2. Bölüm Küçüklüğümün Korkusu

5K 248 236
                                    


Oh be rüyaymış diye düşünerek gözlerimi açtım. Sağ tarafımdaki duvarda bir hareket vardı sanki ama orana dönüp bakmak istemiyordum. Ne kadar bakmamak için uğraşsam da bakıverdim işte. duvarların içinden süzüle süzüle gelen üç kız her birinin saç rengi ve göz rengi farklı. Saçlar beline kadar inmiş ve dümdüz. Güzel kızlar diye geçiriyorum aklımdan ama saf duygularla daha yaşım kaç ki. ellerini uzatıp beni çağırıyorlar hep bir ağızdan:


- Mustafa gel. Mustafa bizimle gel.


Ben korkuyorum. Çok korkuyorum kızlar iyice yaklaşıyor bana. Ben ağlayarak dedeme sesleniyorum.


- Dedee. Dede ne olur gel.


Başka da bir şey diyemiyorum. Çok şey demek istiyorum yine dedeme yalvararak çağırmak ama ağzımdan hiç bir ses çıkmıyor. Ama dedem koşarak geliyor. Öyle ki odanın kapısını kıracak neredeyse birden giriyor odaya ve dua okumaya çalışıyor dudaklarının kımıldadığını görüyorum ama bir ses duyamıyorum sanki sağır oldum. Sadece o kızların sesini duyabiliyorum. Sonra kızlar sinirleniyorlar ve dedeme sinirli sinirli bakıyorlar. Dedem bana doğru yaklaştıkça kızlar beden uzaklaşıyor. ( Bu olayı yıllar sonra bile unutamam şimdi bunları yazarken tüylerimin diken diken olması ve bir ürperti hissi. Hiçbirinizin buna benzer bir olayı yaşamamanız dileğiyle )

Dedem görmüş geçirmiş eski toprak yakın çevreden bir cinci hoca buldu getirdi. Emrullah hoca bana muska yazdı ve nasıl cinlerin bana musallat olduğunu anlattı. Emrullah hoca da cinlerle haşır neşir olan biriydi çevreden duyduğum kadarıyla. Tabi o zamanlar bilmiyorum sonra sorna öğreniyorum Emrullah Amcanın bu marifetini. O zaman tek düşündüğüm rahatça nefes alabilmek. Öyleki yatak sertleşmeye başladığında nefes alamıyorum boğuluyorum...

.

Bu şekilde günler haftaları kovaladı. Başta hemen hemen her gün başıma gelirken zaman ilerledikçe seyrekleşti ve bende korkmamaya başladım. Ben korkmadıkça cinlerin benim üzerimdeki etkileri de azalmıştı. Günlerden pazar öyle ateşler içinde yanıyorum öyle titriyorum ki. Her yerim ağrıyor hareket edemiyorum. Dedem aldı beni kucağına hemen banyoya götürüp soydu hemen be ılık suyu açtı. Oğlum senin sırtına ne oldu diye sordu bana bir şey olmamıştı ki ne olabilirdi. Ben bunları düşünürken "tamam kurulan üzerini giy" dedi bana ve bende giydim. Komşunun arabasına atladığımız gibi doktora gittik. Doktor ilaç verdi. Dedemle uzun bir süre konuştular dedem düşünceli ama bana hiç söylemedi orada ne konuştuklarını. Sonra hastanede bir saate yakın kaldık yine ve dedem yeterli olacağını düşünmüş olmalı ki kalktık.

Bir süre arabayla gezdik. Ben severdim gezmeyi benim yüzüm gülsün dedem için her şeydi. Sonra geldik eve ve ben kendimi çok fazla halsiz hissediyordum. dedem "Mıstık gel bakalım" dedi. Aldı beni kendi yaşıtları gibi görüp benimle konuşurdu zaman zaman. Babama da bana davranışları yüzünden çok sitem eder kızar bağırırdı. Oturdum dedemin karşısına ellerini dizime koydu ve gözlerimin içine bakarak başladı konuşmaya :

- Seni hep ilk torun diye severim senin yerin bende ayrı sen bana annenden yadigarsın. Annen çok iyi bir kızdı benim de en büyük çocuğumdu. Kardeşlerine annesinden daha fazla analık yaptı. Tezyenlerin ve dayınların üzerinde büyük emeği vardır. Sevgi doluydu. Sana hamile kaldığında o kadar mutluydu o kadar heyecanlıydı ki. Keşke yaşasaydı da babanın sana bu yaptıklarına karşı çıkabilseydi. Seni sevip bağrına basabilseydi.


- Dede anneler sever dimi çocuklarını. Fadime teyze arada Ferit'e vuruyor ama

Ferit ağlayınca da sarılıyor onu saçını okşuyor. Oğlum diye bağrına basıyor. Keşke ben doğmasaydım annem ölmeseydi.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin