Betrayer

By nazlersun

2.9K 509 363

Vatanı için savaşan bir komutan... düşmanı olan bir çocuğa kaptırmıştı gönlünü. En acımasız şekilde üstelik... More

1
2
3
4
5
6
7
8
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20 (Final)

9

114 30 49
By nazlersun

" Komutanım?"

Gözlerimi açarak bir saatten beri bana seslenen askerime bakmak üzere gözümü çadırın girişinden kafasını sokmuş bir şekilde bizi izleyen Taehyung'a dikmiş, sırıtarak baktığı şeye bakmak için ise tekrardan bakışlarımı ondan çekmek ve kucağıma indirmek zorunda kalmıştım. Aptal askerimin sırıttığı şey garip bir şekilde kalbimin teklemesine sebebiyet vermişti o an...yanımda uyuyan genç bir elini üstüme atmış ve tişörtümü küçük parmaklarıyla sıkıca sararak uyuyakalmıştı.

" Komu-"

" Dışarı çık."

" Ama-"

" Dışarı çık dedim."

Taehyung oflya oflya dışarı çıktığında elim tişörtüme yapışmış olan ele gitmiş ve onu kendimden koparmak adına tuttuğum bileği usulca kendimden uzaklaştırmaya çalışmıştım. Fakat nafileydi. Jimin artık daha sıkı tutuyordu beni.

" Komutanım."

Yüksek bir sesle bağırarak çadıra dalan Namjoon yüzünden yanımdaki genç irkilerek uyanmış ve tuttuğum bileğini farkederek utançla kızarıp hızlıca elini kendine çekip yattığı yerde doğrularak yanımda oturur hale gelmişti.

" Ne var Namjoon?"

" Uyanmanız gerekiyor. Artık gitmeliyiz."

Namjoon benimle konuşsada oldukça sert olan bakışları Jimin'in üzerindeydi. Onu hâlâ düşmanı olarak görebilen tek kişiydi o. Vatan sevgisiyle yanıp tutuşan, öl desem vatanı için ölebilecek tek kişiydi...Bizim aksimize... biz vatan nedir bilmeyen hain piçlerdik sadece onun gözünde.

" Çadırımdan çıkarsan hazırlanıp geleceğim asker."

" Sen benimle geliyorsun."

Namjoon, Jimin'i işaret ederek son sözlerini söylemiş ve bana nedenini sorma fırsatı vermeden çadırdan çıkıp gitmişti. Jimin'de aynı şekilde bir süre etrafa bakınmış ardından yerinden usulca kalkarak bana günaydın demeyi unutmadan dışarı çıkmıştı. Bir süre ikisininkinden arkasından bakakalmış, dışarıdan yükselen sesleri duymam ile birlikte hızlıca üstümü giyinip dışarı çıkmıştım.

" Onu neden bağlıyorsun!"

" Yerine otur yoksa canını yakarım Taehyung."

" Yavaş ol istersen Namjoon. Kim kimin canını yakıyormuş görürsün sonra."

" Göstersene hyung."

Yoongi oturduğu yerden usulca kalkarak ona diklenen Namjoon'a doğru adımladığında ağzımı açarak onlara bağırmak istemiş fakat duyduğum naif sese kulak vermemden ötürü bu eylememimi gerçekleştirememiştim.

" Olması gereken bu Taehyung. Benim yüzümden kavga etmenizi istemem bu yüzden sakin ol lütfen."

Taehyung duyduğu şey ile somurtarak Yoongi'nin yanına adımlamış ve onu da sakinleştirerek daha demin oturdukları devrilmiş ağaç gövdesine ilerlemişlerdi. Namjoon ise... o yüzündeki alay dolu tebessümle alttan alttan onu izleyen kısa boylu gence bakmış ve yüzünü iğrenircesine buruşturduktan hemen sonra ona doğru uzatılan bileklere sert ve sıkı düğümler atmıştı. Onu bağladıktan sonra ise elini sözde dostane bir tavırla karşısındaki gencin omuzuna götürmüş ve sert bir şekilde patpatlayarak yaralı omuzuna aldığı darbe yüzünden acıyla irkilen genci yakasından yakalayıp ona doğru sokulmuş ve ben dahil kimsenin duyamayacağı bir ses tonuyla sıkılı dişleri arasından ona korkuyla bakan gence bir şeyler fısıldamıştı. Fısıldamış ve sıkıca tuttuğu yakayı iterek bırakarak yere serilen çocuğu umursamadan kendi çadırına doğru adımlamıştı. Jimin ise...o dolan gözlerini onu yerden kaldıran Yoongi ve Seokjin'e değdirmemeye özen göstererek dalgınlıkla yere dikmiş ve uzun bir süre sürecek olan sessizliğine gömülmüştü. Yol boyunca sürmüştü hepimizi geren o sessizliği. Normalde olsa etraftaki her şeyi dikkatli ve meraklı bir şekilde inceleyecek olan gözleri botları altında ezilen kardaydı. Kafasını bir an için bile olsun kaldırmıyor, tökezlediği her anda arkadan onu uyarmak istercesine itekleyen Namjoon sayesinde sıkıntılarını dile getirmekten çekiniyordu.

" Komutanım-"

" Konuşabileceğini kim söyledi? Oyalanmada yürü. Daha gidecek çok yolumuz var çocuk."

Namjoon yine benden önce lafa atladığında sinirle ona dönmüş fakat dizlerinin üstüne düşerek kendini yere atan genç ile beynime sıçrayan öfkemi bir süreliğine bir kenarı itip dikkatli bakışlarımı ona dikmiştim.

" Ben...Ben biraz daha yürürsem bayılacağım."

Jimin'e dikkatle baktığımda gerçekten de bayılmak üzere olduğunu anlamıştım. Bünyesi bizim bünyemizin alışık olduğu şeylere alışık olmayabilirdi fakat daha öncede bu kadar yol yürümüşken şimdi niye böyle bir duruma düştüğünü doğal olarak merak etmiş yerde öylece oturan çocuğu kolundan sertçe yakalayarak kaldıran askerime hızlı adımlarla yaklaşarak halsiz genci askerimin elinden çekip almıştım.

" Niye bu halde?"

" Namjoon hyung ona yemek vermemize izin vermedi komutanım."

Tabiikide beni ilk cevaplayan Namjoon'a gıcık kapmaya başlamış olan Taehyung olmuştu. Ben ise duyduğum şey ile derin bir çekmiş ve bağlı ellerini göğsüme yaslamış bir şekilde soluklanan genci daha sıkı sarmıştım. Bu hareketim üzerine Namjoon'u. bakışları dahada katılaşmıştı elbette.

" Sende mi bu piçe karşı yumuşadın Jungkook."

" O masum hyung." Taehyung benden önce lafa atlayarak Namjoon'u daha da çıldırtacak olan o sözlerini sarfettiğinde Namjoon sinirle gülmüş ve alay dolu bakışları askerlerimde gezindirerek beni bulmuştu. Şimdi bakışlarının tek hedefi bendim.

" O sana sokulan orospu bizim askerimizi öldürdü Jeon! Bunun farkındasın değil mi?!"

" Neden?"

" Ne?"

" Neden öldürdü?"

" Neden mi öldürdü? Bunun ne önemi var tanrı aşkına?!"

" Sen onu neden tutsağın yaptıysan onunda daha önce hiç tanımladığımız o askeri öldürmesinin bir sebebi vardır."

" Neden öldürdüğü inan hiç umurumda değil. Ben ne yaptığına bakıp, yaptığı şeyin cezasını çekmesini sağlamak için buradayım. Onunla aynı sofraya oturup, aynı yatağı paylaşmak için tepmedim onca yolu. Onca adamı...onca adamı ben bu orospu rahat etsin diye öldürmedim! Ben onun ve onun gibi piçlerin soyunu kazımak için gönderildim buraya! Ona acımak için değil, görevimi yapmak için buradayım!"

" Döndüğümüzde bu dertlerinden arınmanı sağlayacağım dostum."

" Ne demek isti-"

" Görev başında komutanına hakaret etmen, emirlerine uymaman ve şu an burada götünü yırttığın için ekip arkadaşlarının canını tehlikeye atacak kadar acemi olman üstündeki üniformayı haketmediğini gösterir."

" Hain bir piçe yardım etmem mi üniformayı haketmemi sağlıyor?"

" Oyunu benim kurallarıma göre oynaman üniformayı haketmeni sağlıyor Namjoon. Burada arkasına sığındığın hakların, yasaların ve üslerin yok. Ben varım. İstersem şuracıkta kafana sıkar ve bana saldırdığını söyleyerek cesedine tükürülecek bir adam haline sokarım seni. Vatanın için buradayken hain bir piç oluverirsin senin deyiminle."

Namjoon işittiği şeylerle susarken içinde patlayan volkanların sesini duyabiliyordum. Duyabiliyordum fakat onun bu yıkıcı öfkesinin önüne tatlı dille geçemiyordum. Geçemezdim de. O hayat felsefelerinin dışına çıkmayan bir adamdı. Vatanı için yaşar, halkından takdir almak için savaşırdı. Ve ben halkının takdirini elinden alacak olursam düşmanı olurdum. Yaşadığımız dostluğun hiç bir önemi kalmazdı onun için. Bu yüzden acımıyordum ona. Fakat daha sonra pişmanlıkla yanıp tutuşacağını biliyordum. Zira bende şu an o haldeydim...

" Jimin'i yol boyunca taşıyorsun...Duydun mu beni asker?"

" Duydum komutanım."

Sıkılı dişlerin arasından verilen cevap ile dibindeki genci nazikçe ona doğru itmiş ve gerek olmadığını defalarca kez söylemesine rağmen askerimin kaba hareketlerle minik genci kucaklamasını izlemiştim.

" Üzgünüm."

" Kes sesini kaltak."

Jimin, düşmekten korksada Namjoon'dan daha çok korktuğu için ellerini yapılı omuzlar yerine kucağında birleştirmiş ve bakışlarını onlara indirerek daha da sessizleşmişti. Bir şey dememiştim Namjoon'a. Dersem olayın büyüteceğini biliyordum zira. O beni dinliyorken zor kullanmak en son seçeneğim olmalıydı. Bu yüzden arkamı onlara dönerek yürümeye devam etmiştim.

Arkamdaki adamın beni en çok yaralayacak kişi olduğunu bilememiştim o zamanlar sevgilim. Dostluğumuza güvenmiştim. Ona güvenmiştim. Senin ellerini tutarak kaçmaya çalıştığım devletin önüne yem gibi beni atan dostumun kazığı karnıma delip geçecek olan o kurşundan canımı daha çok yakacağını bilememiştim.

Seni benden koparırlarken, ben haykırışlarım eşliğinde göz yaşlarına boğulurken onun bizi pişmanlık dolu bakışlarıyla izleyişleri geliyor aklıma hep. O gözlerime bakarken o bakışları canlanıyor zihnimde Jimin.

Ne yapacağımı bilmiyorum. İçtiğim o gecelerden birinde yine ona saldırmaktan korkuyorum. Benden, bizden defalarca kez özür dilemesine rağmen yaşadığım o acıyı unutamıyorum. Bana bu kadar kin tutma diyorsun hep sevgilim. Fakat her şeyin sonu olduğunu düşündüğüm o anı, seni vurduğum o anı bana tüm zerreme işleyecek kadar unutulamaz bir şekilde yaşattı o bana. Senin ona yaptığın iyilikleri, beni unuttu. Omuzuna takılan bir kaç rozet ve bir kaç saniyeliğine aldığı alkışla tatmin olmayı seçti. Nasıl güvenirim bir daha ona? Nasıl yanına yaklaşmasına izin veririm? Nasıl sana dokunmak için kaldırdığı elinden her korktuğunda onu senden uzaklaştırmadan durabilirim? Yapamam. İster kapımızda yatarak sabahlara kadar af için yalvarsın, isterse üstündeki kan kokan üniformayı parçalayarak yaksın, isterse...isterse perişan bir halde ayaklarıma kapansın...ben seni vurduğum o anı unutamam. Ben onun yüzünden canını yakmak zorunda kaldığım o anı unutamam sevgilim.

Bu yüzden bana kızma. Sen onu affettiğini söylesende ben affedemem. Zira senin yerine nefret edecek olan kişi benim sevgilim. Çünkü sen nefret etmeyi bilmezsin...

Bu bölüm hiç içime sinmedi kusura bakmayınız eefenim

Continue Reading

You'll Also Like

31.1M 1.1M 49
"Screw the rules. I want you, Kim Y/N." THIS FIC WAS MADE INTO CLICKBAIT FOR A YOUTUBE VIDEO COMPLAINING ABOUT KOREABOOS LOLLL ITS NOT THAT BAD GIVE...
582K 8.9K 86
A text story set place in the golden trio era! You are the it girl of Slytherin, the glue holding your deranged friend group together, the girl no...
1.3M 58K 104
Maddison Sloan starts her residency at Seattle Grace Hospital and runs into old faces and new friends. "Ugh, men are idiots." OC x OC
166K 17.6K 23
"𝙏𝙤𝙪𝙘𝙝 𝙮𝙤𝙪𝙧𝙨𝙚𝙡𝙛, 𝙜𝙞𝙧𝙡. 𝙄 𝙬𝙖𝙣𝙣𝙖 𝙨𝙚𝙚 𝙞𝙩" Mr Jeon's word lingered on my skin and ignited me. The feeling that comes when yo...