Kaderin Kırmızı İpi -Tamamlan...

由 rasgar

11.3K 1K 203

Çin mitolojisinde kaderin kırmızı ipi adında bir inanış vardır.İnanışa göre Tanrı her insanın ayak bileğine k... 更多

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22- FİNAL

-6-

495 49 8
由 rasgar


Eklediğim videodaki şarkı bana Rengin ve Mert'i anımsatıyor nedense..

Rengin aşağı indiğinde Mert kahve içiyordu. Rengin'in kıyafetine bakarak güldü. "Bu ne hal?" Rengin üstüne bakıp "Olmamış mı?" diye sordu telaşla. Zaten çok zor seçmişti kıyafetini bir de olmamış mıydı yani?

Mert kahkaha attı. "Çok ciddi olmamış mı bu? Alt tarafı annemle görüşmeye gidiyorsun. İş görüşmesine mi gidiyorsun?" dedi alayla.

"Olmamış yani?" diye tekrar sordu. Mert'in alay etmesine belli etmse de biraz bozulmuştu. Mert başını iki yana sallayınca Rengin oflayarak odasına geri döndü. İnsan modanın bu kadar içinde olup bir sürü insanı giydirdiği halde iş başa düşünce böyle de aciz kalabiliyordu işte. Daha önce kaynanası ile hiç baş başa görüşmemiş olması da işleri zorlaştırıyordu.

Biraz sonra geri geldiğinde Mert yine başını iki yana sallayınca Rengin hayal kırıklığıyla "Ne giyeceğim ben?" diye söylendi. Acaba gitmese miydi? Kıyafet seçimi bile eziyet olmuştu şimdiden.

Mert kahkaha attı. "Bu sefer olmuş şaka yapıyordum."

Rengin inanamayarak baktı. "Gerçekten mi?" diyerek aşağı indiğinde Mert başını salladı. "Gerçekten."

Rengin gülümsedi. "Tamam o zaman gittim ben." diyerek evden çıktı.

***

Yolda giderken yüzünde gülümseme vardı. Bunun yanında ise rahatlamış bir ruh hali. O kadar zaman kendini tutmanın yanında belki de artık her şeyi akışına bırakmanın zamanı gelmişti.

Mert'in ailesinin evine geldiğinde Rengin bir süre eve dışarıdan baktı. Mert bu kocaman evde büyümüştü. Bir zamanlar asla giremeyeceğini düşündüğü evlerdendi bu ev. Yavaş adımlarla bahçede ilerlerken beş dakikası olduğunu düşündü. O beş dakikada ancak kayınvalidesinin yanında olurdu. Kapıyı çalıp içeri girdikten sonra salona ilerledi. Bu eve çok nadir de olsa geliyordu. Salonda kayınvalidesi ayakta onu bekliyordu. Gülümseyerek "Tam zamanında. Ne bir eksik ne bir fazla." diye mırıldandı.

Rengin gülümseyerek "Geç kalmadığıma sevindim." diye cevapladı onu.

Kadın gülümsedi. "Bilerek tam zamanında geliyorsun." derken bir gerçeği dile getiriyordu.

Rengin güç de olsa başını sallayarak kabul etti. Kadına elini uzattığında kadın başını iki yana salladı. Rengin bu tavırla kızardığını hissetti. Buraya gelmemeliydi. Ama sonra kayınvalidesi sarılmak için kollarını açınca Rengin ağlama isteğini zor bastırdı. Kadın ona sarılıp "Hoş geldin." dediğinde kayınvalidesi görmese de Rengin gülümsedi. Beklediği tepki bu değildi çünkü. Bu zamana kadar sadece tokalaşmışlardı. Şimdi durum değişmiş gibiydi. 

"Hoş bulduk." derken içinde bir umut oluştu nedensizce. Belki de bu ailenin bir parçası olabilirdi. Ve o an kalbi bunu çok istediğini söylüyordu.

 Birlikte oturdular. Kadın Rengin'in ellerini tutarak "Seni buraya ciddi bir dille çağırdığım için kusura bakma." dedi.

"Öyle mi yaptınız?" diye sordu bilmiyormuş gibi yaparak. Kadın ona samimi bir şekilde gülümserken gözlerini Rengin'in gözlerinden ayırmıyordu. "Oğlumun neden seni seçtiğini bazen düşünüyorum. Sonra gözlerine bakınca anlıyorum."

Gözlerinin güzel olduğunu defalarca duymuştu. Bu yüzden "Teşekkür ederim." dedi utangaç bir tavırla.

"Ama bu onun mutlu olduğu anlamına gelmiyor." dereken Rengin'in ellerini bırakmıştı. Rengin yerinde rahatsız olmuş bir şekilde kıpırdandı. Kadın onun rahatsız olduğunu anlayınca ortamı yumuşatmak için "Ne içersin?" diye sordu.

"Soda alabilirim." Başını salladıktan sonra evdeki yardımcı hanıma seslenerek ikisi için soda istedi.

"Mert nasıl?" diye sordu kayınvalidesi.

"İyi efendim." diye cevap verdiğinde kayınvalidesi bir süre onu inceledi ama bir şey söylemedi. O sırada sodalar gelince Rengin çalıan kıza teşekkür etti.

"Rengin seni neden buraya çağırdığımı az çok tahmin ediyorsundur." Cümlesi Rengin'in tüylerinin ürpermesine neden oldu. Sonunda konuya gelebilmişlerdi ama çok gergindi.

"Mert ile ilgili olduğunu söylediğinizi hatırlıyorum." derken içini bir korku kaplamıştı. Az önceki umuttan eser yoktu şimdi. 

Kayınvalidesi başıyla onayladı. Rengin ise soda bardağını eline alıp bir yudum aldı. Biraz sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Ama o anlarda ne yaparsa yapsın bunun olmayacağından emin gibiydi.

"Evet, üç yıl boyunca oğlumu gülerken görmedim. Senden ricam artık onu özgür bırak. Onu mutlu etmiyorsun. Bırak ki iyileşmesine yardım edelim. Ona da normal bir hayat yaşaması için izin ver."

Rengin bardağı elinden düşürdü. Güçlükle yutkunduktan sonra kayınvalidesine baktı bir süre. "Bizim hayatımız gayet normal." diye mırıldandığında kadın başını iki yana salladı.

"Olmadığını biliyorum." derken fazlasıyla kendinden emin görünüyordu. Ve bu Rengin'in tüm cesaretini kırıyordu.

Rengin yaşlı gözlerle kadına bakarken ayağa kalktı. "Ben Mert'i seviyorum." dediğinde kadının tepkisizliği Rengin'i daha da üzdü. "Bardak için üzgünüm." diyerek birkaç adım atmıştı ki geri döndü. Kadına bakıp "Ben gidersem mutlu olacağına inanıyor musunuz gerçekten?" diye sordu. Kadın cevap vermeyince Rengin yanağına bir damla yaşın süzülmesine izin verdi. "Tamam gideceğim. Ama bugün olmaz. Yarın..." dedi ve koşarak evden ayrıldı.

Rengin gittiğinde kadın şaşkın şaşkın bir süre arkasından baktı. Kocası yanına geldiğinde kadın hüzünle "Gidecek." diye mırıldandı.

"Gitmek istemediğini gördüğün halde neden üstüne gittin ki?"

Kadın kocasına baktı telaşla. "Onu arayıp vazgeçtiğimi söylemeliyim hemen. Ben ne yaptım? Sadece aşklarını anlasınlar istemiştim."

Adam başını iki yana salladı. "Sakın. Olayları daha da karıştırma. Mert zaten gitmesine izin vermeyecektir."

***

Rengin arabayla bir süre gidip kenarda durdu ve kendini sakinleşmek için zorladı. Neden son zamanlarda her şey üst üste geliyordu ki sanki? Mert ile araları düzelecek gibiyken nereden çıkmıştı şimdi bu? Bunu düşünmemeliydi şimdi. Sevdiği adamla geçireceği bir gün vardı. Bunu en güzel şekilde değerlendirmeliydi.

Neşeyle eve geldiğinde Mert bilgisayarında çalışıyordu. "İşin mi var?" diye sordu hayal kırıklığıyla. Mert başını iki yana sallayıp "Yok." diye cevapladığında Rengin gülümsedi. Sonra dudaklarını dişleyerek Mert'e baktı. "Güzel o zaman." diye mırıldandı. Sonrasında "Berna..." diye çağırdı.

Berna bir süre sonra odaya girdiğinde Rengin "Bugün herkese izin veriyorum. " dedi. Berna bir şey anlamasa da başını sallayarak odadan çıktı. Mert şaşkın şaşkın ona bakarken Rengin omuz silkti.

"Bugün yemekler benden."

Mert güldü. "Öyle olsun bakalım."  bilgisayarı kapatıp karısının yanına geldi. Rengin kocasının dudaklarını öptü. "Dün gece yapmadığımız bir şey vardı hani?" dedi neşeyle.

"Eee?"diye sorarken keyfi fazlasıyla yerindeydi.

"Onu şimdi yapabiliriz bence." derken yanakları kızarmıştı. Mert eğlenerek "Neydi o?" diye sordu.

Rengin hüzünle iç geçirdi. "Neyse hatırlamıyorsan sonra..." 

Mert güldü. "Şimdi yapalım."  Rengin başıyla onayladı ve Mert'in elinden tutup onun odasına doğru ilerledi.

***

Canan, Rengin aradıktan sonra telefonu yine çalınca ofladı. "Bugün uyku yok anlaşılan." diyerek yataktan kalktı. Telefonuna baktığında Ömer'in aradığını gördü. Neden aradığına bir anlam veremeyerek baktı telefona bir süre. Telefon uzun uzun çaldı ve Canan kendinde telefonu açacak gücü bulamadı.

Telefonun sesi kesildiğinde mesaj geldi. "Yine uyuyorsun sanırım..."

Canan iç geçirdi hüzünle. Bu adam onu nasıl bu kadar iyi tanıyabiliyordu? Kendisi bu kadar şeffafken bu adam onun için neden kapalı bir kutuydu? "Uyuyorum." diye mesaj attı.

Mesaj gittikten bir süre sonra Ömer yeniden aradı. Canan bu sefer Ömer'in vazgeçmeyeceğini düşünerek telefonu açtı. Bir süre cevap vermeyince Ömer'in iç geçirdiğini duydu. "Canan, konuşmamız lazım."

"Ne hakkında?" diye sorarken merak etmiyormuş gibi konuşmaya çalışmıştı. 

"Bana söylediklerin..." Canan sözünü keserek konuşmasına izin vermedi. 

"Ben sana hiçbir şey söylemedim, sen de hiçbir şey duymadın. Bundan sonra da duymayacaksın. Ben yine başım sıkıştığında seni arayacağım. Canım sıkıldığında gelecek ve beni eğlendirecek bir şey bulacaksın. Gerçekten küçük kız kardeşin olacağım."

Bir süre sessizlik oldu. "Bunu mu istiyorsun gerçekten?" Sesinin sıkıntılı olduğunu anlayabiliyordu.

Canan bir süre sessiz kaldı. Ne istediği açıkça belli değil miydi? Ağzından çıkan sözler gerçek olsaydı bu kadar acı çeker miydi? Ama insan ırkının erkek versiyonu bazı şeyleri anlayabilme kapasitesine sahip değildi ne yazık ki. "Tabi ki bunu istiyorum. Gerçekten düşününce sadece sana hayran olduğumu fark ettim. Sana bunu itiraf edince de hevesim kaçtı aslında. Mantıklı olmak gerekirse neden senin gibi bir adamı seveyim ki? Her gece başka bir kadınla olan, insanları aşağılayan, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, bencil, kibirli bir insanı kim sever ki?"

Telefonda bir süre sessizlik oldu yine. "Tamam o zaman. Sorun olmamasına sevindim." dedi ve telefonu kapattı.

Canan telefon kapandıktan sonra gözlerini kapattı. Ömer'in peşinden gitmesinin hiçbir anlamı olmadığını biliyordu. Onun peşinden gitmek canını daha fazla yakmaktan başka bir şey yapmayacaktı.

Aşık olmayan herkes aşkın nasıl bir şey olduğunu merak eder. Şimdi o da aşık olmadığı zamanları özlüyordu. Oysa bilseydi aşkın bu kadar can sıkıcı ve bu kadar kanatıcı olduğunu asla istemezdi böyle bir şeyi. Ya da belki bir gün aşık olduğu için şükrederdi kim bilir. Ama o gün bugün değildi. Bugün aşktan payına düşen hüzündü.

***

Birkaç saat sonra Rengin Mert'in göğsüne uzanmış nasıl gideceğini düşünüyordu. Sonunda "Mutsuz musun?" diye sordu.

Mert Rengin'e baktı ama yüz ifadesini göremedi. "Şu an mı, genel olarak mı?"

"İkisi de."

"Şu an yanımdasın ve mutluyum. Genel olarak da sen yakınlarda bir yerlerdeysen mutlu oluyorum."

Rengin başını kaldırıp ona baktı. "Yani gidersem iyileşmez misin?"

Mert başını iki yana salladı. "Bu bir şeyin parçalanarak dışarı çıkarılması gibi olur. Boşluğu kalır. Ve telafisi imkânsız bir yara kalır."

Rengin bir süre Mert'in yüzünü inceledi. Doğru söylediğine emin olunca "O zaman sen istemediğin sürece ne olursa gitmeyeceğim." diye mırıldandı. Duyduğu cevap içini rahatlatmıştı. Çünkü tüm hücreleriyle kalmak istiyordu. Mert'in yanında kalmak ve ne olursa olsun bu aşkı yaşamak istiyordu. Yeterince geç kalmışlardı zaten. 

***

Birkaç gündür Berk ortalıklarda yoktu. Bu Rengin'i kötü bir şey olacak korkusuyla huzursuz ediyordu. Bir yandan da belki de sonsuza kadar hayatından çıktığını düşünüyordu. Mert ile araları ne kadar da güzeldi şu sıralar. O gün birlikte olduktan sonra o önemli yemeğe gitmişler ve yemekten sonra sessizce yürümüşlerdi. Rengin o sessiz yürüyüşün aslında bir şeylerin başlangıcı olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyordu. İç geçirerek telefonuna baktı. Hala aramıyordu ama.

Evet o gün bir şeyler başlamış hatta çok da güzel gitmişti ama devamında da aynısı olmadığını çok iyi biliyordu. Mert kendi odasında kalmakta ısrar etmişti. Evet eskisi gibi evde kovalamaca oynamıyorlar hatta daha fazla zaman geçiriyorlardı ama... Bir şeyler yine de canını sıkıyordu işte. Evet hemen bir şeylerin düzelmesini beklemiyordu ama Mert ona karşı soğuk mu davranıyordu? Annesi yüzünden miydi? Acaba annesi olanları anlatmış mıydı?

Rengin kararını vererek Mert'in annesini aradı. Telefon üçüncü çalışında açıldı. "Efendim." sesi soğuk değildi. Bu iyi bir şey olsa gerekti.

"Merhaba nasılsınız?" dedi yarı resmi bir sesle.

"İyiyim." bu kadardı işte. Ona nasıl olduğunu sormamıştı. Kadın bir süre daha konuşmayınca Rengin "Gitmediğim için mi kızgınsınız?" diye sordu.

Kadın yine cevap vermeyince Rengin "Orada mısınız?" diye sorma ihtiyacı hissetti.

"Dinliyorum."

"Gitmeme kararı aldım. Mert'in yanında kalacağım o istediği süre boyunca."

"Gerçekten mi?" dedi kadın heyecanla. Kızarak değil heyecanla.

"Evet." dedi ne olduğunu anlamamış bir şekilde.

"Çok sevindim kızım, bunu kutlamalıyız. Bu akşam yemeğe gelin ya da dur yarın akşam olsun ki daha iyi hazırlanayım. Yarın akşam yemeğinde bekliyorum tamam mı?" diye hızla sıraladı.

Rengin ne olduğunu anlayamamış bir şekilde "Tamam." diyebildi. "Mert'in de işi yoksa geliriz."

"Yoktur varsa da iptal etsin. Yarın mutlaka gelin." diyerek telefonu kapattı.

Rengin bir süre telefona baktı. Doğru mu duymuştu az önce? Derin derin nefes aldıktan sonra doğru olup olmadığını anlamak için yeniden aradı.

"Efendim kızım bir şey mi unuttun?" sesiyle hayal görmeye devam ettiğini düşündü.

"Şey ben... az önce bahsettiğiniz yemeğe beni de davet edip etmediğinizi anlayamadım da." dedi güçlükle.

"İlahi Rengin, bu yemek en çok da senin için kızım. Mutlaka gel tamam mı?"

"Ta-mam." dedi zorlukla.

"Tamam öyleyse hadi kapat da ben yemek listesi düşüneyim." dedikten sonra telefon kapandı. Rengin bir süre daha telefona baktı. "Hayırdır inşallah." diye mırıldandı.

Mert'e mesaj atacakken birden vazgeçip aramaya karar verdi. Onun sesini duymak istiyordu.

Telefon uzun uzun çaldı ama açan olmadı. Rengin üzgün bir şekilde telefonu kapatacakken telefon açıldı.

"Mert Beyin telefonu."

"Merhaba ben Rengin... akşam evde konuşabiliriz sanırım. İletmenize gerek yok." diye salak saçma bir şeyler sıraladıktan sonra telefonu kapattı. Üç yıl boyunca onu aramamıştı. Aradığında  ise telefona başkası çıkıyordu. Aman ne güzel!

Rengin oflayarak odadan çıktı. Kahve almaya kendisi gitse iyi olacaktı. Kahve aldıktan sonra şirkette dolaşmaya başladı. Çalışanları onu gördüğünde gülümsüyor ve selam veriyordu. Rengin de aynı şekilde gülümsüyor ve hatırlarını soruyordu.

"Bugünkü kıyafetiniz çok şık." diyen Esra'ya gülümsedi Rengin.

"Mağazadan aldım canım, aşağı in sen de al bir tane."

"Evet de..." diye bir şeyler mırıldanınca Rengin iç geçirdi.

"Canım sen ne zaman işe başlamıştın?" diye sordu.

"İki hafta oldu Rengin Hanım." Rengin elini Esra'nın koluna koydu dost canlısı bir şekilde. "Anladım canım, siz o güzel kıyafetleri hayal edip çizip bir de alamayacaksınız, öyle mi?" diye mırıldandı. Sonra gülümseyerek "Çalışanlarımıza mağazada yardımcı oluyoruz. Çoğunu ücretsiz alabilirsin." diyerek gülümsedi. Sonra göz kırparak "Aynı rengini alırsan giyecekken mesaj at da pişti olmayalım." dedi. Gülümsedikten sonra koridorda ilerledi.

Bir zamanlar üstündeki kıyafetler onun için hayalden öte değildi. Sadece çizebildiği şeylerdi. Şimdi onları giyiyor, üstüne üretiyordu. Mert ona her şeyi vermişti. Bu düşüncelerle odasına ilerledi. Telefonunun çaldığını duyunca biraz hızlı bir şekilde odaya girip ilerledi.

Mert arıyordu. "Alo." dedi sakin bir sesle.

"Neredesin sen?" diye homurdandı Mert.

Rengin anlamayarak "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

"Neyse niye aradın?" diye sordu hızla.

Rengin Mert'in ses tonunu duyunca kırıldığını hissetti. "Önemli olmadığını söylemiştim Mert." diye mırıldandı.

Mert'in iç geçirdiğini duydu. "İyisin yani." diye mırıldandı.

"İyiyim, yani iyi olmamam için bir neden mi var?"

Mert'in ofladığını duydu. "Ne bileyim Rengin sen beni hiç aramazsın."

"Annen yarın için bizi yemeğe çağırdı. Sana plan yapmamanı söyleyecektim. Sekreterin miydi o telefonu açan bilmiyorum ama... ona söylemiştim."

"Anladım." diye mırıldandı Mert. Rengin sessizlik uzayınca "Tamam o zaman akşam görüşürüz." diye mırıldandı.

"Rengin..."

"Efendim."

"Sana bir şey oldu sandım." derken sesinden ne kadar korktuğunu anlayabiliyordu.

Rengin gözlerini kapattı. "Özür dilerim." diye mırıldandı.

"Neden özür diliyorsun ki?"

"Seni daha önce aramadığım için."

Mert bir süre cevap vermeyince Rengin "Akşam konuşuruz." diyerek telefonu kapattı.


Telefonu kapattıktan sonra bir süre göğsünde tuttu. Şu an Mert'in yanında olup ona sarılmayı çok isterdi.



3.6.2017 tarihinde düzenlenmiştir

edit2: 3.11.2019

edit3: 18.10.2020

Edit 4: 15.02.2023 //Sanırım hiçbir zaman hiçbir hikayemde hiçbir bölüm yeterince iyi olamayacak..

繼續閱讀

You'll Also Like

1.4M 43.6K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
253K 11.5K 16
"Feyza anlıyorum intikam istiyorsun ama bin kez pişman olduğumu söyledim beni artık bununla itham etme. Yaşadığım bir travma, bir şok anıydı asla ger...
3.1K 733 18
ASİL KAN Hikayesinin devamı niteliğindedir. Kraliçe Katren krallıklar içinde uzun zaman sonra çoklu doğum yapan ilk kraliçeydi. ancak doğumda bebekl...
483K 2.1K 3
Tamamlandı ve kaldırıldı. Geçmişten gelen sırlarla dolu adam, bir daha dönmeyeceğini düşündüğü genç adamın hayatını karartan olayda tek görgü tanığ...