Gülümse Bana

By fndbyk

109K 4.3K 314

Nisan, liseden beri birlikte olduğu sevgilisi Kerem'le evlenme hayalleri kuran bir üniversiteli. O hayal kura... More

GB - 1
GB - 2
GB - 3
GB - 4
GB - 5
GB - 6
GB - 7
GB - 9
GB - 10
GB - 11
GB - 12
GB - 13
GB - 14
GB - 15
GB - 16
GB - 17
GB - 18
GB - 19 Sezon Finali

GB - 8

4.9K 207 9
By fndbyk

Yeni bölüm nihayet geldi. Ramazanda bizim için zor olduğundan, aslında üşendiğimizden dün yeni bölüm gelemedi. Tek yaptığımız toplamadığımız yataklarımızda kitap okumaktı. İtiraf ediyoruz. :)

Mete~

Kendimi son anda ağacın arkasına saklayabilmiştim. Az kalsın Nisan'a yakalanıyordum. Onu takip ettiğimi anlarsa benimle asla konuşmazdı. Bunu göze alamazdım. 

Biraz bekledim. Onun dönüp bakmayacağını biliyordum ama yanındaki kız sürekli benden tarafa bakıyordu. Bir kez daha o kıza yakalanırsam kurtuluşum olmayacaktı. Tamam güzel kızdı. Sarı saçlı, yeşil gözlüydü ama ben sarışınlardan hoşlanmazdım. 

Ağacın arkasından başımı biraz uzatıp onlara baktım. Uzaklaşmışlardı ama hala görüş alanımdaydılar. Eğer ortaya çıkarsam kız beni kesin görürdü. Biraz daha uzaklaşmalarını bekledim. Onları takip ederken dikkat çekmemem gerekiyordu. Birinin beni ispiyonlamasını istemezdim. Okuldan çıktıkları sırada bende ağacın arkasından çıktım. Onları kaçırmamak için sık adım atıp devam ettim.

Görebildiğime göre kız sürekli konuşuyordu. Bu ilginçti ama Nisan'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Kız her kimse onu şimdiden sevmiştim.Deneyimlerime göre Nisan'ı gülümsetmek o kadar kolay bir şey değildi. Ama bu kız bunu başarmıştı. Nisan inanılmaz enerjik görünüyordu. İkisinin neşeli hallerine kendimi o kadar kaptırmıştım ki Nisan'ın evine geldiğimizi fark edememiştim.

Kendimi toparlayıp bir binanın arkasına saklanıp eve girmelerini bekledim. Eve girdiklerinde aklımdaki tek düşünce kızın gitmesini bekleyip beklememekti. Acaba kız varken gitsem Nisan ne tepki verirdi? Kızardı ama belli etmezdi. Bu iyiydi, kız evdeyken gitmeliydim. Hem oldukça mutlu görünüyordu. Belki bu mutluluktan bana da bir parça gösterebilirdi. 

Aradan çıkıp eve doğru yürümeye başlamıştım ki bir çocuk sesi beni durdurmuştu. Tanıdık bir sesti bu, kardeşimdi.

"Seni babama söyleyeceğim!" Bilmiş bir şekilde ona baktım. "Neden söyleyecekmişsin? Ne yaptım ben?"

Pis pis sırıtp soğuk gözlerle beni süzdü. Onun bu bakışlarından hiç hoşlanmazdım. Onu sevmeme rağmen bu halleri onu benden uzaklaştırırdı. Aslında o ailemizin en zeki üyesi sayılabilirdi. Bazen olayları korkutucu derecede derin anlamlarıyla algılayabiliyor ve bizi şaşırtıyordu. Ayrıca lanet velet şehrin içinde kimse olmadan kafasına göre dolaşıyor ve kaybolmuyordu. 

"O kızı izliyorsun hemde okula gitmiyorsun."

"Bunu nereden biliyorsun? Demek ki sende okula gitmedin bücür. Bence kendinide riske atma."

Gömleğimin kolunu tuttu -boyu ancak orayı tutmaya yetiyordu-. Kaşlarını çattı.

"Ben bücür değilim!" diye söylendiğinde alaycı bir şekilde onu süzdüm. "Emin misin?" dediğimde beni boğmak istermişçesine gözlerime bakıyordu.

"Babam yaptıklarını öğrenince yine o sevgili oğlu olabilecek misin bakalım?"

Güldüm. Kardeşimi kendime ne zaman düşman etmiştim? Lanet olsun, ailem yüzünden özel hayatım olmuyordu.

"Bücür bu söylediklerin çok saçma. Doğrusunu sende bende iyi biliyoruz."

Ellerini yumruk yapıp hırsla bana baktı.

"Bana bücür deme! Babamın gözünde hep sen iyisin, benimle ilgilenmiyor. Onlar için önemli olan sen ve evli ablam."

Ona ters bir bakış attım. Ablamın bu konuşmada yeri yoktu.

"Ablamın bu olayla bir ilgisi yok, anladığıma göre sorunun benimle Efe."

"Evet bu yüzden babamın gözünden düşmen için bütün gerçekleri anlatacağım."

Umursamazca omuz silktim. Anlatmayacağını biliyordum.

"Peki anlatınca senin eline ne geçecek?"

Bunu çoktan düşündüğü yüzünden belliydi. Sinsice gülümsedi. "Sen ikinci sıraya düşeceksin. Babamda işlerin hepsini bana bırakacak. Seni de işe almayacağım."

Ufak bir kahkaha atıp dizlerimin üstüne çöktüm. Kollarından tuttum.

"Eğer bu kadar istiyorsan bütün işleri sen devralabilirsin. Ben istemiyorum."

"Gerçek mi?"

"Valla."

"Sana güvenmiyorum. Kusura bakma."

"Anlat öyleyse babama. Akşama görüşürüz."

O şaşkınca bakarken ben Nisan'ın evine doğru yürümeye başlamıştım.. Gerçekleşmeyecek şeylere kafa yormaya gerek yoktu.

+++

Kapıyı çalıp açılmasını beklerken bütün umudum Nisan'ın kapıyı gülümseyerek açmasıydı. Ama umduğum gibi olmamıştı. Kapıyı Nisan'ın arkadaşı açmıştı. Hayal kırıklığına uğramıştım. Dışa vurmamak için yüzüme umursamaz bir ifade yerleştirdim.

Kız gözlerini kocaman açıp beni boydan boya süzdü. Şakınca "Sen.. Sen o'sun işte. Ağacın ordaki. Hayal görmemişim." diye kekeledi.

Ah! Lanet olsun! Kız  okulda onları izlerken beni görmüştü. Böyle tepki vermesine şaşmamalıydı. Gitmesini beklemem gerekirdi. Gelmekle hata yapmıştım. Aptal Mete bir şeyi de doğru dürüst düşünerek yapsan ölürsün diye geçirdim içimden.

Koluma dokundu. Test eder gibiydi. Bana hayran hayran gülümsedi.

"Sen okulda bizi izleyen çocuksun. Buraya kadar bizi izledin değil mi?"

Gözlerimi kırıpıştırdım. Kızın beni hatırlayacağı neden aklıma gelmemişti ki? Yanlış izlenim bırakıyordum. Telaşla ellerimi kaldırıp hararetle salladım.

"Düşündüğünüz gibi değil. Gerçekten kötü bir..." diye başladığımda Kız gömleğimin kolundan tutup bağırmaya başladı. O kadar sıkı tutuyordu ki kolumu çekiştirmeyi bırakmasam gömleğimi yırtardı.

"Nisan, buraya gel! Sana gerçek olduğunu söylemiştim."

Nisan'ın homurdanan sesini duyabiliyordum. Bıkkın bir şekilde kapıdaki kıza baktı. Beni görmemişti bile. 

"Saçmalama!" Şaşkınca bir bana bir kıza baktı. Beni gördüğünde ufak bir şok geçirdiğinin farkındaydım. Kız evdeyken gelerek her şeyin içine etmiştim.

Kız kolumdan çekiştirip heyecanla Nisan'a baktı. 

"Ya hala saçmalıyorum zaten. Bak canlı kanlı karşında duruyor. Bizi takip etmiş." Yüzünü buruşturup kolumu bıraktı. Sesi düşünceliydi. "Bizim okulda onu üç senedir görmemişim. Gözlerimi gerçekten kontrol ettirmeliyim."

Kolumu bırakmasını fırsat bilerek kapıda iki adım uzaklaştım. Eğer bana bir daha hamle yaparsa kaçmak için şansım vardı.

Dediğini idrak etmem bir kaç saniyemi aldı.

"Ben sizin okuldan değilim."

Kız bilmiş bir şekilde gözlerimin içine baktı. " Bizi ne zamandır izliyordun?"

"Sizi izlemiyordum. Neden bahsettiğini bilmiyorum. Buraya Nisan'ı kontrol etmek için geldim."

Nisan'a baktım. Şaşkınca kapının kasasına yaslanmış bir vaziyette bizi izliyordu. Olanlara bir anlam vermeye çalışıyor gibiydi. 

"Yalan söyleme seni gördüm."

Nisan derin bir nefes alıp verdi. Elini kızın omuzuna koydu. "Deniz, doğruyu söylüyor. Bizim okuldan değil. O lise sona gidiyor."

"Ne? Ama..." Deniz afallamıştı.

Kocaman gülümsedim. Havalı bir şekilde Deniz'e baktım. Onu etkilediğimin farkındaydım. Yarım bir gülüşle ona baktım.

"Ama büyük gösteriyorum değil mi?"

Deniz şaşkınlıkla suratıma baktı. Hızla nefes alıp veriyordu.

"Evet oldukça büyük gösteriyorsun. Kim inanır senin benden üç yaş küçük olduğuna?"

Güldüm. Etkileyici olmak için bakışlarımı gözlerine sabitledim. Fısıltıyla "Kim inanır?" dedim. Resmen kızı baştan çıkarıyordum.

Nisan'ın zile basmasıyla tekrardan ona baktım.Suratında anlaşılmaz bir ifade vardı. Bu öfke miydi?

İşte bu hoşuma gitmişti. 

"Yeter artık. Arkadaşımı baştan çıkarmaktan vazgeç."

Kaşlarını çatmış bir şekilde bana baktı. Bana karşı bir şey hissetmişti. Bu da bir başlangıç sayılırdı. Umursamazca onu izledim. Düz bir sesle "Seni merak ettiğim için geldim. İyi misin?" dedim.

Beni başından savmak istercesine elini salladı. "Evet, teşekkür ederim. O olay olalı neredeyse üç hafta oldu, biliyorsun değil mi?"

Deniz "Kerem'den ayrılalı mı?" diye atlayıverdi. Denize baktım. Bayılma olayını bilmiyordu herhalde. Haberi olmalıydı o zaman.

"Bayıldı, ona ben yardım ettim."

Nisan öfke saçan gözlerle bana baktı. Kızın arkasından parmaklarını boğazıma geçirmek istercesine bakıyordu. Gülümseyip göz kırptım. Bu onu daha da sinirlendirmişti.

Sinirlenince ne kadar güzel oluyordu. Yanaklarındaki o solukluk gidip yerini allıklara bırakıyordu. Deniz tam bir şey diyecekken Nisan hırsla sözünü kesti.

"Bak gayet sağlıklıyım. İşimiz var Mete." Deniz alay edercesine Nisan'a baktı. 

"Ne iş ama! Kabul et ikimizde yemek yapamıyoruz." Nisan Deniz'e hızlı bir cimcik attı. "Ne? Doğruyu söylüyorum. Ne var bunda?"

Nisan'a inat gülümseyip "Yemek... harika! Ne zamana hazır olur?" dedim.

Deniz ilgiyle bana baktı. Bu cevabım hoşuna gitmiş gibiydi. Koluma girip beni içeri çekti. 

"Biraz bekleyeceksin. Sebebini beni ve Nisan'ı mutfakta görünce anlarsın." Cevap vermek yerine Deniz'e içten bir şekilde gülümsedim.

Nisan bu bizim neşeli halimizin aksine sessizce arkamızdan geliyordu. Sinirli olduğunun farkındayım. Eve girmek için arkadaşını kullanmıştım. Deniz ise bana beklediğimin üstünde bir ilgi gösteriyordu. Geç olmadan ona Nisan'la ilgilendiğimi hissettirmem gerekti.

İkisi yemek hazırlamaya başlamışlardı. Ne yiyeceğimiz umrumda bile değildi. 

"Nisan'ın neyi oluyorsun Mete?

Düşünmeden soruya balıklama atladım.

"Yakın.. çok yakın bir arkadaşı oluyorum." Düşün! Aptal hormonlarıyla hareket eden bir ergen gibi davranma!

"Öyle mi? Bende onun yakın arkadaşıyım ama senden hiç bahsetmedi." tek kaşını kaldırıp Nisan'a baktı.

Nisan dönüp göz ucuyla bana baktı. Bu cevabın onda yarattığı etkiyi anlamak mümkün değildi. İkimizde ifadesiz bir şekilde birbirimize baktık. Anlamı yoktu bu bakışın ama bir anlam çıkarmak için neler vermezdim... Yavaş oğlum o günlerde gelecek elbet.

Masaya oturduğumuzda yiyecek iştahım yoktu ve yemek gerçekten iştah açıcı görünmüyordu. Yardım etmeye kalkmadığım içinde pişman olmuştum. En azından yiyecek doğru düzgün bir şeyimiz olurdu. 

Tabaktakini bitirmek için insan üstü bir güç sarf ederek zafere ulaştım. Evde annem yüzünden kereviz yerken bile bu kadar zorlanmıyordum ben. Nisan'ı bir daha mutfağa sokmamayı aklımın bir köşesine not ettim.

Kendimi yemeğe o kadar vermiştim ki çevremde olanların farkında değildim. Kız ve Nisan öyle bir konuşmaya dalmışlardı ki kendimi yanlış kişinin yanında sandım. Deniz Nisan'a acayip iyi geliyordu. Onu hiç bu kadar hızlı konuşup gülerken görmemiştim. Sohbete dahil olmak isterdim ama konuştukları konuyu anlamamıştım. Acayip hızlı konuşuyorlardı ve sürekli gülüyorlardı. Bu kızla kesinlikle yakın olmalıydım. Nisan'ı çok iyi tanıyordu.

"Sinemaya gidelim mi?" Bir anda söyleyivermiştim. Bu soruya ben bile şaşırmıştım. Sırf kıza yakın olmak için aklıma bu mu gelmişti yani? Ben acınacak bir haldeydim. Okuldakiler halimi görse rezil olurdum.

Daha Nisan cevap veremeden Deniz balıklama atladı. Hevesle " Evet. Ben bulaşıkları yıkayayım sizde sinemada ne varmış internetten bakın."

Nisan kıza baktı. Gözlerinde olumsuz bir ifade vardı. "Hayır, olmaz Deniz. Yarın sınavlarımız var sinemaya gidemeyiz."

Deniz'in suratı asılmıştı. "Ama Nisan ya..." 

Nisan tartışma kabul etmez bir ifadeyle Deniz'e bakmaya devam etti. 

Hızla oturduğum yerden kalkıp "Peki siz bilirsiniz. Başka bir zamana" diyerek kapıya doğru yürüdüm.  Arkama baktığımda Nisan peşimden geliyordu. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. 

"Nereye gidiyorsun?" Rahatlamış gibiydi.

"Eve gitmeliyim. Çok geç kaldım."

"Sinemaya gitmeyecek misiniz?"

Evden çıkıp fısıldadım. "Bu yalnızca eve gidebilmek için uydurduğum bir şeydi. Ayrıca o teklif ikiniz içinde geçerliydi." 

Gözlerini devirip "Tabiki öyledir ufaklık." dedi. 

Kaşlarımı çattım. Bunu her söyleyişinde onurumu kırıyordu. Bazen çekilmez olabiliyordu.

"Nisan, bazen beni ölesiye öfkelendiriyorsun."

Gülümsedi.. Kahve gözleri zaferle parlıyordu. "Biliyorum, ufaklık."

Ellerimi yumruk yaptım. Öfkemi mi sınıyordu? Eğer öyleyse patlamaya hazırdım.

"Ben gitsem iyi olacak" dedim zorlukla. Arkamı dönüp yürümeye başlamıştım ki "Görüşürüz" diye gülerek seslendi.

Derin bir nefes alıp verdim. "Hayır, sanmıyorum."

Güldüğünü duyabiliyordum. Bu hoşuma gitmişti ama söylediği onurumu kırmıştı.

"Pekala, yarın uğrarsın."

İntikam alıyordu. Bundan yüzde yüz emindim. Hiçbir şey demeden yürümeye devam ettim. Öfkemin yersiz olduğunun farkındaydım ama hep Nisan sinirlenecek diye bir şey yoktu. Beni kendi oyunumla vurmuştu. Zeki kızdı, bunu gözlerinden anlayabiliyordum.

Bizim ki nasıl bir ilişkiydi? Ondan hoşlanıyordum. Gülüşü, konuşması, sinirlendiğinde kızarması... Ayrıca kalın dudakları, biçimli bacakları... Bunlar beni çekiyordu. Nisan için ben bir şey ifade ediyor muydum? Yoksa onun tabiriyle ufaklık mıydım?  Bir bulmacayı çözmeye çalışır gibiydim. Benim yaşımdaki biri için karmaşıktı tüm bunlar. 

+++++

Evde neler olacağını az çok tahmin edebiliyordum. Bundan kaçmam gerektiğini biliyor ama korkmuyordum. Yine ailesinin sakin, söz dinleyen çocuğu olacaktım. Şu sınavı atlatana kadar onların yumuşak, ağır, efendi oğulları olacaktım. Sınav geçtiğinde beni hedefimden kimse şaşırtamayacaktı. Babam gibi olmayacaktım.

Kapının önüne geldiğimde tereddüt etmeden zile bastm. Olacaklara hazırdım. 

Hizmetçi bana "Hoşgeldiniz" diyemeden annem kapıda belirmişti. Korku filmlerindeki cadılara benziyordu bakışları. Donuk ve ölümcül.

Çantamı çıkarmamı beklemeden beni içeriye sürüklemeye başladı. Küçük fare, demek babama gerçekten söylemişti. Bu konuyu yalnızca annemle konuşuruz sanıyordum ama anlaşılan babam durumdan haberdardı. Bakalım şimdi ne için vaaz verecekti?

Salona geldiğimizde babam arkası dönük bir şekilde pencereden denize bakıyordu. Annem resmi bir tonda "Bekir." diye seslendi.

Babam yavaşça elini kaldırıp bana 'gel' der gibi salladı. Sinir olsamda bir şey demedim ve yanına gittim. Bu iş Türk filmine dönmeye başlamıştı. Mafya babası getirilen kurbana önce öğüt verir söyledikleri yapılmaza topuğuna sıkardı. Sahne böyle başlamıştı. Sonunun nasıl olacağını Allah bilirdi.

"Ülkü, bizi yalnız bırak. Erkek erkeğe konuşmamız lazım. Seslenirim sana sonra."

Annem bir hizmetçi mahcubiyetiyle odadan çıktı. Başbaşa kalmıştık mafya babamla.

"Mete, beni kızdırıyorsun evlat. Duyduklarım doğru mu?"

Sessizlik... Öfkemi kontrol etmem için cevap vermemem gerekiyordu. Ağzımı açarsam onların duymak istemeyeceği şeyler söylerdim.

"Sana diyorum. Efe'nin dedikleri doğrumu? Bunu geleceğine nasıl yaparsın?"

Babam aşçı olmak istediğimi mi öğrenmişti? İşte gerçekleri dökmenin zamanıydı o zaman.

"Efe ne söyledi?"

"Aşçı olmak istediğini ve okula gitmeyip kız peşinde koştuğunu söyledi. Aklını mı yitirdin sen?! aşçı mı olacaksın? Bu fikirleri aklına kimin soktuğunu biliyorum. Babaannenle konuşmana izin vermemeliydim. Mete kendine gel sınava bir hafta kaldı. Hayatını mahvetmene izin veremem. Sınava girip iyi bir yer kazanacak sonra işin başına geçeceksin. Sana hazır iş garanti ediyorum daha ne istiyorsun? Anladın mı beni?" 

Halının üzerindeki desenleri tekrar tekrar izlerken tırnaklarımı avuçlarıma batırıyordum.

"Bu hafta evden çıkmıyorsun. Oturup ders çalışacaksın. Madem okula gitmiyorsun o zaman evde oturup test çözeceksin. Ayrıca aklından o saçma aşçılık fikirlerini çıkar. Böyle bir şey olmayacak."

Sessizce bekledim. Bu konuşmaları yutmam ne kadar içime otursa da boyun eğmekten başka çarem yoktu. Öfkem o kadar artmıştı ki bir şeylere vurma isteğimi zar zor zapt ediyordum. Burada patlayamazdım. Hayır, burada patlayamazdım.

"Bana cevap ver! Eğer bir aptallık yaparsan seni mirasımdan men ederim. Şimdi tekrar söylüyorum. Dediklerimi yapacaksın!"

Bana emir verilmesi en sinir olduğum şeylerden biriydi. Neden kimse benim ne düşündüğümü umursamıyordu? Böyle konuşması beni daha da ateşliyordu. Sesimi sakin çıkarmak için üstün çaba sarfettim.

"Bana emir verme! İstediğim mesleği olurum! Eğer babanneme tek laf edersen babam olduğunu unuturum.

Koltuğun kenarlarını hırsla tuttu. Öfke saçan siyah gözlerle bana baktı. Korkmam gerekti ama korkmuyordum.

"Defol gözüm görmesin seni! Dediklerimi yapacaksın anladın mı? Gözlerin kapalı uçuruma atlamanı seyredemem.

"Hayat benim! İstediğimi yaparım!

"Odana git ve ders çalışmaya başla sınava kadar evden çıkmayacaksın!"

Bir süre gözlerine umursamadığımı belli eden bakışlar gönderip yavaş adımlarla odadan çıktım. Sinirliydim. O küçük velet hayatımı zorlaştırmaktan başka ne işe yarıyordu?

Beni sinirlendiren evde tıkılıp kalmak babama karşı gelememekti. Bir hafta nasıl geçecekti? Nisan'ı görmeden bu bir haftayı zor geçirecektim. Ya bir hafta ortalıkta dolanmadım diye beni unutursa? Saçmalama oğlum! Histerik kızlar gibi kendi kendine kuruntu yapmayı kes!

Sabırlı olmalıydım. Beni merak etmesini ummaktan başka çarem de yok gibiydi.

Continue Reading

You'll Also Like

EMANET By Siyahhuzur

General Fiction

1.9M 85.8K 81
-kızımız ağlamasın deniz... -kızımız sana emanet dayısı.. Uçak kazasında ölen ablası ve eşinin son sözleri kulaklarında çınlıyordu.Koca 4 yıl geçmişt...
2M 73.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
44.2K 2.7K 20
"Aşkın bilinmezlikte ki yolculuğu" Babasını öldüren üvey babasının, güç ve toprak için kendisini zalim bir beyle evlendireceğini öğrenen Zeynep'in ka...
10.4K 781 15
Yeni bir YağHaz hikayesidir.Kurgu bana ait. Hatıralar sayfa sayfa Kalbimde sen parça parça -Gökhan Özen-