MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEV...

Oleh Huzunbaz

153K 6.7K 4K

"""Gerçek Hayat Hikayesi""" En son ne zaman bir kadını sevdin? Ama öyle öptün, sarıldın, uyudun falan değil... Lebih Banyak

1. Bölüm Mustafa'nın Defteri
2. Bölüm Küçüklüğümün Korkusu
3. Bölüm Ortaokula Başlarken
4. Bölüm ilk Aşk
5. Bölüm Ortaokul Bitiyor
6 Bölüm Yaz Tatili!
7. BÖLÜM UZUN YAZ
8. Bölüm HÜZÜNBAZ
10. Bölüm Heybeli de bir pazar
11. Bölüm Aşk Yeniden
12. Bölüm Lise 1 ve Yeni Başlangıç
13. Bölüm Lise 1 Her Şey Yolunda
14 Bölüm Yeni Çocuk
15. Bölüm Sinem
16. Bölüm Basket Seçmeleri
17. Bölüm Sinem'in Gözyaşı
18. Bölüm Sırt Sırta
19 Bölüm Baba Hasan
20 Bölüm Basket Turnuvası
21. Bölüm Basket Başarısı ve Sonrasındaki Hüzün
22. Bölüm ÜVEY ANNE SUDE
23. Bölüm SİNEMA Sinem ile Baş başa
24. Bölüm Sinem'sizlik
25. Bölüm Katran Gecesi Geceler
26 Meltem ile Randevu
27. Bölüm Zeliha Abla!
28. Bölüm "ÖMER"
29 Sözlü Sınav ve Yaz Tatili Başlar
30- Tersane ve Ben
31. Tersanede Son Gün
32.Yolculuk İçin Hazırlık
33.Sinem'e Yolculuk
34.Sinem'in Köyünde
35.Sen Giderken
36.Son Veda
37.Sinem'den Mesaj
38.Bafra'da Sinem ve Ben
39.Sinem ile Son Kez!
40.Bafra ve Sinem'sizlik
41.İSTANBUL
42.SEHRIN DELİKANLISI KİTAP OLUYOR
43.Duyuru

9 - Sigaramın Dumanına...

4.1K 215 71
Oleh Huzunbaz


        Sigaralarımızı içince kızlar mağazalarına gittiler ve benim için yeni bir gün daha başladı. bu yaz çok uzun geliyordu bana. Kim bilir yeni gün nelerle gelecekti, bugün cuma hayırlı gün inşallah hayırlı olacak ama Yasemin geldi aklıma akşam bana verecekti emanetlerimi, benim olmayan Sinem'e ait olanlar onlar. Ben alıp ne yapacağım diye düşünerek girdin eczaneye.

        Bir muammadır dolanıp duruyordu kafamın içinde. Bu Yasemin neden getiriyor ki, bitti diyorsa Sinem getirsin. İlyas'ı arayıp sadece korkutun elemanı demiştim ileri gitmiş olabilirler mi. Belki Mehmet düzelmiştir, eski Mehmet değildir. Bu düşüncelerle yeri süpürürken telefonum çaldı.

İlyas " Musti Mehmet olayı tamam "

" İlyas sadece korkutun diye aramıştım."

" Tamam Musti gece geç saatlerde ilerideki papatya sokaktan geçerken çevirdik önünü, sonra göz dağı verdik. "

" Ne dediniz adama, foyamız ortaya çıkmasın. "

" Onu araştırdık biliyorsun , torbacılıktan tut kendinden yaşça küçüklere zorbalığakadar her şey var bunda. "

" Eee "

" Musti bana kalsa orada onu adam gibi benzetip çöp konteynerine koymak vardı ama senin hatırın yok mu, çiğ tavuk yedirirsin lan adama"

" Allah razı olsun kardeşim, sonuç. "

" Mehmet'i çektik kenara gece karanlık, Mehmet seni buralarda bir daha görmeyeceğiz, git başka taraflarda dolan, bir de mahallenin kızlarından uzak dur, onu üzersen affımız olmaz dedik"

" Tamam abi dedi gitti mi "

" Gidemedi, dayanamadım bir tane vurdum buna"

" Mehmet'te şu kadar yürek yokmuş hemen abi çekti"

" Tamam abi ben ettim siz etmeyin dedi yol verdik"

" İlyas tamamdır, siz çok fazla film izlemişsiniz anlaşılan sade bir şekilde yapmamışsın ama sağ ol cansın "

" Sağ ol Musti var mı istek"

" Sağ olasın İlyas Gökhan'a selamlar"

        Telefonu kapattıktan sonra keşke böyle bir şeye kalkışmasaydık diye düşündüm, ya Mehmet sinirini Merve'den alırsa, ya ona kötü davranırsa. Offf kafam allak bullak yeri mi süpürüyorum yoksa yerimi okşuyorum süpürge ile nalamadım, tozlar olduğu gibi duruyor. Hemen toparlandım Gülderen abla gelmek üzereydi. Etrafı toparladım hemen ve müşteri beklemeye başladım. İlk müşterim 40 yaşlarında bir adam:

"Kardeşim reçetedekileri almak istiyorum " diyerek reçeteyi uzattı bana.

" Tabi ki " reçetedeki ilaçlara baktım ve ilaçları raflardan alıp adama uzattım.

" Teşekkürler " deyip parayı uzattı ve gitti.

        Sonrasında Gülderen abla gelene kadar başka bir müşteri gelmedi ama cuma günleri özellikle öğleden sonraları yoğun olur her zamanki gibi. Bir de bu gece nöbetimiz var, of of işim zor diye düşünürken Gülderen ablanın sesiyle kendime geldim:

" Mustafa bana iki porsiyon su böreği alıp gelir misin"

" Hemen gidiyorum abla" dedim ve fırladım eczaneden. Alıp geldim böreği ve arka taraftaki bölmeye geçip yedi Gülderen abla. Normalde hep evde kahvaltı yapıp gelirdi. Bana enteresan geldi ama bir şey soramıyorum tabi ki. Tekrar seslendi bana:

" Mustafa ben ilaç hazırlama odasında olacağım kimse içeri girmesin"

" Peki abla "

        Eczane bomboş benim hislerim gibi. Kalbim körelmişti bugün, hep sevgi dolu neşeli görünen ben farkında olmadan somurtmaya başlamıştım. Bunu da eczanenin önüne sigara içmeye çıktığımda pazardan bana doğru gelen Meltem'in

"Ne bu surat perşembe pazarı gibi" demesi ile anladım tabi ki. Yanıma geldi Meltem ve sigarasını çıkarıp dudaklarına götürdüğünde, çakmağı çıkarıp sigarasını yaktım.

" Mersi Musti"

" Mersi ne kız "

" Teşekkür ediyoruz işte daha ne istiyorsun"

" Teşekkürü bizim gibi etsene"

" Off Musti tamam işte. İzin koparabilecek misin pazar için"

" Kısmet bakalım ama ben de çok istiyorum beraber bir şeyler yapmayı"

" Kısmet diyelim diyorsun, iyi kısmet o zaman Musti"

" İnşallah olur da gideriz, nereye gideceğiz peki"

" Melis adalara gidelim diyor hem orada piknik yerleri hem de plaj varmış"

" Olur bana uyar."

" Tamam şort ayarla kendine sana yüzme öğreteceğim Musti" dedi gülümseyerek.

        Bu kızda var bir işler ama haydi hayırlısı dedim. Sigaram bitmişti görüşürüz diyerek girdim eczaneye. Müşteri yok canım sıkkın kafamda bin bir türlü düşünce, Yasemin ile görüşme için Gülderen abladan on beş dakika izin almam lazım. Mehmet'in bundan sonraki tavrı ne olabilir. Sinem neden bana yollamakta ısrar ediyor. Meltem neden bana bu kadar ilgili. Of delireceğim. Babamın baskısı bir taraftan bu sorunlar düşünceler bir taraftan. O walkman olayını daha atamadım kafamdan, rezil oldum kıza. Tamam önemsemedi ama neticede para verdi aldı, işini görmese neden alsın ki. düşünceler , düşünceler.

        Öğlen oldu, Gülderen abla çıkmadı hazırlama odasından. Merak etmeye başladım, uygunsuz olabilir diye cep telefonunu aradım:

" Efendim Mustafa"

"Abla öğlen oldu bir şey ister misin"

" iki tane dürüm yaptır bana adana olsun, kendine de ne istersen söyle "

" Tamam abla" dedim ve karşıdaki dürümcüye gidip iki adana iki urfa söyledim yanında da Gülderen ablaya ayran kendime kola aldım.

" Abla dürümleri getirdim girebilir miyim"

" Gel Mustafa çok sağ ol"

" Abla bir sorun yok değil mi"

" Yok Mustafa sorun yok"

" Tamam abla sen öyle diyorsan" dedim ve eczanenin ön bölümünü görür vaziyette arka tarafta yemeye başladım dürümü.

        Gülderen abla gibi acılı dürüm yiyemiyordum ben. Acıyı sevemedim hiç. Bedenen çok acıyı tattığımdan mı bilmem ama öyle işte. Kola çay sigara olmazsa olmazım dı artık. Afiyetle dürümü yerken eczanenin pasaj tarafındaki cama tıkladı biri. Baktım Meltem bize yok mu der gibi işaret yapıyor. buyur gel işareti yaptım ve geldi yanımdaki sandalyeye oturdu, çok yakınımdaydı. Elimde yarım dürümü alıp yemeye başladı. Şaşırmıştım, benim ısırdığım dürümü yiyebilecek kadar yakın hissetmişti demek ki bana. Ama tabi biz arkadaştık. Hemen hızla üç urfa daha söyledim. Meltem dürümü bitirene kadar diğerleri de gelmişti zaten.

" Yuh Musti kim yiyecek bunları"

" Sen yediğini ye yemediğini ben yerim"

" Kendine bi kola alsaydın bari"

" Beraber içeriz Meltem"

" Vallahi bana uyar"

" Bana da " dedim ve sohbet ederek arada itişip kakışarak yedim dürümleri.

        Sigara içmek için dışarı çıktık. Ayak üstü havadan sudan konuştuk yine. Bu kızla konuşmak iyi geliyordu insana, iyi hissettiriyordu bana kendimi. sigara hiç bitmesin orada öylece konuşalım istiyordum. Sigara bu beş altı dakikada bitiyor işte. Meltem gülümseyerek uzaklaşırken Melis'e takıldı gözüm Meltem'e farklı bakıyordu sanki. Anlam veremediğim bir bakıştı bu, hayırlısı dedim içimden ve girdim eczaneye. Saat ilerlemeye başladı Gülderen abla da geldi yanıma görmüş geçirmiş kadın fark ediyor bazı şeyleri:

" Mustafa sen bir şey söyleyeceksin ama çekiniyorsun, söyle bakalım"

" Abla bir işim var en fazla on beş dakika sürer isin verirsen"

" Tamam hallet işini ben biraz erken çıkacağım bu akşam"

" Tamam ablam" dedim ve Yasemin'in dün akşam beni aradığı telefon umarasını aradım. Telefon çaldı bir kaç kez açan yok, kapatmak üzeredim çok tanıdık bir ses:

" Efendim"

"Sen, Sinem"

" Evet ben ne var"

" Dün akşam Yasemin aramıştı bu numaradan"

" Yaseminnn, Yaseminnn Mustafa arıyor hallet şu işi uzamasın daha fazla"

" Sinem bir dakika beni dinler misin"

" Off Mustafa ne dinleyeceğim seni"

" Sinem sanki ben seni aldattım, sanki ben başkalarıyla oldum, neden bu tavırların."

" Tamam dinledim ve hoşça kal Mustafa"

" Efendim Mustafa"

" Yasemin izin aldım on beş dakika "

" Ne olacaksa olsun artık"

" Tamam hemen çıkıyorum, eczanenin önüne gelirim"

" Tamam gel" yaklaşık yirmi dakika sonra geldi Yasemin ve ben Gülderen abladan tekrar izin alıp çıktım hemne ilerideki cafeye gittik. Ama içimde sanki izleniyormuşum gibi bir his var.

" Evet Yasemin"

" Biliyorsun işte" dedi ve bana bir çanta verdi.

" Görüşürüz Mustafa inan çok üzgünüm" diyerek çayını bile içmeden kalkıp gitti.

        Sanki Sinem Yasemin'in hareketiyle terk etmişti beni. Öyle zoruma gitti ki. Sanki onları verip üzgünüm diyerek giden Sinem'di. Orada öylece kalakaldım ne kadar zaman geçti bilmiyorum, bir el hissettim sırtımda:

" Kimdi o kız ve bu poşette ne var Mustafa!"

" Meltem hoş geldin oturur musun" dedim kızarmış gözlerle Meltem2in gözlerine bakarak.

" Gözlerin neden kızardı , ne oldu anlat çabuk bana"

" Ne anlatayım, Sinem'i biliyorsun anlatıştım. "

" Evet, ee"

" Bu Yasemin, Sinem'e verdiklerimi iade etmek için gelmiş"

" Çarpsaydın Yasemin'in suratına "

" Ne suçu var ki onun, sinem ver demiş verdi." Şiirler, kolye ve ona benzer bir sürü şey vardı poşette. Atsam atamam yaksam yakamam. Of Allah'ım.

" Mustafa Melis ile beraber dükkanları kapatınca çayını içmeye geleceğiz bu poşeti de al yanına bırakma burada olur mu"

       Sessizce "olur "diyebildim. Hesabı istedi Meltem ve ödeyip kolumdan kaldırdı beni ben eczaneye kadar toparlanmıştım biraz. Meltem görüşürüz diyerek pasaja girdi. Ben eczaneye girdiğimde Gülderen abla hazırlanıyordu.

" Mustafa ben çıkıyorum, kasadaki birlik , beşlik ve onluklar dışındakileri arkadaki kasaya koydum haberin olsun. Dikkatli ol , geçen geceki olaylar canımı sıkıyor, aman öyle bir şey olursa ver parayı bela alma"

" Tamam abla"

" Hadi kolay gelsin Mustafa'cım , herhangi bir şey olursa saat gözetmeden ara beni. Sabah erken gelirim" dedi ve çıktı.

        Benim karnım acıkmaya başladı ama Meltem ile Melis gelince bir şeyler yeriz diye beklemeye başladım. Zaten saat de gelmişti pasaj on dakikaya kapanacak gelirler şimdi. hızla karşıdaki dürümcüye gittim, ben çok açtım üç tane yerdim Meltem iki Melis belki bir yada bir buçuk. Yedi tane dürüm , iki litre kola ve bir ayran söyleyip geldim. Akşam saatleri ortalık biraz sakin, eczanenin önüne çöküp bir sigara yaktım. Sezen ablanın bir şarkısı dudaklarımda:

"Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni

Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni

Gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri

Gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni

Yokluğunda yol yol olsa uzasa unutmam seni

Gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri

Akşam vakti sardı yine hüzünler

Kalbim yangın yeri gel kurtar beni senden

Akşam vakti dolaştım sokaklarda

Yırtık bir afiş seni gördüm duvarda"

        Dalgın dalgın şarkıyı mırıldanırken ir öksürük sesiyle irkildim ve toparlanmaya çalıştım. Meltem ile Melis'in sessiz sessiz fısıldaşma sesini ayırt edebiliyordum. Kalkmadan önce fark ettirmeden gözlerimi sildim ve yavaşça kalkıp kızlara döndüm.

" Hoş geldiniz, neden seslenmediniz ki"

" O kadar güzel mırıldanıyordun ki" dedi Meltem

" Çok hoşumuza gitti dinlemek istedik sonuna kadar ama bu Melis'in öksüreceği tuttu"

" Benim sesim berbattır katlandınız üzgünüm"

" Musti olur mu öyle şey canım çok hoşuma gitti" dedi Meltem.

O arada dürümler gelmişti.

" Biz aç değiliz" dedi Melis

" Kendi adına konuş kızım kurt gibi açım valla"

" Ben de acıktım bize eşlik eder misin Melis"

" Tamam olur ama bir tane yiyebilirim, kilo almamam lazım"

" Duyan de tombul biri sanacak seni, üflesem uçacaksın kız" dedim gülümseyerek, Melis'in de keyfi yerine gelmişti. Dürümün birini ve ayranı uzattım. Meltem kendi havasında misafir gibi değil ev sahibi maşallah. Ben üç dürümü götürdüm ve güzelce doymuştum. Meltem ve Melis'te bitirdiler dürümleri. Kül tabağını çıkardım zuladan, geceleri içeride içiyordum sigarayı.

       O an gözüme yolun karşısına oturmuş iki kardeş takıldı, uzaktan dürümcüye bakıyorlar. Belli ki paraları yok, işaret ettim çocuklar gelin diye seslenerek ve geldiler. birer bardak kola ile benden ve Melis'ten arta kalan birer tane dürümü verdim. Almak istemediler önce. Tatlı sert çıkıştım, zorla tutuşturdum ellerine ve teşekkür ederek uzaklaştılar.

       Benim keyfimi o gün yerine getiren tek olaydı belki de o. Ben de zamanında neler yemek isteyip te yiyememiştim kim bilir. Var ise paylaşacaksın. Varsın gece yarısı acıkayım ne çıkar. O çocukların yüzleri gözleri güldü ya. Bana yeter. Az mı aç kaldım biliyorum hissediyorum onların duygularını. Ben istediğim an kasadan bozuklukla yiyecek alabilirim nasılsa. Kasadan almadan kahvaltı ve yemek ihtiyacını karşıladığımı fark eden Gülderen abladan yediğim fırçadan sonra kasadan yiyordum. Meltem bu hareketimi alkışladı. Mahcup oldum. Ne yapmıştım ki ben. Kim olsa yapardı zaten.

          Bir saat kadar sohbet ettik.   Sonra Melis'in telefonu  çaldı ve kapıya çıktı.   Ben Meltem'e döndüm:

" Sahi ne oldu mağazadaki çocuk"

" Sence kiminle konuşuyor Melis, Mustafa "

" Çok sevindim gerçekten"

" Senin yönlendirmelerin işe yaradı Musti, sen biliyorsun bu işi"

" Abartma istersen Meltem"

" Bana da birini busak ya, yoksa sana kalacağım Musti" dedi gülümseyerek ve gözlerimin içine bakarak. O an anlamaya başladım Meltem'in benden hoşlanmaya başladığını ve bozuntuya vermeden:

" Meltem biz kankayız kız, benden sana hayır yok. Hem benim kalbim yaralı, benim yolum yol değil. Seni üzerim ben, kırarım istemesem de."

" Ne alakası var Musti sen kimseyi üzemezsin, aslında senden her kıza lazım bir tane"

" Abartma istersen" dedim gülerek ve saatine baktı Meltem

" Musti ben kaçar canım" diyerek öptü yanağımdan

" Islak ıslak öpmesene ya " dedim gülerek

" Musti senden haber bekliyoruz organize bizde ama senin gelmen kesinleşmek zorunda.

" Tamam Meltem bakacağım"

" Bak bir zahmet"

" Haydi iyi geceler size benim daha önümde on iki saatim var. siz horlarken ben burada olacağım"

" Ben horlamam bir kere" dedi alıngan bir ses tonuyla Meltem.

" Şaka kız şaka" dedim ve gülümseyerek yoldu ettim onları, Melis'te uzaklaşırken el salladı ve gittiler.

        Ben yine kendimle baş başa kaldım. Gecenin ilerleyen saatleri, sıcak ve bunaltıcı olmaktan uzak ama ben boğuluyorum. Nefes alamıyorum sanki. Bir şey var midemin olduğu yerde. Bir şey oturmuş oraya mideme baskı yapıyor. Saatler geçmek bilmiyor, müzik dinliyorum yok, telefonla oynuyorum yok. Telefonla oynarken birden telefonun çalmasıyla irkildim telefon yere düştü. Numara tanıdık değildi bende kayıtlı değildi en azından. Ama olsa da fark etmez telefon yere düşünce arka kapak bir tarafa batarya başka tarafa uçmuştu zaten. Hemen taktım bataryayı açtım telefonu.

        Bir kaç dakika sonra tekrar çaldı, yine kayıtlı olmayan bir numara:

" Efendim" dedim

" Mustafa"

" Efendim Merve"

" Sen Mehmet ile konuştun mu"

" Hayır neden"

" Mehmet'in önünü kesip silah çekmişler, benim peşimi bırakması için, ama beni çok sevdiği için onlarla kavga etmiş. Canını tehlikeye atıp beni tercih etmiş"

" O kadar seviyormuş yani seni"

" Evet Mehmet beni çok seviyor"

" Hayırlı olsun da benimle ne alakası var. Mehmet2in karnı ağrısa benden mi bileceksin sen"

" Beni ilgilendirmeyen bir ilişkidesin Merve, beni nasıl ararsın o kadar insanın içinde rencide edip giderken bana köpek muamalesi yapıp giderken sorun yoktu değil mi"

" Of neyse bay bay Mustafa"

" Selametle Allah'ıma emanetimsin yine de"

        Telefonu kapattı. Adama bak kıza şirin gözükmek için bana silah çektiler ben direndim diyor. Silah kim bizim çocuklar kim. Neyse Mehmet iyi avcı belli. Ne olursa olsun Merve üzülmemeli ama nasıl, Merve benim varlığımdan bile rahatsızken, ben neden onu kolluyorum ki. Kollamayıp ne yapacağım, iyi kızdı aslında Merve, of, of.

        Saatler ağır ağır ilerliyordu, saate her baktığımda ya bir ya iki dakika ancak geçmiş olsa da hep ileriye doğru giden bir zaman kavramında olduğumu düşünmek bile rahatlatıyordu. Nedense bu gece çok bunalıyordum. Gözüm Sinem'in bana yolladığı poşete ilişti. Poşetin içindekileri masanın üzerine döküp incelemeye başladım. Şiirlerle doldurduğum ajanda. I Love You yazılı kolyenin yarısı, diğer yarısını cüzdanımda aklarım halen. Ona aldığım minik bir ayıcık, bu ayıcığa her baktığında ben geliyormuşum aklına. O zamanlar çekici geliyordu bu söz ama şimdi hayvan yerine konulmuşluk hissi. Yolda gördüğümüz bir kedi vardı, onu bile benden çok sevdi Sinem. O kolyeyi aldığım zamanı hatırlıyorum ve burnum sızlıyor hafiften gözlerim yanıyor. Beraber okuldan çıkmıştık ben Sinem'e onu sevdiğimi söylemiştim o da bana sadece yüzü kızararak bakmıştı. Onu gümüşçüye götürüp almıştım öğlen yemekleri için aldığım yarım ekmek parasından arttıra arttıra biriktirdiğim paramla. Çok sevinmişti benim boynuma o onun boynuna ben takmıştım kolyeyi. Hele o ajanda, o ajandayı aylarca Sinem'i düşündükçe aklıma gelen şiir ve güzel sözlerle doldurmuştum. Ajandayı verdiğimde bu ne demişti bana ben de sana ait olan bir ajanda diyerek vermiştim eline.

        Of geçmeyecek bu gece. Tekrar poşete koydum hepsini be eczanenin önüne çıktım. İleride bir teneke kutu gördüm getirdim eczanenin önüne. Eczaneden bir kutu aseton alıp poşetin üzerine döktüm. Poşeti teneke kutunun içine koyup bir kibrit çaktım ve kutuya attım. Birden parladı ateş, birden parladı yüreğimin ta derininde. O an söndürmek istedim, tekmelemek istedim tenekeyi, hayatımı tekmeler gibi. Kaderime isyan ettim o gece. Teneke nin dışı kararmaya başladı, Poşet ateşte büzüldü ve eridi. İzledim hepsi yanana kadar, o zehirli dumanını soluya soluya. Sinem'li günlerimin anılarıyla yandım bende kavruldum. Ben bunu hak etmemiştim ki, en ufak bir yanlış aradım kendimde. bulamadım. Gözlerimden akan yaşım ol çık aklımdan Sinem diye yalvardım gecenin dördünde. Tenekenin içindekiler yandı ve yavaş yavaş söndi.

        Hani Çin'de ölüleri yakarlar külü kalır saklarlar ya. O külleri saklamak geçti içimden. Benim yakınım ölmüştü, anılarım ölmüştü, Ben ölmüştüm.

        Yavaş yavaş aydınlanmaya başladı hava. O gece hiç müşteri de gelmemişti eczaneye. Teneke soğuduktan sonra çarşının olduğu sokağa serptim külleri her yana dağıldı hafif rüzgarla. sonra tenekeyi çöpe attım ve içeri geçip elimi yüzümü gözümü yıkadım. Aynaya baktım sonra bu ben değilim ki, sanki 10 yaş yaşlanmış gibiydim.

......

       Arkadaşlar bölüm benim istediğimden daha geç oldu. Takdir edersiniz ki hastaneden eve evden hastaneye mekik dokuyorum. Biraz bira düzelmeye başladım, şükür. Bu bölümün geçtiği gün unutamadığım ve hatırladığım günlerden birisi olarak hafızama kazınan bir gündür. Bu günü ayrıntılı paylaşmak istedim. Kitapta olanların hepsi yaşanmış olaylar olduğunu tekrar hatırlatır ve oylarınız ile yorumlarınızı esirgememenizi dileyerek bölümü sizlere sunarım. Umarım hoşuna gidebilecek bir bölüm olmuştur. Saygılarımla.

Mustafa E.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

19.7K 1.6K 23
Her Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanl...
361K 15.2K 38
17 yıl sonra öldü diye bildikleri kızlarını bulan bi aile Önyargılı bi abiler ve Kavgacı bi kızın hikayesi
529K 28.4K 34
Yaş farkı vardır, dikkate alarak okuyun. Karakterlerime gelen en ufak hakarette engellenirsiniz. Siz: adınız lütfen bayım :) 0535*: Karşılığında bana...
15K 858 22
Savcı Sevim İpek Karalar & Yüzbaşı Kadir Ateş Akarsu