-15-

387 47 14
                                    

Geçen o kadar zamanın üstüne geri dönmesi ona ne düşünmesi gerektiğini şaşırtıyordu. Şu an onu düşünüyor olması bile aslında Rengin ile olan mutluluğuna ihanetti. Ama yarım kalan şeyler insanın kafasını kurcalamakta ustaydı işte. Onu gördüğünde mutluluk hissetmemişti. Aksine Rengin ile olan ilişkilerinin bozulmasından korkmuştu. Zaman ne garip şeydi. Bir zamanlar senin için en değerli olan insan başka bir zamanda öyle olmuyordu. Önündeki telefona bakıp duruyordu. Bir yanı Şale'yi arayıp neden geldiğini sormak istiyordu. Bir yanı ise hiçbir şey olmamış gibi davranmak... Rengin'in de kafasının karıştığından emindi. Geçmişi bırakacaklarını söyleyerek evlenmişlerdi. Ama şimdilerde bu kadar yakınken bir şeylerin alt üst olması isteyeceği son şey bile değildi. Oflayarak telefonunu aldı ve odadan çıktı. Kendini iyi hissedeceği bir yere gidip derin derin nefesler alıp olanları sindirmesi gerekiyordu.

**

Ömer yemekleri söyledikten sonra Canan'ı izlemeye başladı. Ne çok özlemişti karşısındaki kadını. O sırada Canan'ın sözlerini duydu.

"Gözlerini üstümden çek."

Canan'ın kafası pencereye dönüktü. Onu görmüyordu bile. Ona baktığını nasıl anladığını düşünürken penceredeki yansıması takıldı gözüne. Canan da onu oradan izliyor olmalıydı. Birbirlerine bile gizli saklı bakıyorlardı. Bunu düşününce iç geçirdi. Madem Şale dönmüştü ve madem her şey değişiyordu. O zaman Canan ile bir şansı olmasını istiyordu. Ve bunu ona soracağına dair kendine söz verdi. En kısa zamanda.

"Boş boş oturacağımıza biraz konuşabiliriz." diye öneride bulundu Ömer.

Canan umursamaz bir tavırla gözlerini Ömer'e çevirdi. "Konuşacak hiçbir şeyimiz kalmadı. Abim ve Şale konusunu akşam konuşacağımızı sanıyordum."

"Ya Rengin?"

Canan gözlerini devirdi. Rengin'in haklı olarak meraklandığını biliyordu. Birkaç hafta önce bunlar olsaydı Rengin hiç umurunda olmazdı. Ama şimdi onun abisine nasıl âşık olduğunu biliyordu. Aşk onun için kutsal bir şeydi. Sıkıntılı bir şekilde elini saçlarının arasından geçirdi.

"Her kadın gibi kıskanıyor o da. Merak ediyor, bana bir sürü soru sordu. Resmen kaçtım. Ama daha ne kadar kaçabilirim ki?" diye söylendi Canan.

"Haklı, ben seni başkasıyla görsem..."

Canan ve Ömer o an göz göze geldiler. Sonrasında Canan bakışlarını kaçırdı. Çağdaş olmak adına aynı masada oturmaları onun hislerini yok etmiyordu. Ömer söylediği, yaptığı en ufak bir şeyle canını yakabiliyordu.

"Hiçbir şey hissetmezsin. Biliyorum." derken yüzünde derin bir hüzün vardı.

"Ben..."

"Ama..." diyerek sözünü kesti Canan. "Merak etme, öğreniyorum. Her şeyi unutacağım, seni gördüğümde hiçbir şey hatırlamayacağım zamanlar da gelecek. Hatta biliyor musun geçen biriyle buluştum. Eğlendik, hoş da biri. Sonuçta hayat devam ediyor, değil mi?"

Garson yemekleri masaya bırakırken Ömer bir şey söylemedi. Sonrasında başını salladı. "Hayat devam ediyor. Ve biliyor musun insanlar belki de yaptıklarından pişman olur."

Canan onu dinlemiyormuş gibi yemeğini yemeye koyuldu. Tadına baktığında iç geçirdi. Bu yemeği çok severdi ve Ömer de bunu biliyordu. Yani hiç söylememişti aslında. Başını kaldırdığında "Çok güzel." dedi.

Ömer başını salladı. "Afiyet olsun."

Sessiz sakin bir şekilde yemeklerini yedikten sonra dışarı çıktıklarında Ömer "Seni bırakayım." dedi.

Kaderin Kırmızı İpi -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin