THE LOST PURITY

By ACEPanda

23.8K 1.7K 218

Bir Model... Edison HUANG. Bir iş adamı... WU Yi Fan. Farklı kulvarlarda ilerleyen başarının sembolü iki adam... More

TANITIM
GİRİŞ
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
NOT -Geçmiş bölümlerle ilgili ara açıklama-
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
ARA VERİLDİ
BÖLÜM 21
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26 - FİNAL

BÖLÜM 22

268 26 1
By ACEPanda

[ MEDYA ile okuyunuz. ]

Mi Hee uzun pencereyi aralayıp odanın havalanmasını sağlarken geniş daire içinde asistana iki görevli eşlik ediyordu.
Duvardaki siyah çerçeveli özel işlemeli saati kontrol etti. Gözetimindeki temizlik ve düzenlemeler devam ederken masanın üzerine bıraktığı günlük programı son kez gözden geçirdi. Programda bir hata olmadığından emin olarak dosyayı masada yerine bırakırken görevli kızın sesi duyuldu.
"Ağrı kesiciye de ihtiyacımız var Bayan Hwang."
Kızın elindeki boş kutuya gözleri kaydı asistanın. Endişesini belli etmeyecek bir şekilde onayladı.
"Ben hallederim."
Bay Wu'nun son günlerde fazlasıyla ağrı kesici kullandığını fark etmişti. Sağlığından şüphe ediyordu. Bay Wu'nun uzun zamandır asiatanıydı ve onun bu derece dikkatsiz davrandığı bir zaman olmamıştı.
Damacananın değişimi ile ilgilenen genç işini hallettiğinde Mi Hee de çalışma masasındaki ajandayı almak için odadan çıkmıştı. Bu iş programının ajandası değil Bay Wu'nun özel ilgilenilmesi gereken işlerinin ajandasıydı. Aylık takvimi açıp kalemin ucunu işaretli tarihten aşağı kaydırdı. Fazladan iki gün!
Kusursuz bir düzen içindeki adamın rutinleri değişiyordu. Mi Hee Wu'nun ayrıntılarla yaşayan bir adam olduğunu biliyordu ve başkasında normal görülecek bir olay Wu için hastalık sayılabilirdi. Kesinlikle normal değildi. Aksatmak ve değişiklik Wu için zordu. Genç kız telefonundan gelen sesle düşüncelerinden sıyrıldı. Nişanlısının ismini ekranda okuduğunda moralsizliği son bulmuştu. Bilgisayarın sağ alt ekranından saati kontrol etti cevaplamadan önce. Wu'nun gelmesine 17 dakika kalmıştı.
Dakik bir yönetici için dakik bir asistan!

Odadaki temizlik son bulurken Mi Hee 'Günaydın!' görüşmesini bitirmiş ve günün ritmine uyum sağlayacak dinçliğe kavuşmuştu. Temizlik ile ilgilenen görevli odayı terk ettiğinde asistan rutinin dışına taşarak sadece yarım paketlik bir ağrı kesiciyi yerine bıraktı ve masanın üzerinde işaret parmağını gezdirdi. Aynanın ve koltukların önündeki alçak masanın temizliğinden de emin olduğunda odanın kapısını çekerek çıktı.

Saati bir kez daha kontrol ettiğinde birkaç dakikanın kaldığını fark etmişti. Açılan asansör kapısına değdi gözleri... Ve kendisine yürüyen Bay Wu'ya!
Karşılama amaçlı, masasının yanında bekledi Mi Hee. Bay Wu dinç gözüküyordu. Siyah Japon kesim takımlarından biri üzerindeydi ve kol düğmeleri her zamanki gibi kusursuz tamamlayıcıydı!
Vazgeçilmez aksesuarı saati de tabi ki kolundaydı!
Asistan Bay Wu ve Bay Kim için kapıyı araladığında iki genç patron odaya geçmişti. Derin bir nefes alıp masasına geçti asistan.
Günün ritmi başlıyordu.

**

Yönetici deri koltuğunda yerini aldığında Suho da karşısındaki geniş oturma alanında pencere tarafını seçmişti.
Asistan kapıda belirdi.
Wu masanın köşesine bırakılmış dosyaya uzandı. Kapağı kaldırıp ilk sayfada günün programına göz gezdirmeye başlamıştı. Sol eli ile alnını ovarak yorgunluğunu yok etmeye çalışıyordu. Bir saat sonra hafta başı toplantısını gerçekleştirecek ve haftalık çalışma planı genel hatlarıyla oluşturulacaktı. Herkesin işini kusursuz yaptığından emin olması gerekiyordu.
Planda, zaten hafızasında yer etmiş birkaç saati gözleri ile geçtiğinde sondaki yazıya takıldı. İş saatlerinin dışında olan...
"Mi Hee. Bu yemek de nerede çıktı?" Keskin çıkmıştı sesi. Gözleri sayfadan kalkmadan programın saatine geçti. 'PM 08:30.'
"Ne zaman eklendi programa?"

Kendisini bulan bakışlarda Bay Wu'dan diğer genç patrona geçmişti asistanın gözleri.
"Bayan Wu ve Bayan Kim ile gece iki kez iletişime geçmek zorunda kaldım Bay Wu." Suho büyükannesinin de işin içinde olduğunu fark ettiğinde asistana dönmüştü istemsizce. İkili pür dikkat dinlerken kızın gözleri yöneticisini bulmuştu.
"Geç saatteydi. Dinlenmeniz gerektiğinden sabah bilgilendirmeyi uygun gördüm. Şu sıralarda sağlığınıza dikkat etmiyorsunuz Bay Wu!"
Kız nazikçe uyarıda bulunduğunda Wu başındaki ağrıyı hatırlamıştı.
Suho ile sabahladıkları zor bir geceydi ve devam edecek görünüyordu. Bir bardak su için sebile doğru ayaklandığında asistana yönelik duyulmuştu güçlü ses tonu.
"İyiyim Mi Hee. Fazla yorgun hissediyorum kimi zaman. Endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Toparlayacağım."
Son eylemi 'sözde' söylediğini, yöneticinin yukarı kalkan elinde -belirsiz şekilde 'belki' göstergesi- tanıdık işareti gördüğünde anlamıştı asistan. Beden dili Wu'nun en büyük tamamlayıcısıydı. Kendisine ait küçük imgeler daima bedeninde kendini gösterirdi. Onunla birkaç ay'ı geride bırakmış bir kişi için -biraz takip edildiğinde- fark edilmeyecek ayrıntılar değildi. Wu bedeniyle konuşan bir adamdı. Ve Mi Hee, Wu'nun dilini kusursuz anlıyordu!
Belki bundandı, Wu'nun asistanına güveni ve ona kendini emanet edebileceği hissi. Belki...
Ya da...
Kesinlikle!

Wu, A'sından Z'sine tanındığını bilseydi huzursuz olabilirdi. Ancak hissetse de Mi Hee işinde iyiydi, kendisini bu konuda daima şüpheye düşündürecek kadar...
Kendisinin habersiz olduğu hareketleri çoğu zaman Mi Hee için anlamlıydı ve Wu bundan hiçbir zaman haberdar olamayacaktı...

Sebilin soğuk kısmından aldığı bir bardak ile -gözleri Suho'da- masasına döndüğünde çekmeceyi açmıştı genç iş adamı.
Yenilenmiş ilacı tabi ki de yerindeydi.
Tam anlamıyla 'Mükemmel Asistan'!

Gülümseme dudaklarına görülmeyecek kadar küçük bir mimikle oturmuştu.
Eksikliği fark ettiğindeyse şeffaf mimik yerini terk etmiş sorgulayan gözleri asistanı bulmuştu.
"Yarım paket?"
İlaçlardan bahsediyordu tabi ki!
Genç kız açıklamak için sözleri kullanmak yerine bakışlarını belirsizce gülerek indirdi.
"Akşam yemeğiniz için mekan ayırtıldı Bay Wu.
Ve Bay Suho...
Siz de geç kalmayın lütfen ve sağlığınıza dikkat edin." Son cümlenin görüntüsü tek kişiye olsa da hedefi ikisineydi.
Asistanın iki odak arasında dolanan gözlerinde Wu alacağını almıştı.

"Peki..."
Suho'nun sessizliği devam ederken Wu kendisine söylüyormuşçasına sessiz söylediğinde asistan yöneticisini ve genç patronu selamlayarak odadan ayrılmıştı.

Bundan sonraki zaman dilimi ikili için sahiden de oldukça zorlu geçen dünün devamı olacaktı!

"İki kadın bir araya geldiyse konu ciddi demektir." Wu sesinin desibelini düşürerek diğerine duyurdu sesini.
Sıkıntılıydı 'yeni patron'. Ceketi üzerinden çıkarıp buz mavisi basic t-shirt ile kalırken içinden geçeni halsizce söylüyordu.
"Yemeği kaçırabileceğim bir fırsat iyi olurdu."

"Bunun pek iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Suho."

"Bunu yapamayacağım. Beni anlaman gerek."

'Beni anlaman gerek.'
Doğruydu! Onu Yi Fan'dan başka anlayabilecek biri yoktu. Ortak kaderi paylaştığınız birinden daha iyi kim anlayabilirdi ki sizi!
Yi Fan onayladığını belli ederek gözlerini masasına indirdi.
Onu anlıyordu.

Suho için uzun zamandır açılmayan konuda, şimdi bir adım atması bekleniyordu.
"Onun yerine geçmem demek onu... Ö-öldürmem demek." Gözleri çoktan dolmuştu. "Bunu yapamayacağımı biliyorsun."

Bayan Kim, Suho için geçen zamanın yeterli olduğunu düşünüyordu. Ona göre; torununun, babasının yerini almasının zamanı gelmişti. Şirketin başında yaşlı bir kadın yerine genç bir delikanlı elbette ki işleri olumlu yönde etkileyecek bir unsurdu. Uzun zamandır ortaklık yapılan firmaların da içten içe beklediği adım da buydu.

Beş sene öncesinde...
Suho ehliyetini yeni almıştı ve yazlıklarına geçerken anne babasının olduğu arabanın şoförlüğünü yapmak için hevesliydi. Güzel bir plan için hareket eden Suho'nun kontrolündeki araç gün batımında bir anlık dikkat kaybı sonucu şarampole savruldu! Saniyeler aracın taklalarında dakikalara dönüşüyordu. Aldığı darbe sonucu savrulan kapının ardından bir beden de metrelerce uzağa sürüklendi. Her şey saniyeler içindeydi. Yavaşça solan gün ışığının yerini alevler aydınlatmaya başlamıştı bile...
Suho'nun acı içindeki çığlığı yaralarının el verdiğince kuvvetli çıkmıştı. Birkaç saat içinde ise iki kayıp ile bir gencin hayatı kendine zindan olacaktı!

Anne babasının yaşadıklarına sebep olduğu düşüncesini yıllardır içinden atamamıştı Suho. Ama büyük sır hayatını diğerlerinin zannettiğinden daha acılı bir sürece sürüklemişti. Suho babasını kazadan sonra bir süre daha hayalinde yaşatmıştı. Görüntüsü zihninden gün geçtikçe silindiğinde ise babası artık hafızasında 'kayıptı'!
Annesinin ölümünü kabullenen genç, olaydan sonra dahi görmeye devam ettiği babasını içinde öldürememişti.

Sırrın taşınamayacağı bir anda ise tek koruyucusu olarak Yi Fan'ı seçmişti Suho. Yi Fan sırrı biliyordu ve onu anlayabiliyordu.
Babasını çocukluğunda kaybeden bir adam daha vardı ve Suho koruyucusu olarak bu genci seçerek en doğru hareketi yapmıştı.

"Yüzleşemedin." Suho arkadaşına döndü. "Değil mi?"
Daha iyi anlaşılmaktı amacı. Kesinlikle Yi Fan onu anlayabilecek tek kişiydi. Ortak kader...

Yi Fan'ın mimiksizliği kendini koruyordu. Gözlerinin görülmesini engellemek amaçlı bakışlarını çevirip ayaklandı. Duvarı boydan kaplayan pencerelere yürüdü ellerini ceplerine saklayıp. Sakin adımlarla önünde durduğu boşlukta gözlerini yükseltti. Kalbinin atışını hafifçe hissediyordu.
Unutulmaya zorlanmış anılar yıllar sonra gözlerinde can bulurken Wu huzursuzdu. Bedenini ürperten rüzgar havalanma için bırakılan aralık pencereden Wu'nun bedenine çarptı.

"Öldürmeyeceksin Suho. O koltuğa geçerek onu yaşatacaksın." Kararlı sesi ile genç patrona döndü. Yüzüne hafif bir tebessüm misafir olmuştu.
"Bayan Kim haklı. Başa geçmen gerek. Başa geç ki babanı yaşat Suho." Pencereden çekilmeden önce tekrar gözleri boşluktaki bedene döndü. İlk günkü gibi canlıydı hafızasında!
Arkadaşının başını elleri arasına aldığını görerek omzuna elini koydu. Hafifçe sıktığında Suho'nun ağlamak için zamana ihtiyacı olduğunu biliyordu. Kısık sesle söyledi...
"Bunu yapabilirsin."

Odadan çıkarken gülüşü tamamen silinmiş gözleri kızarmıştı. 20'lerinin ortasında güçten taviz vermeyen bir iş adamıydı, 5 yaşının ruhunu emen karanlığını içinden atamayan!

Kendinin dahi habersiz olduğu ise...
Pusulası, ruhunun izleri olan adımların durağının yemek salonunun terası olacağıydı!

Continue Reading

You'll Also Like

647K 50.8K 38
Büyük bir hayranlıkla taparcasına adadım kendimi ona. Bunu yaptığımda öyle küçüktüm, öyle küçüktüm ki, yaptığım bu şeyin bilincinde dahi değildim. Be...
12.3K 1.6K 73
TAMAMLANDI✓ Tür:Film Sektörü, Romantik, Yaoi Bölüm Sayısı:150 Ortalama oyunculuk becerisi ve görünümüyle Xia Xingcheng, altı yıldır eğlence sektöründ...
238K 15.6K 53
Ben geldim anne... Kanatları yorgun kelebeğin geldi. Ahh, anne. .. birşey var, tam şuramda, sol göğsümün altında, canımı ölesiye acıtan bir şey...