Gülümse Bana

By fndbyk

109K 4.3K 314

Nisan, liseden beri birlikte olduğu sevgilisi Kerem'le evlenme hayalleri kuran bir üniversiteli. O hayal kura... More

GB - 1
GB - 2
GB - 3
GB - 5
GB - 6
GB - 7
GB - 8
GB - 9
GB - 10
GB - 11
GB - 12
GB - 13
GB - 14
GB - 15
GB - 16
GB - 17
GB - 18
GB - 19 Sezon Finali

GB - 4

5.4K 234 7
By fndbyk

Nisan~

İlginç bir otobüs yolculuğundan sonra eve yürümeye başladım. Bir haftadır ilk defa gülüyordum. İyi bir çocuğa benziyordu. Aslında uzun zamandır, aradığım arkadaş tipiydi. Kerem'den sonra bana böyle biri lazımdı...tabi arkadaş olarak.

Başımı salladım. Şu düşündüklerime bak! Çocuğu ilk defa görmüştüm ve hakkında neler düşünüyordum Bir daha onu görmem imkansızdı. Belki otobüste karşılaşırdık ama bu da çok zor bir ihtimaldi. 

Gülümseyip yürümeye devam ettim. Bir haftadır eve hiçbir şey almamıştım. Her yer pislik içindeydi ama temizlemek istemiyordum. Evi kime temiz gösterecektim? Bende eksik olan neydi? Beni niye terk etmişti?

Ağlamak üzere olduğumu anladım. Sokakta ağlayamazdım. Eğer beni ağlarken görürse üzülebilirdi. Ağlamamam gerekti. Belki bana dönecekti. Bu bir şaka mıydı? Evet şaka olmalıydı, beni seviyordu.Bu hale nasıl gelmiştik?

Bizim aşkımız küçüklüğümüzden beri vardı. Aynı okulda, aynı sınıfta hatta aynı mahallede ve aynı apartmanda oturuyorduk. Her şeyimizi birlikte yapmıştık. İşte aklımın almadığı da buydu. Benden bu kadar çabuk nasıl vazgeçmişti? Bıkkınlıkla  nefes aldım. Onu düşünmek acı veriyordu. Acımı sokakta yaşayamazdım. Kendimi saklamalıydım. Evin heryeri onun hatıraları ile doluyken acı hissetmemem imkansızdı. O evi birlikte tutmuştuk. İçini beraber döşemiştik. Odalarımızı özellikle yanyana yapmıştık. Birinin diğerine ihtiyacı olursa diğeri onu duyabilsin diye. Ama o bütün yaşadığımız güzel anıları çöpe atmıştı. içimden çığlık atma isteğini bastırıp yürümeye devam ettim ve evime gelen köşeyi dönmemle onu görmem bir oldu. 

Kalptan gidecektim gibiydim.Beni görmeye gelmişti! Barışmak için gelmişti! Onun bize bunu yapmayacağını biliyordum. Sakince tam ona seslenecektim ki o kızı görmemle kendimle geldim. O kızın benim evimde ne işi vardı? Hırsla onlara bakmaya başladım. Konuşmalarını duyabiliyordum. Elimde poşetelerin düşmesine engel olamadım. Kız cilveli bir sesle ona elini uzatmış bahçe merdivenlerinden iniyordu. 

"Aşkım bu ev muhteşem. O kız ne zaman çıkar?"

Kerem -adını bile söylemek istemiyordum- elini tutup onu kendine çekti. Dudaklarına bıraktığı ufak bir öpücükle gülümseyerek "Bu hafta içinde çıkmak zorunda yoksa eşyalarını kapıya atarım."

Kapıya atmak? Neydim ben? Canı sıkıldığında bir kenara atacağı oyuncak bir bebek mi? Hayır bunu kesinlikle kabul etmiyordum. İçimden duygusan emin olamamışıtm. Aşk, kızgınlık, öfke, kin. Hangisiydi?...

Şundan kesinlikle emindim ki -yani en azından şimdilik- aşk değildi. Gözlerime dolan yaşları içime akıttım. Onun karşısında ağlayıp kendimi küçük düşürmeyecektim. Hele de yanında o kız varken asla! Yüzüme duygusuz bir ifade yerleştirip her zamanki hızımda yürümeye devam ettim. Burası benim evimdi. Ona ve süslü sevgilisine bırakacak kadar aptal değildim.

Beni görmesiyle kızı daha da yakınına çekti. Pislik! Bana nispet yapmaya çalışıyordu. Yapsa ne olacaktı?Duygusuz bakışlarımı ikisinin üzerinde gezdirdim. İkisi de bu sakin halime şaşırmışa benziyordu. Bekledikleri şeyi biliyordum ama her şeyin bir zamanı vardı değil mi?

"Siz ikiniz burada ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"

Bakışlarımı kızın üzerinde gezdirip kıyafetlerini inceledim. Straplez mini elbisesi ve saçlarına taç gibi taktığı güneş gözlüğüyle dergi kızlarına benziyordu. Bakışlarımı kızın gözlerine diktiğimde yüzümde alaycı bir gülümseme vardı. 

"Şekerim aşkın seni nasıl bu kılıkta sokakta gezdiriyor? Elini sıkı tutta seni çalmasınlar."

Kerem'in sinirli bakışları beni delip geçti. 

"Nisan, ağzından çıkanlara dikkat et."

Umursamaz bir şekilde omuzlarımı silktim. Bu halim onu sinirlendirmişti. Kerem'in agresif sesiyle irkildim.

"Evi bir hafta içinde boşaltman gerek yoksa senin için hiç iyi şeyler olmaz."

Bu sözleri bende deprem etkisi yaratmıştı. Gözlerimi kapatıp ağlamamak için kendimi zor tuttum. Boğuk bir sesle "Bunu yapabileceğimi sanmıyorum." dedim. Gözlerimi açtığımda Kerem dişleri sıkılı bir şekilde beni izliyordu. Sevgilisi -henüz adını bilmiyordum, açıkçası öğrenmek istemiyordum- Kerem'in koluna dokunup sakin olmasını söylüyordu.

"Nihal beni arabada bekle. Nisan'la biraz konuşmam gerek."

Kız evcil hayvan edasıyla başını sallayıp arabaya bindi. Hiçbir zaman böyle uysal olmamıştım. Ona çoğunlukla karşı çıkardım. Acaba ilişkimizin bitmesinin asıl sebebi bu muydu?

"Nisan işleri zorlaştırma seninle kavga etmek istemiyorum."

Sinirle güldüm. "Emin ol bende kavga etmek istemiyorum. Bak onun için eve gidiyorum."

Kapıyı açıp içeriye girdim. Kapıyı kapatmak için hareketlenmiştim ki kapıyı tutup kapatmamı engelledi.

"Bu işten bu kadar kolay kurtulamazsın Nisan. Evi boşaltmanı istiyorum. Hatta eşyaların hepsini götür umrumda bile değil."

Üzgünce içimi çektim. "Neden Kerem? Bize ne  oldu?" Başını kapının kasasına dayayıp gözlerini kapattı. "Acımasız olduğumu biliyorum ama sen ve ben olmuyor Nisan. Bir şeyler eksik..."

"Ne gibi?"

"Seninle birlikte büyüdük biz. Ben hep sana göz kulak oldum. Sanki abinmişim gibi. Sonra biranda aynı okul, aynı sınıf, aynı apartman bilemiyorum. Aşık olduğumu sandım. Bu aşk değil."

İçimi çektim. "Aşk değilse neydi?"

"Sana kardeş gibi davrandıktan sonra... Off Nisan kalbinin kırılması umrumda değil. Seni Nihal'i istediğim gibi istemedim. Sana dokunduğumda ya da öptüğümde hep bir şeyler eksikti. Yanlıştı sanki. Nihal farklı, onu gerçekten istiyorum. Beni anlıyor musun?"

O delici mavi gözlerini gözlerime dikti. Aklımı karıştırmasına izin vermeyecektim. Sakin bir ifadeyle "Anlıyorum." dedim. "Öyleyse... Cehenneme kadar yolun var!"

Onu ittirip kapıyı kapadım. Ardından kilitleyip anahtarı kilidin üzerinde bıraktım. Mutfaktan çakmak alıp yukarı onun odasına çıktım. Parfümlerinden birini alıp tişörtlerini üzerine sıkıp pencereden salladım. 

"Kerem? Evden çıkmamı istiyor musun?"

"Evet!"

"Bende senin BENİM evimden çıkmanı istiyorum." diyerek tişörtünü yakıp aşağıya attım. Sinirle gözlerime baktı. Bu beni daha da sinirlendirmişti. Geri dönüp aynı şeyi bir kaç tişörte daha yaptım. 

"Al sana aşk! Al sana şehvet! Oradan seksi görünüyor muyum?"

"Nisan saçma sapan davranıyorsun." diyerek hırsla kapıyı zorlamaya başladı. O aşağıda kapıyla uğraşırken bütün kıyafetlerini aşağıya atmış, ona doğumgününde hediye ettiğim parfümü de üzerine boşaltarak çakmağı kıyafetlerin üzerine atmıştım. Geriye dönüp baktığımda yakacak bir şey kalmamıştı. Eşyalarını yarısını almıştı. Bende diğer yarısını yakmıştım. Kendimi o kadar rahatlamış hissediyordum ki ağlama isteğime direndim. 

"Sen nasıl bir insansın böyle? Burayı birlikte tutmuştuk. Kimseyi istediğin gibi atamazsın. Atılacak biri varsa zaten o sensin! Şimdi o şımarık sevgilini de al git! Daha fazla görüntümü bozmayın." 

Sesim bütün mahallede yankılanıyordu. Hatta bir kaç komşu pencereye çıkmış bize bakıyordu. Bu onu oldukça rahatsız etmişti. Elimi umursamazca salladım. Ona soğuk bir bakış attım. Hırsla arabaya doğru yürümeye başladı. Onu böyle hırslandırmaya bayılıyordum.

"Nisan, bunun için pişman olacaksın."

"Asıl sen bir gün yaptıkların için pişman olacaksın ama iş işten geçmiş olacak. Umarım birgün karşılaşırız ve seni o pişman halinle görürüm. Çünkü ben sen olmadan daha mutlu olacağım. Hoşça kal Kerem."

Ona son bir kez baktım. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissedebiliyordum. Gözlerime dolan yaşları saklamak için pencereyi kapatıp perdeyi çektim. Yere çökmemle gözyaşlarına boğulmam bir oldu. Evet, evde resmen böğürüyordum. Böyle olmasını istemiyordum. Beni bırakmasını, gitmesini başkasını sevmesini. Ben onsuz mutlu olamazdım. Ben kendimi bildim bileli o hep benim yanımdaydı. O bir alışkanlıktı, zorunluluktu. Yaşamsal bir ihtiyaçtı. 

Kapının çalınmasıyla kendime geldim. Kendimi o kadar dağıtmıştım ki aşağıya inip kapıyı açmam on dakika almıştı. Ama zil ısrarla çalmaya devam etmişti. Onun olmayacağını biliyordum ama içimde bir umut bekliyordum. Özür dileyip eskiye dönmemizi istese seve seve kabul ederdim. Çünkü ben bir aptaldım. Ama o böyle bir şey yapacak kadar düşünceli biri değildi. Kapıyı açtım. Karşımda komşumuzun oğlu vardı ellerindeki ise benim poşetlerimdi. Gülümseyemedim bile. Zorla bir teşekkür edip kendimi odaya attım. 

Yatağa uzandığımda tirtir titriyordum. Üzerime bir ağırlık çökmüştü. Üşüyordum bu yüzden yorganın altına girdim ve kafama kadar çektim. Cenin pozisyonu alıp başımı kollarımın arasına aldım. Üzülünce hep hasta oluyordum. Amma da zayıf biriydim. Kendimden nefret ediyordum. Kerem bile beni terk etmişti. O zaman bende kusurlu ya da eksik bir şeyler vardı. Kimse beni sevmeyecek miydi bir daha?

 Bunları düşünürken yavaşça uykunun kollarına çekilmiştim.

Continue Reading

You'll Also Like

8.5K 556 20
18 yaşında, anne sevgisi görmemiş, baba düşkünü ve geçmişte yaşadığı lânet olası bir olay yüzünden 10 yıldır yürüyemeyen bur kızın hikâyesi.... ☘︎
93.6K 7.5K 180
Narsist kişilik bozukluğu; hiçbir zaman beni bulmayacak diyenler, yanılır! Dünyanın dönüşü; ben üstünlüğüyle geçmiştir, tarihler boyu... Lakin; sen s...
109K 4.3K 19
Nisan, liseden beri birlikte olduğu sevgilisi Kerem'le evlenme hayalleri kuran bir üniversiteli. O hayal kura dursun, Kerem'in aklı çoktan başka yerl...
499K 19.2K 73
Sevda nedir bilmiyorum. Ama birlikte öğreneceğiz.