Jeon Jungkook | KS1

By only_jeon97

16K 976 2.2K

Ben Jeon Jungkook. Bu kadarı bile sizin için fazla. [Katil sıralamasında 1.] 18.11.2023 [Army sıralamasında 1... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-55-
-56-
-57-
-58-
-59-
-60-
-61-(F)

-54-

178 10 39
By only_jeon97

Jungkook

Önümdeki dosyanın ona ait olması şaka gibiydi. Resmen yer değiştirmiştik ve bu nasıl olmuştu en ufak bir fikrim dahi yoktu. 

Onu bu hâle ne getirmişti ondanda bir haberdim ya zaten. 

"Hadi."

MinHyuk'un kolumdan tutmasıyla bakışlarımı ona çevirip başımı iki yana salladım.

"Saçmalama Min. Gidip öylece onu sorguya mı alacağız?"

MinHyuk bakışlarını kaçırıp derin bir nefes verdiğinde başımı ellerim arasına almış, sakinleşmeye çalışmıştım. 

Vera, emniyetten bağımsız davrandığından dolayı asayiş kararıyla gözaltına alınması emredilmişti ve ben değil onu gözaltına almak, emniyetten içeri sokmak istemiyordum. 

"Jungkook, ona yardım etmen gerek."

Bakışlarım yavaşça onu bulduğunda omuzumu beni desteklercesine sıkmıştı. 

"Nasıl?"

"Nasıl mı?"

Hafif bir tebessüm edip ona emaneten verdiğim rütbemi cebinden çıkartarak önüme atmıştı.

"Ian olarak."

Bakışlarım rütbemde takılı kalırken o yanımdaki sandalyeye oturmuş bana doğru konuşmaya başlamıştı.

"Jungkook, bak. Belli ki Vera'nın sakladığı ve kimsenin öğrenmesini istemediği bir şeyler var. Çığırından çıkmış vaziyette. Ona şuan elini uzatmazsan ne bir şey öğrenebiliriz ne de Vera'yı geri kazanabiliriz."

Stresle bakışlarımı ondan çekip rütbeme kaydırdığımda karşımda bana umutla bakan Başkan Walsh sanki yıllardır bu anı bekliyor gibiydi...

"Şuan emniyetin değil Jungkook. Vera'nın sana ihtiyacı var."

MinHyuk rütbemi önüme doğru ittiğinde uzunca baktım ona. Gerçekten yıllar sonra bunca pisliğe geri dönebilir miydim?

Hiç zannetmiyorum.

"Vera olayı çözülene kadar."

MinHyuk'un bakışları umutsuzca düşerken Başkan ayaklanmış, yanıma gelmişti. Eline aldığı rütbeme baktıktan sonra silik bir tebessümle, ayağa kalkan bana bakmıştı. 

"Ne zaman istersen, ne zamana kadar sahip çıkarsan. Bu rütbe o zamana kadar seninle."

Rütbeme ilk sahip olduğum zamankiyle aynı konuşmayı yaşamam tamamen dejavuydu. Ancak derdim bu değildi. Şu anki tek derdim Vera'ydı. 

O rütbemi yakama takarken kapı aniden açılmış, içeri görevli çocuklardan biri girmişti.

"Başkanım. Bayan Walsh, çetenin başındaki adamı etkisiz hâlde emniyetin kapısına bırakmış. Başkomiser ise yoğun bakımda."

Kaşlarım hızla çatılırken göz göze geldiğim MinHyuk dehşet içinde bana bakmıştı. Cidden, bu kız nasıl bir durumdaydı...

"Pekâlâ, ilk önce şu herifin ifadesini alalım. Jeon, hadi."

Başkan'ın teşviğiyle odadan çıkarken aklım tamamen başka yerlerdeydi. Derin bir nefes alıp sorgu odasına girdiğimde, gördüğüm darmadağın yüz bir kez daha şaşırmama neden oldu. 

Vera çıldırmış olmalıydı.

Adamın iğrenç kahkahası odanın içinde yayılırken yüzümü buruşturarak MinHyuk ile yanına yaklaşmıştık. 

"Vay vay vay..."

Çatallaşmış sesinin ardından uzunca bir süre öksürmüş ardından tekrar gülmeye başlamıştı. 

"Demek şu Jungkook sensin ha."

Kaşlarım git gide daha da çatılırken, adamın göz bitimindeki yara izi dikkatimi çekmişti. Bu bir yerden tanıdık gibiydi...

"Ama hakkını verelim, sevgilin aynı sana benziyor."

Hızla boğazına yapıştığımda MinHyuk'un kolumu tutması bir olmuştu. Yapmamam gerektiğiyle ilgili bir şeyler söylese de şu an duyduğum en son insan oydu. 

"Kimsin sen?"

O iğrenç gülüşü yüzünde belirdiğinde, suratımı buruşturmaktan kendimi alıkoyamamıştım.

"Tanımaman üzücü oldu. Oysa sevgilin beni çokça iyi tanıyormuş, sende tanırsın sanmıştım."

Dedikleri sinirimi dahada bozarken yüzüne indirdiğim yumrukla MinHyuk beni tutup geri çekmişti. 

"Jungkook sakin ol, böyle çözemeyiz."

Gözlerimi sıkıca yumup sinirle güldüğümde gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Ben burada böyle çıldırırken bu kız tek başına ne yapıyordu?

MinHyuk benim yerime sorguyu yapmaya çalışsada adam sadece Vera'yı ortaya sürüyor, avukatı gelesiye dek susma hakkını kullanacağını söylüyordu. 

Soruşturmadan nasıl çıktığımızı hatırlamıyorum. Ancak beklenmeyen tek şey; Başkan'ın  psikiyatr kliniği tarafından Vera için aranmasıydı. 

O kadar karmaşıktı ki hastaneye alelacele varmıştık. Ancak hiçbir şey söylenmiyor, suçlu olarak gösterildiğinden içeri alınmıyorduk. Stresle saçlarımı karıştırdığım sırada çıkan doktoru görmem yetmişti.

"Görüş istiyorum."

"Anlıyorum ancak hasta..."

"Doktor, sana fikrini sormadım. Görüşü ayarla, emniyeti buraya toplattırma."

Derin bir nefes vermiş başını sallayarak birkaç kişiyi içeri yönlendirmiş, bize dönmüştü.

"Psikotik bir atak geçirmiş. Aşırı stresten kaynaklı olarak teşhis koydum ve bir tedavi başlatmak için babasına danışacaktım. Zaten gelmişsiniz."

Alayla gülerek ona baktığımda kaşları çatılmıştı.

"Doktor hanım, farkında mısın bilmiyorum. Ancak bu ukalaca teşhis koydum dediğin kişinin polis olduğunu unutma. İşleyeceğin en ufak rapor onun hayatını karartır. Eğer yarım saatte bunca kanıya varabiliyorsan söyle seni bu kliniğin şefi yapalım, gelen hastada kısa sürede işini görür. Kimse yorulmaz."

Kadının surat ifadesi değişirken üzerine doğru bir adım atmış kapıyı işaret etmiştim.

"Önce içerideki kızın kayıtlarına bakman gerekir. Şu zamana kadar böyle bir durum yaşadı mı diye. Belli ki eğitimini kala kala bitirmişsin. Şimdi biraz aklın varsa bana klinik şefini çağırırsın. İçerideki görüşmemin ardından onunla görüşeceğim."

Kadın hızla giderken sinirle saçlarımı geriye doğru itmiştim. Bütün kliniğin neden bana baktığı konusunda en ufak fikrim yoktu ancak can sıkıcı olmaya başlamıştı. Kapı açılıp içeriden küçük bir kız çıktığında bana tebessüm etmişti. 

"Görüşme için seni çağırmamı istediler."

Tüm stresim bir anlığına yok olurken başını yavaşça okşayarak teşekkür etmiş, onu içeri kadar takip etmiştim. Doktorlardan biri girmem için odayı gösterdiğinde ona da teşekkür etmiştim.

Kapıyı hızla açtığımda sandalyede öylece oturmuş, yara bere içerisinde kalmış asık yüzüyle yere bakan Vera tam anlamıyla yıkılmışlığımızın evresiydi.

Kapıyı kapatıp yanına ilerlemiştim. Karşısındaki sandalyeyi yere sürterek çekmeme karşı irkilerek bana bakmış ardından bakışlarını kaçırmıştı. Yerime oturup ona uzunca baktığımdaysa gözünden bir yaş süzülmüştü. 

"Her geçen gün daha da soğumanı beklerken, nasıl böyle kalabiliyorsun?"

Fısıltısına karşı sıkıntıyla nefes vermiştim ancak konuşmama izin vermeden bana baktı.

"Sus Jungkook. Bu kez öyle konuşup yargılayarak gitmeyeceksin. Bu kez ben konuşmak istiyorum."

Kaşlarım çatılsa da istediğini ona verip başımı olumlu şekilde sallamıştım. Oysa oynadığı ellerine bakmış ardından derin bir nefes verip masaya odaklamıştı bakışlarını.

"Hep sen benim için bir şeyler yaptığında, nasıl karşılık vereceğimden bir haber öylece kalakalırdım. Sonra neden ona yardım etmiyorsun dedim. Babammış, dayımmış bakmadım hiç. Çünkü sana bunları yaşatanlar onlar. Objektif olmak için kendimden ödün vermeyi tercih ettim. Şimdi bakıyorum da."

Hafifçe güldü. 

"Ne kendim için ne de senin için bunu yapmak istemezdim."

Kaşlarım daha da çatıldığında gözlerinden akan yaşlar sanki kalbimde delik açan bir bıçak gibi her defasında acıtıyordu. 

"Sana her şeyi nasıl anlatacağım bilmiyorum. Anlatmak istemiyorum."

"Neden Yunesa? Bu zamana kadar her şeyi anlatırken bir andan bu hâle gelmen niye, ben anlam veremiyorum."

Dudakları arasından ufak bir hıçkırık kaçtığında gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ne oluyordu? Ona bunu yaşatacak ne vardı?

"Kendi ellerimle sevdiğim adamın yıkılışına sebep olmak istemiyorum Jeon."

Titrek bir nefes verdiğimde masanın altında gizlediği ellerini bana uzatmıştı. Sargıyı kıpkırmızı etmiş elleri beni şaşkınlığa uğratırken ellerimi tutmuştu.

"Lütfen bana söz ver. Anlatırsam, ne olursa olsun aynı kalacağına ve benimle atlatacağına söz ver."

Anlamadığımı belli eden bakışlarım üzerinde gezerken ellerimi hafifçe sıktı.

"Lütfen Jungkook."

Başımı olumlu şekilde sallayıp ellerini acıtmayacak şekilde tutmuş dudaklarımı kanla kaplı sargıya bastırmıştım.

"Söz veriyorum, sevgilim. Yeter ki şu durumu atlatalım artık."

Derin bir nefes verip ellerini çekmiş bana çekingence bakmıştı.

"O gece, emniyete senden habersiz gittiğim gün hani. Amacımın babamla konuşmak olmadığını söylemiştim."

Hatırladığımı belli eder şekilde başımı salladığımda derin bir nefes vermiş, masanın yanından yavaşça aldığı çantayı açarak birkaç dosya çıkarıştı. Çantayı eski yerine bırakıp bana baktığında gözlerinde gördüğüm korku beni daha da endişelendirmişti. 

"Öyleydi. Babamla falan konuşmamıştım."

Kaşlarım çatıldığında gözleri yakamdaki rütbeme kaymış büyük bir tebessüm etmişti.

"O yakanda seninle bütünleşen rütbeni almaktı ilk amacım. Çünkü işin bu raddeye geleceğini fark ettiğim şeyler buldum."

Anlamadığımı belli edercesine kıpırdanmış alnımı ovuşturmuştum. Oysa dosyalara bir süre bakmış ardından bana bakmıştı.

"Hani sürekli değiştirildiğini ya da bilerek kaybedildiğini düşündüğün annen ve kız kardeşinin dosyası vardı ya."

Başımı olumlu şekilde salladığımda elindeki dosyaları masaya koyup önüme itmişti.

"Buradalar."

Kaşlarım çatılırken kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Titreyen ellerimle dosyalara uzandığımda elini elimin üstüne koyup beni engellemişti.

"Önce beni dinle. Sonra dosyada gördüklerinle parçalar yerine oturacak zaten."

Ona güvenerek elimi geri çektiğimde yutkundu.

"Çetenin başındaki herif. Bay Choi."

Duraksayıp kaşlarını çatmış bana dikkatle bakmıştı. 

"Çok tanıdık değil mi senin için?"

Anlamadığımı belli eden bakışlarımla ona baktığımda kaşlarını kaldırdı.

"Okul çıkışları kız kardeşini alan ve ona abur cubur aldıktan sonra sana teslim eden annenin sevgili kuzeni. Tanıdık geldi mi?"

Duyduklarım beni afallatırken yutkunmayı denemiş başımı iki yana sallamıştım.

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Sırf anneni elde edebilmek için önce çocuklarının gönlünü kazanmaya çalışıp, soğuk nevale olarak adlandırdığı babanızdan kurtulmaya çalışıp annene sahip olacaktı."

Kaşlarım hiddetle çatılırken konuşmama izin vermeden devam etti.

"Ancak annen durumu öğrendiğinde onu hayatından def ederek, senin şuan yaşadığın o eve taşınmanıza neden oldu. Her şey güzeldi, Çünkü Bay Choi depresyonunu atlatamamıştı. Atlattığındaysa, kız kardeşine en yakın kişiyi buldu. Başkomiser."

Nefesim kesilirken dediği her bir cümle nefretimi harlıyordu.

"Sadece ufak bir tehdit diyerek kardeşinin yanına yolladı. Amacı annenin olayı öğrenmesi ve sizin sağlıklı bir hayat yaşamanız için onun yanına gitmesiydi. Hesaba katmadığı tek şey uçkur derdine düşmüş olan başkomiserimizdi."

Titreyen ellerimle yüzümü sıvazlamış derin bir nefes almıştım.

"Sana bunu söylemek istemezdim Jeon. Ama zorundayım."

Bakışlarım onun dolu gözlerine kaydığında dudaklarını birbirine bastırdı.

"Kardeşinde, annende intihar etmedi Jungkook."

Afallayarak ona baktığımda gözlerindeki yaşlar hızla dökülmüştü. 

"İkisi de öldürüldü."

Duyduğumla kalakalırken alayla güldüm.

"Sen ne dediğinin farkında değilsin."

"Jungkook, gerçeğe dön."

Ciddiyetiyle gülüşüm yavaşça sönerken gözümden akan yaşların farkında dahi değildim. 

"Kardeşinin günlüğünü okudum."

"Vera dediklerinin farkında mısın sen?"

Hızla çantasına eğilmiş, çıkardığı kırmızı tahta kapaklı defteri bana göstermişti.

"Bu kardeşinin günlüğü değil mi?"

Titreyen ellerimle başımı iki yana sallamıştım.

"Atmıştı onu. Atmıştı, imkansız."

"Atmamış, saklanılmış."

Gözlerimdeki yaşlara engel olamazken devam etti.

"Kardeşinin hamile kaldığı gün yazdığı sayfada, 'abim olduğu sürece dayanabilirim, değil bana abilik çocuğuma en güzel babalığı yapar' yazıyor. Son günlerde mutlu olduğunu sen anlatmıştın. Bu kız sence intihar edebilir mi Jungkook?"

Dirseklerimi masaya yaslayıp başımı ellerim arasına sıkıştırırken dediklerinin mantıklı oluşu kalbimin sıkışmasına neden oluyordu. 

"Kardeşin başkomiserden hamile kaldığı için, o şerefsiz gelip kızı gecenin bir vakti asarak intihar süsü verdiriyor. Kardeşin zaten psikolog desteği aldığı içinde 'intihara meyilli' raporuyla olay yeri inceleme sorgulamadan sadece etrafı temizleyerek gidiyor."

Dizimi stresle titretirken devam etmişti.

"Annen bunlara rağmen o herife gitmediği için bu kez direkt anneni hedef alıyor ve otobanda sıkıştırıyorlar. Sadece babandan ayrılması için telefon açmasına izin veriliyor ve intihar süsü verilmesi için anneni seninle tehdit ediyorlar ve kadını şarampolden yuvarlıyorlar. Baban zaten yaşadığı travmalardan ve tükettiklerinden dolayı ölünce, Jeon ailesinden kurtulmaları için geriye bir tek sen kalıyorsun."

Hıçkırıklarıma engel olamayıp kendimi bıraktığımda ellerimin üzerinde hissettiğim sıcak elleriyle benden farkı olmayan gözlerine bakmıştım.

"Seni alt etmek için dayımı da ailesiyle tehdit ediyorlar, Seni bitirmek için senin en yakınlarını hedef alıp babamı da benimle tehdit ediyorlar. Jungkook..."

Onun ellerini sıkıca kavradığım sırada dedikleri beynimden vurulmuşa dönmeme sebep olmuştu.

"Beni seninle tehdit ediyorlar."

Gerilen yüz hatlarımın aksine şah damarımın atışını dahi hissetmeye başlamıştım. Yaşayan tek ailemi de hedeflerine mi alıyorlardı yani?

"Seni tehdit ediyorlar?"

Onun diyeceğini dinlemeden ayaklandığımda hızla peşimden gelip önümde durmuştu.

"Çık Yunesa."

"Böyle bir şey yapmayacaksın."

"Çık dedim Yunesa!"

Hızla beni tutup duvara doğru ittiğinde beklemediğimden dolayı sırtımın duvara çarpmasıyla durmak zorunda kalmıştım. 

"Yapma! Sana bunu yapman için anlatmadım bunları!"

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun!"

Hiddetle bağırdığımda olduğu yerde kalakalmıştı. Hızla üzerinde gidip aramızdaki mesafeyi kapattığımda gözbebeklerinin titremesi dikkatimi çekmişti.

"Yaşayan tek aileme de el sürebilecek kadar şeref yoksunu olan bu herifleri öldürmeyip ne yapayım ben?"

"Jeon..."

"Kes sesini, bütün bu saçmalıklara tek başına katlanırken bir de sırf benim iyi olmam için düştüğün yerlere bak önce."

Bakışları yere düşerken bir elimi yüzüne yerleştirmiştim.

"Şimdi dinlenme sırası sende güzeli..."

Aniden yere yığılmak üzere olan bedenini son anda yakaladığımda anın şaşkınlığıyla birkaç saniye kalakalmıştım. 

"Yunesa?"

Baygın bedeni kollarım arasında hareketsizce yatarken sargı bezinin gizlediği avucundan sarkan bilekliğim bana olan sevgisini ve kaybetme korkusuyla yanıp tutuştuğunu en derinden hissetmeme olan son radde olmuştu. 

Jeon Jungkook

.

.



Continue Reading

You'll Also Like

63.5K 4.7K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
41.2K 3.7K 26
Rosie, son günlerin modası olan date uygulamasına kaydolacakken, yanlışlıkla başka bir uygulamaya kaydolmuştu. Ve oradan tanıştığı adamın, çocukluk a...
27K 2.4K 14
"Öncesi ve sonrası yoktu. Bahanelerin ardına sığınmadan aşkımıza sahip çıkmalıydık." İdol kitabıdır. ρ¢н × ρʝм *vulnerable - savunmasız.
99.1K 6.1K 31
"Bir yalanmış gibi öp beni. Sanki son aşkınmışım gibi." ••• Kim Taehyung, sarhoş olduğu bir gece Kim Jennie ile birlikte olur. Kim Jennie uyandığında...