TOHUM

Bởi yazarrpink

3.7M 114K 15.7K

"BAĞIRMA BOŞUNA! BABAN SENİ SATTI!" Duyduğum sözlerle, biraz önce sinirle bağırdığımda gürleyen sesim, aniden... Xem Thêm

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM

10.BÖLÜM

77.5K 2.4K 160
Bởi yazarrpink

Bir anda belimi saran Alpaslan'ın bana daha tam olarak ne yaptığını anlayamadan dudaklarımı, dudaklarında bulmuştum.

Gözlerim açık bir hâlde kalakalmıştım.

Hırs dolu keskin solukları, yüzüme düştüğünde dudaklarımın ıslandığını bile çok sonradan fark ettim. Tüm belimi sarmış ve kendine hapsetmişti. Zaten şok içindeydim ve istesem bile kımıldayamıyordum.

Dudaklarımı ağzının içine almış çekiştirirken ufak bir inilti döküldü boğazımdan. Bu ufak inilti onun nefesinde kayboldu. Bu bir emrivakiydi ve hiç ummadığım bir şekilde dudaklarımı mesken tutmuştu.

İçli bir nefesle bir inilti daha saldım Alpaslan'ın ağzına. Belimdeki eli hepten sıkılaştı ve diğer elini de yetmemiş gibi başıma getirip saçlarıma asıldı.

Başını oynatarak dudaklarımı büyük bir iştahla öpüyordu. Dilini ağzıma soktuğunda çok geç olmadan müdahale etmek için kendimi zorladım. Fakat daha önceden defalarca öpüşmüş olmama rağmen hiçbir zaman bu kadar baskın bir öpüşe maruz kalmamıştım. Bu baskıdan ve bedenimi esir almasından kurtulamıyordum. Bir kaç cılız inilti çıkarmaktan öteye gidemiyordum.

Alpaslan'ın eli belimi tamamen sarıp kavradığında alt dudağımı sesli bir şekilde emmeye başladı. Havada kalmış ellerimi gömleğinin altında kasılmış omuzlarına getirdiğimde titreyen parmaklarımla ittirmeye çalıştım göğsünü.

"Mmm..." diye bir inilti verdim Alpaslan'ın ağzına.

Başını çevirip daha da çekiştirdi dudaklarımı ve diliyle dilimi zorladı.

Patlayan havai fişeklerden daha çok patlayan kalbimin sesi kulaklarımı uğuldatıyor nefesimi keskin bir bıçak gibi kesiyordu. Esaretim şah damarıma dayanmıştı ve Alpaslan'ın öpüşüne mahkum olmuştum. Kurtulmak için tekrar inledim.

"Mmmm..."

Çok cılızdı.

Çok kararsız bir inlemeydi.

Bu kararsızlık, bu kadar kararlı Alpaslan'ı durdurmaya yetmezdi.

Yetmedi de.

Alpaslan saçlarımı daha çok kavrayıp dudaklarımı içli içli emmeye ve tüm tenimi içmeye başladı. Sert solukları bana geçit vermiyordu.

Ellerim omuzlarını sıktı. Ellerim omuzlarını sıktıkça Alpaslan daha çok saçlarıma asıldı ve dudaklarımı kendine sundu.

Dişlerimi çıkardım ve tüm gücümle Alpaslan'ın dudağını ısırdım.

Saçlarımı salmadan dudaklarımı ağzından uzaklaştırdı.

Kararmış gözleriyle sorgular gibi gözlerime bakıyordu. Bense sarhoş olmuş gibi baktığıma emindim.

İkimizin de göğsü hızla inip kalkarken Alpaslan'ın çenesi kasıldı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Evlenmeden olmaz dedim ya..." Hızla soluk soluğa konuştum.

Gözlerini kıstı.

"Evlencem dedim ya!"

Sesli sesli nefes alıp veriyordum. Kalp atışlarıma nefesim yetmiyordu.

"Evlenmeden olmaz dedim ben de!"

"Evleneceğiz işte!"

Hâlâ belimi de saçlarımı da bırakmamıştı.

"Tamam! Evlenmeden olmaz!"

"Evleneceğim dedim neyini anlamıyorsun?!"

"Ben de evlenmeden olmaz diyorum! Sen neyini anlamıyorsun?!"

Sinirle güler gibi olunca göğsü sarsıldı.

"Şaka mı şu an bu?!" dedi inanamaz gibi.

Nefeslerim oldukça sıklaşmıştı.

"Ciddiyim Alpaslan. Sen de beni ciddiyetine inandır, önce evlen. Sonra ne zaman istersen, nerede istersen ve ne istersen yapabilirsin."

Sesli ve keskin yutkunuşu, kasılmış çenesinin oynamasına sebep oldu.

Belimdeki elini çekerken kalın parmakları, ısırdığım ve kan toplayan alt dudağını buldu. Gözlerimin içine baka baka o dudağı ağzının içine doğru aldı ve kısa bir emme hareketiyle o dudağı yalarken başını, ağır ağır salladı.

"Anlaşıldı..." diye mırıldandı gizemli bir sesle.

Titrek nefeslerimle uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım ondan.

Arkamdan sadece cama bakıyordu.

"En yakın zamanda evleneceğiz..." diye mırıldandı kendi kendine konuşur gibi.

Nefeslerimi, zor da olsa toparlayabildiğimde, yüzüme sahte bir gülüş yerleştirdim ve saçlarımı savurarak arkamdaki Alpaslan'a döndüm yine.

"Çok mantıklı bir karar müstakbel kocacığım!" Onun cevap vermesini beklemeden çantama yürüdüğümde;

"Ha bu arada!" dedim.

Alpaslan camın önünden ayrılıp masadaki içkisine gitmişti. Bana bakmadan içki şişesini fondipliyordu.

Çantamdan kırmızı gold işlemeli bir kutu çıkardığımda içindeki dört karat tek taşı Alpaslan'a göstererek havaya kaldırdım.

"Tek taşım müstakbel kocacığım... Tam beş yüz bin dolar!" dedim onu gıcık edeceğini bile bile zevkle sırıtırken.

"Nereden aldın onu?" diye homurdandı içki şişesiyle ilgilenirken.

"Navel'den!" diye şakıdım büyük bir zevkle.

Alpaslan bakışlarını bana çevirdiğinde;

"O sadece anlamlı tasarımlar yapar," dedi düz bir sesle.

"İşte!" dedim kaşlarımı kaldırırken. "Bu da tam bizim evliliğimizi temsil eden bir tasarım! Para!" derken parmağımı şaklattım.

Alpaslan bana dik dik bakarken sinirle çenesini kaydırdı.

"Senin için para," dedi soğuk bir sesle. Bir yudum içki daha çekip; "Benim için seks!" diye devam etti tükürür gibi.

Bozulsam da aynı gülümsemeyle tek omzumu silkeledim.

"E sen de sekse uygun bir yüzük yaptırıver kendine! Artık nerelerinden esinlenerek..." derken gözlerimi kasıtlı olarak erkekliğine indirdim. "Ve nerelerine takacaksan oraya takarsın!"

Alpaslan'ın yüz ifadesi kısa bir süreliğine donuklaşsa da ardından hemen sinsice gülümsedi.

"Benim oraya takacağım yüzük belli zaten. Tam on beş milyar dolar."

Aynı eğlenmiş ifadesiyle bedenimi süzerken kısılmış ve kararmış parlak gözleriyle bakıyordu her bir zerreme. Elinde içki şişesi tekrar koltuğa yayıldığında içimdeki sinire engel olamadan ellerimi yumruk yaptım.

"Sen o on beş milyar dolara bi'beş yüz bin dolar daha ekle müstakbel kocacığım!" dedim elimdeki yüzüğü tekrar gözlerinin içine sokarken. "Faturasını yarın sana gönderecekler zaten!"

Alpaslan'ın cimriliği tüm memleketin mâlumuydu.

Derin derin nefeslerle beş yüz bin doları ufacık bir taşa vermemi sindirmeye çakışırken sesi içine kaçmış gibi mırıldandı.

"Demek İstanbul'daki tüm mücevhercilere talimat geçeceğiz... Bana sormadan sana bir şey satmamaları için."

Umursamadan çantamı koluma takıp kapıyı açtığımda sağ elimle dalgalı saçlarımı savurdum.

"Çok da dert!... Floransa'dan veya Paris'ten alırım ben de."

Kapıyı kapatma ihtiyacı bile hissetmeden, bulduğum gibi kapıyı açık bırakarak çıktım odadan. Hızla topuklularımla yeri döverek koridoru dönmüştüm ki arkamdan koca bir şangırtı sesi geldi.

Korkuyla ufak bir çığlık atarak, olduğum yerde donakaldım. Ayaklarım bile titriyordu. Gerimde kalmış odadan Alpaslan'ın; "Siktir!" diye kükrediğini duydum.

Tüm bu yenilginin içerisinde ufak da olsa bir zafer kazanmıştım ama gülümseyemiyordum.

Elimi öpüşüyle şişmiş ve kızarmış dudaklarıma atarken, titriyordum. Elim dudaklarımda, Alpaslan'ı arkamda öylece bırakıp, hızla asansöre ilerledim.

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

GÖLGESİZ Bởi Ssibellasibell

Tiểu Thuyết Chung

989K 54.9K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
4.9M 230K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
10.8K 462 34
iki inatçı ve aşk istemeyen genç.. Aralarında engeller varken, Ne olacağını kim bilir? +18 şiddet, küfür, argo, cinsellik içerir.
2.8M 145K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.