Gecenin Dansı

By sternen1

320K 15.7K 2.1K

* Bir yoktu ve bir vardı o, masalların tersi gibi. Kendi yazdığı masalda, kaynağı öfke olan senfonide dan... More

Tanıtım
Dans 1: "Hırsız"
Dans 2: "Balo"
Dans 3: "Maske"
Dans 4: "Çırpınan kalp"
Dans 5: "Patron"
Dans 6: "Cevapsız"
Dans 7: "Anka Kuşu"
Dans 8: "Yenilgi"
Dans 9: "Ölüm"
Duyuru
Dans 10: "Ringin özgürlüğü"
Dans 11: "Pençe"
Dans 13: "Kılıç"
Dans 14: "Figüran"
Dans 15: "Sürpriz"
Dans 16: "Halka"
Dans 17: "Gözyaşı"
Dans 18: "Alev"
Dans 19: "Kaçış"
Dans 20: "Uçmak"
Dans 21: "Bilinmezlik"
Dans 22: "Duvar"
Dans 23: "Uçurumun Kıyısında"
Dans 24: "Mavi Ateş"
Dans 25: "Gecenin Ayazı"
Dans 26: "Zifiri"
Dans 27: "Yanlış"

Dans 12: "Ateş"

9.1K 516 86
By sternen1

Bölüm tamamen 3. kişi ağzından anlatılmıştır. Müziği kesinlikle dinlemenizi öneririm. Beğenmeniz dileğiyle, iyi okumalar.

Ruhu mu ateş yoksa o gözler mi alevden?..

*

Savaş keyifle sigarasından bir nefes daha çekerken parmaklarıyla direksiyonda ritim tutmayı unutmuyordu. Kararmış bakışlarıyla arka mahallenin çıkışını tekrardan kontrol etti. Görüntü aynıydı. Kadın hala yoktu. Sıkıntıyla dumanı dışarıya verirken derin düşüncelere dalmıştı. Görev için mi buradaydı, yoksa kadın için mi? Cevabını bilmiyordu. Bilmekde istemiyordu.

O kadında farklı bir şeyler vardı. Ama kendiside her kadının elde edebileceği bir adam değildi. Son 2 yıldır hiçbir kadına görev icabı hariç yakınlaşmamış, dokunmamıştı. Ve bir şey hissetmemişti. Şimdi kaybettiği hislerinin adını dahi bilmediği, düşman olduğu kişi için ortaya çıkması tam bir felaket olurdu.

Görüş alanına giren hareketlilikle parmaklarının çıkardığı hoş ritim kayboldu. Arabasından indiği gibi henüz bitirmediği sigarasını gelişigüzel savurdu. Hızlı adımlarla ilerlerken kanlar içindeki kadın yere yığıldı. Savaş neden şimdi kravatının boğazını sıktığını hissediyordu? Hareketsiz kadının yanına varınca kendinden geçmiş olduğunu anladı. Kapalı göz kapakları dahil yüzünün çoğu kısmı şişmiş ve morarmaya başlamış, her yeri kanlar içinde kalmıştı. Gözü omuzunda sabit kalınca çok kötü bir darbe yemiş olduğunu gördü. Yinede o gangsterlarin elinden canlı kurtulduğu için şanslı olduğunu biliyordu. Onu bilerek oraya gönderdiği için kendine küfretti.

Savaş yapabileceği tek şeyi yaparak kadını sert elleri arasına aldı. 'Bu kadar hafif bir beden, nasıl olurda uçsuz karanlığı içinde taşır?' diye düşünmeden edemedi.

Kadının soğuk bedenini yavaşça arka koltuğa yerleştirdiğinde sürücü koltuğundaki yerini aldı. Kadının kesik soluklarının yanında kanaması hala devam ediyordu. Lanet okuyup üstündeki ceketi çıkarttı. Ardından kadının yırtılan bluzunu üstünden yavaşça sıyırdı. Siyah ceketten bir bölüm yırtarak kadının koltuk altından kanlı omzuna geçirdi, kör düğüm yapıp elinden geldiğince sıktı. Durakladı. Eli kadının kanına bulanmıştı. Onun için endişeleniyor muydu? Endişelenemezdi. Buna hakkı yoktu. O sadece bir görevdi, öyle kalması gerekliydi.

*

Pera üzerine çöken halsizlik, vücudunun dört bir yanını saran ağrı ve kurumuş boğazıyla ağırlaşan gözlerini aralarken Savaş başında dikiliyordu. Kadının nasıl olduğu veya hissettiği umurunda değildi. En azından öyle göstermeye çalışıyordu.

Kadın nerede olduğunu anlamak için yattığı yerden doğruldu. Gezinen gözleri yavaşça Savaş'ın yeşil gözleriyle buluştuğunda, adamın gözüne nasıl gözüktüğünü merak etti. Yüzünün morluklar içinde kaldığını hayal ederken adamın bu haline tanık olduğu için neredeyse yorganın altına saklanacaktı.

"Nasıl geldim buraya?"

Kendisine yabancı çıkan sesine adam tepki vermedi. "Ne öğrendin?"

Pera maruz kaldığı soru karşısında öfkesinin zirveye tırmanmasını engelleyemedi. Tabi ya, diye düşündü, başka hangi sebeple başımda bekleyebilir ki?

Savaş'tan 'nasılsın' sorusunu beklemesede en azından zaman verebileceğini düşünmüştü. Kaç saattir uyuyordu? Belkide günler olmuştu. İnsanın uyandığı an böyle bir soruyla karşılaşması pek hoş sayılmazdı. Savaş'a karşı nefret dolu sözcükler söylememek adına dudağını ısırdı. Kardeşinin bu adamın elinde olduğunu unutmaması gerekiyordu, kendi yaptığı şeylerin cezasını Mira ödeyemezdi.

Adam ifade barındırmayan gözleriyle kadını izlemeye devam ederken onu bu kadar tehlikeli kılan şeyin ne olduğunu düşündü. Gece mavisi gözleri mi? O gözlerin ardındaki öfke mi? Daha sonra düşünmemesi gerektiği kanaatine varıp öne sürdüğü fikirleri bir köşeye fırlattı.

Kadın bakışlarını bileğindeki morluğa dikerken omuzundaki yara 'ben buradayım.' diye bağırırcasına sızladı. O herifleri yeniden, teker teker öldürmek istiyordu.

"Senin söylediğin gibiydiler, kendilerini ele verdiklerinin farkında bile olmadılar. Bir kutudan bahsettiler. Kutuyu alacağımızı söylediğimde," görüntüler hafızasında canlanırken durakladı. "Kılıç diye birinden bahsettiler"

Pera Savaş'ın gözlerindeki parlamayı fark etmişti. "Kılıç demek..."

"Daha sonrası malum. Tek sorun liderleri Pençe'nin kaçmış olması."

"Bu kadar mı?"

Pera adamın şüpheci tavrına karşı sinirle soludu. "Ne bekliyordun seni gerizekalı? Bana işkence yöntemlerinide anlatmamı ister misin? Veya," sargılı omuzunu işaret etti. "o bıçağı bana soktuğunda suratında oluşan ifadeyi?"

Savaş kadının tepkisine gülmemek adına başını öne eğdi. Onun bu hırçın tavırlarının hoşuna gittiğini inkar edemezdi. Yanında kalıp saatlerce kendisine hakaretler yağdırmasına göz yumabilir, uyuyorken yaptığı gibi saatlerce yüzünü izleyebilirdi. Yinede kendini kaptırmamak adına odanın çıkışına yöneldi.

Pera adamın odadan çıkışını izlerken olayların bir kısmını atlayarak anlattığı sebebiyle içinden kahkahalar atıyordu.


1 gün önce-

Pera tanımadığı bu adamın kendinden emin çıkan sesiyle donakaldı. Sarf ettiği kelimeler ardı ardına hafızasına kazındı.

"Sana Savaş konusunda yardım edebilirim."

Savaş...

Kanamakta olan omzuna bir bıçak saplanmış hissi veren acıyla yüzyüze geldi. Üstelik kanırtan, gittikçe derinlere gömülen bir acı.

Düşündü. Kim, nasıl içinde bulunduğu bataklığı bilebilir ve neden kurtarmak isteyebilirdi? Kesinlikle Savaş'ın adi yüzüyle karşı karşıya gelmemiş biri. Hangi salak onu karşısına alabilir ki? Kadının içindeki şeytan kısık kahkahalar eşliğinde 'Hadi ama! Savaş'tan altta kalır bir yanın olmadığını biliyorsun. O ve sen, birer düzenbazsınız.' diye bağırırken yabancı adam sözlerine devam etti.

"Sen Savaş'tan emir alacak biri değilsin. Buna inanmıyorum."

Pera nedensiz bir biçimde adamı tutan kolunu gevşetip doğrulmasına izin verdi. Adam arkasını dönüp kadını inceledi. 'Demek bu sensin.' diye düşünürken kanların çevrelediği mavi gözlerine bakakaldı. Garip bir şekilde, bu uçsuz bucaksız bakışları tanıdığı hissine vardı.

"Neden bana yardım etmek isteyesin?" diye sordu Pera. Adamı süzdü, sarımsı saçlarının boya olduğunu dipleri geldiği için anlamıştı, bunu bir erkek kolayca anlayamazdı fakat bir kadın anında çözebilirdi. Keskin yüz hatlarını kirli sakalı tamamlıyordu. Yaklaşık 30-35 yaşlarında olmalıydı.

"Düşmanımın düşmanı, dostumdur."

Pera'nın içi umut tanecikleri yerine cevapsız, şüpheli sorularla doldu. Tuzaktı. Kesinlikle tuzaktı. Savaş'ın yada herhangi birinin tuzağı. O tuzağa düşmeye niyeti yoktu.

"Sana inanmıyorum." diye tısladı dengede durmaya çalışarak. Aldığı darbeler kendini belli ediyordu, etrafındaki her şey dönmeye başlamıştı.

"Onu tanıyorum. Elinde sana karşı bir kozu olmalı. Hep bu şekilde yapar. Ama senide tanıyorum. Ona bu kadar kolay bir şekilde teslim olmayacağını biliyorum."

"Beni tanıyorsan, sana güvenmeyeceğimi de biliyorsundur." Pera gözlerinin karardığını hissettiğinde kolunu onu dikkatle izleyen adamdan çekti. "Bir daha sakın karşıma çıkma."

Elinden gelebildiğinde büyük adımlar atarak sokaktan çıktı.

Adam, sanki kadın her an geri gelebilirmiş gibi sokağın çıkışına ela gözleriyle memnun bir halde bakmayı sürdürdü. Üstüne bulaşan kana aldırmadan elleriyle deri ceketinin üst kısmını düzeltti. Sözleri karşısında kadının bir kaç kez duraksadığını görmüştü. Hedefine ulaşmak üzereydi.


Şimdi-

Alttan gelen müzik temposunun katlanılamaz hale gelmesi Pera'nın sabrını taşıran son damla olmuştu. İsyan eden iç sesini susturduğunda, aklına gelen planlarla yüzünde haince bir sırıtış belirdi. Neden altta onu bekleyen bir parti varken burada dinlensin ki?

Ağrısını unutarak yataktan fırladı. Komodinin üstüne konulmuş ilaçların ağrı kesici olmasını umarak ağzına bir kaç tane attı. Boy aynasının karşısına geçti. Yüzünün rezalet bir halde olacağını hayal etmişti ama bir kaç morluk, patlamış dudağı ve soluk teni dışında normaldi. Kim bilir kendisi uyurken yüzüne kaç ton krem sürülmüştü.

Kısa bir duş, giysi seçimi, makyaj ve saç bakımının ardından hazırdı. Aynadaki cesur yansımasına göz gezdirdi. Beklediği gibi yüzünü eski haline getirebilmişti. Siyah göz makyajıyla buz gibi bakan bakışlarını ön plana çıkarmıştı. Giydiği siyah mini elbise ona özel yapılmış gibiydi. Sırtının tamamen açık olmasının beraberinde omuzundaki yarayı örtüyordu. Dalgalı saçlarını eliyle karıştırıp sol omuzunda topladı. İçindeki şeytan Pera'yı istediği yöne çekeceği için ellerini zaferle birbirine çırptı.

Pera neyi amaçladığını bilmeden beyaz kapıdan dışarıya çıktı. Adım attıkça müzik sesi arttı. Kabarmış duygularıyla merdivenlerden inmeye başladı. Gözleri rengarenk ışıklara maruz kalırken kulağı sağır edecek müziğin tam ortasındaydı. İnsanlar çılgınca dans ediyor, müzik çığlıklarıyla süsleniyordu. Alkolle ter kokusunun birleşimi usulca burnuna doldu. Bir tarafı burası dışında her yere gitmek istiyorken diğer tarafı buraya ait olduğunu fısıldıyordu.

İkilemde kalsa da, üstünde açıkça gezinen bakışları umursamayarak insanları yarıp kendini bar taburesine attı. Yüzüne düşen bir kaç tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırırken ona doğru eğilen barmene yöneldi.

"İki duble." dedi bağırarak. Barmen Pera'yı süzerken dudağında olan piercingle oynayarak sırıttı.

"Senin için çok daha güzel bir şeyim var bebeğim."

Pera'nın önüne iki sek bardağı koydu, ardından elini alta attığı gibi yeşil sıvıyla dolu olan bir şişe çıkardı.

Barmen şişeyi açıp boşaltırken Pera şişenin üzerindeki yazıları okumaya çalışıyordu. Görebildiği kadarıyla 'Absinthe' adlı bir içkiydi. "Bu nedir?"

"Sadece iç. Sonrasında bambaşka dünyalar keşfet."

Pera'nın gözleri kısıldı. Barmen başka biriyle ilgilenmeye giderken terlemiş avucuyla bardağa uzandı. Sırtındaki tüyler aniden diken diken olurken, soğuk ve hesaplı yeşil gözlerin onu izlediğini biliyordu. Bildiği için, bardağı ağzına dikledi. Boğazında hissettiği yanma hissi artarken gözlerini kırpıştırmak zorunda kaldı. O an kusacağını sandı, sonsuza dek... Fakat içini saran hoş duyguyla eli kendisinden bağımsız bir biçimde diğer bardağa gitti. Tekrar doğmuş gibi hissetti. Kulağındaki uğuldamalar ve gözlerindeki ışıltı arttı. Bir süre sonra kendini tanımadığı insanlarla gülerken buldu. Güçlü iradesi 2 bardağa yenilmişti.

Dilini dudaklarına sürttüğünde parlatıcının tadı ağzının derinliklerinde kayboldu. Deli gibi dans etmek istiyordu. Bağırıp çağırmak, bu insanlar gibi eğlenmek. Unutmak ve kaybolmak. Üstüne binen yüklerden sıkılmıştı. Biraz olsun normal olamaz mıydı?

Ayakları onu dans eden insanların arasına taşıdı ve müziğin sıcak akışına kulak verdi. Kıvrımlı bedeni ritme uygun hareketleri sergiliyordu. Gecenin tonu gibiydi dansı. Soğuk ama hoş, karanlık ama gözalıcı. Hissediyordu. Tenini sarmalayan esintiyi, arasına girdiği sisi, geceyi hissediyordu. Çoğu göz aralarına yeni katılan bu kadının dansını izlemekten çekinmiyordu. Adamlar hayranlıkla, kadınlar özentiyle. O ise üzerinde gezinen elleri bile umursamıyordu. Göz kapaklarını yumuyor ve içinden geldiği gibi dans ediyordu.

Asıl dans, müziğin ritmi farklı bir kıvama geldiğinde başladı. Belindeki sahiplenici tutuşla vücudunda hissettiği eller sırayla kayboldu. Tek hissettiği elin Savaş'a ait olduğunu biliyor ve bundan rahatsız olmuyordu.

Savaş bastıramadığı çekimle kendisini Pera'nın çıplak sırtına doğru yasladı. Aralarında bir düşmanlık yokmuş gibi... İçinde verdiği mücadeleyi bir kenara bıraktı ve elleriyle kadının vücudu üzerinde gezintiye çıktı. Unuttu. Önce olduğu yeri, sonra olduğu kişiyi.

Ve Pera, adamın dokunuşlarının ateş olduğunu anladığında küle dönüşüvermek istedi. Yabancı olduğu duygunun kolları arasına bıraktı kendini. Tıpkı yabancı olduğu adamın kollarına bıraktığı gibi.

"I will find you in a burning sky,

Where the ashes rain in your mind."

(Yanan gökyüzünde seni bulacağım,

Küllerin zihnine yağdığı yerde.)

Mavi kadar asil, mor kadar görkemli olan dansları göze toz pembe görünsede, siyahın en koyu tonuydu. Yanlış ve tehlikeliydi. Arzulu ve cezbediciydi. Kadın kendinden geçmişti, ne yaptığının farkında değildi ve farkında olmak istemeyecekti. Fakat adamın öne süreceği bir nedeni yoktu. Sadece istiyordu.

Savaş kadının saçları arasından burnunu usulca boynuna sürttü. Pera kafasını geriye atarak ellerini yavaşça adamın çıplak kollarından dövmeli boynuna kadar çıkardı. Uyumlu bir dans sergilerlerken yalnız oldukları hissine kapılıyorlardı. Tam aksine, etrafı onlar gibi dansa kendini teslim etmiş insanlarla doluydu.

Pera boğazında bir ıslaklık hissedince, Savaş'ın boynuna küçük bir öpücük kondurduğunu anladı. İçinde bir sürü anlam barındıran öpücük tüm kanının çekilip ateş gibi yanan boynunda toplanmasını sağladı. Yumduğu gözlerini açtı. Kalbi göğüs kafesini yırtar biçimde atarken sert kollar onu kendine çevirdi. İkiside dans etmeyi keserken Pera karşısındaki parlayan yeşil gözlerin içinde tanıyamadığı kendisini gördü. Afalladı ve gözlerin büyüsüne kapılıp bakmaya devam etti.

Savaş kadının anlamsız bakışlarında kaybolacağını sandı. Yutkunarak gözlerini kusursuz yüzde gezdirmeye başladı. Biçimli aralanmış dudaklarında takılı kaldığında eliyle yüzüne uzandı. Avuç içi yumuşak yanağına değdiğinde ortamda gözle görülür bir elektriklenme oldu. Etraftakiler durumun farkında değilmiş gibi dans etmeye devam ediyor, tam ortada duran çifte aldırmıyorken Savaş yüzünü kadının yüzüne arada küçük bir mesafe kalana dek yaklaştırdı. Zaman durmuş ve müziğin hareketli ritmine yakalanmışlardı.

Hiç bitmeyecekmiş gibi süren bu anda Pera dudaklarının onun dudaklarıyla buluşmasından korkuyordu. Buluşmamasından korktuğu gibi. Kaşları çatıldı ve tenini yalayıp geçen ısı akımı buza dönüştü. Ne yapıyordu? Midesine giren krampla kendini bir adım geriye attı. Savaş'ın eli havada boş kalırken Pera'nın bakışları farklı bir ifadeye büründü. Dudakları kıpırdadı ancak sesi müziğe karışıp yok oldu. Arkasını dönüp insanların arasında kaybolurken adamı arkasında bıraktı. Kulakları okşayan ritim, adam gibi karanlığa gömüldü.



Continue Reading

You'll Also Like

234K 16.9K 25
Düşmanlar. Aşıklar. Rakipler. Sırlarıyla, Helbarvest eyaletindeki motosiklet çetelerinin hepsini savaşa sokabilecek bir kadın. Kadının; ruhuna, b...
48K 2.4K 20
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
2.7M 151K 107
Hayat, fırtınanın dinmesini beklemekle ilgili değildir... Yağmurda dans etmeyi öğrenmekle ilgilidir. "Umay?" "Operasyondayız." "Benimle evlenir misin...
34.8K 2.8K 20
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...