KALP TUTSAĞI +18

By hayaller_umutlarda

3.8M 95.9K 70.4K

"Seni sevmeme izin ver," diye fısıldadı. "Ver ki sana cenneti yaşatayım." _ Sevmek nedir bilmeyen Yavuz Seçki... More

1. BÖLÜM "SATILIK"
2. BÖLÜM "KÖMÜRLÜK"
3. BÖLÜM "GİZLİ KAPILAR"
4. BÖLÜM "KAÇIŞ"
5. BÖLÜM "SEVMEK"
6. BÖLÜM "TANIŞMA"
7. BÖLÜM "TELEFON"
8. BÖLÜM "KORKU"
9. BÖLÜM "ALIŞVERİŞ MERKEZİ"
KESİT
10. BÖLÜM "SİLAH"
DUYURU
11. BÖLÜM "ÖPÜCÜK"
12. BÖLÜM "AİLE"
13. BÖLÜM "GEÇMİŞİN İZLERİ"
14. BÖLÜM "HİSLER"
15. BÖLÜM "NOT"
16. BÖLÜM "EVLİLİK"
17. BÖLÜM "HASTANE"
18. BÖLÜM "ANLAŞMA"
19. BÖLÜM "BIÇAK"
20. BÖLÜM "ARKADAŞLAR"
21. BÖLÜM "ZEYNEP"
22. BÖLÜM "İLK GÖREV"
23. BÖLÜM "BALAYI"
24. BÖLÜM "PİŞMANLIK"
25. BÖLÜM "TUZAK"
Instagram hesabımız🌸
26. BÖLÜM "CEZA"
27. BÖLÜM "YAĞMUR"
28. BÖLÜM "İNTİHAR"
29. BÖLÜM "DOĞUM GÜNÜ"
30. BÖLÜM "ÖZKAN"
31. BÖLÜM "POLİS"
32. BÖLÜM "SARHOŞ"
33. BÖLÜM ''GÜLSÜM DEVRİM''
34. BÖLÜM ''SALINCAK''
35. BÖLÜM ''HAVUZ''
36. BÖLÜM ''ŞANS''
37. BÖLÜM ''BABA''
38. BÖLÜM "PLAN"
39. BÖLÜM "DAVET"
40. BÖLÜM "YENİ BAŞLANGIÇLAR"
41. BÖLÜM "MEZARLIK"
42. BÖLÜM "KARŞILAŞMA"
43. BÖLÜM "TAŞINMA"
44. BÖLÜM "BOŞANMA"
45. BÖLÜM "SENİ SEVİYORUM"
46. BÖLÜM "LOTUS ÇİÇEĞİ"
47. BÖLÜM "SÜRPRİZ"
48. BÖLÜM "ÇİFTLİK VE BAZI İTİRAFLAR"
49. BÖLÜM "MEKTUP"
50. BÖLÜM "KORKUNÇ RASTLANTI"
51. BÖLÜM "YAVUZ'UN ESİLA'SI"
52. BÖLÜM "ÖZÜR"
53. BÖLÜM "YÜZLEŞME"
54. BÖLÜM "TEKLİF"
55. BÖLÜM "MESAJ"
56. BÖLÜM "YANGIN" (PART 1)
57. BÖLÜM YANGIN (Part 2)
58. BÖLÜM "SİNEMA"
59. BÖLÜM "İSTEME"
61. BÖLÜM "KINA"

60. BÖLÜM "ANLAMSIZ MEKTUP"

6.4K 322 124
By hayaller_umutlarda

Yeni bölümden hepinize merhaba çiçeklerim, hoş geldiniz.💗

Umarım iyisinizdir ve sağlıklısınızdır. 🙏

Bölümü beğenmeniz dileğiyle, hepinize keyifli okumalar diliyorum...

_____

Huzur ne demekti? Yoğun geçen bir günün ardından sıcak bir duş alıp, kahve içerek dinlenmek mi? Ya da özlem dolu yılların ardından sevdiğine kavuşmak mı? Bu örnekler daha da çoğaltılabilirdi.

Herkes için huzur kavramı farklıydı, çünkü herkesin huzuru bulduğu yer aynı değildi. Ben huzuru sevdiğim adamın kollarında bulmuştum. Onun bakışlarında, gülüşünde, beni öpüşünde...

Bundan birkaç sene önce, daha Yavuz hayatımda yokken bana bu soruyu sorsanız, kesinlikle üniversiteyi başka bir şehirde kazanıp kendime yeni bir hayat kurmak derdim. Ama şu an o kadar başka o kadar hayallerimin ötesinde bir yerdeydim ki, iyi ki demeden kendimi alamıyordum. Meğer benim bu dünyadaki tek eksiğim sevilmekti de, Yavuz gelip o boşluğu doldurmuş gibiydi. Sevgi gerçekten de insanlara iyi geliyor, onları iyileştiriyordu.

Yavuz ve ben, birbirimize iyi gelmiştik. Onsuz bir hayatı düşünmek dahi istemiyordum.

Dün dansımızdan sonra kendimi bir anda yatak odamızda bulmuştum ve en son hatırladığım kadarıyla güneş doğmak üzereydi. Birbirimize olan açlığımız o kadar fazlaydı ki, ancak gün doğduğunda fark edebilmiştik saatlerce birbirimize sahip olduğumuzu. Şimdi ise saat çoktan öğleyi geçmişti. Ben uyanalı bir yarım saat olsa da, Yavuz hâlâ derin bir uykudaydı. Elimi yavaşça kaldırdım ve alnına düşen birkaç tutam saçını geriye doğru attım. Yüzüne saatlerce bakabilir, her bir detayını ezberleyebilirdim. Aslında son yarım saattir de bunu yapıyordum zaten. Kirli sakalları yoğun ve sertti ama yüzüne öyle çok yakışıyordu ki onları kesmesini hiç istemiyordum. Kafamı biraz kaldırdım ve Yavuz'un dudaklarına onu uyandırmayacak kadar hafif bir öpücük kondurdum.

Aklımda ona güzel bir kahvaltı hazırlamak vardı. Belimdeki elini yavaşça yatağa koydum ve ayağa kalktım. Çıplak bedenimi örtmesi adına Yavuz'un beyaz gömleğini üzerime geçirdim ve banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım. Aynada yansımamı gördüğümde, mavi gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Dudaklarım kıpkırmızı, boynum ise morluklarla doluydu. Saçımdaki dağınıklıktan bahsetmiyordum bile. Bileğimdeki siyah tokayla saçlarımı dağınık bir topuz yaptım ve kendime daha fazla bakmadan banyodan çıktım. Dün gecenin izlerini, vücudumda bir hafta kadar taşıyacak gibi duruyordum.

Merdivenleri inerek mutfağa girdim ve ilk olarak çay suyu koydum. Buzdolabını açtığımda içinin dolu olduğunu gördüm. Bu beni gülümsetmişti. Sanırım Yavuz geceyi burada geçireceğimiz için her şeyi hazırlatmıştı. Kahvaltılıkları masaya güzelce dizdikten sonra soyduğum patatesleri kızarttım. Rendelediğim domatesleri de biber ve soğanların piştiği tavaya katarak, pişmesi için kapağını kapattım. Doğradığım salatalık ve domatesleri de masaya koyduğumda neredeyse her şey hazırdı. Kızarmış olan patatesleri tabağa aldım ve masaya yerleştirdim.

Yavuz ve bana tabak çıkartmak için üst dolabı açtığımda, tabakların epey yukarıda olduğunu gördüm. Tezgahtan destek alarak parmak uçlarımda yükseldim. Tam tabakları alacakken bir el benden önce davrandı ve tabakları alarak tezgaha koydu. Anında yüzüme yayılan gülümsemeyle Yavuz'a doğru dönmek istedim ama Yavuz belimden sıkıca tutarak bana engel oldu. Bedenini bana yasladığında dudağımı ısırarak başımı geriye attım.

"Günaydın," diye mırıldandım.

"Günaydın hayatımın ışığı," dedi Yavuz aşk dolu bir sesle.

Boynumda gezinen öpücükleri ısırmaya döndüğünde, "Yavuz," diye inledim. "Boyum zaten mosmor. Daha fazla ısırmasan mı acaba?" diye sordum.

"Benim de sırtım tırnak izlerinle dolu," dedi belimdeki eli göğsüme çıkarken. "Ben şikayet ediyor muyum?"

Göğsümü sıkarak boynumu dişlediğinde ağzımdan bir inleme kaçtı. Bu adam işini iyi biliyordu. "Kahvaltı yapmayacak mıyız?" dedim kendimi ona yaslarken.

"Ben kahvaltıdan önce tatlımı yemek istiyorum," dedi, ocakların altını kapatarak beni kucağına aldığı gibi oturma odasına götürdü. Koltuğa götürmek yerine, beni yemek masasının üstüne koyduğunda dudakları çoktan dudaklarıma hapsolmuştu.

❗+18❗

Yavuz bacaklarımı ayırdı ve arasına girerek kendini bana bastırdı. Dudaklarının üstüne inlediğimde daha şiddetli bir şekilde öpüşmeye başladık. Yavuz üstümdeki gömleğin düğmelerini açtı ve omuzlarımdan aşağı sıyırdı. Saniyeler içine karşısında çırılçıplak kaldığımda, kollarımı Yavuz'un boynuna doladım.

"Sevgilim," diye fısıldadım nefes nefese. Yavuz boynumu öperken, elleri bedenimde hoyratça geziniyordu.

Yavuz beni ayağa kaldırdı ve belimden tutarak masaya eğilmemi sağladı. Yanağım masanın soğuk yüzeyine yaslıyken Yavuz kalçamı sıkarak derince inledi. "Her bir zerrene aşığım."

İnlemelerim arasında gülümsedim. Sevişirken sürekli bana iltifat etmesini ve beni sevdiğini söylemesine bayılıyordum.

Yavuz içime girdiğinde ikimizde aynı anda inledik. Dün gece saatlerce bunu yapmamıza rağmen sanki günlerce ayrıymışız gibi istekli ve sertti. Yavuz kendini sonuna kadar içime itti ve boynumdan tutarak alt dudağımı ısırdı. "Ah," dedim gözlerimi kapatırken. Aldığım zevk bedenimi en zirveye taşıyordu ve bu his, muhteşemdi. Yavuz boynumu bırakmadan beni doğrulttu ve bir kolunu belime sararak içimde gidip gelmeye devam etti. O kadar hızlı ve sertti ki, ona çok şey söylemek isterken hiçbir şey söyleyemiyordum. İnlemekten nefes dahi alamıyordum.

Yavuz kalçamı sıkarak daha da hızlandığında, "Dayanamıyorum," dedim inlemelerimin arasında.

Yavuz, "Birlikte," diyerek daha da hızlandığında tırnaklarımı Yavuz'un kollarına geçirirken çığlık atarak kendimi bıraktım. Yavuz da saniyeler içinde geldiğinde yorgun bir şekilde kendimi Yavuz'un kollarına bıraktım.

❗+18 bitmiştir. Buradan devam edebilirsiniz.❗

Yavuz tokadan çıkan saçlarımı yüzümden çekti ve alnıma bir öpücük kondurdu. "Seni öyle çok seviyorum ki, senden önce bu hayatta nasıl yaşıyormuşum merak ediyorum."

Gülümsedim. "Aynı soruyu ben de kendime çok soruyorum. Mesela sen hayatıma girmeseydin ne yapardım? Ya da sana bir şey olsaydı nasıl nefes alırdım?"

"Esila'm," dedi Yavuz beni göğsüne yaslarken. "Asıl ben sensiz nefes alamam, sakın beni bırakma."

"Söz konusu bile değil," dedim. "Seni asla bırakmam." Yavuz'dan ayrıldım ve yerden aldığım gömleği üzerime geçirdim. Yavuz'da üstüne siyah tişörtünü ve eşofmanını giydiğinde elinden tuttum ve onu mutfağa çekiştirdim. "Senin yüzünden her şey soğudu."

"Olsun," dedi Yavuz gülerek. "Yanımda sen olduğun sürece kahvaltının soğuk ya da sıcak olması önemli değil."

Aşk, gerçekten böyle bir şey miydi?

Çayları koyarak, menemeni de tabağa aldım ve kahvaltımızı yapmaya başladık. Bugün 10 Ağustos Perşembe günüydü. Düğünümüze yaklaşık 20 gün vardı ve neredeyse hiçbir şey hazır değildi.

"Yavuz," dedim ağzıma bir salatalık atarken. "Düğünümüzü nerede yapacağız? Düğün tarihini aldık ama hiçbir şey hazır değil."

Yavuz tek kaşını kaldırdı. "Nereden biliyorsun?"

"Neyi?"

"Hiçbir şeyin hazır olmadığını?"

Bu sefer kaşlarını kaldıran kişi bendim. "Ne demek istiyorsun? Her şey hazır mı?"

Yavuz çayından bir yudum aldı. "Çoğu şeyi hallettim sayılır. Aslında senin gelinliğini de alacaktım ama senin seçmen daha iyi olur diye düşündüm. O yüzden kahvaltıdan sonra, sana gelinlik bakmaya gideceğiz."

Şaşkınlık, tüm bedenimi ele geçirdiğinde Yavuz'un koluna sert sayılamayacak bir şekilde vurdum. "O kadar şey yapmışsın ama bana hiçbir şey anlatmıyorsun. Sen kesin damatlığını da seçmişsindir."

Yavuz sırıttı. "Seçtim."

Kollarımı göğsümde birleştirerek, "Bunları birlikte yapmamız gerekiyordu," dedim.

Yavuz sandalyemi alttan tuttu ve beni tam yanına çekti. "Sadece seni yormak istemedim güzelim." Yüzümü avuçlarının arasına aldı ve alnımdan öptü. "Evleneceğimiz anın hayalini o kadar çok kuruyorum ki, bir aksilik çıkmaması için her şeyi önceden halletmek istedim."

Yavuz'un bu tatlı hallerine daha fazla kayıtsız kalamadım ve heyecanla o soruyu sordum: "Peki düğünümüz nerede olacak?"

"Deniz kenarında," dedi Yavuz hayran gözlerle yüzüme bakarken. "Boğucu bir düğün salonundansa, böylesi daha güzel olur diye düşündüm."

"Çok iyi düşünmüşsün sevgilim," dedim gülümseyerek.

Yavuz dudaklarımı öpmek için eğildiğinde telefonuna art arda mesaj gelmesiyle irkildim. Yavuz kaşlarını çatarak benden uzaklaştı ve telefonunun ekranına baktı. "Kim mesaj attı?" diye sordum merakla.

"Bankadan geliyor," dedi Yavuz düşünceli bir sesle. "Yüklü miktarda para çekilmiş."

Kaşlarımı çattım. "Kartın kimde? Kim para çekmiş olabilir ki?"

"Anneme vermiştim," dedi Yavuz bana bakarak. "Kendisine bir şeyler alsın ya da bir ihtiyacı varsa gidersin, diye."

Bu durum ne kadar canımı sıksa da, yüz ifademi sabit tutmaya çalıştım. "Annene kartını verecek kadar çok mu güveniyorsun?"

Yavuz elindeki telefonu bırakarak sakalını sıvazladı. "En fazla ne yapabilir ki? Sonuçta her şeyi geride bıraktık ve o sefalet içinde yaşamasını istemiyorum."

"Çok fazla para çekmiş," diye mırıldandım. Sonuçta milyonlardan bahsediyorduk. "Bu kadar parayla kendine ne almış olabilir ki?"

Yavuz omuzlarını kaldırıp indirdi. Keyfinin kaçtığını görebiliyordum. Çünkü ikimizin de içine şüphe tohumları yerleşmişti. "Yanına gidip, bakacağım. Mutlaka bir açıklaması vardır."

Yavuz'u onaylarcasına başımı sallasam da içimdeki o his, kendini çok fazla belli etmeye başlamıştı. O kadının tesadüf eseri Yavuz'un hayatına girdiğini sanmıyordum. Yavuz'un onunla konuşmasını ben istemiştim. Annesini affetmesinde büyük payım vardı. Umarım bu işin içinden bir şeyler çıkmazdı da, bu yaptığıma pişman olmazdım.

Yoksa aksi çok kötü olurdu.

🌙

Kahvaltıdan sonra Yavuz'la hazırlanmış ve gelinlik bakmaya gelmiştik. İstanbul'un en ünlü ve pahalı olduğu her yerden anlaşılan bir gelinlikçiye girdiğimizde bakışlarım hayranlıkla gelinliklerin üzerinde dolaştı. Hepsi o kadar güzel duruyordu ki, hangisini denemek istediğime karar veremiyordum. Mağazaya girer girmez yirmili yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim, güler yüzlü, kahverengi saçlarını at kuyruğu yapmış bir kadın yanımıza geldi. Sanırım çalışandı.

"Hoş geldiniz Yavuz Bey," diyerek önce Yavuz'un sonra benim elimi sıktı.

"Hoş bulduk Sinem Hanım," dedi Yavuz ve bana döndü. "Güzelim burada gördüğün tüm gelinlikler özel olarak tasarlanmış ve eşi benzeri olmayan parçalardır. Tüm gelinliklerin tasarımcısı ise..." Eliyle karşımızdaki kadını işaret etti. "Sinem Hanım."

Demek çalışan değildi.

Yapmacık bir gülümsemeyle Yavuz'a sokuldum. "Ne güzel."

Sinem denen kadın neredeyse benimle göz göze bile gelmiyordu! Baktığı tek kişi Yavuzdu ve bu benim çok sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

Yavuz kolunu belime sardı. "İstediğin gelinliği deneyebilirsin."

Yavuz'un elinden tutarak ilerlemeye başladım. Aslında buradan bir an önce çıkmak istiyordum. O yüzden Yavuz'a yaklaşarak, "Ben hiçbirini beğenmedim," dedim.

Yavuz gözlerini büyüterek bana baktı. "Güzelim daha bakmadın bile."

"Evet ama..." Bakışlarımı gelinliklerin üzerinde gezdirdim. İlgimi çeken ve denemek istediğim çok gelinlik vardı ama bir an önce nişanlımı bu kadının göz hapsinden kurtarmak istiyordum! "Ben istediğim tarzı burada göremedim. Başka yere bakalım."

Yavuz kaşlarını çattı. "Nasıl bir gelinlik istediğini Sinem Hanım'a söyle. Senin için eminim ki dünyanın en güzel gelinliğini tasarlar."

Sinem hemen lafa atladı. "Yavuz Bey çok doğru söylüyor. Onun için bir takım bile tasarlamıştım ve kendisi çok beğenerek giymişti."

Dudaklarım şokla aralanırken, "Yavuz bu kadın ne diyor?" diye sordum.

Yavuz boğazını temizledi. "Önemli bir şey değil güzelim, ben sana sonra anlatırım. Sen gelinliklere bak istersen."

Ah! Sinirden hem Yavuz'un hem de karşımda bana sırıtarak bakan bu kızın üstüne atlamak istiyordum! Ama tabii ki de böyle bir şey yapmayacaktım.

"Tamam hayatım," dedim sakin bir sesle ve gülümseyerek gelinliklere bakmaya başladım. Sinem'in yüzünün düştüğünü gördüğümde sırıtmadan edemedim. Amacına ulaşamamıştı tabii!

Mağazanın arka tarafına doğru ilerlerken gözüme çarpan gelinlikle keyfim yerine geldi. Yavuz gelinliği deneyeceğim kabinin önündeki sandalyelerden birine oturmuştu. Gelinliği alarak hızla perdeyi çektim ve kıyafetlerimi çıkararak, üstüme giydim. Gelinlik dizlerimin baya bir üstündeydi ve belden yukarısı tamamen çiçek desenli dantellerle doluydu. Belden oturtmalı ve derin bir göğüs dekoltesiyle neredeyse tüm vücut hatlarımı gözler önüne seriyordu.

(Daha derin bir göğüs dekoltesi hayal edebilirsiniz.🤍)

Normalde asla böyle bir gelinlik denemezdim ama Yavuz'un da biraz çıldırması ve kendine gelmesi gerekiyordu. Derin bir nefes alarak perdeyi açtığımda Yavuz'un su içtiğini gördüm. Göz göze geldiğimizde suyu püskürterek öksürmeye başladı. Sırıtarak kendi etrafımda döndüm ve elimi belime koydum. "Nasıl olmuşum?"

Sinem de Yavuz'un yanındaydı ve bana kıskançlık dolu gözlerle bakıyordu.

"Çok..." dedi Yavuz yutkunarak. "...güzel."

"Beğenmene çok sevindim," dedim ve sırıttım. "Bu gelinliği alıyorum o zaman."

Yavuz gözlerini büyüttü. "N-ne alması? Düğünümüzde ortalıkta böyle mi dolaşacaksın?"

"Ne varmış?" dedim rolümü oynamaya devam ederek. "Sonuçta benim düğünüm ve gözler benim üstümde olmalı."

Yavuz ayağa kalkarak yanıma geldi. Yüzü kızarmış, sık nefesler almaya başlamıştı. "Güzelim eminim ki sen düğünde düz, beyaz bir elbise giysen bile gözler senin üstünde olur zaten. O yüzden böyle şeyler giymene hiç gerek yok."

Kaşlarımı çattım. "Ne demek gerek yok? Düğünümde elbise giymeyeceğim herhalde!"

"Tabii ki elbise giymeyeceksin ama..." Duraksadı. Ne diyeceğini, beni nasıl ikna edeceğini bilemiyor gibiydi. Bu haline gülmemek için kendimi o kadar zor tutuyordum ki. "Ben seni hep uzun, kabarık bir gelinlikle hayal ediyordum. Böyle omuzları kapalı, tüllü. O yüzden dedim."

Omuzları kapalı derken bakışları bir kez daha göğüs dekolteme kaymıştı. "Bu gelinliği giymemi istemiyor musun?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

Yavuz yutkundu. "Gelinlik çok güzel hatta bunu alalım." Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "İlk gecemizde giyersin. Sadece bana özel olarak."

"Yavuz," dedim ve kollarımı boynuna dolayarak gülümsedim. "Arkandaki yellozun tasarladığı o takımı hemen buraya getirt ve çok kalitesiz olduğunu söyle. Ben de bu gelinliği giymekten vazgeçip, senin hayallerini süsleyen gelinliğe benzer bir şeyler bakayım."

Yavuz gözlerini kıstı. Sonunda amacımı anlamıştı. "Sen çok fenasın, biliyorsun değil mi?"

Omuz silktim. "Karar senin sevgilim."

Yavuz iç çekerek, elini cebine attı ve birkaç tuşa basarak kulağına koydu. "Semih, yaptığın işi bırakıyorsun ve hemen eve gidip, Sinem butiğin diktiği takımı buraya getiriyorsun. Ben mağazadayım. Hızlı ol, on dakikan var."

Telefonu kapattığında benim gibi gülümsedi. "Oldu mu sevgilim."

Dudaklarına bir öpücük kondurdum. "Oldu."

Ben gelinliği üstümden çıkartıp kıyafetlerimi giydikten sonra mağazanın kapısının açıldığını duydum. Sinsice gülümseyerek hızla kabinden çıktım. Yavuz, Semih'in elinden takımı alarak Simge'nin yanına doğu ilerledi. "Hazır buradayken size bu takımı da vermek istedim. Hayatımda giydiğim en kalitesiz takım ve o günkü davetten sonra bir daha hiç giymedim. Geri size iade etmek istiyorum."

"Ben de gelinliklerini hiç beğenmedim hayatım," dedim. "Gidelim buradan."

"Ama..."

Sinem denen kızın konuşmasına izin vermeden Yavuz'un koluna girerek mağazandan çıktığımızda Sinem'in şaşkın bakışlarla bize baktığını tahmin edebiliyordum. Arabaya bindiğimizde Yavuz'un koluna hızla vurdum. "O kadın sana neden takım dikti Yavuz?"

Yavuz arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. "Şirketimizin bir kutlaması vardı ve annem..." Duraksadı. "Pelin diktirmişti takımı. Ben de zaten bir kere giydim, o kadar."

"O kadının diktiği başka bir takımın daha yok değil mi?"

Yavuz dizimin üstündeki elimi tutarak öptü. "Yok güzelim." Kırmızı ışıkta durduğunda bakışlarını bana çevirdi. "Yalnız o gelinliğin içinde çok ateşliydin, söylemeden edemeyeceğim. Seninle bir gelinlik fantezisi yapmamız yok mu?"

Gülerek Yavuz'a hafifçe vurdum. "Sapıklaşma."

Yavuz da benimle beraber sırıttığında önüme dönerek yolu izlemeye başladım. Kısa bir süre içinde başka bir gelinlikçinin önünde durmuştuk. Arabadan inerek içeriye girdiğimizde buranın, diğer gelinlikçiye göre daha sade olduğunu gördüm.

"Hoş geldiniz," diyerek yanımıza bir kadın geldi. Kadının ilgi odağının ben de olduğunu gördüğümde içim rahatladı. Bir olay daha kaldıramazdım. "Nasıl bir model istediğinize karar verdiniz mi?"

Başımı iki yana salladım. "Aslında hayır..."

Yavuz sözümü kesti. "Kısa bir gelinlik istemiyor, böyle uzun hatta çok uzun olan gelinliklerden hoşlanıyor."

Sesli bir şekilde güldüm. Bu sefer o da akıllanmıştı. Oturmak yerine arkamdan geziyor, elimin değdiği her gelinliği büyük bir titizlikle inceliyordu. Sonunda 2 tane gelinliğe karar vererek, kabinlerden birine girdim. Denediğim ilk gelinlik, belden aşağısı fazla kabarık ve ışıltılı taşlarla dolu bir gelinlikti. Göğüs dekoltesi yoktu ve kolları da taşlarla süslenmişti. Bana yardımcı olan kadın perdeyi açtığında Yavuz'un hayranlık dolu bakışlarıyla karşılaştım. Gelinliğin modeli güzeldi ama çok ağırdı ve taşıyabileceğimi sanmıyordum.

Yavuz'a bakarak, "Nasıl olmuş?" diye sordum.

Memnuniyetsizliğim sesime de yansımıştı. Yavuz bunu fark ederek gülümsedi. "Çok güzel ama sahilde bu gelinliği taşıman biraz zor olur," dedi.

Başımı sallayarak geri kabine girdim. İkinci denediğim gelinlik, ilkine göre daha sadeydi. Fazla kabarık olmayan gelinlikteki tek detay bel kısmındaki ve kollarındaki danteldi. Gelinlik içime sinmemişti. Yine de perdeyi açarak Yavuz'un karşısına geçtim. Yavuz önce gelinliğe sonra da yüzümdeki ifadeye bakarak yanıma geldi.

Bu gelinlik seçme işi gerçekten çok zormuş.

Yavuz yanağımı avcunun içine alarak içtenlikle gülümsedi. "Hemen seçmek zorunda değilsin bir tanem. Daha bakabileceğin çok yer var."

"Ben tam olarak ne istediğimi bilmiyorum...." derken gözüme çarpan gelinlik yutkunmama sebep oldu. Yavuz'a belli etmeden bakışlarımı hemen gelinlikten çektim. "Gidelim mi? Gelinlik bakmaya daha sonra devam ederiz."

"Sen nasıl istersen hayatım."

Dakikalar içinde üstümü giyindim ve gelinlikçiden çıktık. Arabaya bindiğimde aklım hâlâ gördüğüm o gelinlikteydi. Yavuz'un beni düğün günü o gelinliğin içinde görmesini istiyordum. O yüzden ona söylemedim. Daha sonra buraya gelecek ve o gelinliği kesinlikle alacaktım.

"Başka bir gelinlikçiye bakmak istemediğine emin misin güzelim?"

Başımı salladım. "Bakmak istemiyorum, belki sonra." Aklıma gelen düşünceyle, "Beni Elif'e bırakır mısın?" diye sordum. Gelinliği almaya onunla gidecektim.

"Tabii bırakırım."

Kısa bir süre içinde Elif'in evine geldiğimizde eğilerek Yavuz'un dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım. "Yarın görüşürüz sevgilim."

Arabadan inerek hızla Elif'in dairesine çıktım. Kapısını çalıp beklemeye başladım. Kapı anında açıldığında Elif sevinçli gözlerle bana baktı. "Esila, gelmene çok sevindim."

Sarılışına hızlı bir şekilde karşılık verirken, "Hadi hazırlan," dedim. "Seninle bir yere gitmemiz gerekiyor."

Elif kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Kötü bir şey yok değil mi?"

Başımı iki yana sallayarak sırıttım. "Bana gelinlik almaya gideceğiz."

Elif gözlerini büyüterek bana baktı. "İnsan önceden haber verir be kızım! Gir içeri, ben de hazırlanıp geliyorum hemen."

Dediğini yaparak içeriye girdim. Elif tek yaşıyordu ve evi de tam ona göre küçük ve tatlıydı. Salonun ortasındaki L koltuğun başına oturdum ve Elif'i beklemeye başladım. Vitrinde gördüğüm gelinlik aklımdan çıkmıyordu ve denemek için sabırsızlanıyordum. Yavuz'un beni o gelinliğin içinde gördüğünde ne tepki vereceğini şimdiden deli gibi merak ediyordum.

Elif yanıma geldiğine birlikte evden çıktık ve taksiye bindik. Adresi söyleyerek arkama yaslandım. Elif'in meraklı bakışları üstümdeydi. "Siz bugün Yavuz'la bakmayacak mıydınız gelinliğe?"

"Baktık zaten ve şu an beğendiğim gelinliği almaya gidiyoruz. Yavuz'a sürpriz olsun istiyorum."

"Ay çok merak ettim. Bir an önce görmek istiyorum."

Derin bir nefes alarak gülüşüne karşılık verdim. Ben de bir an önce üstümde görmek istiyordum. Yarım saat sonra gelinlikçinin önünde durduğumuzda taksinin parasını ödeyerek indik. Kadın beni gördüğünde şaşkınlıkla gülümsedi. "Esila Hanım, hoş geldiniz tekrardan."

"Hoş buldum," diyerek beğendiğim gelinliğin yanına gittim. "Aslında bu gelinliği çok beğendim ama nişanlıma sürpriz olması için söylemedim."

Kadın gülümseyerek gelinliği eline aldı. "Buyurun kabine gidelim Esila Hanım."

Kabine giderek gelinliği üzerime giydim. Anında yüzüme yayılan gülümsemeyle kabini açarak Elif'in tepkisini izlemeye başladım. Gözlerini büyüterek, eliyle ağzını kapattığında onun da beğendiğini anladım. "Esila bu çok güzel."

"Ben de çok beğendim," diyerek aynadan yansımama baktım. Bu gelinlik içime fazlasıyla sinmişti. Çok abartılı ve kabarık bir gelinlik istemiyordum. O yüzden üstümdeki gelinlik tam istediğim gibi bir modeldi.

Gelinlik üzerimdeyken beden ölçülerim alındı ve duvağımı da seçerek gelinlikçiden ayrıldık. Birkaç metre ötede herhangi bir kafeye girerek oturduk. Yanımıza gelen garsona siparişlerimizi verdiğimizde derince iç çektim. Gelinlik derdinden kurtulduğuma inanamıyordum.

"Çok şaşkınım," dedi Elif, yüzündeki hafif tebessümle bana bakarken. "Daha dün gibi aklımda birlikte liseye gidişimiz, üniversiteyi kazanmak için gece gündüz çalışmamız, ailenden kaçmak istediğinde yanıma gelmen ve saatlerce dertleşmemiz..."

"Sonrada benim bir güzel dayak yemem," diyerek cümlesini tamamlamadım. Yüzümde tebessüm olsa da, bu buruk bir tebessümdü. Geçmiş, zihnimin derinliklerinden gömülü değildi. Aksine her şey daha dün gibi aklımdaydı.

Bazen annem dediğim kadın evde beni o kadar çok çalıştırır ve üstüme gelirdi ki, dayanamaz Elif'in yanına kaçardım. Eve döndüğümde ise babamdan bir güzel dayak yer, ağlaya ağlaya ders çalışmaya çalışırdım.

Hayat bana hiçbir zaman kolay olmamıştı.

"Şimdi ise evlilik hazırlığı yapıyorsun ve çok mutlusun."

Garson siparişlerimizi getirdiğinde sıcak çikolatamdan bir yudum aldım. Elim refleks olarak parmağımdaki yüzüğe gitti. "Bir şey olacak ve mutluluğumuz bozulacak diye çok korkuyorum."

"Öyle düşünme sakın, kötüyü çağırma. Her şey çok güzel olacak." Elif arkasına yaslanarak, kısık sesli bir kahkaha attı. "Abin seni Yavuz'a götürdüğünde ilk beni aramıştın. O şaşkınlığımı hâlâ hatırlıyorum."

"Aklıma ilk seni aramak gelmişti," dedim gülümseyerek. "Halbuki o an polisi aramam daha mantıklıydı ama o güne kadar başıma bir şey geldiğinde hep sana koşmuştum. O anda da aynı şekilde, farkında olmadan seni ararken buldum kendimi."

"Beni aradığın her an, bir telefon kadar uzağında olacağım kardeşim," dedi Elif duygu yüklü bir sesle.

"Birlikte çok şeyin üstesinden geldik. Senin gibi bir arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıyım."

"Hey," dedi Elif gözleri dolarken. "Neden veda konuşması yapıyormuşsun gibi hissediyorum. Bir yere gideceksin de, haberimiz mi yok yoksa?"

Başımı iki yana sallarken omuz silktim. "Bilmem, öyle içimden geldi."

"Tamam, daha fazla duygulanmaya gerek yok. Düğünümüz var ayol, mutlu olmamız lazım bizim." İkimiz de güldüğümüzde Elif'in bakışları imalı bir şekilde üstümde dolandı. "Hem sen anlat bakayım, dün evden çıktıktan sonra ne yaptınız?"

Utançla yanaklarımın ısındığını hissettim. "Hiçbir şey."

"Tabii tabii, ağzın hiçbir şey diyor ama boynun?"

Elim istemsizce boynuma giderken dudağımı ısırdım. "Çok mu belli oluyor?"

Elif kafasını iki yana sallarken, sırıttı. "Belli olmuyor ama benim gözümden hiçbir şey kaçmaz. Biz kızı vermişiz de haberimiz yok."

Alayla güldüm. "Tamam sus artık. Hem sen anlat Dinçer'le nasıl gidiyor?"

Elif'in gözleri anında ışıldamaya başladı. "Güzel gidiyor."

"Sanırım bir aşk itirafı olmuş," dedim kaşlarımı kaldırarak. Dinçer'le plan kurup, Buket'i alt ettiğimiz gün Dinçer söylemişti bunu.

"Sürekli çalıştığım hastaneye geliyordu," diyerek anlatmaya başladı. "Ama sağlam bir şekilde değil. Bahane olarak elini kesip duruyordu. Dikişi atmaya ben gitmeyince de, hastanede olay çıkarıp elini bana diktiriyordu."

"Hadi canım," dedim şaşkınlıkla. "Dinçer o kadar deli miydi?"

"Deli değil kızım, aşık," dedi Elif gözlerini devirirken. "Başlarda böyle yapması sinirimi bozuyordu ama sonradan ona karşı hislerim olduğunu anladım. Baktım sürekli bir yerini kesip geliyor, dayanamadım 'sana aşık oldum' dedim."

"Sizin düğün de yakındır o zaman," dedim keyifle.

Elif somurttu. "Dinçer'e kalırsa o biraz zor."

"Neden?" diye sordum kaşlarımı çatarak. "Eminim ki o senden çok istiyordur evlenmeyi."

Elif elini kaldırarak parmaklarını gösterdi. "Hani nerede yüzüğüm o zaman? O kadar da ima ediyorum. Ya gerçekten anlamıyor ya da salağa yatıyor."

"Güzel şeyler, hiç beklemediğin bir anda oluyor."

"Orası öyle tabii," dedi Elif.

Elif, Dinçer'in hastaneye hangi bahanelerle geldiğini anlatmaya başlarken gülümseyerek onu izledim. Aslında onun kadar ben de şaşkındım. Daha dün gibi aklımdaydı onunla liseye gidişim. Bana çok yardımı dokunmuştu ve her zaman yanımda olmuştu. Şimdi ise ben evleniyordum, onun da evlenmesi yakındı.

Zihnim beni bir anda geçmişe götürdü.

Flashback

Önümdeki matematik sorusunu çözmeye o kadar odaklanmıştım ki, annemin bana dakikalardır seslendiğini daha ancak duyabilmiştim. Derin bir nefes verirken elimdeki kalemi masaya bıraktım. Zaten dersler yeterince zordu. Bir de ailemle uğraşmak zorunda kalmak beni daha da çok yoruyordu. Aniden odamın kapısı açıldı.

"Annem sana seslenip duruyor, duymuyor musun kızım?" dedi abim kaşlarını çatmış, bana bakarken.

"Geliyorum şimdi."

"Zahmet olacak," dedi alayla ve masama doğru yaklaşarak. "Sanki üniversiteye gidebilecekmişsin gibi, bir de ders çalışıyorsun."

Kaşlarımı çattım. "O ne demek? Tabii ki de üniversiteye gideceğim."

Abim gülerek önümdeki matematik test kitabını aldı. "Senin hiçbir şeyden haberin yok."

Test kitabının sayfalarını yırtmaya başladığında hızla ayağa kalktım. "Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdım ve elinden kitabı almaya çalıştım. "Ver şunu bana!"

"Bundan böyle ders falan çalışmayacaksın," dedi abim çoğu sayfasını yırttığı test kitabını yüzüme fırlatırken. "Zaten bu evden gitmen de yakın."

Sinirden gözlerim dolarken abimin yüzüne sert bir tokat attım. "Keşke gitsem de, kurtulsam sizden!"

"Ne oluyor burada?"

Kapıda babamı gördüğümde korkuyla yutkundum. Abim benden önce davranarak babamın yanına gitti. "Annemin ona seslendiğini söylemek için yanına gelmiştim ama beni kovduğu yetmezmiş gibi, annemi umursamadığını söyledi."

Artık abimin bu iftiralarına alıştığım için bir şey söylemedim. Söylesem de faydasızdı. Babam yine ona inanacaktı ve benim söylediklerimin hiçbir önemi olmayacaktı.

Babam bana doğru gelmeye başladığında gözlerimi sıkıca yumdum. Yine başlıyorduk, yine canım acıyacaktı, yine paramparça olacaktım.

"Öyle bir şey söylemedim," dedim babamın inanmayacağını bile bile. Yüzüme aniden inen tokat, beni geriye doğru savurdu.

"Abine yalancı mı diyorsun sen?"

Babamın aklına hiç benim doğru söyleyebileceğim gelmemişti. Ağlamak istemiyordum. O yüzden kendimi sıkabildiğim kadar sıktım ve babamın yanından geçerek hızla evden ayrıldım. Arkamdan bağırmalarını umursamadan koşmaya başladım. Sokaktaki insanların bakışlarını umursamadan sadece koştum. Elif'in evine yaklaştığımda durdum ve gözyaşlarımı silerek, kapının zilini çaldım. Saniyeler içinde kapı açıldığında Elif'le göz göze geldim.

Hiçbir şey söylemedi.

Sadece kollarını bana doladı ve sıkıca sarıldı.

O iyi ki vardı.

🌙

Dün Elif'le saatlerce sohbet etmiştik. Bana o kadar iyi gelmişti ki. Akşama doğru da eve dönmüş Zeynep ve Sevgi teyzeyle vakit geçirmiştim. Şimdi de öğrendiğim kadarıyla Yavuz şirketteydi. Ona sürpriz yapmak için hazırlanmıştım ve yanına gidiyordum. Arabadan inerek şirkete girdim. Buradaki herkes beni tanıdığı için gülümseyerek asansöre ilerledim ve Yavuz'un odasının olduğu kata çıktım. Normalde dolu olan koridor boştu. Yavuz'un sekreteri bile yoktu. Kaşlarımı çatarak Yavuz'un odasının önünde durdum. Kapı aralıktı ve içeriden sesler geliyordu.

"Bunun nasıl bir tehlike olduğunu farkındasın değil mi Yavuz?" diyordu Demir.

Kapıya iyice yaklaşarak içeriyi görmeye çalıştım. Yavuz ve Demir ayaktaydı ve Yavuz'un elinde bir kağıt vardı. Demir kaşlarını çatmış, Yavuz'a bakıyordu.

"Ne yapmamı istiyorsun Demir? Bunu Esila'ya söylemeyeceğim."

"Yine aynı hayatı yapma! Özkan'ın peşinizde olduğunu da söylemedin ve bak, kız neler yaşadı."

"Bu sefer öyle olmayacak," dedi Yavuz sert bir ses tonuyla. "Sen de Esila'ya hiçbir şey söylemeyeceksin!"

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye sordu Demir. "Pelin tehlikeli bir kadın ve eminim ki şu an daha da tehlikelidir."

Pelin mi? O ne alakaydı?

"Onun Esila'ya zarar vermesine izin vermem. Takip ettiriyoruz zaten, Esila'yı endişelendirmeye gerek yok."

Konuşmalarından hiçbir şey anlamamıştım ama merak tüm bedenimi sarmıştı. O yüzden kapıyı açarak içeriye girdim. İkisi de şaşkınlıkla bana bakarken Yavuz elinde tuttuğu kağıdı buruşturarak, avcunun içine hapsetti. Kaşlarımı çatarak Yavuz'un elindeki kağıda baktım.

O kağıtta ne yazıyordu?

Yerde duran zarf dikkatimi çektiğinde Yavuz'dan önce davranarak aldım ve üstünde yazan yazıya baktım.

Yavuz ve Esila'ya, yazıyordu.

"Ne oluyor burada?" dedim sesim şüphe ve korku doluyken.

Yavuz'un avcunun içindeki kağıtta ne yazıyordu, kim yazmıştı ve Demir'i bu kadar endişelendiren neydi bilmiyorum ama içimden bir ses kötü şeyler olacağını söylüyordu.

______

Bir bölümün daha sonundasınız çiçeklerim, umarım beğenmiş ve keyifle okumuşsunuzdur. 🤍

Bölümün gecikmesinin sebebi, final ve bütünleme sınavlarımın olmasıydı. Ama merak etmeyin düzenli bir şekilde bölüm gelmeye başlayacak. Yani diğer bölümü bu kadar çok beklemeyeceksiniz. Sabrınız için hepinize sonsuz teşekkürler.🌸

Dediğim gibi finale yaklaşıyoruz ve tahminlerinizi çok merak ediyorum. Bu satıra final tahminlerinizi yazabilirsiniz. Hepsini okuyacağım.

Sizce o kağıtta ne yazıyor?

Demir neden bu kadar endişelendi?

Bölümü nasıl buldunuz?

Beni ınstagram hesabımızdan takip ederseniz çok sevinirim. Hem bölümler hakkında hemen bilgi sahibi olursunuz hem de bölüm yayımladan önce paylaştığım kesitleri okuyabilirsiniz.💖

Instagram: kalptutsagi_

Sizleri çok seviyorum, diğer bölümde görüşmez üzere.♥️

Kendinize çok çok çok dikkat ettin.🙏








Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 87.2K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
27.7K 3.1K 22
insanlar bakışları, davranışları ve görünüşü ile bambaşka görünen kim seungmin'in değiştiğini düşünüyor, eh, biri dışında. -texting st: 220321 fn: 2...
21.6K 980 30
"her evin bir sırrı, her kalbin bir yarası vardır. bazen de kapıyı aşk çalar..." bugünden yarına umut saklayanların hikayesi... masumlar apartmanını...
1.3M 53.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...