Demir'in Hirası (Zoraki evlil...

By hopeklausm

2.8M 121K 11.5K

Yirmi üç yaşındaki bir kadının yirmi altı yaşındaki İstanbullu biriyle evlendirilmesi, bu zoraki evlendirmeni... More

Tanıtım
Bölüm 1: 'Mardin kızlarından uzak dur!'
Bölüm 2: "Hem yeriz hem konuşuruz"
Bölüm 3: Melek gibi kahkaha atmıştı karısı
Bölüm 4: Kocalık Hakları!
Bölüm 5: Hira seni çok seviyorum
Bölüm 6: "Para, Money, Argent"=Demir Saraçlı
Bölüm 7: Demir ve Cem
Bölüm 8: "Özlemin azı çoğu olmaz!"
Bölüm 9: Özgür ve modern bir hayat!
Bölüm 10: "Biraz da şu köşede sıkılayım"
Bölüm 11: Başka bir adamla bile evlenmeye razı olmak!
Bölüm 12: Bir üst kat, bir alt kat!
Bölüm 13: Beyaz Laleler
Bölüm 14: "Hira Saraçlı!"
Bölüm 15: Gerçeklere şahit oluyordu
Bölüm 16: Sömürenler utansın
Bölüm 17: Ve o ses benim kalbime işledi...
FACEBOOK GRUBU !!!
Bölüm 19: Karar!
Bölüm 20: Kurtulmak isteyen de yok zaten!
Bölüm 21: Ah bizi basmıştı
Bölüm 22: Bir daha sakın karıma orospu deme!
Bölüm 23: Aşk veya sevgi yoksa o evlilik azaptır
Bölüm 24: Son kez!
Bölüm 25: Plan & Kan testi!
Bölüm 26: Beş haftalık hamilesiniz!
Bölüm 27: İzmir! (KABS Ortak Bölüm 1)
Bölüm 28: Şu sigara mı yanıyor yoksa ben mi? (Kabs ortak bölüm 2)
Bölüm 29: Kişiye göre muamele yapan kadınlar! (Kabs Ortak bölüm 3)
Bölüm 30: Gitme sana muhtacım Demir!
Bölüm 31: Bu aşkın adresi bir çıkmaz sokak!
Bölüm 32: Çok seviyorum Müslüm baba!
Bölüm 33: Oldururuz hira oldururuz!
Bölüm 34: Merhaba küçüğüm
Bölüm 35: Teşekkürler baba!
Bölüm 36: Canımın içi!
Bölüm 37: Ne dersin?
Bölüm 38: Mevlam alsın sensiz yarınlarımı!
Bölüm 39: Kuzey Saraçlı!
Bölüm 40: Ölüm (Final)
ÖZEL BÖLÜM

Bölüm 18: Ayıkla şimdi pirincin taşını

67.8K 2.8K 400
By hopeklausm

Medya: Demir. 

Bölümler geç geliyor biliyorum ama cidden elimde değil. Üzgünüm, iyi okumalar.

Duyduklarımla şaşkını dönsem de Demir'in göğsünden kafamı kaldırmadım. O da eliyle sırtımı sıvazlıyordu. Aslında herkesin içinde bu durumda olmak fazlasıyla utanç vericiydi. Ve sanırım utançtan ölebilirdim. "Gidelim" diye fısıldadığımda kafamı göğsünden kaldırdım. Demir'i salonun kapısına yönlendirirken Sinan ve Nehir telaşla "Nereye?" diye sordular. Benim yerime Demir cevapladı.

"Otelde kalırız"

Herkese göz ucuyla baktım ve herkesin fazlasıyla şaşkın olduğunu gördüm.

Otele gelince hemen bir oda ayarlayıp odamıza çıktık. Kapıdan içeri girince direk kendimi yatağa attım. Demirde üzerindeki ceketi çıkarıp yanıma uzandı. Beni kollarının arasına alırken ona karşı çıkmadım. Kafamı göğsüne yaslayınca "Eğer ağlayacaksan kocanın göğsünde ağla" dedi. Tüm olanlara yeniden gözyaşı dökerken bir ara kendimden geçmişim ve uykuya kendimi teslim etmişim.

Sabah gözlerimi zorla açtığımda Demir'in beni izlediğini gördüm. Ah, yanaklarım anında daha kızarmaya başlamıştı bile. "Ne?"

"Hiç, karımı izleyemez miyim?"

Yataktan kalktıktan sonra üstümü düzeltip Demir'e döndüm. Beni izlediğini görünce sesimi çıkarmadım. Beni izlemeyi bırakıp yataktan kalktı ve "Duş alıp geliyorum sakın odadan çıkayım deme" dedi banyoya girerken. O banyoya girince aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı falan ellerimle düzelttim. Ah, Allah'ım yanımda hiçbir şey yoktu. Telefonum bile yanımda değildi. Balkona çıkıp Mardin'i izledim. Kısa bir süre sonra odaya geri döndüm. Ben odaya girerken Demirde banyodan çıkıyordu. Belinde sadece havlu vardı ve baklavaları... Sakin ol Hira! Baklavalarının üzerinden akan su damlacıklarını havluyla buluşasana kadar izledim. Ah yarabbim sen neler yaratıyorsun... Demir'in baklavalarını keserken bir anda öksürme geldi ve anında bana döndü. Onu röntgenlediğimi anlayınca sırıttı. Ah, rezil oldum! Resmen kocama rezil oldum...

Ben hala ona bakarken o gayet rahat bir şekilde bavulundan eşyalarını çıkardı. Gözü bir ara baksırına kaysa da hemen kendimi toparladım. Lavaboya girip yüzümü yıkadım. Tam lavabodan çıkmış içeri giriyordum ki gördüğüm şeyle çığlık atıp gözlerimi kapadım. Rezillik üstüne rezillik!

Demir gülmeye başlayınca daha da sinir oldum. Kendisi alışıktı tabi ona buna orasını göstermeye!

"Ya of! Uyara bilirdin. Çok utandım"

"Aç gözlerini" açmadım. Birden ellerimi tutup gözlerimden çekiştirdi. Gözlerimin içine bakarken bir elimi serbest bıraktı. Bir elimi de alıp vücudunda gezdirmeye başladı. Elimi çekmek istesem de izin vermedi. Parmaklarım onun vücuduna değince yanmaya başladı. Önce kaslarına dokundurttu. Sonra yavaş yavaş aşağı indirdi elimi. Utançtan pancara dönmüştüm. Parmaklarım kasıklarında dolaşırken kulağıma yaklaşıp "Utanma benden" dedi.

Parmaklarım cinsel organına değince çekmeye çalıştım ama izin vermedi. "Küçük Demir'e alış" dedikten sonra elimi serbest bıraktı. Ben öylece kala kalırken o giyindi bile.

"Hadi çıkalım" deyip kolumdan tutup beni odadan çıkarana kadar şoktan zor çıktım.

Odadan çıkınca "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.

"Kahvaltıyaçağırdılar konağa" 

Konağa gitme fikri bana hiçte iyi gelmiyordu ama sesimi çıkarmadım. Otel konağa yakın olduğu için kısa sürede konağa ulaştık. Konaktan adımımızı atınca tüm gözler bize döndü... Pardon Demir'e döndü. Hele bir yardımcı kızların aç bakışları... Allah'ım sana geliyorum. Hepsine gözlerimi kısarak bakıp "Önünüze dönün" diye bağırdım. Yedirir miyim ben size kocamı be! Zoraki falan ama kocam sonuçta, yolarım valla saçlarınızı! Ne diyorum ben ya... Hira kendine gel. Demir iki kulak arası sırıtıp "Sen kıskanç değildin, ne oldu sana?" diye sordu. "Hıh" deyip önüme döndüm.

İçeri girip kahvaltı masasına ilerlerken annemle, Ceylin Yengem sırıtıyorlardı ve cidden utanç vericiydi. Nehir ve Sinan da gülümsüyordu üstüne Nehir göz kırpıp dudaklarını oynatarak "Seni gidi seni" dedi. Abimle babama dönünce ikisinin de ifadesiz olduğunu gördüm. Gözlerim abimin kucağında oturan Barana kaydı. İlk kaşlarını çatarak bize bakıyordu ama biz müsaade isteyip masaya oturunca ağlamaya başladı. Hepimiz ona döndük, durduk yere ağlaması normal değildi.

Ceylin yenge oğlunu kucağına alıp "Ne oldu bebeğim?" diye sordu.

Baran içli içli ağlarken "Hiyaaaa... Hiya beni şevmiyor. O yanındakini seviyo... Beni şevmiyor(Sevmiyor)" deyince hepimiz güldük. Demiri kıskanmıştı.

Gülerek "Nereden çıkardın onu balım. Gel hadi kucağıma" deyince annesini umursamayıp yanıma geldi. Kucağıma onu alınca ikimizde Demir'in ifadesiz bakışlarını altında esir kaldık. Baran durmayıp sadece benim ve Demirin duyabileceği şekilde Demir'e göz kırpıp "Hiya benim!" dedi. Gülmemek için dudağımı ısırdım. Kahvaltı sessiz sedasız bitti. Birkaç kez babamın bize bakışlarını yakalasam da sesimi çıkarmadım. Kahvaltı bittikten sonra babam ve abim yerinden kalktı. Babam "Hira bize kahve yap da içelim, yeni damatlarla biraz konuşalım" dedi. Yeni damatlar derken? Sinan tamam da... Demir? Allah.

Kalbim teklerken Annem "Hadi Hira" dedi. Yutkunduktan sonra mutfağın yolunu tuttum. Mutfağın kapısına gelince duyduklarımla olduğum yerde duydum.

"Ya kızım zorla morla ama iyi adama gitmiş"

"Tabi be az ağlayıp yalvarmadı ağama verme beni diye bak şimdi kocasıyla mutlu mesut" Kaşlarım çatılırken bir yandan da ağlayasım gelmişti. Mutlu mesut?... Tabi mutlu mesut, Hira çok mutlu mesut!

"Ya kızım beni öyle adama versinler bir daha Mardin'e bile gelmem"

Sinirden kendimi sıkmaya başladım.

"Ya adam karizmanın dibi üstüne bir de İstanbul da şirketleri varmış. İyi yere kapak attı Hira"

Sakin ol! Sakin ol Hira. Öfkenin seni ele geçirmesine izin verme.

"Kız doğuştan şanslı. Hem ağa kızı hem de milyoner. Üstüne yakışıklı kocası var. Oh valla biz burada sürünelim"

Geri geri yürüyüp biraz mutfaktan uzaklaştım. Geldiğimi belli edercesine öksürerek mutfağa doğru yürüdüm. Ses olmayınca içeri girip kızlara "Kahve yapacağım" dedim. Gülümseyerek "Buyrun" dediler. Kahve yaparken onlarda işlerini yapıyorlardı. Onlara bakarak dediklerini düşünüyordum.

'Kız doğuştan şanslı. Hem ağa kızı hem de milyoner. Üstüne yakışıklı kocası var. Oh valla biz burada sürünelim' Ben mi doğuştan şanslıyım? Şanslı halim bu mu! Ağa kızıymışım, ağa kızı olmasam belki şimdi çoktan evli mutlu mesut yaşardım. Milyonermişim! Kocamın şirketleri var ve ben nerede olduklarını bile bilmiyorum. Kocam çok yakışıklı! Beni karısı olarak kabul etmeyen, elini bile sürmeyen, bana karşı sevgi beslemeyen adam yakışıklı olsa ne yazar. Kahveleri yapınca tepsiye koyup babamın çalışma odasına yöneldim. Kapısını tıklatırken heyecandan ellerim terlemeye başladı. Kapıyı açınca içeri girip ilk önce deri sandalyesinde oturan babama verdim kahvesini sonra masanın önünde tek kişilik koltuklarında oturan ağabeyime onun karşısında oturan Sinan'a verdim. Sinan'ın yanında oturan tek kişilik koltukta oturan Demirin kahvesini verirken Demir'in bana baktığını fark ettim. Kimseye çaktırmadan dudaklarımı oynattım. "Özür dilerim"

Sadece gözlerini kapatıp açtı. Odadan çıkarken "Afiyet olsun" dedim.

Demirden (İlk kez Demirden yazıyorum bir hatam olursa affola)

Hira, Sinan'a da kahvesini verdikten sonra benim kahvemi önüme koydu. Gözlerimiz buluşunca dudaklarını oynatıp "Özür dilerim" dedi. 'Tamam' anlamında gözlerimi kapatıp açtım. Onun bir suçu yoktu sonuçta. Hira afiyet olsun deyip odadan gidince kısa bir süreliğine sessizlik oldu. Sonra Hiranın ağabeyi "Sinan siz Demirle ortaksınız değil mi?" diye sordu. Bana bakarak sorduğuna göre soru banaydı. Ben cevap vermeyince Sinan cevap verdi.

"Evet"

"Ne üzerineydi sizin şirket?" Sordukları soruların cevaplarını bildiklerine adım gibi emindim. Konuşmamı istiyorlardı ama ben de son noktaya kadar konuşmak istemiyordum. Soru benim tarafımdan cevapsız kalınca Sinan gene cevapladı.

"Turizm üzerine. Otellerimiz var ama hepsinin kontrolü İstanbul da ki şirkette" Vay be ne kadar da güzel anlattın Sinan.

"Ailen nasıl Sinan?" diye soran adama baktım. Hiranın babası! Hayatımı ağzından çıkan birkaç kelimeyle ters düz eden adam.

"İyiler"

Bana dönüp "Seninkiler nasıl?" diye sordu.

"İyiler" derken sesimde ki soğukluğu anlamamaları için aptal olmaları gerekirdi.

Kahvemizi içerken muhabbet sadece Sinan ve Hiranın ağabeyi arasında geçiyordu. Ben sessizliğimi korumuştum.

Birkaç defa Hiranın babasının bakışlarını üzerimde yakalamıştım. O bana bakarken bende inatla ona baktım. Kısa bakışmamızı fark ettiğim tek şey... Bu adamın gözlerinde korku vardı.

Nedeninibilemediğim bir korku vardı. Bir şeydenkorkuyordu. Belki de Hiraya zarar vermemden korkuyordu. Korksaydı kızını sanazorla vermezdi. Kafamda o kadar çok soru vardı ki... ... Şu an istediğim tek şey dün gece ki gibi Hirayı göğsüme yatırıp uyumaktı. İnsana huzur veriyordu. Hira... Buraya nasıl geldiğimi, niçin geldiğimi her şeyi bana unutturan kadın. Ne diyorsun lan sen! Kendine gel Demir.

Beynimdeki düşünceleri def ederken Hiranın babasının ve Sinan'ın odadan çıktığını gördüm. Koltukta oturana dönüp "Adın her neyse... Nereye gidiyorlar?" diye sordum. Ah, buralara ne kadar da uzağım!

"Birincisi adım Sedat, ikincisi amcam gelmiş yani Sinan'ın kayınpederi onu karşılayacaklar" Demek adın Sedat.

"Biz neden karşılamıyoruz?" diye sorduğumda oturduğu yerden kalktı ve kapıya ilerdi. Ben çıkacağını zannederken o benim kaşlarımın kalkmasına sebep oldu ve kapıyı kilitledi.

"Biz seninle biraz dertleşeceğiz" kalktığı yere geri oturup "Bak Demir... Bu evde seni anlayan belki de tek kişi benim ama kusura bakma Hira benim için çok önemli" diye ekledi.

Bende diyorum bu adam ne diyor.

"Yani?" dedim umursamazca.

"Seni uyarıyorum Hirayı sakın üzeyim deme! Onu sakın ağlatayım deme... Hele sakın canını..." Sözünü tamamlamasına izin vermeyip "Onun canını yakmam" dedim. Tamam belki ağlatırım üzerim ama asla onun canını yakmam.

"Peki, onunla aranız nasıl?"

"İyi"

"Durgun gibi..."

"Dayısı öldü" deyip yine sözünü tamamlamasına izin vermedim.

"Onun durgun olma sebebi sensin, tamam anlıyorum gerçek karı koca değilsiniz ama..." yine sözünü kesip "Gerçekten karı koca olmadığımızı nerden biliyorsun?" diye sordum. Lan sanane bizden!

"Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi? Eminim Hira hala kız gibi kızdır" dedi ukala ukala.

"Senin kız gibi kız dediğin Hira hamile... Dayı oluyorsun" deyip havalı havalı kapıya yürüdüm. Kilidi açarken ne yaptığımı fark ettim. Fısıldayarak "Siktir" dedim. Hamile mi dedim ben! Kilidi açıp arkamı döndüm ve şaşırmış Sedatı gördüm. "Tabi sen kimseye söyleme. Daha kesin değil" deyip odadan çıktım. Hasiktir ya! Ulan ayıkla şimdi pirincin taşını.

Salondan içeri girip koltukta oturan Hiraya "Bir gelir misin?" dedim. Birlikte yukarı çıktık. Onu her hangi bir odaya soktum. Meğersem Baranın odasıymış.

"Ne oldu?" diye sorunca nefes alıp "Ben çok kötü bir şey yaptım" dedim.

Gözleri büyüyüp "Ne yaptın?"diye sordu.

"Abine hamile olduğunu söyledim"

"NE?!"

"Bağırma" diye onu uyarınca "Hamile olduğumu mu söyledin?" diye sordu.

Konuştuklarımızı anlatınca İlk "İyi halt yedin" dedi sonra da "Ne yapacağız şimdi hamile falan da değilim, hayır bir de bizden bebek haberi duymak isteyecekler" dedi.

Aniden gelen cesaretle "Ne mi yapacağız?!" dedim. Onu kendime çekip "Bu gece hazırlan seni altımda bayıltasana kadar inleteceğim" deyip dudaklarına öpücük kondurdum.   

Biliyorum bölümler geç geliyor ama cidden elimde değil. Diğer kitaba daha çok zaman harcamam gerekiyor, bir de bu hikayeyi yazarken acayip zorlanıyorum. Bölümü yazmaya çok önceden başladım ama anca bitti. 

Bu arada 50K yı geçmişiz!!!

Beni çok merak edenler wattpad'den mesaj olarak bana numaralarını atabilirler. Onları özelden arayıp tanışmak istiyorum. Biraz konuşur kitabı değerlendiririz. Özel numarayla arayacağım. Hastayım sesim kötü ama buna rağmen sizinle tanışmak istiyorum.  

İnstagram: "esra_kirtay_"

Snapchat: "esra.krty"

Facebook Grubu: "Hopeklausm Hikayeleri"

Sizi seviyorum.

09.12.2015

-Hopeklausm



Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 35.2K 56
Acı sadece fiziksel midir? İnsanın ruhu acımaz mı? Daha 20 yaşında biri anne olmak için çok genç değil miydi? Ya da sevmediği biriyle evlendirilmek i...