MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEV...

By Huzunbaz

153K 6.7K 4K

"""Gerçek Hayat Hikayesi""" En son ne zaman bir kadını sevdin? Ama öyle öptün, sarıldın, uyudun falan değil... More

1. Bölüm Mustafa'nın Defteri
2. Bölüm Küçüklüğümün Korkusu
3. Bölüm Ortaokula Başlarken
4. Bölüm ilk Aşk
5. Bölüm Ortaokul Bitiyor
6 Bölüm Yaz Tatili!
7. BÖLÜM UZUN YAZ
8. Bölüm HÜZÜNBAZ
9 - Sigaramın Dumanına...
10. Bölüm Heybeli de bir pazar
11. Bölüm Aşk Yeniden
13. Bölüm Lise 1 Her Şey Yolunda
14 Bölüm Yeni Çocuk
15. Bölüm Sinem
16. Bölüm Basket Seçmeleri
17. Bölüm Sinem'in Gözyaşı
18. Bölüm Sırt Sırta
19 Bölüm Baba Hasan
20 Bölüm Basket Turnuvası
21. Bölüm Basket Başarısı ve Sonrasındaki Hüzün
22. Bölüm ÜVEY ANNE SUDE
23. Bölüm SİNEMA Sinem ile Baş başa
24. Bölüm Sinem'sizlik
25. Bölüm Katran Gecesi Geceler
26 Meltem ile Randevu
27. Bölüm Zeliha Abla!
28. Bölüm "ÖMER"
29 Sözlü Sınav ve Yaz Tatili Başlar
30- Tersane ve Ben
31. Tersanede Son Gün
32.Yolculuk İçin Hazırlık
33.Sinem'e Yolculuk
34.Sinem'in Köyünde
35.Sen Giderken
36.Son Veda
37.Sinem'den Mesaj
38.Bafra'da Sinem ve Ben
39.Sinem ile Son Kez!
40.Bafra ve Sinem'sizlik
41.İSTANBUL
42.SEHRIN DELİKANLISI KİTAP OLUYOR
43.Duyuru

12. Bölüm Lise 1 ve Yeni Başlangıç

4K 195 32
By Huzunbaz

O akşam çok geç geldi uykum. Sabahında da babamın telefonu ile uyandım. Babam dönmüş tatilden. İki gün sonra nikah olacakmış, kendi aramızda dedi babam. Öyle şatafatlı istemiyormuş eşi olacak kadın. Çalışmıyordum genelde evdeydim arada Sinem'den gelen mesajlara yüzeysel cevaplar verip onu ümitlendirmekten çekinerek attığım bir kaç mesajdan başka bir şey yapmadan iki günü geçirdim. Tek yaşamaya alışmıştım, babamın yüzünü göremez olmuştum. En azından hakaret, küfür ve dayak yoktu. Nikah günü okul için aldığım takım elbisemi giydim. Nikah pazar günü, bir gün sonra da okul başlıyor.

Aynanın karşısına geçip süzdüm kendimi iyice. Fena sayılmazdım, saçlarıma şekil verdim , sağdan sola taramayı seviyorum. Yine hafifçe ıslatıp taradım saçımı ellerimle, tarak kullanmayı sevmiyorum. Son bir kez daha üzerimdekilere baktım. Sigara paketini ceketin iç cebine koyuyorum, zaten beş dal bir şey var. Naneli şekerimi de aldım, malum babamla yakın olacağız bu gün ve sorun çıkmasını istemiyorum. Evdeki kontroller de tamam ocak kapalı, sular kapalı, balkon kapısı ve pencereler de. Çıkıp kapıyı kilitliyorum.

Hızla nikah salonuna giderken yolda gördüğüm mahalle büyüklerine selam veriyorum, hepsi babamı soruyorlar bir şey diyemiyorum. Görünmüyor bu günlerde diyenlere memlekete gitti diyebiliyorum, memlekete gitti ama gelecek.

Nikah salonuna biraz erken gelmiştim, geç kalıp babamdan azar işitmemek için. Nikah salonunun dışında, dışarıda bir banka oturdum, hava güneşli ve sıcak. Ceketle terliyorum. Tekrar içeri girdim içerisi en azından gölge biraz iyi geliyor. Zaman geçmek bilmiyor sıkılıyorum. Beklemekten nefret ederim zaten eskiden beri. Muammayı sevmem, ne olacaksa bir an önce olmalı. Girişteki büyük camdan izliyorum dışarıyı. Babamın arabası yaklaşıyor girişe, Gelin hanım şatafatlı düğün istememişti ama çok güzel bir gelinlik var üzerinde. Hatta kızı Aybüke'de bile bir gelinlik var. Ben kenara çekiliyorum yol veriyorum onlara. Ne babamın gözü beni görüyor ne Sude hanımın ne de Aybüke'nin. Hatta beni kenara ittirir gibi hareket yapmaya çalışıyor Aybüke, ben hızla kenara çekiliyorum. Orada onun o hareketi o kadar yakıyor ki canımı, camları yumruklayarak kırmak geçiyor içimden. Herkese her şeye isyan edesim geliyor. Sakinleşmek için dışarı çıkıp başımı gökyüzüne çeviriyorum. Bir kaç bulut var, bulutlara bakıyorum uzun uzun. Bir tanesini uçağa , diğerini de uçurtmaya benzetiyorum. Biraz rahatladıktan sonra girdim içeri ve babamların olduğu tarafa ilerliyorum. Nikah başlamak üzere hareketleniyor babamlar.

Takılıyorum peşlerine. Nikah salonuna girdik. Sude hanım ve babamın nikahları kıyılıyor. Hepsi çok mutlu, ben zor duruyorum orada. Nikahtan sonra üçü arabaya biniyorlar ve babam bana işaret yapıyor , yaklaştım babama :

" Oğlum biz bir kaç gün için Sude hanım ile beraber tatile gidiyoruz. Aybüke annesinden hiç ayrılmamış o da bizimle gelecek. Geri göndüğümüzde görüşürüz. Var mı bir şeye ihtiyacın" diye de ekliyor babam. Şaşırıyorum, bu benim babam mı diyorum içimden.

" Yok baba sağ ol, iyi tatiller diyorum" gidiyorlar. Sanki onlar yıllardır aile, beraber yaşıyorlar hiç annesinden ayrılmamış o gidiyor ben neden gidemiyorum. Kıskançlıkla birlikte ben öylece baka kalıyorum arkalarından. Moral diye bir şey kalmıyor bende, ne yapayım nereye gideyim bilemiyorum.

Beni neden çağırdın ki buraya. Süs ve göstermelik oğul olarak mı. Babamın onlar çoktan ailesi olmuş belliydi. Ayaklarım beni yine sahile götürdü, her zamanki bankta buldum kendimi. Ceketimi çıkarıp elime aldım ve oturdum. Ne kadar zaman orada kaldım bilmiyorum, bir amca gelip:

" Evladım oturabilir miyim" dedi

" Tabi amca ne demek" amcanın elinde kağıda sarılı bir şişe var. başlıyor anlatmaya.

" Senin adın ne Remzi ben."

" Mustafa ben Remzi abi"

" Benim de bir torunumun adı Mustafa, Mustafa güzel isim, seçilmiş ve temizlenmiş anlamına geliyor. Torunuma o ismi ben verdirtmiştim. "

" Ben kendi ismimin anlamını bilmiyorum, sadece Peygamberimizin adı olduğunu biliyorum abi."

" Artık biliyorsun sen seçilmiş ve temizlenmiş anlamındaki Mustafa'sın"

" Sağ ol abi." dedim be şişeden gelen keskin kokudan rahatsız olarak ama Remzi abiye belli etmeden gitmenin yollarını ararken Gökhan'ı görür Remzi abiden izin isteyip kalktım. Remzi abi çok cana yakın biriydi hemen kanım kaynamıştı ona. Ama dertliydi belli. Akşamları buralarda oluyorum dedi en son. Görüşürüz abi dedim ve gittim Gökhan'ın yanına.:

"Ne haber Gökhan"

" Haberler sende baban evleniyormuş"

" Evet bugün evlendi"

" Eee nasıl biri evlendiği, yani iyi mi anlaşabildiniz mi"

" Bilmiyorum ki, konuşmadık hiç."

" Hiç mi yuh be oğlum cici annen o senin " dedi gülerek. Bana hakaret gibi geldi tersleyesim geldi onu orada, ama Gökhan bu art niyet olmaz bana karşı.

" Gökhan gözünü seveyim yapma" dedim.

" Sana da şaka yapılmıyor Mustafa canın mı sıkkın senin"

" Yok bir şeyim ben eve gideceğim var mı istek dilek"

"Sağ olasın görüşelim bi ara "

" Olur Gökhan zaten aynı okuldayız."

" Tamam selametle"

" Allah'a emanetsin Gökhan" dedim ve uzaklaştım sahilden. Sahil de boğuyor beni bugün. Aylak adımlarla yürüdüm eve doğru, yolumun üzerindeydi eczane bir uğrayayım dedim. Girdim içeri, Gülderen abla beni görünce sevindi:

" Mustafa hoş geldin oğlum gel otur bir çay iç"

" Sağ ol abla olur bir çayını içerim"

" Ee anlat Mustafa neler yaptın bakalım"

" Abla lise için hazırlık muafiyet sınavına girdim, güzel puan aldım oradan da. Sonra Sinem ile görüştük, hiç unutamamışım onu ben. Babam evlendi"

" Baban evlendi mi, hadi hayırlısı belki düzelir sana karşı."

" Değişiklik var gibi geldi bana da abla hayırlısı"

" Şimdi neredeler peki"

" Bilmiyorum abla tatile gittiler her halde, bir de kızı var kadının , yani babamın bir oğlu bir kızı var artık"

" Anladım evlendiği kadın dul yani"

" Evet abla öyleymiş." yavaştan kalkmak için hazırlanıyordum. " Abla soracağım soramıyorum" dedi biraz düşündükten sonra da " sen nasılsın abla gerçekten ama, senin bir sorunun var"

" Boş ver Mustafa bir gün anlatabildiğim zaman anlatmak isterim"

" Tamam abla ben kaçıyorum müsaaden ile"

" Mustafa bir dakika, senin okul kaçta bitiyor"

" Öğleden sonra üç gibi abla neden sordun"

" Mustafa bak şöyle yapalım.Sen Eczanede çalışmaya devam et. Sana yine aynı maaşı vereyim. Hatta biraz daha fazlasını. Okuldan sonra akşama kadar çalış, cumartesi de çalışırsın. Nöbetlerde biraz zorlanabilirsin ama."

" Abla sen istersen çalışırım tabi ki, benim için de çok iyi olur bu."

" Tamam anlaştık o zaman oğlum. Bu zamanda pek kimseye güvenemiyorsun. Senin gibi temiz ve ahlaklı insan bulmak çok zor. Oğlum gibisin benim" dedi ve bana sarıldı.

Bende Gülderen ablaya anne eksikliğimi giderircesine sarıldım. Çok huzurluydu kollarında olmak. Sevildiğini önem verildiğini bilmek. Sonra ayrıldık. Hiç bırakmak istemiyorum , hep bana ana şefkatine özlem duymuşum eksikliğim oymuş gibi. Sanki içimde bir boşluk bir eksiklik doluyormuş hissini yaşamak istedim ama o Gülderen ablaydı annem değil. Gülderen ablanın gözlerinde yaş vardı.

"Abla neden ağlıyorsun" dedim

" Mustafa'cım bir gün söyleyebilirsem eğer öğrenirsin"

" Tamam abla sen nasıl istersen, ben müsaadeni isteyebilir miyim"

" Müsaade senin oğlum görüşürüz, sağ ol her şey için. Hakkını helal et."

" Abla ne hakkı ben helal ettim sen de helal et"

" Helal olsun oğlum"

Eczaneden çıkıp eve doğru yürüdüm. Dışarıda vakit geçirmek istiyorum ama ne yapacağım aklıma bir şey gelmiyor. Yol üzerindeki çocuk parkına gittim. Sakin kimse yok gibi sadece iç tane çocuk oynuyor ve kaydıraktan kayıyorlar. Salıncağa ilişti gözüm. Sallanmak istiyordum , gittim sallanayım diye bir kaç dakika sallandım. Hızlı hızlı sallandım, rüzgar alnımı okşadıkça özgür hissederek. Sonra sıkıldım ve indim. Üzerimde takım elbise ile garip görünüyordum ki çocuklar oyunu bırakıp beni izlemeye başlamışlardı. Rahatsız oldum ve eve doğru yürüdüm.

Kaldırımdan yürümeyi sevsemde bugün kaldırımda değildim. Yol kenarındaki küçük taşları tekmeleyerek gittim eve doğru. Karşıdan çocuklar geliyordu koşarak ,kenara çekildim. Sinem'lerin evine doğru baktım fark ettirmeden ve perdedeki o hafif hareketi gördüm. Ya sinem yada bir başkası bilmiyorum ama birisi bana doğru bakıyordu. Adımlarımı iyice yavaşlatıp markete girdim. Ekmek ve sigara aldım biraz da oyalandım, eğer Sinem ise ve markete gelir. Markete gelirse de uzaktan da olsa görürüm diye düşündüm. Konuşmadan da olur, gözlerini görmeye ihtiyacım var. Şu anki duygularımın karmaşıklığında birazcık ta olsa değerli hissetmeye ihtiyacım vardı. Ben tam kasaya yönelirken girdi içeri Sinem ve göz göze geldik. Ben kasaya yönelmiştim bir kere. Aldıklarımın parasını verip çıktım ve eve gittim.

Kıyafetlerimi değiştirdim, dizlerime kadar uzun olan şortu ve ince bir tisörtümü giyip kendime bir fincan kahve yaptım. Çay yapacak kadar zamanım yok gibiydi, uyumak istiyordum. Kahveyi sigarayla içtim. Sonra duş alıp yattım. Duş iyi gelmişti bana, omuzlarımdan ılık suyun akışı, suyun yere dökülüşü gibi dökülsün üzerimden dertler istedim belki de. Çok zaman geçmeden uyuya kalmış olmalıyım. Evin telefonu çalarken uyandım, yetişemedim telefona. Saate baktım sabah olmuş ve neredeyse okula geç kalacağım.

Hemen hazırlanıp okula gittim. Okulun bahçesine geldiğimde o kadar çok öğrencinin olması beni şaşırtmıştı. Tabi ki ortaokul gibi değil lise idi burası. Herkes farklı farklı düşüncelerle geldi belki de oraya. Ama ortak olan tek düşünce müdür artık konuşmasını bitirse olduğuna emindim. Müdür okulu ve okulun başarılarını anlata anlata bitiremedi. bizim onlara emanet olduğumuzdan bahsetti bir süre. Sonra sırayla sınıflar okula girdi. Hangi sınıfta olduğumuz hafta sonu açıklanmıştı.

Ben 9 C sınıfındaydım ve sınıfı bir süre aradıktan sonra bulup en arka orta sıraya geçip oturdum. Boyum uzun olduğu için arkada oturmaya alışık olduğumdan burada rahat ederdim hep. İlk ders boş geçti sonraki derste öyle. Sınıfta sadece otuz kişi ya var ya yok. bunların da 6 kişisi erkek. Diğer öğrenciler ilk gün diye gelmemişti sanırım. Kızlar hemen tanışmaya kaynaşmaya başladılar aralarında. Bir tanesi aralarından sıyrılıp şunu yapalım, bunu yapalım demeye başladı. Süslü bir şey, biraz da havalı. Ben en arka sırada oturmuş defterime bir şeyler karalıyorum. Sınıftaki erkekler aralarında konuşmaya başladılar İlyas ile Gökhan benim hemen önümdeki sıraya oturdular. Biz de öğlende ne yapacağımıza karar veriyorduk. Sınıftaki diğer erkek çocuklar bizim de yanımıza gelip oturdular. Tanıştık. Ben biraz zorlandım tanışırken, çekingenliğim yine üzerimde. Gökhan:

" Arkadaşlar Mustafa iyi arkadaşımızdır, Arkadaşlığı on numaradır, bakmayın sessiz sessiz oturduğuna. Çok çekingen senelerdir çekingenliğini kırmaya çalılıyoruz ama yok" dedi hafifçe gülümseyerek.

Sınıftaki diğer çocuklar, iyi çocuklardı bunlar. Ama zaman lazım tanımak için, öyler insanlarla tanıştım ki o zamana kadar kimin ne olduğunu bilemezdiniz ilk anda.

Sonra sınıf öğretmenimiz içeriye girdi. Önce kendini tanıttı. Sonra ise bizden kendimizi tanıtmamızı istedi. Herkes kendini güzel ifade ediyordu. Sıranın bana geleceğini hiç istemiyordum. Ne diyecektim ki ben onlara ? Ne söyleyecektim ki ? Ama sonunda sıra bana da geldi. Ceketimin önünü ilikledim ve ayağa kalktım. Ben Mustafa dedim ve kaldım. Sonra öğretmen hangi okuldan geldiğimi sordu. Söyledim. Sonrasında ise daha fazla sıkmadan öğretmen beni oturdum. Çekingenlik çok zor bir şeydi. Kendini ifade edememek daha zor bir şeydi. Kendimi hala ifade edemiyordum. Toplum içinde konuşmak çok zordu benim için. Tüm gözlerin sende olması. Herkesin ağzından çıkacak kelimelere odaklanması beni çok zorluyordu. Çok fazla hemde.

Öğretmen yerine geçip çantasını toparladı ve :

"Çocuklar bu gün pek öğrenci yok. Öğretmenler olarak biz de ders programı yapacağız. Bu gün yoklama alınmayacak isterseniz çıkabilirsiniz" dedi ve çıktı sınıftan.

Dışarı çıkmayı teklif etti adının Alper olduğunu söyleyen kısa boylu hafif şişman arkadaş İlyas'a. İlyas ta bana döndü haydi gidelim dersesine. "Ben burada iyiyim" dedim. Onlar gitti, kızlar kendi kafalarına göre takılıyorlar sınıfta. Ben başımı sıraya koydum, sessiz sessiz kafa dinlemek istiyorum. Kızların sesleri kesilmiyor ki, kızlar biraz huzur diye çıkışmak istiyorum. Tepkileri ne olur bilemiyorum ve bende çıkıyorum sınıftan. Öğle paydosuna az bir zaman var. Belli ki bugün ders yok. Çantam bir omuzumda gidiyorum eve doğru. Yalnızım , evde yalnız, sokakta yalnız. Dayanmak zor geliyor bazen yalnızlığa ama dayanmalıyım. Her şeye rağmen dim dik durmalıyım. Eve gelip çantayı odama bıraktıktan sonra üzerimi değiştiriyorum. İlk okul günüm bitiyor. Eve gelip telefonu elime alınca bakıyorum ekrana. Yirmi yedi mesaj ve yirmi beş tanesi Sinem'den.

İlk mesajda "ilk okul günün nasıl geçti" yazıyor. İkinci mesaj da "nasılsın" yazmış bana, diğerleri de buna benzer merak mesajları. Geri kalan iki mesaj da operatör mesajları. Mesaj yazdım Sinem'e "iyiyim sen nasılsın" şeklinde. Sinem telefon başında bekliyor olmalı ki "neredeydin sen " diye cevapladı hemen. Havadan sudan mesajlaştık bir süre. Sonra "yarın okul var ve çok yorgunum" yazıp telefonu kenara bıraktım. Telefon sessizde, telefonu sessizde bırakmak adetim haline gelmişti artık. Issız bir ada hayal ettim içinde zararlı hayvan olmayan, Tek başıma, hayallerim bile yalnız, yalnız ama en azından huzurlu olsun istedim. Palmiye yapraklarından sahile bir gölge yaptım hayalimde. Ateş yakmak istedim çakmağımın taşı bitti. Hayal de bile her şey ters diye düşünürken uykuya daldım.

......


Arkadaşlar tekrar merhaba. Yazdıklarımı eleştirmenizde sorun yok, ama yine hatırlatmak isterim ki bu kurgu değil. Kurguymuş gibi bu saçma şu olmamış gibi mesajlar yazarak gerçeklerden sapmamı istemeyin lütfen. İnsan her zaman istediği gibi yaşayamadığı gibi, yaşam hikayeesinde de istediklerini yazamıyor. İlginiz için teşekkür ederim. Emek verdiğimi düşünüyorum ve emeğe saygı istiyorum. Şimdiden teşekkür edip bir sonraki bölüm için yazmaya başlıyorum.

Saygılarımla.

Mustafa E.

Continue Reading

You'll Also Like

694K 7.5K 27
Kim bilir, belkide o gün hayatımın aşkıyla karşılaşmıştım... Anonim: *Fotoğraf gönderildi* Anonim: Günaydın;) Ateş: Hassiktir Anonim: Ooo bu kadar ça...
112K 287 29
Bir kadın bunu yazabilir mi? Evet yazar , hemde erkeklerden daha iyi yazar. Konuya gelince , hikayen sıradışı, çok dehşet ve aşırı tahrik ediciydi. İ...
172K 8.8K 51
Tuğkan (not delisi) : Aslansın, kaplansın, aşkımsın. Luna Handan : Aşkın mıyım? Tuğkan (not delisi) : Şaka olsun diye.
361K 15.2K 38
17 yıl sonra öldü diye bildikleri kızlarını bulan bi aile Önyargılı bi abiler ve Kavgacı bi kızın hikayesi