BAŞIMIZA GELENLER (TAMAMLANDI...

mervenindunyasiii

228K 10.8K 1.2K

Uyarı : Talha Hancıoğlu hayali bir karakterdir yaşayanlarda onu aramayınız. ▪▪▪ Bir adam ve bir kadının kader... Еще

ALINTI
|1|
|2|
|3|
|4|
|5|
|6|
|7|
|8|
|9|
|10|
|11|
|12|
|13|
|14|
|15|
|16|
|17|
|18|
|19|
|20|
|21|
|22|
|23|
|24|
|25|
|26|
|27|
|29| Final Part 1
|30| Final Part 2
Yeni Hikaye

|28|

3.6K 220 18
mervenindunyasiii

Talha abisinin sözleriyle kendini bir nebze toparlarken içeri telaşla Mahir girdi.

"Abi bulduk abii."

Talha Mahir'in yanına adımlarken bir yandan da anlatmasını bekliyordu.

"Anlat çabuk "

"Abi yengenin alyansının içine yerleştirdiğimiz vericiden sinyal aldık. Çok zayıftı ama çocuklar hallettiler. Net olmamakla birlikte sinyal gelen son konum elimizde."

Herkes alelacele arabalara ilerlerken Mahir kalan detayları verdi. Yaklaşık on beş araba konvay şeklinde iki saat uzaklıktaki adrese yol alırken Kenan'ın yanında oturan Talha hiç zamanın bu kadar yavaş aktığını hissetmemişti.

"Bas Kenan şu gaza biraz bas!"

"Talha kendini topla artık. Sen Hazel'i kurtarmak mi istiyorsun yoksa onu kurtaramadan ölmek mi? 200 'le gidiyoruz farkında mısın?"

Talha cevap vermedi. Kendi içindeki sorulara bile cevap veremiyordu ki. Önünde cevaplanmasini bekleyen onlarca soru vardı.

Neden Hazel'i yalnız bıraktım?
Ya ona bir şey olursa?
Onu kaybedersem nasıl nefes alacağım?

Vicdan azabı kor gibi kalbinin üstüne yerleşmiş yavaş yavaş onu da yakıyordu. Korku beyninde, endişe her zerresindeyken ruhu acı çekmekten başka bir şey zaten yapamıyordu. Kalbi onda değilde Hazel'de atıyordu, ruhu onda değilde kör kuyuların dibinde zindana sıkışmıştı. Yanıyordu her zerresiyle aslında suyunu arıyordu ama insanlar onu ölmeye çalışmakla suçluyordu.

İki saatlik yolu iki kaza tehlikesi geçirerekte olsa kırk beş dakika da vardılar.

Geniş ormanlık alanın etrafında kimseler yoktu. Adamlar dışarı çıkıp Kenan ve Ali'nin emriyle Hazel'in tutulabileceği bir yer ararken Ali kardeşini sakinleştirmekle meşguldü.

Ellerini Talha'nın ensesinde birleştirdi. Alınlarını birbirlerine değdirdi. Göz göze ifadesinin can bulmuş haliydi. Çoğunlukla sakin bir mizacı olan Ali ailesi söz konusu olduğunda büründüğü kişilik düşmanlarını korkutan cinstendi. O yüzden Kenan son ana kadar ona bir şey söylememişti.

"Bana bak koçum bana bak" Talha'nın iyice kendisine odaklanmasını bekledi. "Hazel'i bulacağız onu alacağız duydun mu beni? Ama sen onu bir kere daha kaybedeceğin bir şey yapmayacaksın. Anlıyor musun beni? Ben o P... Gereken cezayı vereceğim bir daha gün yüzü göstermeyeceğim ama sen karını bulduktan sonra onu alıp gideceksin."

"ABİİİ"

"Talha aynı hataya iki kere düşme, karının yanında ol! Ben hem Hazel'in hem senin abin olarak bu meseleyi halledeceğim."

Talha cevap veremeden adamlar geldiler.

"Ali bey 250 metre kadar ilerde bir depo var dışarıda yaklaşık on adam var içerisi gözükmüyor."

Talha kimseyi beklemeden gitmeye kalkışınca bu sefer kolundan tutup onu durduran Atakan'dı.

Atakan' a attığı ters bakışla kolunu kurtarmaya çalışırken Ali yine müdahale etmek zorunda kaldı.

"Talha, böyle düşünmeden herkesi tehlikeye atarak hareket edeceksen sen burada bekle."

Ali'nin bağırarak söylediği sözler Talha'nın bir kaç saniye durmasına neden oldu.

Ali Talha'yı bu sözlerle durduramayacağını bildiği için hızlıca plan yapıp herkesi organize etti.

Korumalar önden gidip adamları hallederken Kenan, Talha'nın yanından ayrılmasına izin vermiyordu. Bir kaç el silah sesiyle dışardaki korumalar aynı anda etkisiz hale getirildi.

Talha yüreğinde ki yangınla suyuna ulaşmaya çalışırken her zerresi yokluk krizine girmiş gibi 'Hazel Hazel' diye sayıklıyordu.

' Hazelim bir bulayım seni bir bulayım içime katacağım seni bir daha oradan çıkamayacaksın ' diye kendi kendine konuşurken elinde silahı, dört adam etrafını sarmış Cafer'i görmesiyle bütün algısını kaybetti. Nerede nasıl olduğunu bıraktı, canını hiçe saydı, Cafer'in peşine düştü. Bir kaç el üzerine sıkılan silahlara karşılık verirken aklından kendisini korumak geçmiyordu.

"TALHAAAA! Napiyorsunnn ?"

Talha'nın bu halini gören Atakan ve Kenan aynı anda bağırdılar. Koruma ateşi açarken Cafer kimin attığı belli olmayan kurşunla bacağından vuruldu. Etrafındaki korumalar onu arkasında bırakıp kaçarken çoktan çatışma bitmişti.

Talha yerde bacağını tutan adamın gülen suratına doğru koşup yumruğunu geçirdi. Onun nefes alıp bir şey demesine fırsat vermeden çoktan beş altı tane yumruğunu geçirmişti.

"SANA DEDİMM BEN KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEDİM DİYE AMA SEN BU GÜN BENİM ELLERİMDE ÖLECEKSİNN KARIMINN KORKTUĞU HER SANİYENİN HESABINI SANA SORACAĞIMMM!"

Talha bir yandan bağırıp bir yandan yumruk sallarken gözü hiç bir şey görmüyordu. Buna Cafer'in çoktan konuşmanın yarısında bayılması da dahildi. Kenan Talha'yı Cafer'in üzerinden çekerken kendisine direnen Talha'ya bir yandan da sesini duyurmaya çalışıyordu.

"Talha yeter bayıldı it yeter. Hazel'i bulmuşlar."

Kenan'ın kolları arasından Cafer'e ulaşmaya çalışan Talha Hazel ismiyle tekrar dünyaya döndü.

"Hazel" diye sessizce fısıldayıp depoya koştu. Bir odanın kapısının önünde duran Mahir sırtı kapalı kapıya dönük şekilde duruyordu.

"Hazel burada mı?"

"Abi" mahir'in sıkıntıyla konuşması Talha'yı daha da kızdırırken bir an önce tek istediği Hazel'e kavuşmaktı

"Abi abi ne abi ? Çekil kapının önünden. Ne diye kızı tek bırakıyorsunuz kitli kapının arkasında? " Talha bir yandan bağırıyorken bir yandan da Mahir'in ceketini iki eliyle kavramış adamı sarsıyordu. " Lan sen beni duymuyor musun? Çekil kapının önünden."

"Abi getirdim battaniyeyi." Diyerek yanlarına gelen Samet'le Talha kaşlarını çattı. Mahir'i yakasından tuttuğu gibi kenara fırlatıp kapıyı açtı.

Hazel çıplak bedeniyle kendine sarılmış bir şeyler mırıldanıyordu. Yüzünü görmediği halde Talha onun karısı olduğunu biliyordu.

Gördüğü manzara gözlerinin dolmasına neden olurken aylardır kırılmasın diye özene bözene baktığı değerli parçası tuzla buz olmuş gibi hissediyordu. İçindeki acıyı tarif edecek hiç bir şey yokken korkusu Hazel'e ulaşamamaktı. Gördüğü manzara onu böyle yerle bir etmişken Hazel'i nasıl kırıldığı yerden toplayacaktı?

Gözünden izinsiz akan yaş yanağında yola çıkmıştı. Derin bir nefes alıp gözyaşlarını sildi. Samet'in elinden battaniyeyi alıp sert bir sesle "kimseyi içeri almayın" dedi.

Elinde battaniyesi yavaş yavaş Hazel'e yaklaşırken ne yapması gerektiğini bilmeyen küçük bir çocuktan farkı yoktu. Yeri geldiğinde dağları dize getiren Talha Hancıoglu şimdi birinin nasıl hareket etmesi gerektiği söylemesi için tüm servetini ortaya dökerdi. Kadının mırıltılarının sesi arttıkça kalbine saplanan hançerin acısı da aynı oranda artıyordu.

Yanına çömelip "Hazel" diye mırıldandı. Kendisine bakmayan, duymayan karısıyla sesini biraz daha yükseltti.

Dokunmaya kıyamadığı kadına şimdi dokunmaktan korkuyordu. Gözünden akan yaşını sildi. Kalbinden akan yaşını da görmezden geldi. Ne kadar gelebilirse.
Ağlamamak için kendini zor tutuyor kadının kollarında ağlayıp onu teselli etmek istiyordu. Acı dedi gerçekten varmış. İnsanı öldüren acı gerçekmiş.

"Hazel'im, güzelim, ne olur bak bana" titreyen sesiyle söylediği sözler Hazel'e ulaştı. Onun bir tepki vermesini beklerken Hazel'in başını kaldırmasıyla Talha'nın kollarına bayılması bir oldu.

"HAZELLL!"

Talha'nın bağırtısıyla Mahir'den olayı öğrenen Ali, kapıyı yarım açıp içeri bakmadan Talha'ya seslendi.

"Talha noldu iyi misiniz?"

Talha elindeki battaniyeyle Hazel'i sardıktan sonra ağlayarak "Abi araba, arabayı hazırlayın." diye bağırdı.

Hazel'i güzelce sardıktan sonra kucağına alıp arabaya olabildiğince çabuk gitti. O arka koltuğa karısıyla birlikte oturduktan sonra Ali arabayı çalıştırdı. Arkalarından Kenan ,Atakan ve bir koruma, arabasına eşlik ediyordu.

"Hazel, Hazel güzelim, ne olur aç gözünü. Beni böyle bir başıma bırakamazsın." Göz yaşlarını silip konuşmasına devam etti. " Hazel'im sen beni dize getirdin şimdi böyle yalnız bırakamazsın. Daha bizim bir sürü hayalimiz, daha tartışacak bir sürü konumuz, senin bana kafa tutacağın bir sürü anımız olacak. Ben kalbimi sana vermişken sen böyle sokup gidemezsin" ardı ardına sıraladığı kelimelerle birlikte bir yandanda karısının hafif tozlanmış yanağını okşuyordu.

Ali ilk defa kardeşini boyle ağlarken görüyordu. Talha her şeyi kendi çözen yardım istemeyen sıkıntısını dile getirmeyen erken yaşta olgunlaşmış bir adamken Ali bu halini görmesiyle afallamıştı. Ona destek olacak bir şeyler söylemek istiyor ama dili lal olmuş kelimeler aklından silinmişti. Son sürat en yakın hastaneye sürdü.

Yirmi beş dakikalık yolculuğun ardından en yakın hastanenin aciline giriş yapmışlardı. Koruma ordusu acilin etrafını çevirdi. Muayenenin ardından Hazel odaya alındı. Serum takıldı.

"Evet doktor neyi var? Neden hala uyanmadı? Üç saat geçti geldiğimizden beri."

"Talha bey aldığımız röntgenlerde herhangi bir sıkıntıya rastlamadık. Fiziksel olarak herhangi bir sıkıntısı yok. Yakında uyanacaktır. "

Talha adamın verdiği yuvarlak cevaptan dolayı elini yumruk yaptı.
Doktor izin isteyip yanından ayrılırken Mahir yanına geldi.

"Abi"

Talha alnını sıvazlayıp derin bir nefes aldı.

"Söyle"

"Abi Cafer itini depoya götürmüştüm. Ali bey gelip aldı. Bir şey yapamadık."

Talha "Abi abiii" diyerek sinirle soluyup elini duvara vurdu.

Telefonunu çıkarıp Ali'yi arasada açan yoktu.

Elinde çayla gelen Kenan kendisine uzatıp "Noldu" dedi.

"Ne olacak Kenan? Abime sen ne diye haber veriyorsun aldı adamı elimizden."

Kenan oralı olmadan çayından bir yudum aldı.

"İyi yapmış."

"Sen ne diyorsun Kenan? NE DİYORSUNN?"

Kenan elindeki çayı ilerde duran Mahir'i çağırıp ona verdi. Ceketini çıkartıp yanındaki sandalyeye koydu. Talha'nın suratına bir tane yumruk geçirdi. Kimse karışmıyor sadece izliyorlardı. Hazırlıksız yakalanan Talha'nın başı yanına düştü. Acının etkisiyle yüzünü buruştururken dudağındaki kanı silip Kenan'a baktı boş gözlerle. Tepki vermeyince Kenan bir tane daha yapıştırdı.

Talha dayanamayıp Kenan'ın yakasını tuttu.

"Ne yapıyorsun oğlum ne yapıyorsunnnn?"

Aynı şekilde Kenan da Talha'nın yakasından tuttu.

"ASIL SEN NE YAPıYORSUN TALHA?" Bir yandan Talha'yı silkeliyor bir yandan bağıra bağıra konuşuyordu. "SEN NAPIYORSUNN KARIN DAHA UYANMADI UYANDIKTAN SONRA İHTİYACI OLACAK TEK KİŞİ SENSİN. SEN ŞİMDİ İNTİKAM PEŞİNEMİ DÜŞTÜN? KARININ SANA EN ÇOK İHTİYACI OLAN ANDA KATİL Mİ OLACAKSIN. ABİNİ BİLMİYOR MUSUN O P... SERBEST Mİ BIRAKACAK? DOĞDUĞUNA PİŞMAN EDECEK EN İYİ SEN BİLİYORSUN."

Bağıra bağıra konuşmaktan nefesi kesilen Kenan, Talha'yı bırakıp biraz soluklandı. Elini omzuna koyup sıktı.

"Kendine gel Talha, toparlan, çünkü artık karının en çok ihtiyacı olan sensin. Yaralarını saracak olanda sensin." Omzunu bir kere daha sıkıp biraz düşünmesi için onu yalnız bıraktı.

Bir gün koca bir gün geçti. Ne Hazel uyandı, ne Talha başından ayrıldı. Hazel'in ailesine söylemedi. Çünkü onlara verecek bir cevabı yoktu. Kendi ailesine de söylemedi çünkü kimseyle konuşacak takati kalmamıştı. Uyumadan geçirdiği 50. Saate yaklaşırken Hazel'in ellerini tutmuş okşuyordu.

Yatakta yatan solgun karısı gözünü açmadığı, harelerini sakladığı, her saniye içini kasıp kavuran bir yangına atıyordu onu.

" Aç güzelim, gözünü aç artık. Sana ihtiyacım var."

Hastanenin beyaz nevresiminin üzerine dökülmüş kahve saçlarını okşadı. Alnına bir buse daha koydu. Hastaneye geldiklerinden beri tek yaptığı yapabildiği buydu.

Hazel'in ellerine alnını yaslayıp artık batmaya başlayan gözlerini dinlendirdi. Daha doğrusu o öyle istedi ama uyuyakaldı.

Talha gördüğü kabusla "Hazel" diye bağırarak sıçradı. İlk başta nerede olduğunu anlayamamakla birlikte hastane duvarlarını görmesiyle her şeyi tekrar hatırladı.

Batmaya devam eden gozlerini ovuşturduktan sonra Hazel'e baktı. Sonra kafasını çevirirken gördüğüyle tekrar Hazel'in güzel gözlerine baktı. Günlerdir sakladığı açık kahve gözleri kendisine bakıyordu.

"Güzelim" eliyle saçlarını okşadı. Ne yapacağını bilemeyen çok istediği oyuncağını kavuşmuş bir çocuk gibiydi. Gülümsemekle gülümsememek arasında kaldı. Sonra o güzel beyaz dişlerini ortaya çıkartacak kadar gülümsedi.

Hazel bir tepki vermedi. Sadece Talha'yı izliyordu. Soğuk, boş gözlerle. Talha, Hazel'e kavuştuğu sonunda o harelerini açtığı için o kadar mutluydu ki bunu fark edemedi.

"Hazel'im, sonunda güzelim" alnına bir öpücük koydu. " Ben hemen doktoru çağırıyorum. Bir yerin ağrıyor mu? Bir şeyin var mı?" Hazel aynı şekilde ona bakmaya devam etti. Talha ensesini kaşıyıp "hemen doktoru çağırıp geliyorum."

Kapıya kadar ulaşmışken dayanamayıp tekrar geri döndü. Hazel'in dudaklarına uzun şehvetten uzak şefkat dolu bir öpücük koydu. Hazel'in gözlerine baktığında orada gördüğü soğukluk kalbini bir parça kırarken bir şey demeden odadan çıktı.

Doktor geldi. Son bir muayene yaptı. Bir problem olmadığını söyledi. Toparlandılar. Evlerine geldiler. Talha çoktan yeni korumaları yerleştirmişti eve.

Hazel bir robot gibi söylenenleri yapıyordu ama bu süreçte hiç konuşmadılar. Talha onla ne kadar çok konuşmaya çalışsada herhangi bir cevap alamadı.

Hülya, Kenan, Atakan geçmiş olsuna geldiler. Hazel hiç konuşmadı. Kendi ailesi aradığında açmamış grip olmuşum boğazlarım kötü yazan bir mesaj atmıştı.

Talha bir haftadır işe gitmiyordu. Hazel'e kahvaltı hazırlıyor, onunla konuşmaya çalışıyor, bazen sadece izliyor, bazen saatlerce saçını okşuyordu. Bedeni yanındaydı ama ruhu ondan uzaklaşmış gibiydi. Talha ne yapacağını bilmediği bir uçurumun kenarında sallanıyordu. Ne o günün konusunu açabiliyor ne başka bir şey konusabiliyordu.

Günler günleri kovaldı. Hazel boş zamanlarda sadece yatakta yatıp bazen tavanı bazen duvarı bazen kapıyı izliyordu. Talha'yı dinliyor ama herhangi bir tepki vermiyordu. Böyle böyle iki hafta geçti aradan. Koca iki hafta. Talha Hazel'in varlığında ama aynı zamanda yokluğunda çıldırmanın eşiğine geldi.

Kenan ,Hülya ,Atakan üçlüsü bir kere daha geldiler ziyarete ama değişen hiç bir şey yoktu Hülya ne kadar konuşmaya çalışsada Hazel sadece yüzüne bakıyordu. Misafirler gitti. Hazel odaya çıktı. Üzerini değiştirip yine yatağa geçti. Gözlerini kapattı.

Talha dışarda bir sigara içti. Eliyle alnını ovuşturdu. Daha ne kadar bu durum böyle devam edecekti bilmiyordu. İlk günler üstüne gitmek istemezken iki haftada değişen tek şey Hazel'in daha da ruh gibi olmasıydı. Biten izmariti atıp ayağıyla ezdi. Eve girdi. Hazel salonda yoktu. Yine onu yatakta bulacağını biliyordu. Elini yıkadı. Üzerini değiştirdi. Hazel'in yanına yatağın kenarına yere oturdu. Hazel'in gözleri kapalıydı ama Talha onun uyumadığını biliyordu.

"Güzelim sence de artık konuşmamızın vakti gelmedi mi?"

Hazel gözlerini aralayıp Talha'nın iki haftada solmuş yüzüne baktı. Gözünden bir yaş aktı. Ağzını açtı kapadı. Açtı kapadı. Derin bir nefes aldı belki günlerdir konuşmadığı için konuşmak bu kadar zor gelmişti belkide kelimelerin ağırlığından.

Talha beklentiye Hazel'e baktı. Aynı soğukluk hala gözlerindeydi. Ama bir şey diyeceğini biliyordu. Ona zaman verdi. Dakikalar birbirini kovaladı. Talha bekledi. Bir ömür olsa yine beklerdi o hasretini çektiği sesi duyabilmek için. Duyduda sonunda önce karısının sesiyle bayram etti kulakları sonra dünyası başına yıkıldı.

Sizce Hazel ne söyledi?

Gidişatla ilgili ne diyorsunuz bir dahaki bölüm mutluluk gözyaşlarını mı göreceğiz yoksa içimiz kan mı ağlayacak?

Bölümün size hissettirdiğini bir kelime ya da emojiyle anlatın 🖤

Продолжить чтение

Вам также понравится

Mutlu Sonsuz sueda_kntc

Подростковая литература

3.7K 520 53
"Ben seninle mutlu son istemiyorum." dediğimde söylediğimi algılayamamış gibi bana baktı. "Mutlu olalım ama aynı zamanda sonsuz olalım." ''Mutlu son...
pina Azradefne32

Приключения

4.6K 625 72
Aşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O...
Sterek dylanobragn

Подростковая литература

58.6K 3.7K 40
-Ben hiçbir şeyden korkmazdım Stiles ölümden bile ama konu sen olunca parmağında ufak bir yara görsem endişeleniyorum.
84.2K 6.2K 32
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...