NEFRETİN TOHUMLARI

By senaguleryuzz

26.8K 9.8K 22.1K

O gün, "Bir insan kaç kere ölür," demişti silahın namlusunu koluma sürterken. Geçmişi düşünürken acıyla gülüm... More

GİRİŞ "Geçmişin Ateşi"
1. BÖLÜM "Planbozan"
2. BÖLÜM "Kovalamaca Sonrası Tanışma"
3. BÖLÜM "Tehlikeli Sular"
4. BÖLÜM "Eksen ile Bir Gece"
5. BÖLÜM "Beklenmeyen Karşılaşma"
6. BÖLÜM "İsimsiz?"
7. BÖLÜM "Sırların İlk Perdesi"
8. BÖLÜM "Biraz Öfke, Biraz Plan"
9. BÖLÜM "Ölüm"
10. BÖLÜM "Savaşlar ve Şarkılar"
11. BÖLÜM "Güç"
12. BÖLÜM PART 1 "Bir Nefes Uzakta"
12. BÖLÜM PART 2 "Bir Nefes Uzakta"
13. BÖLÜM "Kanlı Davet"
14. BÖLÜM "Mecburi Tercihler"
15. BÖLÜM PART 1 "İtiraflar"
15. BÖLÜM PART 2 "İtiraflar"
16. BÖLÜM "Eksen'deki Cevaplar"
17. BÖLÜM "Hayatımın Ekseni"
18. BÖLÜM "Hayal Kırıklıkları"
19. BÖLÜM "Öfkeye Düşen Kan"
21. BÖLÜM "İlk Temaslar"
22. BÖLÜM "Piyon'un Sahibi"
23. BÖLÜM "Kaçak Dövüş"
24. BÖLÜM "Nefretin Tohumları"
25. BÖLÜM "Kaybetme Korkusu"
26. BÖLÜM "Kasadaki Görüntüler"
27. BÖLÜM "Katil"
28. BÖLÜM "Aşkın Ölümü"
29. BÖLÜM "Araf"
30. BÖLÜM "Kenan Aysar"
31. BÖLÜM "Pişmanlık"
SEZON FİNALİ "Canavar"
DUYURU

20. BÖLÜM "Bir Ömürden Daha Fazla"

475 198 560
By senaguleryuzz

"Bitti patika.
Uçurumun çevresinde, ölüm sessizliği.
Sen istedin.
Senindir bu patikadan ayrılma isteği.
Gezgin, hayatın söz konusu.
Şimdi sakin ol, ne olursun.
Tehlikede olduğuna inanırsan, bil ki kaybolursun.
Uçurumları sevenin, kanatları olmalı."
-Friedrich Wilhelm Nietzsche

Bölüm Şarkıları:
Duman- Bu Aşk Beni Yorar (9. Bölümün de şarkısıydı)

Voteyi yorumu unutmayalım, iyi okumalar ♡
~~~~

"Araba sizin mi?"

"Siz'e ne oldu da birden senli benli olduk, tanıdığın birisi mi oldum iki cümle kurdum diye?"

"Nerde görsem tanırım, pahalı arabaların önüne atlayacak tipler bunlar. Böylelerini senin tır kesmez."

"12 saat benden nefret etmen için gayet yeterli olmuş."

"Az önce hiçbir şey olmadı zaten, her küçük temastan anlam çıkartıyorsan seni çok üzerler, Süveyda."

"Geçecek, ben yanındayım."

"Demek Eymen'den etkileniyorsun, benden haz etmiyorsun. O zaman neden şu an bu haldeyiz? Bak, dibine kadar girdim. Neden engel olmadın?"

"Eymen'e parası için yaklaşmaya çalışan kadınlardan birisin."

"Ömür boyu şu anki gibi yalnız kalacaksın Eksen."

"Beni para avcısı olarak görüyorsan, neden şu an bu haldeyiz? Neden para avcısı gördüğün kızla bu kadar yakınsın? Bak, dibine kadar girdim. Neden engel olmadın?"

"Artık sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim."

"Ortak yalanlarımız var işte, ortak günahlarımız.

"Yazdan sonra sonbahar gelir Süveyda. Belki o 'sonra' hiç gelmez çünkü mevsim çoktan değişmiş olur"

"Beni İsimsiz bile olsam sevmezsin,"

"Evet ben İsimsiz'e güveniyorum Eksen. Ama Eksen'i seviyorum!"

"Süveyda, sen bana merhemsin. Sen en derin yaralarımı iyileştiren o gündüz yüzlü, yeşil gözlü, hayatımın baharı, yazı, kışı olan kadınsın. Sen benim bu hayattaki tek dayanağımsın."

"Sen sığınaksın, nefessin, çaresin. İsimsiz değilsin, Eksen'sin. Sen benim Hayatımın Eksen'isin."

"Ölürsen ölürüm."

"Bir ömürden daha çok seviyorum seni."

"İntikamını al. Ve çok ağlama."

"Eksen," dedim tüm yaşadıklarımız gözümün önüne gelirken. Yavaşça dürttüm, uyansın istedim. Uyansın ve hikayemize devam edelim istedim.

Ama uyanmadı.

Ve ben korkuyu iliklerime kadar hissettim.

En son yıllar önce annemin içinde bulunduğu araç patladığında hissettiğim yoğun korku şimdi yeniden bütün bedenimi kaplamıştı. Son gücümle çığlık attım, çığlığım kurşun seslerine karışırken Dora'nın sesi duyuldu. "Eksen iyi mi," diye bağırdı. Ama ben cevap verebilecek halde değildim.

Eksen'in vücuduna bastırdığım sweat kandan kıpkırmızı olmuştu, bastıracak gücüm bile kalmamışken kısılmış sesimle bağırmaya çalıştım. "Böyle bitemeyiz!" Ağzımdan hıçkırıklar koptu. "Böyle ölemeyiz."

Tepki vermeden gözleri kapalı yatmaya devam ettiğini görünce bağırmaya başladım ama sesim çıkmıyordu, benimse elimden bağırmaktan ve ağlamaktan başka hiçbir şey gelmiyordu. Eksen'in yüz üstü şekilde yatan bedenine bakarken titredim, senin yüzünden ölecek, demeye başladı o an kafamdaki sesler.

Senin yüzünden, senin yüzünden.

"Yeter!"

Sesleri susturmak için attığım büyük çığlıkla Eksen'in yanağını okşadım. "Eksen aç gözünü aşkım," dedim hıçkırıklarım arasında. "Her şeyim bak bitecek birazdan, sonra uyursun hadi aç gözünü." Yanağını salladım. "Eksen, açsana artık gözünü!"

Ve o an, birden kurşunlar durdu. Yeniden devam edecek miydi bilmiyordum. Ama daha fazla durup Eksen'in ölmesini izleyemezdim. Bu yüzden artık işlevini yerine getiremeyen sweati elimden bıraktım, yavaşça Eksen'in başını dizimden çekip yere koydum ve "Hemen geleceğim," diye fısıldadım.

Hızla ayağa kalktım, Eksen'i buradan çıkarmama yardım edecek birini aradım. Gördüğüm manzara ise cehennem gibiydi.

Her yer birbirine girmişti. Cesur Saraçlı göğsünden vurulmuş olmalıydı, öyle çok kan vardı ki kandan gölet oluşmuştu. Itır ise şoka girmişcesine tepkisiz şekilde babasının kanlı bedenine bakıyordu. Bora yanında çaresizce sırtını sıvazlıyor, Dora olduğu yerde korkudan titriyordu.

"Yardım edin!," dedim dikkatlerini çekmek isteyerek. Bora'nın yüzü bana döndü, gözündeki yaşları görmem ile benim gözyaşlarım da hızlandı.

Birkaç saniye ardından Bora şaşırtıcı şekilde Itır'ın yanından kalktı, sevdiği kızın yanında durmak yerine Eksen'e yöneldi.

Eksen'in yanına çöktüğünde ben de geri çöktüm, Bora'ya "Sırtından vuruldu," dedim hıçkırarak. "Beni korumak için kendini siper etti, sırtından vuruldu!"

Bora "Şu an kendini suçlamanın sırası değil," dedi hızlı şekilde. Eksen'i sırtlayıp götürmeyi düşünmüş gibi bir an üzerine eğildi ama bundan vazgeçti. "En ufak hareketimiz hasar verebilir."

Kısılan sesimle ağlamaya devam ettim. "Eksen," dedim ona bakarak. "Geçecek, korkma."

Bora kaşları çatık şekilde bana baktı, "Az önce ambulansı aradım birazdan burada olurlar," dedi ama söyledikleri beni sakinleştiremiyordu, beynim onlarca ihtimal üretiyordu.

"Felç kalabilir," dedim zihnimin seslerini dile dökerken. Sayıklamaya devam ettim. "Zaten felç geçirmişti, hasar yeniden oluşmuş olabilir!" Duraksadım. "Ölebilir de!"

Bora gözlerini sıkıca yumup açtı. "Eksen gördüğüm en güçlü insan." Sesi titriyordu. "Bizi bırakmayacak."

O an kapı tekmelenerek açıldı, adamlar içeriye girdiler korkusuyla Eksen'in üzerine kapaklandığımda başımı çevirdim ama gördüm ki gelen kişi Eymen'di. "Sizi kurtarmaya geldim," diyerek bana baktı.

Allahın belası.

"Senin yüzünden oldu!" Ayağa kalkıp üzerine yürüdüm, tüm öfkemi ona yönelttim. "Garajda iki saat oyalandığın için mutlu musun!"

Eymen'in gözleri doldu. "Bilemezdim," dedi ağlamaya başlarken. "Yemin ederim şu aptal ajans sahibinin zırvalıklarını çekiyordum, benim suçum yok!"

Ondan uzaklaşıp Eksen'in yanına geri gideceğimde beni kendine çekip sarıldı. "Ben engel oldum, ben kurtardım bizi," dedi ağlamasının arasında.

"Ne kurtulması," dedim öfkeyle geriye çekilerek. Eksen'i gösterdim "Eksen yaralandı!" Cesur'u gösterdim. "Itır'ın babası da yaralı!"

"O öldü," dedi Bora araya girerek.

Şok içinde sustuğumda Itır'ın çığlığı daha da yükseldi, "Ölmedi," dedi haykırarak. Ve ayağa kalktı, koşarak yanımıza geldiğinde Eymen'e var gücüyle tokat attı. "Seni orospu çocuğu!"

Itır Eymen'e küfürler ederken üzerine atıldı, arada durmak yerine kenara çekildim ve koşarak Eksen'in yanına geri gittim.

"Ömrüm geldim," dedim fısıldayarak. "Birazdan ambulans da gelecek, kurtulacaksın korkma tamam mı?" Dudaklarım titrerken Eksen'in saçını öptüm yeniden, kokusunu içime çektim. "Bu son değil, sana yemin olsun ki mezarındaki toprağı koklamayacağım Eksen. Sana yemin ederim ki iyileşe-" elimde Bora'nın elini hissetmemle sustum.

"Sesin çok yüksek çıkıyor, duyacaklar," dedi gergin şekilde. Yüzüne baktığımda sustum, o da yutkunup Itır ve Eymen'in yanına geri gitti.

"Senin yüzünden babam ölüyor," diyordu Itır. "Baban hayatımızı sikti!"

Eymen "Babam hakkında düzgün konuş," diyerek bağırdığında herkes birbirine girecek gibiydi, yerde hala titrediğini fark ettiğim Dora da hışımla kalkıp Eksen ve bana doğru yöneldi ve "Çekil şurdan," dedi bana bağırarak.

Sinirim yeterince bozukken dayanamayıp ağız dolusu küfür etmek istedim, o sinirle saçını başını yolmak istedim ama ambulans sesi ile tüm bu istekler son buldu. Kendimi tutamayıp gülmeye başladım, koşarak ayağa kalktım ve tüm o kaosu geride bırakarak kapıyı açtım. "Ambulans geldi," diye bağırdım ağlamayla karışık mutlulukla ve ambulanstakiler hızla aşağı indiğinde onlara içeriyi gösterdim. Eve geri girdiğimizde ise gördüm ki Dora Eksen'i sarsıyordu.

"Eksen uyan," diyordu. Allah kahretsin. Öyle aptaldı ki sevgisi bile öldürücüydü. Hızla Dora'yı itip düşürdüm, "Napıyorsun gerizekalı!" dedim bağırarak.

"Eksen'i uyandırmaya çalışıyorum."

Yüzüne vurmak için kaldırdığım yumruğumu indirip sıktım. "Dua et şu an seninle uğraşabilecek halde değilim!"

Ona sırtımı dönüp Eksen'e baktım, sağlıkçılar onu temkinli hareketlerle sedyeye koyarken Eymen de üzerine abanmış Itır'ı itti ve sahici bir korkuyla "Abi," diye bağırdı.

Öfkeyle Eymen'e baktım. "İki saattir Itır'la kavga ediyorsun şimdi mi geldi aklına abin olduğu! Artık bir işe yara ve git arabayı çalıştır!"

Cevap vermesini beklemeden dışarı koştum ve arabanın sağ ön koltuğa oturdum. Umduğum gibi diğerleri de çabuk geldiler; Dora, Bora ve Eymen arabaya bindi. Eymen hızla arabayı çalıştırdı ve nihayet ambulansların peşinden gitmeye başladık.

Dakikalardır yoldaydık, Eksen'in nabzının durması korkusuyla titriyordum. Eymen üzerimde sütyen dışında hiçbir şey olmadığını idrak ettiği an araba kullanıyor olmasını umursamadan arka koltuğa bıraktığı çantasından sweat uzattırdı.

Bir süre sonra hala ağladığımı görünce yüzünü ekşitti. "Hadi benim abim yaralandı, sen neden bu kadar ağlıyorsun?"

Şok içinde Eymen'e baktım. "Gerçekten iğreniyorum şu an senden Eymen!"

Dora araya girip Eymen'e seslendi. "Eksen onun önüne atladı, bu kaltak yüzünden Eksen ölüyor!"

Kendimi tutamayıp ön koltuktan arkaya doğru eğildim. "Vurulan adamı sarsan bir beyinsizsin sen hiç konuşma Dora!" Dora ağzını açacaktı ki lafını kestim. "Tek kelime daha etmeye kalkma yoksa senin için de ambulans beklemek zorunda kalacağız!"

Hışımla önüme geri döndüğümde stresten parmaklarımı ısırmaya başladım. Dakikalar geçmek bilmiyordu, ambulansın siren sesi boğazımı yakıyordu.

Nihayet hastaneye ulaştığımızda Eksen sedyeden indirildi, hepimiz arkasından koşarak ağladık, bense artık sesim bile çıkamazken şok içinde Eksen'in kapalı gözlerine baktım. Bu güzel yüzün üstünün örtülme düşüncesiyle ürperirken vücudumun titremesi arttı.

Eksen acil ameliyata alınırken oturma alanına yanyana dizildik, Bora Itır'a bakmaya gitti.

Eymen ellerini başına almış şekilde duruyordu, bir şeyler sayıklıyordu ama ne dediğini anlayamıyordum. Dora'ya baktığımda ise, öfke dolu gözlerle yüzüme baktığını fark ettim ama umursamayarak başımı tepkisizce geri çevirdim. Şu an umursadığım tek şey Eksen'di.

**

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama hava aydınlanmış olmalıydı, koridora gün ışığı doluyordu. Geçen saatlerin ardından doktorlardan biri odadan çıktı, ne olduğundan endişe ederek ayağa kalktık. "Doktor Bey bir şey mi oldu," dedim korkuyla.

Adam ciddiyetle bize baktı, yutkundu.

Dora araya girdi. "Kötü bir şey varsa lütfen söyleyin, sevgilim iyi mi?"

Eymen anlık şaşkınlıkla Dora'ya döndü. "Siz sevgili mi oldunuz?"

Dora göğsünü kabartarak baktı. "Evet, yatta el eleydik görmedin mi?"

İkisinin kafasını birbirine sürtmek istedim. Eksen'in durumu bile belirsizken Dora şu an bunları nasıl önemseyebiliyordu? Nefesimi tutarak doktora baktım. "Nolduysa söyleyin Doktor Bey, lütfen."

"Hasta şu an yoğun bakımda. Eksen Bey önceden büyük ameliyatlar geçirmiş, felç geçmişi var. Şu anda şanslı olduğu tek durum kurşunun kemiğe isabet etmemiş olması. Geldiğinde çok kan kaybetmişti, bilinci kapalıydı."

Kalbim ağzımdaydı. Eymen araya girdi. "Eksen iyi mi?"

"Buna bir yanıt verebilmek için çok erken." Başını sıvazladı. "Bu girdiği son ameliyat olmayacak, kurşunu çıkardık ama hayati tehlikesi yüksek. Ayrıca kurşun normalde felç edecek bir bölgede değil fakat hastanın geçmişi nedeniyle her şeye hazırlıklı olun." Yutkundu. "Hayatta kalsa bile felç kalma ihtimali var."

Doktor bir şey daha deyip ilerledi ama duyamıyordum, kulaklarım uğulduyordu. Her şey birbirine girmişti. Benim yüzümden vurulduğu yetmezmiş gibi, benim yüzünden felç de kalabilirdi.

Ben bu adama yalnızca dert keder veriyordum.

Yere çökmek istedim, başımı betona gömüp saatlerce ağlamak istedim ama o an omzumdan itilmemle sarsıldım. Başımı karşımdakine çevirdim, Dora beni itiyor ve bağırıyordu. "Senin yüzünden Eksen ölecek, sevgilimin katilisin!"

Eymen Dora'yı arkadan tutup ağzını kapattı. "Kes sesini Dora yanlış anlaşılacak!"

"Bırak Dora'yı Eymen," dedim fısıldayarak. Eymen'in beni koruyor gibi görünmesine ihtiyacım yoktu. Hele katil babasıyken, ben zannedileceğim diye korkmasına hiç gerek yoktu.

Eymen yavaşça Dora'yı bıraktığı an Dora kafesi açılmış hayvan misali üzerime yürüdü, bana vurmak için elini kaldırdı fakat bileğini sertçe kavramam ile istediğini başaramadı.

Kavradığım bileğini yere indirirken sıkmaya devam ettim. Nasıl bakıyordum bilmiyordum ama Dora'nın bana bakan gözleri korkuyla kaplanmıştı. "Hem suçlusun hem güçlü," dedi fısıldayarak. Kendini tutamayarak bağırdı. "Hayatımıza girdiğin günden beri başımız beladan eksik olmuyor! Yaptıkların yetmezmiş gibi ne yüzle sevgilimin başında bekleyebiliyorsun?" Bizden birkaç adım ötede duran Eymen'i parmağıyla işaret etti. "Eymen, kardeşi." Kendini gösterdi. "Ben, sevgilisiyim." Güldü. "Peki ya sen kimsin?"

Dora'yı tutan elimi çektim, ellerimi boğazıma sardım. "Eksen şu an komada, ölebilir ve sen benimle kavga etme derdinde misin?"

Öfkeyle yüzüne baktım. Cevap vereceğim esnada Eymen "Sevgilim," dedi. "İstersen tatsızlık çıkmasın, Eksen ile sen çok yakın değilsiniz sonuçta. Ben bir araba ayarlayayım seni oyla İstanbul'a götürsünler, ne dersin?"

Gözlerimi sertçe yumup açtım. "Öncelikle, artık senin sevgilin olmadığımı kabullen. Yatta yaptığın o şeyden sonra benim için bittin. Eksen konusuna gelirsek, değer verdiğim bir insan ve bu yüzden kendine gelene kadar burada duracağım."

Eymen "Bana kırıldın ama kendimi affettireceğim," derken Dora araya girdi.

"Yeter artık," diyerek bağırmaya başladı. "Hala yüzsüzce konuşuyorsun, gideceksin Süveyda çünkü burada durmayı hak etmiyorsun!" Üzerime yaklaşıp fısıldadı. "Şu an Eymen'e, Eksen'in dudaklarına yapıştığını söylesem burada durabileceğini mi zannediyorsun?"

Öfkeyle güldüğümde bıraktığım kolunu yeniden tuttum, gülüşüm silinirken onu var gücümle sürüklemeye başladım. Eymen "Ne yapıyorsun," diye bağırdığında "Sen karışma Eymen!" diyerek karşılık verdim.

Dora "Ne yapıyorsun," dedi ama umursamayarak sürüklemeye devam ettim, onu ilerideki lavaboya soktuğum an hızla kapıyı kapattım.

Benden korkmuş olmalıydı ki birkaç adım geriye gitti, o esnada tüm kabinleri boş mu diye kontrol ettim. "Ne o beni mi döveceksin," dedi ellerini göğsünde baklarken. Cesur durmaya çalışıyordu ama bakışları öyle değildi. "Ama ben senin gibi varoş değilim biliyorsun değil mi? Seninle kavga etmem."

Gözlerimi kıstım. "Korkuyor musun benden?" Ağzını açacaktı ki lafını kestim. "Bence korkmalısın."

Lavabonun tam önünde dururken ben de karşısındaydım. Bir adım attığımda o da bir adım geriye gitti. "Bana tırnağın değsin ortalığı ayağa kaldırırım bu kız beni dövdü diye," dedi dehşet içinde.

"Seni dövmeye gelmedim," dedim kollarımı göğsümde bağlarken. "Yalnızca beni tanımadığını fark ettim, tanışalım istedim."

Anlamayarak kaşlarını çattı. "Sen kimsesiz, yollu, paralı erkek bulmaya çalışan varoşun tekisin. Buradan çıktığım an Eymen'e her şeyi anlataca-"

Lafı elimi boğazına sarıp geriye doğru ittirmemle bölündü. Dora'yı lavaboyla kendi aramda bırakmışken korkuyla yüzüme bakıyordu, boğazını kurtarmaya çalışıyordu. "Ben, Süveyda Safir. Akıllı mı zannediyorsun sen kendini? Veya çok deli? Emin ol senden hem daha akıllıyım hem de daha deli."

Ağzından "Bırak," diye bir hırıltı çıktı ama bırakmadım.

"Kuş kadar beyninle Eksen'i zorla öptüğümü zannediyorsun ya, o iş öyle değil. Biz birbirimize aşığız, her şey karşılıklı. Ama sen aptalca tehditlerle kendini öptürtüyorsun Eksen'e!" Tırnaklarıyla ellerimi çizmeye çalışıyordu ama umrumda değildi. "Senin o öpmek için kırk dolap çevirdiğin dudaklar yalnızca benim dudaklarımda can buluyor. Sen zorla kendini soydurtursun, o beni dokunamadan bile sever. Ateşinle sahip olmak istediğin adam benim için yanıyor. Anlayacağın, bizim ateşten gömleğimiz sana birkaç beden bol gelir."

Elimi çekmemle boğazını tuttu, derin ve kesik nefesler almaya başladı. "Eymen," dedi öksürürken. "Öğrenecek!"

Üzerine biraz daha eğildim. "Bana kimsesiz diyorsun ama sen de farksız değilsin. PUS dışında maddi geliriniz yok, aileniz size bi villa bırakıp koşar adım kaçmış. Tek geliriniz Bora'nın işi. Şimdi bir düşün, Eymen'e söylediğin an ben değil Eymen'e, Eymen'in babasına kadar anlatırım Bora'nın içeriye yabancı torbacı soktuğunu. Artık o zaman Bora sadece işsiz mi kalır, yoksa ne gibi bir ceza alır orasını sen düşün."

Tabi ki Kenan'ın karşısına çıkıp böyle şeyler söyleyecek halim yoktu, blöf yapıyordum. Bora'yı ispiyonlamayı da düşünmüyordum ama Dora'yı korkutmam için gerekliydi. Ne bekliyordu anlamıyordum. Tehditlerle sevgili olduğu adam ona aşık mı olacaktı?

Dora'nın beti benzi atmıştı. Korkuyla karışık öfkeyle yüzüme bakarken devam ettim. "Sadece bununla da kalmam, senin doğduğuna pişman ederim," dedim. "Bizden uzak dur."

Ve önünden geri çekildim, birkaç saniye yüzüme bakmasını ardından hiçbir şey diyemeden koşar adım lavabodan çıktı.

Lavaboda tek başıma kalışım ile düşündüm. Dora söylediğim tüm lafları hak etmişti ama boğazını sıkacağımı kendim bile beklemiyordum. Yine de çok sinirimi bozmuştu. Zaten yeterince beter bir haldeyken, zaten kendimi suçlu hissederken üstüne bana karşı suçlayıcı tavrı ve gece yatta olanlar ona karşı kotamın dolmasına yetmiş olmalıydı.

Derin bir nefes alıp yüzümü avcumun içine aldım, aynaya baktım. Giysilerimin ve ellerimin kanla kaplı olduğunu yeni idrak ediyordum. Kurumuş kanla kaplı yüzüme bakarken, karşımda birden Eksen'i gördüm.

Yüzümü avcuna alan Eksen gülümseyerek bana bakıyordu. "Geçecek," dedi fısıldayarak.

Yutkundum. "Sen olursan her şey geçer."

Tebessümü yok olurken gözlerini kıstı. Hayatımda gördüğüm en güzel gözlere gölge düştü, dudaklarını birbirine bastırdı. "Bensiz de güçlüsün."

Kaşlarım çatılırken Eksen'in önce yüzümü tutan elleri kayboldu, ardından kendisi.

Korkuyla geriye çekildiğimde sinir bozukluğuyla yüzüme su vurdum, o an üzüntümün yanında öfke de belirdi.

Kenan Aysar'a duyduğum yoğun öfke.

Yüksek ihtimalle Cesur Saraçlı için düzenlenmiş bir saldırıydı bu, olan ise benim sevdiğim adama olmuştu.

Sinirle lavabodan geri çıktığımda bekleme alanına yürümeye başladım, cebimdeki varlığını bile unutmuş olduğum telefonumun titremesini duydum. Arayan kişi Tan'dı.

Şu an onunla uğraşamazdım, aramayı sessize alıp telefonuma gelen bildirime baktım.

Araf karanlık bir sokakta yavru kedilerle video atmıştı. Videoya tıkladığımda kedi miyavlamaları arasında Araf "Beni esir aldılar," dedi gülerek. Sonra kamerayı kendine doğrulttu. "Takas için gelmen gerek." Yüzü düştü. "Şu tayfayla benden çok takılmaya başladın dön artık," dedi ve gülümseyerek videoyu kapattı.

Mesajına emoji atmakla yetindim, şu an olayları anlatabilecek halim yoktu. Üstelik Araf'a karşı güvenim artık tam değildi.

Telefonu cebime koyup yürümeye devam ettim, köşeyi döndüğümde ise, onu gördüm.

Kenan Aysar'ı.

Uzun zamandır onu görmüyordum, görmem ile istemsizce yüreğim ağzıma geldi. Korku değildi bu ama, fazlasıyla gerginlikti. Telaşlanarak beni görmemesi için hızla kenara saklandım.

Kravatını gevşeterek koridorda koşuyordu, her zamanki havasıyla bazı insanların dikkatini üzerine çekmişti.

Halbuki baktıkları kişi şeytandı. Tabi kimse şeytanın düzgün burunlu, masmavi gözlü, düzgün taranmış saçları ve fit bir vücudu olan 50 ama 30 gibi gözüken bir adam olacağını tahmin edemezdi. Ama şeytan, güzel yüzün arkasındaki ayrıntıdaydı.

Şeytan, Kenan Aysar'ın zihninde saklıydı.

Nadiren telaşlı görünen Kenan şu an öyle anlardan birindeydi, Eymen'e doğru koşuyordu.

"Oğlum!," dedi Eymen'e kollarını açmışken. "Leza iyi mi," dedi üzgün bir sesle, Eymen ise suskun bir ifadeyle babasına sarıldı. İkisinin de gözleri doluydu, bu duygusal tablo mide bulandırıcıydı.

"Baba sen ne yaptın," dedi Eymen ağlayarak. Kenan'ın bakışları saniyesinde değişti, geri çekilirken Eymen'e sessiz olmasını gerektirecek bir bakış attı. An bu andır deyip ses kaydını açtım, fark edilmeyeceğim ama seslerini duyabileceğim kadar yaklaştım.

"İyi ki fark ettim de seni arayıp durdurdum," dedi Eymen egosunu öne sürerek. Demek bizi kurtarmaktan bahsederken babasını arayıp adamların gitmesini söylemişti.

"Amacım Cesur'du, en beklemediği anda halledin demiştim benimkilere," dedi Kenan. "Sizi bilmiyordum." Şifreli konuşuyordu, elime kanıt olabilecek tarzda cümleler vermiyordu. Bu adamın her an tedbirli olması beni delirtiyordu.

"Polisler ifade almaya gelecek baba," dedi Eymen korkuyla.

"Bir şey olmaz," dedi Kenan sert şekilde bakarken. "Sonuçta hiçbir şeyle alakanız yoktu, hiçbir şey bilmiyorsunuz. Ben de bir şey bilmiyorum."

Bir insan her an üç maymunu oynayabilir miydi? Sinirle kaydı kapattım, tepkilerini izlemeye koyuldum.

"Ha olur da Itır bir şeyler zırvalarsa, şaşırmam oğlum. Malum bana çamur atmaya çalışanlar çok oldu," deyip göz kırptı.

Allahın cezası.

Itır anıldığını hissetmişcesine birden ortama bomba gibi düştü, Bora onu tutmayı başaramazken nefesimi tuttum ve onlara baktım.

"Adi," dedi Itır nefretle. "Seni abi olarak gördüğüm günler için kendimden utanıyorum!"

Kenan'ın yüzü düştü. "Itır, yapma böyle güzel kızım."

'Seni iyileştireceğim güzel kızım, yapma böyle güzel kızım, elbiseleri dene güzel kızım, dudakların çok güzel kızım, sana aşığım güzel kızım.'

Gözümün önüne gelen anılarla başımı iki yana salladım. Ellerimin titremesine engel olmaya çalışarak yumruklarımı sıktım. Bu esnada Itır öfkeyle Kenan'a bakıyordu. "Bu sefer sıyrılamayacaksın Kenan Aysar, polislere teker teker her şeyi anlatacağım!"

Kenan gülümsedi. "Benim gibi saygıdeğer, hayırsever bir adama iftira atmaya utanmıyor musun? Git istediğini yap ama ben masumum Itırcığım. Babanı ben öldürmedim."

Itır bağırmaya başladı, bağırırken bayıldı ve onu Bora tuttu. Hemşireler yanlarına gelirken Kenan elini ağzının önünde tutup gülümsedi, bunu görense sadece ben oldum.

O esnada koridorun öbür tarafından elinde tostla gelen Dora'yı gördüğümdeyse yüzüm ekşidi. Tostunu ısırırken korkuyla baygın halde duran Itır'a baktı. "Itır, canım iyi misin?"

Itır'ı hemşireler götürdüğünde Dora umarsızca bekleme koltuğuna geri oturdu, "Off uyansın Eksen artık," diye mırıldandı.

Eymen ve Kenan ayaktayken Dora Kenan'a baktı. "Aa Kenan Abi," dedi ve ayağa kalkıp sarıldı. Beni suçlamayı biliyordu ama Kenan'a gelince iyilik abidesi kesiliyordu, iki yüzlü.

Eymen alnını kaşıdı. "Süveyda nerde?"

Yüzü anında düşerken "Bilmem, lavaboda herhalde," dedi.

Kenan Eymen'e kaşlarını çatarak baktı. "Süveyda kim?"

Ecelin.

Eymen utanmışcasına gülümsedi. "Sevgilim, sonra detaylı bahsederim sana."

Fakat Kenan'ın yüzü düştü. "Değiş bu kızı. İsmini sevmedim."

Kenan'da etki bırakmış olmam gülümsetti, kabuslarına giriyor olmayı diledim. Eymen'in ise yüzü düştü. "Yapma baba, Süveyda mükemmel bir kadın. Tanısan çok seversin."

Tanıdı, ve çok sevdi.

Sinirle ellerimi şakaklarıma tuttum, Kenan'la ilgili hiçbir anının gözümün önüne gelmesini istemedim.

Eymen birden "Ben bir Süveyda'yı arayayım," deyince korkuyla ileriye doğru yürüyüp telefonumun sesi kapattım, rastgele bir odaya girip telefonu açtım.

"Ne var Eymen?"

"Sevgilim, neredesin sen?"

Gözlerimi devirdim. "Sevgilin kim?"

Yapmacık şekilde güldü. "Çok şakacısın. Neyse ben seni merak etmiştim, babam geldi sen de gel de beraber bekleyelim."

Aklıma söyleyecek bir yalan gelmiyordu. Eksen'i burada bırakamazdım, Kenan'la köşe kapmaca mı oynayacaktım?

Ağzımı açacaktım ki sesler oldu, Eymen "Süveyda abimi ikinci ameliyata alıyorlar sanırım, doktorlar girdi içeri. Hadi gel sen de," deyip kapattı.

Gerginlikle telefonu cebime koyduğumda nefesim daraldı, hastanenin bahçesine indim.

Eksen'i çok özlemiştim. Kötü ihtimalleri düşünmek istemiyordum, uyanacağına ve sağlıklı olacağına emindim. O yüzden bir an önce kendine geldiği ana geçelim istiyordum.

Vurulmadan önceki anlarımız aklıma gelince iyice moralim bozuluyordu. Ben Araf'a değer veriyordum ama bir seçim söz konusu olursa sevdiğim adamı seçerdim. Dora konusunda ise Dora Eksen'i tehdit etmişti, mecbur bırakmıştı. Ki Dora onu soymaya başlarken zaten karşı koymuştu ama ben görememiştim. Şimdi düşünüyordum da, konuşup halledebileceğimiz şeylerdi ama biz birbirimizi kırmaktan başka bir şey yapmamıştık.

İçimden geçen ürperti ile kollarımı vücuduma sardım. Hava sıcaktı ama ben üşüyordum, boğazlarımın ağrısını yeni fark etmiştim. Gece denize düştüğüm için şu an üşütüyorsam bu çok normaldi.

"Oturabilir miyim?" Ses ile yerimden sıçradım, bir an Kenan sandım ama gelen kişi Bora'ydı. Evet anlamında başımı salladığımda oturdu, birbirimize baktık ama ikimiz de konuşmadık. Onun bronz teni güneşte parlıyordu, bense güneşe rağmen donuyordum.

"Ben anlamıyorum," diye başladı söze. "Gözlerindeki korkuyu gördüm, Eksen'e resmen aşıksın sen." Yüzünü bana döndü. "E o zaman ne diye Eymen dangalağıyla çıktın be kızım?"

"Hataydı," dedim direkt olarak. Şimdi gidip de Eymen ile kasaya ulaşabilmek için sevgili oldum diyemezdim.

"Geçen gece biraz ağır küfürler etmiş olabilirim, kusura bakma," dedi. "Ama ikisini aynı anda idare ediyor olman düşüncesine katlanamadım. Neticede ikisi de arkadaşım."

"Ayrıldık biz Eymen'le. Ama kendisi hâlâ sevgili olduğumuzu zannediyor." Gözlerimi devirdim.

"İşin zor," dedi açık açık. "Eymen'in çok takıldığı kız oldu ama sevgilisi nadiren oldu, olanlarda da o istemedikçe bitmedi."

"Neyse," dedim konuyu dağıtmak isteyerek. "Itır nasıl?"

Elini hafif kıvırcık olan kahverengi saçlarına geçirdi. "İyi demeyi çok isterdim ama değil. Kendine geldiği tek anda Kenan Aysar'a öfke saçtı, sonra geri bayıldı. Hep uyutuluyor."

"İyi bir şey değil bu," diye mırıldandım Araf'tan öğrendiğim bilgilerle. "Acısını yaşaması gerek."

Kendi kendine mırıldandı. "Ama o acı çektikçe ben ölüyorum."

Şu an ölüm deyince istemsizce aklıma sadece Eksen geliyordu, yüzümü buruşturdum.

"Söylediğini duydum," dedim çekinmeden. Gözlerini şok içinde bana çevirdiğinde anlayışla baktım. "Zaten anlamıştım, sorun yok."

"Anlamayan bir o kaldı zaten."

Dürüst olmaya karar verdim. "Aslında biliyor Bora. Ama senin büyüyemediğini düşünüyor, üstelik güven problemleri var. Bak aramızda kalsın, kendisi böyle bir şey demedi ama bence sana karşı boş değil. Bunları söylüyorum, çünkü gördüm ki hayat çok kısa. O açılmayacaksa bile sen artık ona açılmalısın. Yarınımız kesin değil." Yutkundum. "Eksen vurulmadan az önce kavga etmiştik. Şimdi o ana geri dönsek doya doya sarılırdım Eksen'e hiçbir şeyin başka önemi kalmazdı."

Hangi söylediğime şaşıracağını bilmiyormuş gibi yüzüme baktı. "Deneyeceğim açılmayı, ama önce biraz iyileşmesi gerek," dedi.

Sustuğunda içimdeki düşünceleri tutamayıp yüzüne vurdum. "Eksen ile, Dora yüzünden kavga ettik. Dora Eksen'i öpüştüğümüzü Eymen'e anlatmakla tehdit etmiş, karşılığında kendisini öpmesini falan istemiş." Daha detay vermek istemedim, neticede ikiziydi.

Öfkeyle elini alnına vurdu. "Bu kız iyice delirdi." Bakışlarımdaki ona olan siniri anlayarak dudaklarını birbirine bastırdı. "Bak aslında kimseye bahsetmeyecektim, zaten Eymen öğrenmesin diye tehdit etmiştin beni. Ama o gün odaya geri dönerken Dora beni gördü, gözüm morarmıştı. Ben de o anın siniriyle anlattım ama kimseye söylemeyeceğine söz vermişti."

Bora Dora'ya olan öfkesiyle yerinde zor duruyordu. "Gerçekten deli etti kendini. Hayır bir de ben biliyorum aşık falan değil, elde etmek istiyor sadece."

"Orasını ben de biliyorum," derken güldüm. Gülüşüm ile o da güldü, sonra ben daha çok güldüm. Gülmemi tutamıyordum, devam eden kahkahalarım bir süre sonra hıçkırıklara dönüştü. Bunu gören Bora bir an duraksadı ama sonrasında kolunu omzuma atıp kendine çekti, omzunda ağlamama engel olamadım.

"Eksen'i çok özledim," dedim hıçkırıklarımın arasında. "Yeniden ameliyata almışlar, ya uyanamazsa Bora? Uyanır, değil mi?"

"Uyanacak," dedi sakin bir sesle. Bir süre ağlamaya devam ettim.

"Bora," dedim biraz geri çekilirken. "Sebebini lütfen sorma ama Eymen'in babasıyla denk gelmek istemiyorum, o yüzden o varken yukarı çıkmayacağım. Bana Eksen'in durumuyla alakalı bir şey olursa haber verebilir misin?"

Gülümsedi. "Bu kıyağım borcun olsun."

**

Kaçak göçek takıldığım 2 gün. Çoğu an hala uyutulan Itır'ın yanında, bazen de boş odalarda saklanıyordum. Polisler hepimizden ifade almaya gelmişti, ben Kenan'ın markete gittiği bir anı fırsat bulup vermiştim ifademi. Kenan'dan bahsetmemiştim, ne de olsa o adam tüm kanıtları yok etmişti. Adını verip dikkat çekmeme hiç gerek yoktu. Şu anki en büyük problem, Eksen'i göremememdi.

Ve hala uyanmamış olması beni korkutuyordu.

İçim darlanırken Itır'ın yatağına oturdum, saçlarını okşamaya başladım.

Çok güzel bir kızdı.

Teni bembeyazdı, saçları simsiyah, kirpikleri upuzun. Ama şimdi o güzel beyaz teninde göz altı morlukları vardı. Bitkin bir haldeydi, nasıl toparlanacaktı bilmiyordum.

Birden gözlerini açtı, ürperdim. "Korkma," dedi gülümseyerek. "İlla açacaktım gözlerimi, babam gibi ölü değilim sonuçta." Yavaş yavaş kabulleniyordu.

Destek olmak istercesine elini sıktım. "Seni en iyi ben anlarım. Benim de babam vurularak öldürüldü, annem de öldürülmüştü. Şu an nefretle dolu olduğunu biliyorum Itır, ama emin ol bunlar Kenan'ın yanına kalmayacak. O adam yaptıklarının cezasını çekecek."

Itır'ın gözünden bir damla yaş aktı, hızla eliyle sildi. "Annem, beni doğururken ölmüş. Beni babam büyüttü." Gözlerini kapatarak anlatmaya devam etti. "Aramızda o kadar güzel bir baba kız ilişkisi vardı ki, annemin yokluğunu hissettirmemek için elinden geleni yapardı. Şımarık büyütüldüm, yalan yok." Gülümsedi. "Babam bir dediğimi iki etmezdi. Ama bu paranın kaynağını, şahit olduğum bir telefon konuşmasıyla anladım."

Gözlerini açarken yatakta doğruldu. "Bar işlettiğini zannettiğim babam; barının sahibi, abi dediğim, beni kızı gibi gördüğünü söyleyen Kenan Aysar'ın uyuşturucularını sattırıyordu. Pus'ta Aysarlar altında çalışan torbacılar insanları zehirliyor, babam da buna göz yumuyordu."

Lanet olsun.

"Duyduklarımla deliye döndüm. O sinirle gece polisi aradım, Pus'a baskın düzenlendi. Ama nasıl olduysa ne bir torbacı vardı ortada ne de uyuşturucu. Pus böyle durumlara göre inşa edilmiş bir yer. Dışarılara açılan gizli düğmeler sayesinde kaçmayı başarabiliyorlar."

Aklıma Pus'a ilk gittiğimde tesadüf eseri bastığım düğmenin arka sokağa giden bir kapıyı açtığı geldi.

Itır duraksamadan anlatmaya devam etti. "18 yaşındaydım bu olduğunda, Kenan ihbarcının ben olduğumu anladı ve beni babamla tehdit etti. O gün Kenan'ın hiç görmediğim bir yüzünü gördüm. Yıllarca baskı yaptım babama, ayrıl dedim bu işten. Bana 'yapamam' dedi, 'zorundayım,' dedi."

Lafını kestim. "Neden zorundaymış ki?"

"Bilmiyorum," diye mırıldandı donuk bir sesle. "Şantaj yapıyordu sanırım."

"Ben pes etmeden bu işten çıkmasını bekledim ki korkum olmadan Kenan'ı ihbar edebileyim, kanıtım olmasa bile bir şeyler yapayım ama o gün hiç gelmedi." Bir an duraksadı. "Eymen'in barda uyuşturucu aldığı gün tanışmıştınız siz değil mi?"

Başımı salladım.

"O gün bara Kenan'ın adamlarından olmayan birileri girip Eymen'e uyuşturucu vermiş. Kenan iti bu durumu duyunca güveni sarsıldı."

Anlaşılan, Kenan'ın Cesur'un ölümüne uzanan hoşnutsuzluğunun ilk kıvılcımı Bora yüzündendi. Ama Itır bunu bilmiyordu.

"Bir de üzerine kim olduğu belirsiz adamlar Bora'yı yani mekanın bodyguardını dövünce Kenan babamın fişini çekmek istedi. Sonra Eymen tehdit etti beni, eski rusya kaçakçılık yöneticisini ağırlamamda yardımcı olacaksın dedi." Gözleri doldu. "Mecbur bıraktı beni!"

"Itır sakin ol," dedim. "Sana iyi geliyorsa anlatmaya devam edebilirsin."

"Eymen aptalı davet o tip insanlarla dolu olsun istedi, göz boyayacaktı aklınca. Ben de babamın bağlantılarıyla, babamın da yardımıyla topladım insanları. Ama davet sonunda Anton denen o rus piçi öldürülünce ihale yine bize kaldı!" Gözünden akan yeni bir yaşı silmek için elini kaldırdığında engel oldum, kendime çekip sarıldım. Ve hayatı boyunca dimdik durmuş olan Itır Saraçlı, bana sarılarak hıçkıra hıçkıra ağladı.

**

21 Ağustostaydık, 3 gün geçmişti. Dora kendini iyi hissetmediği için İstanbul'a gitmişti, bir iki güne dönecekti. Kenan Aysar da işlerinden dolayı gitmişti, iki gün sonra geri gelecekti.

Eksen ise hâlâ uyanmamıştı.

2 ameliyatı da başarılı geçmişti, kurşun çıkartılmıştı ve hayati tehlikesi kalkmıştı. Normal odaya da alınmıştı, artık elimizden gelen tek şey uyanmasını beklemekti.

Günlerdir burada olduğum için Araf neden gelmediğimi sorguluyordu, bugün dayanamayıp bahsettim Eksen'in vurulduğundan. Onun dışında ise neredeyse kimseyle konuşmamıştım.

Artık konuşacak mecalim yoktu, Eksen dışında kimseyle konuşmak istemiyordum.

**

22 Ağustostaydık. Itır cenaze işlemleriyle uğraşıyordu, Bora da ona yardım ediyordu. Hastanede yalnızca Eymen ve ben kalmıştık. Eymen önceki günler Itır'ın yanında olduğum için işkillenmemişti, onun yeni paranoyaklıklarıyla uğraşmamak için ona destek olduğumdan dolayı orada kalıyormuşum gibi davrandım.

Bu süreçte Eksen'i daha fazla görebilecektim.

Bir yandan da Tan beni arayıp duruyordu ama açmıyordum, Eksen'in iyi olduğunu bilmeden onunla uğraşamazdım.

Eksen artık normal odaya alındığından belirli zamanlarda yanına girebiliyorduk, hazır Eymen de yokken hemşirelere haber verip içeri girdim.

Heyecandan nefesimi tutarken hissedermiş de canı yanarmış gibi yavaşça oturdum yanına. Ağzı açıktı, ama bu sefer bebek gibi uyuduğundan değildi. Ağzından tüpler geçiyordu. Cildi solgunlaşmıştı, sakalları uzamıştı.

Onu gerçekten çok özlemiştim. Dümdüz sohbet etmeyi de özlemiştim, öpmeyi de, hatta kavgalarımızı da. Yine de bu olaydan büyük bir ders almıştım, bir daha Eksen ile kavga etmeyecektim.

**

23 Ağustostaydık. Hastanedeki beşinci günümüzdü. Eymen de bu süreçte hayli bitkinleşmişti, beni öpmeye çalışmıyordu ve sıklıkla odaya girip Eksen'e bakıyordu. Bir keresinde odadan çıktığında "Ona çok değer veriyorum, gitmesini istemiyorum," diyerek omzumda ağlamıştı.

Artık dayanamıyordum.

Birkaç saat sonra odasına girdiğimde yüzünü inceledim. Bugün sanki diğer günlere göre daha canlıydı. Oda camlı olmadığı için rahatça serum bağlı elini tuttum. Elleri buz gibiydi. "Uyan artık hayatımın ekseni, uyan artık nefesim, boğuluyorum duy sesimi," dedim yutkunarak.

Birkaç saniye gözlerimi kapalı elini tutmaya devam ettim. Beraber güzel günlerimizi hayal ettim; yağmurlarda ıslandığımızı, intikamımızı aldığımızı, birbirimize gülümsediğimizi, nefes aldığımızı...

Ve o an, bir şey oldu. Elimde hissettiğim hareket ile şok içinde gözlerimi açtığımda gördüm ki Eksen elini oynatıyordu. "Eksen!" diye bağırdım tüm coşkumla. Sevinçle kahkaha attım, kapıyı açtım hemşirelere bağırdım.

Hemşireler içeri girmişken koltukta uyuklayan Eymen de sesimle uyandı, mutluluktan beni havaya kaldırdı.

Ama artık köprüyü geçtiğimiz göre ayıya dayı dememe gerek yoktu, o yüzden Eymen'den hızla geriye çekildim.

Eksen yatakta doğrulmaya çalıştı, hemşireler izin vermedi. Ağzındansa ne dediğini duymadığımız birkaç kelime çıktı, bunun üzerine hemşire gülümseyerek kapı aralığından bizi gösterdi.

Eksen bize doğru baktığında gözleri bende kaldı. Ve kalbim, onu ilk kez görüyormuşcasına hızlı atmaya başladı.

Ona bakmaya devam etmek istedim ama hemşirelerden birisi kapıyı kapattı, biz de Eymen ile kapalı kapının önünde kalakaldık.

Eymen sevinçle güldü. "Yatalak kalacaktı hala beni merak edip hemşireye soruyor canım abim ya."

Gözlerimi devirdim.

Bizi bir saat boyunca içeri almadılar, sonundaysa nihayet içeri girebileceğimiz söylendi. İkimiz de girecekken şansa Eymen'in telefonu çalmaya başladı, dolayısıyla ben tek girdim. Nefesimi heyecandan tutarken içeri adımımı attım.

Eksen sanki hiç vurulmamış, ameliyatlar girmemiş gibi beni baştan aşağı süzdü. "Senin bir şeyin yok, değil mi?"

Gülümserken yatağın kenarına oturdum, elini tuttum. "Sayende yok, Eksen." Gözlerim dolacaktı ama kendimi tuttum. "Seni çok özledim."

"Ben de," dedi öksürürken. "Zaten kavga ettik diye mi bilmiyorum ama saçma sapan şeyler görüp durdum, hala etkisindeyim."

"Ne gördün, Eymen'le düğünümüzü falan mı," dedim şakayla.

Gözlerini devirdi. "Zamanında nikah şahidimiz olursun demişliğin var, beynime işlenmiş herhalde ne yapayım?"

Gözlerim şok içinde açıldı. "Gerçekten bunu mu gördün," dedim gülerek.

O da güldü ama gülerken canı yandı.

Korkuyla "Hi," diye bir ses çıktı ağzımdan. "Eksen bak şimdiden söyleyeyim, bu kadar kahramanlık yeter. Bir daha bir durum olursa bana bırak, artık kahraman ben olayım."

Kaşlarını çattı. "Aşık erkekte gizli çelik zırhlar oluşur yeşil gözlü kız, merak etme yani bana bir şey olmaz."

Gülümsememi tutarak yanaklarımı ısırdım. "Aşık mısın yani bana?"

Alt dudağını bilmiyorum dercesine şişirdi, kaşlarımı çattığım anda gülümsedi. "Aşığım."

Bunu duymak, gerçekten iyi gelmişti. "Hmm," dedim elini daha sıkı kavrarken. "Peki ne kadar aşıksın?"

Yutkundu. "Bir ömürden daha fazla."

Kendimi tutamayıp üzerine eğildim. Yanağını koklayarak öptüm, geri çekilmezken yüzüne baktım. "Ben de aşığım sana."

Yandan şekilde gülümsedi. "Peki ne kadar?"

"Bir ömürden daha fazla."

Birbirimize bakarken dudaklarımız artık kavuşsun istedim, yüzüne iyice yaklaştığımdaysa kapının önünden sesler geldi.

"Baba, tam zamanında geldin, Eksen uyandı!" diye bağırdı Eymen sevinçle. "Ben bir arama daha yapmalıyım, sevgilim içeride sen de gir içeri," dedi coşkuyla.

Kenan'ın "Güçlü oğlum benim," diyen tok sesi duyulurken kapının kolunda baskı oluştu, ve Eksen ile şok içinde birbirimize baktık.

~~~~

BOLUM BITTIII

Ybyi en kısa zamanda atmaya çalışacağım aşklarım.. Sizden ricam bu süreçte bana yeni okurlar getirmeniz.. (biraz büyümemiz gerek artık)

Bölümün en sevdiğiniz yeri neresi oldu?

Ve sizce son sahneden sonra neler yaşanacak?

Sizi çok seviyorum♡

Continue Reading

You'll Also Like

7.3M 420K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
373K 24.1K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
863K 38.5K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
212K 1.4K 39
>>Artık wattpad'te kaliteli hikayeler bulmak zor. Bu yüzden okuduğum ve beğendiğim hikayeleri sizle paylaşacağım. >>Önerdiğim tüm kitapları okudum v...