MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEV...

By Huzunbaz

154K 6.7K 4K

"""Gerçek Hayat Hikayesi""" En son ne zaman bir kadını sevdin? Ama öyle öptün, sarıldın, uyudun falan değil... More

1. Bölüm Mustafa'nın Defteri
2. Bölüm Küçüklüğümün Korkusu
3. Bölüm Ortaokula Başlarken
4. Bölüm ilk Aşk
5. Bölüm Ortaokul Bitiyor
6 Bölüm Yaz Tatili!
7. BÖLÜM UZUN YAZ
8. Bölüm HÜZÜNBAZ
9 - Sigaramın Dumanına...
10. Bölüm Heybeli de bir pazar
11. Bölüm Aşk Yeniden
12. Bölüm Lise 1 ve Yeni Başlangıç
14 Bölüm Yeni Çocuk
15. Bölüm Sinem
16. Bölüm Basket Seçmeleri
17. Bölüm Sinem'in Gözyaşı
18. Bölüm Sırt Sırta
19 Bölüm Baba Hasan
20 Bölüm Basket Turnuvası
21. Bölüm Basket Başarısı ve Sonrasındaki Hüzün
22. Bölüm ÜVEY ANNE SUDE
23. Bölüm SİNEMA Sinem ile Baş başa
24. Bölüm Sinem'sizlik
25. Bölüm Katran Gecesi Geceler
26 Meltem ile Randevu
27. Bölüm Zeliha Abla!
28. Bölüm "ÖMER"
29 Sözlü Sınav ve Yaz Tatili Başlar
30- Tersane ve Ben
31. Tersanede Son Gün
32.Yolculuk İçin Hazırlık
33.Sinem'e Yolculuk
34.Sinem'in Köyünde
35.Sen Giderken
36.Son Veda
37.Sinem'den Mesaj
38.Bafra'da Sinem ve Ben
39.Sinem ile Son Kez!
40.Bafra ve Sinem'sizlik
41.İSTANBUL
42.SEHRIN DELİKANLISI KİTAP OLUYOR
43.Duyuru

13. Bölüm Lise 1 Her Şey Yolunda

4K 181 24
By Huzunbaz

İlk mesajda ilk okul günün nasıl geçti yazıyor. İkinci mesaj da nasılsın yazmış bana, diğerleri de buna benzer merak mesajları. Geri kalan iki mesaj da operatör mesajları. Mesaj yazdım Sinem'e "iyiyim sen nasılsın" şeklinde. Sinem telefon başında bekliyor olmalı ki "neredeydin sen " diye cevapladı hemen. Havadan sudan mesajlaştık bir süre. Sonra "yarın okul var" yazıp telefonu kenara bıraktım. Telefon sessizde, telefonu sessizde bırakmak adetim haline gelmişti artık.

Sabah erken kalktım yine yatağın yanı başında kurmalı saat zır zır öterken. Hemen lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra, ocağa çay suyu koydum. Cezveye iki yumurta haşlamak için. Ekmek var mı diye bakındım ekmek poşetine ve yarım ekmeğe yakın var. Bu da bana fazlasıyla yeter bu sabah için. Çay kaynayıp demleyince okul kıyafetlerimi giydim. Tekrar mutfağa gidip, balkondaki masaya kahvaltılıkları taşıdım ve başladım hemen kahvaltıya, okula geç kalmamak için hızlıca kahvaltımı edip evden çıktım.

Okulda telefonda saate bakamayacağım için ucuz bir saat almıştım iki de bir kolumdaki saate bakarak hızlı hızlı yürümeye başladım. Saate alışamamıştım ve sanki kolumda fazlasıyla ağırlık yapıyor gibi geliyordu. Sinem'lerin evinin önünden geçerken dış kapının sesini duyup o tarafa baktım. Sinem kardeşiyle beraber kapıdan çıkıyor. Yavaşladım iyice. Sinem beni fark etti:

" Günaydın"

" Günaydın" dedim çekinerek. Aradan geçen süreden dolayı yine çekinen biri olmuştum ona karşı. Kardeşi Soner biraz boy atmış geldi bana

" Soner ne haber" dedim çekingenliğimi biraz kırmak için. Çünkü Sinem ile konuşurken soğuk soğuk terliyorum ve konuşamıyorum yine.

" Sağ ol abi sen nasılsın"

" İyiyim Soner yaz tatilinde boyun uzamış senin" dedim gülümseyerek.

" Sağ ol abi. Sen şu ilerdeki okulda mısın, hükümet konağının yanındaki okulda mı yani."

" Evet Soner, inşallah bir kaç yıl sonra sen de orada okursun."

" Seneye ben de orada okuyacağım " dedi Sinem.

" İnşallah " deyi verdim sessizce. Yürümeye başladık. Sinem ile aramızda Soner verdı. Sinem arada laf atıyor, ben ise ne diyeceğimi bilemeden sessizce yürüyorum. Soner bir markete yaklaştığımızda meyve suyu almak için içeri girdi. Sinem sinirli sinirli bana dönerek:

" Mustafa ne oluyor Allah aşkına"

" Bir şey olduğu yok "

" Telefonda mesajlaşırken çok rahat konuşuyorsun, keşke sabah beraber gitsek okula diyorsun, gözlerine bakmak istiyorum diyorsun. Simdi ise kaçmak için çabalıyorsun resmen. Nasıl bir şey yok Mustafa."

" Sinem beni tanıyorsun biliyorsun az çok. Telefonda kolay, ama karşına gelince öyle değil ki. Senin gözlerine bile bakamıyorum, utanıyorum, çekiniyorum."

" Neden utanıp, neden çekiniyorsun Mustafa"

" Beni istemiyorsan onu söyle bana."

" Ne alakası var. Tabi ki seni istiyorum ben." O anda Soner çıktı marketten ve biz aynı şekilde yürümeye başladık.

Sinem'in okulunun önünde bıraktım onları. Biraz yolum uzamıştı ama daha okul saatime vardı. Hızlı adımlarla yürürken Gökhan ile İlyas'ı gördüm okulun kapısında bekliyorlar. Hemen yanlarına gittim.

" Beyler ne yapıyorsunuz içeri girsek ya"

" Ya moruk bizim bugün hiç canımız okula gitmek istemiyor.

" Arkadaşlar benim gitmem lazım. Daha ilk haftadan kaçarsam benim peder beni oyar."

" Mustafa tamam sen git. Biz de öğleden sonra geliriz. "

" Bir sorun var ise eğer beraber çözelim" dedim. Merak etmeye başlamıştım. Böyle gereksiz yere ikinci günden okulu asacak tipler değildi arkadaşlarım.

" Yok Mustafa bir sorun yok sadece canım sıkkın" dedim Gökhan:

" Tamam ben Mustafa ile okula giderim sen gelmek istemezsen eğer ikinci derste kaçarız " dedi.

" Yok arkadaş hiç birimiz girmiyoruz öyleyse" dedim ve uzaklaştık okulun kapısından. Merak ediyordum neden canı sıkkın bilmek istiyordum arkadaşımın.

" Gökhan hayırdır moruk nen var senin"

" Mustafa pek önemli değil aslında, bir kız meselesi. Kızla çıkıyoruz, ama kız bir türlü güvenemiyor bana. Buluşmuyor benimle, bir pastahaneye oturup çay içmişliğimiz bile yok. Yazın taşındı mahalleye. Bir kaç kez konuştuk. Etkilendim, sarışın, tatlı bir kız. Telefon numarasını aldım uzun uğraşlardan sonra. Sadece mesajlaşıyoruz. Ben artık sevgilim olsun istiyorum. Kız yanaşmıyor, daha erken deyip duyuyor iki ay oldu."

" Gökhan bazılarımız böyledir. Ya kızın bir gönül yarası var ise. Kız sana numarasını vermiş ve mesajlaşıyorsunuz. Sen kızı sevdiğini söylüyorsun. Kızın sarışın , güzel ve hoş olduğunu söylüyorsun. Seviyorsan zaten sevdiğin kız gözüne dünya güzelidir. Hatalarını göremezsin. Ayıplarını göremezsin. O kusursuzdur. Sen kızdan hoşlanıyorsun belki o da senden hoşlanıyor. Ama kız sana zaten söylememiş mi. Biraz zamana ihtiyacı var. Biraz daha zaman ver kıza. En azından mesajlaşabildiğinizi unutmadan. Sana güvenmesi gerektiğini düşünerek.

Senin kız kardeşinin birine güvenmeden görüşmesini ister miydin"

" Mustafa kız kardeşimi karıştırma"

" Gökhan ben sadece gerçekleri gör istiyorum"

" Kız kardeşim öyle birileriyle telefonda mesajlaşamaz. Mesajlaştı hadi, buluşamaz."

" Tamam Gökhan dediğin gibi olsun. Bu kızın abisi var mı"

" Evet var. Neden sordun"

" Gökhan onun abisi de aynı senin gibi düşünüyor olabilir mi acaba"

" Olabilir. Belki de onun yüzünden buluşamıyor, onun yüzünden güvenemiyor ve çekiniyor"

" Mustafa cansın adamım" dedi ve bana sarıldı. Rahatlamıştı.

" Aman Gökhan millet yanlış anlayacak" diye yumuşattım ortamdaki gerginliği ve gülüşerek bilardo salonuna gittik. Bilardo oynamayı pek sevmem ben. Ama Gökhan ile İlyas seviyor ve iyi de oynuyorlar. Yarım saat bilardo oynadılar. Ben de arada bir kaç atış yaptım.

Sonra kağıt oynanan bölümüne geçtik. Birer çay söyledik , çayı içerken ben 52 kağıtlarıyla bir fal baktım. Fal derken öyle basit olanından. Fal bakmayı seviyorum. Sonra pis yedili oynamayı teklif etti İlyas bir deste daha 52 kağıdı isteyip başladık oynamaya. Orada üç arkadaş zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Eğleniyorduk, zaten ,üçümüz beraber olduktan sonra eğlenememek mümkün değildi. Oyunun sonunda İlyas bana okey attı ben de üzerine okey attım Gökhan yirmi kağıt çekti yerden bende üç kağıt kalmıştı iki as ve bir yedili. Sıra tekrar bana gelince as as yedili yapıp bitirdim eli. İlyasın elindeki yaklaşık otuz kağıt ve Gökhan'daki yedililer ellerinde patladı. Güle oynaya zaman geçirmiştik. Mutluydum, arkadaşlarım da öyle. Bilardo salonunda bir hareketlenme olduğunda anladık okul öğle paydosuna girmişti.

Kalktık masadan, biraz hava almak lazımdı. Sigaradan duman altı olan zeminin bir kat altında bir mekanda dört saat geçirdik. Temiz havaya çıkınca fark ettik oranın nasıl boğuk havası olduğunu. Gökhan:

" Ben acıktım ne yiyelim" dedi.

" Ben de acıktım normal saate baksana" dedim

" Tamam da ne yiyelim"

" Benim için fark yapmaz" dedi İlyas.

" Ben pide yiyelim derim, Eski çarşıda güzel bir yer var"

" Normal büyük pide mi kuşbaşılı falan" dedi Gökhan ağzının suyu akıyordu resmen.

" Yok yahu, kır pidesi karadeniz usulü oluyor ya" dedim . Gökhan'ın isteği kaçtı " birer tane alırız beğenmezsen başka yere gideriz" dedim.

" Tamam o zaman" dedi ve pide salonunda gittik. Ben üç kıymalı pide söyledim, İlyas iki Gökhan da dayanamayıp üç tane söyledi " sen sevdiysen zehir olsa yerim Musti" demeyi de ihmal etmedi siparişi verirken. Pideler geldı sıcacık, baştan yerken zorlandım. Ateşte pişmiş resmen. Çok sevdiğim için çabucak yedim kolayla beraber. Biraz param var, Gülderen ablam sağ olsun. Pide salonunun ikinci katı sakin ve sessiz bir tek biz varız. Sigara paketini çıkarıp arkadaşlarıma uzattım. Sigaralarımızı içtik ve birer çay söyledik, kahve gibi kullanıyoruz resmen. Ama beni tanıyorlar, yazın çok gittim oraya. Çayla birer sigara da Gökhan'dan içip kalktık. Herkes para verdi hesap için. Kimde varsa o verirdi zaten. Para hiç sorun olmadı aramızda. En çok ta ben parasızsdım. Ama hiç sorun etmediler bunu bana. Gerçek dost işte bunlar diyordum her onlarla geçirdiğim zamanın sonunda.

" Arkadaşlar bana beş dakika verin Gülderen ablaya uğramam lazım" dedim. İçeri girdim Gülderen abla dalgın, üzgün. Beni görünce çok sevindi, o üzgünlüğü üzerinden atmaya çalışarak:

" Hoş geldin oğlum, Arkadaşlarını da çağır. Senin arkadaşların onlar bekletme dışarıda eczane benim olduğu kadar senin de. Haydi çağır ve çay söyle "

Kapıdan çıkıp beyler gelin çay içelim dedim. Geldiler ve selam verip oturdular. Çayları söyledim. Çayları yudumlarken Gülderen abla da beni benim arkadaşlarıma övüyor, o övdükçe ben utanıyorum. Abla yapma lütfen utanıyorum demek istiyorum. Ama bir taraftan da gururum okşanıyor. Sadece başım öne eğik dinliyorum.

" Mustafa ne o utandın mı" diyor bana ablam.

" Abla utanıyorum tabi " diyorum.

" Ben sende gördüklerimi söyledim, keşke benim senin gibi bir oğlum olsaydı" diyor, gözlerim doldu o anda. Fark etti Gülderen abla onunda gözleri kırmızı hafif.

" Oğlum yapma "diyor bana ve siz okula geç kalmayın diyor. Ben kapıdan çıkmak üzereyken cebime bir şey koyuyor. elimi cebime attığımda elimi tutup:

" Dışarı çıkınca bak" deyip sırtıma hafifçe vurdu. Çıktım dışarı arkadaşlarım ile beraber. Elimi cebime attığımda küçük bir zarf var ve zarfın üzerinde " Mustafa iki sene önce bugün eğer yaşasa seninle aynı yaşta olacak olan oğlumu kabre koydum. Sen ona çok benziyorsun, huyun, karakterin her şeyinle. Bu zarfın içindekileri ister kenara koy sakla ister hemen harca sana kalmış. Bu günü senin doğum günün belledim. Senin doğum gününü bilmediğimden iyi de oldu. Kabul etmezsen eğer başka birine ver parayı. Kabul edersen de hemen geri dön ve mutlu et beni." Okudum okurken bir mağazanın duvarına yaslanmışım. Çöktüm olduğum yere.

Gökhan ve İlyas hemen geldi başıma, peş peşe soruyorlar, nen var Mustafa ne oldu. Kötü bir şey mi var gibi sorular. Endişeli arkadaşlarım. bir şey diyemiyorum. Ne diyebilirim ki olayı söylesem Gülseren abla bana aylar sonra zarfın üzerinde açıklamış. Yüz yüze bile söyleyememiş, ben nasıl arkadaşlarıma söylerim. Çok kötü hissediyordum kendimi, acaba beni gördükçe daha çok mu üzülüyor Gülseren abla, acaba beni gördükçe dayanamayıp mı erken erken gider olmuştu son günlerde. Gidip ne diyebilirdim ki. Ne yapacağımı bilemeden durdum biraz. Kendimde karşısına çıkacak cesaret bulmaya çalışırken İlyas omuzuma elini koydu:

" Mustafa ne oldu"

" İlyas bir karar vermem lazım"

" Tamam ver o zaman ama ne oldu bilmek istiyorum"

" Tamam İlyas ben eczaneye gidip gelmeliyim siz bekler misiniz"

" Neden beklemeyelim biz seni, bekleriz tabi ki" dedi Gökhan.

Karasız adımlarla girdim eczaneden içeri Gülderen ablanın yüzüne bakamadan başım yere eğik.

" Abla bilmiyordum özür dilerim dedim"

" Bilemezdin ki , özür dileme ve kaldır başını bana bak"

" Abla nasıl bakayım, Allah rahmet eylesin"

" Bir oğlumu kaybettim, seni kazandım. İyi ki gelip işi için bana baş vurdun. Seni oğlumun yerine koymak bana zor oldu, olmadı değil. Ama seni tanıdıkça ahlaki olarak olsun her yönden büyükler için adam gibi adam denir sana bunu büyümeden demek isterim. Sen adam gibi adamsın, sen çocuk olamadın, bana anlatmıyorsun ama ben seni araştırdım senden habersiz. Bunun için üzgünüm ama sana kanım kaynadı benim. Seni araştırmak zorundaydım, bilmek zorundaydım. Sen benim kaybettiğimsin. Ama buldum seni. "

" Abla beni utandırıyorsun" dedim sessizce, konuşamıyordum, çekiniyordum, ne diyebilirdim ki , şaşırmış ve utanmıştım.

" Mustafa senin okuldan sonra benimle çalışmanı istiyorum. Bu gün gelecek misin okuldan sonra. Arkadaşların da gelebilir senin yanına çekinmesinler. Çay ısmarla onlara burada da zaman geçirin. Sen buradayken gözüm arkada kalmaz. Sabah kahvaltını burada benimle yap eğer istersen. Bir tek sigaranı sevmiyorum ama içiyorsun, sigara paranı da her gün kasadan alacaksın itiraz istemiyorum."

" Abla yapma lütfen, utandırma beni hepten"

" Tamam bakalım Mustafa artık parasız kalmanı istemiyorum. Buna itiraz etmeyeceksin. Seni eşimle de tanıştırmak isterim. Ama şu an mümkün değil, bazı sorunlar var. Senden hiç bir şeyi gizlemek saklamak istemiyorum. Sen de ailem gibi hissetmeye başla kendini. Biliyorum çok çekingen ve utangaçsın. Bu yönünü de seviyorum aslında. Ben çok konuştum arkadaşlarını bekletme. Akşam bekliyorum, iyi dersler" dedi. Hiç bir şey diyemeden çıktım. Gökhan ve İlyas sigara içerek beni bekliyorlardı. Bir sigara da bana verdiler. Yavaş yavaş indik okula doğru. Sınıfa geldiğimizde öğle paydosu bitmek üzereydi. Benim ve Gökhan'ların olduğu sıralara kızlar oturmuş bir şeyler yapıyorlar.

" Gökhan İlyas kızlarla konuşur musunuz yerlerine geçsinler."

" Sen söyle Musti" dedi Gökhan.

" Hadi len ordan ben nasıl söyleyeyim."

" Tamam tamam" dedi İlyas ve kızların yanına gitti. Ben Kapının yanından izliyorum, Gökhan da İlyas'ın arkasından gitti. Ne konuştuklarını göremedim. Ama kızlarla samimi görünüyorlardı. Neticede ağzı laf yapan kişiler benim gibi değil. Kızlar bir an bana doğru baktılar ve sonra kalkıp başka bir yere geçtiler. Ben de yerime geçtim:

" Ne dediniz kızlara baba baktılar"

" Bir şey demedik Musti" dedi Gökhan, İlyas'a göz kırparak.

" Tabi tabi" dedim. Uzatmadan yerime geçtim. Okul çantasıyla gelmemiştim bu gün. Bir ajanda vardı sadece elimde. Açtım ajandayı ceketin cebinden kurşun kalemi çıkarıp ufak ufak resim çizmeye başladım. Resim çizmeyi seviyorum o dönem.

" Başladı bizim ressam yine" diyor İlyas.

Kızın biri duyuyor bunu ve bakmak istiyor

" Musti millet kız resmi yapar sen manzara" diyor Gökhan.

"İşiniz yokmu ula sizin" diyorum kapatıyorum ajandayı. Öğretmen giriyor sınıfa.

" Merhaba çocuklar" diyor. Herkes kendi havasındayken birden ayağa kalkıyoruz.

" Oturun, ben matematik öğretmeniniz Sema Yurt " diyerek geçiyor yerine. " Bu gün sizi fazla sıkmak istemiyorum, bu sene matematik sizin için önemli. İleriki yıllarınız için yol gösterici olacak. Kiminizin ben okuldan sonra matemetiği ne yapacağım dediğini duyar gibiyim, emin olun her anınızda gerekli olanı öğreneceksiniz. Şimdi serbestsiniz fazla gürültü yapmadan teneffüse kadar kaynaşın" dedi ve bir kitap açıp okumaya başladı.

Gökhan ve İlyas arkalarına yani bana döndüler, üçümüz konuşmaya başladık sessizce. Zaten sınıfta bir tek kızların sesi çıkıyor gibiydi. Onlar sessiz olmayı beceremiyorlardı. Teneffüs olduğunda sınıfta kalıp eski günlerden bahsettik biraz. Ne kadar beraber vakit geçirsek te ayrı zamanlarımızın anıları bir hayli fazlaydı.

Dersler bitip paydos olduğunda herkes itişe kakışa sınıfı terk etmeye çalışırken onları izledim. Gökhan ile İlyas ve ben herkes sınıfı terk ettikten sonra çıktık. Ben eczaneye gidecektim, İlyas :

" Atariye gidelim mi "

" Benim eczaneye gitmem gerek, sadece bir el oynarsak olur" dedim. Atariye gittik. Birer jeton oynadık, oradan eczaneye gittim. Gökhan ile İlyas eczaneye zorla girdiler, işleri varmış. Yok öyle bir çayımı içmeden gidemezsiniz dedim. Gülderen abla da sevindi arkadaşlarımın gelmesine. Zaten Gülderen abla ben geldikten bir kaç dakika sonra gitti.

" Mustafa sen geldiğine göre ben gidiyorum"

" Tamam abla. Varmı bir isteğin"

" İsteğim yerine geldi zaten oğlum yarın kahvaltı için uğra, görüşürüz"

" Görüşürüz abla."

Gülderen abla gidince çaylarımızı alıp kapıya çıktık ve birer sigara içtik. Gökhan

" Musti ben kaçar moruk" dedi İlyas ta onunla beraber " eyvallah görüşürüz Musti ben de kaçar" dedi

" Selametle dostlar" dedim asker selamı verdim onlara. Onlar da bana karşılık vererek uzaklaştılar. O gün çabuk geçti, eczaneyi özlemişim. Akşam kilitledim eczaneyi ve tam çıkarken Meltem gördü beni:

" Aa Mustafa"

" Buyurun benim"

" Sen devam mı ediyorsun okul ne oldu"

" Okuldan sonra buradayım Meltem'cim, şimdi gitmem gerek yarın görüşürüz" dedim ve eve giderken markete uğrayım canım dilediğince alışveriş yaptım. Eve yaklaşırken kapıda babamın arabasını gördüm. Eve gitme isteğim kayboldu. Allah'tan ev topluydu bir de onun için azar işitmeyeceğim diye düşünerek anahtarla kapıyı açıp girdim. Sude hanım çay demlemiş, babam Sude hanım ve Aybüke balkonda içiyorlar.

" Selamün aleyküm"

" Aleyküm selam gel oğlum" dedi babam. Yaklaştım elini öptüm babamın ve sude hanımın, Aybüke ile de tokalaştım " hoş geldiniz" dedim. Poşetleri mutfağa götürüp yerleştirdim. Odama geçip üzerimi değiştirecektim babam seslendi:

" O odada Aybüke kalacak diğer evi boşalttık" dedi. Öylece kala kaldım. Ben nerede kalacaktım ki.

" Evde oda mı yok sen de çocuk odasında kalacaksın" dedi babam. Çocuk odası en küçük ve penceresi olmayan odaydı, evin kör cephesinde kaldığı için camı yoktu. Yeni odamı düzenlemeye başladığımda babam geldi yanıma.

" Oğlum artık büyük bir aile olacağız, Aybüke ve Sude hanıma en ufak bir saygısızlığı bile affetmem. Bu oda da güzel. Kendine göre düzenle bir eksiğin var ise söyle halledelim. Sana genç odası alaım buraya. şimdi gel sude annen yemek hazırlıyor, hazır olana kadar balkonda çay içelim Aybüke ile ısının birbirinize artık kardeşsiniz"

" Tamam baba üzerimi değiştirmem gerek eşyalarım diğer odada alabilir miyim"

" Tamam Aybüke versin eşyalarını sana" eşyalarımı alıp odamda değiştirdim üzerimi ve balkona geçtim. Aybüke hareketli ve neşeli bana el şakaları yapıp duruyor.:

" Artık sen benim abimsin" diyor, el şakaları çok samimi sevmiyorum öyle hareketleri, zaten çekiniyorum yanlarında. Sesizce oturuyorum, Aybüke bana sataşmaktan vazgeçmiyor. Sonra yemek hazırlandı ve uzun zamandan sonra ilke defa bir ev yemeği yedim. Özlemişim. Yemekten sonra sude hanıma teşekkür edip ders çalışma bahanesiyle odama kapandım. Alışamıyorum bu duruma. Yanlarında rahat olamıyorum, konuşamıyorum bile.

Günler bu şekilde devam edip gidiyordu, okul, okul sonrası eczane, eczaneden ev , evde ben yine çekingen, sıkılgan. Kendimi evde olmadığımda kendim gibi hissediyorum. Okulda derslerim güzel, derslere çok önem veriyorum, gerekirse eczanedeki boş zamanlarımda bile ders çalışıyorum ilk dönem takdir getirdim. Babam bana hediye olarak cep telefonu aldı öyle çok güzel değil tabi ki ama en azından babam aldı bana. Ben de diğer telefonumu eczanede bırakıp ev dışında kullanıyordum. Aybüke orta sona gidiyordu ama onun dersler pek iyi değil. Babama göre o benden daha zeki benden daha çalışkan . Babama göre öğretmenler Aybüke'ye takmışlar ve bir zayıfı var. Yoksa diyor babam , yoksa Aybüke takdir alırdı. Ona da bir telefon alıyor babam, Aybüke bana alınınca kıskanırmış. Aybüke ile sinem aynı okuldalar. Aybüke'yi okuldan ben alıyorum her gün.

Aybüke'yi almak işime de geliyor, Sinem'i görüyorum iki kelime de olsa konuşuyoruz arkadaşça. Aybüke anlıyor biraz durumu:

" Abicim sen bu kızı seviyorsun" diyor.

" Ne alakası var" diyorum geçiştiriyorum. Koluma giriyor Aybüke, Sinem bunu görüp trip atıyor bana. Açıklamak istiyorum açıklayamıyorum. Yaklaşık bir ay konuşmuyor benimle ve mesajlarıma cevap vermiyor. Aybüke memnun durumdan:

" Sana kız mı yok abicim" diyor bana. "Beni her gün alacaksın değil mi okuldan" diye söz verdirtiyor bana.

Aylar geçip gidiyor, zaman geçtikçe Gökhan ve İlyas ile olan bağlarımız güçleniyor, Aybüke'nin bana olan yakınlığı daha bunaltıcı olmaya başlıyor. Sinem ile bir barışık bir ayrı devam ediyoruz. Hayatıma kimse giremiyor , girmiyor. Eczane işinde iyice ustalaştım gözüm kapalı idare ediyorum eczaneyi. Parasal olarak çok iyi durumdayım. Babam eczanede çalışıyorum diye para vermiyor, durumumuz kötü oğlum diyor. Eyvallah diyorum, babamla aramız bayağı düzelmiş, baba oğul gibi olmuşuz. Ama Aybüke ile bana olan davranışları çok farklı. O kız ondandır diyorum.

Lise birin ikinci dönemi bitmek üzere, okula ceketsiz gitmeye başladık. Okul müdürü sağ olsun, ceket giymeyebileceğimizi söyledikten sonra. Son sınavlar da olmuştu , devamsızlık sorunu olmayanlar arada sırada okulu asmaya başladılar. Benim iki gün devamsızlığım var. Gökhan ve İlyas2ın üç yada dörder gün. günler çok güzel geçiyor. Derslerle bağlantımız kalmamış. Arada okulu asıp bilardoya yada atariye gidiyoruz. Biz üç arkadaş çok eğleniyoruz. Gülderen ablanın işi olduğu günler hiç okula gitmiyorum. Son günlerde Gülderen abla yine kayboluyor ortalardan sık sık. Gökhan ile İlyas artık çekinmeden eczaneye gelip uzun zaman kalabiliyorlar. Meltem ile de eskisinden daha iyiyiz, Melis işi bıraktı o ara. Memlekete gittiler, Ordu'ya. Meltem Melis olmadan daha fazla gelmeye başlıyor eczaneye, ben kız arkadaşıymışım gibi en özel kız muhabbetlerini bile yapıyor. İyi kız Meltem elimden geldiğince yardımcı oluyorum, fikir veriyorum ona.

" Musti bundan sonra sana sırdaş ya da aşk doktoru diyeceğim" diyecek takılıyor bana. " Mustafa seni iyi ki tanımışım. Başlardaki o çekingenliğini sevmiştim senin, sonraları seni tanıdıkça daha çok sevdim. Senden sevgili olmaz belki ama ömürlük sırdaş, arkadaş ve dost olur diyerek" yanağımdan öptüğünü hatırlıyorum defalarca kez. Beni utandırmak için mi söylüyor gerçek düşünceleri mi anlamıyorum.

İkinci dönem bitip takdiri elime alıp babama götürdüğümde babam seviniyor.

" İşte benim oğlum " diyerek sarılıyor bana, garip hissediyorum kendimi. Babamın bana sarılması kendimi tutmasam ağlayacağım. Babamla aram neredeyse tamamen düzelmişti. Sude hanım ile bir araya gelmemeye çalışıyordum, o da bana soğuktu zaten.

Okul da bitmişti artık tamamen eczaneye yöneldim. Babam yaz tatili olunca tatile gitmeyi teklif etti beni biliyor ben gidemeyeceğim. yine üçü akdeniz de bir yere gittiler bir hafta kadar. Ben çalışıyorum, ben varken Gülderen abla bir kaç saat uğruyor sadece eczaneye.

Yaz tatili göz açıp kapayana kadar geçip gitmişti. Sinem ile pek görüşemedik o dönemde. görüştüğümüz de yolda karşılaşıp iki kelime yada telefondan attığımız mesajlar. Sinem ile biz birbirimize bağlanmış bir kördüğüm gibiydik, ne çözülebiliyoruz, ne normal bağlanabiliyoruz. Lise iki için okulun açılmasına bir kaç gün kala Gülderen abladan bir kaç gün izin istedim. Dedemi görememiştim uzun süredir. Biraz rahatsızmış, görmek istiyorum. İzini aldım ve babamla konuşup yola çıktım.

....

Arkadaşlar Lise 1 benim için bu şekilde geçti. Her şeyi ayrıntılı yazmak isterdim, size anlatmadığım anlatamadığım ve atladığım çok önemli bir şey kalmadan özetle yazmak istedim bu seneyi. Bir sonraki okul yılı daha karmaşık ve değişik geçiyor. Takipte kalmanızı öneririm. Yazım hatalarım ve sözlerimde hatalar oldu ise affola. Keyifli okumanız dileğiyle.

Saygılar.

Mustafa E.

Continue Reading

You'll Also Like

610K 32.2K 34
Yaş farkı vardır, dikkate alarak okuyun. Karakterlerime gelen en ufak hakarette engellenirsiniz. Siz: adınız lütfen bayım :) 0535*: Karşılığında bana...
138K 7.9K 28
Namı Kurt olan mavi gözlü bir kadın, Alfa timine komutan yardımcısı olarak gelir... peki Alfa Timinin, Alfası, komutanı namı değer Alfa; kurduna aşık...
38.3K 228 6
Bekar bir adam olan Serdar'ın yeni taşındığı evinde hizmetçisi ile olan beklenmedik gelişmeleri...
1.7M 88.9K 51
Güven ve cesaret üzerine kurulmuş olan bir kurumda hiç beklenmeyen biri hain çıkarsa ne olurdu? YADA Değer verdiğin , uğruna her şeyden vazgeçtiğ...