İŞARETSİZ

By OguzGok99

429K 36.3K 5.6K

Yıllar önce,Pasifik okyanusunun bilinmeyen köşelerinde başkanlığını Victor Morcam'ın yaptığı Morcam Adası kay... More

GİRİŞ: Bir yaşam Bir ölüm
Bölüm 1: Davetsiz Misafir
Bölüm 2: Ayak Sesleri
Bölüm 3: Pişmanlık
Bölüm 4: Sisli Gece
Bölüm 5: Kıyı Pazarı
Bölüm 7: Sahil Evleri
Bölüm 8: Geçmişle Yüzleşme
Bölüm 9: Gerçeklerle Yüzleşme
Bölüm 10: Siyah Eldiven
Bölüm 11: Yolculuk Partisi-1
Bölüm 12: Yolculuk Partisi-2
Bölüm 13: Zorlu Yolculuk
Bölüm 14: Korkularla Yüzleşme
Bölüm 15: Ölüm Girdabı
Bölüm 16: Şiddetli Dalgalar
Bölüm 17: 4.Bölge
Bölüm 18: Ormandaki Meşale
Bölüm 19: Yasak Ruhlar Ormanı
Bölüm 20: Özgürlük Kartları
Bölüm 21: Görkemli Şölen
Bölüm 22: Ruh Saflama
Bölüm 23: Ağaç Evler
Bölüm 24: Gece Yarısı Eğlencesi
Bölüm 25: Sıcak Yuva
Bölüm 26: Beklenmedik Sürpriz
Bölüm 27: Evercus Tılsımı
Bölüm 28: Thalesiandrea Mezarlığı
Bölüm 29: Akrep Dövmesi
Bölüm 30: Drexanian Laneti
Bölüm 31: Huzur Şelalesi
Bölüm 32: Karanlık Kaçış
Bölüm 33: Tehlikeli Tesadüf
Bölüm 34: Anne-Bebek Bağı
Bölüm 35: İlk Karşılaşma
Bölüm 36:Yastık Kavgası
Bölüm 37: Çikolata Kasesi
Bölüm 38: Zihin Kontrolü
Bölüm 39: Ölümcül Hata
Bölüm 40: Lunapark Anısı
Bölüm 41: Acımasız Plan
Bölüm 42: Parçala,Anlaşma ve Son
İŞARETSİZ 2- Sessiz Tılsım
Geçmişle Sözleşme 1
Geçmişle Sözleşme 2
Geçmişle Sözleşme 3
Geçmişle Sözleşme 4
Geçmişle Sözleşme 5
Geçmişle Sözleşme 6
Geçmişle Sözleşme 7
Geçmişle Sözleşme 8
Geçmişle Sözleşme 9
Geçmişle Sözleşme 10
Morilda'nın Anlaşması
Gölge Engeli

Bölüm 6: Gerçek Arkadaş

15.8K 1.2K 90
By OguzGok99

Ondan daha güçlü olabilirsin. Ya da daha hızlı...Ama şunu unutma: Hırs, onu tehlikeye dönüştürür.

Bölüm 6

Parçalara ayrılan siyah-beyaz şeritler uzun yolculuğunun ardından Elena'yı tekrar birleştirip onunla birlikte değişen konumunu oluşturmakla meşgulken susuzluk, Elena'nın boğazını yakıyor; zamanla şiddetini bir basamak daha arttıran rüzgarlar ise kızın ellerini ilk defa bu kadar şiddetli titretiyordu.Uyanma vakti işaretsiz.

Elena, ciğerlerini dolduran soğuk hava ile birlikte gözlerini tereddüt ederek araladığında onları bulutların arkasına saklandığı halde ışıklarını yaymaya çalışan Dolunay karşıladı. Kaç saat uyumuştu?

Dolunay'ın sorumluluğunu yerine getirmekte bu kadar kararlı olması, Elena'ya soracağı esas soruları es geçtirip içinde bulunduğu ortamı kısa bir süre unutmasını sağlasa da Elena'nın şu anda onun ışığına fazlasıyla ihtiyacı vardı. Bu karanlıkta hiçbir şey göremiyordu. Nerede olduğunu bilmiyordu.

Omuzlarını hissetmeye başladığında derin bir iç geçirerek ayağa kalkmaya karar verdi. Sonuçta burada böyle beklemeye devam edince bir şey değişmeyecekti.

Kalp atışları düzene oturduktan sonra kalkmak için elleriyle yerden destek alıyordu ki bir şey dikkatini çekti.

Elleri çamur kaplı zemine iki tarafından zincirlenmişti. Karanlığın etkisi ve zincirin çamura bulanması sebebiyle onu buraya sabitleyen şeyin renginin ne olduğunu anlayamasa da aklıbaşında bir insan olduğu düşünülünce zincirin fazlasıyla sağlam olduğunu söyleyebilirdi.

Titremesi mantıklı düşünmesinin önüne geçtiği için bunun kötü bir şey olduğunu geç idrak etti. Kendine gel Elena.

Uzun zamandır onu ele geçirmeyen klostrofobi kendisini göstermeye başladığında bir şey bulmak umuduyla karanlığa alışan gözleriyle bulunduğu ormanı inceledi.

Etrafı ağaçlarla çevrili; boş,geniş ve yuvarlak, çamurla kaplı bir alanın tam ortasında ellerinden zincirlenmiş bir şekilde uzanıyordu. Bu normal bir şey değil Elena.

İç sesini dinlemekte zorlansa da aklına yine o soru takıldı: Buraya nasıl gelmişti? Ayrıca bu zincirleri ona kim takmıştı? Soracak bir sürü soru vardı. Fakat bunların cevabını aramak yerine öncelikle buradan kurtulmaya bakması gerekiyordu. Aferin Elena.

Zincirlerin uzunluğuna ve sağlamlığına bakmak için ellerini kaldırmaya çalışıyordu ki hiçbir şekilde hareket ettiremediğini fark etti. Zincirler düşündüğünden daha ağırdı.

İçinden lanet okuduktan sonra ellerini hareket ettirmeden bacaklarını katlayarak doğrulmaya çalıştı. Yapabilirsin.

Büyük uğraşının sonucunda bağdaş kurmayı becerip derin bir oh çekerken sırtı soğuk bir engele çarptı. Tereddüt ederek onu meraklandıran şeyin ne olduğuna bakmak için kafasını döndürdüğünde bunun bir mezar olduğunu anladı. Mezar?

Üzerinde birbirinden farklı mitolojik işlemelerin olduğu rengi solmaya başlayan beyaz mezar, pürüzlü yüzeyleri dışında güzelliğini yitirip kararmaya ve küflenmeye başlamıştı. İşlemeler gerçekten harikaydı ama şu anda bunları düşünecek zaman değildi. Kontrolünü kaybetmemek için dilini ısırdı. Bu acı dikkatinin dağılmasını engelleyebilirdi.

Bilmediği bir hayvanın dışkısı ile birlikte kusmuk kokan hava, tüylerini ürpertmeye devam ederken güçlerini kullanarak zincirleri kırmaya karar verdi. Ama en son yeterli enerjisinin olmadığını hatırlıyordu. Bayılmıştı.Ya güçlerini kullandıktan sonra tekrar bayılırsa? Bu ihtimali de düşünmek gerekiyordu.

Denemekten bir zarar gelmez Elena. Güçlerini kullanmayıp bu şekilde kalmaya devam edersen de muhtemelen bayılacaksın.

Sol tarafı haklıydı. Bu soğuğa daha fazla dayanabileceğini zannetmiyordu. Küçüklüğünden gelen bir alışkanlığı yüzünden soğuktan her zaman nefret ederdi. Bu yüzden deneyecekti.

Çok geçmeden gözlerini kapattı ve zincirlere odaklanıp onların kırıldığını hayal etti. Onları parçalayabilirsin. Güçlerin her türlü tehlikeye karşı damarlarında hazır olarak bekliyor.

Yalancı.

İç sesiyle konuşurken geçen yolculuğunda ona eşlik eden baykuş ve kurt seslerini yerini çakal seslerine bıraktığını fark etti. Bu öncekiler kadar rahatlatıcı değildi. Ayrıca sesler fazla uzaktan gelmiyordu.

Dikkatli bir şekilde dinledi.

Bir dakika! Seslerin sahipleri zaman geçtikçe daha da yakınlaşıyordu. Yani...acele etmesi gerekiyordu.

Sakin ol! Sakin ol! Şimdi bunları düşünme. Sadece zincirleri kırmaya konsantre ol.

Derin bir nefes alarak zincirleri kırmak için ellerini açıp kapattı. Güçlerini kullanma şeklini kendisi oluşturmuştu ve bunun işe yarayacağını düşünüyordu. Gözlerini açıp etrafı tararken zincirlerin kırılmasını bekledi. Ne yazık ki hiçbir şey değişmemişti. Kıramamıştı. Kahretsin!

Sağ ve sol tarafı varlığını korusa da güçleri? Güçleri hiç yokmuş gibi köşelerine çekilmişti. Size ihtiyacım olduğunda ortadan kaybolmak zorunda mısınız?

Kendini rahatlatmak için bir şeyler mırıldanmaya başlıyordu ki karşısındaki -50 metre uzaklıktaki- ağaçların ağaçların arasında bir hareketlilik olduğunu gördü. Sadece göz yanılması Elena.

Daha iyi görebilmek için gözlerini kıstı. Hareketliliğin ne olduğunu gördüğünde görmemeyi diledi. Gözleri tekrar büyüdü. Misafirleri-ki durumu düşünülünce aslında kendisi misafir oluyordu- kendilerini gösterme cesaretini gösterip ona doğru yaklaşıyordu. Kaç tane çakalın olduğunu saymadığı sürü, çığlık atan Elena'yı fark edince ona doğru koşmaya başladı.

Hadi...Hadi...Ortaya çıkın. Size ihtiyacım var. Beni yüzüstü bırakmayın

Sağ tarafını uyandırmaya çalışsa da sonunda yeterli enerjisinin olmadığına kanaat getirmişti. Buradan kendi imkanlarıyla kurtulması gerekiyordu. Ama nasıl?

Zaman geçtikçe aralarındaki mesafeyi kapatan çakallara baktığında ona yaklaşan şeylerin çakal olmadığını gördü. Çakal değil miydi?

Onların ne olduğunu anlamaya çalışırken korkusu hiç yokmuş gibi bedenini terk etti. Ona yaklaşan şeyler bir hayvan da değildi.

Elena'ya doğru koşan şeyler: Dört ayağının üzerinde koşan, başsız, kalın kürke sahip birer yaratıktı. Vücutları normal çakallardan 2 kat daha fazla genişliğe sahip bacakları hiçbir hayvanda görmediği kadar daha kaslıydı.

Elena faydası olmayacağını bildiği halde attığı çığlıkların şiddetini arttırdı.Çığlıkları ormanı yine doldururken üzerinde oturduğu toprak zemin sallanmaya başladı. Ne oluyordu? Bu iyiye işaret değildi.

Kısa süre sonra ayaklarının altında bir sıcaklık hissetti. Sıcaklık damarlarında dolaşan kanın akışını hızlandırırken titremesinin önüne geçti. Yaratıkların uzaklaştığını gördüğünde kurtulduğunu düşünüyordu ki her tarafını kirleten çamurlar kaynağının nereden geldiğini bilmediği bir su ile ıslanarak yumuşadı.

Yumuşayan çamurlar hiç vakit kaybetmeden de bataklık gibi Elena'yı içine çekmeye başladı. "Hayır!"diye bağırdı Elena bacaklarının zincirlerle birlikte emildiğini hissedebiliyordu. Çırpınmaya başladı ama bu toprağı daha da hızlandırdı.

Toprak onu tamamen içine çektiğinde gözlerini açmaya çalıştı. Nefes alamıyordu. Ciğerleri her nefes alışında soğuk hava yerine toprakla dolmaya başlayınca gözlerini açmaktan vazgeçip kendini ısrarcı olan ölümün ellerine bıraktı.

"Anneciğin seni bekliyor bebeğim."

Çığlık atarak uyanırken gördüğü kabusu unutmak için kafasını sağa ve sola salladı. Az önce ölümü hissetmişti. Biran için gerçekten de öldüğünü sanmıştı.

İstemsiz olarak yumruk yaptığı ellerini serbest bıraktığında tırnaklarının izlerini avuç içinde bıraktığını gördü. Bu onun gerçek dünyaya dönmesi için yeterli olmuştu.

Kendine geldiğinde gözleri telaşlı bir şekilde normal görevini yerine getirmekle meşgulken evinde olduğunun farkına vardı. Evinde miydi? Yoksa Judas Elena'yı evine kadar taşımış mıydı? Yok artık.

Kafasını kaldırıp üzerine örtülmüş battaniyeyi koltuğun kenarına doğru atarak oturdu. Battaniyeyi Judas'ın örtmüş olması imkansızdı. Alnında biriken terleri alışkanlığı haline gelen eldiveni ile silmek için elini kaldırıyordu ki eldiveninin yerinde olmadığını gördü. Kalp atışları hızlanmaya başladı.

Burada ne haltlar dönüyordu?

Bu sefer heyecanın ve korkunun onu ele geçirmesine izin vermeden evinde bir değişiklik olup olmadığını anlamak için ayağa kalktı. Burası onun eviydi. Burada kimse ona bir şey yapamazdı. Bulunduğu odada-salonda- tam bir tur attıktan sonra Judas'ın şöminenin önünde uyuduğunu gördü. Evet..şu anda tek farklılık şöminenin kuvvetli bir şekilde yanıyor olmasıydı. Kesinlikle evinde Judas ile kendisinden başka biri vardı. Şömineyi kim yakmıştı? Yoksa...?

Sorusunu tamamlayamadan mutfaktaki davetsiz misafiri tarafından birtakım sesler geldiğini duydu. Tamamlanmayan sorusunun cevabını alabilmek için oluşabilecek her türlü tehlikeye karşı önlemlerini alarak tabak-çanak seslerinin geldiği mutfağa doğru ilerledi. Korkma Elena. Yüksek ihtimalle Lucas'tır.

Ben de ondan endişeleniyorum zaten. Başka birisinin olmasına imkan yok.

Mutfağa ilerlerken girmeden önce onu karşılayan koku gerçekten harikaydı. Birisi evinde yemek yapıyordu. Büyük annesi öldükten sonra daha önce kimse bu evde yemek yapmamıştı.

Mutfağın kapısına geldiğinde derin bir nefes alarak adımını attı. Mutfağa geçti. Ve beklediği gibi Lucas ile karşılaştı. Burada ne işi vardı bunun? Lucas elindeki kahverengi saplı bıçakla domatesleri doğrayıp arada sırada tezgahın üzerine kurduğu küçük tüplü fırının üzerindeki tencereyi karıştırıyordu. Lucas'ı bu şekilde gördüğüne şaşırdı." Lucas?"dedi elinde olmadan şaşkınlığını belli eden sesiyle."Burada ne yapıyorsun?"

 Hep aynı soruları sormak zorunda mısın Elena? Biraz klasikten uzaklaşıp farkı sorular sormayı denesen?

Kes sesini sağ taraf.

Lucas, Elena'yı fark ettiğinde her zaman yaptığı gibi koca bir tebessümle ona doğru döndü." Uykucumuz uyanmış. Sana da selam Elena." Doğradığı domatesleri Elena'nın daha önce kesinlikle görmediği ve onun olmadığı yeşil bir kaba aktarıp tüpün altını kapattı.

Elena kaşlarını çatarak sorusunun cevabını vermeyen Lucas'a doğru yürüdü."Yemek mi yapıyorsun?" 

Hayır. Yemek yapılan odada hayali arkadaşlarıyla evcilik oynuyor.

Sen de kes sesini sol taraf. Komik değilsin.

Lucas, Elena'yı görmezden gelerek zıplamalar eşliğinde kapının önüne dizdiği poşetlere doğru yürüdü."Cevabını bildiğin soruları neden soruyorsun?" İlk sıradaki poşeti açıp içinden 5-6 tane havuç çıkardı.

Lucas onun için alışveriş mi yapmıştı?

Lucas haklı Elena. Şaşkınlığını dile getirmek için cevabını bildiğin soruları bırakıp asıl önemli soruyu sorman gerekiyor.

İç sesi, olgunluğunu her zamanki gibi koruyordu.

Havuçları büyük bir hızla rendeleyen Lucas'ı izlerken ayağına dolanan poşet engellerini geçti."Neden bana yardım ediyorsun?" Bileğinde eldiven olmadığına göre Lucas onun işaretsiz olduğunu anlamış olmalıydı. İşaretsiz olduğunu anladığına göre de ona yardım etmemesi gerektiğini biliyor olmalıydı.

Lucas rendelediği havuçları da yeşil kaba boşaltıp çekmeceden aldığı tahta kaşıkla kabı karıştırdı."Çünkü sen bana yardım etmiştin. Değil mi?"Tüpü kapattı. Ciddileşti." Sen benim ilk gerçek arkadaşımsın Elena. Yani İşaretsiz olman benim için farklı olduğun dışında bir şey ifade etmiyor." Göz kırptı."İletişim kurduğum ilk işaretsizsin ki bu da seni hayatımdaki diğer ilkler arasına koyuyor." Elena, Lucas'a inanmak istese de yaptığı açıklama ona inanması için yeterli olmamıştı. Dikkatli davranacaktı.

Lucas'a işinde engel olmamak için biraz geriledi."Ama işaretsizler öldürülmek zorunda. Bunu bilmen gerekiyor ki zaten Marcus'un oğlusun. "

Lucas, duvara asılmış tahta dolaptan yassı tabakları alarak tezgaha koydu." Benim için bir sorun yok. Bana göre sizin de güçleriniz dışında bizden bir farkınız yok. Neden sizi bu kadar ayrı görüyorlar ki?" Şakayla karışık içinde biraz ciddiyet barındıran son cümlesi aralarındaki gerginliği kırarak Elena'yı gülümsetmeye yetmişti.

Rahatladı."İşaretsizlerin güçleri olduğunu nereden biliyorsun?"

Kaptaki, Elena'nın salata olduğunu anladığı karışımı tabaklara paylaştırırken Elena'ya bakarak tekrar göz kırptı."Bunu herkes biliyor Elena. Kaç tane işaretsizin öldürüldüğü hakkında bir fikrin var mı?"

Öldürülen işaretsizleri duyunca Elena'nın midesi ekşidi." Hayır." Konuyu değiştimek için bir şeyler düşündü ama aklına hiçbir şey gelmedi. "Teşekkür ederim Lucas. Sen olmasaydın muhtemelen..."Devamını getiriyordu ki "Önemli değil."diye sözünü kesti Lucas.

Tüpün üzerindeki kazanı alıp daha önce hazırladığı kaselerin yanına götürdü. Mantarlı çorba mı yapmıştı? Koku öyle olduğunu söylüyordu.

Lucas çorbayı kaselere koyarken Elena'ya doğru döndü."Baksana. Bana yardım etsen hiç fena olmaz."

Elena gülümsedi ve ona yardım etmek için salata dolu tabaklarla birlikte çorba kaselerini masaya dizdi. Yemek yapmak...Lucas'tan beklemediği bir şeydi bu.

"Yemek olarak tek yapabildiğim bu çorba.Çünkü bunu seviyorum."Lucas onu duymuş gibi sessizliği bozarken poşetlerden aldığı ekmeği dilimlemeye çalışıyordu.

Elena masayı karşılıklı yiyebilecekleri şekilde yerleştirdi."Bunu yapman da beni şaşırttı."

Lucas dilimlediği ekmekleri de Elena'nın yine görmediği bir ekmekliğe koyarak masaya doğru yürüdü."Bana doğruyu söyle Elena. Gözünde hiçbir şey yapamayan yararsız biri miyim?"

Kafasını salladı."Hayır. Senin hakkında hiçbir zaman böyle düşünmedim. Sadece biraz fazla şımarık geliyordun gözüme. Ama yanılmışım." İleri gidiyorsun Elena. Bu kadar samimi olmaman gerekiyor. Korkarım ki yakında her sırrını söylemeye başlayacaksın.

Sana sesini kesmeni söylemedim mi sağ taraf? Yaptığın şeyi unutmuş değilim.

Lucas Elena'nın karşısına oturduktan sonra geriye yaslandı ve ikisi de çorbalarından bir kaşık alarak sıcaklığını korumaya devam eden çorbayı içmeye başladılar.

*****

"Neden sürekli bayılıyorsun?" Lucas kasesindeki son kaşığı da içtikten sonra kasesini yıkamak için ayağa kalktı. Musluğa doğru ilerledi.

Elena bu sorunun cevabını verip vermemek arasında gidip gelse de daha fazla dayanamayarak her şeyi Lucas'a anlatmaya karar verdi."Güçlerimi kullanmam için enerjiye ihtiyacım var. Enejim olmadığı durumlarda güçlerimi kullanırsam ,ki bunu bu aralar fazlasıyla sık yapıyorum, vücudum yeterli enerjisi olmadığı için kendini devre dışı bırakıyor."

Lucas elindeki süngeri sabunlayarak musluğun suyunu açtı."Anladım. Peki hiç işaret yaptırmayı denedin mi? Böylece kimse senin işaretsiz olduğunu fark etmezdi. Güçlerini kullanmana gerek kalmazdı. Ayrıca rahat bir şekilde yaşamanı sağlardı.''

Şaka yapıyorsun Lucas?

Çorbasını içmeye devam ediyordu. Lucas gerçekten bu konuda,yemek yapmakta, yetenekliydi."Denedim. Ama vücudum onu kabul etmiyor. İşaret çok kısa sürede siliniyor."

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"Lucas yıkadığı kaseyi ve kaşığı kuruladıktan sonra eski yerlerine koydu. Elena'ya döndü.

Elena kaşığı kasenin yanına bırakıp geriye yaslanarak kollarını göğsünde birleştirdi."Bilmiyorum böyle yaşamaya devam edeceğim sanırım."

"Herkesten saklanarak yaşayamazsın Elena. Hem...hem daha çok gençsin önünde yaşayacak güzel bir hayatın var."

Elena umursamıyormuş gibi omuz silkti."Başka ne yapabilirim ki? Ben de böyle olmasını istiyor muyum sanıyorsun?" İstemiyordu. O da diğerleri gibi rahatça insanların arasına karışıp dolaşmak, parklarda yürüyüş yapmak, Judas ile birlikte daha farklı yerleri keşfetmek istiyordu.

Lucas bir şey düşünüyormuş gibi bekledikten sonra gözleri parladı."Sana bir şey söyleyeceğim ama hemen heyecanlanma. Bir tane cadı tanıyorum. Beni küçükken ölümcül bir hastalıktan kurtarmıştı. Belki o bunun bir çaresini biliyor olabilir." Elena'ya baktığında yüz ifadesinin değişmediğini gördü.

"Şifacı adaları dışında cadılık yasak değil mi?" Ciddi misin Elena? Aklına takılan soru bu mu?

Lucas evet anlamında kafasını salladı."Evet.Yasak ama O cadı benim hayatımı kurtardığı için babam yaşamasına izin verdi." Elena biraz umutlansa da bu umudunun hayal kırıklığına dönüşebileceğinden korkuyordu. Bu yüzden umutlandığını fazla belli etmedi.

"Sence bir şeyler yapabilir mi?"

Lucas masaya doğru yürüyüp sandalyesini ters çevirdi ve oturarak Elena'ya baktı. Onun Elena'dan daha çok heyecanlandığı gözlerindeki ışıltıdan belliydi."Bilmiyorum ama denemekten zarar gelmez değil mi?" Elena kararını vermişti: Lucas gerçek bir arkadaştı.

Continue Reading

You'll Also Like

162K 7.1K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
10K 1K 34
5 kitap olacak Gölge Şehri serisinin ilk kitabı :) Sıradaki kitaplar: Gündoğumu, Gündüz, Günbatımı ve Gece. **** Her insan gölgesiyle doğar, onunla b...
262K 23.1K 43
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
20.9K 1.7K 200
RAHMAN VE RAHİM OLAN RABBİMİZ(CC) ADIYLA...