Kaderin Kırmızı İpi -Tamamlan...

Par rasgar

11.4K 1K 203

Çin mitolojisinde kaderin kırmızı ipi adında bir inanış vardır.İnanışa göre Tanrı her insanın ayak bileğine k... Plus

-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22- FİNAL

-1-

1.8K 71 16
Par rasgar


Ömer düşünceli görünen arkadaşına baktı bir süre. İşlerini batırmış olduğunu sonunda kabul eden arkadaşına. Aylardır gece gündüz çalışması bir anda durmuş yerine uzun bir sessizlik gelmişti. "Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordu. Onun bu sessizliğinden rahatsızlık duyuyordu artık.

Mert bir süre sessiz kaldıktan sonra oflayarak elini saçlarının arasından geçirdi. "Her şeyimi kaybettim mi şimdi?" diye sorduğunda Ömer iç geçirdi.

"Her şeyini kaybetmiş sayılmazsın Mert. Sadece şirketini satarak tüm bu borçları ödeyebilirsin. Evin, araban, arazilerin her şey hala senin."

Mert iç geçirdikten sonra "Karımı da kaybettim." dedi acınası bir sesle. Ömer küfür etti. "Ne zaman karındı ki senin? Seninle paran için evlendiğini hepimiz biliyorduk. Kadın senin kurduğun iş sayesinde servet sahibi oldu ama buraya gelip sana baktığı ya da yüzünden bir şeylerin ters gittiğini anladığı yok. Sen her şeyini kaybederken o zenginleşti. Giderse gitsin bırak onu. Elbet bir gün karşına gerçek biri çıkacaktır."

Mert arkadaşına baktıktan sonra acınası bir durumda olduğunu düşünmeden edemedi. "Ona üç yılımı verdim ben. O benim karım. Ne olursa olsun." Ömer "Karın mı?" dedi alayla. "Şirketi satacağını söylediğinde eşyalarını toplayarak gidecek."

Mert yıkılmış bir şekilde ayağa kalktı. İç geçirdi. "Bir an önce gidip söylesem iyi olacak." . Sonuçta gerçeklerden ve onların getireceklerinden ne kadar kaçabilirdi ki? Bir şey olması gerekiyorsa illaki bir şekilde oluyordu sonuçta.

***

Mert karısının şirketine geldiğinde üç yıl önce buranın nasıl bir harabe olduğunu düşündü. Rengin buranın fiyatı düşük olduğu için burayı almakta ısrar etmiş, her şeyi en baştan düzenleyeceğini söylemişti. Şimdi baktığında gerçekten de buranın mükemmel bir yer olduğunu görüyordu. Karısı başarmıştı. Bir harabeden bir hayat çıkarmıştı ortaya. Tıpkı üç yıl önce evlenirken ona yaptığı gibi. Şimdi ise onu kaybedeceğini biliyordu.

Bir partide görmüştü karısını. Gördüğünde bir arkadaşının asistanıydı. Ona orada evlenme teklifi etmişti. Rengin gözlerini kocaman açıp şaşkınlıkla "Benim hayallerim var ve evlilik bunun için büyük engel olurdu." demişti.

O an Mert belki de hayatının en büyük hatasını yaparak "Ya evlilik hayaline yakınlaşman için bir basamak olursa?" diye sormuştu. Bu cevap karısının hoşuna gitmişti. Ve o olaydan bir ay sonra kendilerini evlenirlerken bulmuşlardı. Rengin'e söz verdiği gibi ona iş kurmuştu. Rengin de canla başla çalışıp şimdi hayalinin çok üstünde bir işte çalışıyordu.

İçeri girmesi gerektiğini düşününce iç geçirdi. Rengin'e durumu nasıl anlatacaktı? Her şeyi kurallara oturtmuşlardı resmen karısıyla. Sadece pazar günleri tatil yaptıkları için o gün tüm gün evde olurlardı ve birlikte yüzdükten sonra sinemaya giderlerdi. Sadece pazar günleri sevişirlerdi. İşe gittiklerinde de birbirlerini aramazlardı hiç. Bir şey haber verecek olurlarsa mesaj atarlardı. O da mecbur kalmadıkça olmazdı. Birlikte gitmeleri gereken yerler dışında bir yere gitmezlerdi. Cumartesi akşamları yemeğe çıkarlardı. Her zaman yapmaları gereken şeyler aynıydı. Monoton bir hayat yaşıyorlardı fazlasıyla.

Mert arabadan indiğinde Rengin'in iş yerine ilk defa ondan habersiz, şirkette herhangi bir organizasyon olmadan geldiğini düşündü. Rengin'i burada bulup bulamayacağına bile emin değildi. Rengin'in odasına geldiğinde şirkette bir gariplik olduğunu düşündü. Odaya gelene kadar kimseyi görmemişti. Sekreteri de kapıda yoktu. Kapıyı açtığında Rengin'in pasta üflemek üzere olduğunu görünce gözlerini kapattı. Karısının doğum gününü unutmuştu. Rengin hiçbir zaman ondan hediye istememişti. Şirketin onun için hayatındaki en büyük hediye olduğunu söyler ve hediyenin gereksiz olduğunu savunurdu her zaman. Onun da bu durum işine gelir hediye falan almazdı ama sabah uyandığında en azından Rengin'in doğum gününü kutlardı. Ona bir gül alırdı. Rengin yıl boyunca ilk kez ona dünyayı vermişler gibi gülümser sımsıkı sarılırdı ona. Şimdi kapıyı açıp karısıyla göz göze gelince Rengin gülümsedi.

"Tam zamanında geldin Mert, mumları üflemek üzereydim. Gelsene." dediğinde Mert içeri girdi. Rengin'in çalışanlarının bakışları altında karısına doğru ilerledi. Rengin pastayı kestikten sonra çalışanlarını tek tek öptü. "Kızlar siz pastayı kesin ben geliyorum hemen." diyerek Mert'in elini tuttu. "Dışarı çıkalım." Mert başını salladı ve Rengin'in onu odadan çıkarmasına izin verdi.

Kapının önüne çıktıklarında Rengin hala elini çekmemişti. Bir süre düşündükten sonra "Şuradaki odada konuşalım." diye çekiştirdi. Odaya girdiklerinde Rengin kapıyı kilitleyip Mert'e baktı. "Mert iyi misin, bir şey mi oldu?" diye sordu telaşla.

Mert karısının güzel gözlerine baktı bir süre hayranlıkla. "Doğum gününü unuttum." diye mırıldanınca Rengin boş ver anlamında elini salladı. "Senin bir şeyin var. Ne olduğunu söyleyecek misin? Burada anlatmak istemezsen kaçabilirim dışarıda konuşuruz." dedi hızla. Mert karısı bu kadar heyecanlı konuşunca kötü göründüğünü düşündü. Rengin'in ses tonunun böyle olduğunu duymazdı hiç. Sesini de çok duyduğu söylenemezdi ya.

"O kadar kötü mü görünüyorum?" dedi alayla. Rengin kollarını birbirine dolamış bir şekilde ona bakıyordu. Başını iki yana sallayarak "Çok yakışıklı görünüyorsunuz Mert Bey." dediğinde Mert gülümsedi. En azından hala yakışıklı olduğunu düşünüyordu.

"Sana bir şey söylemem gerek Rengin." derken sesindeki sıkıntı fazlasıyla hissediliyordu.

Rengin'in yüzü solmuştu birden. "İyisin değil mi?"

Mert başını salladı yavaşça. "Ben iyiyim ama şirketim..." dedikten sonra durakladı. Sonraki cümle karısının ondan sonsuza kadar ayrı olacağı cümleydi. "Şirketim battı."

Rengin gözlerini kısmış bir şekilde Mert'i inceledi bir süre. "Sen bunun için mi üzgünsün?" dedi şaşkınlıkla. Mert anlamamış bir şekilde ona bakarken "Sen çok rahatlamış gibi görünüyorsun." dedi alayla.

"Tabi rahatladım şapşal aklımdan milyon şey geçti. Sana bir şey oldu sandım. Şirket battıysa ne olmuş yani? Bana kurduğun şirket gayet iyi işliyor, istersen gel buranın başına geç. İstersen sat, borçlarını öde."

Mert şaşkın şaşkın karısına baktı. "Yani batmamın senin için önemi yok mu?" diye sorduğunda Rengin başını iki yana salladı. "Senin mükemmel olmadığını anladığım için mutlu oldum." dedi gülümseyerek. Sonra iç geçirerek "O kadar kusursuzsun ki senin karın olmak omuzlarımda çok büyük bir yük." dedi. Sonrasında Mert'e ilerleyerek kollarını kocasına doladı.

Bir süre ona sımsıkı sarıldıktan sonra geri çekilip gülümsedi. "Dediğim gibi Mert, ne durumdasın bilmiyorum ama bunu hallederiz merak etme." diyerek koluna dokundu samimi bir şekilde. "Söyleyeceğin başka bir şey yoksa kızlar beni bekliyor." dedi çekinerek.

"Yani şirketinden vazgeçebilirsin?" dedi emin olmaya çalışarak.

Rengin başıyla onayladı. "Üç yıl önce bu sadece hayaldi Mert. Şimdi bunun gerçek olabildiğini gördüm. Hevesimi aldım sanırım ve artık nasıl başaracağımı biliyorum. En baştan başlasam yine başarırım." Gülümsedi. "Gidiyorum, akşam evde konuşuruz." diyerek odadan ayrıldı.

Mert ise şaşkın şaşkın bakıyordu karısının ardından. Kendini Rengin'in onu terk edeceğine öyle hazırlamıştı bu tepki ona mucize gibi gelmişti şimdi. Bir süre odada öylece durduktan sonra gülümsedi. Ayrılmanın lafını etmediği gibi başaracaklarını söylemişti.

**

Mert neredeyse battığına sevinerek şirketine döndüğünde Ömer arkadaşının delirdiğini düşünüyordu. "Ne oldu?" diye sordu merakla.

Mert gülümsedi. "Umursamadı bile, kendi şirketini satabileceğini söyledi."

"Ayrılmak istemedi mi?" diye sordu Ömer inanamayarak.

"Lafını bile etmedi." dedikten sonra ofladı. "Doğum gününü unuttum."

Ömer şaşkınlıkla arkadaşına baktı. "Bunu da mı umursamadı?"

Mert başını iki yana salladı. "Doğum gününde çok bir şey istemez ama doğum gününü sabahları bir gülle kutlardım. Bu sene unuttum."

Ömer şaşkın bir şekilde arkadaşını izliyordu. "Ne yapacaksın peki?" diye sordu.

"Akşam konuşacağız."

***

Rengin doğum gününü kutlarken suçluluk duydu. Kocasının dertleri varken o burada arkadaşlarıyla gününü gün ediyordu. Onun derdini nasıl hissedememişti? Neden bu kadar uzaklardı sanki? Küçük partileri bittiğinde eve gitmişti hemen. Kocasının da evde olduğunu gördüğünde çantasını koltuğa bırakıp Mert'in yanına oturdu.

"Nasılsın?" diye sorduğunda Mert omuz silkti.

"Dünyanın sonu değil."

Rengin başını salladı. Yavaşça Mert'in elini tuttu. "Ne yapmak istiyorsun? Sen ne yapmak istersen ben hazırım yardım etmeye."

Mert gözlerini kısıp Rengin'e baktı. "Ayrılmak istemiyor musun yani?" Rengin elini çekti birden. Kırılmış gözlerle Mert'e bakıyordu şimdi. "Sen... sen bunu mu istiyorsun?" dedi güçlükle.

"Sen istemiyor musun, sonuçta hayalin için kullanmadın mı bu evliliği? Şimdi hayalini geri mi vereceksin?"

Rengin yerinden kalktı hızla. "Sen ne dediğini bilmiyorsun Mert. Evet seninle bunun için evlenmiş olabilirim ama sana en az yüklenecek şekilde yaşadım hep ve senden olabildiğince düşük ücretli şeyler istedim." Çantasından hırsla bir şey çıkardıktan sonra Mert'e fırlattı. "Al bu da banka hesap cüzdanın, yıllar önce senden aldığım her şeyin karşılığını bu hesapta biriktirdim. Burada çok daha fazlası var. Şirketi de sana geri vereceğim. Hemen yarın yapacağım bunu." Rengin sinirle giderken Mert hızla ayağa kalkıp Rengin'in kolundan tuttu.

"Bırak." diyen Rengin'i dinlemeyerek "Sadece bir şey soracağım Rengin. Bunu bir daha asla sormayacağım. Lütfen o yüzden doğru cevap ver." dedi usulca. Rengin yaşlı gözlerini çevirip ona baktı. Uslu bir kız çocuğu gibi başını salladı.

"Benimle ne olursa olsun evli kalmak istiyor musun?" diye sordu Mert. Ah, bu sorunun cevabını ne çok merak etmişti evli kaldıkları süre boyunca. Bir yalanı mı yaşıyorlardı yoksa bazı şeylerin içinde gerçek barınıyor muydu?

Rengin başını salladı. Mert karısının yüzüne inanamayarak baktı bir süre. Gözleri dolan karısının yüzünden ne kadar ciddi olduğu anlaşılıyordu. Kollarını dolayıp ona sımsıkı sarıldı. Kulağına "Özür dilerim." diye fısıldadı.

Rengin usulca geri çekilip gözlerini kocasının gözlerine odakladı. "Ya sen Mert?" diye sordu. "Ne olursa olsun benimle evli kalacak mısın?"

Mert başını salladı. Rengin aldığı cevaptan memnun bir şekilde gülümsedi. "O zaman lütfen bu saçma şeyi bir daha söyleme. Eğer bir daha söylersen o zaman hayatından sessizce çıkıp giderim."

Mert başıyla onaylarken Rengin dudaklarını ısırdı. "Bu yüzden mi uzaksın bana?" diye sordu. Mert'in şaşkınlıkla kaşları havaya kalktığında Rengin devam etti. "Seninle paran için evlendim diye mi? Bu yüzden beni küçük görüyorsun, değil mi?" diye fısıldadı güçlükle.

Mert ne diyeceğini bilemez şekilde baktı karısına. Onu ilk gördüğünde hissettikleri öyle yoğundu ki o gün evlenmek kelimesi çıkmıştı ağzından. Ve kader bir şekilde onları nikah masasına oturtmuştu. O andan itibaren neden evlendikleri pek de önemli değildi. "Sadece bir gün sana yetecek param olmayacağından korkuyordum." diye söyledi içinde uzun zamandır tuttuğu sıkıntısını. Hep merak ediyordu, parası olmadığında karısı onu bırakıp gider miydi? Bugün aslında bunun cevabını öğrenmişti. Ve bu ona öyle büyük bir mutluluk vermişti ki cebinde tek kuruş parası kalmasa da dans edecek kadar mutluydu.

Rengin iç geçirdi. Bu konuyu düşündüğü zamanlar olmuştu ama bir türlü soramamıştı. "Üç yıldır böyle mi düşünüyorsun? Hiç mi değiştiremedim duygularını?"

Mert karısının güzel gözlerine baktı. "Sen de bana parası olan bir koca olarak bakmıyor musun?"

"Üç yıl Mert. Bir adama üç yıl sırf parası var diye katlanacağımı mı sanıyorsun? Her şeyim varken hem de? Herkes beni kıskanıyor aslında. Sana sahip olduğum için. Ama ben de onları kıskanıyorum. Seninle iletişim kurabildikleri için. Onlara gülümserken beni görmezden geldiğin için."

Mert karısının sözlerini sindirmek için bir süre bir şey söylemedi. Sonra onu ilk andan beri büyüleyen gözlere baktı. "Bana aşık mısın yoksa?" diye sordu.

Rengin bir adım geri attı. Kocasına inanamayarak bakıyordu şimdi. "Bu aramızda hiç konuşmadığımız bir şey Mert. Sen yanında güzel bir kadın istedin, ben de parası olan bir adam. İkimiz de pisliğin dibindeydik. Evliyiz diye aşık olmak zorunda değiliz. Ve sen Mert, benim acılarımı biliyorsun. Ben bir daha asla aşık olmam!" dedikten sonra topuklu ayakkabısının çıkardığı seslerle odayı terk etti.

Mert ise son üç yılda olduğu gibi karısının arkasından bakmakla yetindi.

3.6.2017 tarihinde düzenlenmiştir.

Edit2: 14.10.2020

Edit 3: 27.01.2023

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

HAR (Tamamlandı) Par aurasea

Roman pour Adolescents

4.9K 609 29
Kaybettim, diye başlamış biri için hayata devam etmek ve tutunmak nasıl mümkün olabilirdi? Hayat bazen bir kitabın cümlesinde, bazen sokakta gördüğü...
228K 1.3K 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
237K 19.4K 60
"Papatya," diyor. "Öyle narin öyle hassas bir çiçek ki, bakma öyle dağda bayırda hattâ bozkırda yetiştiğine... Sevmesini bilirsen ziyan olup gitmez b...
12.1K 1K 33
Merhaba, Buselik benim ilk romanım. Yıllar önce Hayal mahsulleri forum'da yazılmaya başlandı daha sonra ise Önce Kitap ve Postiga Yayınları aracılığ...