Gülümse Bana

By fndbyk

109K 4.3K 314

Nisan, liseden beri birlikte olduğu sevgilisi Kerem'le evlenme hayalleri kuran bir üniversiteli. O hayal kura... More

GB - 1
GB - 2
GB - 4
GB - 5
GB - 6
GB - 7
GB - 8
GB - 9
GB - 10
GB - 11
GB - 12
GB - 13
GB - 14
GB - 15
GB - 16
GB - 17
GB - 18
GB - 19 Sezon Finali

GB - 3

6.6K 293 13
By fndbyk

Mete~

Hayatımın yeterince sıkıntılı olması yetmezmiş gibi bir de kızın orada burada gördüğüm hayalleriyle uğraşıyordum. Onu aklımdan uzak tutmak için çok uğraşıyordum. Tek istediğim onunla bir kere daha karşılaşabilmekti. Çok muydu?

Okula gitmek biraz kafamı dağıtıyordu. Arkadaşlarımla zaman geçirdikçe onu aklımdan uzak tutabiliyordum. Biliyordum bu hastalıklı bir hal almaya başlamıştı. Kızı göreli bir haftayı geçiyordu. Unutmam gerekti ama neden yapamıyordum? Ben en deli çağlarında bir erkektim ve şu an günlerimi kızlarla eğlenerek aşk türü şeylere takılmadan geçirmeliydim. Ama masallardaki kara sevdalılar gibi davranıyordum.

Başımı ders kitabından kaldırıp pencereden dışarıya bakmaya başladım. Yine onu düşünmeye başlamıştım. Başımı geriye atıp gözlerimi kapadım. Derin bir nefes verdim o sırada ağzımdan kaçan küçük bir bıkkınlık iniltisine engel olamamıştım. Çok değil bir iki saatliğine zihnimi rahat bıraksa olmaz mıydı?

Zil çalmasıyla önüme dönüp kitabımı sıranın altına koydum. Başımı kaldırmamla ön sırama oturmuş halini gördüm. Gözleri yine ağlamaklıydı. Onu gülerken neden göremiyordum?

Hırsla sıramdan kalkıp öğretmen masasının yanındaki kalorifere yaslandım. Çok geçmeden arkadaşlarım yanıma gelmişti. Her zamanki gibi güncel konulardan -özellikle futboldan- bahsediyorlardı.

"Abi sizinkiler kazanamazdı. Hakem şike yaptı."

"Hadi be! Biz sizi her halükarda yeneriz oğlum! Bana dediğini ne zaman alacaksın onu söyle."

Güldüm. İddaaya tutuştuklarını biliyordum ama kazananın ne alacağını bilmiyordum. Merakla Emre'ye sordum.

"Ee Emre, ne alıyorsun Tarık'a?"

Emre yüzünü sıkıntıyla buruşturup bana baktı.Gözlerinde sinirli bir ifade vardı. 

"Oğlum iddaa saylanmaz hakem şike yaptı!" 

Tarık hiddetle ellerini sallayıp Emre'ye bir adım yaklaştı. "Cayıyor musun? Emre erkek gibi davran oğlum! Erkek verdiği sözden dönmez."

"Bak ya ben ne diyo------

İşte onu o zaman gördüm bizim sınıfın önünden geçmişti. Üzerinde bizim okulun forması vardı. Daha önce bu forma kimseye bu kadar yakışmamıştı. Lacivert pileli eteği ve biçimli bacakları...

Gözlerimi kırpıştırıp onun hayal olduğunu kendime hatırlatmaya çalıştım. Ama bunu hatırlayana kadar çoktan sınıftan fırlamıştım. Ben sınıftan çıktığımda o merdivenleri iniyordu. Eğer hızlı olursam ona yetişebilirdim. Son hız merdivenleri inip koridora göz attım. Onu kaybettiğimi düşünüp umutsuzluğa kapılmak üzereyken onun bir sınıftan çıktığını gördüm. Koştum ve kolundan kavradığım gibi kendime çevirdim. Suratımda onu bulmanın heyecanı vardı ama gözlerini görmemle elimi kolundan çekmem bir oldu. Bu kız o değildi. Yüzümdeki heyecan yerine çatık kaşlarıma bırakmıştı. Yüzü ona benziyordu. Ama gözleri... Bu kızın gözleri maviydi. Kız ışıl ışıl bir gülümsemeyle yüzümü inceledi. Gördüğü surattan memnun gibiydi. 

"Yardımcı olabilir miyim tatlım?" 

Yüzümü buruşturup nefretle ona baktım. Kızı gide gide okulun en yılışık kızına benzetmiştim. Sertçe "Sen bana yardım edemezsin."

Arkamı dönüp yürümeye başladım. Elimi kaldırıp umursamayan bir sesle "Pardon" diyip yürümeye devam ettim. Biliyordum ki kız bütün gün beni her görüşünde bakmadan yapamayacaktı. Sanki bunu istiyordum da! Hırsla soludum ne kadar aptaldım! O kızın benim yaşımda olması mümkün değildi. Ama çok büyük olmadığını da biliyordum. 

Ne yapıyordum? Okulda, sokakta herkesin peşinden koşup onu mu arayacaktım? Mantıksızdı bu. Kesinlikle mantıksız.

"Mete?"

Beni çağıran sesi duyunca irkildim. Rehberlik öğretmeni Berna Hanımdı bu. O seslenmese orada dikildiğimin farkına varamazdım. 

"Efendim hocam?"

"Seninle şu üniversite seçimlerini yapalım. İçeriye gir." dedi sert bir sesle. İtaat etmekten başka şansım yoktu. Lanet olsun tam zamanıydı. Aklımın en karışık olduğu zamanla bir öğretmenle asla başa çıkamazdım. Hele de üniversite seçimi konusunda! 

Zoraki bir gülümsemeyle birinin beni kurtarmasını bekledim ama şans benden yana değildi. O seçimleri yapmak zorundaydım.

Berna Hocanın odasında çok eşyası yoktu.Zaten odası küçüktü. Pencerenin yanına konmuş çalışma masası, yan duvardaki kitaplık ve çalışma masasının önündeki iki koltuk. Odası bundan ibaretti. 

Ben oturmuş kızı düşünürken Berna hocanın beni süzen bakışları hayallerimi yarım bırakmama neden olmuştu. Bir şey demeden sessizce oturmaya devam ettim. Söze onun başlaması gerekiyordu. Sanki benim bu düşüncemi duymuşçasına ellerini masanın üzerinde birleştirip ciddi bir ifadeyle beni süzdü. Acaba gerçekten üniversiteye gitmek istemediğimi anlamış mıydı? 

"Ne okumak istediğini karar vermişsin Mete. Babanın senden umutlu olduğunu söylemeden edemeyeceğim."

Ah hadi ama annem gibi konuşmaya başlamıştı. Herkesteki bu 'baban senden umutu' cümlesi benim sabrımı zorlamak için söylenen bir şey miydi? Eğer öyleyse sabrım taşmak üzereydi. Zoraki gülümsedim. Sesim kısıktı. İşte tam istediğim ses tonu!

"Evet hocam. Bunu... biliyorum."

İçten gülümseyerek sevecen bir sesle "İşletme istiyormuşsun." dedi. 

"Evet ama mühendisliklerden de herhangi bir olabilir. Sadece tek meslekle sınırlanmak istemiyorum."

"Haklısın seçmeye başlayabiliriz."

Berna hocanın dönüp bilgisayarına bir şeyler yazmasını bıkkın bir ifadeyle izledim. Hala onunla dalga geçtiğimi anlamamış mıydı? Ailemin ters cevap vermeyeceğini bilsem bu işe hemen burda son verirdim. Ben aşçı olmak istiyordum. Şu anda benim yerime konuşması gereken bir sürü öğrenci vardı. Benimle boşuna zaman kaybediyordu. Önüne koyduğu kağıda bazı üniversite adları yazdı. İlgilenmiyordum. 

Odadan çıkarken yüzümde sahte bir memnuniyet gülümsemesi vardı. Sahte bir teşekkür etmiştim. Mutlu olduğumu düşünmelerini istiyordum. Odasından çıktığımda zil çalmıştı. Zaten bundan sonraki dersler önemsizdi. Eve gitmek en iyisiydi. Sınıfa girdiğimde bomboş olduğunu gördüm. Demek ki herkes dersin önemsiz olduğunu düşünmüştü. 

Çantamı aldım kulakarımı takarak sınıftan çıktım. Berna hocayla yaptığım konuşmayı unutmak için müziğin sesini çok açtım. Okuldan çıkıp biraz yürüdükten sonra otobüs durağına geldim. Sinirle Berna hocanın verdiği kağıdı yırttım. Kağıdı yere saçarken başımı kaldırıp baktığımda otobüste onu gördüm. Hadi ama bu kaçıncıydı bugün! Arkamı dönüp tekrar baktığımda kızın yerinde başka biri olacaktı. Arkamı dönüp içimden beşe kadar saydım. Tekrar baktığımda hala orada oturuyordu. Başını cama dayamıştı, kahverengi saçları yüzünü çevreliyordu.  Yine üzgündü. Ağlamış gibi görünüyordu. 

O yüzü ellerimin arasına alıp güldürünceye kadar yapmayacağım espri ya da anlatmayacağım fıkra yoktu. Sadece yüzündeki kederi bir anlığına da olsa silmek için...

Otobüsün hareket etmesiyle kendime geldim. Onu kaçıramazdım. Yüzümdeki aptal ifadeyle koşarcasına otobüsü takip etmeye başladım. Yumruklarımı otobüsün kapısına vurdum. Şoför kapıyı açıp kızgın bakışlar attı. Kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdim.

Neyse ne otobüse binmiştim. Benim için önemli olan buydu. Otobüsün içine doğru yürümeye başladım. Otobüs çok dolu değildi. İstesem herhangi bir yere oturabilirdim ama onun yanı boşken başka yere nasıl oturabilirdim ki? Ben gözlerimi dikmiş ona bakarken o da beni süzdü. Bakışları ifadesizdi. Hafifçe omuz silkip umursamaz bir şekilde başını tekrardan pencereye çevirip dayadı. Bana bakışları ne kadar umursamaz olsa da bu pek önemli değildi. Sonuçta bana bakmıştı. Gözlerimi ona dikmiş bir vaziyette yanına oturdum. Güzel görünüyordu. 

Ben dalmış düşünürken müzik çalarımın elimden kayıp düşmesiyle kendime geldim. Nereye düştüğünü bulmak için başımı yere eğdim ve bakmaya başladım. Bu dıştan yanlış anlaşılacak bir şeydi. Çünkü dizlerine kadar gelen bir elbise giyiyordu. Biri onun bacaklarına baktığımı düşünebilirdi. Ki, doğrusunu söylemek gerekirse insanın gözü kaymıyor değildi. 

Müzik çalarım tamda ayağının önündeydi. Onu oradan nasıl alacaktım. Kızın yanlış anlamasını istemiyordum. Lanet olsun!  

Başımı yere eğmiş bakarken kızıın kolumu dürtmesiyle aniden ona döndüm. Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Sinirle saçlarını omuzundan geriye attı. 

"Nereye bakıyorsun sen?"

Korkuyla soludum. Ellerimi havaya kaldırıp şaşkın bir sesle "Bacaklarına bakmıyordum. Düşündüğün gibi değil." Yeri gösterip müzik çalarımı işaret ettim.

"Yere düştü de nasıl alsam diye düşünüyordum." 

İnanmış gibi görünmüyordu.Bana sapıkmışım gibi bakıyordu. Oysaki müzik çaların elimden kayıp düşmesinin asıl nedeni oydu. Kafamı öyle meşgul etmişti ki!

Kızarmaya başladım. Hah! Bir de kız gibi kızarıyordum. Benim sorunum neydi? Aptallık? Kesinlikle evet.

"Hayır, hayır. Gerçekten öyle bir şey yapmadım."

Ellerimi havaya kaldırıp hararetle salladım. Umutsuzca bana inanmasını bekliyordum. Kahkaha ile gülmesi yüzümdeki aptal ifadeyi silmeye yetti. İnanamıyordum. Onu güldürmüştüm! Şimdi orada burada onu kahkaha atarken görecektim. Kendini toparlayıp havasızmış gibi eliyle yüzünü yelledi. Kendimle gurur duyuyordum. 

"Pekala inandım."Eğilip yerdeki müzik çalarımı alıp bana verdi. "Dikkatli ol bir dahakine kimse benim kadar iyi niyetli olmaz." Diyerek göz kırptı ve gözlerimin içine bakıp gülümsedi.

Beni büyülüyordu. Ne olmuştu bana? Konuşmam, hareketlerim... hepsi değişmişti. Daha adını bile bilmediğim bir kız için bu kadar duygusallaşmak iyi miydi? 

Hafifçe gülümsedim. Ne tepki vereceğimi bilemiyordum. "Teşekkürler. Ama bundan sonra böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Tavsiye için sağ ol." Elimi ona uzatttım.

"Ben Mete." diyerek gözlerine bakıp gülümsedim. Gülümsemesi bozulmadı ama bu ani tanışma girişimi onu şaşırtmışa benziyordu. Hafifçe kaşlarını kaldırmıştı. Elimi tutup "Ben de Nisan.Tanıştığımıza memnun oldum."

Nisan... Nisan... Nisan...

İşte sonunda adını öğrenmiştim. Nisan.

En çapkın gülümsememi takındım. Ki bu gülümseme dişlerimi göstermeden ağzımı sağa doru kaydırmamla oluşuyordu. "Ben de çok memnun oldum."

Gülümsedi ve elini çekti. Başını tekrardan cama dayayıp dışarı bakmaya başladı. Yine o kasvetli haline geri dönmüştü. Onu bu kadar üzen şey neydi acaba?

"Eee söyle bakalım-" diye başlamıştı ki elimi kaldırıp dur der gibi ona yaklaştırdım. 

"Sakın bana okul nasıl gidiyor diye sorma." Gülmeye başladı.

"Pekala son sınıfsın galiba. Önünde önemli-" 

Elimi sallayıp hızla "Lütfen önümde önemli bir sınav olduğunu ya da çok çalışmam gerektiğini söyleme. Derslerim ve okul iyi. Sınava da çalışıyorum."

Arkama yaslanıp kollarımı bağladım. Bugün yeterince okul ve sınav muhabbeti çekmiştim zaten. 

Gülüp saçlarımı dağıttı. İşte bu beklemediğim bir hareketti. Gülümsememe engel olamamıştım. Ta ki "Tamam ufaklık bir şey demiyorum." diyene kadar.

Ufaklık? Ben? Ben mi ufaklıktım? O kadar çocuksu mu görünüyordum? Sahi bu kız kaç yaşındaydı ki?

"Üniversite zordur. Benim üçüncü senem. Bazen insanın burnundan geliyor. Bunu kork diye değil, lise bitince rahatlayacağım sanma diye söylüyorum." 

Gülümsedi ve ayağının yanındaki karton poşetleri toplamaya başladı. İncekti. Ben daha bir arpa yolbile alamamıştım. Ne yapabilirim diye düşünürken geçmesi için ayağa kalktım. Tam önümden geçerken cep telefonumu poşetlerinden birinin içine attım. Kısa sürede aklıma anca bu gelmişti.

"Tanıştığıma memnun oldum Mete. İyi günler."

Son kez içten gülümsedi. 

"Bende memnun oldum. Sana da iyi günler."

Bende gülümsedim gözlerine son kez bakarak.

Onun oturduğu tarafa kayıp gidişini izledim. Aslında birazcık arkasına dönüp otobüse bakmasını ümit etmiştim ama o başı öne eğik bir şekilde gitmeyi tercih etmişti. 

Yüzüme haince bir gülümseme yayıldı. Onunla görüşmek zorunda kalcaktık nasıl olsa! Çünkü telefonum kazara(!) onun poşetlerinden birine girivermişti. Bunu yarın halledebilirdim. Umarım arkadaşlarımdan biri arayıp onu rahatsız etmezdi. 

Yok, acaba bu akşam mı arasam? Ama ya işkillenirse? En iyisi yarını beklemekti. 

Okuldan erken çıktığım için memnundum. Eğer geç çıksaydım onu göremeyecektim. Kısa günün kârı iyiydi. Bugün şanslıydım. Yarın benim için büyük gündü. Nisanı görecektim. 

Hikayenin üçüncü bölümüde sizlerle! Aslında hikaye sonuna kadar yazılı ama biz düzeterek bilgisayara geçiriyoruz. Yorum yaparsanız sevinirim ve belki psikopat gibi 15 dk. bir kaç kişi okumuş acaba? kaç kişi yorum yazmış? falan diye buraya girmeyi biraz keserim. Valla paranoyak oldum. Multimedia da Mete- Nisan var. 

Continue Reading

You'll Also Like

5.5M 171K 39
-"Aramızda olan önemsiz sayıları umursamadan senin olmak istiyorum." 18.02.19 "Anlamayanlara ve anlamak istemeyenlere dip not ; bu bir yaş farkı hik...
39.9K 3.4K 48
"Her İnsanın bir hikayesi olur ve her hikayenin bir mucizesi vardır,insanı hayata bağlayan hayatı sevdiren bir mucize.." "Benim hikayemde,mucizemde s...
109K 4.3K 19
Nisan, liseden beri birlikte olduğu sevgilisi Kerem'le evlenme hayalleri kuran bir üniversiteli. O hayal kura dursun, Kerem'in aklı çoktan başka yerl...
2.3M 63.5K 28
Hikaye de yetişkin içerik bulunmaktadır! Bunu bilerek okumanızı tavsiye ederim. "Seni meşgul ediyorum bu saatte ama dün telefonum sende kalmış onu al...