30- Tersane ve Ben

3.9K 146 122
                                    


           Aybüke mesaj atmış. " Abi gelecek misin bir de şey benin beğendiğim telefonun kampanyası var mı bakar mısın" cevap vermek istemedim. Zaten eve gidiyorum geldiğimde görecek. Beğendiği telefon benim yarı maaşım. Almak yada almamak değil mevzu neden bana söylemişti şimdi bunu. Birden kendimi telefon dükkanında buldum. " Buyurun" diyen genç kıza telefon marka ve modelini söyleyiverdim ister istemez. Hem utangaçlık var biraz da pardon diyip çıkamazdım. Hemde istemsizce oldu biraz da. Aldım telefonu kardeşime. Belki bir daha gelmeyecektim buraya yaz boyu. İyi de oldu boş ver. Ufak bir kutu zaten soktum cebime beni rahatsız ediyor adım attıkça ama olsun.

           Yürüyorum usulca eve doğru aslını sorarsanız hiç istemiyorum eve gitmeyi. Ama peder bey aradı gideceğim elim mahkum. Baş kaldırasım var ona hep erteliyorum. Hep den sonra dan sonralar var aklımda. Hep erteliyorum bunu. Baba Hasan'ın kahvehanesinin önünden geçerken Baba Hasan seslendi bana. Dışarıda en köşedeki masaya geçip oturdu ben de karşısına geçtim.

" Mustafa senin Ömer'in hareketleri değişti. Baş kaldırıyor her şeye söyleniyor. Geçen gün Mehmet amcayı terslemiş. Kendisinden hayli yaşlı birini azarlaması son damla artık, kasadan eksilen paralara bile sesimi çıkarmadım ama bu yetti. Bardağı taşırdı bu damla ve yol verdim bu gün. Cebine de biraz para koyup yolladım. Senin hatırın olmasa bir fırın dayak atar yollardım ama işte hatır belası."

" Hasan baba. Sana yaptığı bir yanlışta gereğini yapmanı söylemiştim ilk hatasında yollasaydın keşke. Nereye gitti biliyor musun peki"

" Bilmiyorum ama son günlerde bir kaç genç peydah oluyordu kahveye onlarla gitmiştir elbet. O sen getirdiğinde gördüğüm Ömer değildi bugünkü Ömer. Ondan ne köy olur ne kasaba evlat" dedi ve sırtımı sıvazladı. Baba şefkati ile sırtımda hissettim o eli. Sanki o el sırtımdayken bana bir şey olmayacakmış gibi hissederek iznini istedim ve gerçek babamın olduğu eve doğru yol aldım. Gitmek istemesem de gitmek zorundayım bunu tekrar edip duruyorum kendi kendime. Çok çabuk gelmiştim eve. Oysa yolu uzatmak için yavaş ve dolanarak geldiğimi düşünüyordum. Neyse dedim, neyse bir an önce karşılaşayım da bitsin bu işkence. Anahtarım var. Var ama kapıyı çalmadan direk eve girersem kim bilir ne laflar yerim. Bastım zile ne olacaksa olsun du artık. Kapıyı ayaklarında pembe tüylü bir terlik ve üzerinde pijamalarla Aybüke açtı gözleri uykulu.

" Daha erken kardeşim ne bu hal" dedim başını kaldırmamıştı bile kapıyı açıp ayaklarıma bakıyordu. " Aybüke dost başa düşman ayağa bakar kaldır kafanı" dememe kalmadı

" Abim hoş geldin" diye bir sarılışı var kaçsan kaçamazsın. Mecbur sarıldım ben de. Boynumdan öptüğünde ürperdim.

" Yavaş Aybüke haydi içeri girelim" derken elimdeki kitabı kaptı, karneyi kitabın içine koyduğumu fark etti sanırım. O önde ben arkada hızla girdik salona. Sude hanım Aybüke!ye :

" Yavaş kızım" derken babam bana:

" Yavaş lan ayı, küçücük çocuğu mu kovalıyorsun" dedi. Kamatayı yemiştik yine hiç bir şey yapmadan. Bismillah demeden.

" Ben sadece" dememe kalmadan babam " sus sen" dedi ve sustum. Sinirden dişlerim birbirine geçecek. Ayakta dikiliyorum. Aybüke karneyi inceledi ve babama verirken:

" Baba bu belgeyi camekanlatalım mı" dediğinde Sude hanım mutfağa geçti. Babamın yüzü gülüyor. Babamın yüzünü güldürdüm bu karneyle. Mutluyum.

" Tabi rahatın yerinde yediğin önünde yemediğin arkanda senden para isteyen de yok. Biz ilk okula giderken neler çektik sen benim yaptıklarımın onda birini bile yapamazsın. Beceriksizsin zaten. Zift tenekesini deviren çocuktan ne hayır gelir.  Senin adam olacağını göremeyeceğim. Hiç doğmasan daha iyiydi." Sesini alçalttı " senin yüzünden anan öldü. tek suçlusu sensin bunun, anan yaşasaydı da sen doğmasaydın" dedi  karneyi yırttı ve bana doğru fırlattı.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin