Sizi çok seviyorum ve bana yazmam için bir kez daha cesaret verdiğiniz için çok ama çok teşekkür ederim beni nasıl mutlu ettiniz anlatamam. Yazdığınız yorumların birinde bile moralimi bozacak herhangi bir şey görmedim. Güzel insanlar, size çok teşekkür ederim gerçekten. Hikayeyi durdurmayı düşündüğüm halde devam etmemi sağlayan güzel okuyucularım gerçekten o değerli zamanınızdan birazını benim hikayeme ayırdığınız için çok ama çok teşekkür ediyorum. \(^.^)/ VE ÇOKTA ÖZÜR DİLİYORUM CANLARIM BÖLÜM GEÇİKTİRDİĞİM VE YORUMLARINIZIN TAMAMINA CEVAP VEREMEDİĞİM İÇİN ZATEN ÇOĞUNUZU DAHA DÜN GÖRDÜM VE BİR AN ÖNCE HİKAYEYİ TAMAMLAMAYA ÇALIŞTIM. HATALARIMI MARUZ GÖRÜN, SİZİN İÇİN ACELE ETTİM ÇÜNKÜ BİR AN ÖNCE SİZLERE TEŞEKKÜRÜMÜ SUNMAK İÇİN KIVRANIYORDUM.

HA BİR DE MESAJLARIMDAN BAHSETMEDİM.

MESAJ KUTUMA BAKINCA ŞOK OLDUM 35 MESAJ VE ONU BİLE ÜŞENMEDEN YAZAN MÜKEMMEL OLAN SİZLERDİNİZ. "EN SEVDİĞİM SENİN KİTABIN" DİYE MESAJLAR ATAN KİŞİLER KENDİLERİNİ ÇOK İYİ BİLİYOR VE BEN ONLARA BURDAN ÖPÜÇÜKLERİMİ YOLLUYORUM KOCAMAN KOCAMAN.

HİÇ BEKLEMEDİĞİM KADAR MUTLU ETTİNİZ BENİ NE DİYİM ALLAH RAZI OLSUN GERÇEKTEN ÇOK MUTLUYUM ŞU AN. UMARIM HEP BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSİNİZ, HER ŞEYİ GÖNLÜNÜZCE YAPMAYA ÇALIŞACAĞIMA SÖZ VERİYORUM."

Medyadaki müzikle beraber okuyunuz canlarım.

~ 30 - HAZİRAN - 2008 ~

- Leo'nun ağzından:

O gün çok anlamsızca soğuk, durgun gökyüzü ve şiddetli rüzgar vardı. Evet, ne kadar soğuk olabilirdi ki? Ama o ayda ilk defa bu derece şiddetli soğuk ile karşılaşmıştım. Yaz'ın en çok kış mevsimini andıran bir günüydü. Üzerime geçirdiğim gri paltomun yakalarından kavrayarak, adımlarımı önümde sabitleyerek ve kendimden emin birşekilde ilerliyordum. Yüzüme gelen rüzgarla, ağırlaşan gözkapaklarımın aralarından içeri sızan tozdan mı, yoksa adeta küçük taş parçalarından mı bahsetsem... o gün ilk defa bu derece üşümüştüm.

Aklımdaki soru işaretlerinden kurtulamamamın bir diğer nedeni vardı;

Bu gün yeniden o iki kadınlardan birisi beni aramıştı. Ses tonu ağlamaklıydı. Bunu her şekilde farketmek mümkündü. Sesinin titreyişi, iç çekişleri ve kurduğu garip cümleler.

Bana kızının bulunduğunu, artık yardımımı almak istemediğini söyleyerek telefonu kapatmıştı.

Ve ya kapatılmıştı.

Evet bundan emindim. O telefonu birisi kapatmıştı, neden? Demek ki tehtid aldı. Beynimi yoran soru işaretlerine cabası, Kafa tasımı delercesine bir yağmur başlamıştı bu sefer.

Rüzgar gitgide daha şiddetlenmişti. Gökyüzündeki kara bulutlar kendi köşelerini alırken, beyazları bir kenara iteklercesine gökyüzünün her yerini kaplamışlardı.

Bu manzaraya göz ucu ile baktığımda, aklım bir anlık Jade'e uçup gitmişti. O iyi miydi acaba? İçimde bir şeylerin ters gittiğine dair garip hisler oluşmuştu. Endişeleniyordum. O deli gene bir şeyleri gizlice araştırıp kendini de bu işe dahil eder diye korkuyordum. Ortalıkta güçlü ve tehlikeli bir seri katil vardı. Ama o kimdi?

Ona Jade ulaşmadan once ben ulaşmak zorundaydım.

~ G Ü N Ü M Ü Z ~

Göz kapaklarımı zorlukla araladığımda, önce bulanık gördüğüm şeyi daha net görebilmiştim. Gördüğüm ilk şey beyaz desenlerle süslenmiş bir tavan ve kenarlarından usulca dışarısını aydınlatan bir loş ışıktı.

"Leo'nun katili Blake." Sözler adeta kulaklarımda yüzlerce kez çınlamıştı.

Elimi yavaşça başımın üzerine koymuştum. Neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Rüya olduğunu düşünerek yavaşça yataktan doğrulmaya çalışmıştım. Dirseklerime ağırlığımı vermeye çalışırken rüya olmasını umduğum şey yine karşımda yer almıştı.

Ve evet, o Michael'dı.

Karşımda kapıya yaslanmış bir şekilde uyanmamı beklercesine izliyordu beni.

"Tanrı aşkına benden ne istiyorsun!? Buraya nasıl geldik!?" derken bir an kafama dank eden bir şey daha vardı. Ben orada bayılmıştım.

Bakışlarımı onun soluk benizine kaydırdığımda, dudaklarımı mutsuz bir şekilde büzmüş ve tek bir umut beklercesine ona sorumu yöneltmiştim.

"Bu rüya değildi değil mi?"

Kaşlarını sakin bir biçimde kaldırmış, kafasını onaylarcasına sallamıştı. Dünya başıma bir kez daha yıkılmıştı. Mutsuzluğum gözlerimden okunurken haraketsizce onu izlemiştim. Yanıma doğru yavaş ve kendinden emin adımlar atmıştı.

"Sana ne dediğimi hatırlıyor musun" Sorduğu soruya onaylarcasına kafamı sallarken, bir yandan da iyice allak bullak olmuştum. Etrafıma bakınarak bu odanın bana hiç tanıdık gelmediğinin farkına varmıştım. Benim bakışlarımdan anlamış olsa gerek veya düşüncelerim okuyabiliyor olabilirdi.

"Burası benim insanlarla irtibatta olmam için kullandığım bir ev. Rahatına bakabilirsin, endişelenecek bir şey yok." Gözlerimi ona yeniden çevirdiğimde dudaklarımı sinirli bir şekilde kıvırmıştım.

"Leo kendi kendini mi öldürdü!? Bu nasıl bir saçmalık!"

Sözlerimin ardından yüzünde beliren o bıkkın ifadesini keskinleştirmiş, adeta sözlerimi umursamazcasına, beni yine karma karışık edecek cümleleri birkaç kelimeye sığdırabilmişti.

"Blake katil diye damgalayamam ama, o bir vampir onun görevi ölmemek için öldürmek."

Olayları hatırlamam uzun sürüyordu. Yine aklıma onun beni kurtardığı an gelmişti. Şaşkınlıkla ona ve boynuma bakmıştım. Parmaklarımla hafifçe okşadığım anda mavi bir ışık etrafı sarmıştı. Endişelenerek " Bu da neyin nesi!?"derken yataktan seri bir şekilde doğrulmuştum.

Boynuma metal aynı zamanda üzeri mavi ve daha önce görmediğim göktaşı kadar rengarenk olan bir taşla süslenmiş haç vardı. Gözlerimi şaşkınca ona çevirdiğimde, ürkek bir şekilde ayağı fırlamıştım.

"B-ir dakika. Bunu sen mi taktın? Siz haçtan korkuyorsunuz ama!?" Karşımda kahkahalara boğulurken hızımı kesmeden sorularımı peş peşe sıralamaktaydım.

"Sen beni neden kurtardın!? Adımı nereden biliyorsun!?"

Gözlerime yine o mavi gözlerini dikmişti. Tanrım! Bunu yapmasından nefret ediyordum. Ne zaman öyle baksa, hipnotize edilmiş gibi oluyordum. Bir anlık sakinleşmeme neden oluyordu. Bu adam da ne vardı böyle.

"Adın, Jade Russel. Duygusal bir kişiliğin var, ama zayıf birisi değilsin. İstediğin her şeyin üstesinden gelebilecek kapasteye sahip, güçlü bir kadınsın. 30 yaşındasın, hayatını avukatlığına adamış birisin. Gözünden tek bir iğne kaçmaz. Bu güne kadar birçok başarıya imza attın kendi alanında. İnançlı, ruhsal anlamda çökük lakin, tuttuğunu koparan birisin. Zayıf noktan da ölen sevgilin işte. Yanılıyor muyum?"

O anın şaşkınlığı ile beni nasıl böyle tanıyabildiğini düşünürken, o benden önce davramıştı.

"Kalp atışların çok hızlı. Heyecanlanacak bir şey yok, ben senin zihnini okuyabilirim. Biz, okuyabilirz yani. vampirler."

Tabi ya, onlar yapabilirdi. Ben onlara ait bir sürü araştırma yapmıştım. Bunu nasıl atlayabildim ki.. Yine ona bir cevap veremeden kendi kendime söylenmiştim. Tanrı aşkına artık neye şaşıracağımı bile şaşırmış durumdaydım.

"Ha ayrıca haçtan korkmak mı? Haç bizim sembolik takımız. Ah şu insanların sırf çok satılsın diye yazdığı kitaplar.." gülümsemesi yüzüne yayıldığında iki yana sallamıştı başını.

Yüzümde kendimden emin ifademin belirmesini sağladığım an, aklımdaki düşüncelerimi bile netleştirip ona inanmış gibi yapacaktım. Leo'ya ulaşmanın başka yolu yoktu. Bu sefer güçlü olmayı seçecektim. Ona zayıf yönümü göstermemem gerekiyordu.

"Leo'yu Blake öldürdüyse, şüphesiz ki onu yok etmek için her şeyi yapacağım. Sadece emin olmak istiyorum. Bana yardım et!"

Gülümsemesi git gide daha da büyümüştü o beyaz yüzünde. Artık pis bir sırıtış mı desem...

"Düşüncelerini okuyabildiğimi unuttun mu?"

O an gözlerimi utangaç bir şekilde ondan kaçırmış, kaşlarımı çatarak cümleme sert bir biçimde girmek isterken, yine beni engellemişti.

"Ben kötü birisi değilim. Sana sevgilin sandığın kişinin aslında kim olduğunu ve sevgiline neler yaptığını kanıtlayacağım. Bu süreçte benim yanımda olman gerek Jade. Bu takıyı o yüzden sana verdim, diğer eşi de bende." Boynundan iki parmağı arasına aldığı haçı bana göstermiş ve sözlerine devam etmişti. "Dokunduğun an benimkine sinyal gelecektir. Benimle birlikte kötüleri ortadan kaldırmama yardımcı olacak mısın?"

Gözlerimdeki eminliliği ona yansıtmaya her türlü çaba sarfetmiştim.

"Sen bana sevgilimin katilinin kim olduğunu kanıtla, ben de sana yardım edeyim."

Yavaşça ellerimi avuçları arasına aldığında, istemsizce heyecanlanmış, bunu gizleyememiştim. Avuç içime dikkatlice baktığında, başını kaldırmadan gözleri ile yüzümü incelemişti. Gözlerinde anlam veremediğim şaşkınlık oluşunca, bunu gizlemek istercesine gülümsemişti.

"Artık evine dönme zamanı."

O, odanın penceresinden dişarıya çıktığında, ben avuç içime meraklı bakışlarla göz gezdirmiş ve ardından onu takip etmiştim.

Pencereden dışarıya baktığım zaman, insanları karınca gibi görmüş geriye doğru yürümüştüm.Yükseklik korkum yoktu ama bu derece yükseklik için gerçekten yürek yemem gerekiyordu. Yüzümdeki tedirginlik kendini elevermeden bir şeyler söylemem gerektiğini biliyordum. Pencerden aşağıya bir kez daha bakarak konuşmuştum.

"Ben normal taksi ile gidebilirim."

Pencereden içeriye tekrar geri girdiğinde, yüzünde masum bir ifade vardı. "Bunu çok seveceğine eminim." Sözlerinin ardından bana elini uzatmıştı, tutmamı istemişti. Tepkisiz bir şekilde gözlerine yine bakmıştım. Ne diyeceğimi bilememiştim ama beni ikna etmiş gibiydi.

Ona elimi vermiştim.

Çatı katında olduğumuzu yeni farkettiğimde, aşağı yukarı kırk küsür metrelik bir bina olduğunu düşünmüştüm. Soğuk rüzgar saçlarımızın dans etmesine sebep olurken, gözlerimde kendimden eminlik vardı. Sanki olacaklardan korkmuyor, olacak olan her şeyi dört gözle bekliyor gibiydim. Bir şeyler gerçekten de değişmişti. Leo gibi olma arzusu kasıp kavuruyordu beni. Ona ulaşmanın tek yolu vampir olmaksa bile, bunu yapabilirdim. O katil olamazdı. Burada karmaşık olan şeyler vardı. Sanki bir şeyler, beni bu karanlıkta kalmış olayların asıl nedenini aramaya iten sebepler vardı.

Gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Sıkıca belimden kavradığını hissettiğim an, rüzgarın daha çok hızlandığını, vücudumdaki adrenalinin yükseldiğini farketmiştim. Kalp atışlarım o kadar hızlıydı ki, adeta damarlarımdaki kan donmuş, kalbim kan pompalamaktan yorulmuş gibiydi. Garip bir şekilde hiçbir tepki vermemeye çalışırken, gerçekten bu sefer başarmış gibiydim.

***

Sabah olmak üzereydi. Blake yine şehrin en yüksek binalarından birinin çatı katından insanları izlemekte ve düşünmekteydi. Gökyüzünü aydınlatan koyu mavi bir sabah, neyseki ona zarar veremeyecek türdendi.

Halen yaşananların etkisi altında kalmış gibiydi.Her ne kadar belli etmese de, ona Leo diye hitap eden kızı gerçekten merak etmişti. Ölesiye nefret ettiği kişi, Michael neden o kızı korumuştu ve neden o kız kendisine ısrarla Leo diye hitap etmişti. Kafasını kurcalayan birçok şey vardı. İçinden bir sesler ona, o kızın Michael için özel birisi olduğunu hissettirmişti. Duyuları konusunda asla yanılmadığından emindi. Bu sefer daha çok kin doluydu gözleri. İnce ve uzun parmaklarının arasına geçirdiği sigarasını, avuçları arasında rüzgardan koruyarak yakmıştı.

"Zayıf noktanı yakaladım Michael, üzgünüm." Cümlesinin ardından sinsi gülümsemesi, dudaklarının arasından buhar şelalesinin çıkmasına neden olmuştu. Serçe parmağına taktığı sade ince metalden oluşan yüzüğü, onun tenine zarar veren ışınlardan koruyordu. Yavaşça burnuna yaklaştırdığı narin parmaklarının ardından gözlerini kapatmıştı.

"Jade.."

***

"Jade!" Kulaklarımı tiz bir ses doldurmuştu. Şaşkın bir şekilde kaşlarımı çatmış, penceremden içeriyi aydınlatan güneş ışığına zorlukla bakmıştım ki, bir anlık heryer karanlık olmuştu.

"Tanrım, Violet!"

Tabiki de bu benim deli arkadaşım Voilet'den başkası olamazdı. Kafamdaki tişörtü sinirli bir şekilde yüzümden çektiğim de, saçlarımın tamamı yüzüm kapatacak şekilde durmuştu.

"Sabahtan beri uyandırmaya çalışıyorum seni kızım. Ne uyudun be, yarım gün oldu!"

Ne? yarım gün mü demişti o!? Bir anlık gözlerim irice açılmış, o an tüm yorgunluğumun yok olduğunu farkettmiştim. "Bütün bunlar rüyamıydı?" Sesli bir şekilde söylediğim cümlenin ardından Violet'ın tuhaf bakışlarına maruz kaldığımı görmüştüm. Yerimden sıçrayarak kıyafetlerimi aramaya çalışmıştım.

"Hey, hey dur bir dakika bekle. Ne rüya mıydı?"

Onu duymazdan gelerek, üzerimdeki siyah beyaz desenli pijamalarımla merdivenlerden aşağıya hızla inmiştim. Önce, saate göz ucu ile bakmış, saatin dokuz olduğundan emin olduktan sonra garip bir şekilde evde dolanıp, olanları kafama birkez daha oturtmaya çalışmıştım. Rüya olup olmadığını anlamamanın bir yolu olmalı diye düşünürken, görüş açıma annem takılmıştı. O an yerimde donup kaldığımda, göz göze idik. Şaşkın bir şekilde ona bakarken, yüzümde herhangi bir kin yoktu. Bana pişmanlıkla dolu gözlerle bakıyor ve üzüntüsünü her şekilde belli ediyordu o an. Gözlerimle etrafı hızlı bir şekilde gezindikten sonra, boğazımı temizlemiştim.

"Günaydın."

Onun da bana cevap vermesini beklerken göz ucu ile ona bakıyordum ki, dikkatimizi Violet'ın hızlı adımlarının gürültüsü dağıtmıştı.

"Bu ne Jade?"

Annemle birbirimize şaşkınca baktıktan sonra ona bakmıştık. Violet yaklaştıkça ve elindekini daha yakından gördükçe, şaşkınlığımı ele veren gözlerim git gide daha da büyümüştü.

Violet, dün Michael'ın verdiği kolyeyle bize doğru meraklı bakışlarla yaklaştığında, onu ağzı açık bir şekilde seyrettikten sonra kendi kendime kekeleyerek fısıldamıştım.

"H-epsi gerçekti.."

                                                                        -BÖLÜM SONU-

#DİPNOT: Jade Russel(Jeyd) Blake ise (Bleyk) diye okunuyor. Bazı tatlı okurlarım bunların açılımını yapmamı istemiş. :) -mrsiceblue

YORUM VE VOTELERİNİZİ EKSİK ETMEYİN CANLARIM SİZİN YORUMLARINIZ SAYESİNDE BEN HEVESLENİP YAZIYORUM.<3


Continue Reading

You'll Also Like

149K 4.3K 26
"Her şey Fransa'ya taşınmam ile başladı."
128K 16.3K 30
Ben Gül Rosealine. Mükemmel bir hayata, mükemmel bir işe, mükemmel dostlara ve mükemmel bir aileye sahiptim. Ta ki, en yakın arkadaşım Neşe Sandra il...
78.1K 8.7K 17
Kim Taehyung kutsal kanını yıllardır uyuyan vampire vermiş ve en büyük günahı işlemişti... "Beni damarlarındaki şarapla uyandırdın. Şimdi şarabının s...
2.6M 123K 47
"Bir şey söylemeyecek misin?" Aidan'ın bunu demesiyle gözlerimi ona çevirdim. Gözleri kırmızıya dönmüştü. Söyleyeceğim sözcüklerin harfleri birbirine...