Angel Boy / Lee Felix

By kitty_felix0

2.4K 449 798

Tükenmişlik nedir? İnsan nasıl tükenir yada nasıl tüketilir? İnsanların çoğu anlamaz ama depresif görünenler... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
12
13
14
15
16

11

128 25 61
By kitty_felix0

Sabah kalktığımda Jeongin yanımda değildi. Bende yatakta dikleştim. Kalktım lavaboya gittim. Aşağıya indiğimde harika bir koku vardı fazladan sarı saçlı biri daha mutfaktaydı. Dur bir dakika. Sarı saç¿ Felix! O buraya neden gelmişti?

'Daha bakmayı düşünüyor musun? Yoksa orada put gibi duracak mısın?' yine o soğuk derin bakış ile ses. Jeongin beni kolumdan tutumuş yanına oturtmuştu. Felix, Jeongin'e gülümsedi. Dudaklarını araladı 'Siz kuzen kuzene yiğin yemeklerinizi. Ben gidiyorum. İslerim var.' Gitmemesi için elimi uzatmak istemiştim. Ama son konuşmadan sonra bunu yapmak biraz saçma gelmişti. 'Sende bizimle beraber yeseydin ya.' Jeongin benim beynimi falan mı okumaya başladı? Felix Jeongin'e döndü göz kırptı ve dudaklarını hareket ettirdi. 'Başka birine söz verdim. Üzgünüm. Ama istediğin zaman telafi ederim.' Jeongin'de kafasını sallmıştı. Felix kapıyı çekip gitmişti.

Bu neydi şimdi? Neden Felix Jeongin'e bakıp göz kırpmıştı? "Jeongin neler oluyor?" Jeongin bana döndü ve anlamsız bakışlar atmaya başlamıştı. "Felix sana neden göz kırptı? Normalde yapmaz böyle şeyler bir şey mi var?...... Belkide Bada ile-" bir anda öksürmeye başlayan Jeongin ile sözüm yarıda kesilmişti. Suyu yavaş bir şekilde içirdim. Anlaşılan o ki kesinlikle Bada ile alakalı bir mesele.

Jeongin nefesini düzenledi. 'Nerden çıktı şimdi bu?' agresif bir şekilde sormuştu. "E her halde mal değilim kuzenim. Öksürmen ve bağırmandan da belli ettiğine göre kesinlikle onunla ilgili." Jeongin gözlerini kıstı. 'Zekana hayranım. Doğru onla alakalı. Ama maalesef ki sen gözünün önündeki kimseyi fark etmiyorsun. Duyguların öne mi geçiyor bilmiyorum ama zekanı da kullanmanı öneririm. Ve ben doydum afiyet olsun sana.' dedi ve kapıya doğru ilerledi. Bana bir kere daha baktı. Üzgün, buruk bir tilki bakışıyla. 'Aklını topla. Üstümü değiştiricem. Sende hazırlananlar arasın.' Kapıyı örtmüş ve gitmişti.

Bunca zaman doğruyu ve yanlışı ayıramayan benden şu anda seçim yapmamı bekliyordu. İyi olarak bildiğim herşey kötüyken. O da beni bırakıp gitmişti. Çabucak yemeğimi yemiş ve kıyafetlerimi giymeye başlamıştım. Havalar bayağı soğumuştu. Sade bir kot. Üstüne siyah balıkçıyaka bir kazak ve beyaz montum ile hazırdım. Kapıyı açmam ile biricik kuzenimi görmem bir olmuştu. Bana gülümsedi. Az önceki halinden eser yoktu. Yumuşamıştı. Üstünde pembe bir kazak vardı. Kahverengi paltosunu giymiş ve artı olarak benim ona aldığım siyah atkısını takmıştı. Sırıtmıştım ve bu halini kesinlikle yüzüne vuracaktım.

"Pardon siz kimsiniz?" Jeongin sabır diler gibi iç çekti. "Pardon beyfendi sizi tanımıyorum. Az önce bana bağıran bir bey vardı. Kuzenim olur kendileri." Jeongin tekrar bir iç çekti. Elimden tuttu ve beni evden çıkarttı. Anahtar kapının üstünde olduğundan çabucak kilitledi. Ve bana döndü. 'Geçen kalıyoruz ve Chan hyungtan azar işitmek istemiyorum.' dedi elimi tuttu ve ilerledi.

Şirkete geldiğimizde Jay bana bakmış ve gülümsüyordu. Jeongin'nin elini bırakıp tam gidecekken geri elini tuttu. 'Bari yanımdayken gitme yanına ben gireyim ondan sonra.' dedi ve elimi bırakıp şirketin içine girdi. Bense gidip Jay'e sarılmıştım. Jay'de banansarılmıştı. Üstündekiler ile aşırı cool duruyordu. Siyah bir badi ve üstüne siyah deri yakalarında peluş olan bir ceket. Altında da kot pantolon ile beni selamlamıştı. 'Selam Jay.' Arkadan gelen ses ile döndüm. Bada ve yanında ki.... Onun ne işi var Felix'in yanında? Felix'te gülümseyerek yanımıza geliyordu. Ama bu gülüş zoraki bir gülüş gibiydi. Çünkü o gülümsediğinde güneşte gülümsüyordu. Bada'nın üstüne baktığımda kot ceket ve pantolonu ile bana tip tip bakıyordu.

Felix'te benim gibi siyah balıkçıyaka bir kazak ve siyah bir pantolon giymişti. Üstünde ise yeşil-gri deri bir ceket giyiyordu. Ve gri bir atkı takmıştı. (Nasıl bir renk inanın anlamadım ama bölüm sonuna bırakıcam.) Bada ise bana bakıyordu. Daha çok arkamdaki Jay'e bakar gibi duruyordu. Felix'te bana baktı. Gözlerinden sinir akıyordu. Sinirden başka bir de hüzünlü bir bakışı vardı. 'Karşılaşmayı beklemiyordum.' Bu sesiz ortamı bozan Jay olmuştu. 'Evet. Değil mi Felix?' Felix kafasını salladı. 'Artık içeri mi geçsek?' Felix kızarık burnu ile sevimli ama bir o kadar da iğneleyici şekilde söylemişti sözlerini. Jay'de zoraki bir gülümseme takmıştı yüzüne.

İçeri girdiğimizde son kez Jay'e sarıldım. O'da kafamın üstüne öpücük kondurdu 'İyi çalışmalar Byeol'um.' dedi ve geri çekildi. Bana Byeol'um dedi. Bada'da Felix'e sarıldı. Felix kafasının üstüne nazik bir şekilde vurdu. 'İyi çalışmalar Felix.' demiş ve yine o üstünlük taslarken kullandığı gülüşü yaptı. Felix'de kafasını salladı ve bizim ofise doğru yürümeye başladı. Bende arkasından gidiyordum. Hâlâ aklımı kurcalayan bir soru vardı. Felix neden Bada'nın yanında.

Kapıdan girdiğimiz gibi Minho oppa Felix'e sarıldı. Ama uzun süre birbirlerine sarılı durmuşlardı. Ayrıldığında ise Minho oppa gülümsüyordu. Bana döndü ve bana da sarıldı. "Minho oppa'nın iyi olduğuna eminsiniz değil mi? Bu hareketler normal değil." Minho oppa beni itti ve kolumu çimdikledi. Hafif bir çığlık çıkmıştı ağzımdan. Ve bana gülümseyip yerine döndü. Yine hepimiz çalışmaya başlamıştık.


Yine öğle yemeği vaktiydi. Bu sefer bizimkiler ile beraber gidecektim. Montumu giymiştim ama yüzüm donmuştu. Önümde duran Felix ile bende durdum. Ve anlamsız bir şekilde ona baktım. Boynundaki atkıyı çıkarmıştı. Benim boynuma nazikçe örttü ve burnuma kadar kapattı. Ardından Hızlanıp bizimkilerin yanına döndü. Ben ise heykel gibi olduğum yerde duruyordum. 'Hadi Byeol.' Bana seslenen

Jisung ile onların yanına doğru koştum. Jisung'un koluna girmiştim. Hepsi bugün diğer günlerden daha özenli giyinmişlerdi. Ve aşırı şık duruyorlardı. Koluna girdiğim Jisung. Kahverengi-gri bir ceket. İçine beyaz gömlek ve kot pantolon ile harika görünüyordu.

Bizim önümüzdeki Felix ile Minho oppaya bakmıştım. Minho oppa'da Jisung ile anlaşmalı ve ters renk giymek için uğraştığına emindim. Beyaz bir peluş ceket ve kazak altına da yine ve yine kot pantolon giymişti. Boynunda da pembe bir atkı takıyordu. Bunu ona Lily almıştı. Onunla inatlaşmayı sevdiğinden almıştı... Felix ile konuşuyorlardı bayağı iyi anlaşıyor gibi görünüyorlardı.

Hyunjin ile Changbin birbirleriyle bakmışıyorlardı. Changbin oppa ile dalga geçiyordu. Bugün o da kot bir takım giymişti. Üstüne de siyah bir ceket almıştı. Hyunjin ise yine Prens edası ile giyinmişti. Balıkçı yaka beyaz kazak ve siyah deri ceket. Harika sanırım bugün herkes kot giyme günü ilan etmişti.

Chan oppa ile Jeongin yan yana yürüyüp birşeyler tartışıyorlardı. Seungmin ise onları takmadan yürüyordu. Üstünden bir hoodie giymiş ve üstüne truncu renkte bir ceket giymişti. Chan oppa yine siyahları giyip çıkmıştı bir tek içindeki bluz beyazdı. 'Millet sapık sanacak seni bir gün.' Jisung'a gülüp kedi gözlerim ile ona döndüm. Yan bir sırıtış attım. "Olmadığımı kim söyledi?" Jisung kolumdan çıktı ve koşmaya başladı ama bağırarak. 'YAAAA SAPIK VAAAAAARRR!' Hepsi bana dönmüştü.

Otomatik olarak utanmıştım ve atkının içine yüzümü gizlemek için kafamı sokmuştum. Aynı Felik gibi kokuyordu ve bu çok hoştu. 'Ya hayvan bağırmasana.' Hyunjin sonunda Jisung'u tuttu ve ağzını kapattı. Bense kafamı eğmiş bir şekilde yürümeye devam ettim. Omuzumda hissettiğim el ile kafamı kaldırdım. Minho oppa suratıma bakıp kahkaha atmaya başladı. Omuzuna vurmuştum. Chan oppaya baktı 'Baba gördün mü kızın bana vuruyor.' Chan oppa bana baktı. 'Benim kızım kimseye sebepsiz vurmaz Minhocum. Naptın lan kızıma hı?' Chan oppa yavaş bir şekilde vurmuştu. 'Hadi acıktım ben. Midem konuşuyor hadi.' Changbin oppa hepimizi tuttu ve ilerlemeye başladı.

Yemekten sonra işimize olduğumuz yerden devam etmiştik. İşimiz bittikten sonra Jay ile dışarı gezmeye çıkmıştık. Daha doğrusu sinemaya. Sinemada iken durmadan elimi tutuyordu. Daha sonra minik bir avm turu yapmış ve eve gelmiştik. Kendimi harika hissediyordum. Kapının kilidini açtığımda içeride oturan üç adam bana dönmüştü. Felix, Seungmin ve Jeongin.

Üçüde oyun oynuyorlardı. "Siz benim evimi neden otel gibi kullanıyorsunuz?" Jeongin kafasını salladı ve işaret parmağını salladı. 'Hayır zaten senin evin bir otel.' dedi. Hemen ardından yüzüme gelen yastık ile Seungmin'e döndüm. "Sen de mi Brütüs?" dedim. Ve hızlıca ayakkabılarımı çıkarıp Jeongin'e attım. Ve ardından uzun sürecek bir yastık savaşı yaptık. Sonuç olarak şimdi hepsi koltukta uyuyordu. Ve bende onların dibinde uykuyla kucaklaştık.

1196 Kelime

En sevdiğiniz yer?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Herkesin kıyafetleri aşağı bırakmak:

Changbin:

Felix:


Jisung:

Seungmin:

Bang Chan:

Hyunjin:


Jeongin:


Byeol:

Bada:

(Kızı seviyorum ama kötü karakter yapmam gerekti beya.)

Jay:

Continue Reading

You'll Also Like

12.1K 1.8K 25
texting
115K 7.9K 39
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...
38.8K 1.6K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
70.2K 5.8K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...