KIŞA KARDELEN ALAKURT'A YÜREK...

By Minikatika

1.7K 95 84

" Benim sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor. " Yakarışı kalbime işledi. Kuyuyu andıran derin dehliz... More

GELECEK
1. Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm

8.Bölüm Part/1

109 8 32
By Minikatika


Herkese merhabaaa... 

Geciktim farkındayım ama geçerli mazeretlerim var. Bir kaç günüm ful hastaneyle geçti. Sonrasında girdiğim denemelerdeki düşük netlerim, asla bitmeyen konular, sınavın yaklaşması... Kısacası tutuştum arkadaşlar. Allah yardım etsin bize yani ne deyim işimiz çok zor. Ama herkes umarım emeklerinin karşılığın alır. 

Neyse dertlerim bir kenara dursun bu sebeplerden ötürü bölümü yazmak uzun sürdü. Ama sonra çok uzadı ve bazı yerleri bağlayamadım bir türlü. O kısımları beklettikçe de zaman geçti. Ve çok uzun süreceğini anlayınca bölümü ikiye böleyim dedim. Ve 12 bini aşkın kelime var haberiniz olsun yaniii. Kısa demeyin lütfen. 

Birde şey bu pazar MSÜ sınavına girecek olan herkese başarılar diliyorummm. Ben de gireceğimmm. Çok heyecanım yok  benim umarım sizde heyecana kapılıp sınavınızı kötü geçirmezsiniz. Güzellikle dolu bir sınav olsunnnn. 

Diğer bir konuya gelelim. Arkadaşlar bu yayınlayacağım son bölüm. Hayır final değil yanlış anlaşılma olmasın. Sadece 2.5 aycık gibi bir süre ara vereceğimm. Çünkü YKS. Çünkü hayallerim. Çünkü üniversite. Veeee çokkkk yaklaştı ve inanılmaaazzzz stresliyiiimmmm!!! Oturup bu kısa sürede sadece derslere odaklanmak istiyorum. Ama sınav bitince bomba gibi döneceğimm emin olabilirsiniz. 

İllaki okuyucu kaybederim ama yapabileceğim bir şey yok. İsterseniz kütüphanenize ekleyebilirisiniz kitabı. Bölüm geldiğinde haberiniz olur sizin de. Umarım derdimi anlatabilmişimdir. 

Ve beni de desteklerseniz çok mutlu olurum. Hele yorumlarrrr lütfen yorum yapın okuması çok zevklii ve gerçekten çok mutlu oluyorumm. Tabii bir de oy da verirseniz dadından yenmezzz yiğidolarımmm.

Ayy belki çoğunuz burayı okumadı uzattım ama napıyım çenem düşük benim yaa. Öyle iki satır yazıp çıkamıyorum. 

Şimdi bölüme geçebilirsiniz. Keyifle okuyun. Aa birde ileriden spoiler ile başlıyoruz.  Fotoğraflarda spoiler ha haberiniz olsun.


( Şey biz birinin istemesindeyiizzz... Bizimkiler mutfakta ne yapıyor sizce? Mahir nasıl da içi giderek bakıyorr. Ölürüm adam sana ölürümmmm. KURT BAKIŞLIM. Kardelen düz bakıyor bu arada. Aralarında bir şey yok burda. )

( Bu bölümü yazmak için çok sabırsızım. Neler neler olacak burda hişştt alev alacağızz.)


( Biz çok güzel değil miyiz amaaa? Gülüşlerini yedikleriimmm. Çok seviyorlar. Gerçekten birbirlerini çoookkkk seviyorlaaarrrrr. )


(Burda oldukk bizzz.. O cicim aylarını yazmak için sabırsızlanıyorum. Yaz çabuk gelebilir mi lütfen? Bu çifte aşırı aşığım. Soft bebeklerimm.)




( Ayy çok ağlayacağız çoookkk benden söylemesiii. Neler gelicek başımıza neeleerr... tamam sustum..)




Susacaksın Kardelen. Kalbine gömeceksin o duygularını, bir daha adını duymayacağım senden. 

Bir çok cümle vardı buna benzeyen. Yıllarca kulağıma kazınan unutmamam için tekrar tekrar yüzüme vurulan. 

Ben seni susacak kadar, ben seni kalbimi susturacak kadar çok sevdim Mahir. Benden seni kalbime gömmemi istediler? Ben senin celladın değil yarin olmak istedim Mahir. Nasıl gömerdim ki seni? Kendi ellerimle seni nasıl gömecektim ben? 

Benden bunu istediler. Susturdular. 

Önce sesimi kıstılar sonra kalbimde çağlayan o aşkını dondurdular. Buzlarla kaplı. 

Ve şimdi sen tüm harınla geldin o buzları eritiyorsun ya ben savunmasız hissediyorum. Senin aşkını koruma altına aldığım o buz dağını eritiyorsun ya artık o sevdamı nasıl koruyacağımı bilmiyorum. 

Meğer ben seni gömmemişim Mahir. Sana eller zarar vermesin diye seni buzdan bir dağa hapsetmişim. 

Meğer sen benim gönlümün zindanlarında hep hüküm sürmüşsün Sürmeneli Mahir. Sen bir od olarak yüreğime düştüğünde ben o odu dondurdum sanmışım. Meğer sen hep bende, benimleymişsin Mahir. 

Ah. Ah Mahir. Ah kara gözlüm. Ah sevdiğim. Ah. Sen benim kalbime ah kalmışsın. Belki de bundan yüreğimin feryadı. Bu yaralar, bu sızlayan kalp, bu kız yoluna feda olsun Mahir. 

Ah Mahir. 

" Benim sende bir anlamım yoktu hiç olmadı da. Ben sadece Mesut'un kız kardeşi Kardelen'dim senin için. Başka sıfatım olmadı senin nazarında. "

Dudaklarımı ıslattım. Onun kara gözlerine bakarken bir şeyleri konuşmak canımı yakan kabullenmekte zorlandığım şeyleri dile getirmek ne zormuş. 

" Oysa sen bana huzurdun, güvendin, sen benim varacağım son durak ve kaçırdığım tüm durakların bedeliydin. Ben senin durağından başka bir durağa gitmeyi istemezken sen kendi ellerinle beni kapı dışarı ettin ve ben durağa yaklaşan beni senin durağından alıp götürecek olan o başka bir adamın kalbine sığındım. Ama orası da yanlış durakmış Mahir. Belki de ondan iyi gelmedi. "






Abimin kıpırdanması ile ona döndüm. Kaşlarım çatılırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bakışlarımı fark ettiğinde gözlerini kaçırdı ve huysuz bir tonda " Sıkıştım kızım ne bakıyorsun? " diye tepki verdi. 

Sakin bir sesle " E tuvalete git abi."  Homurdandı hatta göz devirdi. Sonra ise  " Tuvalet eğitimini çoktan tamamladım Kardelen. Biliyoruz herhalde. "  Sitemli sözleriyle kahkaha attım. 

Omuz silkerken " Anlaşılan pek işe yaramamış yanımda böyle kıvrandığına göre. " dediğimde kaşları  derinden çatıldı. Ela gözleri ters bir şekilde yüzümde gezindikten sonra "Kardelen!" uyarı dolu çıktı ses tonu.  " Sınırı aşma. " diye de ekledi. Yüzümü ekşittim.  " Aman." dedim.  " Aman iki dakika bir iyi davrandın ya hemen özüne dön. Hiç geciktirme abi. " söylendiğimde umursamadı bile. 

Ve ben o an abimin eski haline geri döndüğünü anladım. Artık gözleri kırgın bakan çocuk Mesut yoktu karşımda. Ya da başımı omzuna yaslayabileceğim abim yoktu. Hepsi saniyeler öncesinde kalmıştı. Şimdi karşımda Mesut vardı sadece Mesut. Ve ben ondan nefret ediyordum. Bana nefretini sunan o adamdan nefret ediyor korkuyordum. 

"Babam var diye çekiniyoruz herhalde! " bağırdığında kulaklarımı kapattım. 

Sağır değildim ya ne bağırıyordu öyle? Ters bakışlarıma maruz kalsa da beni kale almadı.  

Ayağa kalktı.  " Yürü hadi. " dediğinde omuz silktim. " Seni tuvalete ben mi götüreceğim abi? "  

Hala dalga geçtiğimde bana öyle bir baktı ki nefesimi tuttum. Ela gözlerinden öfkeler tutunmaya başladı. 

Bakışlarımı kaçırdığımda gerçekten sinirlenmeye başladığını fark edince yutkundum. Çardaktan üzerime doğru eğilip koluma vurdu. 

Kolumda yanma başlarken " Abi!" dedim acıyla. O ise kaşlarını çatmış " O dilini keseceğim o olacak. Sussana kızım sen! Hadi eve! "  Emir verdiğinde yüzümü buruşturdum. Bir elimle kolumu sıvazlarken başımı iki yana salladım.  " Git sen. Oturacağım ben."  

Abim sabır çekti. Zorla mıydı kardeşim? Gelmek istemiyordum işte. Daha Mahir abinin mesajına bakacaktım hem. Benle zoru neydi bu delinin? 

Sonra ise " 10 dakika içinde odanda olmazsan mahvederim seni. " dedi tehditkar bir tonda. Arkasını döndüğünde sırıttım.  

Alayla kaşlarımı kaldırıp " Naparsın öldürür müsün? "   

Arkasını dönüp bana omzunun üstünden baktı. Kaşları çatılır gibi oldu. Başını iki yana salladı. " Sen kafayı yedin iyice. O gömüldüğün kitaplar psikolojini bozmuş kızım. " dediğinde kahkaha attım. 

Abim ise gerçekten delirmişim gibi baktı bana. Derin bir iç çektiğimde " Eczacılık okumak için psikolojimi feda ettim abi. İşte her güzel şeyin bir cefası vardır. "  

Ya kolay mıydı eczacılık okumak? Eczacı olacaktım. Tabii ağlayacak, götümü başımı yırtacak, psikolojim nanay olacaktı. Napsaydım? 

Ciddi değildim sözlerimde. Dalga geçiyordum sadece. Ama onun dudaklarından dökülen cümle benim felaketimdi. Önce gözlerimin ışıltısını söndürdü sonra ise gülen yüzümü soldurdu. Ve bunu sadece bir cümlesiyle yaptı. Öz abim. 

"  Zaten çalışmayacaksın boş versene. "  

Abim eve doğru yol aldığında geride bıraktığı beni, hayallerimi, emeklerimi umursamadı. Yutkundum ve öylece karşıya baktım. Mahir abi hala balkonda sigarasını içmeye devam ediyordu.  

Seni çalıştırmayacaklar Kardelen. Kurtulamayacaksın. 

Hayır öyle bir şey olmayacaktı. Ne pahasına olursa olsun bunun için mücadele edecektim. Ben mesleğimi yapacaktım. Buna Mesut Akyüz bile engel olamayacaktı. Ben onca sene boşa dirsek çürütmemiştim. Gerçekten çok çaba harcamıştım. 

Gözümün önüne o lisedeki anlarım geldikçe gözlerim doluyordu. Günlerce geçirdiğim uykusuz geceler vardı. 

Hepsi mesleğimi elime almak içindi. Hepsi Çıkmaz'ın bana sunduğu bu kafesten kurtulmak içindi. Çıkmaz'ın, ailemin bana dayattığı bu kurallardan kurtulmak için kendi ayaklarımın üstünde durmam gerekiyordu. Ve kimse buna engel olamayacaktı. Hiç kimse. 

Bu konuyu düşünmek istemediğimde cebimden telefonumu çıkardım. Merakla Mahir abinin sohbetine girdiğimde yazdığı mesajları defalarca kez okudum. 

Mahir Abi:  Gözlerine oturan yaşların sebebi ne? 

Mahir Abi: Yine mi soğuktan? 

Mahir abinin mesajını tekrar okuduğumda bir ay öncesine gönderme yaptığını anladım. 

Bir sabah abimi almak için bize gelmişti. O gün annemin kinayeli sözleri yüzünden gözlerim dolmuştu. Ve bana gözlerin yaşarmış dediğinde soğuktan olduğunu söylemiştim. Şimdi de soğuktan mı diyordu. Ve ne cevap vereceğimi bilmiyordum.

Aslında gözlerime oturan yaşların çok sebebi vardı. En başta ise mücadelelerim. Benim mücadele ettiğim tek mesele yoktu. Kendimi dört tarafı düşmanlarla çevrilmiş asker gibi hissediyordum. Mücadele etmem gerekiyordu sürekli bir şeylerle mücadele etmek zorundaydım. 

Ben hiç bir şeyi öyle kolay elde edememiştim. Bir şeyi kazanabilmek için hep çok çabalamıştım. 

Eczacılık kazanmak için çok çaba harcamıştım. Arkadaşımın olması için çok çabalamıştım. Annemin babamın istediği gibi bir evlat olabilmek içim çok uğraşmıştım. Abimin istediği gibi kardeş olmaya çalışmıştım. 

Ve fark ediyorum ki ben şu 23 yıllık ömrümde ne çok çabalamışım  başkaları için. 

Ve ben sevilmek için de çok çabalıyordum. Annemin sevmesi için, Akif'in sevmesi için her şey ama her şey için ekstra ekstra çaba harcıyordum. Ve bu beni yoruyordu. Gücüm tükeniyordu, soluğum kesiliyordu bazen. Mücadelem hiç bitmiyordu ki.. gözlerime yaşların oturması da çok normaldi bence.  

Mahir Abi: Hava soğuk. Üşürsün.  

Tekrar mesaj attığında başımı kaldırıp ona bakmak istedim ama yapmadım bunu. Ama onun bakışlarını üzerimde hissediyordum. 

Sonra bir mesaj daha geldi. Ama bu sefer Akif'tendi. Ve işin garip yanıp Akif gecenin bu saatinde asla mesaj atmazdı. Sevgilim yazan sohbete girdim. 

Sevgilim: Seni çok seviyorum Kardelen.

Yüzümde gülümseme oluştu. Engel olamadım bile dudaklarım kıvrıldı hemen. Heyecanlandım. Ve beni izleyen adamı çoktan unutup Akif'in yazdığı mesaja odaklandım. 

İçimden defalarca tekrar ettim. Beni seviyordu. Beni seven birileri vardı. Ben sevilecek biriydim. İçimi rahatlattı. Ve parmaklarım klavyenin üstünde hızla gezindi. 

Kardelen:  Ben de seni çoook seviyoruuummm.

Mesaj yazdıktan sonra kırmızı kalp koymuştum sonuna. Ama bir yandan da gece yarısı neden böyle mesaj attığını sorguluyordum. 

Hiç adeti değildi ve de neden böyle bir mesaj?  Suçluluk psikolojisi olabilir mi? Kaşlarım çatıldı. Bu iç sesin zoru neydi benimle? Ya bir boklar yediyse ve vicdan yaptığı için böyle diyorsa? Issız Adam'ı da mı izlemedin Kardelen?  Ne alakaydı şimdi? Burada yaprak sarması sararken terk edilmiyordum. Sevgilimden bir aşk itirafı almıştım ve bu beni çok mutlu etmişti. Senin benim mutluluğuma garezin mi var? 

Kendimle tartışmayı bırakıp ayağa kalkıp eve girerken Mahir abinin mesajını da çoktan unutmuş bir cevap bile yazmamıştım. Ve ben Akif'e gülümseyerek mesaj yazarken beni izleyen adamı da fark edememiştim. 



&



Üzerimdeki yorganın çekilmesiyle kaşlarım çatıldı ama gözlerimi açmadım. Gece çok geç yattığım için uykumun açılmasını istemiyordum.  Bu yüzden  bunu sorun etmeyip sağıma döndüm ve uyumaya devam ettim. Ama başımdaki her kimse beni uyutmayacaktı. 

Bağırdığını duyduğumda ofladım. Çok uykum vardı. Tepemde zebellah gibi dikilen kimse lütfen defolabilir miydi acaba? Rica ediyorum. Daha hücrelerim uyanmamıştı beni neden uyandırıyorlar!?

Ama abim ricadan anlayacak bir hali yoktu. Medeniyet yoksunu ayı! Uyuyacaktık burda zoru neydi? 

Tek gözümü açıp öfkeyle abime baktığımda onun da öfkeli bakışlarını gördüm.  

" Lan sonunda! Ayılar bile bu kadar uyumuyor! Nesin sen Kardelen yeni bir tür mü? " dediğinde " Ha ha çok komik salak. " Uykumdan edilmenin sinirliliği yüzünden ağzımdan çıkana engel olmadım. Ve bu yanlıştı. Ki abim üzerimdeki yorganı üzerime örtüp beni boğmaya çalışırken bunu göstermişti bana. 

Nefes alamadığımda boğuşmaya başladım.  " Senin bu dilini bir törpülemek lazım Kardelen. Senin ayarların bozuldu yine vidalarını gevşemiş. " dediğinde yorganın altından çıkardığım ellerimle bileklerini tutmaya çalıştım ama abim oldukça güçlüydü. 

Uzattığım tırnaklarımı kırılma pahasına derisine batırdığımda inleyip geri çekildi. Tırnaklarımla çizdiğim eline bakarken ben başımdan çektiğim yorganla derin nefesler alıyordum. 

Ruh hastası manyak! 

Korku ve şaşkınlık dolu gözlerle ona baktım. Soluklarım yerine geldiğinde " Abi sen deli misin!? "  bileklerinde olan gözlerini bana çevirdi. Sonra ise sırttı. 

" Ne var kızım alt tarafı şaka yaptık. Ne tatlı canın varmış. " dediğinde yuhtu. Gerçekten yuhtu.  " Ya ne şakası davar! Ölecektim ölecektim! Boğuyordun beni! Cani! Ya tükürüğüm soluk borusuna kaçsaydı ve ordan ciğerlerime inip ordan alveollerim yabancı madde yüzünden ne yapacağını bilemediği için çalışmayı bıraksaydı ve beynime kan gitmeseydi beynim oksijensizlikten tüm işlevini devretseydi ve ben beyin kanamasından ölseydim de şaka mı yaptım diyecektin arkamdan? "   

Abimin ağzı beş karış açılmıştı ve eminim ki at sineği rahat rahat girerdi oraya. Ay iğrenç. Midem bulandı. Benim uzun soluklu konuşmama abim  " Yok ebesinin nikahı! " diye tepki verdiğinde başını iki yana salladı. 

" Yok valla bu kadınlara Allah bir dil vermiş insanı ölmeden mezara koyarlar. Sen ne abartıcı bir kızsın? " öyle dediğinde göz devirdim. 

" Keşke Allah'ım sana akıl verseymiş abim. Kadınla çeneleri yüzünde ölmezler belki ama sende ki bu akıl yoksunluğu seni ölüme götürür valla demedi deme. "   

Abim saçımı tutup çektiğinde bağırmaya başladım. Ama nafileydi. Bırakmadı.  " Senin harbi vidaların gevşemiş. Ben bir sıkayım onları bir daha böyle konuşma tamam mı abim? "   Saçımın acısıyla ciyakladım. " Araba mıyım ben tamir edeceksin? Ya abi acıyor bırak saçlarımı! "  Saçlarımı çekmeye devam ettiğinde acıdan gözlerim dolmaya başlamıştı. " Bak kolunu ısırırım bırak dedim! " 

 Abimle tekrar itişip kakıştığımızda nihayet bana acımış olacak ki saçlarımı bıraktı. Hızla geriye doğru çekilirken saç diplerimi okşamaya başladım. Orada ki sızı kendini gösterirken dolu gözlerle abime bakıyordum.  

Açıkçası gece yattığımda sabaha böyle uyandırılacağımı bilseydim uyanmak hiç istemezdim. 

Abime üstünkörü baktım. Kot pantolon ve kazağını giymişti. Tamirhaneye gidecekti galiba. Ona bakarken " Ne oldu niye sabah sabah böyle canice uyandırıldım ben? "  

Güldü. Sonra baygın şekilde bana bakıp ellerini beline koyup başını yana eğdi. " Nasıl uyandırılmak isterdiniz Kardelen hanım? "  diye sordu ve cevabımı beklemeden ekledi.  " Saçlarını okşayıp, öptükten sonra güzel sözler söyleyerek mi? " dediğinde başımı salladım.  " Çiçekte istiyorum. Uyandığım her gün için bir çiçek istiyorum. "   Abim dalga geçerken başını salladı. " Emriniz olur prenses hazretleri. Ama senin o dediğin filmlerde olur kül kedisi. Saat çoktan 12'yi geçti. " 

Onun yüzünü ve hareketlerini taklit edip " Sen mizahtan anlar mıydın ya? " 

Göz devirdi. Onunla daha fazla uğraşmak istemediğim için ciddileştim. Gözlerim duvar saatine kaydığında saatin da 8'e yeni geldiğini gördüm. Yüzüm acıyla  kasıldı. Ama neden? Neden bu kadar erken uyandırıldım ya. Bu yüzden tahammülsüz şekilde abime döndüm. Ne istediğini söyleyip odamdan defolabilir miydi? Benim ipe un serme işim vardı da.  

" Artık beni neden erkenden uyandırdığını söyleyecek misin abi? "  O da sanki beni neden uyandırmaya geldiğini yeni hatırlamış gibiydi. " Senin yüzünden. İki dakika bir şey söyleyip gidecektim. Uzattın da uzattın. " 

Sessiz kaldım. Çünkü araya girseydim daha da uzayacaktı. Sustum.  

" Ferit'in düğünü varmış.  Akşam oraya gideceğim. "  Boş boş abime baktım.  " Bana ne bundan." diye de tepkimi koyduğumda " Sus bir kızım hemen atlama. " diyerek susturdu beni. Çok meraklıydım ya konuşmaya geri zekalı.   

" Gülşen seni de çağırmış. Hem senin de bir moralin yerine gelir. İnsan içine çıkarsın. Günlerdir şu kitaplara boğulup duruyorsun. Kitaplardan kurtulunca kuaföre gidiyorsun. Değişiklik olsun senin içinde. Bende  güzel olur diye kabul ettim. " dediğinde şaşkındım. 

Gerçekten çok şaşkındım. Abim beni mi düşünüyordu? Dediği doğruydu. Günlerdir ot gibi yaşıyordum. Ve son zamanlardaki ruh halim düşünülecek olursa bir yere gitmek iyi gelebilirdi. Ve bunu gerçekten abim mi düşünmüştü? Mesut abim. Yüzümün güldüğünü bile fark edemedim. 

Abim bana tuhaf şekilde baktı. Ama gerçekten çok mutlu hissediyordum. Abimin dakikalar önce yaptıklarını çoktan unutmuştum. Hızla kollarımı abimin boynuna dolayıp sarıldım ona.  

" Ay abii çok iyii olurrrr. "  

Sevinçle bağırdım. Sulu sulu yanaklarından öptüğümde abim yüzünü buruşturdu ve öpücüklerimden kaçmaya çalışırken ona fazla sarılmama izin vermedi ve kollarımdan tutup itti beni. Ama gözüm bunu bile görmedi.  

" Yılışma hemen kızım. " dediğinde yine yüzüm düşmedi. Salak gibi sırıtıyordum.  Ay bu bizim dağ ayısı isteyince ne kadar kibar, düşünceli bir bey oluyormuş yaaa öyle. Ben çok sevdim bu dağ kedisini

Abim ise başını iki yana salladı. Sonra kule gibi dizili olan kitaplarımı gösterdi. " Sen bunlar yüzünden harbi delirdin. "  

Cık cıkladı. Sonra ise yüzünü buruşturdu. Sanırım sarılmamdan gerçekten hoşlanmamıştı. Ama kimin umrundaydı. Akşama düğüne gidecektim. Süslenecektim. Şansım varsa eğer iki göbek atardım. 

İnanıyorum inanıyorum bu düğün bana iyi gelecekti. Halay çekmek tüm mentalime çok iyi gelecekti. Ben harbi delirdim mi acaba? Klinik vaka mıyım? Sanki halay dertlerime çare olacaktı. Keşke olsaydı. Valla asla şikayet etmezdim. 

" Mıç mıç sarıldın öptün bir de. " dediğinde yüzünün kızarmaya başladığını gördüm. 

Bir şeyleri anlamaya çalıştığımda abim benimle göz göze geldi. Ve sonra kaçar gibi çıktı odadan. O utanmış mıydı? Kahkaha attım. Abimin böyle bir şeyden utanacağı hiç aklıma gelmezdi. Dilimi damağıma vurdum. " Bizim ruh hastası utandı ya şaka gibi. " 

Demek ki neymiş Mesut bey de insancıl tepkiler verebiliyormuş. 


Aşağıya kahvaltı için indiğimde mutfağa girdim. Ve annemin sofrayı hazırlamaya başladığını gördüm.  " Günaydın."  Sesim neşeli çıktığında annem bana göz ucuyla baktı. Ve ağzının içinde " Günaydın." dedi. 

Annemin yanına doğru ilerlerken kilere girdim ve ekmek kutusundan ekmekleri çıkarıp anneme yardım etmeye başladım. 

Annem salatalıkları doğrarken " Ne o yine bağrışma sesleriniz geliyordu? " dediğinde omuz silktim. " Abim uyandırdı da ondan. "  

Annem sessiz kaldığında buz dolabına gidip kahvaltılıkları aldım. Ve masaya dizmeye başladığımda annem reçel kavanozunu açmış yeni tabağa koyuyordu. 

İşini bitirdiğinde reçel tabağın aldı  ve masaya koydu. Bense reçel kavanozunu kapatıp altını sarı beze sildikten sonra kilere kaldırdım.  

" Babam yok mu? "   Kalktığımdan beri babamı hiç görmemiştim. Normalde erkenden kalkar salonda gazete okurdu sabahları ama salonda da görmemiştim.  Annem uğraştığı işe odaklanırken  " Yok. Erken çıktı. " dedi. 

Bir süre sessiz kaldığımızda sıradan bir şeyden bahseder gibi  " Abim düğüne davetliymiş. Beni de götürecek yanında. "  Sohbet etmek amacıyla konuştuğumda annem bana baktı.  " Kimin düğünüymüş kız? "  

Çayları koyarken " Ferit abinin. " dediğimde annem bana döndü şaşkınlıkla. " Kız şu asker olan mı? " dediğinde başımı salladım. " Amanın. Asker oğlan bile kız bulup evleniyor bizimki daha yok ben istemiyorum deyip dursun. "  

Kaşlarım havalandı. Bedenimi anneme doğru çevirdim. " Niye öyle dedin ki? "  Göz devirdi bana. 

" Ne niye saf mısın kızım sen? Asker adamla evlenmek kolay mı? Gecesi yok gündüzü yok. Kadın tek başına tüm evi çekip çevirecek. Başında koca yok. Bugünü var yarını yok. "  

Annem düşündükçe ne kadar kötü olduğunu tasdiklemiş gibi başını salladı. Sonra ise elini masaya üç kez vurup " Yok anacım yok Allah korusun. " dedi. 

Ben ise rahatsızca yerimde kıpırdandım.  " Ama sonuçta kimsenin yarını garanti değil ki. Biz de her an ölebiliriz. "  dediğimde annem bana döndü. 

" Orası ayrı. Ama her kadın öyle asker eşi olamaz. Havalı falan göründüğüne bakma sen. Çok zor asker karısı olmak. Şimdi millet çok para kazanıyorlar diye laf ediyorlar ama para için yapılacak iş değil. "  dediğinde başımı salladım. 

" Yine de gönül bu anne. Sırf mesleği yüzünden kızın bırakacak hali yok ya. Hem onların meslekleri çok kutsal. " Annem kaşlarını çattı. " Ben ona bir şey mi dedim? Biz de biliyoruz herhalde. Onların hakları ödenmez ama herkes dengi dengine kızım. Yoksa onların bu fedakarlıkları olmasa biz böyle rahat yaşayamayız. Biliyorum. Ben sadece kız için üzüldüm. Bir çok özel anından kocası yanında olmayacak. "  Ben ise daha yapıcı yaklaşmaya çalıştım.  " Eminim zor olur ama sonuçta eğer gerçekten seviyorsa çok da önemsemez bence bunu. "  

Annem bana dikkatli bakmaya başladı. Ve sanki korktuğu başına gelmiş gibi yüzünü buruşturdu. Ve gözleri sakın bu hatayı yapma der gibi keskin bakıyordu. 

" Kız yoksa asker damat mı getireceksin!? " dediğinde göz devirdim. 

Güldüm. Yok anne asker değil eczacı getireceğim nasipse. Annem bana hala aynı şekilde bakmaya devam ettiğinde konuyu değiştirdim.  

"Sen nerden biliyorsun asker eşi olmanın zor olduğunu? Çok bilgili konuştun. " Annem elindeki işi bıraktı ve doğruldu, gözlerini kaçırdı. Yutkunduğunu gördüğümde elini salladı. Sonra bana kızdı. 

" Nerden bileceğim ben!? Allah Allah! Sanki hah.. Haberlerde görmüyor muyuz!? Başka nerden bileceğim asker tanıdığım mı var benim sende? "  dediğinde gülerek anneme baktım. " Bir şey demedim ki anne. Niye bu kadar celallendin? " 

Gözleriyle susturdu beni. Üzerine düşmedim. Annemin heyheyleri yine üzerindeydi anlamıştım. Hiç okları kendi üstüme çekmeme gerek yoktu. 

 "İşine bak sen hadi boş konuşmada. "   

Sofrayı hazırlamaya devam ederken annem " Orda düzgün davran Kardelen. Abinin sözünden çıkma. " başımı salladım.  " Kızdırma da Mesut'u. Usturuplu giyin tamam mı kızım? "    

" Anne. Gören de gerçekten çok açık giyiniyorum sanacak. " dediğimde " Olsun kızım. Sanki bilmiyorsun abini. Delirir yine takar bir şeye. " Güldüm. " Ha kabul ediyorsun sonunda oğlunun sorunlu olduğunu."  Göz devirdi.  " Neyi varmış benim pamuk gibi oğlumun? "  gözlerim kocaman açıldı.  " Pamuk? Abim? "  Omuz silkti. " Bana pamuk gibi. "  



Sofraya oturduğumuzda annem abime döndü. " Oğlum Ferit'in düğününe gidiyormuşsunuz? " dedi. Abim başını sallayarak onayladı.  Annem gülümsedi.  " İyi iyi darısı artık sana ha oğlum? "  

Annemin gözleri abimin elalarını yoktu. Abim ağzına attığı lokmayı oldukça yavaş bir şekilde çiğnerken annem onun konuşmasını bekliyordu. Bense elime aldığım çay bardağını dudaklarıma götürdüm. Göz ucuyla da onları takip ediyordum. 

Abim nihayet lokmasını bitirdiğinde bana eliyle zeytin tabağını gösterdi. " Kardelen zeytini uzatsana. " 

 Abimin sözünü ikiletmeden masanın ucundaki zeytin tabağına ulaşmıştım ki annem elimin üstüne elini kapattı ve almama engel oldu. Kendi tarafına çekerken " Yok zeytin falan! Sen annene cevap versene bi!"  sitemli konuştu.

Ofladı abim. Sonra sıkıntı dolu gözlerle baktı anneme. " Ne var anne ya ne var!? Evlenmeyeceğim ben ha evlenmeyeceğim! Git Kadir'i evlendir. "  Annem şokla gerilirken abim yüz ifadesini yumuşattı. Abim tuhaf bir şekilde anneme değer veriyordu. Hayır bir çocuğun annesine değer vermesi tuhaf olmamalıydı. Ama bu benim ailem için geçerli değildi. 

Sesini olabildiğince sakin tutmaya çalıştı. " Anam güzel anam etme gözünü seveyim. Bak ben sana diyorum benden sana hayır gelmez. Sen o kaynanalık planlarını Kadir'in üstünden yürüt güzel anam. Sende üzülme bende üzülmeyim ha? "  dediğinde annemin üzülmesine engel olamadı. 

Abim gerçekten annemi üzmek istemiyordu. Keşke aynı inceliği bana karşı da gösterse. Sonuçta bende onun kanıyım. 

Annem sıkıntı dolu bir sesle abime döndü. Bu duruma çok içerlediği belliydi. Sonra aklına öyle bir ihtimal geldi ki beyninden vurulmuşa döndü. Başını karalar bağlamış gibi ağıtlar çıktığında " Yoksa sen kızlardan hoşlanmıyor musun? Ha Mesut!"  

Bu öyle beklenmedik bir cümleydi ki kendime engel olamadım. Ağzımdaki çayı ortaya doğru püskürttüğümde gözlerim kocaman açılmıştı. Harbi öyle miydi ya? 

Bir süre üçümüz arasında kısa bir sessizlik oluştu. Ama sonra abimin yanakları al al olmuşken kaşları oldukça çatılmıştı. Burnundan aldığı derin nefesler bana kırmızı gören boğayı hatırlatıyordu.  

" ANNE! " diye bağırdı. " Ne diyorsun Allah aşkına! "   dediğinde annem rahat bir nefes verdi ve çekinerek abime baktı. " O zaman niye yanaşmıyorsun oğlum evliliğe? Bak yaşında geldi geçiyor. Arkadaşların çoktan çoluk çocuğa karıştı sen hala boş duruyorsun. " Abim derin bir iç çekip anneme döndü. " Neden öyle mi? "  Annem başını salladı. İlgiyle abimin konuşmasını bekledi. Ben ise abimin ela gözlerine baktım. 

Sadece bakmadım oradaki yıkımı da izledim. Orada uçurumun kenarında sallanan adamın çaresizliğini belki korkularını da gördüm. İşte o an içim cız etti. Yemin ederim abim bana ne kadar kötü davransa dahi ona olan nefretim son buldu ve ben o gözlerdeki acı çeken adam yüzün kahru perişan oldum. 

Abimdi o canımdı kanımdı ailemdi. İnsan ailem dediklerine sırt çevirmezdi ki çeviremezdi. Ben onlara ailem yalan söylemiyordum. Aramızda yaşanan onca kötü hatıralara rağmen hala onları çok seviyordum. Canımın canıydılar. Onların canı yandığında kendi canım yanıyormuş gibi hissediyordum. Doğru olan da buydu. İnsan ailem dediklerinin acısını, sevincini benimserdi. 

" Nedenini söyleyince beni rahat bırakacak mısın? "  Annem hevesle atıldı. Yüzü güldü. " Evet oğlum vallahi ağzımı açmayacağım söyle sen nedenini? Sevdiğin biri var de mi ondan konuşturmuyorsun beni? " diyerek heyecanla konuştu. Ki yüzündeki gülümsemeye bakılırsa çoktan kendi kafasına senaryolar kurmuştu bile. Annem eli kulağında abime bakarken abim annemin tüm hayallerini yerle bir etti. 

" Baskıdan istemiyorum. Okumadım. Okuyacağım yaşta çırak diye Recep amcaların tamirhanesine verdiniz. İşimi elime aldım. Sonra dediniz askere yürü. Askere gittim. Geldim. Çalışmaya devam ettim. Sonra dediniz ki yaşın geçiyor. Evlen. Tamam eyvallah dedim. Nişanlandım. "    

Abim burada kısa bir es verdiğinde annem gözlerini kaçırdı. O nişanı kimse hatırlamak istemiyordu. Annem ağzının içinde " Uğursuz. " diye mırıldanırken ben ise yumuşak gözlerle abime bakıyordum. 

Nilgün'ün mazisi abimin kalbinde hala yaraydı biliyorum. Kalbim üşüyordu abimin canının yandığını bildikçe. Onun kalbi yanarken benimki üşüyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı abim. 

" Daha hayatın ne olduğunu anlamadan büyük bir kazık yedim. Felek öyle bir geçirdi ki belimi doğrultamadım. Sonra geçti ama her şey. Zaman aktı ben değiştim. Ve fark ettim ki her şey baskıdan. Ben senin baskından çevredekilerin baskısından nişanlandım anne. Eminim evlendiğim zamanda çocuk diye başımın etini yiyecektin. Ama ben evlenecek adam değilim. Ben koca olacak adam o sorumluluğu taşıyacak evliliği kaldıracak adam değilim. Niye bunu anlamıyorsun? Ben milletin baskısı yüzünden evlenmem ana evlenmem. Başka bir kızın başını da yakmam günahına da giremem. Herkes evlenmek zorunda mı? Ben kendi bekar halimle geçinip gidiyorum aramıyorum birini. "  

dediğinde annem yutkundu. Nemli gözlerini temizledi. Abimin duygularını dinledikçe belki de utandı kendinden. Ya da ona böyle baskı yaptığından oğlunun canını yaktığından nefret etti kendinden. Anneydi bir anne çocuğun üzülmesini istemezdi. Öyleyse benim annem niye benim göz yaşlarımı görmezden gelmişti ki? 

" Oğlum kara kuzum. Bende senin mutluluğunu istiyorum Mesut'um. " dediğinde abim omuzlarını kaldırıp indirdi. " Ben böyle zaten mutluyum anne. " Başını salladı annem. " Tamam. Valla tamam söz. Açmıyorum ağzımı. Sen nasıl biliyorsan öyle yap oğlum. Ben saygı duyacağım. 35 yaşına kadar evlenme istiyorsan. Ya da yarın ben evlendim diye çık gel gıkım çıkmaz sana. " dediğinde abimin yüzü güldü. Elleriyle annemin yüzünü avuçladı. Yanaklarını sıktı.  

" Ha şöyle be anam. Ha şöyle oğlunun huyuna git. Yüzümüz gülsün. "  Annemi kolları arasına alıp saçlarından öptü. Abimle annem kendi arasında muhabbet ederken abim bana döndü. " Akşama ben seni ararım inersin. Gecikme seni almadan giderim. " dediğinde ağzımdaki lokmayı yutup başımı salladım. 

Abim ayaklandı ve anneme döndü. " Ben bir dükkana uğrayım anne. Mahir aramıştı. "  

 " Mesut ne zamandır Mahir oğlum gelmiyor bize. Yarın bugün çağır da gelsin deli oğlan. Özletti kendini. "  

Abim çayından son yudumunu alırken " Gülizar teyzegili de çağırsana anne. Ayıp olmasın. "  annem yüzünü buruşturdu. " Gülizar'a ne hacet? Mahir oğlumdan bahsediyorum ben. Ne anasını karıştırıyorsun işin içine? "  

Abim şaşkın şekilde anneme bakarken ben hiç garipsemiyordum. Annem oldum olası Gülizar teyzeden hoşlanmıyordu. Sebebini hiç söylememişti ama Gülizar teyzenin olduğu ortamlarda bulunmamaya dikkat ediyordu ve bugüne kadar bir kez olsun onu evimize davet etmemişti. 

Etmemişti ama çocuklarını çok sever onları ağırlardı. Ama Gülizar teyze için bu asla geçerli olmamıştı. İşin garip yanı Gülizar teyzenin cephesinde hiç böyle bir durum yoktu. 

Ben Asiye abla ve Yeliz için onlara uğradığımda hep annemin halini hatırını sorar bizi davet ederdi. Bense hep geçiştirirdim. Tabii Gülizar teyze de anlardı durumu ama ses etmezdi. 

Şeker gibi kadındı. Annem niye sevmiyordu anlamıyordum. Üstelik Gülizar teyze ve annem Çıkmaz'da komşu olarak yaşamışlardı. Anneleri çok iyi anlaşıyorlarmış. Ama Gülizar teyze Sürmeneli Recep amca ile sözlenince Trabzon'a taşınmışlardı. 

Bir süre orada yaşadıktan sonra ise İstanbul'a geri dönmüşlerdi. O ayrılık döneminde bir şey olduğunu düşünüyordum ama annem anlatmaya hiç yanaşmıyordu. 

" İyi tamam demedim bir şey. Söylerim ben Mahir'e. " 

Abim ceketini de alıp çıktığında annem arkasından bağırdı. " Montunu al Mesut üşütürsün. " dese de abim çoktan arabaya binmiş ve gitmişti. 

Ben anneme yakalanmadan kaçmaya çalıştığımda başaramamıştım.  " Kardelen nereye? Masa kalkacak daha. " Ofladım. " Anne ya. " diye hayıflandığımda gözlerini belirtti. " Anneye of denmez günah günah. " diye sayıkladı. Asık yüzümle el mecbur anneme yardım ettim. Nefret ediyordum ev işi yapmaktan nefret. Bir eczacı olayım hiç iş yapmayacağım.  

İş yapmaktan nefret etmiyorsun Kardelen. Annenin sanki tek evladı senmişsin gibi her şeyi sana yaptırmasından nefret ediyorsun. 


Odama çıktığımda yatağıma zıplayarak geçtim. Çalışma masamın olduğu köşeye bir baktığımda midem bulandı. Ay şimdi hiç matematik falan çalışasım yoktu. Iyy o neydi öyle ya problemler, ebob ekok falan. Yüzümü buruşturdum. 

KPSS psikolojimi bozmuştu. ÖSYM'nin bana psikoloji borcu vardı. Sence sadece psikoloji mi? Hayır bana bir gençlik borcu da vardı. Of Allah'ım of. 

Ders çalışmayacaktım bugün ama içimde huzursuzdu. Vicdan yapıyordum. Şimdi rakiplerim beni hep eliyordu bense burada muhtemelen varlığımı bile bilmeyen ÖSYM'ye isyan ediyordum. 

Öğrenci olmak çok zor işti. Kendimi elinde kuru ekmek olan köpekçik kadar acınası hissediyordum. Öyle bir bitik bir durum yani.

" KARDELEN KAPI! " 

Annemin aşağıdan bağırması ile çığlık atmak istedim. Kapıyı neden kendi açmıyordu da beni çağırıyordu ya? İki dakika bir yatayım dedim battı demi battı battı. 

" KARDELEN! "  

Merdivenlerden koşar adım inerken " Baktım.  " diye bağırdım bende. Kapıya gidip içimden söverek açtığımda Hasret'i görmemle şaşırdım. Hasret gülen yüzüyle elindeki poşetleri sallayıp " Kardeleennn. " dedi. Yüzüm gülerken kenara geçtim. " Hoş geldin canım. " dediğimde elindeki poşetleri aldım.  

Ayakkabılarını çıkarırken " Hoş buldum kuzum hoş buldum. "  Yüzü gülerken enerjik hali beni de etkiledi. Bende onun  gibi gülmeye başladığımda " Kız gecesi yapalım bugün? Bize atıştırmalık aldım. Akşama bir film koyarız izleriz ha ne dersin? " 

Olurdu hem de çok iyi olurdu da e düğün vardı akşama. Üzüntüyle konuştum. " Ya kızım niye daha önce haber vermedin ki? "  Beni duyduğunda yüzü düşer gibi oldu. Ve sorun olduğunu anladı. Şakacı bir tavırda  " Sakın ekiyorum deme bak. " dese de ekecektim. 

Dudaklarımı yapacak bir şey yok der gibi büzdüğümde " Ya Kardelennn. Oyunbozanlık yapma. " dedi. O sırada salondan bağıran annemin sesini duyduk. " Hasret'in sesi mi o? " 

Hasret'e sen geç içeri dediğimde elimdeki poşetleri alıp mutfağa bıraktım. İçerden ise annemle sesleri geliyordu. Hasret çoktan annemle sohbet etmeye başlamıştı. Annem Hasret'le iyi anlaşırdı. En yakın arkadaşımın annemle iyi anlaşması beni de mutlu ediyordu tabii. 

Ayakkabılıktan Hasret için terlik çıkardığımda annemin " Annenler ne yapıyor kızım nasıllar? " dediğini duydum. Hasret oldukça mütevazı şekilde gülümseyip " Napsınlar Gülan abla sağlığına duacılar. "  

Annem başını salladı iyi iyi der gibi. Sonrasında sohbet açmak için devam etti.  " Hacer'le görüşeceğim ama uğramıyor bu ara kuaföre. "  Hasret doğru der gibi başını salladı. Oturuş şeklini düzeltip daha hanımefendi bir hal aldığında dudaklarımı ısırdım gülmemek için.  

" Köye dedemlerin yanına gidiyor bu aralar. İşler karışık orda Gülan abla. Ama en kısa zamanda gelir ya. O da arayı açmayı sevmiyor. Sonra tüm dedikodulardan mahrum kalıyor. " dediğinde kahkaha attı Hasret annem gibi. Dedikoduyu sevmeyen var mıydı ya? Vallahi durulmuyordu öyle zevkli bir şeydi ki..

" Bende yarım yamalak aktarmaya çalışıyorum ama pek beğenmiyor. " Hasret kendi haline tatlı şekilde gülerken omuz silkti yapacak bir şey yok der gibi. Annem de onun gibi güldüğünde gözleri salonun girişinde dikilen beni buldu. Ve kaşlarıyla oturmamı işaret etti. Bense oturmadan önce Hasret'in önüne terlikleri bıraktım. Hasret mahcup şekilde gülümseyip " Ayy çok sağ ol Kardelen. " dediğinde  gülümseyip göz kırptım. 

Annemin gözleri ikimiz üzerinde gezinirken sorgu dolu çıktı sesi. " Kardelen'le işiniz mi vardı kızım? "  Annemin sorusuyla bana  baktı Hasret. " Aslında ben kız gecesi yapar film falan izleriz diyordum ama sanırım Kardelen'in işi var? "  Annem kaşlarını havalandırdı başını sallarken. " Evet evet onlar Mesut'la düğüne gidecekler akşam. " 

Annemin sözleriyle Hasret'in dedikodu modu açıldı. Heyecanla annem dönüp " Kimin düğünü Gülan abla. Mahalleden mi? " 

" Sen bilmezsin 10 yıl önce taşındılar buralardan. Hamiyet'in bir oğlu vardı Ferit. Onun düğünü. "

" Yaa doğrudur. Mesut abiler yakındı herhalde ondan gidiyorlar? "

" Evet evet. Ferit, Mesut, Mahir birbirinden ayrılmazdı. Birlikte okudular zaten. Çok yakındılar. Ama işte Ferit asker olup tayini çıkınca taşındılar burdan. " 

Onlar koyu sohbete girerken ben ikramlık hazırlamak için mutfağa geçtim. Hasret bize böyle sık gelirdi bu yüzden neyi nasıl sever iyi biliyordum. Hızlıca sevdiği şeyleri hazırlarken diğer yandan da dedikodularını dinliyordum. 

Annem düğün hakkında bilgi verdiğinde " Yaa demek öyle. E zor meslek tabii. Ama Allah tamamını erdirsin. Mutlu olurlar inşallah.  "   

Hazırladığım atıştırmalıkları tepsiye koyup içeri geçtim. Hasret'in önüne koyduğum sehpaya bıraktım tabakları. Kahvesini de yanına koyarken " Zahmet oldu Kardelen. " dediğinde annem onaylamaz şekilde " Ne zahmeti kızım duymayım. "  utangaç şekilde gülümsedi Hasret. 

Annemle bir süre daha dedikodu yaptıklarında annem tek kaşını kaldırıp meraklı bir halde Hasret'e baktı.  " Kız Hasret yok mu sende birileri? "  Annem gözleriyle Hasret'i süzdü. Çığlık atacaktım. Annem arkadaşımı gündeki teyzeler gibi niye röntgenliyordu ya!  

Hasret'in cevabını beklemeden konuştu. Kendi çaldı kendi oynadı. " Vardır vardır. Senin gibi güzel kızı bırakırlar mı hiç? Maşallah maşallah. "   Hasret'in kızaran yanaklarıyla güldüm. Bizim arsızlar kraliçesi utanmış mıydı? Dalga geçmek için harika bir konu çıkmıştı ortaya. 

Hasret gözlerini kaçırıp " Estağfurullah Gülan abla. "  deyip alçakgönüllü davranmaya çalıştı. Annem itiraz kabul etmedi.  " Yok yok öyle Hasret. Hadi çıtlatsana kız? Var mı şöyle boyuna posuna göre yakışıklı biri? "   İç çekti Hasret.  

" Yok be Gülan abla. Öyle adam gibi biri çıkmadı ki karşımıza? " 

" Nasıl birini istiyormuşsun sen söyle bakayım? "  

Annemin sözleriyle gözlerim büyüdü. Annem abartıyordu iyice. Bu işin tadı kaçtı Muhsin diye çıkışmamak zordu.  " Anne. " dediğim uyarıcı sesle. Annemin durması lazımdı yoksa kapıdan çıkmadan Hasret'in başını bağlayacaktı annem.  

" Çöpçatanlığa başladın iyice ha. Rahat bıraksana arkadaşımı. " dediğinde annem sanki ortada yanlı olan hiçbir şey yokmuş gibi şaşkın bir halde " A a ne var canım kızım gibi Hasret benim. Tabii ki iyi birini bulacağım ona. " dediğinde ofladım. 

" Acaba önce Hasret'e sorsa mıydın? Kızın böyle bir düşüncesi var mı istiyor mu? "  

Abime yaptığı şeyden farkı yoktu şu an yaptığının. Annemin aklına böyle bir ihtimal yeni geliyor olacak ki soran gözlerle Hasret'e döndü. Hasret sorun değil gibi güldü. 

Deli. Burada onun götünü kurtarmaya çalışıyordum. Kendini bilirdi valla. Bir kaç gün sonra Kardelen beni kurtar diye kapıma dayandığında ona yardım etmeyeceğim. Çünkü iyi biliyorum ki annem Hasret'e birini bulmadan durmazdı.  

" Yok Gülan teyze. Daha yaşım küçük hem okul falan var. Ama düzgün bir adamda çıkarsa karşıma düşünürüm neden olmasın? " dediğinde annem gördün mü bak diye bana işaret etti. Valla Hasret'in keyfi bilirdi anacım. Ne istiyorsan yapabilirsin karışmıyorum. Nasıl olsa Hasret iki gün sonra benim başımda ağlayacaktı. Ve bende haklı olmanın o ezici gururuyla ' Ben demiştim.'  diyeceğim zevkle. Ehe.  

" En iyisi kızım en iyisi. Erkenden yuvanı kurup çekileceksin kenara. Sen söyle bakayım ben yoklarım çevreyi. "  

Vay arkadaş annemin ne hünerleri varmış öyle ya. Çevreyi yoklamak falan? Artık annemin ikinci bir telefonunda sırf bu işler için bir dünya telefon numarası olmasından şüpheleniyordum yoksa bu kadar çok adamı nerden bulacaktı? 

Hasret sanki yemek tarifi verir gibi konuştu.   " Uzun olsun Gülan abla en az 1.90 olsun. Aşağısı kurtarmaz. "   Dedi bir 160'lık Hasret. Kendi içimde buna güldüğümde Hasret kriterlerini sıralamaya devam etti.  " Esmer olsun. Gözleri her renk olabilir sorun değil.  Sonra düzgün bir işi olsun. Birde benden biraz büyük olsun. Ve çok sadık olsun Gülan abla. Gözü asla dışarı kaymasın. Delikanlı olsun ama beni de el üstünde tutsun. "   

Artık kendimi tutamadığımda dalga geçtim.  " SSK'lı da olsun mu sipariş usulü mü çalışıyorsunuz ya? "  gülerek konuştuğumda kıkırdadı Hasret. " Kız SSK değil Bağ kurlu olsun. SSK primi düşük şimdi. Onların maaşı az olur. "  Başımı iki yana salladım iflah olmazdı bunlar. 

Annem oldukça ciddi şekilde başını salladı.  " Ben bir düşüniyim Hasret. Sonra sana haber veririm. " dediğinde  " Ay hadi inşallah Gülan abla. Aç şu kısmetimi ben güveniyorum sana. Halledeceksin sen. " 

Saatler aktı böyle böyle. Hazırlanmak için az zamanımın kaldığın gördüğümde  " Eh bende yavaştan hazırlanayım artık. " diyerek dikkatleri üstüme çektim.  Annemin izlediği televizyona bakmaya devam ederken Hasret'te benim gibi ayaklandı. " Dur bende yardım edeyim. "  

Onayladım Hasret'i. Birlikte odama çıktığımızda  " Ne giyeceksin bakalım? "

 Ofladım. Ne giyeceğimi bilmiyordum. Çok şık olmak istemiyordum çünkü düğün sahiplerini çok tanımıyordum. Mesut abimin arkadaşıydı Ferit abi.  Bu yüzden abartmama gerek yoktu. Ama sıkıcı bir parça da giymek istemiyordum. Üstüne Mesut abim faktörü vardı. Evet şimdi ben ne giyecektim?

Omuzlarım düştüğünde dolabımın karşısına geçen Hasret'e cevap verdim. 

" Güzel soru. Ne giyeceğimi bilmiyorum. Ama çok açık giyinemem Mesut abim keser beni. " 

Mesut abim lafını duyar duymaz göz devirdi Hasret. Abilerimden pek hazmetmiyordu.  " Senin bu abilerini gırtlaklayasım geliyor. Hayır anlamıyorum da Gülan abla gibi tatlı bir kadından nasıl öyle adamlar çıktı pes doğrusu. " dediğinde yerimde kıpırdandım. Hasret dalga geçiyordu ama yine de kardeşlerimdi. 

Elimi salladığımda  " Aman boş ver her zamanki şeyler. Kendince korumaya çalışıyor. " 

Hasret bu durumu onaylamasa da anlayışla gülümsedi. Kolumu sıvazladı. Çünkü hiçbir şey yapamayacağımı biliyordu. Onları değiştiremezdim. Bir süre kendi evime çıkana kadar idare edecektim. 

" Erkeklerden nefret ediyorum. "  Kinle konuşan Hasret'le kıkırdadım. " Açıkçası 10 dakika önce ideal koca kriterlerini sayan kız olmasaydın seni ciddiye alabilirdim. " dediğimde o da güldü. " Erkekler gönül eğlendirmek için vardır canım. Kullanıp atacaksın bunları yüz falan vermeyeceksin. No duygu yes ihtiyaç. "   

Durgunlaştım ama bunu Hasret'e belli etmemeye çalıştım. Dışardan onu gören gözler yargılayabilirdi. Hakkında kötü bir sürü şey söyleyebilirdi ama Hasret'te durduk yere böyle birine dönüşmemişti. Onun iğrenç  babası yüzünden yaşadığı travmaları en iyi ben biliyordum. 

Babası yüzünden hiçbir erkeğe güvenmemesi hepsinden nefret etmesi onları sadece zevki, ihtiyaçları için kullanmasının sebebi hepsinin babası gibi olduğunu düşünmesinden kaynaklıydı. 

Tüm kalbimle onu çok sevecek biriyle tanışmasını istiyordum. Fikirlerini değiştirecek gerçekten onu seven birisiyle olmasını çok istiyordum çünkü Hasret bu halinden ne kadar mutlu olduğunu iddia etse de aşağıda sadık birini istiyorum demesi yeterliydi aslında bu hayattan ne kadar nefret ettiğini anlamam için yeterliydi. 

Sadece ihtiyaçları için birlikte olduğu adamlar bile onu aldatıyordu. Bir de normal bir ilişki yaşasa ne olurdu bilinmez? Onun erkeklere güvenmemesini anlayabiliyordum. Ama biliyorum ki bir Hasret'te çok sert bir kayaya çarpacak ve onun bu düşüncelerini yerle bir eden bir adamla tanışacaktı.

Hasret dolabımdan kıyafet seçmeye çalışırken yatağımın üstünde duran telefonumun ışığının yanıp sönmesiyle telefonumu elime aldım. 

Akif'ten mesaj vardı. Sohbete girdiğimde bana ders notlarını attığını gördüm. Kalbim hızlanırken yüzümde gülümseme oluşmuştu. Zorlandığım dersin notlarını benim için atmıştı. Aşk dolu bir teşekkür mesajı attığımda hızla cevap verdi. 

Sevgilim: Ne yapıyormuş benim güzel bebeğim? 

Siz: Kıyafet bakıyoruummm 

Siz: Akşama düğün var. Mesut abimle gidicez. 

Sevgilim: Sakın bana Ferit'in düğünü deme

Siz: Evet tam olarak öyle diyeceğim sevgilim. 

Sevgilim: O zaman akşam ilk dansını sevgilinle yapıyorsun bebeğim.

Kalbim heyecanla attı. Parmaklarım hızla klavyenin üstünde kaydı.  

Siz: NASIL?

Siz: Sen de mi geliyosun

Siz: Ya Akif niye daha önce haber vermiyorsun

Siz: Ayy neyse benim çok az zamanım kaldı

Siz: O zman görşrüz orda

Siz: Senii çookkk seviyorummm


Akif'in cevap vermesini beklemeden çıktım uygulamadan. Kalbim heyecanla atıyordu. Sevgilimi göreceğim için mutluydum. Ama bahsettiği gibi dans edeceğimizi sanmıyordum. Mesut abim varken böyle bir şey yapmak ölüm fermanımı imzalamak demekti. Ve hayır ben daha yaşamak istiyordum. 

Hasret'i benim yanaklarımın kızarmış halini görünce hayırdır der gibi göz kırptı. Ellerimi yelpaze niyetine kullanırken " Akif'te geliyormuş. Ay abim varken nasıl ona bakmadan duracağım ben? Bir sorun çıkmaz de mi ya? "  

Telaşlı konuşmama karşın Hasret beni yatıştırdı. Telaşlıydım çünkü Akif bu tarz ortamlardan onunla ilgilenmediğim için bozuk atıyordu. Ama ne yapabilirdim ki? Abim varken bırakın ilgilenmeyi göz göze gelmem bile büyük bir olaydı. 

" Hayır ya saçmalama. Sakin kalmana bak. Akif öyle gizli kuytu bir yere çağırırsa gitme. Ben de yokum idare eden birini bulamazsın. Ama illaki Mesut'un boşluğundan yararlanıp görüşebilirsin. Ama çok dikkat et canım. "   

Başımı salladım. Zorlamayacaktım. Uygun fırsat olursa da tabii ki kullanacaktım.  " Hadi şu kıyafet işini halledelim önce. "   Doğruydu daha ne giyeceğim belli değildi. 

Dolabın altını üstüne getirdik. Ortalık savaş alanına dönüşmüştü. Yatağımın üstü kıyafetlerle kaplanmış bu da yetmemiş halı da odanın bir ucunda yine kıyafetler vardı. Ama bu çeşitliliğe rağmen hala giyecek kıyafetim yoktu! 

Hasret'in çıkardığı elbiselerin hepsine başımı iki yana sallayarak reddettim. Ofladım. Ve bir süre sonra o da pes etmişti. " Kızım ne giyiyorsan giy karışmıyorum güzelim elbiselerin hepsine bir laf ettin. Kıyafet kalmadı be! Bir saattir bir şey beğenemedin. Aman karışmıyorum yeter. " dediğinde kıkırdadım. Haklıydı o da. Önüne gelen saçların eliyle öteledi. 

" Ya Hasret abim olacak diyorum gelmiş yırtmaçlı kırmızı elbiseyi çıkarıyorsun. Hem de çok yakın olmadığım insanların düğünü elbise giymeme gerek yok. Çok abartmış olurum. "  dediğimde göz devirdi. 

" Madem abinin izin vermeyeceğini düşünüyorsun o zaman niye dolabın bunlarla dolu kızım? " dediğinde dudak büktüm. 

Burada da şöyle bir çelişki vardı ki çok güzellerdi. Ve onları almadan duramamıştım bana da çok yakışmışlardı. 

Abimin haberi de yoktu zaten bunlardan olsa eminim çoktan ya kesilmiş ya da çöpe atılmış olurdu. Omuzlarımı kaldırıp indirdim. 

" Bir gün kendi evime çıktığımda giyerim belki. " 

Mırıldanırcasına konuştuğumda iç çekti.  Telefonuyla ilgilenmeye başladığında ben geri de kalan askılıkta gördüğüm kıyafetle başımı salladım. İşte şimdi olmamıştı. Ne giyeceğimi biliyordum artık. 

Hasret'e dönüp saçlarım yapması için yardım istedim. Ben de soft bir makyaj yaptığımda geriye sadece kıyafetimi giymem kalmıştı. 

Hasret'in yanında daha önce üzerimi değiştirsem de yine de üzerimde bir çekingenlik vardı. Bu yüzden dolabın arkasına gidip soyunmaya başladım. 

Hasret kahkaha attı. " Sen de olan bende de var canım. " diye tepkisini koyduğunda omuz silktim. Olabilirdi. Ama ben utanıyordum böyle durumlarda. Valla o yüzden hiç önemli değildi aynı organlara sahip olmamız. 

Nihayet hazırlığım bittiğinde Hasret beni alıcı gözüyle süzüp ıslık çaldı. 

Ellerini birleştirip mükemmel anlamında salladı. 

" Şimdi Mesut abinin korktuğu kadar da var yani. Taş gibi hatunsun Kardelen." deyip kalçama vurduğunda " Hasret! " diye çığırdım ama gülüp omuz silkti.  " Kız valla çok güzel oldun Kardelen. Dur okuyacağım sana. Nazar etmesinler. Ne kem göz vardır şimdi orda. " dediğinde kıkırdadım. 

Hasret bana gerçekten dua okuduğunda ben aynadan kendimi inceliyordum. 

Gerçekten güzel olmuştum. Ve abimin kızacağı bir açıklık yoktu. Yani öyle tahmin ediyordum. 

Boğazlı beyaz bir kazak giymiştim. Üstüne siyah ceketlerimden birini geçirip şık bir kemerle elbise görüntüsü vermiştim ki ceket zaten uzundu. Giydiğim desenli çorap çekici bir hava katmıştı. Ve itiraf etmek gerekirse bu halim çok hoşuma gitmişti. 

Düğüne Akif'in de geleceğini öğrendiğimden beri ayrı bir heyecan vardı. Acaba beni beğenecek miydi?  Aynanın karşısında hoş duran bir açıdan fotoğrafımı çekip Akif'e attım. Ona böyle fotoğraf atmamdan çok hoşlanıyordu. Bunu çok sık yapmasam da bazen atıyordum. 

Beni beğeniyor olması iyi hissettiriyordu. Ve şimdi yorumlarını çok merak ediyordum. 


Hava iyice karardığında Hasret eve geçeceğini söyledi. Hasret'i yolcu etmek için aşağı indiğimde yanaklarımdan öpüp " Bana bol bol fotoğraf at. Gelini de çek kardelen tamam mı? " diyen arkadaşıma başımı sallayarak onay verdim. Merak etme hadi görüşürüz. " dediğimde el sallayıp çıktı kapıdan. 

Kapıyı örttüğüm gibi annem içeriden bağırdı. Onun yanına gittiğimde gözleri yavaşça üzerimde dolaştı. 

Ben bir şey diyecek korkusundan nefes bile alamazken " Ne güzel olmuşsun kızım. " dediğinde yanaklarım iki yana doğru açıldı. Sırıtırken çocuksu bir heyecanla kendi etrafımda döndüm. 

" Olmuş muyum sahiden? "   Annem de gülümsedi. Eliyle işaret verirken "  Olmuş olmuş. Aynı benim gençliğim gibi olmuşsun. " dedi sonra ise duymayacağımı düşünerek eklemişti. " Kaderin benzemesin. "  

Salondaki duvar saatine bakarken " Mesut bir şey demez inşallah. "  

Somurtup " Anne çıkarmam bak şimdiden söyleyim o kadar hazırlandım. " dediğimde annem omuzlarını kaldırıp indirdi. " Abin Kardelen ne deyim ben kazık kadar oğlana? "  Oflarken gergin halde abimi bekledim. 

Kapı çaldığında dudaklarımı dişlememe engel olamadan kapıyı araladım. Beklediğim Mesut abimken Kadir abimi görünce kaşlarım havalandı. Dün akşam evden çıktığından beri gelmemişti. Beni gördüğünde üstümü süzdü.

Kaşları çatılırken " Nereye? " diye sordu. Teklemeden cevap verdim.  " Düğüne. Ferit abinin düğünü varmış. Abim beni de götürecek. " 

Bana anlam veremediğim şekilde baktı.  " Vayy Kardelen hanıma bak sen. Abim falan görende bayılıyorsun sanacak Mesut'a. " dediğinde gözlerimi kapattım. Ve derin nefesler aldım. Neden böyle konuşuyordu? Bu alınganlığı ne içindi?

" Abii sorun ne? Gerçekten neden bana böyle davranıyorsun ne yaptım ben sana? "  

Ağlamamak için tuttum kendimi. Niye böyle yapıyordu? 

Halimi gördüğünde gözleri titredi. Kirpiklerini kırpıştırırken girdiği ruh halinde çabuk çıktı. Ve asla beklemediğim bir şey yaptı. 

" Üzgünüm Kardelen. Öyle demek istemedim. "  

Kadir abim özür dilememişti ama üzgün olduğunu dile getirmesi bile çok büyük bir şeydi. Ve o gerçekten pişman duruyordu. Gözlerim açılırken şaşkınlıkla dinledim onu. 

" Dün gece sinirimi senden çıkardım. Üstüne öyle gelmemeliydim. "   Dudaklarım titredi. Hatalı olduğunu bilmesi güzel bir şeydi. En azından beni suçlamıyor. 

Başımı sallarken " Unuttum ki ben. " diyebildim masum bir tonda. Öyle söylediğimde gülümsedi.  Ve beni kolları arasına aldığında saçlarımdan öptü. Ben ise gözlerimi kapatıp abime sarıldım. 

Ve biz kapı önünde abimle barışırken anahtar sesi duyuldu ve içeri Mesut abim girdi. Bizi kapı önünde sarmaş dolaş görünce bir kaç saniye durdu. Sonra ise nefeslenip " Barıştınız mı sonunda? "  

Ben hevesle başımı sallarken Kadir abim utançtan Mesut abime bakamıyordu. 

" Abi? "  dedi gözlerini kaçırarak. Mesut abim onu ensesinden çekip erkeklerin sarılmasından yapmış ve sırtına pat pat vurmuştu. " Hadi bir daha birbirinize böyle davrandığınızı görmeyim. Yukarı çık sende çabuk hazırlan. Geç kalmadan yetişelim. " 

Kadir abim önce bana sonra abime baktı. Ve ikiletmeden ikişerli üçerli merdivenlerden çıkıyorken gözlerim salon kapısında nemli gözlerle yüzündeki gülümseme ile bizi izleyen kadını gördü. 

Annem benimle göz göze geldiğinde kendini toparladı hemen ve yanımıza geldi. 

Gurur dolu gözlerle bize bakarken " İşte hep böyle olacaksınız. " dedi. 

Gözleri abimin üzerinde dolaştı. " Gün içinde ne yaşanırsa yaşanın gecenin sonunda hep birbirinize sığınacaksınız. " Bu sefer gözleri benim üzerimde dolaştı.  " Birbirinize kol kanat gerecek sahip çıkacaksınız. Çünkü aile olmak bunu gerektirir. "   

Mesut abim başını salladı. Bu olayın bu kadar uzamaması çok iyi olmuştu. Ailemi seviyordum. Ailemi bir bütün olduğumuzda seviyordum. 

Ben gülümseyen gözlerle onları izlerken abim üzerimi incelemeye başladı. Sonra ise ceketimi çekiştirip " Bu elbise niye bu kadar kısa? "   Sorgu dolu sesiyle bıkkın bir halde ona baktım. Sesimdeki yılgınlığı umursamadı.  " Abi  Allah aşkına başlama yine ya daha yeni barıştık. " 

Beni kale almayıp göz devirdi.  Dağ öküzü. Barışmış olabilirdik ama öküz öküzdü canım. Değişmiyordu işte. 

Baskın çıktı sesi.  " O başka bu başka Kardelen hanım. "

Hah diye bir nida çıktı dudaklarımdan. Sonra ellerimi iki yana açıp sitemle " Düğüne gidiyoruz abi eşofman mı giyseydim? " dediğimde  oldukça ciddi şekilde başını salladı. 

" Yok olmaz o da. Bakkala mı gidiyorsun? " dediğinde bayık gözlerle baktım ona. " Yanii de mi akıl var mantık var? " dediğimde beni susturdu. " Ama böyle de olmaz. Görende senin düğünün var sanacak. Hem kızım kaç kere anlatacağım ben sana. " 

Elimle susturdum abimi.  Ezberlemiştim artık. Beynime kazımıştı.  " Ay tamam başlama gene. Anladık çevre kötü millet sapık. Tamam anladım. "  

Abim aferin dercesine güldü. Manyak. Çenesiyle merdivenleri işaret etti. 

 " E hadi o zaman beni yorma güzel kardeşim. "  

Netti. İkna da olmazdı şimdi bu dağ öküzü. Mecbur değiştirecektim. Pes ediyordum. Ne kadar mutlu olarak hazırlansam da Mesut abimle kavga etmeyi kaldıracak halim yoktu. 

Bu yüzden merdivenlere doğru yol alacaktım ki beklemedim bir şey oldu. 

Annem " Dur Kardelen." diyerek gitmemi engelledi. Abimin gözleri onu bulduğunda " Anne." dedi ne karışıyorsun der gibi. 

Annem ise abimin karşısına dikilip sert gözlerle baktı. " Ne anne? Kız hazırlandı onca saat. Şimdi senin kıskançlıkların yüzünden çıkarmayacakta. İstediğini giyecek. " dedi ve göz ucuyla bana baktı.   

"  Hem gayet de güzel oldu benim kızım. "  

Hüngür hüngür ağlamak istedim.  Annemi beni savunurken gördüğümde kalbimde anlam veremediğim bir sevgi patlaması oluştu. 

İşte bak Kardelen, annen seni seviyor. Anne o senin. Ah aptal kız seni. Nasıl da üzülüyordun? Hayır kızım hayır annen seni seviyor. Bak görüyorsun ya abine karşı bile senin yanında duruyor. Senin için Kardelen. Senin için yapıyor bunu. 

Annemin yanımda olduğunu hissettiğimde düşen omuzlarım yükseldi. Eğik duran başımı doğrultamadım ama yine de tamamen bükük değildi. Hafif de olsun kaldırabilmiştim. 

Abim konuştuğunu duydum ama onu dinlemiyordum. Ben sadece yüzümdeki tebessüm kalbimde ki sıcak sevgi ile anneme bakıyordum. 

Anneler çocukların sever Kardelen. Annene çok büyük haksızlık ettin. Annen seni seviyor. 

" Pezevenk miyim anne ben? Biri şimdi yan gözle bakacak laf atacak.. "   

Annem kaşlarını iyice çattı. Abimin sözlerini kesti.  

" Mesut efendi Mesut efendi kendine gel. Biri bacına laf atarsa susturmasını bileceksin. Yan gözle bakanın hesabını vereceksin. Kardeşini mutsuz ederek yapmayacaksın bunu. Onu korumak istiyorsan onu üzmeyeceksin dışardaki o şerefsizleri üzeceksin.  "   

Abim hayıflandı. 

" Tepemize çıkardığında görürüm ben seni anne. " dese de umursamadım. Annem abime karşı beni savunmuştu ya benden mutlusu yoktu şuan. 

Kadir abimde heyecanla indiğinde abim başıyla önüne düşmemi istedi. Annem bizi yolcu edip yukarı odasına çıkmıştı. 

" Yürü başımın belası yürü. "  kıkırdadım. " Tatlı belası de mi abi?"  Abim alayla baktı. " Ya ne tatlı sorma. "  Abim bana söylenirken ben ayakkabılıkta ki siyah botlarımı alıp giyiniyordum. 

" Nasıl olmuşum? Gömlek olmuş mu? "  Kadir abimin sorusuyla abim ona döndü ve üstünkörü bir bakış attı. " Olmuş olmuş. " dedi.

 Kadir abim ise bu cevaptan memnun olmamış gibi bana döndü. " Kardelen temiz görünüyorum de mi? Bir yerde bir şey yok? " dediğinde dikkatlice abimi inceledim. Buz mavisi gömleği siyah kumaş pantolonu ile oldukça iyi duruyordu. Bahsettiği gibi bir kir falan yoktu. Abim ellerini açıp tırnaklarını incelediğinde küfür savurdu kısık sesle.  

" Tırnaklarımın içi yağla dolu ya! Hay ben böyle işin! " diye sitem ettiğinde ellerine baktım.  Hayır öyle bir şey yoktu kaşlarım çatıldı.  " Abi saçmalama yok hiçbir şey? "   Bana baktı. " Emin misin Kardelen? Bak ben bir şey demeyim diye söylemiyorsan.."   

" Hayır ya ne alaka? "   Abim kendini kokladı. " İyi ter de kokmuyorum. "  Abim yan yan baktı Kadir abime. " Ne lan bu önem? Yengemiz var da haberimiz mi yok? " dediğinde Kadir abim kaşlarını çattı. 

" Ne alaka abi? "  Abim kaşlarını kaldırıp indirdi. " Ne biliyim öyle yüz kere sormalar falan? Dişlerini bile fırçalamışsın, limon kolonyasına batırmışsın davar. " dediğinde abim göz devirdi. 

" Temiz olmak ayrı bir şey abi. " dediğinde alayla güldü abim. " Ya ne demezsin. " Bana döndü. 

" Kardelen hatırlıyor musun abim? Bu pis varlık tamirhaneden çıkıp yağlı yağlı elleriyle yemek masasına kaç kere oturdu? Unutmadın değil mi? "  

Hatırlıyordum. Mesut abim çok kızardı. Midesini falan bulandırdığını söylerdi ama Kadir abim " Emek emek bunlar. " diye tiye alırdı onu. Kadir abim buna bozulsa da abime bir şey söylemedi. " Eskide kaldı onlar. " dedi sadece.






Birlikte düğün yerine gittiğimizde etrafı inceliyordum. Gözlerim sevgilimi ararken onun dışında herkesi görmüştüm. 

Acaba daha gelmemiş miydi? 

Abimlerle birlikte bize ayrılan masaya geçtiğimizde çantamdan telefonumu çıkardım. Mesaj var mı diye baktım ama yoktu. 

Sakin nefesler alıp etrafı izledim. Herkes çok güzel olmuştu. Abartanlarda vardı tabii. Ama ben böyle özel günlerde gelinin önüne geçilmesini doğru bulmuyordum. Sonuçta o kadar hazırlık yapıyordu bugün için. Her kadının en güzel kendisinin olması hakkıydı bence. 

Oturduğumuz yerde tanımadığım bir kaç kişi vardı. Gözleri üzerimde olan teyzelere sadece gülümseyerek bakıyordum. Oysa onlar gözümün içine baka baka birbirlerinin kulaklarına bir şeyler söylüyorlardı. Beni çekiştirdiklerine eminim ama kanıtlayamam. 

İlerde çıka gürültü yüzünden dikkatimi onlardan aldım. 

Aman Ya Rabbi! Telgraf Nurgül müydü o ya? Of. Anlaşıldı şimdi bu düğünde olan her şeyi tüm Çıkmaz bilecekti. Kaçış yoktu. Nurgül abanın ortalığı karıştırdığını gördüğümde kıkırdadım. 

Bulunduğu gruba artık nasıl şeyler söylediyse lafı bittiği gibi kalkıp oturduğu yeri değiştirmişti. Ve onun ardında kalan masa da hararet kesilmiyor herkes yüksek perdeden birbiriyle uğraşıyordu. 

Nurgül abla bildiği en iyi şeyi yapıp ortalığı karıştırmıştı.  Kadir abim kulağıma doğru eğilip " Kim bilir ne dedi de kaçıyor şimdi? "   Kahkaha atmamak için dudaklarımı dişledim. Kadir abim de çok çekmişti Nurgül abladan. Hayıflanıp kınayan gözlerle baktı. Nurgül abla ise yeni oturduğu masada etrafı gözetliyor tanıdık arıyor olmalıydı. 

Bakışlarımı hemen kaçırdım o yüzden. Hiç başıma bela almak istemiyordum. 

Misafirler gelmeye devam ederken içeri Muratgil girdiğinde abim " Sonunda. " diyerek ayaklandı. Yangaz inek yalamış saçları ve tüm karizması ile salona girdiğinde mavi gözler etrafta fıldır fıldır dolaştı. 

Şerefsiz. Radarlarını açmıştı hemen. Murat'ın arkasında Yeliz ve Mahir abi geliyordu. Yeliz, Mahir abinin koluna girmişti. Üzerindeki sarı taşlı elbise çok güzeldi. Ona da yakışmıştı. Abim onlara doğru yürürken Murat hızla geriye döndü. 

" Bu yavşak napıyor la? "    Kadir abime cevap vermedim. Bende ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.  Kapının girişinde bebek arabasıyla gelen Asiye ablayı gördüğümde kaşlarım havalandı. Onunla da görüşemiyordum uzun zamandır. En kısa zamanda görüşmeyi aklıma not ettim. 

Murat, ablasının yanına gidip zorla Ömer'i almaya çalıştığında ağzım açıldı. Murat'ın bir şeyler söylediğini kıpırdayan dudaklarından anlamıştım. Artık ne söylediyse ondan bezen Asiye abla oğlu Ömer'i kucağına doğru itmişti. 

Murat'ın anında yüzü gülerken kimseyi umursamadan kalabalığa özellikle bekar kızların olduğu kalabalığa doğru karıştı. 

" Vay puşt! İşine gelince zehir gibi çalıştırıyor saksıyı. Bir de gel işte gör. Lastik tutmayı beceremez. " 

Kahkaha attım. Yangaz Murat'tı işte. Garip gelmemeliydi. 

Murat'ı bir kenara bıraktığımızda Mahir abi iki yanına aldığı kardeşleri ile ilerde duruyordu. Abimle erkekçe selamlaştılar. Bir şeyler konuştuktan sonra abim bizim oturduğumuz yere döndü. Mahir abi ve Asiye ablanın gözleri beni bulurken Yeliz, Kadir abime baktı. Sanırım bizden bahsediyordu. 

Kadir boğazını temizleyip başını çevirip balonlarla oynayan çocukları izlemeye başladı. 

Hepsi bizim masaya doğru geldiklerinde ayağa kalktım. Kolumla da Kadir'i dürttüm. Neyi vardı bunun? Sanki kaynanasını görmek istemeyen gelin gibi davranıyordu. Anlamsız tripleri beni öldürüyordu. 

Neyse ki onu uyarmam bir işe yaradı ve o da ayağa kalktı. Asiye abla hızla bana sarıldığında ben de karşılık verdim.  

"  Kiuzz Kardelen ha bak bakayum buraya. Ne cüzel olmuşsun da. " Dudaklarım iki yana kıvrıldı.  " Teşekkür ederim Asiye abla. Sen de çok güzelsin. " Omzunu kırıtıp yavaşça vurdu bana. " Biliyoruz biz de bir şeyler. "  Gözleri Kadir'e döndü. " Ula uşak ne yapaysun? Uğramaz oldun. Küseyrum ha bilesun. "  

Kadir abim, Asiye ablaya döndü mahcup şekilde. " İşler güçler koşturuyoruz abla. Sözüm olsun en kısa zamanda geleceğim. "  

Başını salladı anlayışla Asiye abla. " Ömer de özledi. "   Gülümsedi abim. " Ben de özledim keratayı. "   

Yeliz  konuşunca kaşlarım havalandı. " Merhaba Kadir. "  

Yeliz, abimle ilk defa kendisi konuşuyordu. Doğru mu duymuştum? Kavga etmeden tartışmadan ve bir ilk yaparak konuşmayı ilk kendisini başlatmıştı. 

Kadir abim Yeliz'in yüzüne bile bakmadı. " Merhaba. " diye geçiştirdi sadece. 

Lan neler dönüyor bu aşağılık yerde? Yeliz'in mahzun bir halde bakıp omuzlarının düştüğünü gördüm. Burnuma bok kokusu geliyordu. 

Yeliz  bu sefer bana dönüp sarıldığında " Ne oldu? " diye fısıldadım. Omuz silkti. " Önemli değil. " Geçiştirdi beni. 

En sona kalan Mahir abiye döndüğümde  " Sende hoş geldin abi. "  bana baktı. Üstünkörü gezindi gözleri üstümde. Ardından başını salladı. " Hoş buldum. " diye kısa bir cevap verdi. 

" Hadi kendi masamıza. " 

Mahir abi kardeşlerini alıp çektiğinde yüzüm düştü. Ne güzel konuşuyorduk ya. Ben daha Yeliz ile abim arasındaki meseleyi öğrenecek arayı açtığım Asiye ablamla dedikodu yapacaktım. 

Mahir abi kardeşlerini alıp gittiğinde Mesut abime dönüp " Biz niye ayrı oturuyoruz ya? " bana yan yan bakınca gözlerimi kaçırdım.  " Ben mi ayarladım sanki kızım.  " Önünde duran sarı koladan içti. Ardından başını sallayıp " Hadi gelin Mahirlerin yanına geçelim. " masaya üstünkörü bakış attığında parmakla onu gösteren teyzelerle göz göze geldi. Abim zorlukla yutkunurken omzumdan itekledi beni. " Yürü yürü hadi diğer masaya. "  Abimin hızlı tepkisi yüzünden bocaladığımda " Devam et kız başıma iş açacak bu kadınlar. " diyerek çantamı ve üşürsem diye yanıma aldığım kaşeyi eline aldı. 

Abimle birlikte ayaklandığımda " Kadir hadi lan. Ayrı ayrı mı söyleyim.  "  masada rahatça oturup ağzına fıstık atan abime şaşkınlıkla baktım.  " Siz gidin abi. Ben iyiyim böyle. " Abim sabır çekti. Sonra küfür mırıldanıp Kadir abime dik dik baktı. Ve bu bakış Kadir abimin anında ayaklanmasına yetti. Gülümseyerek " Abim hadi geçelim. Ayakta kaldık olmadı böyle. " deyip önden ilerlediğinde " Bunda bir haltlar var ama hadi hayırlısı. " Mesut abim mırıldandı. 

Hep birlikte Mahir abilerin masasına geçtiğimizde hızla Asiye ablanın yanına oturdum. Yeliz, Mahir abi ve Asiye ablanın arasında oturuyordu. 

" Abla Ömer nerde? "   Murat'ın aldığını bildiğim halde sordum. Asiye abla kaşlarını çatıp önünde duran kurabiyeleri attı ağzına. Homurdanıp " O Yangaz aldı götürdü oğlumu! " konuştu. Gülmemi tutmaya çalıştım. Gülersem Asiye abla beni vururmuş gibi geliyordu. 

" Niye ki? " diye sordum. Bana bir baktı sonra önüne döndü. Ardından salonda gözlerini gezdirip kardeşini bulmaya çalıştı. Gözleri bir yerde sabitlendi. " Ula şerefsuz uşak oğlumu kullanıyor kız tavlamak için da! "  Kıkırtımı tutamadığımda Asiye abla hakaretlerine devam etti.  " Arizona kertenkelesi kendine eş bulacak diye masum çocuğumu nelere alet ediyor. " Asiye ablanın baktığı yere baktım bende. Murat o çekici gülümsemesi ile etrafında toplanan kızlara Ömer'i sevdiriyordu. 

Gerçekten de Ömer'i kullanıyordu. Ömer'i sevmek için gelen kızlarla muhabbet ediyordu Yangaz.  " Oğlumun, dayısına kız bulacağını hiç düşünmemiştim. Hey Ya Rabbim daha neler gelecek başımıza. "   

Bir süre sustuğunda bana baktı. " Sen napıyorsun kız? Uğramıyorsun hiç. Sözde çok özlediydin beni. Ömer'i. "   Başımı iki yana salladım. "  Valla özledim abla. Sadece çok yoğunum şu sıralar. Ev, iş, ders üçlüsünde gidip duruyorum. "  dediğimde başını yana eğdi ben bilmem diye. 

" Annem de çağırıyordu seni. Bir gün gel de yüzünü görelim. Malum bu gidişle yüzünü görmeden Trabzon'a döneceğim. " 

Alıngan sesini duydum. " Hiç öyle şey olur mu ablam. Merak etme en kısa zamanda sizdeyim. "   Hadi bakalım dercesine baktı. Sonra konuşmamız normal seyrinde ilerlerken bizim masaya doğru gelen Şehnaz'ı fark ettim. 

Salına salına buraya yürüyordu yüzündeki gülümseme ile. Salondaki bir çok kişinin onun güzelliğini konuştuğuna emindim. Şehnaz çok güzel bir kadındı. Üstüne dişiliğini kullanmasını da çok iyi biliyordu. 

Asiye abla da onu fark edince yüzünü buruşturdu. Sonra hemen " Mahir. " dedi. Mesut abimle konuşan Mahir abi Asiye ablaya döndü. " Efendim abla? "  Asiye abla eliyle Yangaz'ı işaret etti. " Şu delinin elinden al oğlumu. Yarım saattir öpmeyen kız kalmadı. Oğluşumun yüzü sarkacak."   

Mahir abi ikiletmeden ablasının isteğini yaparken masaya oldukça yaklaşan Şehnaz Mahir abinin kalktığını görünce yüzü düştü. Ama bizimle de göz göze gelince mecburen gülümsemek zorunda kaldı. Başıyla selam verdiğinde aynı karşılığı aldı. 

" Niye gönderdin Mahir abiyi? "  Asiye abla bana dönmeden rahat bir sesle " Duymadın mı? Ömer'i getirsin diye. "  Güldüm. Başımı iki yana salladım.  " İkimizde sebebin o olmadığını biliyoruz. "  Gözünün ucuyla baktı bana. Sonra nefeslenip " Ne yapsaydım? Şehnaz'ın kancalarını kardeşime geçirmesini oturup izlese miydim? "   Bir şey demedim. O kanca çoktan geçti be Asiye abla. 

Mahir abi Ömer'i getirdiğinde Asiye abla kucağına aldı hemen. Tombul yanaklarını severken Mahir abi hala oturmamış ayakta bekliyordu. Bense annesinin kucağında huysuzlanan Ömer'i sevmeye çalışıyordum. Çok tatlıydı paşam. Hele o poğaça yanakları tam ısırmalıktı. 

Ömer'e şirinlik yaparken hiç beklemediğim bir şey oldu. Ömer küçük ellerinin arasına saçımı geçirdi. Ve huysuzluğundan ötürü sertçe çektiğinde canım çok yandı. 

Saçlarımı kurtarmaya çalıştığım saniyelerde eş zamanlı Mahir abinin bileği aramıza girmiş ve Ömer'e seslendiğini duymuştum.  " Dayım hayır bırak ablanın saçlarını. " Mahir abi canımı yakmamaya çalışarak saçlarımı kurtarmaya çalıştı ama kerata bırakmıyordu. 

Hasret saatlerce emek verip maşaladığı saçlarımı Ömer'in mahvettiğini görse kalp krizi geçirirdi herhalde. 

" Oğlum bırak ablanın saçını. Ömer. "   Annesini dinlemeyen kerata Mahir abinin tok bir tonda " Ömer. " demesiyle ellerini açmıştı. BU fırsatla hemen kendimi çekerken saç diplerimde ki uyuşmayı hissettim. Hiçte öyle can yakacak gücü var gibi durmuyordu Ömer'in. Ama saç tellerimi koparmıştı deli bebek. 

Bir bebeğe deli dediğim için üzgün değildim. Burada saçlarımın anasını ağlatmıştı. Dua etsin ki Asiye ablanın çocuğuydu Ömer bey. Yoksa cazgırlık yapıp annesine falan kızardım ama işte Asiye ablaydı. 

Ömer dayısı ona kızdığı için dudaklarını büzüştürdüğünde kıyamadım ona.  " Ablanın saçını çekmeyeceksin. " dedi. Ve sonra Ömer'in elini alıp saçıma yaklaştırdığında bir irkilmedim değil. Az önce o canavar saçlarımı koparıyordu Mahir abi. Sen şimdi ne diye saçlarıma getiriyorsun o elleri?  " Böyle seveceksin. Anlaşıldı mı? "  Mahir abi, Ömer'in elini bir kaç saçıma sürtüp durdu. 

Asiye abla bana dönüp  " Özür dilerim Kardelen. Huysuzlandı ondan böyle hırçın. O Yangaz'a dedim ama. Ömer bu kadar kalabalığa, ilgiye alışık değil. Çocuğun yapısı bozuldu.  "  diyerek  mahcubiyetle açıkladığında gülümsedim.  " Önemli değil abla çocuk işte.  "  Mahir abi karşı çıktı. " Hayır bir daha yapmayacak. Değil mi Ömer? "   Ömer sanki dayısını anlamış gibi gözlerini kapatıp açtı. 

O esnada ışıklar kapandı ve giriş müziği çalmaya başladı. Gelin ve damat gelecekti. Güzel bir görsel şölenle içeri girdiğinde gelin ve damat ışıklar açıldı ve gür bir alkış tufanına tutuldular. 


Masalarına geçtiklerinde başımızda duran Mahir abinin masaya doğru ilerlediğini gördüm. Demek şahitlerden biri oydu. 

Sonra başka bir adam da Mahir abinin yanına oturdu. Nikah memuru nikahlarını kıydığında benim gözlerim etrafta geziyordu. Akif'i görememiştim. Acaba geç mi kalmıştı?

Tekrar gelin ve damata  baktığımda Mahir abinin imza attığın gördüm onun bakışları benim üzerimde düştüğü esnada ben tekrardan salonda göz gezdirdim ve sevgilimi buldum. Yüzümde tebessüm oluşurken Akif'i inceledim. 

Giydiği gri takım elbise içinde oldukça yakışıklı duruyordu. Onunda bana gülümsediğini gördüğümde kalbim hızlandı. Elini kaldırıp salladığında nefesimi tuttum. Ve yavaşça elimi kaldırıp kimseye göstermemeye çalışarak salladım. 

Sonrasında tekrar masaya baktığımda Mahir abinin anbean bizi izlediğini fark etmiştim. Düz bakışlarıyla karşılaştığımda hızla kaçırdım gözlerimi. Çok dikkat çekmesem iyi olurdu. 

Ferit abi ve Gülşen imzaları attıktan sonra ilk dans için sahneye çıktılar.  Muhteşem dansları bittiğinde diğer çiftlerde ayaklanıp dans etmeye başladığında yüzüm düşer gibi oldu. Keşke bende Akif'le dans edebilseydim. 

Mahir abi ve Asiye abla sahneye çıktıklarında Ömer benim kucağımdaydı. Yeliz ortalıklarda gözükmüyordu. Mesut abim ise yüzündeki gülümseme ile dans edenleri izliyordu.  Kadir abimde az önce sandalyesinde oturuyordu ama şimdi yoktu. 

Ben ise kucağımda Ömer'le dans edenleri izliyordum.  Sonra Akif'le göz göze geldim. Buruk bir şekilde tebessüm ettim. Yapacak bir şey yoktu. Akif'le dans edemezdim. Abimi bir şekilde atlatsam Nurgül  abla vardı. Çıkmaz'ın yarısı düğündeydi. 

Düğün hız kesmeden devam ederken Ferit abinin asker arkadaşları subay kılıçları ile bir seremoni yaptıklarında hayranlıkla onları izledik. Gülşen ve Ferit abi birleştirilen kılıçların altından geçtiğinde herkes onları alkışlamaya başladı. 

Ardından asker arkadaşları ve Ferit abi zeybek oynadılar. Açıkçası çok güzel bir düğün oluyordu. 

Mesut abimin sigara içmek için dışarı çıktığını gördüğümde fırsat bu diyerek Akif'in yanına gitmek istedim. Ama tüm salonda onu arasam da bulamadım. Defalarca kez aradım ama açmadı. Duymuyor muydu? Nereye kaybolmuştu ki? 

İçerideki havadan bunaldığımda terasa çıkmak istedim. Akif'te sinirlerimi bozmuştu. Nereye kaybolmuştu bu çocuk? Yani tam zamanını bulmuştu. 

Terasın kapısını açıp çıktığımda karanlık gökyüzüne baktım. Korkuluklara doğru ilerlediğimde sigaranın kızıl ateşini gördüm. Ah sadece yalnız kalıp hava almak istemiştim. İçeri gideceğim anda " Kardelen. "  ismimi duyduğumda şaşkınlıkla baktım. 

Mahir abi miydi? Köşede olduğu için yüzü seçilmiyordu. Sadece bir karartı vardı. O yüzden kim olduğunu anlamamıştım. Ki zaten biri olduğunu anlayınca doğru düzgün bakmamıştım bile. 

İçeri girmekten vaz geçip ona döndüm. " Mahir abi ne yapıyorsun burada? "  dedim sigara içtiğini görürken. Bir an boşluğuma denk gelmiş konuşmuştum. Bir kaç adım atıp girdiği köşeden çıkmıştı. İşte şimdi her şeyi gözüküyordu. 

Sigaranın dumanını içine çekti.  " Sigara içiyorum. " dedi umursamazlıkla. Görüyordum zaten.  " Rahatsız olmazsın değil mi? "  Kibar bir şekilde sorduğunda başımı iki yana salladım. Zaten açık alandı. 

Konuşmadan öylece birbirimize bakıyorduk. O sigarasını içiyor ve kara gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Bende tuhaf bir şekilde ona bakakalmıştım. 

Biz ne yaşıyorduk şuan? 

Aramızda tuhaf bir enerji hissettim. Ve Mahir abi sınırlarımı ihlal etmeye başladı. 

Dibime kadar giren Mahir abi ile kaşlarım çatıldı. Gözlerimle aramızdaki mesafeyi işaret ettim. " Az bi uzak mı dursan? " Başını yana eğdi. " Sebep. " dediğinde ona baktım. Sebep ha? Olurdu biz de sebep boldu. Hangisini verseydik paşamıza.

Mırıldanır gibi " Sebep? " dediğimde başını salladı. Basitti. Sevgilim vardı bir kere. Mesela bir kız Akif'in bu kadar yakınına girse olay çıkarırdım. Ve Mahir abi de benim sevgilim olduğunu gayet iyi biliyordu.

Dudaklarımı bunu söylemek için araladığımda " Şehnaz kızmasın sonra. "

Siktir. Siktir. Koca bir siktir.

Allah'ta senin belanı vermesin kızım. Allah'ta seni bildiği gibi yapsın. Ne bu Kardelen ne? Saçımı başımı yolacağım elbisemi yırtacağım ha!

Mahir abinin yüzündeki şaşkınlıktan bende de vardı. Çünkü çok farklı bir konuşma planlamıştım. Ama yine de sakin kalmaya çalıştım.

" Şehnaz. " dedi sorar gibi. " Şehnaz ne alaka? " Kaşlarım çatıldı. 

Mahir abi sevgilisi olduğunda söylemeyecek bir adam değildi. Yani iyi bilirdik. Malum Aslıhan'ı duymayan kalmamıştı. 

Şimdi niye saklıyordu ki? Ki aşkına sahip çıkamayacak korkak bir adam değildi. Bunu da Aslıhan'dan iyi bilirdik. Başına Aslıhan kadar taş düşsün e mi Kardelen!

Omuzlarımı silktim. " Sevgilin ya hani? " dediğimde bana oldukça boş bakıyordu. " Sevgilim? " dedi haberi yokmuş gibi. Başımı salladım. Niye uğraştırıyordu beni. " Evet. Hani herkes konuşuyor ya sizi. " dediğimde kaşları daha çok çatıldı.

Bir an için şüphe ettim kendimden. Çünkü öyle bir bakıyordu ki insanın kendi söylediğine inanası gelmiyordu.

" Kim herkes? " Dudaklarımı ıslattım. " İşte Çıkmaz. " diyebildim. Sonra ekledim. " Hem bende gördüm. Saklamana gerek yok. "  Gülmek istedim. Şuan gülmem lazımdı ama gülemedim. 

" Merak etme söylemem kimseye. Sonuçta sen de benim ilişkimi söylemedin. Hoş söylesen de ben seninkini söylemezdim. "

Ne diyorsun Kardelen? Sus kızım sus. Akif'ten bahsetmemle birlikte gözleri daha da koyulaştı ve öfkesini gördüm.

" Kardelen. " dedi ama öyle bir söyledi ki hangi anlamı yükleyeceğimi şaşırdım. " Ne saçmalıyorsun? "  Sakin bir sesle konuştu bir şeyleri anlayabilmek için. " Ben hiç bir şey anlamıyorum daha açık konuşur musun? " diye rica ettiğinde omuz silktim. 

Günah benden gitmişti.

" Sizi Şehnaz'la konuşurken görmüştüm. Oldukça yakındınız. Şehnaz.." dediğimde bir an yanaklarım kızardı. Bunu abi olarak gördüğüm bir adama nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Bana ne ya. Onlar sokak ortasında utanmıyorsa ben dile getirirken niye utanacakmışım?

" Şehnaz göğsüne dokunuyordu falan. Bayağı yakındınız işte. Hem kuaförde de konuşuluyor sürekli. "

Oldu olacak her şeyi anlat adama Kardelen. Şimdi ful dedikodu yapacağımızı düşünecek. Eh yalan da sayılmazdı. Yine de bilmese daha iyiydi.

" Demek o sendin. " diye mırıldandığında kaşlarım çatıldı. " Kim bendim? " Gözleri bana döndüğünde bakışlarından korktum. Bakışlarını anlayamadım. Seni yalancı. Anlamak istemedin.

" Yerde bir poşet dolusu sevdiğin çikolatalardan vardı. " Yutkundum. Ne diyeceğimi bilemedim.

" Niye gelmedin? Kaçmak yerine gelseydin." dediğinde kaşlarım havalandı. "Neyden kaçacakmışım Mahir abi. " Bal gibi kaçtın. Yine aynı şeyleri yaşamak ağrına gitti. Güldüm. Gözlerimi kaçırdım.

" Rahatsız etmek istemedim. Hem benim özel alana saygım var başkaları gibi değilim. "  

Bizi Akif'le gördüğünde kolumdan tuttuğum gibi çekmesine ima yapıyordum. Kinayeli gülüşüme karşın başını iki yana salladı.

" Özel bir şey konuşmuyorduk. Yani rahatsızlık verecek bir durum yoktu. " Omuzlarımı silktim. " Bana açıklama yapmana gerek yok. "  Çok yalancısın. İçin nasıl da rahatladı. " Beni ilgilendirmez. "  İlgileniyorsun. 

Kafasını yana eğdi. Dudaklarını ben bilmem der gibi büktü. " Olsun. " dedi rahat bir tavırda. " Şehnaz ile aramda bir şey yok. Sevgilim falan değil. Olsa söylemeye çekinmem ben. " dedi kendinden emin bir halde.

Tabi canım çok iyi biliyorduk. Bizzat yakinen tanıklık etmiştik. Yutkundum. " Yani nerde ne konuşulur bilmem ben. Ama bundan sonra daha da dikkat ederim. " diyerek açıklamalarına devam etti.

" Ne konuşuyordunuz? "  Artık dövecektim kendimi gerçekten. Mahir abi de bir şaşkınlık yaşadı. Benden böyle bir soru beklemiyor olmalı. Valla Mahir abi bende beklemiyordum.

Toparlamak için " Yani merak ettiğimden değil de Şehnaz bayağı gülüyordu. Mutlu bir haber almış gibiydi. Ondan. " Yalandan kim ölmüş değil mi? Lanet olsun. Bu iç sesin benle derdi neydi? 

Yutkundu kara gözleri etrafta gezindi. " Yani bunu sana söyleyemem." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. 

Demek o kadar özeldi. Peki. Omuz silktim. " Zaten merak etmemiştim. " Ya-lan-cı. Güler gibi oldu. Bakışlarımı kaçırdım o yüzden. 

" Neyse ben gidiyim o zaman. "  Sessizce başını salladı. " İyi geceler. " dediğimde dudakları sola doğru kıvrıldı. " İyi ki geceler.." dedi.

Tam arkamı dönüp gidecektim ki biri seslendi. " Kardelen!" Sesin olduğu yönde döndüğümde Akif'in öfkeyle bize baktığını gördüm. Hızlı adımlarla yanımıza geldi. 

" Ne yapıyorsun burda Kardelen? " dediğinde sesinde ki sinirde gözlerinde ki öfkede beni korkutmaya yetmişti. Oysa ben Akif'ten korkmazdım. Bugüne kadar bana bağırdığı bile olmamıştı. Onu tanıyamıyordum. 

Mavi gözlerinde ki öfkeli ateş de beni yakacak gibiydi. Eli kolumu buldu. Parmakları kolumu sardığında canımı yakmaya başlamıştı. 

Fakat sesimi çıkarmadım. Mahir abi ile mesafemi korurken " Şey ben hava almak için terasa çıkmak istedim de. " dediğimde bu duruma düştüğüm için saydırdım içimden. " Geldiğimde Mahir abi de burdaydı. Biraz sohbet ettik. " 

Yanlış anlaması istemediğim açıklayıcı şekilde konuştum. Akif'in öfkesinin dinmediğinin farkındaydım. 

Gözleri ikimiz arasında gidip dururken alnında atan damarı gördüm. Gözlerinin akındaki kızıl damarlarla çok farklı duruyordu. Sanki bir uyarıcı almış gibi. Hiç sağlıklı durmuyordu. 

Mahir abiye döndü. " Niye sevgilimin dibindesin? " diye sorduğunda şaşkınlık nidası döküldü dudaklarımdan. Uyararak " Akif! " diyebildim ama Akif bana dönmedi bile. Kızgınlıkla Mahir abiye bakıyordu. 

Tükürükler saçarak konuştu. Zorlukla toparladı cümlesini. Mahir abi ise ifadesiz şekilde ona bakıyordu. 

" Ne zaman Kardelen'i arasam sen niye benim sevgilimin dibinde bitiyorsun lan? "  Mahir abi içtiği sigaranın izmaritini yere atıp ayakkabısıyla bastırıp söndürdü. 

Şuan kendimi çok boktan bir durumun içinde hissediyordum. Akif'in kıskanmasını anlayabilirdim. Ama olay çıkarmak beni küçük düşürmek yerine bunu ilk olarak benimle paylaşsa ben zaten sınırlarıma dikkat ederdim. Ki bugüne kadar Mahir abi ile öyle çok yakınlığım olmamıştı. 

Benim zaten bir mesafem vardı Mahir abiyle. Biz onunla çok konuşmazdık. İki kelimeyi bile zor bir araya getirirdik. Buna rağmen Akif'in bu tepkisi aşırı tepkisi gereksizdi. Tepki vermesine kızmıyordum ama bu çok fazla ve saçmaydı. 

Kendi içimde onu aklamaya çalıştım. Ama nerden bakarsam bakayım olmadı. Bu yüzden araya girip sakinleştirmek istedim. 

" Akif, abim o benim. Nasıl bir üslup bu? Sakin ol. Yersiz kıskançlığın sırası değil. " dediğimde bende öfkelenmeye başlıyordum. " Beni en kıskanmaman gereken kişi belki de Mahir abidir. " 

Akif'in gözleri beni buldu. Güler gibi baktı. Gözlerinde bana asla inanmadığını gördüm. Ve bu çok kırıcıydı. İnsan sevdiğine güvenmez miydi?  Ya da ben onun güvenini kıracak bir şey mi yapmıştım bugüne kadar? 

" Lan o zaman niye hep burun burunasınız! " 

Yüksek sesi bedenimi titretti. Akif sanki birinin dolduruşuna gelmiş gibi olmadık senaryolar kuruyordu kafasında. 

Aklında Mahir abi ve beni nasıl bir kareye oturtmuştu bilmiyorum ama yaptığı imalar insanın canını sıkacak türdendi. Ve sevgilisine kimse böyle iğrenç imalarla gelmemeliydi. 

Gözlerim doldu hayal kırıklığından ötürü. Akif bunu görmesine rağmen umursamadı ve bağırmaya devam etti. Neler söylediğini anlamadım çünkü kendimi kasıyordum. Ağlamak istemiyordum kendimi tutmaya çalışıyordum. 

Bu sırada Mahir abi önüme geçip beni yanına doğru çekti. Ses tonundaki o baskınlıktan Akif'in bile çekindiğini gördüm. 

" Önce o sesini bir kıs. " dedi bastıra bastıra. " Sonra karşında Kardelen olduğunu bir gör. Öfkene hakim ol. " dedi. " Şimdi siktir git. İkile! "

Akif hızlı soluklar aldı. Burun delikleri genişledi. Göğsü hızla yükselip alçalırken onun bir şey kullandığın düşünmeye başladım. Göz bebekleri bile normalden fazla büyüktü. Alkol değildi çünkü sarhoşluk belirtisi yoktu, içki de kokmuyordu. 

Akif'in elleri yumruk olduğunda " Sana mı soracağım sevgilimle nasıl konuşacağımı!? "  Mahir abi ona boş gözlerle baktı. " Kardelen'le düzgün konuşacaksın Akif. " dedi tekrar baskın bir tonda. " Sevgilin ya da değil. Kardelen'e bağıramazsın sen. " 

Akif histerik şekilde güldü. " Sana ne bundan? Sana ne oluyor? "  

Akif özgüvenli şekilde konuştuğunda sidik yarıştırır hali beni deli etti. Ben burada onun malı değildim. O bana sahip olduğunu göstermeye çalışıyordu ve bunu üçümüzde çok iyi anlamıştık. 

Mahir abi yutkundu, sessiz kaldığında araya girme ihtiyacı hissettim. İkisinin de kavga etmesini istemiyordum. Akif'in koluna dokunduğumda Mahir abinin gözleri oraya düştü. 

" Akif, Mahir abi Mesut abim gibidir. Mesut abim, Mahir abiye emanet eder beni bazen. O yüzden korumacı davranıyor hepsi bu. "  

Akif'e çok kızgın olsam hatta beni kırmış dahi olsa onun yanında oldum, onu korumak istedim. Hala yapıcı davranmaya çalışıp mantıklı düşünmesi için uğraştım. Bence bu çabamı o da görmeliydi artık. 

Yüzüme baktı, yüzüme çok uzun baktı. Ardından beklemediğim bir sakinlikle başını salladı. Sanki az önce iğrenç imalar yapan kendisi değilmiş gibi sakinlikle konuştu. 

" Anladık abilik oynamak istiyor da yanlış yapıyor." 

Bu değişken ruh hali beni de etkiledi. Sorun çıkmaması için ona ayak uydurdum. Ama çok iyi biliyordum ki konu ne Akif için ne benim için kapanmıştı. Sadece şimdilik susuyorduk. Yalnız kaldığımız ilk an konuşulacaktı bunlar biliyorum. 

Başımı yana eğdim. " Akif lütfen. " 

Mavi gözleri yüzümde gezindiğinde nefes verdi. Eli havalandı, yavaşça yüzüme doğru dokundurdu. Yanağımı tüy gibi bir dokunuşla okşadığında Akif iç çekerken yanında durduğumuz Mahir abiden boğaz temizleme sesi geldiğinde hızla silkelendim ve Akif'ten uzaklaştım. 

Akif buna öfkelense de sesini çıkarmadı. Ters ters Mahir abiye baktı. Sonrasında ise bana bakıp "İçeri geçiyorum. Sen gelirsin. "   

Başımı salladım sadece. Akif yaklaşıp alnımdan hızlı bir şekilde öptü, sonra arkasını dönüp içeri girdi. O sırada Mahir abinin yeni bir sigara yaktığın gördüm. Gözleri uzağa dalmıştı. Düşünceli gözüküyordu.

Bu gereksiz konuşma yüzünden utançla Mahir abiye döndüm. 

" Onun adına özür dilerim Mahir abi. Aslında gerçekten böyle biri değil. Sadece kıskandığında gözünün önüne perde iniyor. Öfkeleniyor. Sakin olsa senin benim abim olduğunu bilir. Gerçekten çok üzgünüm seni düşürdüğüm konumdan ötürü. "  

Kara gözlerinde bir kırgınlığı hatta buruk bir acının dalgalandığını gördüm. Fakat neye yoracağımı bilemedim. 

" Kardelen. " dedi derin bir iç çekerken. Sesine bulaşan hüznün farkındaydım. Bir anda niye böyle olmuştu?  " Başkalarının hataları için kimseden özür dileme. Sen kendi hatalarından kendi özürlerinden mesulsün. Başkasının değil. Bunu yapma. " 

İtaatkar şekilde başımı salladım. 

Sonra ikimizde bir süre sessiz kaldığımızda bana bakmadan " İçeri geç üşürsün. " dedi. "Geçeceğim birazdan. " 

Bir şey demedi. Ben ise onun durgun halinden rahatsızlık duydum. Canı sıkkın gibiydi. " İyi misin Mahir abi? Gözleri çok acılı bakıyor. " dediğimde adem elması oynadı. 

Bana döndü ve yüzüme baktı. Önce yanağıma sonra alnıma baktı ve gözlerini kaçırdı. " Okuyabiliyor musun orda olanları? "  Sakin çıkan sesine karşın omuz silktim. 

" Herkesin anlayacağı kadar açık şuan. "  Gülümser gibi oldu ama sahi bir gülümseme değildi. Ki çok uzun sürmedi. Tekrar eski düz halini aldı. " Omuzlarıma ağır gelen bir şeyin peşindeyim. "  

Huzursuz çıkan ses tonunun ardında çok şey gizli gibi duruyordu. Ama çok üzerinde durmadım. Çünkü hiçbir zaman aramızda öyle bir samimiyet oluşmamıştı.  

" Öyle bir yük ki ben de taşıyacak güç kalmadı. "  

Nefeslendi. Sigarasını derince içine çekti. Omuzları taşıdığı yüklerin ağırlığından mı bilinmez ama öne düşmüştü. Gerçekten çok acı çekiyor gibi gözüküyordu. 

Taşıdığı her neyse onu içten içe çürütüyordu sanki. Ve ben bir an için çok merak ettim onun bu hale gelmesinin nedenini.

" Önce beni içten içe tüketti. Kendimden bir şey kalmadığında dayanamadım kara kağıtlara döktüm içimi. O sayfalara da ağır gelmiş olacak ki elemden mürekkep kurudu sayfalar yarım kaldı. Sonra kardelenlere... masum kardelenlere fısıldadım, kardelenlerin boynu büküldü iyice. Soldurdum onları kara yüklerimle. Bembeyazken karaya bulandılar. Şimdi korkum o ki başka bir Kardelen'i solduracağım. " 

Boğazım kurudu. Ne söyleyeceğimi şaşırdım.  Aklıma öyle ihtimaller geliyordu ki dile getirmeye çekiniyordum. Aklımdan geçiyordu ama bir yandan da imkansız diyordum. 

Böyle bir şey imkansız ama sonra bu sözleri duydukça onun bu halini gördükçe gözlerine baktıkça acaba sorusu yankılanıyordu. Şüphe tehlikeli bir şekilde kanımda kaynıyordu. İnsana kendisini sorgulatıyordu. İmkansız diyorum ama sonra olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi? 

" Sen? " diyebildim. " Mahir abi sen aşık mı oldun? " Zihnimdekileri tutamadım dilimden dökülüverdi. Başını bana doğru çevirdi. Dudakları kıvrıldı. Kara gözlerini dumanlar sarmıştı. " Öyle mi okudun? " Sesim kararsız çıktı. "Yani pek bir efkarlı konuştun. "  İç çekti. " Efkarlı. "  diye mırıldandı. Başımı salladım. " Evet öyle. "  Dudaklarını büktü. Bir süre hiç konuşmadı. Konuşacağına dair inancımı yitirdiğimde konuştu ve gözlerim ona çevrildi.  

" Aşık olacak yaşı çoktan geçtim ben Kardelen. Onlar gençlikte kaldı. " 

Boğazım kuruduğunda kendime sövmekle meşguldüm. Aptaldım. Ben gerçekten aptaldım. Niye bu adamın hislerini hep yanlış yorumluyordum. Al işte yine aynı bok. Yıllar öncede bana aşık sanmıştım ona açılacağım zaman almıştım boyumun ölçüsünü. 

Yok tövbe gerçekten tövbe. Ben bu adamın ağzından birini seviyorum lafını duymadıkça gözlerine kör kalacaktım. Çünkü ben hep yanlış okuyordum onun gözlerindeki anlamları. 

Bir daha da inanmaz cesaret etmezdim. Nasuh tövbesiydi hem de. Olsun mu Kardelen Nasuh tövbesi olsun mu? Olsun, en içteninden Nasuh tövbesi olsun. Bizim dilimiz yandı bir kere tövbe değil Nasuh tövbesi olsun. 

İçimdeki sıkıntılı ruh hali yerine gülmek için zorladım kendimi. Dalga geçmek amacıyla " Eh yaş kemale erince oluyordur öyle şeyler tabi. " 

Şaka yaptığımı anladığında küçük bir tebessüm oluştu yüzünde. Ama uzun sürmedi. İçimde ise devam etsin istedim. Gülümsemesi güzeldi, gerçekten çok güzeldi ve ona yakışıyordu. Gülümsemeye devam etsin. Ama olmadı. Gülüşü soldu. Tıpkı bahsettiği kardelenler gibi.

" Okulun nasıl gidiyor? "

Başımı kaldırıp ona baktım. Okulumu soran nadir insanlar arasındaydı. Gülümsedim.  " İyi gidiyor 2 aya mezun olacağım bir aksilik çıkmazsa. " 

İyi der gibi başını salladı. Sonra ise konuşmaya devam etmek ister gibi bir tavır takındı.  " Yeliz çok çalıştığından bahsediyordu. Bölüm birinciliği geliyormuş ha? " 

Ufak bir merak sezdim. Ama üzerinde çok durmadım çünkü bahsettiği konu benim için çok önemliydi. Omuzlarım dikleşti hemen. Gözlerimde ki gururu gördü ve bu hoşuna gitti. 

Kendimden emin sesle " Evet abi yani öyle gözüküyor. " diyerek alçak gönüllü davranmaya çalıştım. Ama benim şu hayatta emek verip de karşılığını alabildiğim tek alan mesleğimdi. Gerçekten güzel bir dereceyle mezun olacaktım. Bunun haklı gururunu yaşamaktan da çekinmiyordum. 

O da benim taşıdığım gurura eşlik etti. Ve sevincimi paylaşarak " Birincilik konuşmanın dinlemek için sabırsızlanıyorum. "  Ardından dudaklarını büküp sorgu dolu halde bakıp " Davetliyizdir? "diye sormayı da ihmal etmedi. Güldüm başımı sallarken.  

" Tabii abi çok mutlu olurum. Hem Yeliz içinde orada olursunuz zaten. "  Gülümsedi. " Ol. " Kaşlarım havalandı.  " Mutlu ol gözlerinin içi parlasın hep mutluluktan. " 

Sadece gülümsemekle yetindim ne diyeceğimi bilemedim. Ki zaten o da eliyle içeri işaret etti. " Hadi artık gerçekten hasta olacaksın. "  Uyarı dolu sesiyle kıkırdadım. Ağzımdan refleksle dalga geçmek için " Tamam anne. " çıktı ama söylediklerimi idrak ettikten sonra yüzüm düştü. 

Annem beni hiç soğukta hasta olurum diye uyarmamıştı. O da bu halimi fark ettiğinde sorunu anlamaya çalıştı. " Kardelen? "  

Gözlerim kırgın gözlerim onun kara kuyuyu andıran kara dehlizleriyle buluştuğunda " Abim merak etmiştir doğru. Gideyim ben. " Diyerek kaçtım yanından. 







Vaoovv bölümmm sonuuuuu!!!!!!!

Uzun upuzun bir bölümmm. Yazması zordu. Siz de sindire sindire okuyun yorulursanız. 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. 

Sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın lütfenn..





Continue Reading

You'll Also Like

3M 160K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
831K 49.4K 67
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1M 70.2K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
Leyla By Jutenya_

General Fiction

1.3M 76.5K 37
İhanet kategorisinde 1. Sırada Adam dehşetler içerisinde karısını izliyordu. Karısı kırdığı aynanın sivri bir parçasını almış. Boğazında tutuyordu...