MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEV...

Bởi Huzunbaz

153K 6.7K 4K

"""Gerçek Hayat Hikayesi""" En son ne zaman bir kadını sevdin? Ama öyle öptün, sarıldın, uyudun falan değil... Xem Thêm

1. Bölüm Mustafa'nın Defteri
2. Bölüm Küçüklüğümün Korkusu
3. Bölüm Ortaokula Başlarken
4. Bölüm ilk Aşk
5. Bölüm Ortaokul Bitiyor
6 Bölüm Yaz Tatili!
7. BÖLÜM UZUN YAZ
8. Bölüm HÜZÜNBAZ
9 - Sigaramın Dumanına...
10. Bölüm Heybeli de bir pazar
11. Bölüm Aşk Yeniden
12. Bölüm Lise 1 ve Yeni Başlangıç
13. Bölüm Lise 1 Her Şey Yolunda
14 Bölüm Yeni Çocuk
15. Bölüm Sinem
16. Bölüm Basket Seçmeleri
17. Bölüm Sinem'in Gözyaşı
18. Bölüm Sırt Sırta
19 Bölüm Baba Hasan
21. Bölüm Basket Başarısı ve Sonrasındaki Hüzün
22. Bölüm ÜVEY ANNE SUDE
23. Bölüm SİNEMA Sinem ile Baş başa
24. Bölüm Sinem'sizlik
25. Bölüm Katran Gecesi Geceler
26 Meltem ile Randevu
27. Bölüm Zeliha Abla!
28. Bölüm "ÖMER"
29 Sözlü Sınav ve Yaz Tatili Başlar
30- Tersane ve Ben
31. Tersanede Son Gün
32.Yolculuk İçin Hazırlık
33.Sinem'e Yolculuk
34.Sinem'in Köyünde
35.Sen Giderken
36.Son Veda
37.Sinem'den Mesaj
38.Bafra'da Sinem ve Ben
39.Sinem ile Son Kez!
40.Bafra ve Sinem'sizlik
41.İSTANBUL
42.SEHRIN DELİKANLISI KİTAP OLUYOR
43.Duyuru

20 Bölüm Basket Turnuvası

3.9K 168 55
Bởi Huzunbaz

       Sohbet ne kadar sürdü, ne zaman uyudum bilmiyorum. Sabah Emrah beni kaldırdı. Başım çok ağrıyor. Ayağa kalkamıyorum.

" Haydi kalk şampiyon, bu gün Sinem'e açılacaksın akşam kuş gibi şakıyordun bir de pistlerde görelim seni moruk" dedi. Kalktım, elimi yüzümü yıkadım. Baba Hasan çoktan kalkmış ve çayı demlemiş sabahın köründe. Elinde sıcacık ekmek ile geliyor. Fırına gitmiş belli. O da memnun orada olmamızdan. Dolapta peynir zeytin kahvaltılık var. Mis gibi sıcacık ekmek ve çay ile kahvaltı yaptık.

Bu gün Sinem'e açılacağım. Aybüke mesaj atmış gece telefonuma:

" Abicim babam delirdi. Nerede bu ... dedi ne dediğini söylemem. Ama ayıp bir şey dedi. Br daha bu eve giremez diye bağırdı durdu gece boyunca. Abi ben seni özledim. Geleceksin değil mi eve."

       Ben hiç bir şey demeden kapattım telefonu. Bir bu eksikti. Bu gün benim için büyük gün sonu ise hüsran olacağa benziyor. Yarın okul takımı olarak ilçe spor salonunda eleme maçları var. Of of her şey karma karışık. Her şey hemde karma karışık..

        Sabah erkenden kaldırdı Emrah, kendime gelemedim henüz. Kalktım baş ağrısı ile lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktığım zaman da " bu ben miyim" dedim içimden. Yüzüm gözüm şişmiş bir halde sanki. Baba Hasan gitmiş fırından mis gibi sıcacık ekmek alıp gelmiş. Çay da hazır. Emrah domatesleri doğruyordu ben lavabodan çıktığımda. Bana yapacak pek bir şey kalmamıştı. Ben de oturdum kahvaltı masasının başına. Emrah:

" Kanka sen de çayları koysaydın" dedi. Haklı çocuk, kalktım ben de çayları koydum. Sabah kahvaltıların da Emrah çayı açık içer. Benim için fark etmez. Ben yine normal doldurdum kendime. Baba Hasan'ın çayını doldururken , Baba Hasan'ın tamam demesini bekleyerek yavaşça doldurdum çayını. Adamın huyunu bilmiyorum açık mı demli mi içer bilmiyorum.

        Oturdum ben de kahvaltı için her şey hazır. O sabah ki kahvaltının tadını unutamam. Çok güzel di çok lezizdi. Bir aile gibi yaptığım bir kahvaltı idi. Aybüke bir kez daha aradı beni, ben meşgule attım telefonu. O kahvaltının büyüsünü ve hazzını bozmasını istemiyordum. Sohbetimiz çok güzeldi. Akıp gidiyordu sohbet. Yüzlerimiz gülüyordu. Aybuke'nin böyle zamanlarda aramasına alışmıştım fakat bu sefer başka.

       Okula gittik beraber Emrah ile. Turnuvaların başlamasına az kalmıştı. O ilk heyecanım olmamasına rağmen basketbolun yeri bende ayrıydı. Yeni ama her şeyimizi beraber yapmaya başladığım arkadaşım kankam Emrah'ta basketbol takımında idi.

        Bir yola girmiştik artık. Geri dönmek bize yakışmazdı. Turnuva nedeniyle derslerden muaf olup sadece zorunlu alan derslerine giriyorduk. Antrenmana bu dersler denk geldiğinde ise arkadaşlarımızdan İlyas bize notları veriyordu.

Turnuva birinci maç:

       Günlerden Cumartesi ve sabah saatleriydi. Okulda sabah 10:30 da toplanmamız söylenmişti. Koç bizi güzelce karşıladı. Üzerinde çok pahalı bir takım elbise vardı. Kantinde toplanmıştık. Önce müdürümüz ve müdür yardımcımız ortaklaşa bir konuşma yaptılar. Biz de orada bize verilen meyve suyu ve süt gibi enerji verici içecekler içiyorduk. Gerginliğimiz her tarafımızdan belliydi aslında. En çok ta benim. Kalabalığın karşısına çıkmak tüm gözlerin beni seyretmesini hissetmek alışık olmadığım ve korktuğum bir şeydi. Şimdiden o durumun verdiği duyguyu hissetmeye başlamış ve fazlasıyla gerilmiştim. Okul müdürümüz ve yardımcısının ortak yaptığı konuşma beni rahatlatmak yerine daha fazla germiş ve baskı altına almıştı.

       Bizim okuldan seyretmek için öğrencilerin de gelecek olması beni daha da heyecanlandırmıştı. Çünkü  en ufak hatanı ballandıra ballandıra anlatıp alay edecek tip çok vardı bizim okulda. Etrafıma baktığımda takımdaki arkadaşlarımın da durumunun benden farksız olduğunu hissediyordum.

       Koç son taktiklerimizi verdi. Saatler çoktan 12 yi göstermişti. Okul otobüsüne binerek yolculuğa başladık. Otobüsün içinde herkes birbirini motive etmeye çalışıyordu. İki okul arası yaklaşık 30 kilometre idi. O zamanın yolları ile bir saatten önce oraya varamazdık. Emrah ve ben yan yana oturuyorduk. Emrah bana doğru bakınca ayaklarımın titrediğini hissetti galiba. Ben çaktırmamaya çalıştıkça daha fazla titriyordu ayaklarım. Ben cam kenarında Emrah ise koridor tarafında oturuyordu. Ben hiç konuşmuyor , Emrah'ın benimle konuşma çalışmalarını "aynen, aynen " diyerek geçiştiriyordum. Emrah birden yanımdan kalktı. Ben ise halen yolu izliyordum. Şoför mahalline doğru yürüdü Emrah. Mikrofonu eline aldı.

"Beyler , beyler bir dakika. Dikkatlice bana bakmanızı istiyorum. Dünyanın bütün ünlüleri bununla traş oluyor. İngiltere kralı, rahmetli başkan kennedy, taçsız kral pele , Bakenbauer , kaleci Mayer , Nadya komanaçi , Brijit Bardot , Fenerbahçeli Cemil...

Hepsi şöhretlerini bu bıçağa borçludurlar. Evetttt denemesi bedava hemde hiç para vermeden..

Dikkatlice bakınız" dediğinde ister istemez ben dahil bütün takımın gözleri Emrah'a çevrilmişti ve Emrah'ın Şener Şen espirisi ile herkes tebessüm etti.

Otobüsteki kasvet bir anda dağılmıştı. Emrah şoföre döndü :

" Abi müzik kaseti var mı" dedi

" Şurada olacak bir bak" dedi şoför ve Emrah torpidoyu açıp karıştırırken

" Aha işte bu olur" dedi ve kaseti otobüsün teybine yerleştirdi. Sesini sonuna kadar açtı.

" Ell er havaya " dedi ve alkış tutmaya başladı. " Hep beraber " diye bağırdı. En öndeki koçumuz müdürümüz ve müdür yardımcımız dahi alkışlıyordu. Hepimiz birden kendimizi eller yukarıda alkışlarken bulduk. Şarkı eski zamanların da ünlü bir şarkısıydı. O zamanlar çok ünlü olan şarkıyı Kıraç seslendiriyordu.

Kan ve gül gülle diken aşkım ve sen

Birbirine dönük sırt sen ve ben

Bilmem anlatabiliyor muyum

Seviyorum seviyor musun

Ağlıyorum gülüyor musun

Özlüyorum gidiyor musun

Sevdikçe itiyor musun

Peki öyle olsun

Sarılıp öpen

Ağlayıp gülen

Sonra kaçıp giden

Fırtınayla sakin gece

Bir bilmece

Bilmem anlatabiliyor muyum

Br anda bütün takım bu şarkıyı söylerken bulduk kendimizi. Şarkı bittiğinde Emrah

" Seviyorum "diye mikrofondan bağırırken , biz de hep beraber " Seviyor musun" diye cevap verdik. Emrah " ağlıyorum" biz " gülüyor musun" diye Emrah ile şarkı söylüyorduk tüm takım. Takımın morali bir anda düzelmiş ve havası değişmişti. Emrah böyleydi işte. Zaten yol da bitmişti. Maç karşı takımın basketbol sahasında olacaktı.

Onlar da bizim gibi meşhur bir lise idi. Onların okulu daha eski ve daha köklü olduğu için, okul kapasiteleri bizden kat kat daha fazlaydı. Aynı zamanda okulun içinde bir basketbol salonu mevcuttu. Eski iş adamlarından birinin insanlara iyi gözükmek için yaptırdığı güzel bir salonları vardı. Soyunma odasında üzerimizi değiştirdik ve ısınmak için basketbol sahasına girdiğimizde bizi büyük bir kalabalığın beklediğini gördük. Beni yine büyük bir heyecan sarmıştı. Elim ayağım birbirine dolaşacak, maçta hiç bir şey yapamayacağım diye kendi kendime söylenip duruyordum. Kalbimin hızla attığını ve soğuk soğuk terlediğimi hissedebiliyordum. Tribünlerde bir kişiyi görmeyi umarak göz gezdirdim. Sinem'i görememiştim. Gelmesini de pek umut etmiyordum zaten. Ama belki demiştim , belki gelir.

Koç maça başlamadan 10 dakika önce bizi topladı ve son taktiklerin üzerinden bir kez daha geçti. Emrah oyun kurucu rolü üstlenecekti maç boyunca ve kritik anlarda onun üçlüklerine ihtiyacımız olacaktı. Ben forvet konumundaydım. Hakem topu havaya atıp geri çekildi topu sol elimle çeldim ve hızla potaya ilerlerken Emrah'a pas atıp pota altına gittim. Emrah topu boş alandan faydalanıp bana attı ve ben ilk basketimi kaydettim. Kalabalığı bu attığım basket ile yavaş yavaş duymamaya başladım. Heyecanım ve stresimin yerini arzu ile basketbol oynama isteği aldı. Maç çok heyecanlı ve kıran kırana geçiyordu. Ben Emrah ile uyumlu olduğum için maçta ikimiz parlamıştık.

Maçın sonucu 66- 71 Emrah yine bir kaç tane üçlük atmıştı. Ben 5 top çalma 3 blok ve 23 sayı ve iyi bir performans ile takımı sırtlamıştım. Asıl yük Emrah2ta idi. Onun isabetli pasları bizi kurtarmıştı. Daha önce ele dokunur bir başarı elde edememiş okulumuz için harika bir reklam olmuştu. Benim için yine de bu kadar iyi oynamama rağmen buruk geçen bir maç olmuştu. Çünkü Sinem bana söz vermesine rağmen beni izlemeye gelmemişti.

Dönüş yolunda hepimizin morali düzgün ama ben yine dışarıyı izliyorum, içim buruk, bir şeyler eksik. O da Sinem'in bana desteği. Yanımda olduğunu hissettir seydi keşke.

Okula geldiğimizde otobüsten inip sahile doğru gittik Emrah ve ben. Her zamanki banka doğru gidiyordu ayaklarım ister istemez. Oturduk, ben dalga seslerini dinlerken Emrah:

" Kanka benim işim var ben gidiyorum, varmı bir şeye ihtiyacın" dedi. Ben de

" Canının sağlığı kanka " dedim ve Emrah " görüşürüz moruk " dedikten sonra hızla kayboldu. Ben biraz daha bankta oturduktan sonra elimi cebime atıp ne kadar param var baktım. dört şişe bira alabilirdim. Kalktım az ileride ki büfeden dört şişe bira alıp tekrar banka oturdum. Yavaş yavaş içmeye başladım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum son biramı yudumlarken kendimi Sinem'in kapısında buldum. Sırtımı karşı apartmanın duvarına yaslayarak elimdeki son birayı yudumlarken Sinem'in penceresini izliyordum.

Aklımda Sinem kalbimde burukluk , baksa bir kez diyorum pencereden. Ben nasıl onu hissediyorsam o da hissetsin. Perde rüzgarla hareket ettiğinde şimdi bakacak derken inceden sızlayan kalbimle seviyorum Sinem'i. Ama yok bakmıyor, bakmayacak. Maça da gelmedi. Halbuki bugün açık açık konuşacaktım onunla. hissettiklerimi gözlerinin içine baka baka söyleyecektim. Kendimi hazırlamıştım. Cesaretimi zorla da olsa toplamıştım. Ama bakmadı...

....


Beğeni ve Yorumlarınız Bana Güç Veriyor. Lütfen Beğeni ve Yorumlarınızı Eksik Etmeyin.

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

86.2K 5K 30
"Her insan kendi kaderini yazar kim bilirdi ki aynı kaderi yaşayacaklarını"
167K 8.4K 51
Tuğkan (not delisi) : Aslansın, kaplansın, aşkımsın. Luna Handan : Aşkın mıyım? Tuğkan (not delisi) : Şaka olsun diye.
359K 14.2K 68
(Tamamlandı) 26 yıl önce karışan hayatlar. Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi. Arslanların prenses kızı Naz aslı...
104K 216 28
Bir kadın bunu yazabilir mi? Evet yazar , hemde erkeklerden daha iyi yazar. Konuya gelince , hikayen sıradışı, çok dehşet ve aşırı tahrik ediciydi. İ...