TAKINTI

By suheda_zsy

3.7M 141K 50.3K

Ona hiç sarılamamıştım mesela. Hiç elini tutamamıştım. Hiç öpememiştim. Hiç koklayamamıştım. Hiç sevdiğimi sö... More

TAKINTI
2.Bölüm "ÖZLEM"
3.Bölüm "ŞOK"
4.Bölüm "KARMAŞIK"
5.Bölüm "ENDİŞE"
6.Bölüm "BEKLENMEYEN YOLCULUK"
7.Bölüm "ÇIKMAZ SOKAK"
8.Bölüm "ÇIĞLIK"
9.Bölüm "YALNIZLIK"
10.Bölüm "BİR HAFTA"
11.Bölüm "YÜZLEŞME"
12.Bölüm "SESSİZLİK"
13.Bölüm "CESARET"
14.Bölüm "DUYGULAR"
14.Bölüm "DUYGULAR" (2.KISIM)
15.Bölüm "PİŞMANLIK"
16.Bölüm "AİLE"
17.Bölüm "UMUT"
18.Bölüm "ARAF" (1. Kısım)
18.Bölüm "ARAF" (2.Kısım)
19.Bölüm "SARHOŞ"
20.Bölüm "SERZENİŞ"
21.Bölüm "MUCİZE"
22.Bölüm "RENKLER"
23.Bölüm "MEDCEZİR"
24.Bölüm "MEFTUN"
25.Bölüm "HİCRAN"
26.Bölüm "KAYIP"
27.Bölüm "YARI ÇIPLAK"
28.Bölüm "MESAFE"
29.Bölüm "YANKI"
30.Bölüm "NEFES"
31. Bölüm "KUMPAS"
Yazar'dan
31.Bölüm "KUMPAS" (2.KISIM)
32.Bölüm "İRTİCA"
33.Bölüm "PUNT"
34. Bölüm "İNTİKAM"
35. Bölüm
35. Bölüm "ENKAZ" (2.Kısım)
36. Bölüm "NEFRET"
37. Bölüm "AVDET"
38. Bölüm "ÇAĞRI"
39.Bölüm "VİRAJ"
40.Bölüm "İTTİHAT" (1. Kısım)
40.Bölüm "İTTİHAT" (2. Kısım)
41. Bölüm "ANDAÇ"
42. Bölüm "FORSA"
43. Bölüm "DERSAADET"
44. Bölüm "EZA"
45. Bölüm "NİHAN"
46. Bölüm "YEİS"
47. Bölüm "ELFİDA"
48. Bölüm "FEVERAN"
49. Bölüm "GİRİFT"
50. Bölüm "İZAN"
51. Bölüm "TEMAŞA"
52. Bölüm "KOYGUN"
53. Bölüm "MUNTAZAR" & ÇEKİLİŞ
54. Bölüm "MEYİL"
55. Bölüm "İLTİMAS"
56. Bölüm "GİZ"
57. Bölüm "TESHİR"
58. Bölüm "İSTİNAT"
59. Bölüm "PERESTİŞ"
60. Bölüm "FEYİZ"
61. Bölüm "KIVANÇ"
62. Bölüm "VUSLAT"
63. Bölüm "İŞTİYAK"
64. Bölüm "TEMAYÜL"
65. Bölüm "DANS"
66. Bölüm "İNTİBAH"
67. Bölüm "İNHİDAM"
68. Bölüm "DİLHUN"
69. Bölüm "HİTAM" -SON-
Yazar'dan
H.P
ÖZEL BÖLÜM DUYURUSU ✨
ÖZEL BÖLÜM YAYINDA!

1.Bölüm "OKUL"

176K 5.2K 1.7K
By suheda_zsy



Son zamanlarda üzerime çullanan yoğun karamsarlığı vücudumdan def edip onun yerine cesaretimi toplayarak ileriye doğru bir adım attım. Çekinerek, utanıp sıkılarak hiçbir şey elde edemediğim gibi bir şeyleri kaybedebilirdim de. İki ucu birbirine bağlayan ipin üzerindeki ilk adımımdı bu; yeni okulumun bahçesindeydim artık. İçimdeki hisleri usulca kolaçan ettiğimde aslında çok da farklı şeyler karşılamadı beni. İlk okul gününün heyecanı vardı; yeni okul olduğu için de biraz korku, biraz endişe duymuyor değildim.

Bahçe büyüktü, tıpkı okul gibi. Yeşilliklerle kaplıydı. İçerisine birçok bank serpiştirilmişti. Genişçe okulun arka tarafına doğru uzuyor, içerisinde otoparka yer vermekle beraber epey göz yorucu bir hal alıyordu. İlk önce okulun içini gezmek istediğimi kendime hatırlattım. Ardından bahçeyi keşfetmek daha iyi bir fikirdi.

Bu düşünceyle beraber adımlarımı okula doğru hızlandırdım. Bu sırada etrafa göz atmadan edemiyordum, her şey ilgimi çekiyordu. Kızların çoğu üç ay görmedikleri arkadaşlarına sarılıyor, özlem gidermeye çalışıyorlardı. Eski okulumda olsaydım ben de aynı şeyi yapıyor olurdum muhtemelen. Onları görünce kendimi daha da yabancı hissettim. Diğer yanda banklara kasıntı bir şekilde oturmuş gruplar vardı. Son sınıfa geçmiş olmalıydılar. Benim gibi okula yeni geldiğini tahmin ettiğim tek tük yalnız insan vardı. Bu konuyu kafaya takmamaya çalıştım. Anlaşılmaz bir tip değildim, arkadaş edinme konusunda sıkıntı çekeceğimi düşünmüyordum.

Birkaç basamağı tırmandıktan sonra beni karşılayan büyük kapıdan içeriye girdim. Müdürün odasını öğrenmem gerekliydi. Giriş yaptığım sade koridorda gezinirken gözlerimle sorabileceğim birini aradım, gördüğüm birkaç kişiyi anında elemiştim. Ardından karşıdan telefonuyla uğraşarak bana doğru gelen bir kız dikkatimi çekti. Benim yaşlarımda gibi gözüküyordu, rahatlığından ve ev sahibi gibi dolaşmasından yeni olmadığı belliydi. Kız iyice bana yaklaştığında ben de bir iki adım atıp önünde durdum. Kız önünde durduğumu fark etmiş olacak ki kafasını telefondan kaldırıp boş gözlerle yüzüme baktı. Onun bir şey demesine fırsat vermeden konuşmaya başladım.

"Okulda yeniyim... Müdürün odası gerekli. Yardımcı olabilir misiniz acaba?"

Bir süre ifadesiz kalsa da çok geçmeden sıcacık gülümsemesiyle cevap verdi.
"Tabii, hatta ben de oradan geçeceğim, istersen seni götürebilirim."

İşte buna hayır denmezdi. "İşin yoksa çok iyi olur," dedim minnettar gülümsememi eksik etmeden.

Kız tek elini yavaşça kaldırıp bana doğru uzattı. "Ben Ecem." Kıvırcık saçlarıyla gerçekten tatlı bir kızdı. Uzattığı eli sıkıp "Ben de Ceren," diyerek kendimi tanıttım.

Tanıştığıma memnun olduğumu falan söylememe gerek yoktu herhalde. Memnun olduğum her halimden belliydi. O da böyle düşünmüş olacak ki hiçbir şey söylemeden yumuşak adımlarla koridorda ilerlemeye başladı. Ben de onu takip ettim. Ecem'le beraber iki kat yukarı çıktık.

Müdürün odasının önüne geldiğimizde ikimiz de durduk. Ben ona doğru dönüp, "Teşekkür ederim," derken o da hiç yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle "Rica ederim, istersen beklerim?" dedi. Sorusunda ne kadar samimi bilmiyordum ama kızı gerçekten sevmiştim.

"Gerek yok, bundan sonrasını kendim hallederim."

"Peki o zaman. Yardıma ihtiyacın olursa 11-F' deyim," dedi ve tahminimi doğruladı. Aynı yaştaydık.

"Tamam, tekrar teşekkürler."

"Tekrar rica ederim," dedi ve gülerek yanımdan ayrıldı.

İlk arkadaşımı edinmenin mutluluğu ve rahatlığıyla karşımdaki kapıyı iki kez hızlıca tıklattım. İçeriden gelen "Gir," komutuyla üstüme başıma bakıp içeriye girdim. Kapı açılıp önüme oda serilir serilmez incelemeye koyulmuştum.

Oda kahverenginin tonlarına hakimdi. Geniş bir masa, masanın üstünde dizüstü bir bilgisayar vardı. Yeni müdürüme gözlerimi çevirdim. Kırışmış göz çevresiyle ve dökülmüş saçlarıyla tam bir müdür tipi vardı. "Merhaba. Okula yeni kayıt oldum da, sınıfımı öğrenmek için gelmiştim," dedim direkt lafa girip.

"Adın neydi kızım?"

"Ceren Soysal." Adam önündeki birkaç dosyayı karıştırdı. Sonunda aradığı dosyayı bulduğunu belirten bir ses çıkarttı.

Sonrasında bana dönüp, "Ceren Soysal, Gürel Kolejinden gelmişsin," dedi telkin etmek ister gibi ve devam etti. "Normalde yeni gelen öğrencilere neden bu okulu tercih ettiklerini sorarım ama seninkisi dosyada açıkça yazıyor. Biraz mecburiyetten gelmişsin gibi... Eski okulundan atılmışsın?"

"Maalesef," diye cevap verdim üzülmüş gibi yaparak.

"Aslında eski okulundan kötü ayrılanları, bir nevi sicili kirli olan öğrencileri bu okula almam çok zor. Ne de olsa burası da kaliteli bir kolej. Ama ders notların çok yüksek. Bu yüzden aldım seni bu okula, nedenini bil ki notlarının düşmemesi için çabala. Seni burada tutan şey onlar. Sınıfın ise 11-C." Kısa bir süre sustu ve "Başka bir şey yoksa çıkabilirsin," diyerek konuşmasını bitirdi.

Ben de, "İyi günler," diyerek kestirip attım ve odadan çıktım. Ağır adımlarla koridorda yürürken eski okulum canlandı hafızamda.

Oradan bir kavga sonucu atılmıştım. Aslında büyütülecek bir şey yoktu. Kolejleri bilirsiniz, zengin, şımarık kızlarla doludur genelde. Bir gün bu kızlardan dayanamayıp birine patlamıştım. Laf kavgası normal kavgaya dönüşmüş, olay büyümüştü. Normalde böyle bir olaya en fazla uzaklaştırma alınırdı ama kızın babası hatırı sayılır iş adamı olunca müdürün üzerinde etkisi büyüktü. Hâl böyle olunca taraf tutma ön plana taşınmıştı. Ailem istese müdüre karşı çıkabilirdi fakat ilk kavgam olmadığı için benim bir cezayı hak ettiğimi düşünerek bu koleje sürüklenmeme izin verdiler. Aman ne büyük ceza!

Tek üzüldüğüm nokta arkadaşlarımdan ayrı olmamdı. Yoksa gerek araştırmalarımla, gerek aldığım duyumlar ve gerek yaptığım gözlemlerle bu okulun eski okulumdan daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

Okula ilk girdiğimde gözüme çarpan kantine doğru ilerlemeye başladım. Kantinin kapısından girdiğimde çok kalabalık olmadığını fark ettim. Bir kahve alıp en köşedeki masaya oturdum.

Kahvemi yudumlarken telefonumu çıkartıp saate baktım. Dersin başlamasına yirmi dakika vardı. Ne kadar erken gelmiş olduğumu düşünürken telefonum titremeye başladı ve ekranda 'Öküzz' yazısını görünce Aras'ın aradığını anladım.
"Alo," dedim sevinçle.

"N'aber cüce?" dedi o da.

Aras eski okulumdan en yakın arkadaşımdı. Hatta arkadaş kelimesi çok sönük kalıyordu; kardeş, kardeşten de öte olanlardandı o. "İyiyim, yeni girdim sayılır, ayak uydurmaya çalışıyorum işte. Siz ne yapıyorsunuz?"

"Valla biz de iyiyiz. Kafamızı dinliyoruz, sensiz okul çok sessiz. Okulu sevmeye mi başladım ne?" dedi gülerek. Beni kızdırmaya çalıştığı belliydi.

"Aras yaa," dedim gücenmiş gibi yapıp.

"Şaka yapıyorum, cüce. Sensiz çok sıkılıyoruz, herkes kendi dalgasında."

Bir an içim burkuldu. Onlarla olmak varken tek başıma oturuyordum ve bunun ne zamana kadar süreceğini de bilmiyordum. Çok geçmeden kendimi toparladım. "Selam söyle herkese. Ben kapatıyorum. Sonra tekrar konuşuruz," dedim ve alelacele kapattım. Biraz daha konuşursam ağlayabilirdim çünkü. Onlara çok alışmıştım.

Bir kızın sesi düşüncelerimden sıyırdı beni. Sesli bir şekilde arkadaşıyla konuşuyordu. Karşımdaki masaya oturdular. Ben de kafa dağıtmak adına kızı incelemeye başladım. Rahat tavırlarını ve herkesin dikkatini çekmek istercesine yükselttiği sesini dışarıdan biri görse okulun sahibi sanabilirdi. Muhtemelen bu da şımarık ve zengin kızlardandı. Bizim de bunlardan kalır yanımız yoktu ama şımarık olduğumu düşünmüyordum.

Ben kızı incelerken kızın gözleri benimkilerle buluştu. Neye baktığımı çözmek ister gibi ilk önce kaşlarını çattı. Daha sonra ise sandalyesinde dikleşip, "Ne bakıyorsun?" diye sordu. Bir an afalladım. Yanındaki kız da kafasını bana çevirdi. Cevap vermek için ağzımı açtım, sonra geri kapattım. Şu an her şey benim aleyhimdeydi.

Hiç bilmediğim bir okul, hiç bilmediğim bir ortam ve hiç tanımadığım kişiler karşısında ben tektim.

Suskunluğumu korurken kız bana kantine geldiğinden beri hiç eksilmeyen ses tonuyla, "Yeni misin sen?" diye sordu. Tam cevap vereceğim sırada ise, "Bir sorun mu var, Zeynep?" diye soran kız sesi aramıza karıştı. Demek kızın adı Zeynep'ti.

Hepimiz sesin geldiği tarafa döndük. Uzun saçlı, kumral bir kız bize doğru geliyordu. Harika! Şimdi de üç kişilerdi ve benim hiç şansım kalmamıştı. "Sen karışma Merve!" diye atıldı Zeynep sinirle. Şaşırdım. Sanırım araları o kadar da iyi değildi.

"Canın kavga çıkarmak istiyor herhalde. Bunu yenilerle yapmaya çalışman çok acizce," deyip bana döndü adının Merve olduğunu öğrendiğim kız.

Beni baştan aşağı süzdükten sonra gözlerime bakarak, doğrulatmak ister gibi, "Değil mi?" diye sordu. Tam cevap verecekken ders zili çalmaya başladı. Bugün de bir türlü konuşamamıştım ama neyse ki kimse üstünde durmuyordu. Zeynep denen kız, "Seninle uğraşamam," dedikten sonra kantinin çıkışına doğru ilerledi. Arkasından da arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim kız devam etti. Onlar görüş alanımızdan çıktığında Merve bana döndü ve elini uzatarak "Ben Merve," dedi.

Adını bilmeme rağmen bozuntuya vermeden uzattığı elini sıkarak, "Ben de Ceren," dedim ve biraz durduktan sonra devam ettim. "Kendim halledebilirdim, gerek yoktu."

"Tabi ki kendin halledebilirdin, ben sadece yardım etmek istedim," dedi ve göz kırpıp gülerek devam etti. "Bu biraz Zeyneplere gıcık olmamla da alakalı olabilir."

Bu sırada biz de kantinden çıkmış sınıflara doğru ilerliyorduk. "Gıcık olunmayacak gibi değil ki," dedim ben de omuz silkip ve ardından, "Seninle sorunları ne?" diye yeni bir soru yönelttim.

"Sonra anlatırım," dedi. "Ders başlayacak. İlk günden geç kalmak istemezsin."

Haklıydı.

"Ben 11-A'dayım. Sen?"

"11-C."

"Senin sınıfın şu," diyerek eliyle koridorun sonundaki yeni sınıfımın kapısını gösterdi. "Benimki de bu," dedi önünde durduğu kapıya bakarak. "İstediğin zaman gelebilirsin."

"Tamam," dedim gülümseyerek. "Teşekkürler."

"Rica ederim. Acele etsek iyi olur."

Ben de aynı fikirdeydim. Merve'yi görebilmek için arka arkaya sınıfa doğru gitmeye başladım. "Sonra görüşürüz," dedim. O da "Görüşürüz," diyerek beni yanıtladı ve önünde duran kapıyı tıklatıp içeri girdi.

Ben de önüme dönüp kendi sınıfımın kapısını tıklattım. İçeriden gelen seslere bakılırsa hoca daha girmemişti. İçeri girmemle hocanın olmadığını anladım. İlk önce birkaç çift göz bana döndü. Sonra herkes kendi hâline devam etti. Gözlerimle boş yer arayışına girdim. Arkalarda bir kızın yanı boştu.

Kızı incelemeye başladım. Havalı bir tipe benzemiyordu. Önündeki deftere bir şeyler karaladığını gördüm ve ona doğru ilerlemeye başladım.

Yanına geldiğimde, "Yanına oturabilir miyim?" diye sordum biraz şirin, biraz kararsızca. Kafasını defterden kaldırıp bir süre yüzüme baktı. Beni tanıyıp tanımadığını sorgular gibiydi. Bunu anlayınca, "Yeni geldim," dedim işini kolaylaştırabilmek adına.

Kız yanındaki sandalyeden çantasını alıp bana yer açtı. Aldığı çantayı arkasına koyarken, "Tabi tabi, gel," dedi ve ben de memnuniyetle yanına oturdum. İlk gün diye çanta getirmemiştim. Cebime telefonumu ve bir miktar para almıştım. İlk günden ders işletmezlerdi herhalde. "Adım Beyza," dedi yanımdaki kız.

"Ben de Ceren," dedim. Bu cümleden bıkmıştım artık.

"Hangi okuldan geldin?"

"Gürel Koleji."

"Duymuştum o koleji," diye mırıldandı defteriyle uğraşmaya devam ederek. "Geçen sene kolejler arası devasa bir sınav düzenlenmişti ve o sınavda bizim okulu sollamışlardı." Anime çiziyordu sanırım.

Bir şey hatırlamaya çalışıyormuş gibi kaşlarını çattı. "Kızın adı Ceren'di sanırım. 10. sınıfların birinciliği o kızdaydı. Adaşın. Tanıyor muydun?" diye sordu. Benim olduğuma hiç olanak vermiyor gibiydi. Dışarıdan çalışkan birine benzemediğimi biliyordum. Yüzünü incelemeye başladım. Vereceği tepkiyi merak ediyordum.

"Bazen kendimi tanıyamıyorum," diyerek espiri yapmaya çalıştım.

"Ha?" dedi anlamadığını belirterek.

"Bendim o Ceren."

Ağzı şaşkınlıkla aralandı. "Bu okula niye geldin o zaman? Senin gibi öğrenciyi kolay kolay bırakmazlar."

Elimi boş ver dercesine salladım. "Uzun hikaye, sonra anlatırım."

Arkasına yaslanarak "Vayy," dedi abartılı bir tonlamayla. "Demek yeni sıra arkadaşım inek. Kopya verirsin artık," dedikten sonra ise göz kırptı.

Her ne kadar çalışkan olsam da her öğrenci gibi sınavlardan nefret ederdim. Şimdiden onları düşünmeye gerek yoktu. Konuyu değiştirmek istercesine "Bakarız," diyerek noktaladım.

Ardından içeriye hoca girdi. Orta yaşlarda, uzun boylu, yapılı bir adamdı. Herkes ayağa kalktığında oturmamızı eliyle işaret ederek, Oturun çocuklar, oturun," dedi ve kendisi de oturdu. Sınıfı incelerken "Yeni gelen yok sanırım?" diye sorgular gibi konuştu.

Beni henüz fark etmemişti. Bir çocuk bana dönerek, "Var hocam," dedi ve hoca dahil bütün gözler teker teker bana dönerken hoca beni görmek için ayağa kalktı."Okulumuza hoş geldin. Kendini tanıtmak ister misin? "

Mecburen "Tabi," diyerek ayağa kalktım. "Adım Ceren, soyadım Soysal. Gürel Kolej'inden geldim," dedim ve sustum bu kadarın yeterli olacağını düşünerek.

"Peki," deyip, "Okulumuzu beğendin mi?" diye sordu bu sefer.

"Daha pek gezemedim ama gördüğüm kadarıyla çok güzel," diye cevapladım hızlıca.

"Buna sevindim."

Daha sonra benimle dialoga girmedi. Dersin sonlarına doğru nöbetçi öğrenci gelmiş, öğretmenler toplantısı dolayısıyla öğleden sonraki derslerin işlenmeyeceğini haber vermişti. Okuldan ayrılmadan önce Beyza'yla birbirimize telefon numaralarımızı vermiştik.

Şimdi ise on dakika önce çağırdığım taksiye biniyordum. Evimin adresini verip dışarıyı izlemeye başladım. İlk günüm düşündüğüm kadar sıkıcı ve yalnız geçmemişti. Şimdiden arkadaşlarım vardı. Okul görüş alanımdan çıkmadan önce son bir kez baktım.

Acaba beni neler bekliyordu?

Belki bir gün buradan ağlayarak dönerdim eve? Belki gülerek? Belki korkarak?

Yaşayıp göreceğim dedim içimden, yaşayıp göreceğim.

~

Oy ve yorumlarınıza ihtiyacım var :)

Continue Reading

You'll Also Like

8.2K 668 25
Sessiz, sakin bir o kadar çekingen adımlarla giriş yaptı yeni hayatına.... Onu masmavi gözleri, kızıl saçları olan bir meleğin ve kıvırcık saçlı, sev...
485K 25.5K 40
(2) Thomas Boyle, hayatında ilk defa saf bir kadını arzuladı. Bellanita Hill, Thomas Boyle'un ilk karmaşası oldu ve bu onu çok daha çekici kıldı.
5.7M 189K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
120K 6.3K 40
KURTARICIM serisinin 1.kitabıdır! Yatağın üzerinde elindeki kitapla uyuya kalan kıza doğru yavaşça ilerleyip sessiz olmaya özen göstererek yanına ot...