Dans 12: "Ateş"

9K 516 86
                                    

Bölüm tamamen 3. kişi ağzından anlatılmıştır. Müziği kesinlikle dinlemenizi öneririm. Beğenmeniz dileğiyle, iyi okumalar.

Ruhu mu ateş yoksa o gözler mi alevden?..

*

Savaş keyifle sigarasından bir nefes daha çekerken parmaklarıyla direksiyonda ritim tutmayı unutmuyordu. Kararmış bakışlarıyla arka mahallenin çıkışını tekrardan kontrol etti. Görüntü aynıydı. Kadın hala yoktu. Sıkıntıyla dumanı dışarıya verirken derin düşüncelere dalmıştı. Görev için mi buradaydı, yoksa kadın için mi? Cevabını bilmiyordu. Bilmekde istemiyordu.

O kadında farklı bir şeyler vardı. Ama kendiside her kadının elde edebileceği bir adam değildi. Son 2 yıldır hiçbir kadına görev icabı hariç yakınlaşmamış, dokunmamıştı. Ve bir şey hissetmemişti. Şimdi kaybettiği hislerinin adını dahi bilmediği, düşman olduğu kişi için ortaya çıkması tam bir felaket olurdu.

Görüş alanına giren hareketlilikle parmaklarının çıkardığı hoş ritim kayboldu. Arabasından indiği gibi henüz bitirmediği sigarasını gelişigüzel savurdu. Hızlı adımlarla ilerlerken kanlar içindeki kadın yere yığıldı. Savaş neden şimdi kravatının boğazını sıktığını hissediyordu? Hareketsiz kadının yanına varınca kendinden geçmiş olduğunu anladı. Kapalı göz kapakları dahil yüzünün çoğu kısmı şişmiş ve morarmaya başlamış, her yeri kanlar içinde kalmıştı. Gözü omuzunda sabit kalınca çok kötü bir darbe yemiş olduğunu gördü. Yinede o gangsterlarin elinden canlı kurtulduğu için şanslı olduğunu biliyordu. Onu bilerek oraya gönderdiği için kendine küfretti.

Savaş yapabileceği tek şeyi yaparak kadını sert elleri arasına aldı. 'Bu kadar hafif bir beden, nasıl olurda uçsuz karanlığı içinde taşır?' diye düşünmeden edemedi.

Kadının soğuk bedenini yavaşça arka koltuğa yerleştirdiğinde sürücü koltuğundaki yerini aldı. Kadının kesik soluklarının yanında kanaması hala devam ediyordu. Lanet okuyup üstündeki ceketi çıkarttı. Ardından kadının yırtılan bluzunu üstünden yavaşça sıyırdı. Siyah ceketten bir bölüm yırtarak kadının koltuk altından kanlı omzuna geçirdi, kör düğüm yapıp elinden geldiğince sıktı. Durakladı. Eli kadının kanına bulanmıştı. Onun için endişeleniyor muydu? Endişelenemezdi. Buna hakkı yoktu. O sadece bir görevdi, öyle kalması gerekliydi.

*

Pera üzerine çöken halsizlik, vücudunun dört bir yanını saran ağrı ve kurumuş boğazıyla ağırlaşan gözlerini aralarken Savaş başında dikiliyordu. Kadının nasıl olduğu veya hissettiği umurunda değildi. En azından öyle göstermeye çalışıyordu.

Kadın nerede olduğunu anlamak için yattığı yerden doğruldu. Gezinen gözleri yavaşça Savaş'ın yeşil gözleriyle buluştuğunda, adamın gözüne nasıl gözüktüğünü merak etti. Yüzünün morluklar içinde kaldığını hayal ederken adamın bu haline tanık olduğu için neredeyse yorganın altına saklanacaktı.

"Nasıl geldim buraya?"

Kendisine yabancı çıkan sesine adam tepki vermedi. "Ne öğrendin?"

Pera maruz kaldığı soru karşısında öfkesinin zirveye tırmanmasını engelleyemedi. Tabi ya, diye düşündü, başka hangi sebeple başımda bekleyebilir ki?

Savaş'tan 'nasılsın' sorusunu beklemesede en azından zaman verebileceğini düşünmüştü. Kaç saattir uyuyordu? Belkide günler olmuştu. İnsanın uyandığı an böyle bir soruyla karşılaşması pek hoş sayılmazdı. Savaş'a karşı nefret dolu sözcükler söylememek adına dudağını ısırdı. Kardeşinin bu adamın elinde olduğunu unutmaması gerekiyordu, kendi yaptığı şeylerin cezasını Mira ödeyemezdi.

Gecenin DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin