Büyük Patron (!)

ZeynepDefne द्वारा

1.1M 42.9K 5.9K

*TAMAMLANDI* Bir genç kız hayal edin. Yirmi bir yaşında, hayatının baharında bir genç kız. Şimdi o kıza bir... अधिक

1/ Megolomanyak Karşıyakalı!
2/ Vicdan Azabı
3/ İki Cambaz Bir İpte Olmaz!
4/ Gargamel Burun!
5/ Ve Gözde Sahalarda!
6/ Mahmut Tuncer Tarzı
7/ Mantı Krizi!
8/ FBI Lale
9/ İçimdeki Dexter Morgan
10/ Yalan Haber!
11/ İstifa Ediyorum
12 / Batsın Bu Dünya
13/ İzmir' in Kızları
14/ Ayak Fetişi Mi?
15/ Manken Manken Manken!
16/ Furkan?
17/ Sana İhtiyacım Yoktu.
18/ Yamyam Gözde
19/ Dörtlü Aşk Karesi
20/ Rüya
21/ Cihangir Ailesi
22/ Deja Vu
23/ Operasyon: Sakat Kaçırma!
24/ Arslan, Kim Bu Kız?
25/ Hakan Altun Kafası
26/ Alparslan Cihan
27/ Mahşerin Üç Görücüsü
28/ Olağan Üstü Hal!
30/ Samara Çakması Judith
31/ Bayrağı Kap!
32/ Arslan Denen Zıttırık
33/ Çılgın Mehmet Arslan'ı Coşturuyor!
34/ Yolun Sonu Andropoz Be Dedem!
35/ Yeşilçam Klişesi...
36/ Karşıyaka Pastanesi
37/ Yeni Moda Tülin Teyze!
38/ Düğün Dernek
39/ Seyirlik Değil Ömürlük Olsun
40/ Biz Çıkalım Kerevetine
41/ Evleniyorum!
Final/ Ömür Boyu Birlikte
SON SÖZ/ TEŞEKKÜRLER
Cevapsız Sorular/ Diğer Kitaplar
1/ Özel Bölüm

29/ Son Pişmanlık Neye Yarar?

15.4K 920 68
ZeynepDefne द्वारा

TATİL BİTİYOR!

*Evet tatil bitiyor diye üç gün de üç bölüm yayımladım, yayımlamaya da devam edeceğim. Lakin şu oylar ve yorumlar da artış olsa? Tadından yenmez olur, yenmez!*

Multimedya; Gözde & Arslan Rapunzel filmindeki şeysi kjsdfgjdhg:d

Multi 2: Buray - İstersen..

İyi Okumalar!

←→←→←→

Ertesi sabah uyandığım da saat ikiyi gösteriyordu.

"Oha be," dedim yataktan kalkarken. "Ölü uykusuna mı yattım acaba?"

Elime streç film sarıp doğru duşa girdim. İyice yıkanıp hemen çıktım ve kurulandıktan sonra üstümü giyindim.

Saçlarımı kuruladıktan sonra dalgalar halinde açık bıraktım. Altıma bir kot şort giyip, üstüme bu senenin modası olan çiçekli bir büstiyer giydim. Yandan asmalı küçük bir çanta alıp evden çıktım.

Annemin arabasına binip çalıştırdım.

Haydi bakalım. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.

(...)

Arabayı park edip indim ve Arslan'ın konum attığı kahvaltı salonuna doğru yürüdüm. Stresten ellerim terlerken bacaklarım da birbirine dolanmaya başlamıştı bile.

Kahvaltı salonuna girip, etrafa iyice bakındım. Arslan cam kenarında arkası dönük bir şekilde oturuyordu.

Derin bir nefes alıp yanına yürüdüm. Tam arkasında durup ellerimle gözlerini kapattım ve sesimi değiştirip, ''Bil bakalım ben kimim?'' Diye sordum.

''Hayaller Adriana Lima hayatlar Gözde Çevik.'' dediğin de ellerimi çekip başına hafifçe vurdum.

Karşısındaki sandalyeme yerleşirken, ''Çok meraklıysan de get Adriana'ya,'' dedim. ''Sanki o da açmış kollarını da 'Arslaaanım, Cihangiiiiriiim' diye bekliyor.''

Arslan yüzünde alaycı bir sırıtışla, ''Kıskanma!'' dedi. ''Adriana kurban olsun bana.''

''Of tamam kes, başlatma Adriana'na. Açım ben.''

''Ye, anca ye zaten.'' Elini kaldırıp garsonu çağırdı. Garson yanımıza gelince, ''Günaydın.'' dedi. ''Ben iki tane kaşarlı omlet, sade kahve istiyorum. Kahvaltı mezeleri olsun tabi ki.'' Bakışları bana döndü, ''Yengen de-'' Diyerek bana söz hakkı verdiğin de başladım anlatmaya.

''Şimdi ben elma patates kızartması istiyorum. Yanında ayrıca ketçaplı sucuk ve sosisler olsun. Portakal suyu da istiyorum. Bir de sahanda yumurtalı menemen olsun. Ha şey bir de, şöyle küçük bir tabağa zeytinyağı dökün, üstüne tuz, kekik, karabiber dökün. Tulum peyniri de istiyorum ama peynirler kızartılmış olsun. Çok teşekkür ederim.''

Kocaman gülümseyerek garsona bakıp, sonra da Arslan'a baktığım da bana hayret dercesine baktığını gördüm.

Garson gittiğin de, ''Kız sen nerelerine yiyorsun onları?'' diye sordu. Gözleri bedenim de gezdiğin de, ''Göbeğin de yok senin. Neren de depolanıyor bunlar senin?''

Sırıtarak, ''Meslek sırrı.'' dedim.

''Gözde, o şort niye bu kadar kısa? O üstündekini annen kaynar suda yıkadı da çekti mi?''

Gözlerimi devirip, ''Ha-ha-ha.'' dedim. ''Arslan hava otuz beş derece.''

''E yani? Beni ilgilendirmez. Tamam benim yanım da giy ama ben yokken giyme.''

Daha fazla uzatmamak için, ''Tamam sevgilim,'' dedim.

Sonunda iki garson ellerin de tepsilerle geldiler. Arslan' ın sadece bir tabak yiyeceğine gözlerini kısarak baktım. Elimdeki yemek bıçağıyla tabağını gösterip, ''Sen onunla doyacak mısın?'' diye sordum.

''Doyarım tabi. Ben sağlıklı besleniyorum, spor yapıyorum. Vücudumu koruyorum. Midem senin ki gibi çöp değil.''

Kahkaha atıp, ''Ya hadi hadi!'' dedim. ''Medeniyete çıktık diye şekil, şukul yapma bana. Seni de biliyoruz.''

''Hadi len,'' diyerek çatal ve bıçağıyla omletini kesti. Bir parça ağzına attı ve ''Im, çok lezzetli.'' dedi.

Gözlerimi devirip elma patateslere yumuldum. Ekmeğimi kaşık şekline getirip Menemen'e daldırdım. Ekmeğimi zeytinyağına batırıp, peynirimle yediğim de Arslan' ın ekmeğini Menemen'e daldırıp, ''Açlıktan mı çıktın ne yaptın lan? Canım çekti valla sen öyle yiyince. Göz hakkıdır istiyorum.''

''Senden mi saklıcam yemeğimi be? Ye yiceksen.''

''Yiycem.''

(...)

Yirmi dakika sonra Arslan' a beraber geriye yaslanıp nefes nefese kaldık.

''Ulan, ne yedik be!'' Dedi Arslan. Sonra da, ''Aşkım bi öksürsene.'' dedi.

''Niye?'' dedim.

''Sen öksür, göreceksin bak. Ama sesli öksür.''

''Tamam.'' dedim. Sonra da başladım ''Öhüuöhüohüöhüöhöhöh!'' diye öksürdüğüm de Arslan... Geğirdi!

Öksürmeyi kesip gözlerimi irice açtım ve ''Oha hayvan!'' dedim.

''Ne var lan? İçimde kalsaydı zararı banaydı.''

''Ya yuh be Arslan.'' Gülmeye başladım. ''Allah'ın camışı!''

"Bak buna kamuflaj derler. Osurmak istediğin zaman da aynısını yaparız."

Gözlerimden yaş gelene kadar güldüm.

"Güzelim, saat tam sekiz de yemek yer bizimkiler," diyerek konuya girdi Arslan... "Ben seni yedi gibi almaya gelirim. Saat zaten dördü geçiyor."

İstemsiz olarak saate baktım. 16.20'yi gösteriyordu.

"Arslan," diyerek eline uzandım ve tuttum. Anında elimi tuttu ve hafifçe sıktı. Ben bu hissi çok seviyorum!

"Hayatımın kadını?"

"Konuşalım mı?"

"Konuşalım."

Elimi çekmeden doğruldum. Derin bir nefes alırken, cümleyi nasıl kuracağımı kafamda planladım ama olmayınca hemen aklıma geleni söyledim.

"Ben o yemeğe gelmeye korkuyorum, korktuğum için istemiyorum ve istemediğim için ailenle tanışmak da istemiyorum!"

Ağzımı s... Hay ağzımı eşek arısı soksaydı! Ne dedim ben! Ben resmen muhabbetin ortasında çok yanlış şeyler söyledim!

İyi bok yedin Gözde! Al işte! Yazın yediğin hurmalar...

"Ne?" Dedi Arslan. O kadar çok şaşırmıştı ki... O kadar!

Gözlerimi yumup, avcumun içini alnıma vurdum.

"Ben bunu böyle söylemeyecektim."

Arslan, bir olan ellerimizi ayırdı ve "Nasıl söyleyecektin?" Diye sordu. "Bahaneler uydurarak mı?"

"Hayır!" Dedim hemen. "Daha yumuşak bir şekilde söyleyecektim. Arslan bak şu anda yanlış anlıyorsun."

"Gözde," dedi gözlerimin içine bakıp. "Ben çok iyi anladım. Sen rahat ol. Tamam, geçmişte yaşadığımız olaylardan dolayı ailelerimiz ters düşmüş olabilir. Hatta abinle baban ağzımı burnumu yamultmuş bile olabilir. Senin korkun da buysa-"

"Bu değil!" Dedim. "Aramızda çok fark var. Onların istedikleri Ahu gibi bir gelinken, ben öyle değilim ve hiçbir zaman da olmayacağım. Belki sayısal lotodan para çıkarsa, belki... Ama hayır. Ben güvenemiyorum, kırılmaktan, yabancı kalmaktan ve dışlanmaktan korkuyorum-"

"Kes." Dedi sert bir sesle. Gözlerim irileşirken, "Dışlanmaktan korkuyorsun demek?" Diye sordu kendi kendine. "Ben neyim burada? İskele babası mı? Yazıklar olsun be." Hırslı bir nefes aldı. "Ulan, ulan. Ya ben sana kendimi nasıl bu kadar yanlış tanıttım? Suç sende değil. Demek ki suç bende. Evet, zengin olabiliriz. Ama biz kimseyi ezmedik. Kimseye tepeden falan da bakmadık. Ben senin nasıl bu düşüncelere kapıldığını biliyorum. Saçma sapan Türk dizileri yüzünden demi? İyi bok yedin, aferin sana. Tamam küçüksün. Ama ben bu kadar geri kafalı olacağını tahmin etmemiştim."

Yo, yo! Ağlamak yok Gözde. Kendin ettin, kendin buldun Gözde. Ders olsun, sana müstahak olsun bunlar Gözde...

"Ben seni bıraktım mı hiç?" Diye sordu. Bakışlarım masada gezinirken yüzün e bakamadım bile.

"Bırakmadım." Dedi kendisi yanıtlayarak. "Babanla abin, herkesin içinde ağzımla burnumu yer değiştirdi, ne bir laf ettim, ne bir karşılık verdim. Yapmam da zaten. Baban silahla beni tehdit etti, ki senin bundan haberin bile yok, alnıma silah dayadı kızımın peşini bırakacaksın diye, ben seni yine de bırakmadım. Sana hayvan gibi aşık olduğum için.

Sen niye bana güvenemedin? Aileme güvenemedin? Ya ben..."

Yumruk yaptığı elini bacağına vurduğun da dolmuş gözlerimle gözlerine baktım.

"Bakma bana o gözlerle," dedi sinirli bir sesle. "Ya ben ölsem senden böyle bir şey beklemezdim. Sen neler kurdun aklında?"

"Arslan," dedim yutkunarak. "Madem içimiz de ne var, ne yok döküyoruz. Sıra bende."

"Anlat, anlat." Dedi elini gelişi güzel sallayarak. "Dök bakalım hayal dünyanı. Bana nasıl güvenmeyerek, arkamdan işler planladığını."

"Birincisi, ben kendimden çok güveniyorum sana!" Diyerek sesimi yükselttim. "İkincisi, aramızda dile kolay altı yaş var. Sen Arslan Cihangir'sin-"

"Siktirme Arslan Cihangir'ini!"

Bağırması ile ellerim titredi. Herkes dönüp birden bize baktığın da Arslan umursamadan bana bakıyordu.

"Kolay değil!" Diyerek başımı kaldırdım. "Biraz benim açımdan düşünsene! Yirmi iki yaşına yeni girecek olan sıradan bir kız, önümüzdeki ay yirmi dokuz olacak Arslan Cihangir'in ailesi ile tanışacak! Acaba bu kız hamile mi? Zengin koca avcısı mı? Ya ds ikisi birden mi? Elalem ne der bir düşünsene!"

"Elalemin amına koyim!"

Ellerimi masaya kenetleyip, "Demesi kolay." Dedim. "İkimiz de bu piyasadayız. Millet neler diyor, ikimiz de çok iyi biliyoruz."

"Benim tanıdığım, sevdiğim Gözde bu değil." Diyerek iğreti bir bakışla süzdü beni. "Nerede o korkusuz, cesur, her zaman sevdiği adamın yanında olan Gözde?"

"Buradayım ama-"

"Ama'dan öncesi beni ilgilendirmez."

Sustum. Elimden bir şey gelmiyordu, elime yüzüme bulaşmıştı. Yerin dibine sokmuştu beni.

"Özür dilerim. Lütfen bunları konuşmadık sayalım. Saat yedi de beni alırsın."

Güldü. Resmen güldü.

Bakışlarımı ona çevirdim.

"Gerek yok." Dedi başını çevirirken. "Bana güvenmeyen birinin, yanımda yeri yok."

Oturduğu yerden kalktığında ağzım beş karış açılmış bir şekilde ona bakıyordum.

"Ayrılıyor musun?"

"Sen zaten benden ayrılmışsın!" Dedi sinirli bir sesle. "Ben gitsem ne olacak?"

"Ben ön yargı ile yaklaşıp bir hata yaptım zaten. Neden bana yardımcı olmuyorsun?"

"Bazı şeyleri insan kendisi düşünmeli Gözde." Dedi donuk bir sesle. "Ama ilk önce, karşısındaki insanın ne hissedeceğini düşünmeli."

Kolumdan tutup beni kaldırdı ve hiç beklemeden sarıldı. Ne kadar dayanırsam dayanayım, o yaş aktı işte gözlerimden.

Birkaç saniye sonra kendini çekti ve gitti. Arkasına bile bakmadan, arkasında bıraktığı enkaza dönüp bir kez bile bakmadan.

Sandalyeyi çekip oturdum ve dirseklerimi dizime yaslayıp ellerimle yüzümü kapattım.

"Ağlama, ağlama, ağlama-Arslaaan!"

Evet, tahmin ettiğiniz üzere kahvaltı salonunun ortasında Arslan diye böğürerek ağlamaya başlamıştım.

(...)

"Ya ben napıcam ühü, Arslan beni asla affetmeyecek ühü, bu sefer kesin bitti ühü ühü, sigara paketim nerde laan öhühü, anne ben Arslan'ı çok seviyom ühüüü!"

Diye uzar gider bu liste.

Annem, Müge, Esra ve Ceyda etrafıma dizilmiş sigara paketimi ararken bir adet sümükleri akarak ağlayan beni izliyordular.

Annem, "Yazıklar olsun sana." Dedi yüzünü çevirirken. "Biz seni böyle mi yetiştirdik? Pırlanta gibi çocuğu nasıl üzdün sen öyle?"

Esra, "Ben sana dedim." Diyerek kollarını göğsünde kavuşturdu. "Ama sakalımız yok ki sözümüz dinlensin. İyi bok yedin. Salak! Al, ağla. Ciğerlerin parçalanana kadar ağla. Gitti Arslan!

Ceyda, "Sen bu sefer kendin kaşındın Gözde." Diyerek yüzünü düşürdü.

Bakın bakın. Ağzıma sıça sıça yardım ediyorlar bana. Çok güzel değil mi? Bunlar, dost acı söyler sözünü dost ağzına sıçar olarak anlamışlar.

Sadece Müge konuşmuyordu. Ah ben Müge'yi niye dinlemedim? Ah ben bu kafamı Berlin'in ağlama duvarına vurmayam da ne yapam? Ah ben nerelere gidem!

"Yok, ben daha fazla kalırsam yolacağım bunu." Diyerek kalktı Esra.

Annem de, "Bende, bende." Dedi. "Bırakın ne hali varsa görsün. Kendi etti kendi buldu."

Esra ve annem odamdan çıktığın da sigara paketimden kalan yedi dalı çıkarıp aynı anda yaktım ve aynı anda içmeye kalkıştım.

Lakin Müge ve Ceyda hepsini elimden alıp, "A-a manyağa bak! Boğacak kendini!" Nidalarıyla hepsini söndürdü.

"Siz de gidin hadi," diyerek gözlerimi yumdum. "Herkes gidiyor, siz de gidin."

''Saçma saçma konuşma be,'' diyerek elinin tersiyle koluma vurdu Ceyda. ''Kendine gel.''

''Ben kendime gelsem ne olur? Arslan bana gelecek mi?''

''Bak dünyanın en şapşal gerizekalısı,'' Diyerek ellerini yanaklarıma koydu ve sıktı. ''Bu durumda, Arslan'ın geri gelmesini beklersen, daha çok beklersin. Senin ona gitmen lazım.''

Müge başını sallayarak onayladı. ''Burada hatalı olan taraf sensin. Hatanı kabul edip, gitmen lazım.''

''Adam bana gelmene gerek yok, yanımda yerin yok dedi.''

''E yani?'' dedi ikisi de.

''Gururlu olmak zorunda değil miyim?''

''Kız sen harbi salak çıktın!'' Diye çemkirdi Ceyda. ''Aşkta gurur mu olurmuş hiç?''

''Olmaz mı?'' Diyerek kaşlarımı kaldırdım.

''Ağlamaktan beyni aktı herhalde garibimin.'' diyerek başını iki yana salladı Müge. Sonra da, ''Plan yapmalıyız.'' dedi.

''Yemek saat kaçta?'' diye sordu Ceyda.

''Sekiz.'' Diye mırıldandım.

Müge hemen saatine baktı ve ''Kalk kalk kalk!'' dedi. ''Çok az zaman var!''

Ceyda, ''Aile ile ilk tanışma yemeğin de giyilebilecek bir şeyler bulmamız lazım.'' diyerek dolabıma bakmaya başladı.

İkisi dolabımı kurcalayıp, didik ettiler. Ben ise ifadesizce onları izledim.

Sonunda bir elbise çıkardılar. Zorla beni kaldırıp giydirdiler. Üstüne üstlük, makyaj ve saç da yaptılar. Sorduğum sorulara ise cevap vermediler.

On beş dakika sonra aynada kendime baktığım da biraz önce sümükleri akan kız ben değildim sanki!

''Bak şimdi bize,'' diyerek karşıma geçtiler. ''O eve gideceksin, Arslan'a kendini affettirirken, ailesiyle tanışıp müthiş bir gece geçireceksin. Kesinlikle sevgilinin yanında duracaksın. Arslan'la barışmadan bu gece eve gelme!''

''Emin misiniz?'' diye sordum.

''Evet!'' diye bağırdılar.

''Eh, tamam.'' diyerek kalktım. ''Doğaçlama yapacağım.''

Odamdan çıkıp mutfağa gittiğim de Esra ve annemin yemek yaptığını gördüm.

''Selam kızlar,'' diye seslendiğim de ikisi de bana döndü.

''Hayırdır?'' Diye sordu annem.

Esra başını salladı. ''Nereye?''

''Sevgilimin ailesi ile tanışmaya.''

Hepsi beni alkışlamaya başlayınca, ''Ne oluyor be?'' gibisinden bakındım fakat daha da gaza geldim. Annemin arabasının anahtarını aldığım gibi evden çıktım.

(...)

Arslan Cihangir

Kahvaltı salonundan çıktığımdan beri manyak gibi İzmir'i turluyordum. Şeytan birkaç kere, ''Oğlum git Ceyhun Abi'nin yerine demlen. Siktir et, gelişine koy...'' Falan dese de yapmadım. Gözde akşam gelmeye bilirdi. Ama yemeğe gitmezsem, bizimkilere çok büyük bir ayıp olacaktı.

Bende resmen İzmir'i turlayıp, en sonunda sekize beş kala eve geldim.

Bizimkiler salonda oturmuş bekliyordu. Beni görünce hemen annem, ''E Gözde nerede?'' diye sordu.

Kendimi tekli koltuğa atıp bir elimi şakağıma koyup ovuştururken soruya verecek bir cevap aradım. Eğer şimdi ayrıldık dersem, ki demek bile istemiyordum, beni bu gece rahat bırakmazlardı.

Acaba amcası doğum yaptı, gelemedi mi desem?

Tam o sırada zil çalınca Ada gelmiştir diye düşünüp bir anlığına gözlerin oraya dönmesi ile koltuğa iyice sinip yok olmak istedim. Omuzlarım bile koltuğa sığmazken neyin yok olmasından bahsediyorsam?

İçeri giren topuklu sesleriyle bütün bakışlar bana dönerken, bende geriye dönüp baktığım da Gözde'yi gördüm.

Ne işi var burada lan?

Anında doğrulup, baştan aşağı süzdüğüm de ne kadar güzel olduğunu fark ettim. Bu kız gerçekten çok güzeldi.

''İyi akşamlar,'' dedi utangaç ve pürüzlü bir sesle. Daha sonra kendini toparlayıp, ''Biraz geciktiğim için kusura bakmayın. Trafik, Göztepe tarafından yoğundu.''

Onun görmemesi için geriye yaslandım ve sessizce güldüm. Allah'ın salağı!

Daha sonra yine mahkeme duvarı gibi olan suratımı eski haline getirip, oturduğum yerden kalktım .

Gözde'nin yanına yürüyüp, annemlere ''Siz masaya geçin, biz geliyoruz.'' diyerek elimi beline koydum ve dışarıya doğru sürüklemeye başladım. Nazikçe.

Sesimi sertleştirip, ''Ne işin var burada?'' diye sordum.

Birkaç saniye suratıma ne diyeceğini bulmak için bakıp en sonunda, ''Sevgilimin ailesi ile tanışmak için geldim.'' dedi.

''Biz ayrılmamış mıydık?''

''Sen kendi kendine ayrıldın. Benim senden ayrıldığım falan yok.'' dedi ve beni baya şaşırttı. ''Arslan bak, ben seni çok seviyorum. Gerçekten çok. Ve sana çok güveniyorum. Bir hata yaptım. Çok yanlış düşünüp seni de kırdım. Çocukluk yaptım. Korktum. Pişmanım. Sevgililer birbirinin kusurlarını kapatmak için birbirlerini severler zaten. Bir daha böyle bir şey yapmayacağım. Eğer bende bitmesini isteseydim buraya gelmezdim. Seni seviyorum. Özür dilerim.''

Daha fazla dayanamayıp, ellerini yanaklarına koydum ve eğilip o güzel cümleleri söyleyen dudaklarını öptüm. Bir an için ellerini nereye koyacağını bilemedikten sonra belime koymuştu yarım akıllı.

Uzun bir öpüşmeden sonra dudaklarımızı ayırdığım da, ''Affettin mi?'' diye sordu nefes nefese.

''Bu geceki performansına bağlı.'' Dediğim de aklı fesat olan sevgilimin gözleri irice açıldı ve yanakları kızardı.

Ellerimi yanaklarına koyup sıktım ve alnından birkaç kez öpüp içeriye doğru yürüdüm. O da zaman kaybetmeden yanıma gelmiş ve koluma girmişti.

(...)

Gözde Çevik

Ceyda'nın mesaj attığı adrese geldiğim de, resmi olarak bir yalıya gelmiştim. Saatin sekiz olmasına iki dakika vardı.

Arabayı hızlıca park edip indim. Evin büyük kapısından içeriye girdiğim de karşıma bir güvenlik görevlisi çıktı.

''Buyrun?'' diye sordu.

''Merhaba ben, Gözde.''

Adamın sonradan aklına gelmiş gibi, ''Evet, evet. Harun Bey söylemişti. Buyrun bu taraftan.''

Beni evin dış kapısına doğru yönlendirdi. Kapıyı çaldım ve beklemeye başladım. Kapıyı evin hizmetlisi açtı ve beni hoş geldiniz diyerek içeriye yönlendirdi.

Büyük salona girdiğim de, oturan herkesin bakışları bana döndü. Herkesin bakışları bana dönünce, arkası dönük bir şekilde oturan Arslan da bana döndü. Sonra yeninden önüne dönünce yüreğim acıyla kasıldı... Tekrar bana döndü ve Nemrut bir suratla baktı.

&

Cihangir Ailesi'nin üyeleri ile oturduğumuz masada Arslan hemen yanıma oturmuştu. Herkesin bakışlarının bende olması, ilgi odağı olmam, sürekli benimle ilgilenmeleri... Ay ben böyle şeylere alışkın değilim ki!

(Şimdi kesin birileriniz ağzıma kürekle vuracak, o yüzden şaka yapıyorum canım, şaka!)

Sürekli gülümsemekten ağız kaslarım acımıştı.

Arslan masanın altından bacağımın üstünde olan elimi tuttuğun da bende elini sıktım ve dönüp gülümsedim.

Ada, ''Ya siz aynı Rapunzel filmindeki çifte benziyorsunuz.'' Deyip gülünce masadaki herkes gülmeye başlamıştı. Aklıma o film gelince bende gülmeye başladım.

"Annen, babanlar nasıl Gözde?" Diye sordu Harun Bey.

"Çok iyiler," diye yanıtladım gülümseyerek.

"Annenler nereliydi?" Diye sordu Tülin Hanım.

"Annem, annemin annesi, annesinin de annesi İzmir'li. Yunanistan'dan İzmir'e gelen Türkler'den. Muhacir yani."

Gülümsedi. "Babanlar?"

"Babamlar da Yörük. Babaannemler Urla da yaşıyor."

"Tam İzmirli," diyerek güldü Arslan'ın dedesi.

Ben de gülümsedim.

"Sever misin bu yemekleri?" Diye sordu babaannesi.

"Evet çok severim." Diyerek başımı salladım. "Hepsi çok lezzetliler. Ellerinize sağlık."

"Afiyet olsun."

"Okul bitti. Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?" Diye sordu Harun Bey.

"Tatil." Diyerek gülümsedim. Hepsi bana güldü.

"Kesinlikle aynı fikirdeyim," dedi Ada. "Lys, Ygs beni bitirdi."

"Umarım gönlünce olur sonuç,"

"İnşallah."

Gece böyle aktı. Sürekli sorular sordular, beni tanıdılar. Ben sordum, onlar yanıtladılar. Tanıştık, kaynaştık ve eminim ki beni çok sevdiler. Çünkü bende onları, özellikle Arslan'ın dedesi Haldun Bey'i çok sevmiştim.

Yemekler bitti, sıra tatlıya geldi. Karşıma bol antep fıstıklı tel kadayıfı görünce gülümsedim.

"En sevdiğim tatlılardan."

"Bende çok severim." Dedi babaannesi. "Seveceğini tahmin ettim. Ben yaptım."

"Ellerinize sağlık, çok güzel olmuş."

"Afiyet olsun kızım."

Tatlıdan sonra kahve içmek için salona geçtik. Arslan'ın kulağına eğilip "Ben mutfağa gidip kahveleri yapsam uygun olur mu?" Diye sordum.

"Olur." Dediğin de oturduğum yerden kalktım. İzin isteyip mutfağa gittim.

Ben gelene kadar kahveler hazırlanmıştı. Ben sadece tepsiyi alıp içeriye getirdim ve ikram ettim.

Gülümseyerek Arslan'a doğru edildiğim de göz kırparak fincanı aldı.

Sevgilimin yanına oturup kendi kahvemden bir yudum aldım. Kahve, sakızlıydı...

Arslan'la gözlerimiz buluştuğun da bana "Ben sana söylemiştim," bakışı attı.

Cidden çok utanmıştım ama çok da mutlu olmuştum.

İyi ki, Ceyda ve Müge'nin lafını dinleyip gelmişim. Böylesine güzel bir aile ve dünyalar harikası sevgilimi kaybetmenin eşiğinden dönmüştüm.

←→←→←→

Ah, Gözde'cim ah! Buralar da bir laf var bilir misin? Köprüyü geçene kadar ayıya dayı derler diye bir laf.

#Arslan çok güzel konuştu diyenler Fav.

#Gözde çok iyi yaptı diyenler Rt.

Şaka şaka. Yorum ve Oy istiyorum! Bol bol!

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

EVRİM Y. द्वारा

चिक-लिट

430K 18.6K 53
Hayatı boyunca yiyip yiyip kilo almayan kızlara beddua etmişti , onlar gibi olmak istemişti. Her sinirlendiğinde kendini yemeğe veriyor, mutlu oluyo...
17K 911 16
(Biyo aile kitabı) 16 yaşında olan Asel Mina' nın cehhenemin den kurtulma hikyesi (Mizah ve argo kelimeler içerir) Alıntı *** Bana üsten üsten bakı...
Aşk'a Uçan Kanatlar Eflak द्वारा

हास्य-विनोद

3.7M 67.8K 21
[Bir ömür uçsam ufkun ötesine, Bazen yalnız bazen birlikte] *Olamayan Hayalin Karekteri bu kitap senin için. "Aynı yeryüzünde değil,aynı gökyüzündeyi...
ARAMIZDA (DÜZENLENİYOR) Mimosa द्वारा

किशोर उपन्यास

390K 12.6K 41
İşaret parmağı tekrar yukarı çıkarak baş parmağıyla dudağımı yavaşça okşadı. "Seni öpmeme izin verecek misin?" Lidya Çağsoy yetimhaneden alındığından...